SON DAKİKA
Hava Durumu

#Cari Açık

Söz Bursa - Cari Açık haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cari Açık haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bakan Şimşek: "Eleştirenler ya bizi duymuyor ya da kötü niyetliler" Haber

Bakan Şimşek: "Eleştirenler ya bizi duymuyor ya da kötü niyetliler"

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Orman Genel Müdürlüğü ev sahipliğinde düzenlenen 4’üncü Tarım Şurası Tarım Ekonomisi Atölyesi programına katıldı. Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı’nın da katılım sağladığı program çerçevesinde, tarım ve orman ve su alanında gelecek stratejilerinin gelecek 10 yıl için belirlenmesi ve atılacak adımlarla mevcut alanların geliştirilmesi hedeflendi. Programda bir açılış konuşması gerçekleştiren Bakan Şimşek, ekonomide tarımın bir stratejik sektör olduğunu ve en çok önem verdikleri sektörlerin başında geldiğini dile getirdi. Şimşek, bu çerçevede Tarım ve Orman Bakanlığı’nın çalışmalarına gerekli destekleri verdiklerini söyleyerek, "Bu konuda çok net bir irade var. Geçen sene belki hatırlarsınız. Bir tasarruf bir paketi açıklandı. Orada ilave kaynaklar hangi alanlara kanalize edilecek diye bakarsanız tasarruf demek aslında bir taraftan yani kaynakları verimli alanlara yönlendirmek demek. Bu da özellikle tarımda gerek sulama gerek toplulaştırma gerek az önce ifade edildiği gibi teknoloji gibi bütün bu konularda biz gıda arzını ve tarımı önceliklendirdik. Dolayısıyla sadece sözde değil gerçekten de bütçe uygulamalarımızla bunu azalıyoruz" açıklamasında bulundu. "DÜNYANIN EN BÜYÜK 7’İNCİ TARIM ÜRETİCİSİYİZ" Türkiye ekonomisinde tarımın payının yüzde 5,6 olduğunu söyleyen Şimşek, tarımdaki istihdama da dikkati çekti. Şimşek, "Bize benzer ülkelerle karşılaştırdığımız zaman kişi başı milli gelirimize göre tarım sektöründeki çalışanların toplam istihdamdaki payı hala yüksek. Aynı şey tarımsal hasıla için de söyleyebiliriz. Bakın tarımsal katma değer ile kişi başı milli gelirimizi karşılaştıracak olursanız yine kişi başı milli gelire göre tarımsal katma değer Türkiye'de yüksek. Bunlar olumlu trendler. Az önce değerli bakanımız ilk ondayız dedi. Dünya Bankası verilerine göre tabii ki bizim son verilerimizi katıyoruz burada. Dünyanın en büyük 7’inci tarım üreticisiyiz, tarımsal hasılada öyle görünüyor. Dünya Bankası'nın verilerinden bahsediyorum. Avrupa'da da ilk sıradayız" ifadelerine yer verdi. "TARIM SEKTÖRÜ NET DIŞ TİCARET FAZLASI DERDİĞİMİZ ÇOK NADİR SEKTÖRLERDEN BİR TANESİ" Şimşek, tarımsal verimlilik konusunda ise gelişmekte olan ülkeler arasında Türkiye’nin oldukça yüksek bir noktada olduğuna dikkati çekerek, "Tarım ürünlerinde biz net ihracatçıyız. Yani ihracatımızla ithalatımız arasında arasında hakikaten diğer birçok sektöre oranla oldukça iyi bir konumdayız. Net dış ticaret fazlası derdiğimiz çok nadir sektörlerden bir tanesi" diye konuştu. "2025 yılında 706 milyar liralık bir destekten bahsediyoruz" Tarım sektörüne çok önemli doğrudan ve dolaylı destekler sağlandığını söyleyen Şimşek, "Destekleri sadece doğrudan destek olarak göremeyiz. Bizim sağladığımız çok ciddi doğrudan dolaylı ve finansman desteklerimiz var. Bu desteklerin tamamına bakacak olursak burada 2025 yılında 706 milyar liralık bir destekten bahsediyoruz. Bu da milli gelire oran olarak yüzde 1,15’e tekabül ediyor. Genelde bütçenin de üzerine çıkıyoruz. Tarım sektörüne sağlanan toplam desteklerin gayri safi bütçe hasılasına bakacak olursanız ki dediğim gibi burada bütün destekler söz konusu yüzde 1’in oldukça üzerinde. Yine doğrudan destekler genelde odaklanılan hususlardan