SON DAKİKA
Hava Durumu

#Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı

Söz Bursa - Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Çalışma Ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

CHP’li Pala’dan sert uyarı: “İşyeri hekimliği sertifikaları kiralanıyor, çalışanlar tehlikede!” Haber

CHP’li Pala’dan sert uyarı: “İşyeri hekimliği sertifikaları kiralanıyor, çalışanlar tehlikede!”

CHP Bursa Milletvekili Prof. Dr. Kayıhan Pala, bazı hekimlerin işyeri hekimliği yetki belgelerini fiilen görev yapmadan kiraya verdiği yönündeki iddiaların çalışan sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturduğunu belirterek, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan’ın yanıtlaması istemiyle kapsamlı bir soru önergesi sundu. “İŞYERİ HEKİMLİĞİ KAĞIT ÜZERİNDE KALMAMALI” Pala, özellikle İSG-KATİP sistemi üzerinden yürütülen işyeri hekimliği uygulamalarında şeffaflık eksikliği ve denetim zafiyeti bulunduğuna dikkat çekti. Hekimlerin bazı durumlarda yalnızca belgelerini kiraya vererek hizmet sunuyormuş gibi gösterildiğini ifade eden Pala, bunun hem işçi sağlığını hem de meslek onurunu zedelediğini belirtti. İŞYERİ HEKİMLERİ NEREDE? CHP’li vekil, 2024 sonu itibarıyla İSG-KATİP sistemine kayıtlı işyeri hekimi sayısının ve bu hekimlerin illere göre dağılımının kamuoyuyla paylaşılmasını talep etti. “Sanayi bölgelerinde çalışan birçok işçi, işyeri hekimini hayatında hiç görmemiş” diyen Pala, sistemde hizmet alıyor gözüken işyerlerinin aslında boşta olduğunu vurguladı. SERTİFİKA KİRALAMA: BİR HALK SAĞLIĞI RİSKİ Milletvekili Pala, sertifikasını kiraya veren hekimlerin yanı sıra, bu sahte sözleşmelere göz yuman işverenler ve Ortak Sağlık Güvenlik Birimlerinin (OSGB) de sorumlu tutulması gerektiğini söyledi. 2024 yılı içinde sertifika kiralama nedeniyle işlem yapılan hekim, OSGB ve işyerlerine dair resmi verilerin açıklanmasını istedi. BAKANLIĞA 7 MADDELİK SORU LİSTESİ: ŞEFFAFLIK VE DENETİM TALEBİ Pala, önergesinde şu sorulara yanıt arıyor: Türkiye genelinde kaç işyeri hekimi var? Kaçı fiilen hizmet veriyor, kaçı kâğıt üzerinde çalışıyor? Bakanlık sözleşmeleri onaylarken hekimlerin mevcut görev yüklerini dikkate alıyor mu? Denetimler etkin yapılıyor mu, sahte sözleşmeler nasıl tespit ediliyor? Sertifikasını kiralayan hekimlere ve OSGB’lere hangi yaptırımlar uygulanıyor? Tabip odalarından bilgi alınıyor mu? Bakanlık, İSG-KATİP sistemini gerçek zamanlı konum doğrulama ile entegre etmeyi planlıyor mu? “İŞ CİNAYETLERİ KAÇINILMAZ HALE GELİR” Pala, iş güvenliği zafiyetlerinin sonuçlarının çok ağır olduğunu belirterek, “İşyeri hekimi, tabeladaki bir isimden ibaret değildir, çalışan sağlığının güvencesidir. Bakanlık bu sorulara net, veriye dayalı yanıt vermezse, meslek hastalıklarını ve iş cinayetlerini önlemek iddiası kâğıt üstünde bırakılmış olur.” dedi. GERÇEK KORUMA İÇİN GERÇEK DENETİM ŞART CHP’li Pala, çalışan sağlığı ve güvenliğinin ancak gerçek, etkin ve şeffaf bir sistemle korunabileceğini vurgulayarak, sertifika kiralama gibi uygulamaların önüne geçilmesi için hukuki ve teknolojik önlemler çağrısında bulundu. “Çalışan sağlığı, devletin asli görevidir. Bu yozlaşmaya göz yumulamaz” ifadelerini kullandı.

