SON DAKİKA
Hava Durumu

#Bursa Uludağ Üniversitesi

Söz Bursa - Bursa Uludağ Üniversitesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Bursa Uludağ Üniversitesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Yunan komutanın asırlık saygısızlığı unutulmadı Haber

Yunan komutanın asırlık saygısızlığı unutulmadı

Orhan Gazi'nin 1326 yılında gerçekleştirdiği fethin ardından yaklaşık 130 yıl Osmanlı Devleti'ne başkentlik yapan Bursa, 8 Temmuz 1920'de İtilaf Devletleri'nin desteklediği Yunan kuvvetleri tarafından işgal edildi. Bu işgal, Ankara'da bulunan İlk Meclis'te büyük üzüntüye yol açmış, 10 Temmuz 1920'de Meclis kürsüsüne siyah örtü (Puşide-i Siyah) örtülmüştür. Meclis kürsüsüne siyah örtü örtülmesi, Bursa'nın işgalinin milli bir yas olarak kabul edildiğini göstermektedir. Türk ordusunun 11 Eylül 1922'de, işgalden tam olarak “2 yıl, 2 ay, 2 gün” sonra Bursa'yı geri almasıyla birlikte, bu siyah örtü de kaldırıldı. Yunan işgali sırasında milli ve dini değerlere yapılan saygısızlıklar, tarihe kara bir leke olarak geçti. Bu saygısızlıklardan biri de Yunan komutan Binbaşı Sofoklis Venizelos'un, Osman Gazi'nin Türbesi'nde sergilediği hadsizlikti. Yunanistan Başbakanı Elefterios Venizelos'un oğlu olan Binbaşı Sofoklis, Osman Gazi'nin Türbesi'nde çektirdiği fotoğraf ile hafızalara kazındı. Venizelos nişanlısına gönderdiği fotoğrafın altına, “Yunanistan yeniden doğuyor, Türkiye ölüyor” notu düştü. Bu fotoğraf karesi, Yunanlıların Osman Gazi Türbesi'ne yaptığı saygısızlığın simgesi haline geldi ve Bursalıları derinden yaraladı. "Burası sadece bir mezar değil, Osmanlı Devleti'nin kuruluşunun ve yükselişinin de sembolüdür" Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, Osman Gazi Han'ın Tophane sırtlarındaki türbesini ziyaret ettikten sonra yaptığı açıklamada şu cümlelere yer verdi; “Şu an önünde bulunduğumuz Osman Gazi Türbesi, yalnızca bir mezar değildir. Osmanlı Devleti'nin temellerinin atıldığı ve imparatorluğun yükselişinin simgelendiği yerdir. 19. ve 20. yüzyılın başlarında Bursa'ya gelen seyyahların yazılarında da Osman Gazi Türbesi'ne mutlaka yer verdiklerini görüyoruz. Burasının büyük bir Türk hükümdarının, Osmanlı Devleti'nin kurucusunun türbesi olduğunu herkes çok iyi bilmekteydi." Türklere karşı psikolojik üstünlüğü sağlamak adına hususi çekilmiş bir fotoğraf Arslan, 1920'nin sonlarında Yunan komutan Sofoklis Venizelos'un Osman Gazi Türbesi'ni ziyaretine de değinerek, bu ziyaretin detaylarının net olmadığını, ancak bir fotoğrafın bu ziyaretten günümüze ulaştığını belirtti. Arslan, “Fotoğrafta Venizelos'un gayet samimi, hatta saygısız bir şekilde, kolunu türbenin parmaklıklarına dayadığı ve ayağını da kenara koyarak poz verdiği görülmektedir. Bu fotoğrafı nişanlısına ve Daily Mail Gazetesi muhabirine göndermiştir. Bu fotoğraf ve altına düşülen “Yunanistan yeniden doğuyor, Türkiye ölüyor” notu ile Türklere karşı psikolojik bir üstünlük sağlamayı hedeflemekteydiler. Bu fotoğrafın, Osman Gazi'nin Bursa'daki Bizans hakimiyetine son veren Türk hükümdarı olması sebebiyle özellikle seçilmiş ve kasıtlı olarak çekilmiş bir karedir" dedi. Arslan, 12 Temmuz 1920 tarihli Bursa Hakimiyet gazetesinde yayımlanan Bahtsız Bursa adlı yazıda Kara Osman'ın türbesinin işgal altında kaldığının ifade edildiğini vurguladı. Arslan, "Ayrıca, milli şair Mehmet Akif Ersoy'un ünlü Bülbül şiirinde Osman Gazi'nin türbesinde çan seslerinin duyulmasını şu sözlerle dile getirmiştir. "Ne zillettir ki: nâkûs inlesin beyninde Osman'ın." Bu yazılar ve mısralar Osman Gazi Türbesi'nin işgal altında olmasının Türk milletinde oluşturduğu derin üzüntüyü ve utancı dile getirmektedir. Namık Kemal'in oğlu Ali Ekrem Bolayır'ın da Dayanma adlı şiirini, Sofoklis Venizelos'un türbede çekilen bu fotoğrafı üzerine kaleme almıştır. Bu