SON DAKİKA
Hava Durumu

#Gıda Enflasyonu

Söz Bursa - Gıda Enflasyonu haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gıda Enflasyonu haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bakan Şimşek'ten enflasyon mesajı: "En büyük önceliğimiz düşürmek, gelecek sene hedefimiz yüzde 20'nin altı" Haber

Bakan Şimşek'ten enflasyon mesajı: "En büyük önceliğimiz düşürmek, gelecek sene hedefimiz yüzde 20'nin altı"

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, ‘‘En büyük önceliğimiz enflasyonu düşürmek. Hedefimiz gelecek sene enflasyonu yüzde 20’nin altına düşürmek. Enflasyon düşüyor, düşmeye devam edecek Hükümetimizin nihai amacı kapsayıcı büyümeyi ve adil gelir dağılımını sağlamak’’ dedi. Halkbank Gençİz Gençlik Zirvesi’nin ikincisi, Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in katılımıyla gerçekleşti. Bakan Şimşek, yaptığı konuşmada Türkiye’nin uyguladığı ekonomi programa ilişkin bilgi verdi. Enflasyon rakamları hakkında bilgi paylaşan Şimşek, ‘‘En büyük önceliğimiz enflasyonu düşürmek. Enflasyonda 2025 yılını büyük ihtimalle yüzde 31 seviyelerinde bitireceğiz. Enflasyon düşüyor ve düşmeye devam edecek’’ dedi. ‘‘Nihai amacımız kapsayıcı büyümeyi ve adil gelir dağılımını sağlamak’’ Hükümetin nihai amacının kapsayıcı büyümeyi ve adil gelir dağılımını sağlamak olduğunun altını çizen Şimşek, ‘‘Nihai amacımıza ulaşmak için yapısal dönüşümü başarmamız gerekiyor. Cumhurbaşkanımız liderliğinde bu programı uyguluyoruz. Bu programın üç evresi var; birinci evre makro risklerin yönetimi, ikinci evrede mali disiplini tesis ettik cari açığı düşürdük, kur korumalı mevduat mekanizmasından çıktık enflasyon düşmeye başladı. Üçüncü evre ise kazanımların pekiştirildiği tek haneli enflasyonun kalıcı olduğu, cari açığın sorun olmaktan çıktığı, verimlilik ve rekabet gücünün artması için reformların hızlandığı dönem olacak. Üçüncü evreye gelecek sene geçiyoruz’’ şeklinde konuştu. Temel mallarda enflasyonun yüzde 20’nin altına düştüğünü hatırlatan Şimşek, ‘‘Gıda enflasyonu yüzde 27 civarı. Buna rağmen manşet enflasyon yüzde 31. Çünkü Türkiye’de kira, eğitim ve hizmet enflasyonu hala yüksek seyrediyor. Hizmet enflasyonu yüzde 97’den yüzde 44’e kadar düştü. Bunu düşürmek için deprem bölgesinde konut inşa ediyoruz 350 bin konutu teslim ettik. Gelecek sene 600 bin konut teslim edilecek. Sosyal konut projeleri devam ediyor, kentsel dönüşüm projelerini uyguluyoruz. Bütün bunları