Bakan Işıkhan: "Mobbing ile mücadelede bir adım daha attık" Haber

Bakan Işıkhan: "Mobbing ile mücadelede bir adım daha attık"

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, "Çalışanların motivasyonunu artırmak, daha sağlıklı ve huzurlu çalışma ortamları oluşturmak, kapsayıcı, sürdürülebilir istihdamı desteklemek ve toplumsal refahı artırmak amacıyla mobbing ile mücadelede önemli bir adım daha attık" dedi. Resmi Gazete'de yayımlanan İş Yerlerinde Psikolojik Tacizin Önlenmesi Genelgesi sayesinde Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu'nun görev ve yetkileri yeniden tanımlandı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımla iş yerlerinde çalışma ortamı oluşturmayı devam ettireceklerini kaydetti. Bakan Işıkhan paylaşımında şu ifadelere yer verdi: "Çalışanların motivasyonunu artırmak, daha sağlıklı ve huzurlu çalışma ortamları oluşturmak, kapsayıcı, sürdürülebilir istihdamı desteklemek ve toplumsal refahı artırmak amacıyla mobbing ile mücadelede önemli bir adım daha attık. Temel amacımız; çalışma hayatında karşılaşılan ve işgücü piyasasında fırsat eşitliğine zarar veren unsurları ortadan kaldırmak. Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 2025/3 Sayılı İş Yerlerinde Psikolojik Tacizin (Mobbing) Önlenmesi Genelgesi sayesinde Psikolojik Tacizle Mücadele Kurulu'nun görev ve yetkileri yeniden tanımlanarak, politika üretme noktasında aktif bir yapıya kavuşturuldu. Kurul üyeleri yenilenerek ve Kurula katılım sağlayan kurum ve kuruluşların kapsamı genişletildi. Kurulun yapısı, görev alanları ve kapsamı belirlendi. İşverenin sorumluluğunun kapsamı genişletildi. Gizlilik ilkesinin önemi vurgulandı ve gerçeğe aykırı iddiaların önlenmesi için düzenleme yapıldı. Eğitim ve bilgilendirme faaliyetlerini yürütecek kurum ve kuruluşların kapsamı genişletildi. Çalışan haklarını korumak ve iş yerlerinde daha huzurlu ve güvenli bir çalışma ortamı oluşturmak için kararlılıkla çalışmaya devam edeceğiz."

Kayıhan Pala: "Bakanlık sessizliğini koruyor!" Haber

Kayıhan Pala: "Bakanlık sessizliğini koruyor!"

