SON DAKİKA
Hava Durumu

#Diyabet

Söz Bursa - Diyabet haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Diyabet haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

MHRS’de rekor randevu trafiği: Günde 1.7 milyon kişi sisteme giriyor Haber

MHRS’de rekor randevu trafiği: Günde 1.7 milyon kişi sisteme giriyor

Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu Merkezi Hekim Randevu Sistemi (MHRS) ile günde ortalama 1.7 milyon hastaya randevu verildiğini açıkladı. Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu, MHRS ile günde ortalama 1.7 milyon kişiye randevu verildiğini belirterek, dünyada bu seviyede hizmet veren tek hastane planlama sistemi olduğunu söyledi. Randevu sorunları iddiaları hakkında konuşan Memişoğlu, "Randevu sorunu var deniliyor. Bugün ‘Randevu alamadım' diyen vatandaşımız varsa kendi aile hekimine gider, eğer gerçekten aile hekimi o hastanın herhangi bir hastanede randevu ihtiyacı varsa alabildiğini görecek. Şimdiye kadar 6 milyon vatandaşımıza aile hekimleri hastanelerden randevu alabildi" dedi. Yoğunluğun azaltmak için randevu talebi yüksek branşlarda poliklinik sayısının artırıldığını, mesai kaydırma uygulamalarının yaygınlaştırıldığını, vatandaşlara randevuların mesajla hatırlatıldığını ifade eden Memişoğlu, randevu problemini yüzde 90 azalttıklarını açıkladı. Memişoğlu, OECD'nin raporuna dikkati çekerek, "Hastaların yüzde 22'sinin bir-iki ay beklediği, yüzde 26'sının iki ay ile bir sene arasında beklediği görülüyor. Yüzde 4'ü de uzman hekimden randevu alabilmek için bir seneden fazla beklemek zorunda kalıyor" ifadelerine yer verdi. Aile hekimlerinde reçete yazmaya kısıtlama iddialarına cevap Aile hekimlerinde reçete yazmanın kısıtlandığı iddialarına yönelik Memişoğlu, "Yazdıkları reçetenin üçte biri antibiyotik, ağrı kesici ve mide koruyucu ilaçlardan oluşuyordu. Akılcı ilaç kullanımı doğrultusunda yapılan düzenlemelerle bu ilaçların kullanım oranı beşte bire kadar geriledi. Aile hekimlerinin düzenli aralıklarla kronik hastalık ve kanser taramaları yapmalarını teşvik edecek düzenlemelerle obezite, kardiyovasküler hastalık, diyabet, hiper-tansiyon gibi kronik hastalıklarının taramalarında büyük bir artış sağlandı. Son bir yılda toplam 105 milyon tarama ve izlem yapıldı" dedi. Sağlık Bakanı Memişoğlu, kamu hastanelerinde 438 MR ve 689 BT cihazıyla hizmet verildiğini ve 2025 yılının ilk altı ayında yaklaşık 16 milyon MR ve 17 milyon BT çekimi gerçekleştirildiğini açıkladı. Ayrıca Bakan Memişoğlu tetkikler için ortalama randevu süresinin USG'de 5 gün, MR'da 9 gün, BT'de ise 2 gün olduğunu belirterek, "Acil hastalarımıza gerekli tüm tetkikler ve görüntüleme hizmetleri anında verilmektedir" dedi. Memişoğlu, akılcı görüntüleme programı olan RADİS'i 2026 yılında devreye alacaklarını açıkladı. Hekimlerin yurt dışına gittiği iddialarına cevap Sağlık Bakanı Memişoğlu, hekimlerin yurt dışına gittiği iddialarına yönelik, "Toplam 233 bin hekimimizden 2025 yılında yurt dışına giden hekim sayımız sadece 412. Bunun yanında geçmiş yıllarda yurt dışına giden hekimlerimizden 249'u bu yıl ülkemize geri dönerek sağlık sistemimize katıldı. 2024 yılında 15 bin 382 hekimimiz tıp fakültelerimizden mezun olmuştur" ifadelerine yer verdi.

