SON DAKİKA

#Chp Bursa Milletvekili Kayıhan Pala

Söz Bursa - Chp Bursa Milletvekili Kayıhan Pala haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Chp Bursa Milletvekili Kayıhan Pala haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bursa Milletvekili Pala: Yargı kamuyu dolandıranları değil, halkın sağlığını korumalı! Haber

Bursa Milletvekili Pala: Yargı kamuyu dolandıranları değil, halkın sağlığını korumalı!

CHP Bursa Milletvekili ve TBMM Sağlık, Aile, Çalışma ve Sosyal İşler Komisyonu üyesi Prof. Dr. Kayıhan Pala, İstanbul’daki Özel Avrupa Şafak Hastanesi’ne dair yaklaşık kırk ayrı müfettiş raporunun bir günde verilen ihtiyati tedbir kararlarıyla etkisizleştirilmesini Meclis gündemine taşıdı. Prof. Pala’nın Adalet Bakanı Yılmaz Tunç’un yanıtlaması istemiyle sunduğu soru önergesi, kamu zararına yol açan yüzlerce sayfalık bulguların yıldırım hızıyla askıya alınmasını, bu süreçte olası siyasi müdahaleleri ve mevzuat boşluklarını mercek altına alıyor. Yasal süre dolmuş olmasına karşın önergeye henüz bir yanıt verilmedi. “Üzerine gidildi, ama mahkeme kararıyla durduruldu” Önergede, TBMM’de bebek ölümlerini araştırmak üzere kurulan komisyonun 8 Ocak 2025 tarihli komisyon toplantı tutanağına giren çarpıcı bir beyan öne çıkıyor. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakan Yardımcısı Adnan Ertem, Avrupa Şafak Hastanesi’nin usulsüz faturalama ve ücretsiz muayene adı altında SGK’ya olağanüstü yüksek tutarlı faturalar düzenlediğine dair müfettiş raporlarının defalarca hazırlandığını, ancak her defasında “ihtiyati tedbir kararlarıyla” işlemlerin yargı yoluyla durdurulduğunu ifade etmişti: “Gerçekten özel bir durum, şu anda bizim Şafak Hastaneleri’yle devam eden 189 davamız var. Bizim Şafak Hastaneleri’yle bir sözleşmemiz yok, 2018 tarihli sözleşmemiz var, ondan sonra bir sözleşmemiz yok ama 2018 tarihli sözleşme şu anda devam ediyor. Niye devam ediyor? Mahkeme kararıyla devam ediyor. Gidip dava ettiler ve o sözleşmeyi ihya ettiler. Şu anda da konkordato ilan ettiler. Bu durumda Sosyal Güvenlik Kurumu’nun çok fazla yapabileceği bir şey yok. Teftiş yapıyorsunuz evet, sorunu tespit ediyorsunuz ama 189 tane davayla karşı karşıya kalıyoruz. İki Şafak Hastanesi şu anda konkordatoda, hâlâ fesihle alakalı bir süreci gerçekleştiremiyoruz, mahkeme kararıyla durduruluyor… Gerçekten de üzerine gidildi ama her defasında alınmış teftiş raporlarına ilişkin idari işlemlere ilişkin olarak ihtiyati tedbir kararlarını aldı mahkemelerden.” Bu ifade, Sağlık Bakanlığı ve SGK denetçilerinin ulaştığı bulguların yargı aşamasında nasıl kilitlendiğine dair resmi bir itiraf niteliğinde. Prof. Pala, “Müfettiş raporlarını raflara kaldıran tedbir kararları, hukukun özel sağlık sektörünün çıkarlarına kurban edildiği kuşkusunu güçlendiriyor” değerlendirmesini yaptı. Yolsuzluk bulguları, bir günlük