bütçeden yapıyoruz. Türkiye’deki öğrencilerin yüzde 90’ı devlet okullarına gidiyor. Yüzde 10’un gittiği özel okullarda ise yüksek rakamlar görüldü, oralarda da makul fiyatlar görülecek’’ ifadelerini kullandı. ‘‘KAMUDA TASARRUF ÇABASI VAR VE SONUÇ ALIYORUZ’’ Önümüzdeki dönemde kamu maliyesinde önemli reformlar planladıklarını dile getiren Şimşek, ‘‘Bütçe açığımız deprem nedeni ile milli gelire oranı yüzde 5’e çıkmıştı. Bütçe açığımız bu sene yüzde 3’e düştü, gelecek senelerde daha düşük seviyelere düşüreceğiz. Tasarruf konusunda kamu giderlerini kontrol altına almada başarılı olduk. 10 yıllık ortalamaya göre bu harcamaların (kamu giderleri) bütçeye oranı yüzde 4,6. Biz geçen sene yüzde 3,1’e indirdik, bu sene 3’ün de altında olacak. Kamuda tasarruf çabası var ve sonuç alıyoruz’’ sözlerini ifade etti. KKM’nin de 143 milyar dolar azaltıldığını da ifade eden Şimşek, "Türkiye’nin bilançosunda 250 milyar doları aşan bir iyileşme var" dedi. Altın ithalatına ilişkin de bilgi paylaşan Şimşek, ‘‘Altın ithalatı sadece sanayide kullanmak için yapılmıyor. Altın bir portföy tercihidir, saygı duyuyoruz. Vatandaşımızın ithal ettiği altınları bir kenara bırakırsak Türkiye’de cari açık kalmıyor. Osmanlı’nın son 100 yılına da baksanız, Türkiye’nin ilk 100 yılına da baksanız en büyük darboğaz döviz darboğazıdır. Cari açıkla ilişkilidir. İlk defa biz yapısal olarak biz bu sorunu aşma noktasındayız’’ ifadelerini kullandı. ‘‘YATIRIM YAPILABİLİR KATEGORİYE DOĞRU HIZLA İLERLEMEYE DEVAM EDECEĞİZ’’ Bakan Şimşek Merkez Bankası rezervlerinin arttığına da dikkat çekerken, ‘‘Çünkü her an bir takım şoklarla karşı karşıya kalabiliriz. Bu nedenle rezerve ihtiyaç var. Biz net rezervlerimizi son 2 yılda programımız dahilinde 118 milyar dolar artırdık. Kur korumalı mevduatı 143 milyar dolar azalttık, bitiyor 400 milyon dolar kaldı vadesini bekliyoruz. Türkiye’nin bilançosunu 250 milyar dolar iyileştirdik. Türkiye’nin risk pirimi son 7,5 yılın en iyi seviyesine geldi. Son 2 yılda Türkiye’nin risk pirimi 472 baz puan düştü. Bize benzer ülkeler 49 baz puan düştü. Türkiye’nin kredi notu en az 2 kademe artırıldı. Yatırım yapılabilir kategoriye doğru hızla ilerlemeye devam edeceğiz’’ açıklamasında bulundu. Türkiye’nin milli gelirindeki artışa da değinen Şimşek, ‘‘2002’de dünya ekonomisinde 21’inci sıradayken şimdi 16’ıncı sıradayız. Satın alma gücü paritesinde 16’ıncı sıradan 11’inci sıraya yükseldik’’ diye konuştu.

