SON DAKİKA
Hava Durumu

#Cumhurbaşkanı Erdoğan

Söz Bursa - Cumhurbaşkanı Erdoğan haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Cumhurbaşkanı Erdoğan haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Erdoğan: "Uluslararası toplum, İsrail'in haydutluğuna daha fazla sessiz kalamaz" Haber

Erdoğan: "Uluslararası toplum, İsrail'in haydutluğuna daha fazla sessiz kalamaz"

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Kabine Toplantısı sonrası Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde Millete Sesleniş konuşmasını gerçekleştirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Kabine toplantısında ekonomiden güvenliğe, dış politikadan ticarete pek çok konuyu istişare ettiklerini belirterek, ”Kabine toplantımıza katkı veren tüm bakanlarımıza ve bürokratlarımıza teşekkür ediyor, aldığımız kararların ülkemiz için hayırlara vesile olmasını diliyorum. Bölgemizde her gün bir yenisi patlak veren krizlere rağmen Türkiye’nin refahı, huzuru, güvenliği için koşturmaya devam ediyoruz. Yine açılışlar, toplantılar ve ziyaretlerle dolu bir üç haftayı daha geride bıraktık. 13 Eylül tarihinde mensubu ve mezunu olmaktan her zaman iftihar ettiğim Marmara Üniversitesi Recep Tayyip Erdoğan Külliyesi’nin açılışını gerçekleştirdik” dedi. Marmara Denizi'ne hâkim 2,5 hektarlık arazi üzerinde toplam 12 milyar liralık yatırımla hayata geçirilen külliyenin üniversite ve tüm öğrencilere hayırlı olmasını temenni eden Erdoğan, ”Bir buçuk asra yaklaşan tarihinde Türkiye’ye büyük hizmetlerde bulunmuş nice insan yetiştiren Marmara Üniversitemize böyle bir eseri kazandırmak şahsım için ayrı bir bahtiyarlık kaynağıydı. Bugün bir kez daha üzerimde hakkı olan hocalarımı şükranla yad ediyor, vefat edenlere Allah’tan rahmet, hayatta olanlara sağlıklı ömürler niyaz ediyorum. Yine bu vesileyle yeni akademik yılda tüm hocalarımıza ve üniversite öğrencilerimize üstün başarılar diliyorum” diye konuştu. “Ayrılıkçı gündemlerin körüklenmesinin gerisinde hangi niyetlerin olduğu bellidir” Bosna-Hersek Devlet Başkanlığı Konseyi Başkanı Denis Beçiroviç’in Türkiye’ye yaptığı çalışma ziyaretinin oldukça verimli geçtiğini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Ortadoğu’yu kan gölüne çeviren üst aklın, son aylarda Balkanlar'da da toplumsal fay hatlarını kaşıdığını görüyoruz. Ayrılıkçı gündemlerin körüklenmesinin gerisinde hangi niyetlerin olduğu bellidir. Türkiye olarak biz Balkanlar'da, özellikle de Bosna-Hersek’te barıştan, huzurdan ve istikrarın korunmasından yanayız. Bu konudaki hassasiyetimizi, Demokratik Eylem Partisi Genel Başkanı Bakir İzetbegoviç’e de geçtiğimiz günlerde İstanbul’da ifade ettim. İnşallah bundan sonra da Bosna-Hersek’in yanında olmayı sürdüreceğiz. Bu sene 'Peygamberimiz ve Şahsiyet İnşası' temasıyla idrak edilen Mevlid-i Nebi Haftası'nda Diyanet camiamızla bir araya geldik. Rabbim, bizlere son nefesimize kadar Rasulullah Efendimizin izinden yürümeyi, onun örnek hayatı ve ahlakıyla şahsiyetimizi şekillendirmeyi nasip eylesin diyorum. Ülkemizde ve dünyanın farklı köşelerinde irşat faaliyetlerinde bulunan, Din-i Mübin’i İslam’ın yayılması ve yaşanması için mücadele eden, 'iman kalesinin muhafızları' olarak gördüğümüz tüm hocalarımıza şükranlarımı sunuyor; kendilerine Mevla’dan muvaffakiyetler diliyorum” dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, son yıllarda bilhassa 15 Temmuz gecesi sergiledikleri yürekli duruş akabinde Diyanet teşkilatına yönelik sinsi bir kampanya yürütüldüğünü belirterek, ”28 Şubat döneminden gayet iyi hatırladığımız faşizan manşetlerin tekrar atılmaya başlanması da bu linç kampanyasının bir parçasıdır. Ellerine geçirdikleri her fırsatta manşetleriyle darbecilere selam çakanlar; bakıyorsunuz bugün de 28 Şubat zihniyetini 'başörtülü, çarşaflı, sakallı, cüppeli' diyerek yeniden hortlatmaya çalışıyor. Yıllarca millete yaşam tarzı dayatanlar, şimdi farklı yaşam tarzlarının hayatın bütün alanlarında görünür olmasından rahatsızlık duyuyor, milletimizin bazı kesimlerini adeta 'öcü' gibi göstermeye kalkıyor. Şunun bilinmesini isterim: Bu devlet, hiçbir ayrım yapmadan tüm kurumlarıyla milletindir. Devletin sahibi; hangi inanca, kökene, siyasi görüşe mensup olursa olsun, 85 milyonun tamamıdır” diye konuştu. İnsanların kılık kıyafetinden dolayı devletin belli kurumlarına giremediği dönemlerin artık sona erdiğinin altını çizen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”İnsanımızın başörtüsünden, saçından, sakalından, çarşafından dolayı ikinci sınıf vatandaş muamelesi gördüğü günler, artık mazide kalmıştır. İnsanımızın takunyalı, tarikatçı, cemaatçi, inançlı-inançsız diye ayrımcılığa uğradığı günler, artık geride kalmıştır. Sırf başındaki örtüsünden dolayı annelerin çocuklarını lojmanlarda ziyaret edemediği, yemin törenine dahi katılamadığı o kötü günler, artık tamamen geride kalmıştır. Biz kez daha açıkça ifade ediyorum. Bu makamlarda olduğumuz müddetçe Allah’ın izniyle hiç kimse o kara günleri bir daha geri getiremeyecektir. Bedel ödeyerek milletimize kazandırdığımız hak ve hürriyetlerin vesayet heveslileri tarafından gasp edilmesine kesinlikle izin vermeyeceğiz. Demokrasiyi hazmetmekte sorunu onlarla da mücadelemizi hukuk zemininde sonuna kadar devam ettireceğiz” açıklamasını yaptı. “23 yıldır 'güven veren ve erişilebilir adalet' hedefimizden asla kopmadık” Adalet hizmetlerinde Türkiye’yi hak ettiği yere getirmek için yoğun gayret sarf ettiklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”23 yıldır 'güven veren ve erişilebilir adalet' hedefimizden asla kopmadık. 2002 yılında 9 bin civarında olan hakim-savcı sayımız, 15 Temmuz’da yaşadığımız ihanete rağmen yaklaşık üç kat artışla bugün 25 bini geçti. Nicelikle beraber niteliğin de artırılmasına öncelik veriyoruz. İlk kez bu sene uygulamaya geçirdiğimiz 'yardımcılık' müessesesiyle hâkim ve savcı adaylarımızın usta-çırak ilişkisi içinde mesleğe daha donanımlı bir şekilde hazırlanmasını amaçlıyoruz. Yeni modelle Akademi’deki eğitimlerine başlayan bin 76 hakim ve savcı yardımcımızı tekrar tebrik ediyor, hepsine başarılar diliyorum. Bağımsız, tarafsız, adil ve etkili bir yargı sisteminin kökleşmesi için bundan sonra da çalışmayı sürdüreceğiz” diye konuştu. İnfaz sistemiyle ilgili zaman zaman medyaya da yansıyan bazı tartışmaları yakından takip ettiklerini belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Vicdanları rahatlatacak, toplumda devlete olan güveni güçlendirecek, özellikle de “cezasızlık” algısının önüne geçecek adımları, Meclisimizle işbirliği içinde mutlaka mutlaka atacağız. 18 Eylül’de başarı ödüllerini takdim ettiğimiz, ülkemizi yurt dışında gururla temsil eden müteahhitlerimizi buradan bir kez daha kutluyorum. Firma sayısı itibarıyla Çin’den sonra ikinci sırada olduğumuz bu sektörde, inşallah gelirlerimizi de hak ettiği seviyelere getireceğiz” şeklinde konuştu. “85 milyonun emniyeti, huzuru, ülkemizin birlik ve beraberliği için fedakârca çalışan güvenlik kuvvetlerimizle gurur duyuyoruz” diyen Erdoğan, ”Jandarma ve Emniyet Teşkilatımızın emrine verdiğimiz 7 bin 204 yeni aracın özellikle asayiş ve trafik hizmetlerinde kendilerine çok ciddi kolaylık sağlayacağına inanıyorum. Her zaman söylüyorum: Bizim polisimiz, jandarmamız, askerimiz vatandaşımıza karşı müşfik; ama suç işleyenlere, suçta kibirlenenlere karşı daima tavizsiz olmalıdır. Vazifesini hakka, hukuka, ahlaka uygun şekilde icra eden tüm güvenlik görevlilerimizin Türkiye Cumhurbaşkanı olarak her zaman yanındayım. Bu vesileyle geçtiğimiz günlerde kalleşçe şehit edilen Polis Memurumuz Şeyda Yılmaz’ın şahsında tüm şehitlerimizi rahmetle yad ediyorum. Yeni araçlarımızın emniyet ve jandarma ekiplerimize tekrar hayırlı-uğurlu olmasını temenni ediyorum” dedi. Liglerin başlamasıyla birlikte Süper Lig futbol kulüplerinin bir kısmını ve Türkiye Futbol Federasyonu yönetimini Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde kabul ettiklerini belirten Erdoğan, ”Bu sene tüm liglerimizde rekabet, centilmenlik ve fair play seviyesi yüksek bir futbol şöleni izlemeyi arzu ediyoruz. Bu konuda tüm futbol kulüplerimizden, tüm yönetici ve sporcularımızdan azami hassasiyet bekliyorum. Dün, 37’nci Erkekler Cumhurbaşkanlığı Kupası’yla açılışını yaptığımız Basketbol Gelişim Merkezimizin de Türk basketboluna ve gençlerimize hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı. Birleşmiş Milletler’in 79’uncu Genel Kuruluna iştirak etmek üzere gittikleri New York’ta 4 gün boyunca oldukça verimli görüşmeler gerçekleştirdiklerini aktaran Erdoğan, ”Düşünce kuruluşlarından Türk-Amerikan toplumu temsilcileriyle, uluslararası yatırımcılardan devlet ve hükümet başkanlarına kadar çok çeşitli kesimlerle bir araya geldik. Bu kapsamda İran, Sırbistan, Ukrayna, Maldivler ve Gine Bişau cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Kuveyt Veliaht Prensi, Arnavutluk, Pakistan, Irak, Lübnan, İtalya, Almanya, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan başbakanları, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri, Uluslararası Ceza Mahkemesi Başsavcısı ile verimli istişarelerimiz oldu” açıklamasını yaptı. 2021 yılında hizmete açılan Birleşmiş Milletlerin tam karşısındaki Türkevi binasının bu yıl da görüşmelere ev sahipliği yaptığını ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Birleşmiş Miletlerle birlikte Türkevi’miz de küresel diplomasinin nabzının attığı merkezlerden biri haline geldi. New York’u her ziyaretimizde görenleri kendine hayran bırakan böyle bir eseri ülkemize kazandırmanın haklı gururunu yaşıyoruz. Ana muhalefet partisinin devrik eski genel başkanının Türkevi’nden niçin bu kadar rahatsız olduğunu da açıkçası anlayamıyoruz. Türkevi binamız, tıpkı şu an çatısı altında olduğumuz Cumhurbaşkanlığı Külliyemiz gibi 85 milyonundur, 85 milyonun iftihar vesilesidir. Kapısı da, milletin evi gibi Türk milletinin her bir ferdine açıktır. Bunda ayıplanacak, eleştirilecek bir durum da göremiyoruz. Türkiye’nin başarılarına sevinmek yerine bundan gocunanları bugün bir kez daha milletimizin vicdanına havale ediyoruz“ açıklamasını yaptı. 24 Eylül Salı günü Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna hitap ettiğini hatırlatan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Hitabımda İsrail’in Gazze halkına uyguladığı soykırım başta olmak üzere bölgemizdeki çatışmalara ve zulümlere özellikle dikkat çektim. Küresel barış ve güvenliğin '5 ayrıcalıklı' ülkenin keyfine bırakılmaması gerektiğini 'Dünya 5’ten büyüktür' şiarımızla tekrar ifade ettim. Yine konuşmamızda Türkiye’nin dış politika vizyonuna dair kapsamlı bir ufuk turu yaptık. Tüm görüşmelerimde yaklaşan kış mevsimi öncesinde insanlık olarak Filistin halkına yönelik yardımlarımızı artırmamız gerektiğini dile getirdim. Gerek Genel Kurul salonunda, gerekse daha sonraki görüşmelerimizde aldığımız tepkiler son derece olumluydu. Verdiğimiz mesajlarla bir kez daha insanlığın ortak vicdanına tercüman olduğumuzu gördük. Türkiye bugün özgürlük için, adalet için, hak ve hakkaniyet için mücadele eden tüm mazlumların küresel platformdaki sesi haline gelmiştir. Bundan ülkemiz ve milletimiz adına onur duyuyoruz” dedi. New York ziyaretleri sırasında İsrail'in Lübnan’a yönelik saldırılarını daha da artırdığını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Son iki haftada İsrail’in saldırılarında aralarında çok sayıda çocuğun da olduğu bini aşkın Lübnanlı hayatını kaybetti. İsrail saldırılarında vefat eden tüm kardeşlerimize Allah’tan rahmet diliyor, Lübnan halkına tekrar taziyelerimi iletiyorum. Lübnan Başbakanı Mikati’yle görüşmemizde Türkiye’nin güçlü desteğinin yanlarında olduğunu çok net biçimde söyledim. İlk etapta acil ilaç ve tıbbi malzeme yardımımızı bölgeye süratle gönderdik. 30 ton insani yardım malzemesi çarşamba günü Beyrut’a ulaştı. Güvenlik şartları elverdiği ölçüde yardımlarımızı devam ettireceğiz. Tabii İsrail’in sivil-asker ayrımı gözetmeden sürdürdüğü saldırılara bağlı olarak, Lübnanlı kardeşlerimizin ihtiyaçları da katlanarak artıyor. Şimdiden yüzbinlerce sivil yerlerinden edildi. Milletimizin yüz akı olan sivil toplum kuruluşlarımız, zor koşullara rağmen sahadalar; insani yardım noktasında ellerinden geleni yapıyorlar. Biz de İsrail’in saldırılarını durdurması için diplomatik temaslarımıza hız verdik. Dışişleri Bakanımız, MİT Başkanımız ve diğer yetkililerimiz bu noktada muhataplarıyla yoğun temas halinde” diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, uluslararası toplumun İsrail’in tüm bölgeyi ateşe atan bu haydutluğuna daha fazla sessiz kalamayacağını belirterek, ”Şayet Güvenlik Konseyi gerekli iradeyi göstermezse, Genel Kurul’un 1950 tarihli Barış İçin Birlik kararında olduğu gibi kuvvet kullanma tavsiyesinde bulunma yetkisi süratle devreye alınmalıdır” dedi. Bu süreçte aslolanın İslam dünyasının tavrı olduğunu vurgulayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Gazze, Batı Şeria ve Lübnan’da yaşanan zulme en büyük tepkiyi İslam ülkeleri vermelidir. Müslümanlar olarak zulmü engelleme ve mazluma el uzatma noktasında, bizim tüm dünyaya liderlik yapmamız gerekiyor. Kardeşlerimize önce biz sahip çıkmazsak, başkalarının destek olmasını zaten bekleyemeyiz. Ancak bu konuda ilk günden beri maalesef ciddi bir zafiyet yaşanıyor. İsrail hükümetini Hamas’ın kabul ettiğini açıkladığı ateşkese zorlayacak ekonomik, ticari ve diplomatik adımlar atılmıyor. Bu atalet karşısında üzüntü duyduğumuzu özellikle söylemek isterim. Oysa bugün Merhum Cahit Zarifoğlu’nun o veciz ifadesiyle “Filistin her mümin kulun önündeki bir sınav kağıdıdır. Bugün Filistin ve Lübnan’a sahip çıkmak, insanlığa sahip çıkmak; barışa, farklı inançların bir arada yaşama kültürüne sahip çıkmak demektir” dedi. Bugün İsrail’in katliam politikalarıyla nesiller boyu devam edecek husumet tohumları serpmekte olduğunu, ona destek verenlerin de bu suça ortak olduğunu kaydeden Erdoğan şunları söyledi: “İsrail, dozunu artırdığı devlet terörüyle sadece uluslararası hukuka olan inancı değil, kendisine destek veren ülkelerin itibarını da yok etmektedir. Gözünü kan ve nefret bürümüş bir avuç radikal siyonist, bölgemizi ve tüm dünyayı ateşe atmaktadır. Açık söylüyorum, biz bu zulme, bu barbarlığa asla rıza göstermeyiz. Siyonist lobinin şahsımızı hedef alan hadsizliklerine de boyun eğmeyiz. Ne pahasına olursa olsun bugüne kadar hakkı haykırmaktan çekinmedik, hiçbir zaman da çekinmeyeceğiz. İslam alemini ve dünyanın vicdan sahibi tüm ülkelerini bu modern barbarlığa karşı birleşmeye davet ediyorum. İsrail’e karşı 'insanlık ittifakının' kurulmadığı her gün, bilinmelidir ki tehlike daha da büyüyecektir. İsrail’in uyguladığı mezalimin yol açtığı sorunlar, eninde sonunda herkesin kapısını çalacak. Tıpkı DEAŞ gibi, tıpkı YPG saflarında kan döken yabancı teröristler gibi İsrail’in saldırılarının etkileri katliamı tribünden seyredenlere de ulaşacak. Türkiye olarak insanlığın aynı yanlışa tekrar düşmesini istemiyoruz. Müslüman, Musevi, Hristiyan demeden bölgemizdeki herkesin huzuru için uluslararası toplumu ve İslam alemini harekete geçmeye çağırıyoruz” ifadelerini kullandı. Kabine Toplantısı'nda İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır ve Ticaret Bakanı Ömer Bolat’ın sunumlarını dinlediklerini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Göç yönetimiyle ilgili yürütülen çalışmaları kapsamlı bir şekilde ele aldık. Düzensiz göçü kaynağında engellemeye dönük çabalarımız sürüyor. Ülkemizdeki sığınmacıların güvenli, onurlu ve gönüllü geri dönüşlerine dair eylem planımızı, tüm paydaşlarla istişare içinde oluşturuyoruz. Her zaman söylediğimiz gibi; bu ülkeye bir daha Boraltan Köprüsü utancını yaşatmadan, kardeşlik hukukumuza halel getirmeden, ülkemizin ticari ve ekonomik çıkarlarına zarar vermeden bu hassas süreci çok boyutlu bir şekilde yönetiyoruz. Yeni düzensiz göç akınlarına karşı tedbirlerimizi de sınır ötesinde alıyoruz. 12’nci Kalkınma Planımızla uyumlu olarak hazırlanan Bölgesel Gelişme Ulusal Stratejimizi yakında kamuoyumuzla paylaşacağız. Güneydoğu Anadolu, Doğu Anadolu, Doğu Karadeniz ve Konya Ovası'na özel olarak odaklanacağız. Bu bölgelerimizde sulama yatırımlarını tamamlamayı, akıllı tarım uygulamalarına hızla geçmeyi, kırsal ekonomileri çeşitlendirmeyi ve turizm gelirlerini artırmayı hedefliyoruz” açıklamasını yaptı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, ”Özel sektörümüz için 'Yerel Kalkınma Hamlesi' teşvik programını da önümüzdeki haftalarda ilan edeceğiz. Bugün ayrıca ülkemizin ticari hayatını zehirleyen fırsatçılık sorununa karşı aldığımız tedbirleri masaya yatırdık. Vatandaşın rızkına göz dikenlere göz açtırmamakta kararlıyız. Fahiş fiyat artışı yapanlar ile etiket oyunlarıyla milletimizi kandırmaya çalışanlara karşı denetimlerimizi daha da sıkılaştıracağız. Pek çok sektörde tamahkarlıktan kaynaklı fiyat köpüğünün yavaş yavaş ortadan kalktığını görüyoruz. Önümüzdeki dönemde bu daha da hızlanacaktır” değerlendirmesini yaptı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İstanbul tarih, sanat ve sporun başkenti olacak” Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: “İstanbul tarih, sanat ve sporun başkenti olacak”

Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gelişmiş birçok ülke spor şehirlerine stratejik yatırımlar olarak bakmıştır. Spor yatırımlarının o şehirleri nasıl küresel marka haline getirdiğini görüyoruz. İstanbul da bu şehirler arasında yerini alacaktır inşallah. Şu an içinde bulunduğumuz muazzam eserle İstanbul hem tarih, hem kültür sanat hem de sporun başkenti olacak" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Zeytinburnu’nda hizmete açılan Basketbol Gelişim Merkezi'nin açılış törenine katıldı. Törende konuşan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Şu an içinde bulunduğumuz muazzam eserle İstanbul hem tarih, hem kültür sanat hem de sporun başkenti olacak" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Değerli genç kardeşlerim sizleri en kalbi duygularımla, muhabbetle selamlıyorum. Coşkunuz, sevdanız, heyecanınız için her birinize teşekkür ediyorum. Bugün sizlerle muhteşem bir spor tesisinin açılış vesilesi için bir aradayız. İstanbul’un tarihi ve kültürel zenginliğini sporla birleştirecek olan bir eseri daha şehrimize kazandırmanın gururunu yaşıyoruz. Zeytinburnu’nda yükselen Basketbol Gelişim Merkezi sadece bir spor kompleksi değildir. Burası aynı zamanda İstanbul'un dünya spor sahnesinde hak ettiği yere ulaşması için atılan en güçlü adımlardan biridir. Her açıdan göğsümüzü kabartan bu güzel tesisin gençlerimize, basketbol tutkunlarına ve aziz milletimize hayırlı olmasını diliyorum” ifadelerini kullandı. "İSTANBUL’UMUZ SPORUN BAŞKENTLERİNDEN BİRİ OLACAKTIR" Dünya genelinde öne çıkan şehirlerin kültür ve tarihle birlikte spor ile de adlarını duyurduklarını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Gelişmiş birçok ülke spor merkezlerine, şehirlerinin prestiji ve geleceği için stratejik yatırımlar olarak bakmıştır. Barcelona’dan Tokyo’ya, Los Angeles’tan Londra’ya spor yatırımlarının o şehirleri nasıl küresel bir marka haline getirdiğini hepimiz görüyoruz. İnşallah bugünden sonra İstanbul da bu şehirler arasında yerini alacaktır. Şu an içinde bulunduğumuz muazzam eserle İstanbul'umuz hem kültür sanatın hem de sporun başkentlerinden biri olacaktır. Bu modern merkezin de hizmete girmesiyle Türk basketbolu hedeflerine adeta koşar adım gidecektir. Burada kazanılacak zaferlerin uluslararası platformlarda İstanbul’u ve Türkiye'yi bir spor merkezi olarak tanıtacağına inanıyorum” açıklamasında bulundu. Abdi İpekçi Spor Salonu’nun Türk basketbol tarihinde silinmez izler bıraktığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Abdi İpekçi Spor Salonu, ev sahipliği yaptığı nice unutulmaz müsabaka ile Türk basketbol tarihinde silinmez izler bıraktı. Ancak salonun başta depreme dayanıklılık olmak üzere ciddi riskleri vardı. Ayrıca eski salon iyice yıpranmış, yorulmuş ve beklentileri karşılayamaz hale gelmişti. Bunun üzerine süratle harekete geçtik. Türkiye’ye ve Türk basketboluna yakışır tesis inşa edelim istedik. 2021 yılının sonunda stadyumun ihalesini yaparak çalışmaları başlattık. Düzenli basketbol oynayan sporsever olarak projenin her aşamasını takip ettim. Yaklaşık 3 senelik yoğun çabaların neticesinde hamdolsun bugün de projeyi gençlerimizin ve basketbol severlerin hizmetine sunuyoruz. Şunu öncelikle ifade etmek isterim, sadece bir spor kompleksi değil, aynı zamanda Türk basketboluna yetenek kazandırma merkezi inşa ettik. Burada sporcularımız oynadıkları maçlarla tarih yazacak, destanlar yazacak, milletçe göğsümüzü kabartan başarılara imza atacaklar” şeklinde konuştu. Basketbol Gelişim Merkezi'nin hem erkek kadın milli takımlarının yanı sıra altyapı takımlarının da yeni evi olacağını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Merkezimiz 10 bin kişilik ana salonu, bin kişilik antrenman ve maç salonu, 3 adet 500 kişilik altyapı salonları ile gerçekten göz dolduruyor. Ayrıca merkezimizde 417 adet otomobil, 25 adet otobüs kapasiteli otopark alanı bulunuyor. Sporculara özel tasarlanan otel, kamp merkezleri ve fitness salonu ile bu tesis bir spor merkezinin çok ötesinde imkanlara sahip. Türkiye Basketbol Federasyonumuz da inşallah burada hizmet verecektir. 8 derslikli, toplam 200 öğrenci kapasiteli basketbol lisesidir. Genç yeteneklerimizi bu lisemizde kapsamlı bir eğitime tabi tutacağız. Böylece gerçek bir basketbol yıldızı olarak yetişmelerini sağlayacağız. Aynı şekilde basketbol kütüphanesi, basketbol müzesiyle gençlerimizin ufkunu genişleteceğiz. Merkezin inşasında sıfır atık vizyonuna ve çevre dostu olmasına da özen gösterdik. 15 bin metrekaresi peyzaj alanı olmak üzere toplam 150 bin metrekare büyüklüğe sahip Basketbol Gelişim Merkezi her bakımdan İstanbul’umuza yakışan, İstanbul’un marka değerini arttıran bir eser oldu. Tam anlamıyla bir vizyon projesi olan bu muhteşem spor tesisin Türk basketboluna hayırlı, uğurlu olmasını temenni ediyorum. İnşasında emeği geçenleri başta Basketbol Federasyon Başkanı ve ekibini, tüm alın teri olanları canı gönülden tebrik ediyorum. Bu önemli spor kompleksini ülkemize kazandıran Çevre Bakanlığımıza, Gençlik ve Spor Bakanlığımıza, TOKİ Başkanlığımıza, Türkiye Basketbol Federasyonuna ve yüklenici firmalara şahsım ve milletim adına teşekkür ederim. Gençlerimizden bu imkanı en iyi şekilde değerlendirmelerini bekliyorum. Merkezimizin açılışını 37. Erkekler Cumhurbaşkanlığı Kupası ile yapıyoruz. Birazdan kupa maçına çıkacak Fenerbahçe Beko ile Anadolu Efes takımlarımıza şimdiden başarılar diliyorum. Her iki takımızın taraftarlarına ve basketbol tutkunlarına şimdiden keyifli seyirler diliyorum” ifadelerini kullandı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan 'erken seçim' tartışmalarına noktayı koydu Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan 'erken seçim' tartışmalarına noktayı koydu