incelemeyle nasıl etkisiz kılınıyor? Soru önergesinde, dosyalarda hastalara uygulanmayan işlemlerin faturalandırılması, ‘kampanya’ adı altında hasta temini, SGK’ya kesilen astronomik fatura bedelleri ve kâr paylaşımına dayalı anlaşmalar gibi ağır iddialar yer alıyor. Bu dosyaların her biri yüzlerce klasör ve bilirkişi raporundan oluşurken, CHP’li vekil, yargı organlarının bir gün gibi kısa süre içerisinde ihtiyati tedbir kararı vererek yürütmeyi durdurmasının kamu vicdanında büyük soru işaretleri doğurduğunu ve sağlık hizmetlerine güvensizliği derinleştirdiğini vurguluyor. Pala, “Mahkeme hangi kriteri, hangi ön inceleme standardını uyguluyor? Dosya hacmine bakıldığında bu süre zarfında bahsi geçen uzunlukta raporun okunup hukuken değerlendirilmesi imkânsız” diyerek süreçteki çarpıklığa dikkat çekti. Siyasi müdahale iddiaları masada İhtiyati tedbir kararlarının ardında siyasi ya da bürokratik baskı bulunup bulunmadığının araştırılması çağrısı yapan Pala, “Denetim ve yaptırım mekanizmaları etkisiz kılınıp kamu bütçesi yağmalanıyor, hasta hakları ihlal ediliyor. Bu düzene arka çıkabilecek tek güç varsa o da mevcut siyasi iktidardır.” diye seslendi. Prof. Pala, Adalet Bakanlığı’nın bu iddiaları bugüne dek araştırıp araştırmadığının açıklanmasını talep etti. Kamunun zararını kim telafi edecek, mevzuat nasıl onarılacak? Kamu kurumlarının düzenlediği raporlar, sözleşme feshi ve tazminat gibi ağır yaptırımlar önerirken mahkemenin tedbir kararı sorumluların yaptırımlardan sıyrılabilmesinin önünü açıyor. Bu durumun suç işlemeye yeltenecekler için örtülü bir teşvik ortamı yarattığına dikkat çeken Pala, benzer davalarda kamu zararının tazmin edilmesini engelleyen tedbir kararının önünü kesecek yeni bir yasal veya idari düzenleme hazırlığı olup olmadığını da sorguluyor. Pala, “İdare mahkemesi kamu denetim ve yaptırım gücünü kuşkulu şekilde etkisiz hale getirebiliyorsa, kanun koyucu, kamu çıkarını koruyacak düzenlemeleri yapmakla yükümlüdür” görüşünü savundu. Sağlıkta ticarileşmenin her gün başka bir yıkıcı sonucunun ortaya çıktığını belirten Pala, “Ücretsiz muayene kisvesiyle hasta çekip gereksiz veya düzmece işlemlerle SGK’ya şişirilmiş fatura kesen bir dolandırıcılıktan söz ediyoruz. Müfettiş bunu yakalıyor, raporunu sunuyor, Bakanlık işlem başlatıyor, ama bir yargı kararıyla her şey duruyor. Sonra aynı hastane konkordato ilan ediyor; kamu alacağını tahsil edemiyor, hastalar mağduriyetle baş başa kalıyor. Hukuk rant çarkının kalkanı olamaz.” dedi. CHP’li vekil, ihtiyati tedbir kararlarıyla akamete uğrayan tüm özel hastane soruşturmalarının aydınlatılıp halk sağlığıyla oynayanların önüne geçilmesi gerektiğini savunurken “Kamu alacağının, hasta hakkının, sağlık çalışanının emeğinin savunulması Bakanlığın görevidir. Bu örnekler çoğalmadan derhal önlem alınmalıdır.” diyerek sözlerini noktaladı.