fotoğrafın, kamuoyunda büyük bir infial oluşturduğunu ve Türk halkının tepkisine sebep olmuştur" diye konuştu. Asırlık arşivlerde saklı... Bursa Büyükşehir Belediyesi'nin de desteğiyle belgesel ve arşiv çalışmaları yürüten Bursa Uludağ Üniversitesi Tarih Bölümü Öğretim Üyesi Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, bu süreçte pek çok yeni belgeye ulaştıklarını belirtti. Arslan, "Osman Gazi Türbesi ile ilgili önemli bir belge de bu araştırmalar sırasında ortaya çıktı. Bursa Darülmuallimin eski ambar memuru Mehmed Şefik tarafından kaleme alınan 12 Aralık 1921 tarihli dilekçede, şu cümleler yer aldı, 'Yakın zamanda döndüğüm Bursa civarında, işgal yönetimi tarafından kasti ya da gayri kasti olarak işlenen çeşitli vahşet ve zulümlere ek olarak, kasaba içinde bizzat gözlemlediğim bazı kutsal değerlere yönelik saldırılar ve uluslararası hukuk kurallarına açıkça aykırı olan durumlar aşağıda arz olunur: - Cennet mekan Sultan Osman Han-ı Evvel hazretlerinin türbesinin girişine Kral Konstantin'in defne dalları ile çerçevelenmiş büyük bir resmi asılmıştır. Söz konusu türbenin avlusu da muhabere kıtaları tarafından işgal edilmiş olup, bahçedeki şehzadelerin mezarları üzerinde insan dışkısı izleri görülmektedir. - İslam'a ve yüksek mezarlıklara aykırı olarak, Yunan askerleri tarafından defalarca tuvalet olarak kullanıldığına tanık oldum. - Camilerden bazılarının kapılarına Kral Konstantin'in resmi asılmıştır. Özellikle Hoca Alizade Camii'nin kapısına büyük bir haç çizilmiştir. - Vilayet dairesinin kapısına kraliyet tacı ve Yunan arması yerleştirilmiştir. - İngiltere hükümeti tarafından Anadolu'ya gönderilmek üzere Mudanya'ya sevk edilen savaş esirlerimiz, Yunan hükümeti tarafından tutuklanarak bir yılı aşkın süredir askeri hizmetlerde çalıştırılmaktadır. Bu olaylar, dindaşlarımızın gözü önünde gerçekleşerek vicdanlara dayanılması imkansız bir ızdırap yüklemektedir. Bu durumların önlenmesi amacıyla müttefik devletler nezdinde protesto edilerek, kutsal yerlerin tarafsız bir hükümetin kontrolü altında jandarmamız tarafından işgali için siyasi girişimlerde bulunulmasını yüksek makamınızdan istirham ederim. Bu konuda emir ve ferman, yetki sahibinindir” ifadelerine yer verildi. Doç. Dr. Hacer Karabağ Arslan, Osman Gazi Türbesi'nin Milli Mücadele sürecinde bir birlik ve bilinç oluşturduğunu vurguladı. Arslan, "Sofoklis Venizelos'un, Osman Gazi'nin türbesinde çekildiği fotoğrafı, kartpostallarda ve gazetelerde yayımlanarak halkı birleştiren bir sembol haline gelmiştir. Bursa'nın kurtuluşu 11 Eylül günü büyük bir sevinçle karşılanmış, bu sevincin bir yansıması olarak Osman Gazi'nin Türbesi'nin bir maketi yapılarak Ankara sokaklarında dolaştırılmıştır. Bu, Osman Gazi'nin isminin ve türbesinin bağımsızlık ve milli mücadele ile özdeşleştiğini gösterir. 11 Eylül'de Bursa'ya ilk giren askerlerimizden 11 kahraman da Hacivat Köprüsü'nde şehit düşmüş ve Bursa'yı fetheden Osman Gazi'nin yanı başına defnedilmiştir. Böylece, Bursa'yı fetheden Osman Gazi ile onu kurtaran kahramanlar, aynı kutsal mekânda bir araya gelmiştir. Ruhları şad, mekanları cennet olsun” dedi. Arslan, araştırmaları sırasında Yunan arşivlerinden de faydalandıklarını belirtti. "Yunan kaynaklarında bu olaylara yer verilmemektedir. 2016 yılında Sofoklis Venizelos konusu iki ülke arasında yeniden gündeme geldi ve Yunan gazetelerinde Türkiye'nin bu konuyu gündeme getirerek kendilerini sıkıştırmaya çalıştığı şeklinde ifadeler yer aldı. Ancak Osman Gazi, artık sadece tarihi bir şahsiyet değil, aynı zamanda bir sembol haline gelmiştir. Onun adı, 600 yıl sonra bile Bursa'nın kurtuluşuna öncülük etmiş ve Milli Mücadele'nin önemli sembollerinden biri olarak öne çıkmıştır. Bugün ve gelecekte de tarihî sembol olma özelliğini sürdürecektir" şeklinde konuştu.