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, "Biz iktidar ve ittifak olarak tüm planlarımızı 2028’e göre yapıyoruz. Milletin 14-28 Mayıs seçimlerinde verdiği yetkiyi sonuna kadar en verimli şekilde kullanmanın çabasındayız. Muhalefetin kendi iç çekişmelerini perdeleme amacıyla gündeme getirdiği seçim tartışmalarını havanda su dövmek olarak görüyoruz" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, İstanbul Dolmabahçe Ofisi’nde “Yatırım Danışma Konseyi 10. Toplantısı”na katıldı. Toplantıda küresel şirketlerin yöneticilerine hitap eden Erdoğan, “Türkiye Yatırım Danışma Konseyi’ni uluslararası iş dünyasının görüş ve önerilerini almak amacıyla 2004 yılında oluşturduk. Konseyde iletilen birçok teklif ve tavsiyeyi ülkemizin yatırım ortamını iyileştirirken daima göz önünde bulundurduk. Doğrudan yabancı yatırımlar kanunundan sermaye piyasaları düzenlemelerine, bankacılık ve finans sisteminin etkinleştirilmesinden yatırım teşviklerine, fikri mülkiyetten gümrük ve rekabet düzenlemelerine uzanan geniş bir yelpazede devrim niteliğinde adımlar attık. Tüm bunlar sayesinde ülkemiz bugün uluslararası doğrudan yatırımların yöneldiği öncü destinasyonlardan biri haline geldi. Bundan sonra da ortak akılla sorunlarımıza çözüm bulacak, yeni reform paketlerini devreye alacağız. Türkiye Yüzyılı'nı aynı zamanda yatırım yüzyılı yapmaya kararlıyız” ifadelerini kullandı. “YAKIN DÖNEMDE YAŞANAN BİRÇOK GELİŞME TÜRKİYE‘NİN KÜRESEL EKONOMİDEKİ ROLÜNÜ DAHA DA ÖNE ÇIKARMIŞTIR” Covid 19 sonrasında küresel tedarik zincirlerinde yaşanan kırılmalar ve jeopolitik gerilimlerin uluslararası ticareti yeniden şekillendirdiğini vurgulayan Erdoğan, “Türkiye sahip olduğu üretim kabiliyetleri, güçlü altyapısı, nitelikli insan kaynağı, gelişmiş pazarlara yakın konumu ve küresel entegrasyonu ile bu dönüşüm sürecine en hızlı adapte olan ülkelerin başında geliyor. Yakın dönemde yaşanan birçok gelişme Türkiye‘nin küresel ekonomideki rolünü daha da öne çıkarmıştır. Mesela bu yılbaşında Süveyş kanalında yaşanan kriz, dünya ticaretinin ne kadar kırılgan olduğunu bir kez daha ortaya koymuştur. Türkiye Süveyş kanalındaki tıkanma döneminde alternatif ulaşım rotaları sunarak küresel ticarette güvenilir bir partner olduğunu ispatlamıştır” şeklinde konuştu. “ÜLKEMİZ YENİ DÖNEMDE ULUSLARARASI YATIRIMLARIN TERCİH ETTİĞİ, LİDER EKONOMİLERDEN OLMAYA DEVAM EDECEKTİR” Türkiye’nin küresel tedarik zincirlerindeki konumunun her geçen yıl güçlendiğine dikkat çeken Erdoğan, “2022 yılında 36 milyar dolar ihracatla dünya ticaretinden binde 5 oranında pay alırken, bugün 256 milyar dolar ihracatımızla payımızı yüzde 1’in üzerine çıkardık. Burada sadece bir hacim artışından bahsetmiyoruz. İhraç ettiğimiz ürünlerin teknolojik kompozisyonumuzu da genişlettik. Artık ürün sepetimizin yarıya yakını yüksek ve orta yüksek teknolojili ürünlerden oluşuyor. Son 21 yılda yıllık ortalama yüzde 5.4’lük büyüme kaydederek satın alma gücü paritesine göre 11’inci sıraya yükseldik. Ulaştırma, enerji, eğitim, sağlık ve dijitalleşme alanlarında yaptığımız dev yatırımlarla ülkemizin altyapı eksiklerini tamamladık. Uluslararası doğrudan yatırımlar da bu süreçte bizlere ciddi katkı sundu. 2003’ten önceki 30 yılda sadece 15 milyar dolar yatırım alan Türkiye, son 20 yılda toplamda 268 milyar dolardık doğrudan yatırım çekti. 2002 yılında ülkemizde yalnızca 5 bin 600 uluslararası sermayeli şirket faaliyet gösteriyordu. Bugün ise 83 binden fazla çok uluslu şirkete ev sahipliği yapıyoruz. Türkiye artık bu şirketlerinin üretim faaliyetlerinin, araştırma geliştirme merkezleri, tasarım ekipleri, lojistik üsleri ve bölgesel yönetim merkezleri ile desteklendiği bir ekonomik merkeze dönüştü. Burada karşılıklı bir kazan kazan durumu söz konusu. Son 15 yılda Türkiye’de gerçekleştirilen ihracatın yaklaşık yüzde 31’inin uluslararası sermayeli şirketler yaptı. Özel sektör istihdamında uluslararası yatırımcıların payı yüzde 8.8’e çıktı. Türkiye’nin imalat sanayi yatırımlarındaki liderliği de dikkat çekicidir. Ülkemiz yeni dönemde de uluslararası yatırımların tercih ettiği, büyüyüp geliştiği lider ekonomilerden olmaya devam edecektir” diye konuştu. “CARİ AÇIĞIMIZIN DÜŞTÜĞÜ, REZERVLERİN ARTTIĞI, RİSK GÖSTERGELERİNİN İYİLEŞTİĞİ, ENFLASYONUN KONTROL ALTINA ALINDIĞI BİR DÖNEME GİRMİŞ BULUNUYORUZ” Türkiye’nin 12’nci kalkınma planı, orta vadeli program ve uluslararası doğrudan yatırım stratejisi gibi belgelerle ekonomideki yol haritasını belirlediğini vurgulayan Erdoğan, “Orta vadeli programın temel hedeflerinden biri yıllık ortalama yüzde 5’in üzerinde ekonomik büyümedir. Enflasyonunun tek haneli rakamlara düşürülmesi, cari açığın azaltılması, ihracatın yıllık ortalama yüzde 7 oranında arttırılması da programın öne çıkan başlıkları arasındadır. Dijital dönüşüm, yeşil ekonomi ve enerji verimliliği konularına özellikle ağırlık veriyor, bu alandaki yatırımları hızlandırmayı planlıyoruz. 6 Şubat depremlerinin maliyemize getirdiği 104 milyar dolarlık ilave yüke rağmen, program döneminde mali disiplinden taviz vermiyoruz. Son dönemde açıklanan büyüme, istihdam, dış ticaret ve enflasyon verileri, programın çalıştığını ortaya koyuyor. Cari açığımızın düştüğü, rezervlerin arttığı, risk göstergelerinin iyileştiği, enflasyonun kontrol altına alındığı bir döneme girmiş bulunuyoruz. Mikro ekonomide elde ettiğimiz bu olumlu gidişatı yatırım ortamının iyileştirilmesi çalışmaları ile destekliyoruz. Yatırım Ortamını İyileştirme Koordinasyon Kurulu, 2024 yılı eylem planında birçok çalışmayı hali hazırda tamamladık. Kişisel verilerin korunması, yenilenebilir enerji, girişim sermayesi, yatırım taahhütlü avans kredisi gibi önemli konularda ilerlemeler kaydedildi. Yatırımcılarımız için önem arz eden birçok konuda çalışmalarımız devam ediyor. İklim yasası, girişimcilik ekosistemi, araştırma geliştirme faaliyetleri, dijitalleşme ve yatırım teşvikleri gibi konulara odaklanan bu çalışmaları da yıl bitmeden tamamlayıp yatırımcıların önünü daha da açmayı hedefliyoruz. Bir diğer önemli belgemiz uluslararası doğrudan yatırım stratejimizdir. 29 Temmuz’da kamuoyu ile paylaştığımız bu strateji, nitelikli yatırımları ülkemize kazandıracak bir yol haritası olarak tasarladık. Strateji ile yüksek katma değerli sürdürülebilir dijital dönüşümü destekleyen, yüksek teknolojiye dayalı ve kaliteli istihdam sağlayan yatırımları ülkemize daha fazla çekmek istiyoruz. Böylece ülkemizin küresel sermaye pastasında aldığı payı 2028 yılı itibariyle yüzde 1.5’a çıkaracağız” açıklamalarında bulundu. Yeni yasama yılıyla birlikte mecliste yatırımların önünü açmak için atılacak adımları anlatan Erdoğan, “Meclisimizin açılmasıyla iklim kanunu gündeme gelecek. Kanunla sanayimizde yeşil dönüşüm sürecini hızlandıracağız. Emisyon ticaret sistemi kurulmasına yönelik çalışmalar da devam ediyor. Karbon ayak izini azaltıcı her türlü yeniliği teşvik ederek sanayimizin dönüşümünü destekleyecek ve rekabet gücümüzü arttıracağız. Gerek yüksek teknoloji yatırım programımız, gerekse yatırım taahhütlü avans kredisi mekanizmamız sizleri kullanımına açıktır. 30 milyar dolar bütçeyle destekleyen bu programla 8 öncelikli alandaki 30’dan fazla yatırım başlığında önemli imkanlar sunacağız. Yarı iletkenlerden mobiliteye, yeşil enerjiden ileri imalata, haberleşme ve uzaydan değer zinciri yatırımlarına kadar bir çok sektör programdan faydalanacaktır” ifadelerine yer verdi. Konuşmasında “siyasi istikrar” vurgusu yapan Erdoğan, “Biz iktidar ve ittifak olarak tüm planlarımızı 2028’e göre yapıyoruz. Milletin 14-28 Mayıs seçimlerinde verdiği yetkiyi sonuna kadar en verimli şekilde kullanmanın çabasındayız. Muhalefetin kendi iç çekişmelerini perdeleme amacıyla gündeme getirdiği seçim tartışmalarını havanda su dövmek olarak görüyoruz. Türkiye’nin önünde her biri altın kıymetinde seçimsiz 3.5 yıl vardır. Ekonomide, savunmada, diplomaside, demokraside ve diğer alanlardaki hedeflerimize ancak bu 3.5 yılın hakkını vererek ulaşabiliriz. Bunun dışındaki her gündem lafügüzaftır, sahtedir, sanaldır. Sadece ve sadece ülkenin enerjisini tüketmeye dönük fuzuli hamlelerdir. Sizin de gelecek planlarınızı buna göre yapmanızda fayda olduğuna inanıyorum. Türkiye siyasi istikrarı, nitelikli insan kaynağı, küresel değer zincirlerindeki yükselen konumu, coğrafi avantajları ve güçlü ekonomik altyapısıyla uluslararası doğrudan yatırımları merkezi olmaya devam edecektir. Şunu lütfen unutmayın. Cumhurbaşkanlığı yatırım ofisimiz 7 gün 24 saat sizlerin hizmetindedir. İlgili bakanlıklarımız da sizlere gereken desteği vermeye daima hazırdır. Türk ekonomisine güvenen herkesin yanında olduğumuzu ve olacağımızı bilmenizi isterim” dedi.

