“Coming Soon” çok yakında!

Sinemaya gittiniz, yerinizi bulup yerleştiniz.

3D ya da IMAX gözlüğünüzü taktınız ve başladı!

Aslında her senaryo birbirine benziyor.

O kadar kendimizi kaptırıyoruz ki filme heyecan dorukta.

Dünya büyük bir tehditle karşı karşıya.

Meteor geliyor, çarptığı an dakikalar içinde kademeli olarak tüm gezegen yok olacak.

Jurassic Park’tan kaçan dinozorlar, başka gezegenden gelen ve kendi yaşam alanını buraya taşıyarak tüm insanlığı yok etmek için hazırlanmış uzaylılar…

Bu sahneler çok dramatiktir çünkü genellikle hep aynı oyuncuların oynadığı karakterler, dünyayı kurtarmak için süper kahraman güçlerini kullanır ya da meteoru engellemek için tasarlanan büyük çarpışma için kendisini feda ederek ailesiyle vedalaşır.

O sırada dünyanın tüm halklarından, dinlerinden insanlar kendi inançları doğrultusunda dini mabetlerine giderek dua ederler. Burada sen ben ayrımı, renk, din, dil farkı yoktur. Maddi farklılıklar, gelişmişlik düzeyi “kime göre az gelişmiş, çok gelişmiş”, Avrupa Birliği, NATO vb. yoktur. Tüm insanlık ortak düşmana karşı birliktir. Ülke liderleri ortak toplantı düzenler ve halklarına sakin olmaları konusunda çağrıda bulunur.

Bence sahne sahne anımsadınız zaten!

Buradaki algı yönetimi ve gelecekten haber verme yeteneği hiçbir teknolojik enstrümanda bulunmaz. Film sırasında bilinçaltına yerleşen tüm duygular gerçek hayatın ön hazırlığıdır.

Birkaç filme bakalım;

Armageddon; New York üzerine yağan küçük meteor parçalarından şüphelenen NASA, konuyla ilgili araştırma yapar. Dünyaya hızla gelmekte olan dev bir meteor vardır. Gösterim tarihi 1998. Başrolde Bruce Wills, Liv Tyler, Ben Affleck var.

Yarından Sonra; küresel ısınma ile kıtalar sular altında kalmaktadır. Özgürlük Anıtı’nı buz kaplamıştır. 2004 yılında vizyona giren filmde Jake Gyllenhaal, Dennis Quaid başrolde.

Dünyalar Savaşı; yönetmenliğini Steven Spielberg’in yaptığı harika bir uzaylı filmi. Tom Cruise çocuklarını uzaylılardan korumaya çalışmakta ve aynı anda da diğer insanların nasıl yok olduğuna şahit olmaktadır. Gerilim, felaket, aksiyon ve tabii ki bilim kurgu! Yıl 2005.

2012; Mayaların 2012 kehanetini hatırlarsınız! Bundan esinlenerek yapılan filmde, Nuh’un Gemisi mantığında inşa edilen gemilerle seçkin kişiler taşınmakta, John Cusack ve ailesi de seçkin olmadıkları halde gemiye son anda yetişerek yeni dünyanın ilk gününe merhaba demektedirler. Filmin kıyamet senaryosu mantıksal açılardan epeyce eleştiri almıştır.

Bu filmlere ek olarak; Spider-Man, Kaptan Amerika gibi kahramanlarla dolu olan Marvel ve DC Extended Universe sinematik evrenini de dâhil edebiliriz. Dünya tehlikede ve süper kahramanların hepsi tetiktedir. Vakit birlik olma vakti ve ülkelerin kendi aralarındaki savaşı bir kenara bırakıp, güçlerini birleştirmeleri gerekmektedir.  

Kıyametin başkenti: Beyaz Perde!

Hollywood sürekli bunu izletiyor bize! Sizce amaç sadece para kazanmak, hasılat rekorları kırmak, gişede kalış süresini uzatmak mı? “Biraz komplo teorisyenliği yapalım”

Son iki yılda hayatımızda neler değişti?

Pandemi ile ülkeler küreselleşme ve mobilitinin en ağır bedelini ödedi. Hatta yeni varyantların, yeni virüslerin kapıda olduğu uyarısı yapılıyor baş aktörler tarafından!

İnsanlık ilk kez tehdit altında değil! Sanıyorum ki son kez de olmayacak! O kadar uyuşturulduk ki kendi hayatlarımızı bile film izler gibi seyrediyoruz şimdi!

Birlik olmak için “huzurun kaçması” gerekiyor.

Pandemi gördük,

Savaş, kriz gördük,

Birlik olmak için şimdi sırada Uzaylılar var!

Çokça da teorisi var zaten; geliyorlar, az kaldı gelmekteler.

Bekliyorum bende…

“Coming soon” çok yakında!