Biyoteknoloji firmasından BUÜ’ye TEKNOFEST desteği Haber

Biyoteknoloji firmasından BUÜ’ye TEKNOFEST desteği

BUÜ Yönetimi ve öğrencilerin oluşturduğu takımlar TEKNOFEST 2024 Yarışları için tüm hazırlıklarını tamamladı. Üniversite yönetimi, yarışlara katılacak gençlere yönelik geniş bir destek çalışması yürüttü. Ön elemeyi geçen ve firma desteğine ihtiyaç duyan FUSion Takımı için, daha önce ARGENOTYPE ve UET Elektromobil takımlarına destek veren biyoteknoloji firması devreye girdi. Öğrencilere 25 bin TL’lik bir destek vermeyi taahhüt eden şirketle işbirliği anlaşması yapıldı. Hazırlanan protokole BUÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zekeriyya Arı ve firma Genel Müdürü Murat Yazıcı imza attı. EN İYİSİNİ HAK EDİYORLAR Bu yıl Antalya ve Adana’da gerçekleştirilecek TEKNOFEST için yoğun bir hazırlık süreci geçirdiklerini söyleyen Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zekeriyya Arız, öğrencilerin hazırladıkları projelere güvendiklerinin de altını çizdi. Gençlerin, danışman hocalarıyla birlikte özel çalışmalar yürüttüklerini aktaran Prof. Dr. Zekeriyya Arı; “Ülkemizin geleceğine bu gençler yön verecek. Fikri olan, planlayan ve proje üreten gençlere destek olmak da bizim asli görevlerimiz arasında yer alıyor. Onların mekânsal ve maddi ihtiyaçlarını gidermeye azami gayret gösterdik. Başka bir dertleri olmadan, sadece yarışmaya ve projelerine odaklanmalarını arzu ettik. Her biri güzel bir hazırlık dönemi geçirdi. Antalya’da da inşallah bu emeklerin karşılığını alacaklar. Ülkemizin müreffeh yarınlara ulaşabilmesinin tek yolu gençlerimizin azmi ve çalışkanlığından geçiyor. Bu süreçte öğrencilerimize destek olan tüm iş dünyası temsilcilerine de şükranlarımızı iletiyoruz. Önceki yıllarda olduğu gibi bu yıl için de takımlarımıza destek olmayı kabul eden firmaya ve Genel Müdür Murat Yazıcı Beye çok teşekkür ediyoruz. Gençlerimize de yarışlarda üstün başarılar diliyoruz” şeklinde konuştu. DESTEK DEVAM EDECEK Firma Genel Müdürü Murat Yazıcı ise öğrencilik dönemlerinde aynı süreçlerden geçtiğini ve gençlerin ihtiyaçlarını çok iyi bildiğini aktardı. Bursa Uludağ Üniversitesi’nin kendisi için ayrı bir önemi olduğunu vurgulayan Murat Yazıcı; “Üniversitemize ve burada eğitim gören gençlere destek vermeye her zaman hazırız. TEKNOFEST’te alınacak başarılı sonuçlar bizleri de mutlu edecek ve gururlandıracak. İnşallah güzel işlerin ortaya çıkmasına vesile oluruz. Bizlere bu imkânı tanıyan Üniversite yöneticilerimize teşekkür ediyoruz. Hayırlı olmasını diliyorum” şeklinde konuştu. FUSion Takımı üyesi öğrenciler de kendilerine destek olan firma yöneticilerine teşekkür etti. İmza töreninde Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Şehime Gülsün Temel, Topluluk Danışmanı Doç. Dr. Umut Aydemir ve Üniversite Genel Sekreteri Mehmet Aydemir de hazır bulundu.

