Dünya çapında kesintiye uğrayan Youtube, Whatsapp ve erişilemeyen Instagram nasıl kaosa neden oluyor. Deprem mi oldu, saldırı mı yapıldı, bilgilerimiz mi çalındı?
“Hepimizin çok gizli bilgileri var çünkü”
Anında felaket senaryoları yazılıyor. Yadırgamamak lazım; tüm bu uygulamalar evimizde yaşayan bizle nefes alıp veren, uyurken de tüm dinamizmiyle çalışan parçalarımız.
O yüzden böyle şeylere sabrımız yok!
Bilgisayarda ya da telefonda oyun oynamayan var mı?
Şehirler arası yolculukta ben kitap okuyorum diyebilecek kaç kişi bulabiliriz?
Kısa mesafe yürüyüş sırasında bile herkesin bir gözü mesajlarda, videolarda, sosyal medyada.
Hırstan klavye parçalayanlar da olduğuna göre bu konu çok önemli.
Hele ki o aynı renk topları yan yana getirip patlatacağımız sırada ekran hata verirse mahvolduk.
Grafikte bir sıkıntı var ve görüntü sekmeye başladı nereye tıklasak olmuyor, daha hızlı basıyoruz, söyleniyoruz, düzelmiyor.
Yazılım hatasına merhaba!
Her hatanın yüksek maliyetleri var ancak bazıları hayati;
Ariane 5 roketinin havaya uçması gibi.
Sonucun büyüklüğünden bağımsız olarak tüm yazılım hatalarına “BUG” deniyor. Bug, İngilizce böcek demek. Yazılım dünyası için; kodlama hatası, programın olmaması gereken bir sonuç üretmesi, akışı bozacak şekilde davranmasına neden olan yanlışlık ya da arıza anlamında kullanılıyor. İnternet sitelerinde bir anda orada olmaması gereken bir item bulabilirsiniz, oyun oynarken ekranda yarıştığınız araba titreyebilir vb.
Bu alışık olduğumuz durumların adı; Bug!
Kelimenin kullanımı 1878 yılına uzanıyor. Thomas Edison ortağına cihazı hakkında bilgi verirken kullanmış. Üzerinde çalıştığı telgraf sisteminde arıza fark eden Edison; ortaya çıkan bu sorunu çözmek için “bug trap” yani “böcek tuzağı” adını verdiği sistemi üretmiş. Oda büyüklüğündeki ilk bilgisayar bile yokken daha tüm mekanik hatalar için kullanılıyormuş. Ancak kavram için en ilginç hikâye hiç şüphesiz ki; Amerikan Donanması’na ait bilgisayarda yaşanan güve vakası!
9 Eylül 1947 tarihinde gerçekleşen olayda bir güve, donanmaya ait Harvard Mark II adlı bilgisayarın içine girmiş ve sistem çökmüş. Cambridge, Massachusetts’teki Harvard Üniversitesi’nde meşhur, kocaman bir oda büyüklüğündeki bilgisayarda hatalar oluşmaya başlamış. Araştırmalar sonucu devrenin birine sıkışan güvenin elektronik akışı bozduğu tespit edilmiş. Dönemin teknolojisini düşününce onu bulmak bile ne kadar zor olmuştur kim bilir. Böceği bulan kişiler arızanın sebep ve nasıl giderildiğini anlattıkları rapora böceğin fotoğrafını eklemişler. “Google’da aratıp bulabilirsiniz.”
Bilgisayar dilinin duayen ismi Grace Hooper, bu olay üzerine bug kelimesini literatüre eklemiş. Bu olaydan sonra yazılımcılar hata demek yerine bug kelimesini kullanmaya başlamışlar. Haliyle fotoğrafı çekilen ve rapora eklenen güve de meşhur olmuş hala müzede sergileniyor.
Günümüzde ise birçok hatanın sebebi yazılımdan kaynaklanıyor. Çözümü, güveyi bulmaktan daha kolay ve kısa sürede hallediliyor.
Yama denilen ek güncelleme ile gideriliyor.
Ancak bu daha tehlikeli şeylere yol açabilecek hataların önüne geçebileceği anlamına gelmiyor. Her gün başımızı kaldırıp baktığımız gökyüzü ülkelerin uydularıyla dolu. Uzay da çöplüğe dönüşme yolunda ilerliyor. Kontrolden çıkarak Ay’a çarpacağı bildirilen uydu bile var. Buga giren sistemler, bastığımız halde komutu almayan uygulamalar gibi olmayacak maalesef. Bu nedenle şirketler hataya anında müdahale edebilmek için güçlü yazılımcı ekipleri oluşturuyor. Ancak hiçbir hata sıfıra indirilemiyor arkada kırıntı bırakıyor.
Biz ne yapacağız peki?
Sürekli gelen güncellemelere, acil durumda istediğimiz gibi çalışmayan bilgisayara, otoparkta bağlantısı kopan internete sabrımız kalmadığına göre, buga girmek yerine; her eve bir yazılımcı uygulaması başlasın!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İrem GÜNER
Her Eve Yazılımcı! Sebebi; “Bug”
Dünya çapında kesintiye uğrayan Youtube, Whatsapp ve erişilemeyen Instagram nasıl kaosa neden oluyor. Deprem mi oldu, saldırı mı yapıldı, bilgilerimiz mi çalındı?