İşlenmiş gıdalardaki tehlike Haber

İşlenmiş gıdalardaki tehlike

Gazi Üniversitesi Tıp Fakültesi Tıbbi Onkoloji Bilim Dalı Öğretim üyesi Prof. Dr. Uğur Coşkun, ultra işlenmiş gıdaların erken yaşlarda bağırsak kanserine yol açması ile ilgili açıklama yaptı. Prof. Dr. Uğur Coşkun, ultra işlenmiş gıdalar ile ilgili yapılmış çalışmalara dair açıklama paylaştı. Ultra işlenmiş gıdaları fazla miktarda tüketenlerin yüzde 45 daha fazla adenoma kolorektal kanser öncüsü geliştirdiğini vurgulayan Uğur Coşkun, işlenmiş gıdaların erken yaşlarda bağırsak kanserine yol açacağını belirtti. "Çalışma, ultra işlenmiş gıdaların yüzde 45 daha fazla adenoma kolorektal kanser öncüsü geliştirdiğini ortaya koydu" Coşkun, açıklamasında şu ifadelere yer verdi: "Sosis, salam, hazır çorbalar, kola, patates cipsleri gibi ultra işlenmiş gıdalarla ilgili şimdiye kadar yapılan çalışmalar, bu gıdaların tüketiminin diyabet, kalp hastalıkları ve bazı kanser türlerinin görülme riskini arttırabileceğini göstermiştir. Birkaç gün önce yayınlanan yeni bir çalışmada, yaklaşık 30 bin kadının diyet ve endoskopi verilerini inceleyen araştırmacılar, ultra işlenmiş gıdaları fazla miktarda tüketen bireylerin, az tüketenlere kıyasla yüzde 45 daha fazla adenoma kolorektal kanser öncüsü geliştirdiğini ortaya koydu. Chan ve arkadaşlarının çalışmasının sonuçları JAMA Oncology dergisinde yayımlandı." "Erken başlangıçlı kolorektal kanserle ilişkilendiren ilk çalışma oldu" Katılımcıların tamamına 50 yaşından önce en az 2 defa kolonoskopi yapılmış olduğunu belirten Coşkun, "Çalışmada, hazır yemekler, paketli atıştırmalıklar, yüksek şeker, tuz, doymuş yağ içeren ürünler ve bol katkı maddesi barındıran endüstriyel gıdaların günlük tüketilen miktarına bakıldı. Araştırmacılar daha önce ultra işlenmiş gıdalar ile genel kolorektal kanser arasında bir ilişki bulmuştu, ancak bu çalışma ultra işlenmiş gıdaları erken başlangıçlı kolorektal kanserle ilişkilendiren ilk çalışma oldu" ifadelerini kullandı. "Ultra işlenmiş gıdaların yüksek tüketimi erken başlayan kolorektal kanserin sebepleri arasında yer alabilir" Çalışmanın sonuçlarını özetleyen Uğur Coşkun, "Ultra işlenmiş gıdaların yüksek tüketimi örneğin günde 5-10 porsiyon, bağırsak sağlığını olumsuz etkileyebilir ve erken başlayan kolorektal kanserin sebepleri arasında yer alabilir. Bununla birlikte, ultra-işlenmiş gıda tüketiminin doğrudan kolon kanserine neden olabileceğine dair elimizde halen net bir bilgi yok. Diyet sadece tek başına bu artışı açıklamıyor. Ama veriler ultra işlenmiş gıdalardan uzak durmanın erken yaşta kolon kanseri riskini azaltma stratejisi olabileceğini gösteriyor. Erken yaşlarda kolon sağlığını korumak için, şeker, tuz ve doymuş yağ oranı yüksek; lif, vitamin ve mineral yönünden fakir, yapay katkılar, renklendiriciler ve tatlandırıcılar içeren gıdalardan mümkün olduğunca uzak durmak ve daha çok sebze, meyve, tam tahıllı ürünler gibi yüksek lif içeren doğal besinleri sık tüketmek gerekir" dedi.