Erdoğan'dan F-35 sözleri: ABD bize hayal kırıklığı yaşattı Haber

Erdoğan'dan F-35 sözleri: ABD bize hayal kırıklığı yaşattı

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu'na katılmak üzere geldiği Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) bulunan Türkevi'nde gazetecilere açıklamalarda bulundu ve soruları cevapladı. Erdoğan, Birleşmiş Milletler 79. Genel Kurulu'na katılmak üzere bulundukları New York ziyaretini tamamlamak üzere olduklarını, öğleden sonra gerçekleştirecekleri ikili kabullerle ziyaretlerini başarıyla hitama erdirmiş olacaklarını belirtti. Erdoğan, geçen cumartesi gününden bu yana oldukça yoğun bir programları olduğunu, Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna hitabın yanında birçok temas gerçekleştirdiklerini, muhtelif etkinliklere iştirak ettiklerini ifade etti. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu görüşmeleri öncesinde 22 Eylül günü düşünce kuruluşu temsilcileriyle bir araya geldiklerini hatırlatan Erdoğan, “Aynı günün akşamında Türk-Amerikan Ulusal Yönlendirme Komitesi'nin (TASC) geleneksel akşam yemeğine iştirak ettik. Türk-Amerikan toplumunun ülkemizin çıkarlarını savunma noktasında yürüttüğü faaliyetleri takdirle takip ediyoruz. TAİK'in düzenlediği 15. Türkiye Yatırım Konferansı'nda Amerikan iş çevreleriyle istişarelerde bulunduk. Amerikalı girişimcilere ülkemizin sunduğu yatırım fırsatlarını anlattım. Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemine dair yol haritasını kendileriyle paylaştık. Amerika son iki senedir en fazla ihracat yaptığımız ikinci, en fazla ithalat yaptığımız beşinci ülke oldu. İkili ticaret hacmimiz geçtiğimiz yıl 30 milyar doları aştı. Toplam 100 milyar dolarlık ticaret hedefimize iyi bir planlamayla ulaşabileceğimize inanıyoruz” diye konuştu. Bu yılki Genel Kurul görüşmelerinin ‘hiç kimseyi geride bırakmamak' temasıyla yapıldığını aktaran Erdoğan, “Dün gerçekleştirilen açılış oturumunda Birleşmiş Milletler Genel Kuruluna hitap ederek, insanlığı güvenli ve müreffeh bir geleceğe kavuşturmak için atılması gereken adımlara değindim. Küresel barış ve güvenliğin korunması açısından önem taşıyan temel meselelere dair görüşlerimizi paylaştım. Gazze özelinde mevcut uluslararası sistemin ve kurumların asli görevlerini yerine getirme noktasında sınıfta kaldıklarını bir kez daha açıkça ifade ettim. İnsanlığın mazlumların sesine kulak veren çok daha adil bir dünyada yaşaması mümkün" dedi. New York'ta bulundukları sürede ayrıca çok sayıda ikili görüşme de gerçekleştirdiklerini bildiren Erdoğan, “Bu çerçevede İran, Sırbistan ve Ukrayna, Maldivler cumhurbaşkanları, Sudan Egemenlik Konseyi Başkanı, Kuveyt Veliaht Prensi, Arnavutluk, Pakistan, Irak, Lübnan, Almanya, Hollanda, Yunanistan ve Ermenistan başbakanları, Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri ile bir araya geldik. Görüşmelerimizde ikili iş birliği konularımız ile bölgemizdeki krizleri detaylıca ele aldık. Gazze'de kötüleşen insani krizin üzerinde özellikle durdum. Yaklaşan kış mevsimi öncesinde Filistin'e yönelik yardımları mutlaka artırmamız gerektiğini, bunun için iş birliği içinde çalışmamız, İsrail üzerindeki baskıyı yoğunlaştırmamız gerektiğini tüm görüşmelerimde muhataplarıma ifade ettim” ifadelerini kullandı. İsrail'in aylardır uyardıkları şekilde Gazze'deki ateşi tüm bölgeye yaymak için her yola başvurduğuna dikkat çeken Erdoğan, “Lübnan'a yönelik saldırılar bunun en son örneği oldu. Son bir haftada 600'ün üzerinde Lübnanlı katledildi. Dünya sessiz kaldıkça ve Batılı ülkeler İsrail yönetimine silah desteği verdikçe bu katliamlar maalesef devam edecek. Görüşmelerimizde bu tehlikeye dikkat çektik. Son derece yoğun ve verimli bir diplomasi trafiğiyle 79. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu'nu değerlendirmeye çalıştık. Yaptığımız görüşme ve temasların başta ülkemiz ve milletimiz olmak üzere, tüm insanlık için hayırlara vesile olmasını diliyorum” diye konuştu. “FİLİSTİN'DE SOYKIRIM YAPMIŞ BİR SUÇLUNUN BİRLEŞMİŞ MİLLETLER ÇATISI ALTINDA YER ALABİLMESİ GERÇEKTEN BİR UTANÇ VESİLESİDİR” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “7 Ekim'in yıl dönümüne çok az bir zaman kalmışken, Filistin'de 41 bin insanın ölümü ortadayken, Birleşmiş Milletler nezdinde İsrail'i engelleyecek somut bir adımın atılamamış olmasını, liderler düzeyinde ortak bir itirazın yükselmemesini nasıl değerlendiriyorsunuz? İsrail Uluslararası Adalet Divanı'nda yargılanırken Netanyahu buraya geliyor. Genel Kurula katılması, konuşma yapması bekleniyor. Bu çelişkiye yorumunuz ne olur?” sorusuna şu cevabı verdi: “Filistin'de soykırım yapmış bir suçlunun Birleşmiş Milletler çatısı altında yer alabilmesi gerçekten bir utanç vesilesidir. Bu, vahşice katledilen bebeklerin, çocukların, annelerin, babaların, Birleşmiş Milletler görevlilerinin, gazetecilerin ve daha nicelerinin hatıralarına ihanettir. Dün, bizim Birleşmiş Milletler Genel Kurulu konuşmamızın akabinde İsrail delegasyonunun tavırlarına dikkat ettiyseniz çok garip bir tavır içindeydiler. Çünkü kendilerini savunacak halleri yok. Duruşları zaten bunu gösteriyor. Bu nedenle biz herkesi tarihin doğru tarafında durmaya çağırdık ve çağırıyoruz. Mazlumla zalimi, katille maktulü ayıramayan ve her birine hak ettiği muameleyi yapamayan bir düzen çürümeye yüz tutmuş demektir. Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ya o katile hak ettiği gibi davranır ya da bu utanç verici durum Birleşmiş Milletler tarihine bir kara leke olarak geçer. Maalesef olacak olan da budur. İsrail, Birleşmiş Milletler kararlarına zerre saygısı olmayan, Birleşmiş Milletler'in ilkelerini defalarca çiğnemiş bir devlettir. Böyle bir devlete gereken dersi yazılı ve görsel materyallerle vermek, inanıyorum ki en önemli görevdir.” “Birleşmiş Milletler, savaşları önleme misyonunu yerine getiremeyen, kimseye söz dinletemeyen, kendi görevlilerini dahi koruyamayan ve onları öldüren İsrail'den hesap soramayan bir pozisyondadır” “Birleşmiş Milletler 79 yıllık tarihinde ilk defa kendi geleceğini masaya yatırıyor. Bu, bir anlamda Birleşmiş Milletler'in dünya düzeninde bir karşılığının olmadığının artık resmen kabul edildiği anlamına geliyor. Siz ise 2005 yılındaki ilk hitabınızda, Birleşmiş Milletler'in reform yapması, yapısını değiştirmesi gerektiğini vurgulamıştınız. Aradan geçen 20 yılda Birleşmiş Milletler'in dünyanın adaletini ve barışını tesis edemediği bir kez daha ortaya çıkmış oldu. Gelinen bu noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz? Fransa Cumhurbaşkanı Emmanuel Macron da benzer bir eleştiride buluşmuştu geçtiğimiz günlerde. Gelecek tartışılıyor. Gelecek çoktan geçmiş olabilir mi?” şeklindeki soru üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan şu yanıtı verdi: “Birleşmiş Milletler, savaşları önleme misyonunu yerine getiremeyen, kimseye söz dinletemeyen, kendi görevlilerini dahi koruyamayan ve onları öldüren İsrail'den hesap soramayan bir pozisyondadır. Nitekim dün Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Antonio Gueterres ile yaptığımız görüşmede bana kayıp rakamını verince gerçekten çok şaşırdım. Ciddi sayıda Birleşmiş Milletler görevlisi şu anda İsrail'in katliamlarına kurban gitti. Birleşmiş Milletler, güçlünün haklı olduğu bir düzene bekçilik yapan bir yapıya dönüşmüş ve işlevselliğini yitirmiş durumdadır. Mevcut düzende Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nin dokunulmaz beş üyesi istediğini acımasızca yapabiliyor. Zaten geçici üyelerin herhangi bir fonksiyonu yok. Konseye geçici üye olarak alınan devletler orada idare ediliyorlar. Peki bu daimi üyeler nerelerden? Asya, Avrupa, Amerika. Dini noktada da dünyada Müslüman ülkelerin sayısı belli, ama Müslüman ülkelerden hiçbiri daimi üyeler arasında yer almıyor. Şimdi Afrika daimi üyelik istiyor. Peki Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi'nde Afrikalıya yer var mı, yok. Japonya üyelik istiyor mu, istiyor. Peki yer var mı, yok. Avrupa'dan Almanya istiyor. Almanya'ya da yer yok. Türkiye olarak biz de istiyoruz. Bize de yer yok. Niye? Türkiye olarak biz, Almanya, Japonya burada istediğini alamayan ülkeler konumunda. Biz haklı talebimize devam edeceğiz. Sayın Guterres de yaptığımız görüşmede bize hak verdi ama bu hakkı teslim etmek gibi bir güçleri, bir imkanları da yok." "ER YA DA GEÇ GÜNÜMÜZÜN HİTLERİ NETANYAHU DA BU GERÇEKLE YÜZ YÜZE GELECEK" Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Birleşmiş Milletler hitabınızda da ifade ettiniz, İsrail, Gazze'den sonra Lübnan'a da saldırmaya başladı. Bunu, İsrail'in aslında savaşı bölgeye yaymaya çalıştığına bir delalet olarak değerlendirdiniz. Bir de İran'ın İsrail'e vermek istediği cevap hakkının mahfuz olduğuna dair yaklaşımı var. Bunu da katarak olası bölgesel bir savaş durumunda Türkiye'nin pozisyonu, durduğu yer nasıl olur? Nasıl bir aksiyon alır ya da almaz?” sorusu üzerine şunları kaydetti: “Her şeyden önce burada çok ciddi bir travma yaşanıyor. Bu travmada acıyı çeken maalesef Lübnan halkı. Bugün Lübnan'ın güneyinin tahliyesini izledim. Çok acımasız bir tablo var. Herkes at arabalarında ve çoluk çocuk bölgeyi boşaltıyorlar. Hakikaten canımız yanıyor. Bu kadar acımasız, bu kadar korkunç bir tabloyla bölgemiz karşı karşıya. 