bir tanesi. Reel olarak şöyle söyleyeyim; 2002 yılında 2025 başındaki fiyatlarıyla ne kadar destek vermişiz? Yaklaşık 61 milyar liralık destek verirken bugün 135 milyar liralık yine aynı fiyatlarda karşılaştırmalı olarak destekleri biz iki kattan fazla artırmışız" ifadelerini kullandı. "KREDİLERİN FAİZİNİN YÜZDE 70'İNİ HAZİNE OLARAK DESTEKLİYORUZ" Çiftçilere sağlanan sübvansiyonlu kredi programının 2004'te başladığını anımsatan Şimşek, "2004'te 18,6 milyar liralık kredi kullandırılmışken bugün 629 milyar liraya çıkmış. Bundan yararlanan çiftçi sayımız 205 binden neredeyse 1 milyon 150 bine ulaşmış durumda. Bazı alanlarda sübvansiyon yüzde 100'e kadar çıkarken bazı alanlarda biraz daha düşük. Bizim yaptığımız hesaplara göre kullanılan kredilerin faizinin yüzde 70'ini Hazine olarak biz destekliyoruz, biz ödüyoruz. 2024'te 87,5 milyar liralık faiz sübvansiyonu bütçelenmiş. Bu sene 160 milyar liralık ödenek söz konusu. İmkanlar el verirse biz çok daha güçlü şekilde desteklemeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu. "TÜRKİYE'NİN BÜYÜME NOKTASINDA POTANSİYELİ HALA YÜKSEK" Şimşek, dünyanın ‘yüksek borçluluk’ ile karşı karşıya olduğuna işaret ederek, dünyanın borcunun milli gelire oranının 2000'li yıllarda yüzde 230 olduğunu, bu oranın bugün yüzde 328'e çıktığını söyledi. Bu rakamın yüksek olduğuna dikkati çeken Şimşek, gelişmekte olan ülkelerde bu oranın yüzde 245 olarak hesaplandığını sözlerine ekledi. Türkiye'de ise hane halkı, şirketler, finans sektörleri ve devletin toplam borcunun brüt olarak milli gelire oranının yüzde 93 olduğunu belirten Şimşek, "Türkiye burada avantajlı. Bizim büyüme noktasında potansiyelimizin hala yüksek olduğunu ifade etmek istiyorum" dedi. "Kısa vadede yapmamız gereken, dış borcu aşağı bir trendde tutacak sürdürülebilir cari açık" Şimşek, ekonomi programının hedefinin sürdürülebilir yüksek büyüme olduğunu belirterek, "Buna ulaşmak için makro bazda başarmamız gereken diğer hedefler var. Bunlar fiyat istikrarı, yani enflasyonun düşük tek haneye indirilmesi. İkincisi mali disiplin, yani bütçe kaynaklarını tarım ve orman gibi doğru alanlara yönlendireceğiz. Üçüncü önceliğimiz sürdürülebilir cari açık. Kısa vadede yapmamız gereken, özellikle dış borcun milli gelire oranını artırmayacak, dış borcu aşağı bir trendde tutacak sürdürülebilir cari açık. Bütün bu kazanımları kalıcı hale getirecek yapısal dönüşüm, yani verimlilik ve rekabet gücünü içeren bir yapısal dönüşüm programı" açıklamasında bulundu. Türkiye'nin, karşı karşıya olduğu enflasyon sorununu geçen yılın ilk yarısında kontrol altına aldığını bildiren Şimşek, ikinci yarıdan itibaren dezenflasyon dönemine geçildiğini de kaydetti. "PROGRAM UYGULAMAYA KONULMASAYDI, BU DURUM ENFLASYONU NERELERE GÖTÜRÜRDÜ ANALİZİ GEREKİYOR" Şimşek, Kahramanmaraş merkezli 6 Şubat depremlerinin yaralarının sarılması için 75-80 milyar dolar harcandığını hatırlatarak, "Biz bütçe açığını kontrol altına almasaydık ve bütçe açığı parasallaşsaydı, yani bir miktar para basılıp finanse edilseydi enflasyonun ne olacağını sağduyulu insanların analizine bırakıyorum. Ayrıca 2023 yılı ortalarında 55-60 milyar dolar civarında bir cari açık, rezervlerde yetersizlik ve ciddi bir kur korumalı mevduat sorunuyla karşı karşıyaydık. Bu program uygulamaya konulmasaydı, bu durum enflasyonu nerelere götürürdü analizi gerekiyor" diye konuştu. "ENFLASYON ORANLARINI 2027'DE NET ŞEKİLDE TEK HANEYE İNDİRME HEDEFİMİZ VAR" Ekonominin iyileşme sürecinde olduğuna dikkati çeken Şimşek, şu ifadelere yer verdi: "Son yaşanan piyasalardaki çalkantıların kalıcı bir etki yapacağını düşünmüyorum