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, enflasyonun düşüş tarihini açıkladı Haber

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, enflasyonun düşüş tarihini açıkladı

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Tarımsal Strateji ve Politika Geliştirme Merkezi'nin TARPOL'un bir otelde düzenlediği iftar programına katıldı. Yılmaz, Ramazan, gönüllerin birleştiği, sofraların paylaşıldığı mübarek bir ay olduğunu vurguladı. İftar sofralarında yenilen her lokma, toprağın bereketinden, çiftçinin alın terinden, milletin dayanışmasından doğan bir nimet olduğunu belirten Yılmaz, "Sofralarımızın bereketi ancak tarlalarımızın bereketiyle mümkündür. Bu nedenle, toprağımızın ve çiftçimizin değerini bilmek, onları desteklemek ve tarımsal üretimi artırmak hepimizin ortak sorumluluğudur. Tarım ve gıda arz güvenliğini stratejik bir alan olarak değerlendiriyoruz. Modası hiçbir zaman geçmeyecek bir alan olarak addediyoruz. İnsanlıkla birlikte başlamış, insanlık var oldukça devam edecek bir alan olduğuna inanıyoruz. Tarımdaki dönüşüm, verimlik artışı, tarımdaki gelişme seviyesi aslında bir toplumun kalkınma seviyesini ortaya koymaktadır" diye konuştu. "Avrupa'dan Çin'e günümüz modern ekonomilerinin sanayi devriminden önce tarım devrimi ile bugünlere geldiğini unutmamalıyız" ifadelerini kullanan Yılmaz, "Bu çerçevede baktığımız zaman tarımı genel kalkınma perspektifimizin de çok önemli bir bileşeni olarak gördüğümüzü ifade etmek istiyorum. Tarımın bu tarihsel konumunun yanı sıra özellikle son dönemlerde iklim değişikliği, tedarik zincirlerinde kırılmalar, dünya nüfusunun geldiği nokta, afetler birçok unsurla birlikle gıda arz güvenliğinin çok önemli olduğunu görüyoruz. Pandemi, savaşlar, iklim değişikliği ve küresel tedarik zincirlerindeki kırılmalar, bize bir gerçeği tekrar hatırlattı: gıda arz güvenliğini sağlayamayan ülkeler, ekonomik ve sosyal olarak büyük bedeller ödemek zorunda kalıyor. Ukrayna-Rusya savaşında maalesef gıda arzının savaşlardan, jeopolitik gelişmelerden nasıl etkilendiğini gördük. Burada Sayın Cumhurbaşkanımızın inisiyatifi ile Tahıl anlaşması yapılması hem dünyadaki gıda fiyatlarının düşmesine hem de Afrika başta olmak üzere en fazla ihtiyaç duyan ülkelerin gıdaya erişimine büyük bir katkıda bulundu" diye konuştu. Tarımsal verimliliğin artık sadece bir kalkınma meselesi değil küresel güvenliğin ve jeopolitik dengelerin de önemli unsurlarından birisi olduğuna dikkat çeken Yılmaz, "Bu nedenle gıda arz güvenliğimizi sürdürülebilir bir yönetim modeliyle sağlamamız son derece önemlidir. Sürdürülebilir gıda arz güvenliği için, sadece üretim değil, aynı zamanda dağıtım, tüketim ve atık yönetimi gibi tüm süreçlerin de dikkate alınması ve bu süreçlerde işbirliği yapılması öne çıkıyor. Bu noktada, hükümetin görevleri olduğu kadar üniversitelerimizin ve TARPOL gibi düşünce üretim merkezlerinin de tarım alanında politika önerileri geliştirmesi ve bu önerileri hayata geçirecek projeler üretmesi gerekmektedir. Özellikle TARPOL'ün araştırma merkezi olarak bu alandaki öncü rolünü takdirle karşılıyor ve çalışmalarından dolayı tebrik ediyorum" dedi. "SON 22 YILDA GIDA VE TARIM ÜRÜNLERİNDE 107 MİLYAR DOLARLIK DIŞ TİCARET FAZLASI VERDİK" Cumhurbaşkanı Erdoğan liderliğinde, Türkiye