6 milyon nüfusu olan Lübnan'dan söz ediyoruz. Bu insanlar nereye, nasıl kaçacaklar? Oralarda nasıl yaşam sürdürecekler? Bunlar aç, açıkta, giyim kuşam yok araçlarında. Battaniyeleri, neleri buldularsa onları, yanlarına alıp bölgeyi terk ediyorlar. Bu Lübnan, rahmetli Refik Hariri'nin döneminde bir başka Lübnan'dı. Çok daha zengindi, güçlüydü. Ama şu anda artık o Lübnan kalmadı. Şimdi Lübnan'ın yeniden kendine gelmesi için onlara imkanlar sağlayacağız, bu durumu yeniden nasıl aslına dönüştüreceğiz onu düşüneceğiz? Temennimiz odur ki Lübnan bir an önce bu travmayı atlatsın. Bugünkü televizyon yayınlarında izlediğim kadarıyla Lübnan'ın durumu çok kötü. Rabbim yar ve yardımcıları olsun. Diğer taraftan İsrail bir rüya görüyor. O rüyasını gerçekleştirmek için bölgemizdeki halkların yaşamlarını kabusa çevirmeyi de göze almış gibi görünüyor. Zamanında Hitler de bir rüya görmüştü ve o da çeşitli milletlere mensup halklara kabus yaşatmıştı. Neticede gördüklerinin bir rüya olduğunu net bir şekilde anladı. Er ya da geç günümüzün Hitleri Netanyahu da bu gerçekle yüz yüze gelecek. Herkesin bir planı var ama biz inanıyoruz ki Allah'ın da bir hesabı var." "BİZ HEM UKRAYNA HEM RUSYA TARAFIYLA GÖRÜŞEBİLİYOR OLMAMIZI BARIŞA GİDEN YOLDA BİR AVANTAJ OLARAK GÖRÜYORUZ" "Ukrayna Devlet Başkanı Zelenskiy'i kabul etmiştiniz. Ukrayna Cumhurbaşkanı'nın daha önce olası bir barış konferansında aralarında Türkiye'nin de olduğu ülkelerle istişareler yapıldığını söylediğini biliyoruz. Ukrayna barış konferansı ile ilgili konu gündeme geldi mi? Eğer böyle bir durum olursa, olası bir barış konferansı Türkiye'de mi yapılacak?” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: "Biz bu konferansın içinde yer almaya hazır olduğumuzu söyledik. Bu konuda yine aynı şekilde gerek Dışişleri Bakanı Hakan Fidan gerek istihbarat teşkilatımız onlarla irtibat halinde olacaklar. Temennimiz odur ki bölgeye bu barışı getirebilme noktasında Türkiye olarak biz bu işin bir yerinde yer alırız. Biz Ukrayna-Rusya savaşında adil bir barışı belki de en çok arzulayan ülkeyiz. Elimizi taşın altına koymaktan çekinmedik ve barış için çabalıyoruz. Bu savaşın diplomasi ve diyalog yoluyla sona ermesi mümkündür. Yeter ki sorunları bu yolla çözebileceğimize hem savaşan taraflar hem diğer aktörler inansın. Şu anda maalesef buna yakın değiliz. Biz hem Ukrayna hem Rusya tarafıyla görüşebiliyor olmamızı barışa giden yolda bir avantaj olarak görüyoruz. Bu zorlu yolu yürüyebilir ve hedefe ulaşabilirsek, insanlığa büyük hizmet etmiş olacağız. Taraflar kışkırtmaları, silahlanma yarışını, insanların değil silahların konuştuğu bir düzeni terk etmeden barış umudu somut bir biçimde doğmayacak. Fakat biz yılmadan o umudu aramayı sürdüreceğiz. Gayretleri artıracak ve daha çok çalışacağız." "TÜRKİYE, NATO İÇERİSİNDE YÜKÜMLÜLÜKLERİNİN DE SORUMLULUKLARININ DA FARKINDA OLAN VE BUNLARI EKSİKSİZ YERİNE GETİREN GÜVENİLİR BİR MÜTTEFİKTİR" "Görevden ayrılan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg veda konuşmasında ‘Güneyde Türkiye olmadan Avrupa Kıtası'nın güvenliği öngörülemez, imkansız' diye bir açıklama yaptı. Bu açıklamayı nasıl değerlendirdiniz? Avrupa Türkiye'nin yeterince kıymetini biliyor mu? Oranın bakışını nasıl değerlendiriyorsunuz?" sorusuna Cumhurbaşkanı Erdoğan şu şekilde cevap verdi: "Ben Sayın Stoltenberg'e hakikaten görevi boyunca Türkiye'yle olan münasebetlerini en ideal şekilde sürdüren bir genel sekreter olarak bakıyorum. NATO Genel Sekreterliği boyunca bunu başarıyla sürdürdü. Türkiye'yle münasebetlerinde de hiçbir zaman olumsuz bir çizgi çizmedi. Sayın Rutte ile bakalım bu durum nasıl devam edecek? Yeni Genel Sekreter Mark Rutte ile de Hollanda Başbakanlığı süresi içerisindeki dostluğumuz iyiydi. İnşallah NATO Genel Sekreterliği'nde de bu dayanışmayı, bu birlikteliği yine devam ettiririz. Kurucu değerlerinden uzaklaşan ve onlara sahip çıkamayan uluslararası kuruluşlar ve ittifaklar yozlaşır. Bu temel arızayı gideremezlerse artık ana görevlerini dahi yapamaz hale gelirler. NATO eğer ‘hepimiz birimiz, birimiz hepimiz için' ilkesini ‘hepimiz bazılarımız için, bazılarımız hepimiz için' gibi bir forma dönüştürme tehlikesi ile yüz yüze gelirse o yozlaşma başlar. Bunun için tedbirler almak ve vakit geçirmeden uygulamak gerekir. Hele konu güvenlik gibi hayati bir husus ise ilkelerden milim sapma olmamalıdır. Türkiye, NATO içerisinde yükümlülüklerinin de sorumluluklarının da farkında olan ve bunları eksiksiz yerine getiren güvenilir bir müttefiktir. Türkiye'nin NATO için ne kadar kıymetli olduğunu Avrupa'nın bildiği ancak zaman zaman bunu göz ardı ettiğini görüyoruz." “TÜRKİYE-ABD ARASINDAKİ İLİŞKİLERİ DE BUNA GÖRE TEKRAR TERAZİYE KOYACAĞIZ, ADIMLARIMIZI DA ONA GÖRE ATACAĞIZ” “Kasım ayında malum Amerika Birleşik Devletleri seçime gidiyor. Türkiye-Amerika arasındaki ilişkilerde malum sorunlar bulunuyor. Özellikle terör örgütüne verdiği destek aralıksız sürüyor. Bu noktada başkanlar değişiyor ama bu müttefikliğe yakışmayacak tavırlar değişmiyor bir şekilde. Seçim sonu beklentiniz nedir? Yani Donald Trump veya Kamala Harris, yeni başkanla beraber nasıl bir değişim oluşabilir. Böyle bir değişim olur mu? Örneğin F-35 programına yeniden dönüş olabilir mi?” sorusu üzerine Erdoğan şu ifadeleri kullandı: “Temennim odur ki gelen gideni aratmasın. Çünkü Amerika'da F-35 konusunu bizler yalnız Sayın Donald Trump döneminde yaşamadık, sonrasında da devam etti. Hepsi de bize bu hayal kırıklığını yaşattı. Cumhuriyetçiler de yaşattı, Demokratlar da. Şimdi yeni süreçte bunun sürüp sürmeyeceğini göreceğiz. 1 milyar 450 milyon dolar alacağımız var. Bu öyle böyle bir rakam değil. Şimdi bu alacağımızı tahsil etme noktasında da adımlarımızı atmaya devam edeceğiz. Bütün bunlarla beraber kasım seçiminin neticesi ne getirecek ne götürecek? Bunu da görmemiz lazım. Bizler bu işin sonucunda temennim odur ki Türkiye-ABD arasındaki ilişkileri de buna göre tekrar teraziye koyacağız. Adımlarımızı da ona göre atacağız. Umarız netice hayırlı olur.” “TÜRKİYE İLE ERMENİSTAN ARASINDAKİ NORMALLEŞME SÜRECİ DE BU BARIŞ SÜRECİNİN OLUMLU NETİCELENMESİ İLE MÜSPET İSTİKAMETTE ETKİLENECEKTİR” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'la bir görüşmeniz oldu. Paşinyan bugüne kadar verdiği mesajlarda hem Türkiye ile hem Azerbaycan ile ilişkileri daha ileri bir seviyeye çıkarma noktasında arzulu olduğunu ifade ediyor. Dünkü görüşmenizde özellikle Zengezur Koridoru'nu dikkate alarak Türkiye-Ermenistan ilişkileri ve Türkiye-Azerbaycan ilişkileriyle daha ileri bir noktaya geçirebilecek kararlar alınabilir mi?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Sayın Paşinyan'ın yaklaşımına baktığımız zaman olumsuz bir havada görünmüyor. Türkiye olarak bizden Ermenistan-Azerbaycan arasındaki barış anlaşmasını, huzur içinde komşular olarak yaşamalarını bir an önce sağlamamızı istiyorlar. Biz de zaten bunun peşindeyiz, bunun gayreti içerisindeyiz. Temennim odur ki Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bu gelişmeleri inşallah peyderpey halledelim, çözelim ve Azerbaycan-Ermenistan arasındaki bu sıkıntıları aşmak suretiyle artık yola revan olalım. Çünkü her iki taraf aslında barıştan yana. Şu anda Azerbaycan böyle bir beklentinin, gayretin içerisinde. Ermenistan'da da bunu gördük. Bizler oluşacak huzur ve barış ikliminin herkes için en iyisi olacağını düşünüyoruz. Ermenistan ile Azerbaycan barışı iki ülke için de yeni fırsatlar ve kazançların kapısını aralayacaktır. Türkiye ile Ermenistan arasındaki normalleşme süreci de bu barış sürecinin olumlu neticelenmesi ile müspet istikamette etkilenecektir.” “Bize ‘BRICS'e ya da başka bir yapıya girmeyin' diyenlere baktığınızda yıllardır parçası olmak için çalıştığımız Avrupa Birliği'nin kapısında bizi yıllarca bekletenlerle aynı kişiler” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Son süreçte Türkiye'nin BRICS gibi Güneydoğu Asya Ülkeleri Birliği gibi farklı alternatif küresel ortaklıklar içine girmek noktasına gayretlerini arttırdığını görüyoruz. Dışişleri Bakanımızın da bu yönde