Teknoloji hakkında bilgi verme niyetiyle başladığım her yazıda bir şekilde toplumun psikolojik sorunlarına değinirken buluyorum kendimi. Çünkü çevremde de söylediğim her şeye aşırı şaşırma hali var.
Bahsedilenlerin bir kısmını bilmiyor olabilirsiniz ancak hiçbirini duymadınız ya da umursamadıysanız “apati” rüzgârına kapılmış olabilirsiniz.
Günlük hayatın sıkıcılığını, stresini biliyorum.
Bende bu hayatın içindeyim, o yüzden “nelerle uğraşıyoruz” diyerek kendini savunanları kabul etmiyorum.
Hele ki bir şekilde, yeni nesil eğiten meslek grubundaysanız, küçük çocuğunuz varsa, her daim önce siz kendi kendinizi eğitmelisiniz ki onlara ışık tutabilin. Eğitim ve öğretim kitaplarda yazan formülleri tahtaya yazıp deftere geçirtmek değil! Öncelikli göreviniz onlara yeni yollar açmak, hayal gücünü desteklemek, vizyon ve misyon kazandırmak olmalı. Öbür türlüsü zaten çok kolay!
Sınavları geçmek için, hayatlarının ilerleyen sürecinde asla hatırlamayacakları ve kullanmayacakları bilgileri ezberliyorlar zaten. Derste, kursta, yolculukta, hayatta başka şeylerinde olduğunu görmeli yaşamalı özelliklede; Z kuşağı. Kendilerine yol göstericiler bu şekilde monoton devam ederlerse, o çok eleştirdiğiniz Z kuşağı maalesef kaybolacak. Sosyal medyada görecek, duyacak, öğrenecek. Sonra da neden böyle oldu diye gene sizler şikâyet edeceksiniz!
Gündelik hayatta kaçınız yeni bir bilgiyi öğrenip heyecanlanıp bir başkasına aktarıyor?
Yeni öğrendiğiniz bilgiyi içselleştirip, “iyi ki yaşıyorum, çok ilginç bir bilgiyi öğrenebildim” diye mutlu oluyor?
Ya da tüm bunları yapıp çevresinden beklediği ilgiyi göremeyince içine çekiliyor?
Bazı durumlarda anlattıklarınız alay konusu bile olabiliyor çünkü bazıları için yaşam demek sıradan eylemleri düzenli bir şekilde yerine getirip derin bir oh çekmek!
Her normal insan olup bitene az da olsa tepki verir. Haberlere bakar, iki üç köşe yazarını okuyup ekonomide, dünya politikasında neler oluyor diye sorgular. Gündem üstelik bu kadar hareketliyken her gün savaş, kriz, pandemi haberleri manşetlere dolup dolup taşarken halen daha haberim yok diyorsa biri ve bunu önemsemiyorsa ruhsal sorunları var demektir.
Gerçeklerden uzaklaşmak için insan beyni kendisine kabuk örüyor. Hiçbir şey olmamış gibi polyannacılığa devam edebilmek herkese nasip olmuyor. Apatik olmak bu noktada belki de bir avantajdır.
Hastalık kavramını, geneli bozan durumlar için kullanıyoruz. İnsani özellikleri, fiziksel ya da ruhsal standartları bozan her durum hastalık olarak literatüre giriyor. Ama ya bu ruhsal sorun olarak nitelendirdiğimiz durumlar bizi koruyorsa?
İleri boyutuyla hayatı tehdit eden durumları kastetmiyorum asla. Kastettiğim stresi azaltacak uzaklaşmalar.
Peki, Apati nedir?
Diğer psikolojik rahatsızlıklara eşlik eden bir sendromdur.
Apatik kişi; aşırı duyarsız, tepkisiz, ilgisizdir. Bu durum süreklilik kazanırsa, kişi ve çevresi için ciddi sorunlara neden olur. Sosyal çevreden kopmak, işlerden elini çekmek yaşamı sıkıntıya sokar. Günlük aktivitelerin sürekli aksaması, zevk kaybının olması ve kayıtsız ruh halidir. Bazen kendi kendine geçebilmekte bazen de yardım almak gerekmektedir.
Her habere, her olan bitene vakıf olup, aşırı duyarlılık göstermekte bir hastalık. Apatide de tam zıttı her duruma kayıtsızlık söz konusu. Ne aşırı duyarlı ne de apatik olmamak lazım. Ayrıca bilinçli ve bilinçsiz apatik olarak da ikiye ayırmak bence gerekli! Bazıları bilerek size ve toplumsal olaylara ilgisiz kalır.
Bahsettiğiniz konuya “hiç duymadım, zaten duysam bile umurumda olmaz” tavrındaki kişileri önemsemeyin. Bilmek, öğrenmek ve aktarabilmek güzeldir.
Kendi ruh sağlığımız için bilinçli duyarsızlık önerisinde bulunmak istiyorum.