Yeni gen varyantlarının birçok hastalığa neden olduğu kanıtlandı Haber

Yeni gen varyantlarının birçok hastalığa neden olduğu kanıtlandı

Yürütülen çalışmalar hakkında bilgi veren BUÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Profesörü Şehime Gülsün Temel, yeni gen varyantlarında siliyopatiye (Silier fonksiyonun bozulmasına bağlı oluşan hastalıklar), zihinsel engelliliğe, otizme,  heterotaksiye (organların olması gerekenden ters tarafta bulunması), böbrek displazisine ve anormal Beyin Omurilik Sıvı (BOS) akışına neden olduğu kanıtladıklarını aktardı. SONUÇLAR LİFE SCİENCE ALLİANCE’DA YAYIMLANDI Araştırma ekibinin CC2D1A genini ilk kez siliogenezis (silya oluşumu) ve siliopati ile ilişkilendirdiğinin altını çizen Prof. Dr. Şehime G. Temel; “Deneylerimiz, CC2D1A'nın sol-sağ düzenleyici, epidermis, pronefrik kanal, nefrostomlar ve beynin ventriküler bölgesi dahil olmak üzere siliyer dokularda eksprese edildiğini ortaya çıkardı. Bu ekspresyon paternine uygun olarak CC2D1A kaybı, kardiyak heterotaksiye, kistik böbreklere ve kusurlu siliogenez yoluyla anormal BOS dolaşımına yol açtığı belirlendi. Multidisipliner araştırma ekibi (Yale Üniversitesi, Bursa Uludağ Üniversitesi, Acıbadem Üniversitesi, Abdullah Gül Üniversitesi, Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi, YDÜ Hastanesi Genetik Tanı Merkezi, Göztepe Prof. Dr. Süleyman Yalçın Şehir Hastanesi) çalışmalarının sonuçları; EMBO, Rockefeller Üniversitesi ve Cold Spring Harbor Laboratuvarlarının ortak yayın organı çeyreklik dilimi Q1 olan Life Science Alliance’da yayımlandı” dedi. DENEYLER BAŞARIYLA TAMAMLANDI Deneyler, BUÜ Tıp Fakültesi Tıbbi Genetik Profesörü Dr. Şehime Gülsün Temel ve Yale Üniversitesi Pediatrik Yoğun Bakım Doçenti Dr. Engin Deniz'in gözetiminde lisans öğrencileri Irmak Sakin ve Angela Haeso Kim tarafından gerçekleştirildi. Prof. Dr. Şehime G. Temel bu proje ortaklığının MarmaRare araştırma grubu (Yasemin Alanay, Yasemin Kendir-Demirkol, Ozlem Akgun Dogan, Mahmut Cerkez, Ergoren, Ozden Hatirnaz Ng, Ugur Ozbek, Ozkan Ozdemir, Sebnem Ozemri Sag, Ilayda Sahin, Sehime G. Temel, Kanay Yararbas) ve Acıbadem Üniversitesi Tıp Fakültesi Pediatrik Genetik Profesörü Yasemin Alanay aracılığıyla kurulduğu bilgisini paylaştı.

Memur-Sen’den acil servis hizmetlerine tepki! Haber

Memur-Sen’den acil servis hizmetlerine tepki!

 Konuşmalarında şu ifadelere yer veren, Bilal Atik şöyle konuştu: 
 7 sendika adına ortak bildiri yayınladıklarını ifade eden Bilal Atik, maliyetlere ve tasarruflara değindi. “MALİYET BEKLENEN TASARRUF MİKTARINDAN FAZLA”
 Maliyetin beklenen tasarruf miktarından daha fazla olacağını belirten,”Kamuda tasarruf tedbirlerinin açıklandığı ilk günden itibaren çalışanın emeği ve hakkı üzerinden tasarruf olamayacağını ifade etmiş, Tüm Türkiye’de yaptığımız basın açıklamalarıyla bu yanlıştan dönülmesi çağrımızı yapmıştık.Çünkü bize göre İsraftan tasarruf olur; lüksten tasarruf olur; fazladan tasarruf olur ama azdan tasarruf olmaz; ihtiyaçtan tasarruf olmaz; emeğin hakkından tasarruf olmaz; alın terinin karşılığından tasarruf olmaz. Söz konusu tasarruf olduğunda ilk başvurulacak yer, kamu çalışanlarının haklarını budamak olmamalıdır. Bu düşünceyle de Tasarruf genelgesinin kamu çalışanları aleyhine olan düzenlemeleri ile ilgili hukuki süreçler başlatılmış olup süreci titizlikle takip ediyoruz. Hukuki süreç devam ederken tüm platformlarda çalışanın hakkı için mücadelemizi sürdürüyoruz.Bugün de burada tasarruf genelgesi tedbirleri kapsamında Bursa Uludağ Üniversitemiz tarafından servislerin kaldırılmasını protesto etmek ve meseleye çözüm istemek adına toplanmış bulunuyoruz.Toplu taşıma olan yerlerde personel servislerini sonlandırmanın da kamuya hiçbir faydası olmayacağı gibi aksine zarar getireceği açıktır.Personel servislerinin kaldırılmasının toplamda 85 milyon TL tutarında bir tasarruf sağlayacağı ifade edilmektedir. Ancak servis hizmetinden faydalanan personele verilecek ulaşım kartları, artacak akaryakıt masrafları ve iş gücü kaybı dikkate alındığında ortaya çıkacak maliyetin beklenen tasarruf miktarından çok daha fazla olacağı görülmektedir.”sözlerine yer verdi. “TOPLU SÖZLEŞMENİN ÖZERKLİĞİ YOK EDİLİYOR” Toplu sözleşmenin özerkliğinin yok edildiğini belirten, “Bunun yanında servis hizmetlerine yönelik olarak alınmış toplu sözleşme kararlarının da böyle bir çalışma ile iptal ediliyor olması, sendikacılık ve toplu sözleşme ilkelerine aykırı bir durum olarak toplu sözleşmenin özerkliğini yok etmek anlamı taşıyacaktır. Toplu sözleşme ile alınan kararların keyfiyetle iptal edilmesi, örgütlenme özgürlüğüne ve toplu sözleşme hakkına darbe vurmak anlamına gelmektedir. Böyle bir karar, diğer toplu sözleşme hükümlerinin de iptal edilebilmesinin önünü açacaktır.Bir diğer önemli husus ve mağduriyet ise üniversitemiz bünyesinde yer alan Hastanemizin Güney Marmara’nın en büyük eğitim araştırma hastanesi olması hasebiyle personelin servis hizmetinden yararlanamaması ve şehir içindeki toplu taşımada yaşanacak aksaklıklar sonucu acil, ameliyathane , yoğun bakımlar gibi bir saniyenin bile insan yaşamına müdahalede çok önemli olduğu sağlık hizmetlerinin can damarlarında aksamalara, problem çıkmasına ve huzursuzluğa yol açacağı hem personeli hem de vatandaşlarımızı mağdur edeceği aşikardır.Hal böyleyken hem çalışanlarımızı hem de vatandaşı mağdur etmemek adına derhal yapılan yanlışlıktan geri dönülmelidir. Bazı Büyükşehirlerde Üniversiteler Belediyelere başvuru yaparak toplu taşıma yapılırken personelin ihtiyacını karşılayıp karşılamayacağını sorulmuş ve belediyelerden gelen olumlu veya olumsuz cevaplar üzerine servis hizmeti ile ilgili yeniden değerlendirmeler yapmıştır. Üniversitemizde bu konuda Bursa Büyükşehir Belediyesine yazılı olarak başvurmuş fakat her ne hikmetse bir türlü cevap verilmemiştir. Buradan Büyükşehir Belediye Başkanı Sayın Mustafa Bozbey’e sesleniyoruz. Siyasi rekabet yerine millete hizmet önceliğiniz olsun. Üniversitemiz eğitim ve sağlık çalışanlarımız mağdurdur. Kimsenin keyfini bekleyecek bir durumumuzda yoktur. Bir an önce bürokrasiyi işletin ve gereğini yapın. Büyükşehir Belediyesi tarafından Üniversitemize cevap verilmemesi eğitim ve sağlık hizmetlerini de aksatacak bir durum ortaya çıkarmaktadır. Bu yanlıştan dönün. Keyfi davranmaktan vazgeçin vatandaşın sağlığı ve çalışanların huzuru ile oynamayın.”diye ekledi.