gezileri, açıklamaları oldu. Sizin de önümüzdeki ay BRICS zirvesine katılmanız söz konusu sanıyorum. Bu anlamda yabancı basında bazı eleştiriler okuduk, NATO üyesi olan Türkiye'nin BRICS üyesi olmasına dair eleştiriler okuduk. Bu anlamda BRICS'e üye olmak noktasında olumlu ya da olumsuz gördüğünüz öngörüleriniz nelerdir?” sorusuna şu şekilde cevap verdi: “Her şeyden önce bizim BRICS ve ASEAN'da yer almamız, buralarda görünmemiz, inanıyorum ki bölgelerin aritmetiğini de değiştirecek. Çok daha farklı bir yapının inşasına vesile olacak. Orta Asya, Rusya, Baltık bölgesi ya da Uzak Doğu ile ilişkilerimiz kadar Kıta Avrupası ve Amerika ile de bağlarımızın bulunduğunu bir kenara koyamayız. Aynı şekilde Arap coğrafyası ve Körfez ülkeleriyle köklü bir geçmişimiz bulunurken, Afrika ile de yakın ilişkilerimiz mevcut. Netice itibarıyla bulunduğumuz coğrafya ve binlerce yıllık geçmişimiz bizi böylesine çeşitli bir ortaklık mimarisi oluşturmak için teşvik ediyor. Biz bir NATO ülkesiyiz diye Türk dünyası ve İslam dünyası ile bağlantımızı kopartamayız. BRICS ve ASEAN bizim için özellikle ekonomik iş birliklerimizi geliştirmek için fırsatlar barındıran yapılar. Bu yapıların içinde yer almak NATO'dan vazgeçmek anlamına da gelmiyor. Bu ittifak ve iş birliklerinin özellikle birbirinin alternatifi olduğunu düşünmüyoruz. Bugünün dünyasında bazı uluslararası gerilimler olsa da soğuk savaş dönemi çok geride kaldı. Bize ‘BRICS'e ya da başka bir yapıya girmeyin' diyenlere baktığınızda yıllardır parçası olmak için çalıştığımız Avrupa Birliği'nin kapısında bizi yıllarca bekletenlerle aynı kişiler. Biz bunlara bakarak asla geleceğimizi belirleyemeyiz.” “Bizim anayasanın ilk 4 maddesiyle herhangi bir sorunumuz söz konusu değil, anayasanın satırları arasında dolaşan darbeci zihniyetle bizim problemimiz var” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Yeni anayasanın zorunluluk olduğunu her fırsatta ifade ediyorsunuz. İlk 4 maddenin de Cumhur İttifakı'nın kırmızı çizgisi olduğunu söylediniz. Ancak muhalefetin çeşitli gerekçelerle sürece katılmama gibi bir direnci var. Muhalefetin bu ısrarlı uzlaşma arayışınızda samimi davranacağını düşünüyor musunuz?” sorusuna ise şu şekilde cevap verdi: “Muhalefetin bir defa başta bu ilk 4 madde olmak üzere bu konularda zaten herhangi bir ciddiyeti söz konusu değil. Onlar bunu sadece söylerler. Ama bu noktada iktidar ne söyler ne düşünür, böyle bir düşünceleri yok. Biz Cumhur İttifakı olarak bu konuda durduğumuz yerdeyiz, kararlıyız ve aynı kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Türkiye'yi geleceğe, çağın gereklerine uygun, sivil, kapsayıcı, özgürlükçü yeni bir anayasa ortaya koymadan hazırlayamayız. Hiç de çekinmemeliyiz. Bakın dünya hızla değişiyor. 45-50 yıl öncesinin bakış açısıyla, üstelik darbeciler tarafından kaleme alınmış, yamalı bohçaya dönmüş bir anayasa ile bu değişime ayak uydurmak mümkün değil. Bizim çok diri, yeni bir anayasa ile geleceğe yürümemiz lazım. Konuyu ilk 4 maddeye sıkıştırmadan, ‘Biz nasıl bir anayasa yapmalıyız?' sorusuna odaklanmalıyız. Bizim anayasanın ilk 4 maddesiyle herhangi bir sorunumuz söz konusu değil. Bütün bunlarla beraber anayasanın satırları arasında dolaşan darbeci zihniyetle bizim problemimiz var. Ülkemizin gençlerinin geleceğini inşa edecek, onları dünya ile rekabete hazırlayacak vizyoner bir anayasaya bizim ihtiyacımız var. Biz bunu yapacağız. Zaten Cumhur İttifakı olarak Milliyetçi Hareket Partisi hazırlıklarını yaptı. Biz aynı şekilde hazırlıklarımızı yaptık. Bu hazırlıkları birbiriyle bütünleştirerek yolumuza inşallah devam edeceğiz. Güçlü bir anayasayı inşallah oluşturacağımıza inanıyorum.” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “30 Ağustos'ta yaptığınız konuşmada iç cepheye vurgu yaptınız ve dediniz ki ‘Ekonomik zorluklar, günlük siyasetteki tartışmalar bize kalıcı zarar veremez. Ancak iç cephemizde bir gedik açılırsa bu son derece maliyetli olur ve hepimiz kaybederiz' dediniz. İç cepheyle ilgili milletimize mesajınız ne olacaktır?” sorusu üzerine şu ifadeleri kullandı: “İç cephe bizi biz yapan değerlerdir. Biz aynı şeye sevinme, bunun yanında aynı şeye üzülme, aynı şiirde duygulanma, aynı marşta göğsümüzün kabarabilmesi halini hep birlikte yaşamalıyız. Bütün bunlarla beraber iç cephe hedeflerimiz, bizim kızıl elmamızdır. 30 Ağustos konuşmamda ağırlıklı olarak bunun üzerinde durdum. Bizi o hedeflerden vazgeçirmeye, bizi yılgınlığa düşürmeye, bizi usandırıp umutsuzluk girdabına sürüklemeye çalışanlar, işte o iç cepheyi hedef alıyor. Biz o iç cepheyi çökerttirmeyiz. Orada çok kararlıyız. Bütün bunlarla beraber şunu bir defa demeliyiz. Zorluk mu var, aşarız. Sorun mu var, çözeriz. Sıkıntı mı var, birlikte üstesinden geliriz. Düştük mü, birbirimize tutunur yeniden kalkarız. Renklerimiz, şeklimiz farklı olabilir ama bir araya gelir en eşsiz motifi oluştururuz. İşte iç cephemizi çökertmeyi amaçlayanların odaklandığı yer bu ruh. Bu ruhu paramparça etmeye çalışıyorlar. Bir daha birbirimize tutunmayalım. Kendi kapsüllerimizde herkesten ayrı köşelerde ömür tüketip, yok olalım istiyorlar. Biz bunlara bu fırsatı da kesinlikle vermeyeceğiz. Kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz.” “EKONOMİDE ARTIK ZOR DÖNEMLERİ GERİDE BIRAKIYORUZ” “Türkiye'nin Haziran 2023'ten bu yana uyguladığı ekonomi programı içeride ve dışarıda yakından takip ediliyor. Programın uluslararası alandaki takibinin önemli geri dönüşlerinin başında da elbette bu kredi derecelendirme kuruluşlarının not artışları geliyor. Son olarak geçen açıkladığı not artışının ardından 1 Kasım'da Standart and Poors'dan da bir not artışının gelebileceğine dair mesajlar var. Dolayısıyla ekonomi programının performansı, seyri konusundaki görüşlerinizi merak ediyorum” sorusu üzerine Cumhurbaşkanı Erdoğan şu ifadeleri kullandı: “Ekonomide artık zor dönemleri geride bırakıyoruz. Uyguladığımız programın başarısını artık bizden çok uluslararası kuruluşlar ortaya koyuyor. Bizim şu an odaklandığımız konu, milletimizi zorlayan enflasyon meselesidir. Enflasyonu dizginlemeye başladık ve kalıcı dezenflasyon sürecini başlattık. Enflasyonda anlık değil, ayakları yere sağlam basan bir gerileme görüyoruz ve bu hızlanarak devam edecek. Vatandaşımız enflasyondaki bu gerilemeyi hissetmeye başladı ve önümüzdeki dönemde daha hızlı bir şekilde bunu görecekler. Fırsatçılarla mücadelemizi de kararlı bir şekilde sürdüreceğiz. Onlara göz açtırmayacağız. Hedeflerimizi tutturduk ve yolumuza disiplinli bir şekilde devam ediyoruz. Üstelik bunları çevremizdeki karışıklıklara ve istikrarsızlık kaynaklarına rağmen başardık. Yola da bu şekilde devam ediyoruz.” “Milli Savunma Üniversitesi, gerek Kara Kuvvetleri Komutanlığı, gerekse Milli Savunma Bakanımız, müşterek çalışmalarını sürdürüyorlar ve bu işin içerisindekiler kimlerse bunların hak ettikleri cezayı almasını temin edeceğiz” Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Benim sorum AK Parti'ye ilişkin olacak. Kongre sürecini başlattınız ve çok güçlü bir değişim sinyali veriyorsunuz. Neyi ve neleri değiştirmeyi düşünüyorsunuz? Bir de 15 Temmuz'dan sonra sivil-asker ilişkileri özellikle de silahlı kuvvetlerin demokratik dönüşümü konusunda çok önemli adımlar attınız ama belli ki bir ikinci kademe reform bir ihtiyaçta Ankara'daki son kılıç çatma hadisesinden sonra ortada duruyor gibi. Bu noktada da birtakım tedbirler alacak mısınız?” sorusuna ise şu şekilde cevap verdi: “Biz Türkiye'ye 23 yıldır yeniyi anlatıyor ve yeniyi sunuyoruz. O yeninin içinde bizi biz yapan değerlerimiz en taze biçimde yer alıyor. Hazreti Mevlana'nın dediği gibi pergelimizin bir bacağı işte o değerlerde sabit, diğer bacağımız alemi dolaşıyor. Biz, milletin mesajını en doğru biçimde okuduk, o mesajın gereğini yerine getirmek için değişim diyoruz. Sözünü ettiğimiz değişim bir yeniden doğuş hamlesidir. Yunus'un dediği gibi ‘Her dem yeniden doğarız. Bizden kim usanası?' Biz şimdi bunun gereğini yerine getiriyoruz. Kılıç meselesine gelince bu mesele birkaç kendini bilmezin ne yazık ki ortaya koyduğu bir karmaşaydı. Şu anda gerek Milli Savunma Üniversitesi, gerek Kara Kuvvetleri Komutanlığı, gerekse Milli Savunma Bakanımız, müşterek çalışmalarını sürdürüyorlar ve bu işin içerisindekiler kimlerse bunların hak ettikleri cezayı almasını temin edeceğiz. Burası kendini bilmezlerin at oynattığı bir meydan değil. Biz bu kendini bilmezlerin at oynattığı meydana ülkemizi kesinlikle bırakamayız. Buna göre de adımımızı atacağız. Savunma Bakanımız ve Savunma Üniversitemizin başındaki hocamızla bir araya geldik, görüşmelerimizi yaptık ve inşallah en kısa zamanda bu işi neticeye ulaştıracağız.”