CHP Milletvekili Pala, yaptığı yazılı açıklamada, Türkiye’de 9 milyondan fazla kişinin GSS prim borcu bulunduğunun tahmin edildiğini hatırlattı. Bu durumun, zaten yoksulluk sınırının altında yaşayan birçok ailenin sağlık hizmetlerine erişimini önemli ölçüde kısıtladığına dikkat çeken Pala, “Sağlık, ticari bir metaya indirgenemez. Hele de ekonomik açıdan zor durumda olan yurttaşlarımızın bu hakkı daha da görünmez kılınamaz. Halihazırda derin yoksulluk içinde yaşayan, gelir testi sonucunda aile içinde kişi başına düşen gelirin brüt asgari ücretin üçte birinden daha az olduğunu kanıtlayan yaklaşık 7 milyon kişinin GSS primleri devlet tarafından karşılanmaktadır. Ancak ne yazık ki, bu grubun dışında kalan ve prim borcu nedeniyle sağlık güvencesinden yararlanamayan milyonlarca insan var” dedi. "REÇETEDE YER ALAN İLAÇLARI GSS KARŞILAMIYOR" Pala, sorunun yıllardır çözülmeyen, aksine her geçen gün daha da derinleşen bir yapısal problem haline geldiğini ifade etti. Cumhurbaşkanlığı tarafından her yıl yayınlanan kararlarla GSS prim borcu olanların yıl içinde kamu sağlık kuruluşlarına başvurabildiklerini, ancak reçetelerde yer alan ilaçların GSS tarafından karşılanmadığını kaydeden Pala, şu değerlendirmelerde bulundu: “GSS prim borcu olan bir hasta, kamu hastanesine gidip muayene olabiliyor, kendisine tanı konabiliyor, ancak tedavi için ihtiyaç duyduğu ilaçları alamıyor. Çünkü bu ilaçlar GSS tarafından karşılanmıyor. Bu uygulama, kronik veya bulaşıcı hastalıklarla mücadele eden, acil tedaviye ihtiyaç duyan yurttaşlarımızı ölüme terk etmek anlamına geliyor. Ekonomik güçlük içinde olan insanların ilaç ücretlerini ceplerinden karşılaması fiilen imkânsız hale gelmiş durumda. Bu da hem hastalıkların ilerlemesine hem de halk sağlığının tehdit altına girmesine yol açıyor.” “VEREM HASTALARI DAHA DA MAĞDUR” Pala, önergesinde özellikle çok ilaca dirençli verem (tüberküloz) hastası olup aynı zamanda HIV (İnsan Bağışıklık Yetmezliği Virüsü) pozitif olan bireylerin yaşadığı büyük mağduriyeti gündeme taşıdığını belirtti. “HIV pozitif hastaların bağışıklık sistemleri zayıfladığı için bu kişiler, tüberküloz gibi fırsatçı enfeksiyonlara karşı çok daha savunmasız hale geliyor. HIV pozitif kişilerin vereme yakalanma olasılığı tam 16 kat daha fazla. Bu durum, HIV pozitif bir bireyin sürekli ilaç kullanmasını, yani antiretroviral tedaviye erişebilmesini zorunlu kılıyor. Fakat GSS prim borcu yüzünden HIV ilaçlarına ulaşamayan birçok insan var. Bu durum sadece bireysel bir dram değil; aynı zamanda toplum sağlığını tehdit eden önemli bir halk sağlığı sorunudur” ifadelerini kullandı. “SAĞLIK TEMEL BİR İNSAN HAKKIDIR VE ERTELENEMEZ” CHP’li milletvekili Pala, sağlığın temel bir insan hakkı olduğunu her fırsatta hatırlattığını belirtti ve ekledi: “Prim borcu olsun ya da olmasın, her hasta tedaviye ve ilaçlara zaman kaybetmeden erişebilmelidir. Bu durum Anayasa’nın