Rektör Yılmaz, “Motivasyonumuz tam, heyecanımız yüksek” Haber

Rektör Yılmaz, “Motivasyonumuz tam, heyecanımız yüksek”

BUÜ Teknofest Kurum Koordinatörlüğü tarafından düzenlenen programda yarışlarda finallere kalan takım üyeleri ile üniversite yöneticileri buluştu. Düzenlenen yemekli organizasyona BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, Rektör Yardımcıları Prof. Dr. Cafer Çiftci, Prof. Dr. Zekeriyya Arı, fakülte dekanları, akademik ve idari personel ile öğrenciler katıldı. Proje yelpazesi genişliyor Programda konuşan Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, yarışlarda 13 finalist takımlarının kaldığını hatırlatarak; “İnşallah Ekim ayında buradaki arkadaşlarımızın önemce bir kısmı ve danışman hocalarıyla kürsüye çıkmayı başaracağız. Motivasyonumuz çok yüksek. Projelerimiz özgün ve nitelikli. Üniversitemizin Teknofest’teki görünürlüğü her geçen gün artıyor. Geçmiş yıllarda Mühendislik Fakültesi ağırlıklı projelerimiz yarışlarda yer alıyordu. Artık Teknik Bilimler Meslek Yüksekokulumuzdan, Fen-Edebiyat Fakültemize, Ziraat Fakültemize ve Tıp Fakültemize uzanan geniş bir yelpazenin yer aldığını gözlemliyoruz. Bir araştırma üniversitesiyiz. Bu sadece hocalarımızın projelerinden veya yayınlarından ibaret bir konu değil. Öğrenci faaliyetlerinden başlayan, en üst seviyede bilimsel çalışmalara uzanan bir süreçten bahsediyoruz. Öğrenci topluluklarımızın yürüttükleri bu faaliyetler bize araştırma üniversitesi vizyonumuz için son derece kıymetli katkılar sağlıyor. Gençlerimize gösterdikleri gayret için teşekkür ediyoruz. Hocalarımıza emekleri için ayrıca teşekkür ediyoruz. Yönetim olarak bizler de elimizden geldiğince böylesi çalışmalara destek vermeye çalışıyoruz. Koordinatörümüz Prof. Dr. Enes Yiğit ve ekibiyle birlikte motivasyonumuzun daha da arttığını görüyoruz. Motivasyonumuz tam, heyecanımız yüksek. İnşallah bu yıl çok daha iyi sonuçlar alacağımıza inanıyoruz. Finallerde yarışacak olan takımlarımıza da üstün başarılar diliyoruz” şeklinde konuştu. Hedefleri daha fazla takım ile katılmak BUÜ Teknofest Kurum Koordinatörü Prof. Dr. Enes Yiğit ise finallere katılmaya hak kazanan tüm takım üyelerini ayrı ayrı tebrik etti. Hedeflerinin en yüksek seviyede başarı elde etmek olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Enes Yiğit, gelecek dönemlerde daha fazla takım ile yarışlarda yer almayı da arzu ettiklerini sözlerine ekledi. Yiğit, üniversite yönetimi ve danışman akademisyenlere de destekleri için ayrıca teşekkür etti. 13 takım birincilik için yarışacak BUÜ öğrencilerinin kurduğu 13 takım, Adana ve Antalya’da gerçekleştirilecek Teknofest finallerinde derece almak istiyor. Farklı alanlarda mücadele edecek takımlar ise şu isimlerden oluşuyor: FUSİON (Tıp), YZT Mevzuu (Ziraat - Mühendislik), YZT AİTOLİA (Mühendislik), YZT TALOS ROBOTAKSİ (Mühendislik), ULUFİGHT (Teknik Bilimler MYO), WİNCAR OTONOM (Mühendislik - Teknik Bilimler MYO), ULUDAG ENG511 (Mühendislik), İHAWK (Mühendislik), DİAGNOS-AI (Mühendislik), MERGEN -AI (Mühendislik), Connect IT (Mühendislik), Merih Space (Mühendislik), İdea Biotek Takımı (Mühendislik).