Güney Kıbrıs liderinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a “federasyon” çağrısı Haber

Güney Kıbrıs liderinden Cumhurbaşkanı Erdoğan'a “federasyon” çağrısı

Güney Kıbrıs Rum Yönetimi (GKRY) lideri Nikos Christodoulides, New York'ta düzenlenen 79. BM Genel Kurulu'na hitap etti. Kıbrıs'ta barış görüşmelerine değinen Nikos Christodoulides, “Kıbrıs sorununa uygulanabilir bir çözüm için müzakerelerin tek çerçevede, ilgili BM Güvenlik Konseyi Kararlarında tanımlandığı şekilde ve AB hukuku, değerleri ve ilkeleriyle tamamen uyumlu, siyasi eşitliğe sahip iki bölgeli, iki toplumlu bir federasyon çağrısında bulunan ilgili BM Güvenlik Konseyi Kararları uyarınca yeniden başlatılması için tüm çabayı göstermeye devam etmeye kararlıyım” dedi. Christodoulides, “Bu salonda en son karşınıza çıktığımdan beri barış sürecini yeniden başlatmak için her türlü çabayı gösterdik. Barış yolundan başka bir alternatif yok. Kararlıyım ve bugün müzakere masasına oturmaya hazırım. Yarın değil, bugün. Kıbrıs'ın geleceği, çocuklarımızın yeniden birleşmiş, müreffeh, yaşayabilir bir Avrupa devleti olarak geleceği konusunda net bir vizyonum var” ifadelerini kullandı. “Türkiye ve Kıbrıs her zaman komşu olarak kalacaktır” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a seslenen Rum lider, “Sayın Erdoğan'a şunu söylüyorum: Şimdi uluslararası hukuka ve barışa olan bağlılığınızı yerine getirmenin zamanı. Barış, iş birliği ve ortak çalışmadan oluşan yeni bir yol çizebileceğimize kesinlikle inanıyorum. Coğrafyayı değiştiremeyiz. Bu bir fırsattır. Türkiye ve Kıbrıs her zaman komşu olarak kalacaktır. Yakınlığımızı bir söze dönüştürelim. Gelin, tüm bölge için dönüştürücü olabilecek bir barış mirasını hep birlikte inşa edelim” diye konuştu. Erdoğan: “Federasyon modeli artık geçerliliğini tamamen yitirmiştir” Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, 24 Eylül Salı günü gerçekleştirdiği BM 79. Genel Kurulu hitabında, Türkiye'nin her konuda yapıcı iş birliğine hazır olduğunu ifade etmişti. Erdoğan, "Komşularımızdan da aynı yaklaşımı bekliyoruz. Doğu Akdeniz'de en uzun kıyı şeridine sahip ülke olan Türkiye'nin anahtar rolü yadsınamaz. Kıbrıs Adası'nın kuzeyi ve batısında, ilan edilmiş kıta sahanlığında Türkiye'nin, Ada'nın tümünün etrafında ise Kıbrıs Türklerinin hakları vardır. Kıbrıs Barış Harekatı'nın üzerinden 50 yıl, Rumların ortaklık devletini gasp etmesi sonucunda Kıbrıs meselesinin ortaya çıkmasının üzerinden ise 61 yıl geçti. O günden bugüne kadar Ada'da barış ve sükunet hakim oldu. Kıbrıs meselesine adil, kalıcı ve sürdürülebilir bir çözüm getirilmesi için samimi irade ortaya koyan taraf, daima Kıbrıs Türkleri ve Türkiye'ydi. Federasyon modeli artık geçerliliğini tamamen yitirmiştir. Ada'da iki ayrı devlet ve iki ayrı halk vardır. Kıbrıs Türklerinin müktesep hakları olan egemen eşitlik ve eşit uluslararası statüleri yeniden tescil edilmeli, tecrit artık son bulmalıdır. Bugün uluslararası toplumu bir kez daha Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti'ni tanımaya, diplomatik, siyasi ve ekonomik ilişkiler kurmaya davet ediyorum” ifadelerini kullanmıştı.