Her 8 kişiden biri diyabet hastası Haber

Her 8 kişiden biri diyabet hastası

Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Doç. Dr. Pınar Köksal, diyabetin hem Türkiye'de hem de dünyada hızla artan bir halk sağlığı sorunu haline geldiğini belirterek, toplumun bu konuda bilinçlenmesi gerektiğini vurguladı. Diyabetin (şeker hastalığının) vücudun kan şekerini düzenleme yeteneğini bozan kronik bir metabolik hastalık olduğunu belirten Medicana Bursa Hastanesi Endokrinoloji ve Metabolizma Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Pınar Köksal, şunları söyledi: "Glukoz, vücudun temel enerji kaynağıdır. Ancak glukozun hücrelere girebilmesi için pankreas tarafından üretilen insülin hormonuna ihtiyaç vardır. Diyabetli bireylerde ya yeterli insülin üretilemez ya da üretilen insülin etkili bir şekilde kullanılamaz. Bu da kan şekerinin yükselmesine ve uzun vadede organ hasarına neden olur. Diyabet, yalnızca kan şekeri yüksekliği değil; kalp, böbrek, göz ve sinir sistemini etkileyen sistemik bir hastalıktır." "Türkiye, Avrupa'da diyabetin en yüksek görüldüğü ülkelerden biri" Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre, 2024 itibarıyla dünya genelinde yaklaşık 540 milyon yetişkin diyabet hastası bulunuyor. 2045 yılına kadar bu sayının 780 milyona ulaşması bekleniyor. Doç. Dr. Köksal, Türkiye'nin Avrupa'da diyabetin en sık görüldüğü ülkeler arasında yer aldığını belirterek şu bilgileri paylaştı: "Ülkemizde her 8 yetişkinden 1'i diyabet hastası. Obezite, yanlış beslenme alışkanlıkları, stres ve hareketsizlik, özellikle Tip 2 diyabetin artışında büyük rol oynuyor. Bu nedenle toplumsal farkındalık ve yaşam tarzı değişiklikleri son derece önemli." Diyabetin neden olduğu sağlık sorunları Kontrol altına alınmayan diyabetin, uzun vadede birçok ciddi sağlık sorununa yol açabileceğini belirten Doç. Dr. Köksal şu uyarılarda bulundu: "Diyabet, kalp-damar hastalıkları, böbrek yetmezliği, görme kaybı, sinir hasarı ve diyabetik ayak gibi komplikasyonlara neden olabilir. Bu komplikasyonlar erken dönemde belirti vermediği için, düzenli doktor kontrolü ve laboratuvar takibi çok önemlidir." "Dengeli beslenme ve hareket en güçlü tedavi araçları" Diyabetin önlenebilir ve kontrol altına alınabilir bir hastalık olduğunu vurgulayan Köksal, yaşam tarzı değişikliklerinin tedavinin temelini oluşturduğunu söyledi: "Dengeli beslenme, düzenli fiziksel aktivite, kilo kontrolü ve düzenli sağlık kontrolleri diyabetin hem önlenmesinde hem de yönetiminde büyük fark oluşturuyor. Özellikle risk grubunda olan kişilerin - aile öyküsü, fazla kilo, yüksek tansiyon veya gebelik şekeri geçmişi olan bireylerin - kan şekeri ölçümlerini düzenli yaptırması gerekir." Medicana Bursa'dan çağrı: "diyabeti birlikte önleyebiliriz" Doç. Dr. Köksal, Medicana Bursa Hastanesi olarak diyabet farkındalığını artırmak amacıyla Kasım ayı boyunca bilgilendirme etkinlikleri düzenleyeceklerini belirterek şunları söyledi: "Diyabetle mücadele, bireysel değil toplumsal bir sorumluluktur. Erken tanı ve bilinçli yaşam tarzı değişiklikleri ile diyabetin önüne geçebiliriz. Tüm vatandaşlarımızı, kan şekeri ölçümü yaptırmaya ve sağlıklı yaşam alışkanlıklarını benimsemeye davet ediyoruz."

