SON DAKİKA
Hava Durumu

#Duruşma

Söz Bursa - Duruşma haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Duruşma haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Ekrem İmamoğlu 3’üncü kez hakim karşısında: ‘Sahte diploma’ davasında 8 yıl 9 ay hapis talebi Haber

Ekrem İmamoğlu 3’üncü kez hakim karşısında: ‘Sahte diploma’ davasında 8 yıl 9 ay hapis talebi

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı görevinden uzaklaştırılarak tutuklanan Ekrem İmamoğlu, lisans diplomasının sahte olduğu iddiasına ilişkin 8 yıl 9 aya kadar hapis talebiyle yargılandığı davada 3’üncü kez hakim karşısına çıktı. İstanbul Büyükşehir Belediye (İBB) Başkanlığı görevinden uzaklaştırılarak tutuklanan Ekrem İmamoğlu’nun lisans diplomasının sahte olduğu iddiasına ilişkin yürütülen soruşturma tamamlanmış, hazırlanan iddianamede İmamoğlu’nun zincirleme şekilde ‘resmi belgede sahtecilik’ suçundan 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edilmişti. Hazırlanan iddianame kapsamında İmamoğlu, 12 Eylül’de ilk kez hakim karşısına çıkmıştı. İmamoğlu, İstanbul 59. Asliye Ceza Mahkemesi’nce Marmara Ceza İnfaz Kurumları Yerleşkesi’ndeki duruşma salonunda 3’üncü kez hakim karşısına çıktı. Duruşmaya, 'yolsuzluk' soruşturmasından tutuklu sanık Ekrem İmamoğlu ile tarafların avukatları hazır bulundu. Ayrıca duruşmaya, CHP İstanbul İl Başkanı Özgür Çelik, İBB Başkan Vekili Nuri Aslan, sanık İmamoğlu'nun eşi Dilek Kaya İmamoğlu, oğlu Selim İmamoglu, annesi Havva İmamoğlu, babası Hasan İmamoğlu ile çok sayıda partili katıldı. Duruşma, yoklamalar ile devam ediyor. İDDİANAMEDEN İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nca hazırlanan iddianamede, University College of Northern Cyprus’ın (UCNC) Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından tanınan üniversitelerden biri olmadığı, şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun yatay geçiş yaptığı 1990 yılında University College of Northern Cyprus’ın yatay geçiş yapılabilecek üniversiteler arasında olmadığı anlatıldı. Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı tarafından KKTC’de faaliyet gösteren yükseköğretim kurumlarından sadece Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin Yükseköğretim Kurulu tarafından tanındığının belirtildiği iddianamede, yatay geçiş kontenjanlarının usulsüz olarak arttırıldığı, bazı öğrencilerin listeden usulsüz olarak silinerek yine listeye yeni öğrencilerin eklendiği, 3 kişilik kontenjanı bulunan bölüme usulsüz olarak 54 kişinin alındığı aktarıldı. Gerek başvuru kabul edilecek yükseköğretim kurumlarıyla ilgili gerekse başvurusu değerlendirilecek öğrencilerle ilgili çok sayıda hileli işlem yapıldığının belirtildiği iddianamede, İngilizce İşletme programına yurt dışı yatay geçiş başvuruları kabul edilen öğrencilerin herhangi bir dil seviye tespit sınavı ya da yeterlilik sınavı yapılmadığı, yurt dışı yatay geçiş başvurusunda bulunan öğrencilerin ‘rektör, dekan, yönetim kurulu üyeleri, fakülte sekreteri, yatay geçiş komisyonu üyeleri’ gibi süreçte yer alan kişileri referans olarak gösterdikleri kaydedildi. İddianamede, İstanbul Üniversitesi İşletme Fakültesi’nde görevli babası Dekan Yardımcısı Prof. Dr. Ersin Güredin’in KKTC’ye akademik izinle gittiği, dönüşünü yurt dışında sürekli dönüş gibi göstererek oğlu olan Eren