çünkü finansal şartlardaki sıkılaşma dezenflasyonisttir. Liradaki yüzde 3,5 civarındaki değer kaybının çok sınırlı etkisi nisan ayında olabilir ama orta vadeli bunlar dezenflasyonistir. Şu an temel malların enflasyonu yüzde 20'nin altına, mal enflasyonu yüzde 30 civarına düştü. Manşet enflasyon yüzde 38. Kiralarda yüzde 25 üst limiti kaldırdık, eğitimde herhangi bir müdahalemiz söz konusu değil. Bunların geçmişten gelen yansımaları var ama enflasyon düşüyor, düşmeye de devam edecek çünkü bu bizim en büyük önceliğimiz. Programımızda, yüzde 64-65 civarı olan 2022-2023 enflasyon oranlarını 2027'de net şekilde tek haneye indirme hedefimiz var." Bugüne kadar kamunun belirlediği fiyatları enflasyon hedefinin altında veya yakınında tuttuklarını vurgulayan Şimşek, konut, gıda ve enerji arzını öncelikle ele aldıklarını dile getirdi. "BÜYÜMEDE ÖNGÖRDÜĞÜMÜZDEN DAHA FAZLA YAVAŞLAMA OLABİLİR" Şimşek, bütçe açığını bu yıl düşürmeyi hedeflediklerini işaret ederek, "Büyümede öngördüğümüzden daha fazla yavaşlama olabilir. Bu bütçe performansını sınırlayabilir ama bizim zaten bütçe açığını düşürmekten maksadımız Merkez Bankasının elini güçlendirmek ve enflasyonu aşağı çekmekti. Eğer enflasyon finansal şartların sıkılaşması ve büyümenin bir miktar yavaşlaması nedeniyle zaten düşecekse bütçe açığının göreceli olarak veya hedefimize oranla gelir ayağındaki performans zafiyeti yönetilebilir, anlatılabilir bir zafiyettir ama bunlar için de henüz çok erken" diye kaydetti. "ELEŞTİRENLER YA BİZİ DUYMUYOR YA DA KÖTÜ NİYETLİLER" Bütçede disiplinin kritik bir alan olduğuna da dikkati çeken Bakan Şimşek bu konuyu makro olarak ele aldıklarını ifade etti. Şimşek, "Biz bazen 30 bin fitten bakıyoruz aşağıya, bazen 60 bin fitten. Öngörülemeyen deprem ve faiz ödemeleri hariç, 2014-2023 dönemine bakalım. TBMM tarafından onaylanan bütçe 100 lira iken her sene ortalama 109,1 lira harcanmış. Yani bütçenin üzerinde yüzde 9'luk bir sapma söz konusu. Geçen sene sapma var mı? Yok. 100 liralık bütçenin 96,7 lirası harcanmış. Şimdi dolayısıyla burada 'Hani nerede disiplin, nerede tasarruf?' diye soruyorsanız, toplam tasarruf bu basit hesapla 1,2 trilyon lira. Biz bu konuda samimiyiz, ciddiyiz ve ortada net bir performans var. Bizim arz yönlü tedbirleri şimdi eleştiriyorlar. 'Sadece para politikası üzerinden enflasyon inmez' diyorlar. İneceğini kim söylüyor ki? Ne zaman bunu iddia ettik? Biz zaten başından beri diyoruz ki bir taraftan tabii ki büyümede bir dengelenme, aşırı bir ısınma varsa onun kontrol altına alınması lazım diğer taraftan da yatırım, istihdam, üretim ve ihracat üzerinden büyümenin devamı ve özellikle de konut, gıda ve yenilenebilir enerji arzı noktasında önceliklendirme lazım. Eleştirenler ya bizi duymuyorlar, saygı duyuyoruz, duymaları için de zaten bu fırsatı kaçırmak istemedim ya da gerçekten kötü niyetliler" dedi. "HEDEF YÖNETİLEBİLİR CARİ AÇIK" Şimşek, programın en önemli boyutlarından birinin gıda arzı olduğunu söyleyerek, sulama ve toplulaştırma yatırımların hızlandırılması, gıda arz zinciri ve lojistiğin etkinleştirilmesi ve organize tarım bölgelerinin geliştirilmesi konularının en büyük öncelikleri olduğunu dile getirdi. "Petrol fiyatları bu seviyelerde kalırsa Türkiye'nin cari açık anlamında bu sene bir sorunu olmayacak" Program sayesinde cari açığı ocak itibarıyla 55,5 milyar dolardan 11,5 milyar dolara, milli gelire oran olarak yüzde 5,4'ten yüzde 0,9'a düşürdüklerini vurgulayan Şimşek, "Biz bu sene cari açığın bir miktar artmasını bekliyoruz ama petrol fiyatları dünyadaki son gelişmelerden dolayı çöktü. Eğer petrol fiyatları bu