Sağlık çalışanları diyabete dikkat çekerek yeşil balonları gökyüzüne saldı Haber

Sağlık çalışanları diyabete dikkat çekerek yeşil balonları gökyüzüne saldı

Bursa'da sağlık çalışanları, geleneksel hale getirdikleri diyabet yürüyüşüne vatandaşlar da dahil oldu. Kimi elinde telefonla o anları ölümsüzleştirirken, kimi ise alkışlarıyla sağlıkçılara destek oldu. Gerçekleştirilen yürüyüş, vatandaşların da dikkatini çekerken, Cumhuriyet Caddesi sonunda ise yeşil balonlar gökyüzüyle buluştu. Diyabetin Türkiye'de görülme sıklığı gittikçe artan, ciddi organ yetmezliğine yol açan ve hayat kalitesini olumsuz etkileyen bir hastalık olduğunu belirten Hayat Hastanesi Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı ve Başhekimi Uzm. Dr. Fatih Özkul, "Diyabete dikkat çekmek adına her yıl düzenlediğimiz bu yürüyüş, her geçen yıl kalabalıklaşıyor. Yaptığımız farkındalığın, farkına varıldığını görüyoruz. Diyabet halk arasında şeker hastalığı olarak bilinmektedir. Ancak adı tatlı, kendi acıdır. Önemsenmeyen ve ciddiyeti farkında olunmayan bir hastalıktır. Diyabete karşı, harekete geçmeliyiz. 10 bin adım atmalıyız. Sadece diyabete değil, kan şekeri, ruh hali ve kiloya da faydası da vardır. Tüm vatandaşların hareket geçmesini ve sağlığına özen göstermesini önemsiyoruz" dedi. İç Hastalıkları Uzmanı Sümmeyye Memet, "Diyabet dediğimizde sadece kan şekeri yüksekliği değil, kalp göz ve sinir sistemini de etkileyen sağlık sorunlarını da göz önünde bulundurmamız gerekiyor. Kronik bir hastalıktır. Erken teşhis, düzenli takip ve tedaviyle önlenebilecek bir hastalıktır. Sağlık çalışanları olarak her bireyin düzenli kan şekeri kontrolü yaptırmasını istiyoruz. diyabetle en güçlü silahımız bilinç ve farkındalıktır" diye konuştu. Kadın Hastalıkları ve Doğum Uzmanı Op. Dr. Nazmiye Şentürk, "Şeker, artık büyük bir sorun olmaya başladı. Artık yüzde 10 anne adaylarında görülmektedir. Anne adayları, gebelik şekerinden korkmamalıdır. Ancak genç kalmaktan korkmak gerekiyor. Erken teşhis, hayat kurtarır. Hamile kalmadan önce, şekere baktırarak küçük bir adım atın. Küçük adımlarla, büyük sonuçlar alın" şeklinde konuştu.