Güredin’i yurt dışı nakil işleminden yararlandırdığı, Necati Eren Güredin isimli öğrencinin mezun olduğu kuruluş olan University College of Northern Cyprus’de (U.C.N.C.) yerine gerçeğe aykırı şekilde aynı şüpheli Ekrem İmamoğlu gibi öğrenci kütük defterine Doğu Akdeniz Üniversitesi öğrencisi olarak kaydedildiği, ayrıca Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde öğrenci işleri müdürü olarak görev yapan bir şahsın ‘bilgi sahibi’ sıfatıyla alınan beyanında Ekrem İmamoğlu adına okulda herhangi bir kayıt bulunmadığını, dolayısıyla bu kişinin bu okula giriş yapmadığını söylediği kaydedildi. TANINIRLIĞININ BULUNMADIĞINI BİLDİKLERİ HALDE İMAMOĞLU'NUN DENKLİĞİ OLAN BİR KURUMDAN YATAY GEÇİŞ YAPMIŞ GİBİ GÖSTERİLDİĞİ KAYDEDİLDİ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nde kurulu eğitim kurumlarından sadece Doğu Akdeniz Üniversitesi’nin Yükseköğretim Kurulu tarafından tanınmakta olduğu bilgisini İstanbul Üniversitesi’nin bilmesine rağmen İmamoğlu’nun İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçişi sırasında gerçeğe aykırı şekilde öğrenci kütük defterine Doğu Akdeniz Üniversitesi öğrencisi olarak kaydedildiğinin tespit edildiği aktarılırken, yapılan bu işlemle hem İstanbul Üniversitesi yetkililerinin hem de şüpheli Ekrem İmamoğlu’nun, University College of Northern Cyprus adlı kurumun Yükseköğretim Kurulu nezdinde tanınırlığının bulunmadığını bildikleri halde şüphelinin denkliği olan bir kurumdan yatay geçiş yapmış gibi gösterildiği kaydedildi. Şüpheli Ekrem İmamoğlu tarafından yatay geçiş sürecinde üniversiteye sunulan belgelerin University College of Northern Cyprus’a ait bir tanıtım broşürü ve bir adet transkriptten ibaret olduğunun belirtildiği iddianamede, bu belgelerin Doğu Akdeniz Üniversitesi’ne ait olmadığının açıkça anlaşılması karşısında İstanbul Üniversitesi tarafından şüphelinin kaydının Doğu Akdeniz Üniversitesi öğrencisi olarak yapıldığı, gerçeğe aykırı resmi belgenin açık bir hile ile düzenlendiği, şeklen doğru ancak içerik bakımından sahte bir belge meydana getirildiği aktarıldı. İddianamede, Ekrem İmamoğlu’nun hayat hikayesinin hiçbir aşamasında Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde eğitim gördüğüne ilişkin bir bilgi, bulgu bulunmadığı, buna rağmen İBB’nin resmi sitesinin de arasında bulunduğu pek çok yazılı ile görsel basın organlarında, şüphelinin Doğu Akdeniz Üniversitesi’nden yatay geçiş yaptığı yönünde bilgi ve beyanlara yer verildiği, bu durumun temel nedeninin, İstanbul Üniversitesi’ne yatay geçiş kaydı sırasında, şüphelinin Doğu Akdeniz Üniversitesi öğrencisiymiş gibi gösterilmiş olmasından kaynaklandığı kaydedildi. 8 YIL 9 AYA KADAR HAPİS CEZASI TALEBİ İmamoğlu’nun kamuoyunda farklı bir algı oluşturacak şekilde hareket ettiği ve tüm bu hususların ifade sırasında açık ve net bir şekilde sorulduğu ancak şüphelinin söz konusu soruları cevapsız bırakmak suretiyle açıklama yapmaktan kaçındığı kaydedilirken, ayrıca hileli bir şekilde aldığı evrakı yüksek lisans amacıyla İstanbul Üniversitesi’ne, askerlik hizmeti amacıyla Milli Savunma Bakanlığı’na ve Yüksek Seçim Kurulu’na sunarak kullandığı belirtildi. Hazırlanan iddianamede Ekrem İmamoğlu’nun zincirleme şekilde ‘resmi belgede sahtecilik’ suçundan 2 yıl 6 aydan 8 yıl 9 aya kadar hapis cezasına çarptırılması talep edildi.