seviyelerde kalırsa Türkiye'nin cari açık anlamında bu sene bir sorunu olmayacak. Zaten beklemiyoruz, yönetilebilir bir cari açık hedefliyoruz. Türkiye hakikaten bu dönemde petrol, doğal gaz fiyatlarındaki düşüşten en fazla olumlu etkilenecek ülkelerin başında geliyor" ifadelerine yer verdi. "PROGRAMIN EN BÜYÜK AMAÇLARINDAN BİRİ KISA VADEDE ENFLASYONU DÜŞÜRÜRKEN BÜYÜME DENGESİNİ YÜRÜTMEK" Türkiye'nin brüt dış finansman ihtiyacının da hızlı bir şekilde azaldığını söyleyen Şimşek, "Büyümede bir dengelenme var. 2023'te Türkiye yüzde 5 civarı büyürken net ihracatın katkısı eksi 3 puan ama iç talebin katkısı 8. Bu, şu demek, kapalı bir ekonomi olsaydık yüzde 8'in üzerinde büyüyor olacaktık ama bu türden yüksek hızlı büyüme beraberinde cari açık ve enflasyon getiriyor. Zaten bundan dolayı da önemli hedeflerimizden biri büyümeyi kısa-orta vadede daha sürdürülebilir, dengeli hale getirmek, sonra yüksek sürdürülebilir büyümenin temellerini oluşturmak. Şu anda bu programın en büyük amaçlarından biri kısa vadede enflasyonu düşürürken bu dengeyi yürütmek, sonrasında da yüksek büyümeye temel oluşturmak" şeklinde konuştu. Şimşek, istihdam piyasasında şu an oldukça iyi bir noktada olduklarını dile getirerek, 2024 yılında 1 milyona yakın net yeni istihdam oluşturduklarını söyledi. İşsizlik oranlarının hızla düştüğüne dikkati çeken Şimşek, erkekler için işsizlik oranının tarihin en düşük düzeyinde olduğunu, kadınlarda işsizliğin de hızla düştüğünü kaydetti. "REZERVLER, İÇ VE DIŞ ŞOKLARA KARŞI BİR TAMPONDUR" Program sayesinde ekonominin iç ve dış şoklara karşı dayanıklılığını artırdıklarına işaret eden Şimşek, "Ülkenin ciddi rezerv birikimi oldu. Eleştiriyorlar, 'Rezervleri niye kullanıyorsunuz?' diye. Rezervler, iç ve dış şoklara karşı bir tampondur, tabii ki kullanılmak üzere biriktirilir. Şu anda Türkiye'nin rezerv pozisyonu IMF'nin tanımına göre ki en geniş tanımdır bu, 'bir'dir. 'Bir' demek, rezerv yeterliliği sağlanmış durumda demektir ki bu mart sonu verisidir" değerlendirmesinde bulundu. Şimşek, Kur Korumalı Mevduat'ın (KKM) da Türkiye için önemli bir yükümlülük olduğunu vurgulayarak, bunu azaltmanın Türkiye'ye ilişkin belirsizlikleri azaltmak anlamına geldiğini, orada da zirve değeri 144 milyar dolar civarındayken bugün bunu 22 milyar doların altına düşürdüklerini bildirdi. ABD’nin son 3-4 günde dış ticaretteki korumacılık tedbirlerini açıklamasıyla birçok ülkenin kredi risk priminin (CDS) Türkiye'den çok daha fazla arttığını söylen Şimşek, mayıs 2023-Nisan 2025 döneminde Türkiye'nin CDS'si 356 baz puan düşerken benzer ülkelerin ise 7 baz puan düştüğünü kaydetti. Şimşek, "Bu, bize benzer ülkelere göre çok iyi bir performans ortaya koyduk demektir" dedi. "YEŞİL DÖNÜŞÜM BİZİM İÇİN BİR MODA DEĞİL, BİR ZORUNLULUKTUR" Şimşek, dünyadaki büyük değişimleri görerek programı ona göre dizayn ettikleri bilgisini vererek, en önemli başlıklardan birinin "aktif sanayi politikası" olduğunu belirtti. Sanayinin kendileri için tarım gibi stratejik ve öncelikli olduğunu vurgulayan Şimşek, "Sanayide katma değer zincirinde yukarı çıkmak, daha yüksek teknoloji, orta yüksek teknoloji bizim için şu anda en kritik alandır. Çok güçlü destekler veriyoruz, vereceğiz. Diğer yapısal reformlar insana yatırımdır. Yatırım ortamının iyileştirilmesi, sermaye piyasalarının derinleştirilmesidir. Reform süreklilik arz eder. Amacımız verimliliği, rekabet gücünü artırmak. Yeşil dönüşüm bizim için bir moda değil, bir zorunluluktur" değerlendirmesinde bulundu. "ENERJİDE DIŞA BAĞIMLILIĞIMIZ ÖNÜMÜZDEKİ YILLARDA HIZLA DÜŞECEK" Türkiye'nin son 22-23 yılda 1 trilyon dolara