tarım alanında güçlü bir yol haritası oluşturdu ve önemli kazanımlar elde ettiğine dikkat çeken Yılmaz, şunları kaydetti: "Bu süreçte, tarımsal üretimde modern teknolojilerin kullanımını yaygınlaştırarak, çiftçilerimizin rekabet gücünü artırmaya ve sürdürülebilir tarım uygulamalarını teşvik etmeye odaklandık. Son 22 yılda gıda ve tarım ürünlerinde 107 milyar dolarlık dış ticaret fazlası verdik. Tarım sektörü, genel ekonomimizde kritik bir mesele olan cari açık konusunda, Türkiye'ye sürekli katkı sağlayan, istikrar sunan alanlardan biri oldu. Ayrıca, Türkiye sebze üretiminde dünyada dördüncü, meyve üretiminde altıncı sırada yer alıyor. 206 farklı tarımsal ürün yetiştirebilen bir ülke olarak, bitkisel üretimimizi 2002 yılına göre yüzde 41 artırarak 2023 yılında 139 milyon tona ulaştırdık. Bu, Cumhuriyet tarihimizin en yüksek üretim rakamıdır." Tarımsal ihracatı artırmak için yeni pazarlar buluyor, çiftçileri destekleyen programları genişlettiklerini altını çizen Yılmaz, "Türkiye gibi geniş ve farklı ekolojik bölgelere sahip bir ülkede, bölgesel kalkınma politikaları tarımsal üretimin sürdürülebilirliği açısından ne denli önemli olduğunun da farkındayız. Bu bilinçle, GAP, KOP, DAP ve DOKAP gibi projelerle, her bölgenin kendi tarımsal potansiyelini en iyi şekilde değerlendirmesini sağlıyoruz" dedi. "Sulama yatırımları, üretim destekleri ve sanayi entegrasyonuyla, tarımı sadece daha verimli hale getirmekle kalmıyor, üreticilerin gelirini artırıyor, ihracat kapasitemizi güçlendiriyoruz" diyen Yılmaz, "Tarımsal kalkınmayı, Türkiye'nin güçlü ve sürdürülebilir büyümesinin ayrılmaz . Mesele sadece üretimi artırmak değil, tarımı geleceğe hazırlamak, onu bilimle, teknolojiyle ve akıllı sistemlerle yönetmektir. Su kıtlığı, iklim değişikliği, karbon ayak izi gibi küresel meseleler tartışılıyor. Yeşil ve dijital dönüşüm, tarımda verimliliği artıran, kaynak kullanımını optimize eden ve üreticiyi destekleyen yeni modelleri beraberinde getiriyor. Bu noktada, akıllı tarım teknolojilerine yatırım yaparak sensör destekli sulama sistemlerinden yapay zeka tabanlı tarımsal analizlere, gıda fiyatlarını öngören erken uyarı sistemlerinden blokzincir tabanlı tedarik zinciri yönetimine kadar birçok yeniliği devreye alıyoruz. Tarım ve Orman Bakanımız İbrahim Yumaklı ve ekibinin 'planlı tarım' kavramı ile verimliliğe odaklanan yaklaşımını makro politikalarımızın önemli bir bileşeni olarak görüyoruz" diye konuştu. "GIDA ENFLASYONUNU ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMDE KONTROL ALTINA ALMAYI VE DÜŞÜRMEYİ HEDEFLİYORUZ" Enflasyon açısından da tarım ve gıda politikalarının önemine dikkat çeken Yılmaz, "Enflasyon sepeti içerisinde gıdanın önemli bir ağırlığı var. Özelliklede dar gelirli vatandaşlarımızın harcama kompozisyonu içerisinde gıdanın payı göreceli olarak daha yüksek. Sosyal adalet açısından gıda fiyatlarının kontrol altında olması düşmesi ve ya yükselmemesi son derecesi önemli. Bu çerçevede kamu olarak tasarruf tedbirleri uyguladığımız bir yılda hiçbir tasarrufa bağlı tutmadığımız en temel kalemlerden biri sulama oldu. Sulama yatırımlarında tarihimizin en yüksek oranlarına çıkmış durumdayız. Gıda enflasyonunu önümüzdeki dönemde kontrol altına almayı ve düşürmeyi hedefliyoruz" şeklinde konuştu.