öngördüğü sosyal devlet ilkesinin gereğidir. Oysa şu an yaşadığımız tabloda, devlet yurttaşına ‘Muayene olabilirsin ama tedavin için gerekli ilaca kendi imkânlarınla ulaş’ demektedir. Bu yaklaşım, sosyal devlet anlayışına taban tabana zıttır.” “BAKANLIK YANIT VERMEKTEN NEDEN KAÇINIYOR?” Pala, 11 Ekim 2024 tarihinde TBMM Başkanlığına iletilen soru önergesine Bakan Vedat Işıkhan tarafından yasal sürede cevap verilmemesini de eleştirdi. Mevzuata göre Bakanların milletvekilleri tarafından kendilerine yöneltilen soruları belirli bir süre içinde yanıtlamaları gerektiğini hatırlatan Pala, şöyle konuştu: “Yasal süre çoktan doldu. Bir halk sağlığı sorunu olan bu meseleyi görmezden gelmek, yanıtsız bırakmak, görev ihmali anlamına gelir. Bakanlığın sessizliği, ülkemizde milyonlarca insanın yaşadığı mağduriyeti derinleştiriyor. GSS prim borcu olan hastaların ilaca erişimini kolaylaştıracak bir plan yok mu? Yoksa konu görmezden mi geliniyor?” “KONUNUN TAKİPÇİSİYİZ” CHP Bursa Milletvekili Pala, partisiyle birlikte bu konunun takipçisi olacağını, saha ziyaretleri, meslek örgütleriyle yapılan görüşmeler ve TBMM çatısı altındaki denetim mekanizmalarını sonuna kadar kullanarak kamuoyunu bilgilendirmeye devam edeceklerini söyledi. Pala, “Bu durum bir an önce çözülmelidir. Aksi takdirde ülkede toplum sağlığını tehlikeye atan bir yaklaşımla karşı karşıya kalmaya devam edeceğiz. Her geçen gün, bir başka insanın sağlık hizmetlerinden mahrum kaldığı, bir başka ailenin yaşamsal ilaçlara ulaşamadığı anlamına geliyor” dedi. “ÇÖZÜME ULAŞMAK İÇİN ACİL EYLEM PLANI ŞART” Son olarak, GSS prim borcu bulunan yurttaşların ilaca erişimi konusuna kalıcı ve hak temelli bir çözüm getirilmesi gerektiğini vurgulayan Pala, bir an önce acil bir eylem planı oluşturulması gerektiğini söyledi. Bu planın, devletin ilgili kurumları, sivil toplum kuruluşları, sağlık meslek örgütleri, hasta hakları dernekleri ve siyasi partilerin ortak çabasıyla şekillenmesi gerektiğini belirten Pala, şöyle devam etti: “Sağlık hizmetlerine eşit ve ücretsiz erişim, Anayasa tarafından güvence altına alınmış bir haktır. GSS prim borcu yüzünden insanların ölüme terk edilmesini ya da hastalıklarla boğuşmasını kabul edemeyiz. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı başta olmak üzere, tüm ilgili kurumlar bu sorunla yüzleşmeli, çözüm için ortak bir irade sergilemelidir. Şeffaf, hesap verebilir, insan haklarına dayalı bir sağlık ve sosyal güvenlik politikası için derhal harekete geçilmelidir.” Milletvekili Kayıhan Pala, konunun ülke gündeminde hak ettiği yeri alması için çabalarını sürdüreceğini ve Cumhurbaşkanlığı tarafından 2025 yılı için yayınlanacak kararda GSS prim borçlularının ilaçlarının da SGK tarafından karşılanarak kapsam içerisine alınması gerektiğini belirterek, kamuoyuna duyarlılık çağrısında bulundu ve Bakanlıkların sorumluluğunu hatırlatarak sözlerini noktaladı.