yakın parayı petrol, doğal gaz ve türevlerinin ithalatına ödediğini anımsatan Şimşek, "Türkiye'nin borcu yarım trilyon doları geçti diyorlar. Türkiye'nin bu dönemde sadece doğal gaza ödediği fatura 1 trilyon dolar civarı. Burada yeşil dönüşümü sağlayarak biz kalıcı bir şekilde Türkiye'nin dengelerini iyileştireceğiz. Türkiye son yıllarda yine çok önemli petrol üretimi ve doğal gaz üretimi konusunda büyük yatırımlara, büyük atılımlara girdi. Bunun sayesinde bizim enerjide dışa bağımlılığımız önümüzdeki yıllarda hızla düşecek. Dolayısıyla Türkiye'nin geleceğine ilişkin tarım, enerji dahil olmak üzere hiç kötümserliğe yer yoktur. Tabii ki dünya piyasalarında ve Türkiye'de iniş çıkışlar olacak. Bu işin doğasıdır. Önemli olan dalga boylarını yönetebilmektir. Ve yönettiğimiz kanısındayım." ifadelerini kullandı. "DİJİTAL ALTYAPIDA ÖNÜMÜZDEKİ 1-2 YIL İÇİNDE ÇOK BÜYÜK ATILIMLAR İÇİNDE OLACAĞIZ" Türkiye'nin küresel inovasyon liginde kişi başı gelire oranla üst-orta gelirli ülkeler arasında dünyanın en yenilikçi üçüncü ülkesi olduğu bilgisini veren Şimşek, sözlerine şu şekilde devam etti: "Dijital altyapıda önümüzdeki 1-2 yıl içinde çok büyük atılımlar içinde olacağız. Fiber optik kapasitesinin genişletilmesi için yatırım yapılacak, 5G'ye yatırım yapılıyor. Büyük veri merkezleri konusunda ciddi müzakereler, ciddi yatırım hususları var. Ulusal GPS'in oluşturulmasından nükleer enerji yatırımları, beşeri sermaye, düzenleyici ekosistem, yerli büyük dil modelleri bütün bu alanlarda çalışmalar yapılıyor. Türkiye bütün bu konularda kendine benzer ülkelerin oldukça önünde." Açılış konuşmalarının ardından Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’e plaket takdiminde bulundu. Program, toplu fotoğraf çekimlerinin ardından basına kapalı olarak devam etti.

Bakan Şimşek: "Enflasyonda yılı yüzde 42 civarında kapatacağız" Haber

Bakan Şimşek: "Enflasyonda yılı yüzde 42 civarında kapatacağız"

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Kırıkkale Organize Sanayi Bölgesi'nde düzenlenen "Türkiye Buluşmaları" kapsamında "Kırıkkale İçin Özümüzden Geleceğe" programında iş insanlarıyla buluştu. Orta Vadeli Program hakkında önemli açıklamalarda bulunan Şimşek, enflasyonun 2026 sonunda tek haneye düşmesini hedeflediklerini belirterek, bütçe açığı ve cari açıkta da büyük düşüşler kaydettiklerini vurguladı. “KAMUDA DİSİPLİN GEREKİYOR” Bakan Şimşek, Orta Vadeli Program’ın nihai hedefinin sürdürülebilir büyüme ve adil gelir dağılımı olduğunu ifade ederek, "Fiyat istikrarını sağlamalıyız. Orta vadeli programımızın nihai hedefi sürdürülebilir yüksek büyüme ve daha adil gelir dağılımı. Kalıcı refah istiyoruz ve daha kapsayıcı büyüme, daha kapsayıcı refah artışı. Şimdi bunun da makroekonomik altyapısını oluşturuyoruz. Orta vadeli programın nihai hedefi bu ama oraya giderken fiyat istikrarını sağlamalıyız. Fiyat istikrar derken neyi kastediyoruz? Enflasyonun kalıcı bir şekilde tek haneye düşürülmesi. Neden, çünkü enflasyon tek haneye düştüğünde ülkede büyüme hızı artıyor. Bakın size basit bir örnek vereyim. 1990’lı yıllara gidip 10’arlı yıllar şeklinde son 30 yıla bakalım. 90’lı yıllarda büyüme ortalama yüzde 3.1, enflasyon ortalama yüzde 72. 