Sağlık Bilimleri Festivaline BUÜ desteği Haber

Sağlık Bilimleri Festivaline BUÜ desteği

BUÜ ile KBÜ arasında özel bir işbirliği protokolü hazırlandı. KBÜ’nün gerçekleştirdiği Sağlık Bilimleri Festivali’ne (Sağlıkfest) BUÜ’nün akademisyen ve öğrencileri de katkı sağlayacak. Protokole KBÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık ile BUÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cafer Çifci imza attı. “TÜRKİYE PROJESİNE DÖNÜŞECEK” Törende konuşan KBÜ Rektörü Prof. Dr. Fatih Kırışık, BUÜ’nün sağlık alanında çok gelişmiş ve son derece başarılı bir yükseköğretim kurumu olduğunu vurguladı. İki üniversitenin geçmişte farklı alanlarda işbirliğine imza attığını hatırlatan Prof. Dr. Fatih Kırışık; “Bugün imzaladığımız protokol ile de sağlık alanında yarışma ve atölye çalışmalarıyla festivali daha geniş kitlelere ulaştırabileceğiz. Daha önce üniversitelerimiz arasında yaptığımız Sosyal bilimler Festival ile akademik iş birliği protokolü imzalamıştık. İlişkilerimizi giderek geliştiriyoruz Karabük Üniversitesi olarak planlamasını yaptığımız üniversitelerimizle birlikte bir Türkiye projesi haline dönüştürmek istediğimiz Sağlık Bilimleri Festivali ile sağlık alanında yenilikçi yaklaşımlar, eğitim uygulamaları geliştirmek ve projeler üretmek istiyoruz” dedi. İŞBİRLİĞİ DEVAM EDECEK BUÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cafer Çiftci ise akademik gelişmenin ve kalkınmanın en önemli yollarından birisinin üniversiteler arasındaki işbirlikleri olduğunu aktardı. Kurum olarak güçlü bir sağlık altyapısına sahip olduklarının altını çizen Prof. Dr. Cafer Çiftci; “Üniversitemiz Tıp fakültesi, Sağlık Bilimleri Fakültesi ve Sağlık Bilimleri Meslek Yüksekokulu ile güçlü bir kadroya sahip. Bu protokol sayesinde tüm akademik personelimizle Karabük Üniversitesi’ne destek vermeye devam edeceğiz. İşbirliğimizin kapsamının da farklı alanlarda genişleyeceğine inanıyoruz. Protokolümüzün hayırlara vesile olmasını diliyoruz” şeklinde konuştu. Törende BUÜ Genel Sekreter Vekili Mehmet Aydemir ile akademik ve idari personel de hazır bulundu.

Prof. Dr. Akalın: “M Çiçeği için pandemi beklentimiz yok” Haber

Prof. Dr. Akalın: “M Çiçeği için pandemi beklentimiz yok”