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerikalı ve Türk iş adamlarıyla bir araya geldi Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan, Amerikalı ve Türk iş adamlarıyla bir araya geldi

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye-ABD İş Konseyi (TAİK) tarafından düzenlenen 15. Türkiye Yatırım Konferansı çerçevesinde Amerikalı ve Türk iş adamları ile bir araya geldi. Bir gelenek haline gelen bu buluşmanın iki ülke iş çevrelerine yeni işbirlikleri ve ortaklıklar için önemli bir imkan sunduğuna inandığını kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, ekonomik ve ticari konuların Amerika'yla münasebetlerin en önemli boyutlarından birini teşkil ettiğini ifade etti. Amerika’nın son iki senedir Türkiye’nin en fazla ihracat yaptığı ikinci, en fazla ithalat yaptığı beşinci ülke olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, ikili ticaret hacminin geçtiğimiz yıl 30 milyar doları aştığını söyledi. Erdoğan, “Pek çok defa ifade ettiğim üzere ikili ticaret göstergelerini istikrarlı şekilde arttırmak için büyük bir potansiyele sahibiz” dedi. Ticarette 100 milyar dolarlık ortak hedefe iyi bir planlamayla ulaşabileceğine bütün samimiyetiyle inandığını dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, bunun için demir çelik ve alüminyum sektöründeki ilave gümrük vergileri, soruşturmalar ve CAATSA yaptırımları gibi tek taraflı uygulamaların artık terk edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Türkiye'nin büyük, güçlü ve potansiyeli son derece yüksek bir ekonomiye sahip olduğunu, bugün dünyada hem nüfusu 85 milyon hem de kişi başına geliri 13 bin doların üzerinde olan ABD, Japonya, Rusya, Meksika ile 5 ülkeden biri olduğunu belirterek, Türkiye'nin son 20 yılda ortalama yüzde 5,4 oranında büyüdüğünü, son 20 yılda altyapıya 270 milyar dolardan fazla yatırım yaptıklarını aktardı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, havalimanı sayısını 2 katından fazla artırdıklarını, ihracatın 20 yılda 20 kattan fazla arttığını bildirdi. Dünya ihracatından alınan payı ikiye katladıklarını belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Savunma ve havacılık sanayinde ilk sıralardayız. Dünyanın en büyük SİHA tedarikçisiyiz. Şeffaf, öngörülebilir ve yatırımcı dostu politikalarımız sayesinde son 20 yılda 270 milyar dolara yakın uluslararası doğrudan yatırım çektik” ifadelerini kullandı. 2024'te kredi notu 3 kuruluş tarafından artırılan tek ülkenin Türkiye olduğunu ifade eden Erdoğan, Türkiye'deki yabancı sermayeli şirket sahibi sayısının 6 binden 83 bine çıktığını, bölgede yaşanan sıkıntılara rağmen ihracatta, istihdamda, üretimde, turizmde büyümeyi sürdürdüklerini söyledi. "Güçlü bir şekilde desteklediğimiz ve son bir yıldır uygulamakta olduğumuz ekonomi programının meyvelerini topluyoruz.” diyen Erdoğan, tüm dünya ile birlikte ülkemizin de sorunu olan enflasyonda kalıcı ve belirgin bir düşüş sürecine girdik. İşsizlik oranı hedeflerimiz ötesinde iyileşti. Depremin etkilerine rağmen kamu maliyesini hızla toparladık. Rezervleri artık bir endişe kaynağı olmaktan çıkardık. Uluslararası derecelendirme kuruluşlarının tamamı bu gelişmelere kayıtsız kalmadı” şeklinde konuştu. 2024 yılında kredi notu 3 kuruluş tarafından artırılan tek ülkenin Türkiye olduğunu hatırlatan Erdoğan, makro finansal istikrarı kalıcı hale getirmek suretiyle Türkiye'yi yüksek gelirli ülkeler ligine çıkarmayı hedeflediklerini bildirdi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüksek katma değerli, sürdürülebilir dijital dönüşümü destekleyen, ileri teknolojiye dayalı ve nitelikli istihdam sağlayan yatırımları Türkiye'ye daha fazla çekmek istediklerini, bu amaçla yeni uluslararası doğrudan yatırım stratejisini hazırladıklarını belirterek, “Böylece ülkemizin küresel yatırım pastasından aldığı mevcut yüzde 1'lik payı 2028 yılı itibarıyla yüzde 1,5'e çıkaracağız. Yenilenebilir enerji, savunma sanayi, biyoteknoloji ve otomotiv sektörleri keza özel ilgi gösterdiğimiz ve Amerikan firmalarıyla müşterek çalışmalara imza atabileceğimiz alanlar olarak öne çıkıyor” dedi Türkiye'nin 2030 yılına kadar yüksek teknoloji yatırımlarının odak noktası haline gelmesini hedeflediklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, “Bu maksatla yarı iletkenler, yeşil enerji, ileri imalat, sağlıklı yaşam, dijital teknolojiler, haberleşme ve uzay gibi 30'un üzerindeki başlıkta yapılacak yatırımlara nitelikli destekler sağlayacağız” dedi Amerika ile gerek karşılıklı iş heyetleri ziyaretleri, gerek resmi temaslar açısından verimli bir yıl geçirdiklerini ifade eden Erdoğan, "Bu temaslarda Orta Asya ve Afrika gibi coğrafyalar başta olmak üzere dünyanın birçok bölgesinde de ortak iş yapabilme fırsatları öne çıktı. Bu potansiyeli Eximbank, IFC gibi kuruluşlarında aktif desteğiyle hayata geçirebiliriz. 2016 yılında Amerika'dan LNG ithalatına başlamamızın ardından enerji alanında da işbirliğimizin gelişiyor olması memnuniyet vericidir. Bugün Amerika bu alandaki en büyük tedarikçimiz haline gelmiş olup bu ilişkiyi uzun vadeli bir sözleşmeyle taçlandırmak arzusundayız. Mayıs ayında enerji şirketimiz BOTAŞ ile Amerikalı enerji şirketi Exxon Mobil arasında imzalanan niyet mektubu önemli bir adımdı” değerlendirmesinde bulundu. Savunma sanayi alanındaki işbirliğinin son yıllarda kısıtlamalar nedeniyle maalesef potansiyelinin çok gerisinde kaldığını ifade eden Erdoğan, “F-16 modernizasyon projesiyle yeni bir sayfa açtığımızı temenni ediyor, bu alandaki ihracat engellerinin kalıcı şekilde kaldırılmasını bekliyoruz” diye konuştu. Türk savunma sanayinin dinamizminin küresel tedarik zincirleri bakımından da rakipsiz bir fırsat sunduğunu dile getiren Erdoğan, 155 milimetre kalibrelik top mermilerinin üretim ve tedarikinde tesis edilen işbirliğinin bunun en somut örneklerinden olduğunu, firmaların Teksas'ta faaliyete geçirecekleri üretim tesislerinin bu alandaki tedarik süreçlerine seviye atlatacağını, mevcut projeleri ilerletmek, müşterek güvenliğe katkı sağlayacak yeni ortaklıklar kurmak için iş insanlarının desteğinin mühim olduğunu kaydetti. Amerikan iş dünyasının gayretleri desteklenmesi noktasında daha etkin roller üstlenebileceği kanaatinde olduğunu belirten Erdoğan şunları söyledi: "Sizlerle birlikte yeni yatırımcıları da Türkiye'de görmekten mutluluk duyacağımızı bilmenizi isterim. Türk firmalarının da Amerikan pazarına girişleri noktasında vize başta olmak üzere gerekli kolaylıkların sağlanmasında aktif desteğinizi bekliyorum."

7 bin 204 taşıt Emniyet ve Jandarma emrinde Haber

7 bin 204 taşıt Emniyet ve Jandarma emrinde

Cumhurbaşkanı Erdoğan, jandarma ve emniyet araçlarının hizmete alım töreninde konuştu Cumhurbaşkanı Erdoğan, trafik ve asayiş hizmetleri için alınan ve hizmete sunulan bu araçların 5 bin 1 tanesini emniyet teşkilatının kullanacağını, 2 bin 203 adedini ise jandarma teşkilatının kullanacağını belirterek, "Bu araçlar; asayiş, terör ve uyuşturucuyla mücadele başta olmak üzere güvenlik faaliyetlerimizin daha etkin yürütülmesini kolaylaştıracaktır" dedi. "TOPLAMDA 7204 YENİ TAŞIT, EMNİYET VE JANDARMA BİRİMLERİMİZİN EMRİNDE OLACAK" Cumhurbaşkanı Erdoğan, polis, jandarma, asker ve sahil güvenlik personeline,Türkiye ve Türk milleti için yaptıkları hizmetler dolayısıyla kalpten teşekkür ettiğini dile getirdi. Devlete ve millete karşı mesuliyetleri yerine getirebilmek için hiçbir fedakârlıktan kaçınmadıklarını söyleyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İşte bugün jandarma ve emniyet teşkilatlarımıza 7204 yeni aracın hizmete alım törenini gerçekleştiriyoruz. Böylesi anlamlı bir tören vesilesiyle sizlerle beraber olmaktan duyduğum bahtiyarlığı hassaten vurgulamak isterim. Emniyet Genel Müdürlüğümüzün ve Jandarma Genel Komutanlığımızın envanterinde bulunan ve ekonomik ömrünü tamamlayan taşıtlarımızı artık yeniliyoruz. Trafik ve asayiş hizmetleri için alınan ve hizmete sunulan bu araçlarımızın 5001 tanesini emniyet teşkilatımız kullanacak, 2203 adedini ise jandarma teşkilatımız kullanacak. Toplamda 7204 adet yeni taşıt, emniyet ve jandarma birimlerimizin emrinde olacak. Bu araçlar, asayiş, terör ve uyuşturucuyla mücadele başta olmak üzere güvenlik faaliyetlerimizin daha etkin yürütülmesini kolaylaştıracaktır." diye konuştu. "KOLLUK BİRİMLERİMİZİ DAHA CAYDIRICI KILACAK OLAN TEKNİK DONANIMDIR" Cumhurbaşkanı Erdoğan, yeni araçların onları kullanacak ekiplere şimdiden hayırlı, uğurlu olması temennisinde bulunarak, "Her zaman söylüyorum, polisimizin ve jandarmamızın ayağının değmediği, devriye atmadığı hiçbir yer olamaz. Sadece personel sayısıyla arzu ettiğimiz güvenlik iklimini tesis edemeyiz. İnsan kaynağıyla birlikte araç, gereç, donanım ve teknolojik kapasitenin de güçlendirilmesi şart. Kolluk birimlerimizi görünür kılacak, daha hızlı, daha caydırıcı kılacak olan teknik donanım ve imkânlardır. Bugün sizlerin kullanımına sunacağımız araçlarla inşallah bu amacımıza bir adım daha yaklaşmış oluyoruz." dedi. Devletin de asli vazifesinin vatandaşının huzur ve güvenliğini sağlamak olduğunu dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Huzur ve emniyetin olmadığı bir yerde ne devlet olur ne demokrasi ne özgürlükler olur ne de ekonomik kalkınma olur. Güçlü devlet ve toplumun birincil şartı güvenliktir. Vatan topraklarının her karışında asayişin en üst düzeyde temin edilmesidir. Biz, yakın tarihimizde güvenlik noktasında yaşanan sıkıntıların acısını çok çekmiş, bunun bedelini ödemiş bir ülkeyiz. Yetmişlerde sokaklarımızın nasıl kaosa sürüklendiğini, daha sonra 80'lerde, 90'larda, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgemizde nasıl bir atmosferin hâkim olduğunu gayet net hatırlıyoruz." diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, gençlerin ve pırıl pırıl evlatların o karanlık iklimde kaybedildiğini, ekonomik açıdan da millet olarak çok ağır faturalarla karşılaşıldığını kaydetti. Ülkenin yıllarca ikinci sınıf ekonomiye ve demokrasiye mahkûm edildiğine dikkati çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Kargaşa ve çatışma ortamını da milletin ensesinde adeta boza pişirdikleri vesayet teşebbüslerinin bahanesi olarak kullandılar. 2002 yılında göreve geldiğimizde geçmiş acı tecrübelerin ışığında asayiş hizmetlerinin kalitesinin arttırılmasına büyük önem verdik. Eğitimden sağlığa, turizmden tarıma, savunma sanayinden enerjiye ve ulaşıma varıncaya kadar ülkemizi büyük yatırımlarla donatırken Türkiye Yüzyılı'nın taşıyıcı kolonlarından birini güvenlik olarak gördük. Değişen güvenlik tehditleri karşısında teknik kapasitelerimizi arttırdık." ifadelerini kullandı.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.