2000’li yılların başındaki on yıla gelin. Enflasyon ortalama yüzde 9.3, büyüme yüzde 5.7. Büyüme neredeyse ikiye katlanmış. Enflasyon yüzde 72’den yüzde 9 olmuş. Son 10 yılda ise enflasyon ortalama yüzde 25’e çıkmış, büyüme yüzde 5.1’e düşmüş. Dolayısıyla kalıcı refah artışı için, sizlerin görmeniz için, yatırımlarda, verimlilikte, inovasyonda atılım için bizim fiyat istikrarını sağlamamız lazım, enflasyonu kalıcı olarak tek haneye düşürmemiz lazım. Bu programın nihai amacı, sürdürülebilir yüksek büyüme, adil gelir dağılımı ama buraya giden yolda en öncelikli hedefimiz enflasyonun tek haneye düşmesi. Bunu da yapmak için mali disiplini, yani bütçe disiplini sağlamalıyız. Çünkü bu kazanımları kalıcı hale getirmek için kamuda disiplin gerekiyor. Biz eğer mali alanda disiplin oluşturabilirsek o zaman yapısal dönüşüme kaynak vermiş oluruz. Örneğin, yeşil dönüşüm, dijital dönüşüm, daha rekabetçi bir altyapı. Bunların hepsi kaynak gerektiriyor. İşte bütçede disiplini sağlayarak reformlar için mali alan oluşturmalıyız.” dedi.   “ENFLASYONDA YILI 40-42 CİVARINDA KAPATACAĞIZ” “Türkiye'de kur kaynaklı sorunların büyük bir kısmı dış açıklıktan kaynaklanıyor" diyen Şimşek, “Türkiye, dünya ile ticarette mal ve hizmet ticaretinde büyük açıklar verince genelde sorunlarla karşı karşıya kalıyor. Onun için cari açığı da sürdürülebilir bir düzeye çekmeliyiz. Bütün bu kazanımları kalıcı hale getirmek için yapısal dönüşüm. Yapısal dönüşüm demek yüksek rekabet gücü demek, verimlilik artışı demek. Dolayısıyla verimlilik artışı da rekabet gücü üzerinden Türkiye'de yatırım, istihdam, üretim ve ihracat üzerinden büyümek demek. Dolayısıyla bütün bunlarla biz Türkiye'nin büyüme potansiyelini artırdık. Bizim yol haritamıza baktığımız zaman Mayıs ayına kadar dezenflasyonda bir geçiş dönemindeydik. Çünkü para politikasının etkili olabilmesi için zamana ihtiyacımız vardı. Şimdi dezenflasyon dönemine girdik. Dezenflasyon, enflasyonun düşüşü demek. Enflasyonda kalıcı ve hızlı bir düşüş dönemindeyiz. Yıllık enflasyon Mayıs ayında yüzde 75 ile zirveye çıktı. Ağustos ayında 52’ye kadar düştü. Önümüzdeki aylarda bu düşüş devam edecek. Büyük ihtimalle yılı yüzde 40-42 civarında kapatacağız. Gelecek sene de hedefimiz yüzde 20’nin altı, yüzde 17,5. 2026 yılının sonunda da tekrar enflasyonu tek haneye indireceğiz. Diyeceksiniz ki ‘üç yıl çok uzun bir süre.’ Aslında dünya deneyimi bundan farklı değil. Geçen sene bir çalışma yayınlandı. 56 ülkede 100 tane enflasyon şoku incelendi. Enflasyonun şok öncesindeki seviyesine düşürülmesi, 3.4 yıl alıyor. Biz bu programı geçen sene açıkladık. Üzerinden 1 yıl geçti" diye konuştu. “HEDEFİMİZDEN İYİ BİR NOKTADAYIZ” Cari açıkla ilgili Bakan Şimşek, "Geçen sene deprem sebebiyle bütçe açığımız yükseldi. Bu sene de depremin etkisi çok hissediliyor, bu sene de yüksek. Ama önümüzdeki seneden itibaren Maastricht kriterinin, yani yüzde 3 kriterinin altına yaklaşacağız. Böylece de disiplini tam olarak tesis etmiş olacağız. Son 20 yıla bakarsanız cari açığın milli gelire oranı yüzde 4 civarında. Bu sene yüzde 1.7’ye düşürmüş olacağız. Aslında çevremizdeki savaşlar olmasa, Rusya, Ukrayna, Orta Doğu ile ticaretimiz etkilenmeseydi, çok büyük ihtimalle cari açık yüzde 1 civarında olacaktı. Dolayısıyla cari açığı kalıcı olarak yüzde 2’nin altına çekmek istiyoruz. Çünkü bu civardaki cari açığı çok rahat yönetebiliriz. Bu cari açıkla dış borcun milli gelire oranı düşerken bir taraftan da rezerv biriktirebiliyoruz. Dolayısıyla bu sene de hedefimizden daha iyi bir noktadayız. Bu program çalışıyor. Bazılarına göre program yok ama olmayan bir program nasıl sonuç üretiyor, onu anlatayım. Aslında bir program var. Türkiye’nin cari açığı geçen yıl Mayıs ayında yıllık 57 milyar dolara çıkmıştı. Şu anda 20 milyar doların altında. Bir program olmadan cari açık bu kadar düşer mi? Merkez Bankası’nın rezervleri geçen sene Mayıs ayında 98,5 milyar dolar, şu anda 156 milyar doların üzerine çıkmış durumda. Net rezervlerdeki artış daha dramatik. Swap hariç Merkez Bankası’nın net rezervleri tam 90 milyar dolardan fazla arttı. 