Türkiye Gerçeği: Üretim düştü, borçlar büyüdü, yoksulluk arttı Haber

Türkiye Gerçeği: Üretim düştü, borçlar büyüdü, yoksulluk arttı

Tarladan pazara artan maliyetleri görmezden gelen, üreticinin alın terini yok sayan ve tüketiciyi daha da yoksullaştıran bu düzen sürdürülemez. Memurun, emeklinin, işçinin cebindeki üç kuruşa göz diken; halkı zamlarla, vergilerle ezip Saray’da şatafat içinde yaşayanlara yazıklar olsun” dedi. CHP Bursa Milletvekili ve PM Üyesi Orhan Sarıbal, Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK)’in açıkladığı Kasım Ayı Enflasyon rakamlarını Meclis’te düzenlediği basın toplantısında değerlendirdi. Milletvekili Sarıbal, Türkiye’nin ekonomi yönetiminde “rasyonaliteye dönüş” vaadiyle yola çıkan Mehmet Şimşek’in programının acı gerçekleriyle yüzleştiğini belirtti. Rakamların, ekonomik çöküşü açıkça ortaya koyduğunu, halkın en çok ihtiyaç duyduğu temel ürün ve hizmetlerde yıllık artış oranlarının korkutucu seviyelere ulaştığını dile getiren Sarıbal, “Bunun bir yol haritası değil, çıkmaz sokak olduğunu yaz aylarında söylemiştim! Kasım ve Aralık ayında, yılsonuna doğru büyük bir gıda krizinin yaşanacağını belirtmiştim. Vatandaşın alım gücü her geçen gün erirken, çarşıda pazarda hayat pahalılaşıyor. Tarladan pazara artan maliyetleri görmezden gelen, üreticinin alın terini yok sayan ve tüketiciyi daha da yoksullaştıran bu düzen sürdürülemez” dedi. İktidarın ekonominin yapısal sorunlarına çözüm bulmak yerine, günü kurtarma çabalarıyla halkı yoksulluğa mahkum ettiğini vurgulayan Milletvekili Sarıbal, “Küçük çiftçileri ortadan kaldırmayı hedefle; tarım ve gıda üretimini yabancı şirketlere bırak, ithalatı teşvik ederek uluslararası şirketleri zengin et, çiftçinin borç yükü altında ezilmesine seyirci kal ardından gıda fiyatlarındaki artışı kontrol edemeyince, ahlaksız tüccar ve gıda teröristi aramaya başla! Cadı avına gerek yok. Memurun, emeklinin, işçinin cebindeki üç kuruşa göz diken; halkı zamlarla, vergilerle ezip Saray’da şatafat içinde yaşayanlara yazıklar olsun. İhtiyacımız olan, halkın taleplerini merkeze alan, adil, üretken ve sürdürülebilir bir ekonomi politikasıdır” ifadelerini kullandı. Türkiye Gerçeği: Üretim düştü,borçlar büyüdü,yoksulluk arttı Gıda enflasyonunun birçok ülkenin yıllık enflasyonundan daha yüksek olduğunu vurgulayan Sarıbal, “Gerçekler ortada: Üretim düştü, istihdam zayıfladı, borçlar büyüdü, yoksulluk arttı. ENAG’a göre kasım ayında enflasyon aylık yüzde 4,06 artarken yıllık yüzde 86,76’ya ulaştı. TÜİK ise bu oranı aylık yüzde 2,24, yıllık yüzde 47,09 olarak açıkladı. Aradaki uçurum, Saray’ın halktan ne kadar kopuk olduğunu bir kez daha gözler önüne seriyor. Gıda enflasyonu ise aylık yüzde 5,10 ile bir çok ülkenin yıllık enflasyonundan daha yüksek. TÜİK’e göre kasım ayında fiyatı en fazla artan tarım ürünleri; taze sebze yüzde 29,6, yıllık bazda yüzde 126, yumurtada 14,10, yıllık bazda 37,96, kuzu etinde 5,21, yıllık bazda 80,72, taze meyvede 4,01, yıllık bazda 60,24. Makarna, un, doğalgaz, kira her kalemde bu enflasyon, yoksulluk demektir. Bu enflasyon, halkın cebindeki son kuruşun da alınması demektir” diye konuştu. SARAYLAR YÜKSELİRKEN HALKIN EVİ YIKILDI, SOFRALAR KÜÇÜLDÜ Milletin alın teriyle kurulan sofraya göz diken, özgürlüğü yasaklarla kuşatan, hak ve hukuku sadece kendi çıkarlarına hizmet eden bir araç haline getiren bir iktidarın halka hizmet edemeyeceğini kaydeden Sarıbal, “Saraylar yükselirken halkın evleri yıkılmış, sofraları küçülmüş, umutları çalınmıştır. Saray zihniyeti, halktan kopukluğun, adaletsizliğin ve keyfiyetin sembolü olmuştur.  Halkın iradesini yok sayan, eleştiriyi susturan ve ayrışmayı körükleyen bu anlayış, artık çökmüştür. Zincire vurulmuş bir milletin özgürlük mücadelesini, bağımsızlık aşkını ve halkın fedakârlığını anlatan bir destandır. Nâzım Hikmet’in kaleminden çıkan ve Kurtuluş Savaşı’nı en görkemli şekilde anlatan Kuvâyi Milliye’nin, halk kütüphanelerinde ‘uygunsuz içerik’ bahanesiyle yasaklandı. Hiçbir yasak, halkın özgürlük ve bağımsızlık tutkusunu karartamaz. Biz bu toprakların özgürlük destanlarına sahip çıkmaya devam edeceğiz. Nazım’ın dediği gibi, zincirlerinden başka kaybedecek hiçbir şeyi olmayanların sesi olmaya devam edeceğiz” ifadelerini kullandı. 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.