Diyabet, kalp damar hastalıkları riskini katlıyor Haber

Diyabet, kalp damar hastalıkları riskini katlıyor

İç Hastalıkları Uzm. Dr. Serdal Baysal, halk arasında 'şeker hastalığı' olarak bilinen diyabetin kalp damar hastalığı riskini 4 kat arttığını ifade etti. Diyabetin kalp rahatsızlığı ve ayak yaraları başta olmak üzere 5 büyük hastalığı da beraberinde getirdiğini ifade eden Medicana Bursa Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Serdal Baysal, şekerin gelişmiş toplumlarda ölüme sebep olan hastalıklar içinde beşinci sırada olduğuna dikkat çekti. Halk arasında 'şeker hastalığı' olarak bilinen diyabetin kalp damar hastalığı riskini 4 kat arttığını ifade eden Uzm. Dr. Serdal Baysal, hastalığın yakın takip ve tedavi gerektirdiğini ifade etti. Diyabetin sadece kan şekeri yüksekliği olmayıp, aynı zamanda kalp damar rahatsızlıkları, sinir sistemi rahatsızlıkları, göz damarlarında ciddi değişiklikler, böbreklerde zamanla önemli hasarlara yol açan bir hastalık olduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Serdal Baysal, "Diyabet hastalığı, majör olarak diyabetik nöropati, retinopati, nefropati, kalp damar hastalıkları ve diyabetik ayak yaraları başta olmak üzere 5 majör hastalığı beraberinde getirmektedir. Diyabetin, ilaç veya insülinin yanı sıra, beslenme ve diyet kontrolü, rutin 3 ile 6 ay arasında iç hastalıkları, kardiyoloji, nöroloji ve göz hastalıkları açısından yakın takibi gerekmektedir" diye konuştu. Bir diğer önemli konunun da, hastalarda dış çevre etkisiyle insülin kullanma direnci ya da insülin korkusu olduğunu ifade eden Uzm. Dr. Serdal Baysal, "Hâlbuki insülin tedavisinin vücut için daha faydalı ve şeker ilaçlarına göre daha etkili olduğunun bilinmesi gerekir. Diyabet hastalarının yüzde 75'inin ölüm sebebi koroner damar hastalıklarıdır. Diyabetin kronik komplikasyonları, körlük, son dönem böbrek yetmezliği, nontravmatik bacak ampütasyonları şeker hastalarının hayat kalitesini olumsuz etkiler. Komplike olmuş diyabeti tedavi etmek hem daha zor, hem de çok pahalıdır. Teşhis konmuş diyabetik hastaların ulusal ve uluslararası kılavuzlar doğrultusunda doğru tedavi edilmesi gerekir. Diyabetin kişiye, çevresine ve topluma yükünü azaltmak için bütün hastalıklarda olduğu gibi erken teşhis, doğru tedavi ve eğitim çok önemlidir" açıklamalarında bulundu.