İllaki ışığımızdan faydalanmak isteyenlere denk geliriz. Onları bulana kadar diğerlerine apatik olma sırası bizde!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İrem GÜNER
Apati
Teknoloji hakkında bilgi verme niyetiyle başladığım her yazıda bir şekilde toplumun psikolojik sorunlarına değinirken buluyorum kendimi. Çünkü çevremde de söylediğim her şeye aşırı şaşırma hali var.
Bahsedilenlerin bir kısmını bilmiyor olabilirsiniz ancak hiçbirini duymadınız ya da umursamadıysanız “apati” rüzgârına kapılmış olabilirsiniz.
Günlük hayatın sıkıcılığını, stresini biliyorum.
Bende bu hayatın içindeyim, o yüzden “nelerle uğraşıyoruz” diyerek kendini savunanları kabul etmiyorum.
Hele ki bir şekilde, yeni nesil eğiten meslek grubundaysanız, küçük çocuğunuz varsa, her daim önce siz kendi kendinizi eğitmelisiniz ki onlara ışık tutabilin. Eğitim ve öğretim kitaplarda yazan formülleri tahtaya yazıp deftere geçirtmek değil! Öncelikli göreviniz onlara yeni yollar açmak, hayal gücünü desteklemek, vizyon ve misyon kazandırmak olmalı. Öbür türlüsü zaten çok kolay!
Sınavları geçmek için, hayatlarının ilerleyen sürecinde asla hatırlamayacakları ve kullanmayacakları bilgileri ezberliyorlar zaten. Derste, kursta, yolculukta, hayatta başka şeylerinde olduğunu görmeli yaşamalı özelliklede; Z kuşağı. Kendilerine yol göstericiler bu şekilde monoton devam ederlerse, o çok eleştirdiğiniz Z kuşağı maalesef kaybolacak. Sosyal medyada görecek, duyacak, öğrenecek. Sonra da neden böyle oldu diye gene sizler şikâyet edeceksiniz!
Gündelik hayatta kaçınız yeni bir bilgiyi öğrenip heyecanlanıp bir başkasına aktarıyor?
Yeni öğrendiğiniz bilgiyi içselleştirip, “iyi ki yaşıyorum, çok ilginç bir bilgiyi öğrenebildim” diye mutlu oluyor?
Ya da tüm bunları yapıp çevresinden beklediği ilgiyi göremeyince içine çekiliyor?
Bazı durumlarda anlattıklarınız alay konusu bile olabiliyor çünkü bazıları için yaşam demek sıradan eylemleri düzenli bir şekilde yerine getirip derin bir oh çekmek!
Her normal insan olup bitene az da olsa tepki verir. Haberlere bakar, iki üç köşe yazarını okuyup ekonomide, dünya politikasında neler oluyor diye sorgular. Gündem üstelik bu kadar hareketliyken her gün savaş, kriz, pandemi haberleri manşetlere dolup dolup taşarken halen daha haberim yok diyorsa biri ve bunu önemsemiyorsa ruhsal sorunları var demektir.
Gerçeklerden uzaklaşmak için insan beyni kendisine kabuk örüyor. Hiçbir şey olmamış gibi polyannacılığa devam edebilmek herkese nasip olmuyor. Apatik olmak bu noktada belki de bir avantajdır.
Hastalık kavramını, geneli bozan durumlar için kullanıyoruz. İnsani özellikleri, fiziksel ya da ruhsal standartları bozan her durum hastalık olarak literatüre giriyor. Ama ya bu ruhsal sorun olarak nitelendirdiğimiz durumlar bizi koruyorsa?
İleri boyutuyla hayatı tehdit eden durumları kastetmiyorum asla. Kastettiğim stresi azaltacak uzaklaşmalar.
Peki, Apati nedir?
Diğer psikolojik rahatsızlıklara eşlik eden bir sendromdur.
Apatik kişi; aşırı duyarsız, tepkisiz, ilgisizdir. Bu durum süreklilik kazanırsa, kişi ve çevresi için ciddi sorunlara neden olur. Sosyal çevreden kopmak, işlerden elini çekmek yaşamı sıkıntıya sokar. Günlük aktivitelerin sürekli aksaması, zevk kaybının olması ve kayıtsız ruh halidir. Bazen kendi kendine geçebilmekte bazen de yardım almak gerekmektedir.
Her habere, her olan bitene vakıf olup, aşırı duyarlılık göstermekte bir hastalık. Apatide de tam zıttı her duruma kayıtsızlık söz konusu. Ne aşırı duyarlı ne de apatik olmamak lazım. Ayrıca bilinçli ve bilinçsiz apatik olarak da ikiye ayırmak bence gerekli! Bazıları bilerek size ve toplumsal olaylara ilgisiz kalır.
Bahsettiğiniz konuya “hiç duymadım, zaten duysam bile umurumda olmaz” tavrındaki kişileri önemsemeyin. Bilmek, öğrenmek ve aktarabilmek güzeldir.
Kendi ruh sağlığımız için bilinçli duyarsızlık önerisinde bulunmak istiyorum.
İllaki ışığımızdan faydalanmak isteyenlere denk geliriz. Onları bulana kadar diğerlerine apatik olma sırası bizde!