SON DAKİKA
Hava Durumu

#Doç. Dr. Mutlu Şahin

Söz Bursa - Doç. Dr. Mutlu Şahin haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Doç. Dr. Mutlu Şahin haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Safra kesesi taşları neden oluşur? Tedavisi nedir? Haber

Safra kesesi taşları neden oluşur? Tedavisi nedir?

Safra kesesi taşları, özellikle gelişmiş ülkelerde sıkça karşılaşılan bir sağlık sorunudur ve yaş ilerledikçe görülme sıklığı artar. “Safra kesesi, karaciğerde üretilen safranın depolandığı ve yoğunlaştığı bir organ olup, taş oluşumu bu sıvının yoğunlaşması sonucu meydana gelir” diyen Nev Sağlık Grubu Genel Cerrahi bölümünden Doç. Dr. Mutlu Şahin, konuyla ilgili önemli açıklamalarda bulundu. Şahin, “Safra kesesi taşı (kolelitiazis), safra kesesinde sertleşmiş madde birikimlerinden oluşan küçük taşlardır. Safra kesesi, karaciğerin altında bulunan ve safra adı verilen bir sıvıyı depolayan bir organdır. Safra, yağların sindirimine yardımcı olur. Safranın içeriğinde bulunan kolesterol, kalsiyum ve diğer maddeler bir araya gelip taş oluşturabilir” dedi. Safra kesesi taşlarının belirtileri nelerdir? “Safra kesesinde taş saptanan hastalarda ameliyat kararı almak için bazı kriterler vardır. Bunlar içerisinde en önemli kriter hastada taşa bağlı semptomlar oluşmasıdır” diyen Şahin, “Karın sağ üst kısmında veya göbek üst kısmında ağrı, bulantı, kusma, sağ kürek kemiği altında ağrı, şişkinlik şikayetleri olan hastalarda ultrasonda safra kesesi taşı da saptanırsa, “Akut Taşlı Kolesistit” atağı geçirmiş olarak kabul edilir. Laparoskopik kolesistektominin (kapalı safra kesesi ameliyatının) en sık uygulanma sebebi budur” ifadelerinde bulundu. Doç. Dr. Mutlu Şahin, “Akut taşlı kolesistit, semptomların başlamasından sonraki tercihen ilk 72 saat içinde laparoskopik olarak tedavi edilebilir. Son yıllardaki bilimsel yayınlarda önerilen tedavi şekli de budur. Bu 72 saatlik süre dışında ilk 7 gün içinde de tecrübeli cerrahlar tarafından operasyon uygulanabilir. Ancak ilk 7 günün ardından çevre dokulardaki inflamatuar değişiklikler nedeni ile aşırı yapışıklıklar oluşacağından ameliyat daha zor hale gelmektedir. Bu da açık ameliyat dönüşme olasılığını %25'e çıkarabilir. Bu nedenle, 7 günden sonra hasta seçimi iyi yapılmalı ve eğer acil bir durum yoksa ameliyat 6-8 hafta sonrasına ertelenmelidir” dedi. “Asemptomatik (sessiz) safra taşı olan hastaların çoğunda kolesistektomi endike değildir” diyen Dr. Şahin, “Çünkü bu hastaların sadece %2-3'ü her yıl semptomatik hale gelir. Elektif kolesistektomi endikasyonlarının doğru bir şekilde belirlenmesi için, ameliyatın getirdiği risk (bireysel hasta yaşı ve yandaş hastalıklar dikkate alınarak), ameliyat yapılmazsa komplikasyon ve ölüm riskine karşı tartılmalıdır. Bağışıklığı baskılanmış, organ allotransplantasyonunu bekleyen veya orak hücre hastalığı olan hastalarda komplikasyon gelişme riski daha yüksektir ve semptomların varlığı veya yokluğuna bakılmaksızın tedavi edilmelidir” dedi. Koruyucu laparoskopik kolesistektomiyi için ek nedenleri Şahin, “Özellikle safra kesesi kanseri oranının yüksek olduğu coğrafi bölgelerdeki bireylerde çapı 3 cm'den büyük taşlar, Kronik tıkalı sistik kanal, çalışmayan safra kesesi, kalsifiye (porselen) safra kesesi, 10 mm'den büyük veya hızlı boyut artışı gösteren safra kesesi polipi, safra kesesi travması, safra kesesi kanseri riskinin çok yüksek olması nedeniyle, ortak safra kanalının (CBD) kistik dilatasyonu olmadan pankreas ve safra kanallarının anormal birleşimi” şeklinde nedenlerini açıkladı. Şahin, “Morbid obezite, yüksek kolesistopati ile ilişkilidir ve hızlı kilo kaybı sırasında kolelitiazis (safra kesesi taşı) gelişme riski artar. Roux-en-Y gastrik bypastan (RYGB) önce rutin profilaktik laparoskopik kolesistektomi tartışmalıdır, ancak safra kesesi patolojisi öyküsü olan hastalarda laparoskopik kolesistektomi açıkça RYGB'den önce veya aynı anda yapılmalıdır” dedi. 3D laparoskopik kolesistektomi Şahin, 1992'de Ulusal Sağlık Enstitüleri (NIH) bildirisinde, laparoskopik kolesistektominin semptomatik safra taşı olan çoğu hasta için güvenli ve etkili bir tedavi sağladığını ve birçok hasta için tercih edilen tedavi haline geldiğini söyledi. Kapalı ameliyatların yani laparoskopinin kazanımlarını aktaran Şahin, “Ameliyat sonrası postoperatif ağrıyı azaltır, ameliyat sonrası ağrı kesici ihtiyacını azaltır, hastanede kalış süresini 1 haftadan 24 saatin altına indirir, hastayı 1 hafta içinde tam aktivitesine döndürür (açık kolesistektomi sonrası 1 ay ile karşılaştırıldığında), laparoskopik kolesistektomi, açık kolesistektomi ile karşılaştırıldığında daha iyi kozmetik görünüm ve daha iyi hasta memnuniyeti sağlar” şeklinde açıklamalarda bulundu.