Otel yangını faciasında ilk duruşma bitti Haber

Otel yangını faciasında ilk duruşma bitti

Bolu'daki Grand Kartal Otel yangınına ilişkin devam eden duruşmanın 10. gününde verilen ara kararın ardından yangında 8 aile ferdini kaybetmiş olan Avukat Yüksel Gültekin, "Bu belediyeyle, bu ailenin otelleri arasındaki ilişkilerin ortaya çıkması lazım" dedi. Bolu'daki Grand Kartal Otel yangınına ilişkin davanın 10. gününde mahkeme heyeti ara kararını açıkladı. Heyet, 18 sanığın tutukluluk halinin devamına, daha önce ev hapsinde bulunan itfaiye eri İrfan Acar'ın tutuklanmasına, tutuklu sanıklardan aşçı yardımcısı Faysal Yaver'in ise adli kontrol şartıyla tahliyesine karar verdi. Tutuksuz yargılanan İbrahim Polat, İsmail Karagöz, Yiğithan Burak Çetin ve Ali Ağaoğlu hakkında da 4 ay ev hapsi kararı verildi. Duruşma 22 Eylül'e ertelendi. Duruşma salonu çıkışında yangın faciasında oğlunu kaybeden Danıştay 9. Daire Başkanı Abdurrahman Gençbay ve faciada aynı aileden 8 yakınını kaybeden avukat Yüksel Gültekin, açıklamalarda bulundu. "ZİNCİRİN BİR HALKASI KOPSA KÖTÜLÜK ORTAYA ÇIKMAYACAK" Davayı ‘İyilerle kötülerin davası' olarak nitelendiren Danıştay 9. Daire Başkanı Abdurrahman Gençbay, "Bu dava iyilerle kötülerin davası demiştik. Organize bir kötülükle karşı karşıyaydık. Organize bir kötülükle mücadele ediyorduk. Öylesine organize bir kötülüktü ki bu. Zincirin bir halkası kopsa kötülük ortaya çıkmayacak. O yüzden bunu organize kötülük demiştik. Bu kötülüğün içerisinde, işletme sahipleri vardı. Belediye görevlileri vardı. İl özel idaresi görevlileri vardı. Turizm Bakanlığı yetkilileri vardı. Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı yetkileri vardı ve görev yapan valiler de vardı. Mahkeme bu anlamda eksik başladı. Ama gelinen noktada öncelikle bugüne kadarki süreci yöneten soruşturma aşamasında başsavcılıkta, Başsavcı ve savcılara ve 10 günü aşkındır bir süre zannedersem bir rekordur bu. Belki gün olarak değil ama duruşma saati olarak bir rekordur. İlk dakikalarından itibaren insicamını hiç bozmadan, adil, dürüst, tarafsız ve yansız bir yönetim sergileyen, adil yargılamanın nasıl olması gerektiğini tüm dünyaya gösteren bir heyetle karşı karşıyaydık" dedi. "TURİZM BAKANI BÜTÜN DELİLLERE RAĞMEN SORUŞTURMA İZNİ VERMEME KARARI ALDI" Kültür ve Turizm Bakanlığınca soruşturulmaya izin verilmemesine tepki gösteren Abdurrahman Gençbay, "Ama dedim ya eksik başladı yargılama. Eksikliğin bir tarafında Turizm Bakanlığı var. Bir tarafında Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı var. Bir tarafında da bu bölgede görev yapmış. Valilerle ilgili soruşturma talebimizi incelemek üzere de İçişleri Bakanlığı var bu taleplerimizin arkasında olacağız. Bu taleplerimizi takip edeceğiz. Turizm Bakanlığı ve Turizm Bakanı bütün delillere rağmen soruşturma izni vermeme kararı aldı. Hem de iki kez soruşturma izni vermeme kararı aldı. Henüz Çalışma Bakanlığı'yla İçişleri Bakanlığı'ndan bir karar çıkmadı. Turizm Bakanlığı'nın soruşturma izni vermeme kararında süreç devam ediyor" diye konuştu. "SORUŞTURMA İZNİ VERMEME KARARI VEREMEZ" 4483 sayılı kanunun amacı suçu ya da suçluyu korumak değildir. Kamu görevlilerini anlamsız ya da dayanaksız ithamlar karşısında hem rencide etmemek hem de dayanaksız iddialarla, mahkemeleri meşgul etmemek anlamında getirilmiş olan bir filtreleme sistemidir. Bunun amacı suçluyu korumak değildir. Bunun amacı suçu da örtbas etmek değildir. Gelinen noktada 78 canın gittiği binlerce canımızın yandığı bir olayda hiç kimse buradaki iddiaların hafife alındığına alınması gerektiğine değinerek soruşturma izni vermeme kararı veremez. Bilirkişi raporunda, savcılık iddianamesinde birinci derece Turizm Bakanlığı sorumludur derken ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı kendi alanıyla ilgili soruşturma izni vermeme kararına itiraz edip bakan yardımcısı hakkında soruşturma izni verilmesi için Danıştay Birinci Dairesi'ne müracaat ederken Bolu Cumhuriyet Başsavcılığı Soruşturma izni verilmesi için Turizm Bakanlığına müracaat ederken Turizm Bakanı sözde tayin ettiği iki müfettişle birincisinde 25 sayfalık, ikincisinde 40 sayfalık ama içeriği tam aynı olan rapora dayanılarak soruşturma izni vermeme kararı verdi. Bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum. Danıştay Birinci Dairesi'nde o itirazlarımız devam ediyor. Orada netice alacağımızı düşünüyoruz. Bu organize kötülük burada sonuçlanmak zorunda. Bu iyilerle kötülerin mücadelesi" şeklinde konuştu. "O SORUMLULUĞUNUN BİLİNCİYLE HAREKET EDECEKLERDİR" Kartalkaya davasının sonucuyla Türkiye'de her şeyin daha farklı olacağını belirten Gençbay, "Cumhurbaşkanı çok güzel bir şey söyledi, ‘Toplumda cezasızlık algısını yıkacağız. Bununla ilgili önlemlerimizi aldık. Yapanın yarınına kar kaldığı algısını toplumdan söküp atacağız' dedi. İşte bu dava bunun tecelli ahı olacaktır. Turizm Bakanlığı'nın engellemelerine rağmen bunun tecelli ahı olacaktır. Bu davadan sonra artık her şey daha farklı olacak Türkiye için. Ve o zaman biz diyeceğiz ki bizim canlarımız boş yanmamış olacak. Bizim çocuklarımız boşuna ölmemiş olacaklar. Artık Türkiye'de bu davadan sonra inanıyorum. Bu adil yargılama sonunda yüreklere su serpecek, vicdanlara hitap edecek, toplum vicdanında yerini alacak bir karar çıkacaktır. Hiç tereddüttü hiç şüphemiz yok. Ve o karar çıktıktan sonra da artık sorumluluk mevkiinde olanlar, o sorumluluğunun bilinciyle hareket edeceklerdir. Ve gerçekten içeride görünce dehşete kapılıyorsunuz. Para hırsının bir insanın ne kadar insanlıktan çıkardığını görüyoruz. Bir aile düşünün ki insan hayatını tamamen ötelemiş hiçbir şekilde dikkate almamış bir yönetim tarzıyla tamamen para kazanma hırsıyla yapmış olduğu bir organize kötülüğün mimarı olarak yapmış olduğu faaliyet sonucunda geldikleri nokta gerçekten içler acısı bir durum. Onun için bu dava bu insanlara da bir ders olacak. Artık bundan sonra işletme sahipleri de insan hayatını önceleyen yatırımlar yapacaklar ona göre yönetim tarzı geliştireceklerdir. Bu nedenle bu davadan beklentimiz çoktur" ifadelerine yer verdi. "ORGANİZE BİR CİNAYET ŞEBEKESİ OLDUĞUNU ÇOK AÇIK BİR ŞEKİLDE GÖRMÜŞLERDİR" Yangın faciasında aynı aileden 8 yakınını kaybeden Avukat Yüksel Gültekin, "Bu elim faciada cinayet şebekesi tarafından 8 tane çocuğu şehit edilen bir babayım. 3 husus var. Öncelikle mahkeme heyetine ve savcılığa teşekkür etmek istiyorum. Heyetin burada sabırla yürüttüğü çalışmayı takdir ediyorum. Kolay değil, çok yoğun bir gündemle, Türkiye'nin gözünün üzerinde olduğu bir yargılamanın iç çerçevesini başarıyla yürüttüklerini düşünüyorum. Tabii biz burada savcının talep ettiği iki şahısla ilgili tutukluluk kararının verilmesini istiyoruz. Sayın Mahkeme şu an bu kararı değerlendirmedi ama ileriki aşamalarda değerlendireceğini tahmin ediyorum. İkinci olarak bir hususun altını çizmek istiyorum. Bu mesele, netice itibarıyla kamuoyunun sürekli şekilde canlı ve gündemde tutması gereken bir meseledir. Yalnızca 78 canımız için değil. Gerçekten yargılamayı seyreden arkadaşlar, burada organize bir kötülük ve organize bir cinayet şebekesi olduğunu çok açık bir şekilde görmüşlerdir" ifadelerine yer verdi. "BELEDİYE BAŞKANI BU OTELDE KONAKLAMIŞ MIDIR?" Bolu Belediyesi'nin ihmalinin olduğunu dile getiren Yüksel Gültekin, "Bakın, burada bir çürümüşlük var. Yalnızca para ışığına bürünmüş ailelerin çürümüşlüğü değil; İl Özel İdaresi'nin sorumluluğu da var. 13 Aralık'ta müracaat ediliyor deniyor ama sonra 13 Ocak'a çekiliyor. Kayıtlar