“Hepimizin çok gizli bilgileri var çünkü”
Anında felaket senaryoları yazılıyor. Yadırgamamak lazım; tüm bu uygulamalar evimizde yaşayan bizle nefes alıp veren, uyurken de tüm dinamizmiyle çalışan parçalarımız.
O yüzden böyle şeylere sabrımız yok!
Bilgisayarda ya da telefonda oyun oynamayan var mı?
Şehirler arası yolculukta ben kitap okuyorum diyebilecek kaç kişi bulabiliriz?
Kısa mesafe yürüyüş sırasında bile herkesin bir gözü mesajlarda, videolarda, sosyal medyada.
Hırstan klavye parçalayanlar da olduğuna göre bu konu çok önemli.
Hele ki o aynı renk topları yan yana getirip patlatacağımız sırada ekran hata verirse mahvolduk.
Grafikte bir sıkıntı var ve görüntü sekmeye başladı nereye tıklasak olmuyor, daha hızlı basıyoruz, söyleniyoruz, düzelmiyor.
Yazılım hatasına merhaba!
Her hatanın yüksek maliyetleri var ancak bazıları hayati;
Ariane 5 roketinin havaya uçması gibi.
Sonucun büyüklüğünden bağımsız olarak tüm yazılım hatalarına “BUG” deniyor. Bug, İngilizce böcek demek. Yazılım dünyası için; kodlama hatası, programın olmaması gereken bir sonuç üretmesi, akışı bozacak şekilde davranmasına neden olan yanlışlık ya da arıza anlamında kullanılıyor. İnternet sitelerinde bir anda orada olmaması gereken bir item bulabilirsiniz, oyun oynarken ekranda yarıştığınız araba titreyebilir vb.
Bu alışık olduğumuz durumların adı; Bug!
Kelimenin kullanımı 1878 yılına uzanıyor. Thomas Edison ortağına cihazı hakkında bilgi verirken kullanmış. Üzerinde çalıştığı telgraf sisteminde arıza fark eden Edison; ortaya çıkan bu sorunu çözmek için “bug trap” yani “böcek tuzağı” adını verdiği sistemi üretmiş. Oda büyüklüğündeki ilk bilgisayar bile yokken daha tüm mekanik hatalar için kullanılıyormuş. Ancak kavram için en ilginç hikâye hiç şüphesiz ki; Amerikan Donanması’na ait bilgisayarda yaşanan güve vakası!
9 Eylül 1947 tarihinde gerçekleşen olayda bir güve, donanmaya ait Harvard Mark II adlı bilgisayarın içine girmiş ve sistem çökmüş. Cambridge, Massachusetts’teki Harvard Üniversitesi’nde meşhur, kocaman bir oda büyüklüğündeki bilgisayarda hatalar oluşmaya başlamış. Araştırmalar sonucu devrenin birine sıkışan güvenin elektronik akışı bozduğu tespit edilmiş. Dönemin teknolojisini düşününce onu bulmak bile ne kadar zor olmuştur kim bilir. Böceği bulan kişiler arızanın sebep ve nasıl giderildiğini anlattıkları rapora böceğin fotoğrafını eklemişler. “Google’da aratıp bulabilirsiniz.”
Bilgisayar dilinin duayen ismi Grace Hooper, bu olay üzerine bug kelimesini literatüre eklemiş. Bu olaydan sonra yazılımcılar hata demek yerine bug kelimesini kullanmaya başlamışlar. Haliyle fotoğrafı çekilen ve rapora eklenen güve de meşhur olmuş hala müzede sergileniyor.
Günümüzde ise birçok hatanın sebebi yazılımdan kaynaklanıyor. Çözümü, güveyi bulmaktan daha kolay ve kısa sürede hallediliyor.
Yama denilen ek güncelleme ile gideriliyor.
Ancak bu daha tehlikeli şeylere yol açabilecek hataların önüne geçebileceği anlamına gelmiyor. Her gün başımızı kaldırıp baktığımız gökyüzü ülkelerin uydularıyla dolu. Uzay da çöplüğe dönüşme yolunda ilerliyor. Kontrolden çıkarak Ay’a çarpacağı bildirilen uydu bile var. Buga giren sistemler, bastığımız halde komutu almayan uygulamalar gibi olmayacak maalesef. Bu nedenle şirketler hataya anında müdahale edebilmek için güçlü yazılımcı ekipleri oluşturuyor. Ancak hiçbir hata sıfıra indirilemiyor arkada kırıntı bırakıyor.
Biz ne yapacağız peki?
Sürekli gelen güncellemelere, acil durumda istediğimiz gibi çalışmayan bilgisayara, otoparkta bağlantısı kopan internete sabrımız kalmadığına göre, buga girmek yerine; her eve bir yazılımcı uygulaması başlasın!