Obezite cerrahisi ile aşırı kilolarınızdan kurtulun Haber

Obezite cerrahisi ile aşırı kilolarınızdan kurtulun

Obezite, çağımızın en büyük sağlık sorunlarından biri. Birçok hastalığın oluşumunda önemli bir risk faktörü olan obezitenin tedavisinde cerrahi seçenekler son dönemde sık sık gündeme geliyor. “Obezite günümüzde toplum sağlığını tehdit eden en önemli hastalıklardan biridir” diyen Nev Sağlık Grubu Genel Cerrahi bölümünden Doç. Dr. Mutlu Şahin, obezite cerrahisi hakkında önemli bilgiler verdi. “Obezite, sigaradan sonra önlenebilir ölümlerin ikinci sebebidir” Şahin, “1998 yılında Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ-WHO) tarafından, bu yüzyılın en önemli sorununun obezite olacağı öngörülmüş olmasına ve birçok önlem alınmasına rağmen obezite hızla büyüyen bir sorun olmaya devam etmektedir. Obezite, sigaradan sonra önlenebilir ölümlerin ikinci sebebidir. Yani obeziteden kurtulmak, sigarayı bırakmak gibi insan sağlığı açısından birçok iyileşme sağlar. Obezite cerrahisi sonrasında, ölüme veya devamlı ilaç kullanmaya sebep olan birçok kronik hastalıkta büyük gerilemeler ve hatta büyük bir kısmında tamamen iyileşmeler olur. Obezite ameliyatı yapılan birçok hasta ilaçlarını bırakır” dedi. “Asıl sorumluluk, hastanın kendisinde” “Obez olarak geçirilen uzun yıllardan sonra hayata yeni bir başlangıç yapar” diyen Şahin, “Önemli olan bu yeni başlangıca psikolojik olarak en iyi şekilde hazırlanmış olmak ve eski günlere dönmemektir. Hayatta her zaman, her konuda ikinci şansınız olmayabilir. Ama obezite cerrahisi insana bu şansı sunmaktadır. Cerrah obezite ameliyatı ile hastanın midesini küçülterek bu şansı başlatır, ancak ikinci şansı kullanmada asıl sorumluluk hastanın kendisine aittir. İkinci hayata başlanan ilk yıldaki yeme alışkanlıklarını bundan sonraki hayatına yayarsa ömür boyu sağlıklı ve mutlu olacağı aşikardır” ifadelerinde bulundu. “Obezite ameliyatları” Doç. Dr. Mutlu Şahin, “Sadece ABD’de 2011 ve 2017 yılları arasında 1,3 milyonun üstünde obezite ameliyatı yapılmıştır. Türkiye’de ise yılda 15-20 bin obezite ameliyatı yapıldığı tahmin edilmektedir. En sık yapılan ameliyat tüp mide ameliyatı olarak bilinen “Sleeve gastrektomi” ameliyatıdır. Bunu ise “Gastrik By-pass” ameliyatı takip eder. Bunların dışında “Mini gastrik by-pass”, “Duodenal Switch” ve “Transit Bipartisyon” gibi ameliyat yöntemleri de mevcuttur. Tüp mide ameliyatının en sık uygulanan ameliyat olmasının birçok sebebi vardır. Bunlardan ilk ve en önemli olanı bu ameliyat ile sindirim sisteminde büyük çapta değişim yapılmamasıdır. Böylece hastanın 6 ay ile 1 yıl arasında büyük miktarda kilo vermesi sağlanırken, aynı zamanda en az zarar vermeye çalışılır. Diğer ameliyatlarda daha hızlı kilo verilebilmesine rağmen, hastada birçok vitamin eksiklikleri ve hipoglisemi atakları gibi problemler ortaya çıkabilmektedir” dedi. “İkinci sıklıkla yapılan ameliyat olan ‘Gastrik By-pass’ obezite cerrahisinde birçok merkez tarafından ‘altın standart’ yöntem olarak kabul edilmektedir” diyen Şahin, “Özellikle şeker hastalığı tedavisinde öne çıkan metabolik cerrahi yöntemlerinden bir miktar az oranda etkilidir.  “Duodenal Switch” ve “Transit Bipartisyon” gibi yöntemlerle şeker hastalığının düzelme ihtimali %95’in üzerindeyken, “Gastrik By-pass” ile bu oran %85-87 arasındadır. Ancak bu ameliyata çok benzer ameliyatlar özellikle mide kanseri hastalarında uzun yıllardır uygulanmaktadır. Bu nedenle de bu ameliyata bağlı uzun dönemde ortaya çıkabilecek riskler ile ilgili bilgimiz yeterlidir. Ancak “Duodenal Switch” ve “Transit Bipartisyon” gibi ameliyatlar ilk olarak 1980’lerde tanımlanmış olsa da son 20 yıldır daha sıklıkla uygulanmaya başlanmıştır. Birçok merkez tarafından halen uzun dönem etkileri ile endişeler bildirilmektedir. Giderek artan sayıdaki çalışmalar sayesinde bu konudaki tereddütler yavaş yavaş ortadan kalkmaktadır” açıklamalarında bulundu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.