Pala: Yabancı doğumlu verem olgularındaki artış görmezden gelinmemeli Haber

Pala: Yabancı doğumlu verem olgularındaki artış görmezden gelinmemeli

CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, üç yıldır yenilenmeyen Verem Savaşı Raporlarıyla birlikte Türkiye’de tüberküloz gözetiminin bir bulmacaya dönüştüğünü belirterek, konuyla ilgili Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu’nun yanıtlaması istemiyle kapsamlı bir yazılı soru önergesi sundu. Pala’ya göre suskunluk, özellikle yabancı doğumlu hastalarda tırmanan olgu sayısını, tedavi başarısındaki gerilemeyi ve HIV–tüberküloz eş zamanlı enfeksiyonundaki yükselişi maskelemeye yarıyor; oysa bu verilerin eksiksiz açıklanması, halk sağlığının güvencesi. Uzun süredir veri açıklamayan bakanlık, Pala’nın birçok soru önergesi gibi bunu da yasal sürenin üstünden bir ay geçmesine karşın yanıtlamadı. Konuyla ilgili resmi ve uluslararası göstergelerin, tablonun ne kadar endişe verici olduğunu ortaya koyduğuna dikkat çeken Kayıhan Pala, “Verem Savaşı Dispanserlerine başvuran yabancı doğumlu hastaların payı 2018’de yüzde 10,8 iken Avrupa Hastalık Önleme ve Kontrol Merkezi’nin (ECDC) 2022 verisine göre yüzde 15,6’ya fırladı. Bu dört yıllık sıçrama, Türkiye’ye sığınmacı ve kontrolsüz göç akışının da hızlandığı döneme denk geliyor; ancak Sağlık Bakanlığı halen bu artışın demografik dağılımı, direnç profili ya da yayılım dinamikleri konusunda herhangi bir analizi kamuoyuyla paylaşmış değil.” ifadelerini kullandı. Benzer sessizlik, tedavi başarı oranlarında da göze çarpıyor. Bakanlığın sağlık çalışanlarına ilettiği verileri paylaşan Pala, “Yüzde 85’in üzerinde olması beklenen tedavi başarısı eşiğini 2022’de yalnızca 25 ilin yakalayabildiği, 50 ilin hedefin altında kaldığı ve Gümüşhane’den hiç veri gelmediği görülüyor. Bu ölçekte bir performans düşüşünün, yetersiz sağlık hizmetinin yanı sıra göçmen hastaların tedavi sürecinden kopması gibi hayati gerekçeleri olması muhtemel; fakat resmî rapor sustuğunda eksikliğin kaynağı da çözüme yönelik yol haritası da karanlıkta kalıyor. Bakanlık bu eksiklerin ve başarısızlığın nedenlerini açıklayıp çözüme dönük hangi önlemleri aldığını anlatmalıdır.” dedi. Yine eldeki kısıtlı bilgilere göre 2019’dan beri düzenli artış gösteren eş zamanlı HIV–tüberküloz enfeksiyonu taşıyan hasta sayısının artmakta olduğuna vurgu yapan Pala “Bu tehlikeli artışın nedenine dair hiçbir açıklama yok. Bakanlık bu konuda bir araştırma yaptı mı, bilmiyoruz. Bu hastalar için özel olarak halk sağlığı önlemleri alınıyor mu?” sorusunu sorarak Bakanlığı bir kez daha şeffaflığa davet etti. Önergedeki bir diğer kritik başlık, tedavi altındaki yabancı hastaların sınır dışı edilmesi. “Yarım kalmış tedavi, yalnızca bireysel sağlık hakkını değil toplum sağlığını da tehdit ediyor; çünkü hastalığı taşıyan kişi başka bir ülkeye gönderilerek sorun sözde çözülmüş oluyor ancak hasta gittiği yerde hastalığı yaymaya devam ediyor. Üstelik hasta hakları da ihlal edilmiş oluyor.” diyen Pala, “Yabancı hastalar hakkında deport kararı veriliyorsa bunların gerekçesi nedir?” sorusunun cevabını istiyor. Aynı belirsizlik, hastanelerde yatarak tedavi gören yabancı doğumlu hastalardan ücret alınıp alınmadığı meselesinde de geçerli. Pala, bulaşıcı hastalık taşıyan yabancı hastalardan ücret talep edilmesinin, tedaviyi zorlaştırıp hastalığın yayılması riskini artıran bir halk sağlığı sorunu olduğunun altını çizdi. Sağlık Bakanlığının 2022, 2023 ve 2024’e ait Verem Savaşı Raporlarının geciktirilmeden yayımlanması gerektiğini belirten Prof. Pala, raporların 2021’den sonra kesintiye uğramasının gerekçesinin de açıklanmasını talep etti. Yabancı doğumlu tüberküloz hastalarına ilişkinse 2013 yılından beri hemen hemen hiç veri paylaşılmadığına dikkat çeken Kayıhan Pala, “Bu verilerin kamuoyuna ve bilim çevrelerine sunulması, epidemiyolojik analizler ve halk sağlığı planlaması açısından büyük önem taşıyor. Veri yokluğunun nedeni bu konuda yetersiz çalışma olması mı yoksa şeffaflıktan kaçınılması mı, bunu öğrenmek zorundayız. Her iki durum da kabul edilemez. Bu veriler derhal uzmanların ve halkın bilgisine sunulmalıdır.” ifadelerini kullandı. Konuyla ilgili Bakanlığı eyleme geçmeye çağıran Pala, “Veremle mücadele, veriyi saklayarak değil paylaşarak kazanılır. Yabancı doğumlu olgular artıyorsa bunun nedenlerini, coğrafi dağılımını ve direnç tiplerini bilmek zorundayız. Yabancı ülkelerde doğmuş hastalarda tüberküloz tedavi başarısı hedeflenen düzeye çıkamazken, bazı hastalarda eş zamanlı HIV enfeksiyonu yükseliyorsa bu gelişmelerin ardındaki dinamikler paylaşılmalı ve çözüm için bilimsel strateji ortaya konmalıdır. Bakanlık sessiz kaldıkça tehlike büyüyor. Güncel raporlar açıklanmalı, yabancı doğumlu hastalara dair ayrıntılı istatistiklerle birlikte tedaviyi, sosyal desteği güçlendirecek; yabancı olsun veya olmasın, hasta haklarını gözetecek plan ve stratejiler kamuoyuna sunulmalıdır.” diyerek sözlerini noktaladı.