sonradan düzeltiliyor. Bu aşamada denetime gidiliyor. Belediyenin inanılmaz bir ihmali söz konusu. On kriter üzerinden dokuzunun eksik olduğu tespit ediliyor. Yani neredeyse kibriti çaksanız alev alacak bir pozisyonda otel. Ama bundan sonraki devriye kim giriyor? Kimler karar veriyor? Basit bir itfaiye eri mi? O gün izinli olduğunu söyleyen itfaiye müdürü mü? ‘Ben evraklara bakmam, şefim baksın' diyen belediye başkan yardımcısı mı? Ben bu meselede bu kişilerin karar verici olamayacağını düşünüyorum. Bu mesele kesinlikle savcılık tarafından derinleştirilmeli. Biz de derinleştireceğiz. Bu belediyeyle, bu ailenin otelleri arasındaki ilişkilerin ortaya çıkması lazım. Belediye başkanı bu otelde konaklamış mıdır? Belediye organizasyonları burada yapılmış mıdır? Bu organizasyonlar gerçek değerinin altında mı fiyatlandırılmıştır? Bu belediye meselesi çok önemli. Yerel yönetimlerle ilgili kısmı basit açıklamalarla geçiştirilebilecek bir konu değil. Maalesef bugüne kadar bu meselede belediye başkanı ortada yok. Şehrin belediye başkanı bir kere bile duruşmaya gelmedi. Basında kuşlar ve böceklerle ilgili demeçlerini görüyoruz ama böyle bir faciada ortada yok. Şehrimde, dünya çapında bir felaket yaşanmışken burada olmayacaksa nerede olacak? Bu olayda pis kokular geliyor burnumuza. Bu meselenin aydınlatılacağına olan inancım tam. Hadise derinleşecektir. Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı bürokratları hakkında da konuşmak istiyorum. Bu bürokratlar soruşturmalara izin vermemişlerdir. Çalışma Bakanlığı altı aydır dosyayı oyalamaktadır. Çok açık ve net söylüyorum; ben bu ülkeyi merhametli, adil ve güzel yürekli insanların yönettiğine inanıyorum. Bütün mesele, bu olayın Cumhurbaşkanı ve danışmanları tarafından henüz duyulmamış olmasıdır. Ama duyulduğu anda, Gazze'deki, Suriye'deki çocuklar için gözyaşı döken Cumhurbaşkanımızın, bizim 78 evladımızın diri diri yanmasına müsaade etmeyeceğine, sorumlular hakkında gerekli adımları atacağına inanıyorum. Hiç şüphem yok. Allah izin verirse, 22 Eylül'de yalnızca içerideki katil şebekesi değil, onları koruyan bürokratlar da, Turizm ve Çalışma Bakanlığı bürokratları da, idarenin diğer temsilcileri de içeride olacak. Soruşturmalar sürüyor, çok hızlı gelişmeler olacak" diye konuştu. "TURİZM BAKANI'NIN YUNAN ADALARI'NDA GEZMESİNİ, BOTUNU OTELİN ÖNÜNE ÇEKMESİNİ HANGİ VİCDANLA AÇIKLAYACAĞIZ?" Turizm Bakanı Mehmet Nuri Gürsoy'a yönelik açıklamalarda bulunan Yüksel Gültekin, "Bu insanlar içeride olmadan, 78 can sahibi olarak konuşuyorum, bizim yüreğimize su serpilmez. Biz yaşadığımız sürece, bu insanların suçlu olduğuna inandığımız sürece, yargılansınlar, aklansınlar, ortaya çıksınlar. 78 canın söz konusu olduğu bir davada, Turizm Bakanı'nın Yunan Adaları'nda gezmesini, botunu otelin önüne çekmesini hangi vicdanla açıklayacağız? Ben bu ülkenin hâlâ güzel insanlar tarafından yönetildiğine inanıyorum. Son kez söylüyorum; göreceksiniz, çok kısa bir süre içinde belki de Danıştay karar beklenmeden, idare kendi içinde bu kişiler hakkında soruşturma açacak ve 22 Eylül'de bu şahıslar huzurumuza çıkacak" dedi. "BELEDİYE KISMINDA TAM BİR ALİ CENGİZ OYUNU SÖZ KONUSU" Gültekin son olarak şu ifadelere yer verdi: "Belediye kısmında tam bir Ali Cengiz oyunu söz konusu. Diğer alanlar da farklı değil ama bu bölüm çok daha dikkat çekici. Zaten ev hapsi kararı abestir. Olası kastla yargılanan, çok ağır bir ceza ile yargılanan bir şahsın İrfan Acar'ın ev hapsine alınması zaten başlı başına abestir. Buradaki tüm suçluların olası kastla cezalandırılacağına inanıyorum. Diğer sanıkların neden tutuklu olmadıkları konusunda da mahkemeye saygı duyuyorum ama ciddi bir hayreti de içimde taşıyorum."

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.