Memur sendikaları eylemde: 4 gün sürecek Haber

Memur sendikaları eylemde: 4 gün sürecek

Kamu Birliği Konfederasyonu'na bağlı SAVDES-SEN ve TEÇ-SEN üyeleri tarafından Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı'nın önünde oturma eylemi gerçekleştirildi. Eylemde memurlar, ‘3600 ek gösterge 1. dereceye', ‘Mülakat kaldırılacak', ‘Enflasyon farkı aylık olarak verilsin', ‘Dışişleri Bakanlığı personeli adalet istiyor' ve ‘Sözünüz var, YHS kaldırılacak' yazılı pankartlar taşıdı. Eylemde konuşan SAVDES-SEN Genel Başkanı Tuncay Cengiz, “Bugün bizlere, memurlara verilen sözlerin hatırlatılması amacıyla Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığımızın önünde bir basın açıklaması yapıyoruz. Ve 4 gün devam edecek. 7 Kasım Perşembe gününe kadar devam edecek bir oturma eylemimizi burada başlatmış oluyoruz. Bizlere verilen dört tane temel söz var. Bunlar çeşitli şekillerde, gerek partilerin seçim beyannameleri, gerekse bizzat Cumhurbaşkanımızın yaptığı basın açıklamalarıyla dile getirilen konular. Toplumumuzun da yabancı olduğu konular değil” dedi. 3600 EK GÖSTERGE 3600 ek göstergenin birinci dereceye giren bütün memurlara verilmesi gerektiğini söyleyen Cengiz, “Yardımcı hizmetler sınıfının kaldırılması ve mevcut personelin diğer hizmet sınıflarına atanması, kamuda mülakatların kaldırılması ve liyakatin sağlanması. Bir de memurlara verilen seyyanen zammın tavan aylıklara da yansıtılması ve böylelikle emeklilikte de bu seyyanen geçerli olması konusunda verilen sözler var. Biz biraz önce yaptığımız basın açıklamasında da bunları hatırlattık. Beraberinde yine kurumlarımızla çalışan gerek kurumlar bazında, gerekse kadrolar bazında gerçekten çok ciddi sıkıntılar var. Bunları hatırlatmaya çalıştık. Çok sayıda problem var ve biz bunları burada dile getirmeye, kurumlarımıza anlatmaya ve bunlara çözüm önerileri de sunarak çözümünün bir an önce sağlanmasını amaçlayarak bu tür eylem ve etkinliklerimizi yapıyoruz” ifadelerini kullandı. MEMURLAR ZARAR EDİYOR Eylemlerinin sonuç alıncaya kadar devam edeceğini belirten Cengiz, "İnanıyoruz ki Cumhurbaşkanımız bu konularda talimatlarıyla önümüzdeki süreçte Meclise çıkaracak torba yasalar ve yasalar çerçevesinde bunların birçoğunun çözüleceğini umut ediyoruz. Bugün enflasyon verileri açıklandı. Bu verilere bakarsanız memurların yine enflasyon farkı çıktı. Şimdiden memurlar geçen temmuz ayında aldığı ücretlerden zarar etmeye başladılar. Daha 2 aylık enflasyon verisi daha gelecek. Dolayısıyla ocak ayına geldiğim zaman ciddi kayıplar oluşacak. Bugün TÜRK-İŞ'in açıkladığı yoksulluk sınırı 66 bin 500 lira. Halbuki ortalama bir memur maaşı Cumhurbaşkanlığı verilerine göre 44 bin lira civarında. Yani arada gerçekten bir açlık sınırı kadar bir fark var. Bizim beklentimiz maliyetlerle ilgili Cumhurbaşkanımızın da vereceği talimatla önümüzdeki dönem içerisinde ocak ayında farkların kapatılması” diye konuştu.

