Yıllarca doğru olduğunu düşündüğünüz bir şeyin yanlış olduğunu duyup yıkıldınız mı hiç?
Telaffuzu hatalı bir kelimeyi düzeltmek,
Ezbere beyninizde taşıdığınız matematik formülü ya da
Yazarından emin olduğunuz kitabın başkasına ait çıkması gibi.
Öğrendiklerimizi belli bir yaştan sonra değiştirmek eziyet verici.
Yeni şeyler öğrenmekte. Eğer bunun için yaratıldığınıza inanmıyorsanız tabii!
“Cehalet mutluluktur” cümlesi böyle durumlarda, ne güzel yankılanıyor zihnimizde.
Az okuyan, duyan, bilen insanlar nasıl mutlular!
Üstelik bilimsel analizi de var; Dunning Kruger Sendromu!
Hayatın her alanına yansıyan bu sendroma aslında hiç de yabancı değilsiniz!
Çevrenizdeki insanları mercek altına alın muhakkak bu çıkarımlara uygun birine rastlayacaksınız!
Cornell Üniversitesi’ne bağlı iki psikolog; Justin Kruger ve David Dunning bir deney yaparlar. 45 kişilik bir gruba sınav uygulanır. Sınav sonrası kişilerin görüşleri alınır. Sonuçlar henüz belli değilken, az doğru yapanlar, yüksek sayıda doğru yaptıklarını iddia etmekte, sınavı iyi geçenler ise az doğru beklemektedir. Sonuçta ise çok doğru yaptığını söyleyen cahil fakat özgüvenli, mutlu olanlar düşük almış, düşük bekleyen kendinden emin olmayanlar yüksek almıştır.
Çalışma sonucu şu değerlendirmeler yapılmış;
Soruların yüzde 10’una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” süperdi, iyi günlerinde olmaları halinde başarılarının artacağına inanıyorlardı,
Yüzde 90’dan fazla doğrusu olanlar ise alçak gönüllü deneklerdi, yüzde 70 civarı bir başarı bekliyorlardı!
Bu sonuçlar ışığında “Cahil Cesareti” kavramı için “Dunning Kruger Sendromu” kullanılmaya başlandı.
Demek ki;
Niteliksiz insanlar, kendilerini abartırlar.
Niteliksizler, bilgili olanları görüp algılayamaz ve küçümserler.
Eğer eğitim devreye girerse niteliksizler kendi eksikliklerini farkına varmaya başlarlar ve bence mutsuz olurlar. Çünkü cehalet artıkça mutlulukta artmaktadır.
Kendisinin her alanda iyi olduğuna inanan yetersiz kişiler; sürekli olarak öne atılmakta, her işe talip olmaktadır. Hayatın bu şekilde ilerlediğinden emindirler. Deneme yanılma yöntemiyle çalışırlar. Teoride bu kısım yok ama bence bir şekilde de başarırlar.
Ya onlara yardım eden ama alçak gönüllülük esasıyla sesini çıkarmayan bir çalışan tarafından yardım görmekte ya da gerçekten de şansları sürekli yaver gitmektedir. Toplumlar ezbere ilerleyen, bu aşırı hevesli fakat niteliği düşük kişiler sayesinde ayakta kalmaktadır. Çünkü bilgili olan ama yaptığını küçümseyen, beğenmeyen kişiler kenarda beklerken cahil cesaretiyle işlere atılanlar bir şekilde ilerlemeyi sağlamaktadırlar.
Kifayetsiz muhterisler her zaman kazanırlar. Mühim olan inanmaktır onlarda da bu zaten vardır!
Gerçekten kendini yetiştiren, öğrenmek için çalışan toplumun aydınlık yüzleri ise; öne çıkamazlar, yüksek görevlere talip olamaz ya da aday gösterilmezler. Yetersizlik hissi hep daha çok öğrenmek gerektiği inanışı yaratır ve kişinin hareketlerini kısıtlar. Bu sırada olup biteni izleyenlerde bu duruma anlam veremez ve bu kişileri öz güven düşüklüğü ile suçlarlar!
Ancak bazen Kipling’in kırkayağına dönüşmek de var!
Rudyard Kipling’in kırkayak öyküsü.
Bir gün bir kırkayak kırk ayağının kırkını da sorunsuz ve ritmik bir şekilde kullanarak yürürken karşısına bir dalkavuk çıkar. Kırkayağın eşsiz yeteneğine övgüler yağdırmaya başlar. Hiçbir zaman yirmi birinci ayağından önce on ikinci ya da otuz beşinciden önce yirmi dokuzuncuyu atmadığını söyler. Acımazsızca öz bilinç kazandırılan zavallı kırkayak artık bir adım bile atamaz olur. / Zygmunt Bauman Sosyolojik düşünmek
Niteliksizler kazanıyor diye öğrenmekten vaz mı geçelim?
Bir gün sıra bize de gelecek o yüzden hazır olalım!