Bursa Uludağ Üniversitesi Enfeksiyon Hastalıkları Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Halis Akalın, son haftalarda dünya çapında sıkça görülen ve halk arasında ‘Maymun Çiçeği’ olarak da bilinen M Çiçeği virüsü hakkında açıklamalarda bulundu. Hastalık hakkında merak edilenleri cevaplayan Akalın, hastalığın 2003 yılına kadar yurt dışına çıkmadığını belirterek, 2022 yılında bazı Avrupa ülkelerinde görülmeye başladığını söyledi. Covid-19 gibi hızlı bulaşan bir virüs olmadığından muhtemel bir pandemi beklemediğini de söyleyen Akalın, tedbir maksatlı son 3 hafta içerisinde yurt dışı seyahati yapan kişilerden yakın temastan kaçınılması gerektiğini ifade etti. 2023 SONLARINDA AFRİKA’DA VAKALAR ARTTI Basın mensuplarına yaptığı açıklamada M Çiçeği’nin ilk görüldüğü günden günümüze kadar olan süreci aktaran Akalın, “M Çiçeği hastalığının aslında eski ismi maymun çiçeği ama artık biz M Çiçeği olarak tanımlıyoruz. Yeni bir hastalık değil aslında. İlk olarak baktığımız zaman 1959 yılında Danimarka’da maymunlarda saptanmış. 1970 yılında ise Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde 9 aylık bir bebekte ilk olarak raporlanmış. Hastalığa baktığımız zaman M Çiçeği hastalığına 2003 yılına kadar Afrika dışına çıkmamış. Hayvanlardan insanlara geçen hastalıklara biz zoonoz diyoruz ama insandan insana da geçebiliyor. Daha çok Orta Afrika ve Batı Afrika ülkelerinde görülen bir hastalık. Dünya Sağlık Örgütü 2022’nin Mayıs ayında halk sağlığı açısından acil durum uyarısı verdi. İngiltere'de 8 olgunun bildirilmesiyle ki bu 8 olgunun sadece bir tanesi Afrika bağlantılıydı. Ama diğer olgulara baktığımız zaman ne bu ilk saptanan olguyla bir temasları ne de bir Afrika'yla seyahat öyküleri bulunmaktaydı 2022 yılında tüm kıtalara yayıldı diyebiliriz. Yani birçok ülkede M Çiçeği hastalığı görüldü. 2023 yılının Mayıs ayına geldiğimiz zaman Afrika'daki ve dünyadaki hasta sayılarının azalmasıyla birlikte küresel acil durum uyarısı kaldırıldı. Ta ki 2024 yılı 14 Ağustos'a gelinceye kadar. Çünkü 2023 yılının sonlarından başlayarak özellikle Afrika'da hastaların sayısı artmaya başladı” şeklinde konuştu. ÖLÜM ORANI DÜŞÜK OLAN BİR HASTALIK M Çiçeği’nin bulaş yollarını ve ölüm riskini değerlendiren Prof. Dr. Akalın, “Bulaş yoluna baktığımız zaman özellikle hasta kişilerle yakın temas sonucu geçiyor. Yani kişilerin salgılarından geçebilir. Kullandıkları eşyalara temas yoluyla geçebilir. Ama şunu da vurgulamak isterim. Örneğin metroda seyahat ediyorsunuz tutundunuz, elinize yara bere çatlak yok. Böyle bir risk yok. Yani burada önemli olan tabii hijyen kurallarına uymak. Yani sık sık ellerimizi yıkamak. Cinsel yolla da bulaşabiliyor. Bunu da vurgulamak istiyorum. Özellikle 2022’deki ilk acil durum ilanındaki Avrupa’da görülen hastalara baktığımız zaman cinsel yolun birazcık daha ön planda olduğunu görüyoruz. Ama bu sadece cinsel yolla bulaşan bir hastalık değil. Yaklaşık olarak virüsle temas ettikten sonra hastalığın oluşmasına kadar geçen bir süre var. Biz buna kuluçka süresi diyoruz. Genellikle 5 gün ila 21 gün arasında değişiyor. Yani aklımızda kalması açısından pratik olarak 1 haftayla 3 hafta arasında değişiyor. Daha sonra özellikle 1-4 gün süren bizim program dediğimiz yani ateş, baş ağrısı, kas ağrıları, sırt ağrılarının ön planda olduğu bir dönem var. Bu dönemi döküntülerin olduğu, genel olarak tüm vücudumuzda yaygın da olabilir. Ya da vücudumuzun herhangi bir bölgesinde de olabilir. Ya da genital bölgede de olabilir. Başlangıç döneminden sonra ateşin düşmesiyle beraber döküntüler ortaya çıkmaya başlıyor. Ölüm oranının düşük olduğu bir hastalık. En son 2024 yılındaki salgında Demokratik Kongo Cumhuriyeti'nde yaklaşık yüzde 3 bir ölüm oranı bildirildi. Ama ben ve bu konudaki birçok otorite orada hastalık izleme sistemlerinin çok güçlü olmaması dolayısıyla bu ölüm oranları bile yüksek” dedi. TEDAVİ İÇİN ONAYLAMIŞ İLAÇLAR BULUNMUYOR M Çiçeği için herhangi bir onaylanmış tedavi yöntemi olmadığını fakat çiçek hastalığı tedavisinde kullanılan ilaçların kullanıldığını söyleyen Akalın, “Tedavi için bazı ilaçlar var. Genellikle ilaçların onayları dünyada hepimizin kabul ettiği FDA dediğimiz Amerika İlaç Gıda İdaresi tarafından onaylanmış tedavilerden bahsediyoruz. Henüz bunlar FDA tarafından bu hastalığın tedavisi için onaylanmış ilaçlar değil ama kullanılıyor. Kullanımına dair batıdan yayınlanan raporlar var. Çiçek hastalığıyla aynı grupta olan bir virüs. Çiçek hastalığına etkisi olan bir ilacın bu hastalık için de etkili olması bekleniyor. Ama kesin olarak bu hastalık için şu ilaç kullanılmalı diyebileceğimiz bir ilaç henüz yok” dedi. COVİD-19 GİBİ PANDEMİ BEKLENTİSİ YOK Covid-19 gibi bulaş oranının fazla olmadığını dolayısıyla muhtemel bir pandemi riski olmadığını ifade eden Akalın, “Ben pandemi beklemiyorum. Çünkü hastalığın bulaşma yollarına baktığınız zaman yakın temas gerekiyor. Kendimizi çok dikkatli bir şekilde yakın temastan koruyabiliriz. Sonuçta bütün olayların başlangıç noktası şu anda Afrika. Yani örneğin son 3 hafta içerisinde Afrika seyahatinden dönen bir kişiyle olan temas tehlikeli olabilir. Ama günlük olarak elinizde herhangi bir yara bere yoksa sosyal hayatta tokalaşmakla geçen bir hastalık değil. Ayrımcılık veya izolasyon yapmamak gerekir. Biz Afrika'yı ön plana alıyoruz ama sonuçta Avrupalı Afrika'ya gidebilir, hastalığı alabilir. Tekrar Türkiye'ye gelebilir. Yani burada yurt dışından gelme, yurt dışına seyahat etme özellikle son 3 hafta içerisinde büyük önem taşıyor” diye konuştu. TÜRKİYE M ÇİÇEĞİ’NE HAZIR Sağlık Bakanı Prof. Dr. Kemal Memişoğlu’nun açıklamalarını değerlendirerek Türkiye’nin M Çiçeği’ne hazır olduğunu belirten Akalın, “Ben Sağlık bakanımızın beyanatlarından Türkiye’nin bu hastalığa karşı hazır olduğunu düşünüyorum. Burada aslında aşıya değinmek lazım. Aşı şu anda dünyada herkese önerilmiyor. Özellikle çok yüksek riskli olan gruplara öneriliyor. Laboratuvarda bu virüslerle çalışanlar veya çok farklı partnerlerle cinsel temasta bulunan kişilere aşı öneriliyor. Amerika'daki Hastalıkları Önleme Ve Kontrol Merkezi’nin önerilerine bile baktığımız zaman ya da Avrupa'daki önerilere baktığımız zaman rutin bir aşılama yok. Ama mutlaka ben bakanımızın açıklamalarından bir hazırlık olduğunu ben düşünüyorum. M Çiçeği ile ilgili zaten çok güzel bir kılavuz yayınlandı. Burada hem hastalık hakkında bilgi var hem de biz hekimler için müdahale konusunda bilgiler var. Şu ana kadar da bazı olgular olduğuna dair basında yer alan haberler var fakat henüz bir olguya rastlanmadı. Şüpheli olgular var ama onların hiçbiri teyit edilmedi, testleri negatif çıktı” ifadelerini kullandı.