Her 6 saniyede 1 kişi diyabet nedeniyle hayatını kaybediyor Haber

Her 6 saniyede 1 kişi diyabet nedeniyle hayatını kaybediyor

 Her 11 yetişkinden birinde diyabet görüldüğünü belirten Yaman, beslenme alışkanlıkları ve hareketsiz yaşam tarzının bu duruma neden olduğunu dile getirdi. Diyabetin yaygın bir rahatsızlık olduğunu ifade eden Doç. Dr. İsmail Yaman, “Diyabetin bu kadar sık görülmesinin ana nedenleri arasında, toplumun yaşlanması, insanların daha çok karbonhidrat tüketip, daha az hareket etmesi gibi nedenler yer alıyor. Diyabet gelişiminin engellenmesi için diyet ve spor alışkanlıkları gibi toplumsal önlemler alınmalı, diyabet tanısı alan hastalarda yaşam şekli değişiklikleri ve medikal tedavi başlanmalı, uygun bireylerde hem toplum hem de bireyin avantajı için cerrahi tedaviler uygulanmalıdır. Diyabetlerin yüzde 90’ı tip 2 diyabettir ve aslında bu grup hastaların çoğu cerrahi olarak tedavi edilebilmektedir” diye konuştu. DİYABET CERRAHİSİNDE DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER Diyabet tedavisinde iki grup diyabet hastasına cerrahi önerildiği bilgisini veren Yaman, sözlerine şöyle devam etti: “Diyabet cerrahisi insülin salgısını artırmaz. Vücudun insüline olan ihtiyacını azaltır aynı zamanda var olan insülinin daha etkili kullanılmasını sağlar. Vücut kitle indeksi (VKİ) 30 ve üzerinde iken aynı zamanda kontrolsüz şeker değerleri olan kişilere özel kan testleri yapılır. Bu testlerde pankreas rezervi yeterli ise yani kısıtlı da olsa pankreas insülin salınımı yapıyor ise diyabet cerrahisi önerilmelidir. VKİ 35 ve üzerinde iken diyabeti bulunan kişilere diyabet cerrahisi yapılabilir. Diyabet cerrahisinin uygun olduğu düşünülen hastalarla cerrahi tedavi öncesinde ameliyat yöntemi ve sonrasında dikkat etmesi gerekenler konusunda ayrıntılı olarak görüşülür. Kan tetkikleri, karın ultrasonografisi, gerekli diğer branş hekimlerinin konsultasyonları, endoskopi gibi ayrıntılı tetkik ve değerlendirme süreci tamamlanır, bu test ve değerlendirme sonuçları da uygun ise diyabet cerrahisi planlanır” Doç. Dr. İsmail Yaman, şu bilgileri verdi: “Önerilecek cerrahi tipi kişinin VKİ’ye, diyabet için kullandığı medikal tedavi tipi, dozu ve süresine, yapılacak test sonuçlarındaki pankreas rezervine, kişinin genel sağlık durumuna bağlı olarak değişebilmektedir. VKİ 40 ve üzerinde iken genellikle tüp mide ameliyatı yeterli olurken; VKİ daha düşük ve kontrolsüz diyabeti olanlarda transit bipartisyon; SASİ bypass ya da rouxNY gastrik bypass gibi gıdaların ince bağırsağın belli bir kısmını by-pass ettiği teknikler önerilir” BAŞARILI SONUÇLAR VERİYOR Doğru hasta ve yöntem seçimiyle diyabet cerrahisinin başarılı sonuçlar verdiğini vurgulayan Yaman özetle şunları söyledi: “Bu tip ameliyatlarda mide hacmi küçülür, dolayısıyla açlık hissi azalır ve tokluk hissi hızlı oluşur. Bu durum kalori alımını belirgin olarak azaltır. Aynı zamanda bağırsakların bir kısmı bypass edildiği için alınan karbonhidratların bir kısmı bağırsaklar tarafından emilmeden atılır. GLP, peptid Y gibi bağırsaklarda salınan hormonlar artar ve bu hormonlar insüline yardımcı işlev görür.Doğru hasta seçimi, doğru yöntem seçimi ve düzenli ameliyat sonrası takip ile ameliyattan 10 yıl sonrasında dahi başarı şansı yüzde 90’lara ulaşmaktadır. Obezite cerrahisinde olduğu gibi diyabet için yapılan cerrahi tedavilerden sonra da en önemli faktörlerden biri yeni ve doğru yaşam alışkanlıkları kazanmaktır. Her ameliyatta olduğu gibi bu ameliyatların da düşük de olsa riskleri vardır. Bu riski azaltabilmek için ameliyat öncesinde hasta değerlendirmesi ayrıntılı olarak yapılmalı ve varsa ek hastalıkları mümkün oldukça düzeltilmelidir. Ameliyat esnasında tecrübeli ekip, yeterli ve kaliteli ekipmanla çalışılması da bu riski azaltan faktörlerdendir”