90 milyar dolar fazla mı diye sorabilirsiniz. Bizim 2002-2013 yılındaki net rezervlerimiz 38 milyar artmış, bu program sayesinde son bir yılda 90 milyar dolar artmış. Dolayısıyla rezerv konusunu bir endişe olmaktan çıkardık, cari açığı bir endişe olmaktan çıkardık. Uluslararası tanıma göre rezerv yeterliliğinde birin üzerine çıktık, yani rezerv yeterliliğini sağladık.” şeklinde konuştu. “BÜTÇE AÇIĞININ 3’TE 2’Sİ DEPREM KAYNAKLI” Bütçe açığında önemli bir düşüş sağladıklarını kaydeden Bakan Şimşek, depremin etkisine dikkat çekerek, “Kur korumalı mevduat, geçen sene Ağustos ayında zirveyi buldu. Neredeyse 144 milyar dolar seviyesine çıkmıştı. Kur korumalı mevduattan çıkışı biz önceliklendirdik. Kur korumalı mevduatta 98 milyar dolarlık bir düşüş var. Bu bir koşullu yükümlülük. Koşullu yükümlülük demek, kurda önemli bir değer kaybı olsaydı, onun faiz farkını Merkez Bankası ödeyecekti. Dolayısıyla bunu azaltarak Türkiye’nin risklerini azalttık. Türk lirasına güven arttı. Geçen sene Ağustos ayında Türk lirasının toplam mevduattaki payı yüzde 32’nin altına düşmüştü. Şu anda yüzde 53’ün üzerine çıkmış durumda. Dolayısıyla Türk lirasına güven artıyor. Bütçe dengesinde 20 yıla baktığımızda, bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 2.4, ama geçen sene de büyük bir deprem oldu. Yine EYT benzeri uygulamalar yapıldı. Geçen sene Mayıs ayında piyasa, ‘tedbir alınmazsa bütçe açığının milli gelire oranı yüzde 9.8’e çıkacak’ diyordu. Biz tedbir aldık, bunun sayesinde bütçe açığını yüzde 5.2’ye düşürdük. Bunun da 3’te 2’si deprem kaynaklı. Ama deprem bir kerelik. Önümüzdeki birkaç yıl içerisinde deprem ile ilgili harcamalar yerini dayanıklı şehirler inşa etmek için harcayacağımız kaynaklara bırakacak.” ifadelerini kullandı.

Yılmaz: "Tasarruflarınız yetmiyorsa başka ülkelerinkini kullanırsınız" Haber

Yılmaz: "Tasarruflarınız yetmiyorsa başka ülkelerinkini kullanırsınız"

Yılmaz, İşçi kesimiyle sendikalarla sivil toplum kuruluşlarıyla konuşarak, görüşerek onlardan alınan fikirlerle Orta Vadeli Programını şekillendirdiklerini, bugüne kadar programı hayata geçirdiklerini vurguladı. Orta vadeli programın 3 yıllık perspektif olduğuna değinen Yılmaz, “Cumhurbaşkanımızın güçlü siyasi desteğiyle, iradesiyle orta vadeli programı adım adım hayata geçiriyoruz. Ancak adı üzerinde orta vadeli bir program 3 yıllık bir perspektif. Doğru bir yola girmişseniz, doğru bir programı hayata geçiriyorsanız zaman zaman konjonktürel gelişmelerle olumlu veya olumsuz etkilenmeler olabilir ama esas olan program. Doğru bir program ve doğru bir yola girmişseniz hedeflerinize ulaşınız. Biz de programımızı, kararlılığınızla hayata geçiriyoruz ve inanıyoruz ki bu programın sonunda istikrar içinde büyüyen, gelirini adil paylaşan, kalıcı sosyal refah üreten bir ülke olmak hedefimizi çok daha güçlü bir şekilde hayata geçireceğiz” diye konuştu. “BİR ÜST LİGE ÇIKMAMIZ GEREKİYOR” Türkiye’nin kalkınmakta olduğunu ve gelişmekte olan bir ülke olduğunu ifade eden Yılmaz, "Gerçekten kolay değil bir eşikteyiz. Bir üst lige çıkmamız gerekiyor. Az önce Özgür Bey söylediği açmazlar aslında bir taraftan da orta gelir tuzağı dediğimiz sadece bize özgü olmayan dünyanın her yaşanan hadiseler. Orta gelir tuzağının özü şudur. Düşük emekle belli ülkelerle artık rekabet edemez hale gelirsiniz. Yüksek teknolojide de gelişmiş ülkelerle rekabette zorlanırsınız. Orta gelirin tanımı bu zaten. Dolayısıyla biz bu acılardan elbette düşük gelirle çıkmayacağız. Daha yüksek katma değerler, daha yüksek teknolojik içerikle ve