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İrem GÜNER
Kiplingin Kırkayağı
Yıllarca doğru olduğunu düşündüğünüz bir şeyin yanlış olduğunu duyup yıkıldınız mı hiç?
Telaffuzu hatalı bir kelimeyi düzeltmek,
Ezbere beyninizde taşıdığınız matematik formülü ya da
Yazarından emin olduğunuz kitabın başkasına ait çıkması gibi.
Öğrendiklerimizi belli bir yaştan sonra değiştirmek eziyet verici.
Yeni şeyler öğrenmekte. Eğer bunun için yaratıldığınıza inanmıyorsanız tabii!
“Cehalet mutluluktur” cümlesi böyle durumlarda, ne güzel yankılanıyor zihnimizde.
Az okuyan, duyan, bilen insanlar nasıl mutlular!
Üstelik bilimsel analizi de var; Dunning Kruger Sendromu!
Hayatın her alanına yansıyan bu sendroma aslında hiç de yabancı değilsiniz!
Çevrenizdeki insanları mercek altına alın muhakkak bu çıkarımlara uygun birine rastlayacaksınız!
Cornell Üniversitesi’ne bağlı iki psikolog; Justin Kruger ve David Dunning bir deney yaparlar. 45 kişilik bir gruba sınav uygulanır. Sınav sonrası kişilerin görüşleri alınır. Sonuçlar henüz belli değilken, az doğru yapanlar, yüksek sayıda doğru yaptıklarını iddia etmekte, sınavı iyi geçenler ise az doğru beklemektedir. Sonuçta ise çok doğru yaptığını söyleyen cahil fakat özgüvenli, mutlu olanlar düşük almış, düşük bekleyen kendinden emin olmayanlar yüksek almıştır.
Çalışma sonucu şu değerlendirmeler yapılmış;
Soruların yüzde 10’una bile yanıt veremeyenlerin “kendilerine güvenleri” süperdi, iyi günlerinde olmaları halinde başarılarının artacağına inanıyorlardı,
Yüzde 90’dan fazla doğrusu olanlar ise alçak gönüllü deneklerdi, yüzde 70 civarı bir başarı bekliyorlardı!
Bu sonuçlar ışığında “Cahil Cesareti” kavramı için “Dunning Kruger Sendromu” kullanılmaya başlandı.
Demek ki;
Niteliksiz insanlar, kendilerini abartırlar.
Niteliksizler, bilgili olanları görüp algılayamaz ve küçümserler.
Eğer eğitim devreye girerse niteliksizler kendi eksikliklerini farkına varmaya başlarlar ve bence mutsuz olurlar. Çünkü cehalet artıkça mutlulukta artmaktadır.
Kendisinin her alanda iyi olduğuna inanan yetersiz kişiler; sürekli olarak öne atılmakta, her işe talip olmaktadır. Hayatın bu şekilde ilerlediğinden emindirler. Deneme yanılma yöntemiyle çalışırlar. Teoride bu kısım yok ama bence bir şekilde de başarırlar.
Ya onlara yardım eden ama alçak gönüllülük esasıyla sesini çıkarmayan bir çalışan tarafından yardım görmekte ya da gerçekten de şansları sürekli yaver gitmektedir. Toplumlar ezbere ilerleyen, bu aşırı hevesli fakat niteliği düşük kişiler sayesinde ayakta kalmaktadır. Çünkü bilgili olan ama yaptığını küçümseyen, beğenmeyen kişiler kenarda beklerken cahil cesaretiyle işlere atılanlar bir şekilde ilerlemeyi sağlamaktadırlar.
Kifayetsiz muhterisler her zaman kazanırlar. Mühim olan inanmaktır onlarda da bu zaten vardır!
Gerçekten kendini yetiştiren, öğrenmek için çalışan toplumun aydınlık yüzleri ise; öne çıkamazlar, yüksek görevlere talip olamaz ya da aday gösterilmezler. Yetersizlik hissi hep daha çok öğrenmek gerektiği inanışı yaratır ve kişinin hareketlerini kısıtlar. Bu sırada olup biteni izleyenlerde bu duruma anlam veremez ve bu kişileri öz güven düşüklüğü ile suçlarlar!
Ancak bazen Kipling’in kırkayağına dönüşmek de var!
Rudyard Kipling’in kırkayak öyküsü.
Bir gün bir kırkayak kırk ayağının kırkını da sorunsuz ve ritmik bir şekilde kullanarak yürürken karşısına bir dalkavuk çıkar. Kırkayağın eşsiz yeteneğine övgüler yağdırmaya başlar. Hiçbir zaman yirmi birinci ayağından önce on ikinci ya da otuz beşinciden önce yirmi dokuzuncuyu atmadığını söyler. Acımazsızca öz bilinç kazandırılan zavallı kırkayak artık bir adım bile atamaz olur. / Zygmunt Bauman Sosyolojik düşünmek
Niteliksizler kazanıyor diye öğrenmekten vaz mı geçelim?
Bir gün sıra bize de gelecek o yüzden hazır olalım!