Bulanık görme 'şeker'in habercisi olabilir Haber

Bulanık görme 'şeker'in habercisi olabilir

Kan şekerinde yaşanan ani yükseliş ve düşüşler, gözün görmeyi sağlayan sinir tabakası olan retinadaki damarların etkilenmesiyle diyabetik retinopati hastalığına sebep olabildiğini ifade eden Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Adnan İpçioğlu, "Şeker hastalığı kontrol edilmediği takdirde ciddi görme kayıplarına sebebiyet verebiliyor" dedi. Özellikle 10 yıldan fazla diyabet hastası olan kişilerde diyabetik retinopati görülme sıklığının arttığını belirten Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Adnan İpçioğlu, “Diyabeti olan bütün hastalar için bu göz hastalığı riski bulunuyor. Diyabeti olan herkesin en azından yılda bir kere kapsamlı göz muayenesi yaptırmasında fayda var. Bir kimse ne kadar uzun süredir diyabet hastası ise bu kişide diyabetik retinopati gelişme riski o kadar fazlalaşıyor” şeklinde konuştu. Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Adnan İpçioğlu, diyabet teşhisinin hemen ardından hastanın göz muayenesi olması gerektiğini ve 1 yıllık aralıklarla diyabet kontrollerinin bir parçası olarak rutin göz muayenelerine devam etmeleri konusunda uyardı. Op. Dr. İpçioğlu,“Bilhassa göz dibi muayenesi, retinada meydana gelen değişikliklerin erken safhada tespit edilmesini sağlar ve hastaya başarılı şekilde tedavi olma imkânı sunar. Diyabet teşhisi sonrası 1 yıllık aralıklarla 5 yılı geçen diyabet hastalarının 6 ayda bir, göz dibi problemi tespit edilen diyabetlilerin 3 ayda bir göz muayenesi olması gerekmektedir. Muayene sıklığı göz doktoru tarafından gerektiği şekilde belirlenir” dedi. Diyabetik retinopatiyi tedavi eden etkisi ispatlanmış tek yöntemin 'lazer fotokoagülasyon' olduğunu ifade eden Op. Dr. Adnan İpçioğlu şu bilgileri verdi; “Tedavideki esas maksat yeterince beslenemeyen periferdeki retina dokusundan kaynaklanan uyarıları bastırmak, böylece yeni kanayacak damarların ve kanamaların oluşmasını engellemek ve hastanın görme seviyesini korumaktır. Bu tedavi, uygun zamanda ve uygun şekilde uygulandığı takdirde şeker hastalığına bağlı ciddi görme kayıplarını önlemenin tek yoludur. Retinopati belirtilerinin erken dönemde tespit edilmesi, tedavi başarısının anahtarıdır. Diyabet hastalığının erken döneminde bulanık görme şikâyeti ile sıkça karşılaşılıyor. Bunun sebebi retinopati değil, o sırada kan glikoz seviyesindeki yükseklikten kaynaklanabilir. Kan glikoz seviyesinin normale dönmesi birkaç hafta alabilir, kontrol sağlandığında görme bulanıklığı ortadan kalkar. Bu geçici bulanıklık döneminde, gözlük değişimi yapılması ise uygun bir yöntem değildir.”

Şeker tüketimine dikkat: Bağımlılık yapıyor! Haber

Şeker tüketimine dikkat: Bağımlılık yapıyor!