ülkemizin refahını daha kalıcı bir şekilde arttıracak üretim gücüyle çıkacağız. Rekabet gücüyle verimlilikle çıkacağız. Bunun da özü şu daha fazla ihracat, cari açığı daha aşağı çeken rekabetçi bir Türkiye. İş dünyamızın da tam bu noktada hayati bir rol oynayacağına inanıyoruz” ifadelerini kullandı. “CARİ DENGELERİMİZİ GEÇEN YILDAN BU YANA NEREDEYSE YARI YARIYA İYİLEŞTİRDİK” Cari dengenin geçen yıldan bu yıla neredeyse yarı yarıya iyileştirdiklerini vurgulayan Yılmaz, “Geçen yılın ortalarında 60 milyar dolar civarında olan cari açığımız bugün 32 milyar doların altına inmiş durumda. Cari açığı, bir tanımı da şudur değerli arkadaşlar. Yatırımlarınızla, tasarrufunuz arasındaki fark kadar cari açık verirsiniz. Tasarruflarınız yatırımlara yetmiyorsa başka ülkelerin tasarruflarını kullanmak zorunda kalırsınız. Biz kalkınmakta olan bir ülkeyiz. Bu dengeyi yatırımlarımızı azaltarak değil, tasarruflarımızı arttırarak kurmak zorundayız. Bu tasarruf kamuyla özelle bütün bir toplum olarak başarmak durumundayız. Sağlıklı, sürdürülebilir bir büyüme için makro tasarruflarımızı arttırmamız gerekiyor. Burada da kamu olarak öncülük yapma gayreti içindeyiz. Sayın Cumhurbaşkanımızın yine ortaya koyduğu vizyonla ve talimatlarla kamuda kapsamlı bir tasarruf programını başlatmış durumdayız. Bu makro hedeflere buradan kamunun daha fazla katkıda bulunacağına inanıyoruz. Ancak özel sektörün desteği olmadan, çabası olmadan bütün bu hedeflere ulaşmamız mümkün değil” şeklinde konuştu. Özel sektöre seslenen Yılmaz sözlerini şu şekilde sürdürdü: “Sizlerin desteğini her anlamda fikir anlamında da ortaya koyacağınız çalışmalar anlamında da bekliyoruz. Kamu ve özel olarak daha fazla tasarruf edelim. Tasarruflarımızı daha üretken alanlara kanalize edelim ki ülkemiz işte orta gelir tuzağı dediğimiz sürecin açmazlarından çıksın ve üst gelir liginde çok daha güçlü bir konuma yükselsin. Kamu ve özel birlikte bunu başaracağımıza yürekten inanıyorum. Siyasetin burada mutlaka kutuplaşmadan uzaklaşması milli konularda seksen beş milyonun ortak menfaatleri konusunda bir araya gelmeyi başarması gerekiyor. Bu anlamda sayın cumhurbaşkanımız ve genel başkanımızla sayın ana muhalefet genel başkanı Özgür Özer Bey'in bir araya gelmeleri, görüşmeleri siyasetimiz bakımından da son derece olumlu ve geleceğe dönük umut verici bir gelişme olmuştur. Bunun da devamını diliyoruz. Demokratik bir ülkeyiz elbette farklılıklarımız olacak, elbette farklı fikirler olacak bunlar da bir zenginlik. Ama yeri geldiğinde ülkemizin ortak menfaatleri için seksen beş milyonun geleceği için bir araya gelmeyi, birlikte hareket etmeyi de başarmak durumundayız. Ben buna şirket işbirlikçi rekabet diyorum. Yeri geldiğinde iş birliği, yeri geldiğinde rekabet edebilmeli siyasi partiler. Bunun da inşallah daha güzel örneklerini önümüzdeki dönemde görürüz." Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bugün genel kurulda yeşil pasaport müjdesini hatırlatan Yılmaz, "Onun da hayırlı olmasını diliyorum. Gerçekten en fazla bu anlamda özel sektörün desteklenmesi lazım. Şahsi lüksleri için değil. Bu ülke daha fazla katma değer, ihracat, döviz kazandırmaları için, daha fazla insanımıza aş, iş, imkan oluşturabilmeleri için bizim de özel sektörün her zaman yanında olmamız gerekiyor. Bundan sonra da bütün politikalarımızla sizlerle istişare içinde hep birlikte şekillendirip uygulayıp izleyeceğimizi özellikle belirtmek istiyorum. Genel kurulunuzun tekrar hayırlı olmasını, hayırlara vesile olmasını diliyor, hepinizi saygıyla, muhabbetle selamlıyorum” dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.