CHP'li Pala'nın 'glukoz izleme sensörü' ile ilgili sorusu yanıtsız kaldı Haber

CHP'li Pala'nın 'glukoz izleme sensörü' ile ilgili sorusu yanıtsız kaldı

Tip 1 diyabetli kişilerin kandaki şeker düzeyini sürekli takip eden sensörler, bu hastalığa sahip kişilerin hayatını kolaylaştıran önemli bir sağlık teknolojisi olarak dikkat çekiyor. Sensörler özelikle diyabetli çocukların ve ailelerinin yaşam kalitesini önemli ölçüde artırıyor. Sensor kullanımı stres ve korkuyu azaltarak, çocukların hastalığa daha rahat uyum sağlamalarını sağlıyor. Bu sensörler sayesinde çocuklar, insulin tedavisine daha iyi yanıt veriyor ve akranları gibi olağan bir hayat sürme imkânı buluyor. TBMM’de hekim milletvekillerinin bu konuda ısrarlı taleplerine karşın, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın glukoz sensörlerinin geri ödenmesi kapsamında bir adım atmaması, yüksek maliyetli bu teknolojinin aileler tarafından erişilebilirliğini sınırlıyor! MEVZUATA YÖNLENDİRİLDİ Konuyla ilgili geçen yıl ekim ayında soru önergesi veren CHP Bursa Milletvekili ve Halk Sağlığı Profesörü Dr. Kayıhan Pala, tam bir yıl sonra kendisine verilen yanıtta Bakan Vedat Işıkhan’dan net bir cevap alamadı. CHP’li Pala Bakan Işıkhan’a; “Glukoz İzleme Vericisi (sensor) olarak bilinen bu araçlar ne zaman ‘Bedeli Kurumca Karşılanan Tıbbı Malzeme Listesi’nde kapsam altına alınacaktır?” diye sormuştu. Bakan Işıkhan, tam bir yıl sonra verdiği cevapta mevzuata yönlendirme yaparak soruyu yanıtsız bıraktı. Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından geri ödeme kapsamına alınmadığında, Tip I Diyabet tanısı almış çocukların yaşam kalitesini önemli ölçüde artıran sensörlere birçok ailenin gücü yetmediği için ulaşamadığını vurgulayan CHP’li Pala; “Diyabetli çocukların ve ailelerinin yaşamlarını kolaylaştıracak destekleyici politikalar geliştirilmeli ve diyabetli çocukların yaşam kalitesini artıran sensörler ivedi olarak geri ödeme kapsamına alınmalıdır. Sayın Bakan’ın bir yıl gecikmeyle verdiği yanıta bakılırsa, Bakanlığın maalesef 2025 yılı için de sensörleri geri ödeme kapsamına almaya niyetinin olmadığı anlaşılıyor. Ülkemizde Tip I Diyabet tanısı almış yaklaşık 30 bin çocuk var, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı’nın sensörler hakkında geri ödeme kararını bir an önce alması gerekiyor. Önümüzdeki aylarda bakanlık bütçelerini TBMM’de görüşeceğiz. Geçen yıl bütçe görüşmelerinde olduğu gibi, bu yıl da Cumhuriyet Halk Partisi olarak sensörlerin geri ödeme kapsamına alınması için önerge vereceğiz. Bu kez 30 bin çocuğun hakkı olan sensörlerin geri ödeme kapsamına alınması önergemizi Cumhur İttifakına mensup hiçbir milletvekilinin reddetmemesini umuyoruz!” dedi.

Bakan Işıkhan: “İstihdamda geçici bir yavaşlama olabilir” Haber

Bakan Işıkhan: “İstihdamda geçici bir yavaşlama olabilir”