‘Dünya Şeker Tüketimine Dikkat Haftası’ için üç yıldır etkinliklerle konunu önemine dikkat çeken Türk Böbrek Vakfı, bu özel haftayı geliştiren ve hayata geçiren kurum olarak bu yıl da sahaya indi. TBV, uzmanlar ve gönüllü destekçileri ile Kasımpaşa’daki Emekliler Evini ziyaret ederek, konuyla ilgili bilgilendirmeler eşliğinde hem emeklilere hem de halka şekersiz kahve ikramında bulundu ve şeker tüketimi ile gizli şekere dikkat çekti. ‘Dünya Şeker Tüketimine Dikkat Haftası’ etkinliği Beyoğlu Belediyesi, Emekliler Evi’nde gerçekleşti. Etkinlikte, tiyatro oyuncusu ve vakıf gönüllüsü Eylem Şenkal, halka, şekersiz Türk kahvelerini  vakıf başkanı Timur Erk ile birlikte ikram etti.  Günün önemi ile ilgili konuşan TBV Başkanı Timur Erk, gizli şeker kaynaklarına dikkat çekerek, aşırı şeker tüketiminin başta böbrek hastalığı olmak üzere birçok hastalığın temelini oluşturduğunu belirtti. TBV Başkanı Erk; “şeker bağımlılık demektir, Türkiye şeker tüketimini azaltmak zorundadır. Bu konuda tüm kurumlara, özellikle halkımıza büyük görevler düşüyor. Nasıl ki tuz tüketimi azalttıysak acilen şeker tüketimini de azaltmamız gerekiyor” dedi. “ÖLENE KADAR ŞEKER YENMESE HİÇBİR EKSİLİK OLMAZ” ‘Dünya Şeker Tüketimine Dikkat Haftası’ ile ilgili bilgilendirme yapan İstanbul Üniversitesi Endokrinoloji ve Metabolizma Bilim Dalı Öğretim Üyesi  Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ ise yaptığı konuşmada toplumun yüzde 15’inde diyabet yani şeker hastalığı, yüzde 15’inde ise gizli şeker olduğuna dikkat çekti. Prof. Dr. Karşıdağ: “Türkiye’de insanların yüzde 15’inde diyabet yani şeker hastalığı var. Yüzde 15’inde de gizli şeker hastalığı var. Baktığımız zaman sosyal güvenlik kurumu harcamasının neredeyse yüzde 15’i, tek başına şeker hastalığı için harcanıyor ve bunlar çok yüksek rakamlar. Bir kavram daha var, o da kilo fazlalığı. Türkiye’deki insanların 3’te 1’inde kilo fazlalığı var. Bunlar olağan üstü yüksek rakamlar. Bir süre sonra biz bunların yol açmış olduğu sorunlarla başa çıkamamaya başlayacağız. Yapmamız gereken en önemli şeylerden bir tanesi bunu engellemeye çalışmak. Yani şekeri tedavi etmeye çalışmak iyi ama en doğrusu şekeri, gizli şekeri ve kilo fazlalığını engellemeye çalışmak. Bu üçünün yolu öncelikle şeker ve şekerli şeyleri kısmaktan geçiyor. Bir insan doğdu, ölene kadar hiçbir şekilde ağzına şeker sürmedi. Herhangi bir sorun olmaz. Yani 0’dan 100 yaşına kadar sofra şekeri yemesem benim hiçbir eksikliğim olmaz. Sofra şekeri meyve, su, süt, et, peynir gibi değil bunları yemezsek olmaz ama sofra şekerini yemezsek hiçbir eksiğimiz olmaz” dedi.       BESLENMEDE UZAK DURULACAK MADDE 5 MADDE: Şekerin ortadan kaldırılması gerektiğine dikkat çeken Prof. Dr. Kubilay Karşıdağ: “Her şeyden evvel şekeri ortadan kaldırmalıyız. Bunu sakın meyvedeki şekerle karıştırmayın lütfen. Bunlar farklı kavramlardır. Her gün mutlaka üç avuç kadar meyve yemeliyiz. Burada ölçü herkesin kendi avucudur. Ama baklavadan veya fruktozla yapılan her şeyden uzak durmalıyız. Çok basit bir şey söylemek gerekirse beslenme için. 5 şeyden uzak durun diyoruz: 1- şeker ve şekerli gıdalar, burada da kıstas bir gıda hazırlanırken içine şeker konulduysa ondan uzak durun. 2- beyaz ekmekten uzak durun, 3- pirinç pilavından uzak durun, 4- özellikle içine şeker veya fruktoz eklenmiş olan içeceklerden uzak durun. 5- dışarıda yapılmış olan ürünlerden mümkün olduğu kadar uzak durun hepsi bu. Bunun dışında yiyip içtikleriniz dikkat edin. Bunların üstünde olan bir şey daha var ki, her gün ne yaparsanız yapın ama mutlaka yürüyün. Yaşımıza ve kapasitemize göre 20 ila 60 dakika arasında yürümeliyiz. Bu gençken kasların gelişmesi, ileri yaşta kasların erimemesini için son derece önemlidir. İleri yaşta bizleri bekleyen tehlikeler var. Tedavi mümkün ama engellemek daha uygun bir yaklaşım olacak. Özetle başta şeker ve kilo fazlalığı olmak üzere birçok hastalıktan ve buna bağlı olan kanserden tutunda kireçlenmeye kadar birçok hastalığa sadece ve sadece başta şeker yemeyerek dikkat edebilir ve kendinizi koruyabilirsiniz.” dedi. Bu yıl üçüncü kez ele alınan 19-25 Eylül ‘Dünya Şeker Tüketimine Dikkat Haftası’ yurt genelinde; Valilikler, İl sağlık müdürlükleri, İl Milli Eğitim Müdürlükleri’nin farklı etkinlikleri ile gündeme getiriliyor. Bu özel hafta aynı zamanda Uluslararası Böbrek Vakıfları Federasyonuna üye ülkelerin de katılımı ile güç kazanıyor.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.