SON DAKİKA
Hava Durumu

Takıyye!

Yazının Giriş Tarihi: 03.11.2025 11:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.11.2025 11:08

Ülke olarak hayatımızı karartan ve geleceğimize ipotek koyan emperyalizme bağımlılık sürecimize devam edeceğim ama ülkemizde yaşanan ve yaşatılanların bir yönüyle anlamlandırılması açısından etkin ve belirleyici olan bir kavrama da değinmek gerekiyor.

Özellikle günümüzde hemen herkese tanıdık gelen, siyaseti, siyasileri ve toplumsal olarak herkesi pençesine alan bu kavram; ‘’Takıyye’’ (Takiye diye de yazılır)

Çünkü takıyye, son yılların Türkiye'sindeki görüntüsüyle, en basit siyasal oyunlar için bile başvurulan bir saklı yöntem biçimine bürünmüştür.

Kaynağını, Kur’an’ın Ali İmran Suresi 28. Ayetinden alan ve “Bir Müslüman’ın ölüm ve işkenceden kurtulmak için, olduğundan başka türlü görünmesi ve davranması’’ olarak tanımlanan ‘Takıyye’; korkma, korunma, örtme, gizlenme anlamlarına geliyor.

Ancak bir kaçış ve kolaycılık olarak istismar edilmesine karşı da Allah, inananları; ‘’Kalbi güven (iman) dolu iken ağır baskı altında olan dışında her kim, inanıp güvendikten sonra ayetleri görmezlikten gelir ve görmezliği (kafirliği) içine sindirirse, Allah’ın öfkesi onların üstünde olur. Onların hak ettiği büyük bir azaptır.’’ (Nahl 106) buyurarak ağır bir sonuçla da uyarıyor.

Bu çerçevede, inananlar ya da inanma iddiasında olanlar açısından çok riskli ama siyasilerin hedeflerini ve milleti kandırmalarını gizlemelerine dini meşruluk(!) sağlayan gizlenmiş ve kadim bir kavramdan bahsediyorum.

İslam tarihinde, anne ve babası müşriklerce işkenceyle şehit edilen Ammar olayı ile başlayan takıyye, sonrasında özellikle siyasi bir karakter taşıyan bütün “Şia” fırkalarınca uygulanan temel esas kabul edilmiştir.

İlk çıkışında inancı gizlemeyi içeren takıyye, zaman içinde, muhaliflere karşı uygulanan siyasî bir mahiyete de bürünmüş, istenen sonuca ulaşabilmek için söylenen sözleri zâhir ve bâtın diye ikiye ayırıp ilkini herkesin, ikincisini ancak mezhep (tarikat, cemaat, parti) mensuplarının anlayabileceği bir terminoloji oluşturulmuştur. (Bkz. İslam Ansiklopedisi)

Yani Allah’ın, insanlara hayati bir tehlike karşısında tanıdığı kolaylığı ifade eden bu kavram, zaman içinde, Şia grupların maksatlarına ulaşabilmek için uyguladıkları bir yöntem haline gelmiştir.

Dolayısıyla Şia, bu istisnai durumun -takıyyenin- anlam çerçevesini ayetlere muhalif olan yorumlamalarla iyice genişletmiş ve uygulamadaki bağlamından kopartmıştır.

Şöyle ki; Şia kişinin düşüncesini, inancını gizlediği her türden söz ve davranışını takıyye olarak yorumlayarak, bu durumu asla terk edilmemesi gereken bir ana prensip adeta farz(!) haline getirmiştir.

Artık takıyyeyi, yalnız hayatın doğrudan doğruya ve açıkça tehlikeye düştüğü zamanlarda değil, genel olarak düşmanca tutumun görüldüğü her yerde uygulama yoluna gitmiştir.

Neticede bir Müslümanın Kur’ân’da takva olarak gördüğünü, Şia takıyye olarak görmeye başlamıştır. (Bkz. Ethem Ruhi Fığlalı/Şii İmamiyye’nin inanç esasları)

Tabii bu arada, açıklanması gereken husus, Hz. Hüseyin’in, zalim Yezid’e karşı takıyyeyi neden tercih etmediğidir.

Şia tarafından hem özel hem de gerektiğinde genel içerikli bir hale getirilen takıyyeyi, diğer mezhepler bir kusur görerek eleştirmiş, dürüstlüğü ortadan kaldırarak, insanları yalana sevk eden bir unsur olarak nitelemişlerdir.

Hatta takıyyenin, din ve milli/dini kutsallar yoluyla güven ve inanç duygusunu kullanarak, sahtekârlığı, riyakarlığı ve ahlaksızlığı yaygınlaştırıp, toplumun bütün katmanlarında görülen çürümenin faili olduğunu söylemek mümkün.

Hal böyle iken, yani takıyyeyi tekfir eden Sünni yaklaşıma rağmen, siyasal/sivil dincilerin, işlerine gelen takıyyeyi hem de hasım gördükleri İran/Şia’dan almaları şaşırtıcı değil elbette. Çünkü amaca giden yolu mübah kılıyorsa sorun yok. (Musevi/Hristiyan Mesih anlayışı paralelindeki Mehdi beklentisi ve Muta nikahı transferlerini saymıyorum bile.)

Ancak vahim olan takıyyenin sadece siyasal/sivil dincilerle sınırlı kalmayıp, diğer siyasi parti ve aktörleriyle, toplumun büyük kesimine sirayet etmesi.

Bu açıdan bir parti Genel Başkanının, diğerine; "Birbirimizi kırmıyoruz inşallah. Üzülme! Bazen siyaseten söylememiz gerekenler oluyor. Siyasetin gereği" demesi ile ana muhalefetin tespih dağıtması, türbanlı daveti ve camiye gitmesi, çarpıcı takıyye örnekleri değil de ne?

Veya alay-ı valayla ilan edilen, üzerine kahramanlık senaryoları yazılan Gazze barışından(!) sonra İsrail 50 kereden fazla Gazze’yi bombaladı, soykırıma devam ediyor, barışın(!) ana aktörlerinden etkili bir ses var mı? Bu da dış politika takıyyesi.

Toplumun durumunu söylemeye gerek bile yok. Takıyyeye göz yummaları ve verdikleri destekle layık olundukları şekilde yönetiliyor ve sıkıntıları arşa ulaşmış durumda.

Yoksa takıyyeciliği bir virüs gibi bu millete taşıyan ve takıyyecilikte Şia’yı fersah fersah geçen siyasal/sivil dincilerin emperyalizme, ABD/İngiltere ile Atatürk ve Cumhuriyet’e yaklaşımları, düşünceleri açık ya da gizli biliniyor bilinmesine de değirmenlerine su taşımaktan başka ne yapılıyor?

Çarenin, İblis egemen kurumları kaldırıp, aklı selim egemen kurumları oluşturarak, insanlaşma ve uygarlaşma yolunda, dinde öze dönüş projesini başlatan Atatürk mantığı/anlayışında olduğu bilinmezse, takıyye bataklığında gömülü kalınacak.

Çünkü takıyyeciliğin yol açtığı yalan değil, büyük yalanların içinden ancak böyle sıyrılmak mümkün. Yoksa takıyyeden beslenen yalancılarla başka türlü mücadele mümkünsüz.

Çünkü yalana sarılmak suretiyle Allah’tan korkmayanların, Kul’dan utanması olmaz.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.