BUÜ’ye 81 ilden öğrenci geldi Haber

BUÜ’ye 81 ilden öğrenci geldi

ÖSYM Başkanlığının 13 Ağustos’ta açıkladığı 2024 YKS Yerleştirme Sonuçları raporuna göre BUÜ bir kez daha tercih edilmede yüzde 100 doluluk oranını yakaladı. Ön kayıt hakkı kazanan öğrencilere dair detaylı bilgiler de gelmeye başladı. Bursa, yüzde 21 (4 bin 504) ile tercih oranlarında ilk sırada yer alırken, İstanbul, Ankara, Sakarya ve İzmir’den yoğun talep olduğu görüldü. Yeni öğrencilerin çoğu kadın Ön kayıt hakkı kazanan bin 970 öğrencinin yüzde 53’ünü (5 bin 243) kadınlar oluştururken, erkeklerin oranı ise yüzde 47’de (4 bin 727) olarak açıklandı. Uzun yıllar öğrenci sayısı yüzde 50 kadın, yüzde 50 erkek olan BUÜ’deki son tercih dağılımının ardından kadın öğrenci sayısı bir adım öne geçti. Türkiye’nin en yoğun öğrenci nüfusuna sahip yükseköğretim kurumları arasında yer alan BUÜ’deson tercihlerin ardından öğrenci sayısı bir kez daha 69 bin seviyesine çıktı. İlk 10 binden 374 öğrenci YKS yerleştirme sonuçlarına göre sınavda 10 bin barajının içinde yer alan toplam 374 öğrenci BUÜ’yü tercih etti. İlk 1000 içerisinden 2 öğrencinin yer aldığı tabloda, bin-2 bin arasından 8, ilk 5 bin bandından ise 72 öğrenci BUÜ’yü tercihlerinin arasına yazdı. Öte yandan ilk 10 bin içerisinde yer alan 374 öğrencinin 96’sının birinci tercihi Bursa oldu. Mevcut tablonun kendilerini memnun ettiğini belirten BUÜ Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, yarım asırlık üniversite olarak öğrenci odaklı eğitim-öğretim faaliyetlerini daha üst seviyelere çıkarmaya devam edeceklerinin altını çizdi. Deneyimli akademik kadro, modern sınıflar ve altyapısı güçlendirilmiş laboratuvarlar ile öğrencileri mezuniyet sonrasına en iyi şekilde hazırlamayı hedeflediklerini belirten Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, staj ve uygulama dersleri konusunda da gençlerin yanında olmaya devam edeceklerinin bilgisini verdi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.