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde 2025-2027 yılı dönemini içeren Orta Vadeli Program’ı (OVP) açıkladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Işıkhan, programı açıklamasının ardından basın mensuplarının sorularını cevapladı. Enflasyonun düşürülmesi için uygulanan maliye politikalarının bir süreci olarak istihdamda geçici bir yavaşlamanın söz konusu olabileceğini aktaran Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Vedat Işıkhan, “Bu süreç orta ve uzun vadede sürdürülebilir büyümenin ve ekonominin oluşturulabilmesi için ve istihdamın temelini oluşturmaktadır. Kalıcı istihdam artışı ve kalıcı refah için enflasyonun düşürülerek enflasyonda kalıcılığın sağlanması bizim en önemli hedeflerimiz arasında yer almaktadır” ifadelerini kullandı. “İŞSİZLİK ORANIMIZ SON 10 AYDA YÜZDE 10’UN ALTINDA GERÇEKLEŞMİŞ DURUMDA” OVP’nin fiyat istikrarına odaklanırken aynı zamanda büyümeyi ve istihdamı da koruyacak tedbirler aldığını dile getiren Bakan Işıkhan, şu ifadeleri kullandı: “Dünyada iş gücü piyasaları sürekli dönüşüm içerisinde. Biz de istihdamın sürekli artırılması noktasında bugün Cumhurbaşkanı Yardımcımız da ifade etti, 32 milyon 600 bine yakın bir istihdam söz konusu. İşsizlik oranımız son 10 ayda yüzde 10’un altında gerçekleşmiş durumda. Bu veriler aslında OVP’nin hedeflerine ne kadar yaklaştığımızı göstermektedir. Bunun yanı sıra, iş gücü uyum programları istihdamın artırılması noktasında da bakanlık olarak çok önemli stratejiler uyguluyoruz. Bunların başında İş Gücü Uyum Programı, iki hafta önce Cumhurbaşkanı Yardımcımızın teşrifleri ile hayata geçirdiğimiz çok önemli bir program. Bu program, tarihimizde ilk defa uyguladığımız bir program. Bu program sayesinde daha az maaliyetle daha fazla istihdamın piyasada yer almasına katkı getireceğiz. İş Gücü Uyum Programı’nın yaklaşık olarak haftada 3 gün ve 22 buçuk saat olacak şekilde planlanmış. Bu kapsam içerisinde öğrenciler bizim için önemli bir hedef grubu olacaktır. Onların iş gücü piyasasına hazırlanması noktasında önemli bir süreç olacaktır. En fazla 10 ay süreyle 140 fiili iş günü şeklinde planlıyoruz. Kamu hizmetlerinin yürütülmesinde, Milli Eğitim Bakanlığı’na çok büyük bir kontenjan verdik. Bugün aldığımız verilerde 120 bin kontenjan ayırdık. Buna şu an 83 bin civarında başvuru yapıldığını gördük. Bu da programın şu aşamada çok iyi bir noktada olduğunu göstermektedir.” “PİYASANIN İHTİYAÇ DUYDUĞU NİTELİKTEKİ İŞ GÜCÜNÜ PİYASAYA HAZIRLAMAK OLACAK” Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı olarak kadın, genç, engelli istihdamının artırılmasının en önemli hedeflerimiz arasında yer aldığını belirten Bakan Işıkhan, “Bu makro ekonomik dengeler sürdürülürken aynı zamanda bakanlık olarak bizim hedefimiz yeni işler oluştururken iş gücü uyum programları ile birlikte piyasanın ihtiyaç duyduğu nitelikteki iş gücünü piyasaya hazırlamak olacak. Bu çerçevede, bildiğiniz gibi İş Pozitif Kadın İstihdam Projesi’ni başlattık. Burada da rakamlar çok önemli. Şu anda 460 bine yaklaştı” diye konuştu.

Sendikal Örgütlenme Nedeniyle İşten Çıkarılan İşçiler İçin Teftiş Raporu Hazırlandı Haber

Sendikal Örgütlenme Nedeniyle İşten Çıkarılan İşçiler İçin Teftiş Raporu Hazırlandı

Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı sendikal örgütlenme çalışmaları nedeniyle işten çıkarılan 13 işçinin işten çıkarılmasına ilişkin teftiş raporu hazırladı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı tarafından yapılan açıklamada şu ifadelere yer verildi: “Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Rehberlik ve Teftiş Başkanlığı, İstanbul Çatalca'da faaliyet gösteren bir firmada sendikanın örgütlenme çalışmaları nedeniyle işten çıkardığı 13 işçi ile bu işçilerin işten çıkarılmasına karşı olduğu için eylem yapan 132 işçiyi daha işten çıkarmasına ilişkin teftiş raporunu hazırladı. Yapılan tespitler sonucu, firmanın iş yerinde sendikal baskı nedeniyle iş akdinin sona erdirdiği tespit edilen 141 işçi için 8 bin 590 liradan toplam 1 milyon 211 bin 190 lira idari para cezası uygulanması istenmiştir. İşverenin, Türkiye İş Kurumuna bildirilmeden 145 işçi için toplu çıkış vermesi nedeniyle de 5 bin 506 liradan toplam 798 bin 370 lira idari para cezası vermesi istenmiştir. Ayrıca, sendika üyesi işçileri işten çıkarmak suretiyle işyerinde hukuka aykırı olarak sendikal faaliyetleri engelleyen işveren hakkında Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulmuştur. Emeğin, sendikal örgütlenmenin ve çalışanların hak ve özgürlüklerinin korunması için bakanlık olarak üzerimize düşen sorumlulukları yerine getirmeye devam ediyoruz.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.