Gemlik Körfezinde sular durulmuyor Haber

Gemlik Körfezinde sular durulmuyor

"MARMARA DENİZİ FOSEPTİK ÇUKURUNA DÖNDÜ" DOĞADER Başkanı Murat Demir, "Balığımızı, denizimizi zehirleyecek olan bu projeye izin verilmesin diye imza kampanyası kapsamında topladığımız imzalarımızı teslim edeceğiz. Körfezden tonlarca suyu çekecek, kimyasalları Gemlik Körfezi'ne verecekler. Zaten Marmara Denizi, Marmara bölgesinin foseptik çukuruna döndüğü bu dönemde, ülke sanayisinin yüzde 65inin burada olduğunu göz önüne alırsak karar vericiler, ülke yönetenler Marmara Denizi'ni kurtaracak çalışmalar yapmaları gerekirken bu faaliyete izin veriyorlar. Bizler buna müsaade etmeyeceğiz. Bu faaliyetini Gemlik Körfezi'nde istemiyoruz dedi. "GEMLİK HALKININ İRADESİNİ ORTAYA KOYUYORUZ" Gemlik Kent Konseyi Başkanı Sedat Akkuş, "Gemlik halkının irade ve vicdanını temsil eden 5 bin imzayı devletimize teslim etmek için buradayız. 2020 yılından günümüze kadar MKS firmasının Gemlik Körfezinde yapmak istediklerini özetlemek gerekirse deşarj ile denizden çekecekleri saatte 5300 metre küp suyu, yani bir günde 200bin konutun kullanacağı suyu, ısıtılmış olarak Gemlik Körfezi'ne 25 derecede geri bırakacaklar. Bu durum geçtiğimiz senelerde yaşadığımız ve çabuk unuttuğumuz müsilajı da tetikleyecek. Çevre ve Şehircilik Bakanımız Murat Kurum müsilajı tetikleyen üç nedeni Suyun ısınması, kirlenmesi ve buharlaşması olarak belirtmişti. Bu durum üç sorunu da tetikler vaziyette. MKS'nin %350'lik kapasite artışıyla 12 bin ton olan bir kimyavi madde de üretimi 50 bin tona çıkartması istemesiyle karşı karşıyayız. Bizler Gemlik'in havasına, suyuna, toprağına, dünyaca ünlü zeytinine kalıcı hasarlar verecek bu projenin karşısındayız. Gemlik Körfezinin İzmit Körfezi gibi dip çamuruna kokuya mağruz kalmasına, İzmir gibi balık ölümleri ile anılmasına müsade etmeyeceğiz dedi." "GEMLİK KÖRFEZİ BURSA İÇİN ÇOK ÖNEML CHP Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, "Gemlik Körfezi Bursa'da yaşayanlar için çok önemli. Böyle önemli bir körfezi sırf sermaye grubu para kazanacak diye böyle bir soruna göz yumulmamalı" şeklinde konuştu. "BURSA'YI KORUMAK İÇİN NE GEREKİYORSA YAPACAĞIZ" Bursa Kent Konseyi Başkanı Ertuğrul Aksoy, "Önemli olan şeylerden biri de Bursa Kent Konseyi ve bütün kent konseyleri yanınızda, çevre meclisleri, kadın meclisleri yanınızda. Çok güzel bir iş birliği içinde çalışıyoruz. Bursa'nın gerçek temsilcileri burada. Gemlik, Marmara, Bursa bizimdir ve korumak için ne gerekiyorsa yapacağız" açıklamalarında bulundu.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.