SON DAKİKA
Hava Durumu

#Gıda Güvenliği

Söz Bursa - Gıda Güvenliği haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Gıda Güvenliği haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Endüstriyel yemekte ucuzluk yarışı, toplum sağlığını tehdit ediyor Haber

Endüstriyel yemekte ucuzluk yarışı, toplum sağlığını tehdit ediyor

Son günlerde art arda yaşanan zehirlenme vakaları, toplu yemek hizmetinin bir maliyet kalemi değil, doğrudan toplum sağlığını etkileyen kritik bir alan olduğunu gösteriyor. Uzmanlar, özellikle okullar, yurtlar ve büyük işletmelerde düşük maliyetli tercihlerinin ciddi riskler taşıdığına dikkat çekiyor. Türkiye’nin farklı şehirlerinde ardı ardına yaşanan gıda zehirlenmeleri, toplu yemek hizmetinin maliyet odaklı bir kalemden çok daha fazlası olduğunu bir kez daha ortaya koydu. İstanbul'da 25 kişinin zehirlenme şüphesiyle hastaneye kaldırılmasıyla gündeme gelen süreç, Rize’de 40 öğrencinin, Bolu’da 14 üniversite öğrencisinin ve Eskişehir’de bir lise öğrencisinin benzer şikâyetlerle tedavi altına alınmasıyla devam etti. Uzmanlara göre tablo, özellikle okullar, yurtlar, kamu kurumları ve büyük işletmelerde yapılan düşük maliyetli tercihlerinin toplum sağlığı üzerinde ciddi riskler oluşturduğunu gösterdi. Toplu yemek hizmeti çoğu kurum tarafından hâlâ bir maliyet kalemi olarak görülse de, düşük maliyet baskısıyla yapılan seçimler, ham madde kalitesinin düşmesine, hijyen zincirinin zayıflamasına ve kritik süreçlerde kontrol kaybına yol açabiliyor. Bu durum kısa vadede tasarruf gibi görünse de, uzun vadede hem sağlık hem kurumsal itibar hem de hukuki yükümlülükler açısından ağır sonuçlar doğuruyor. Tam da bu sebepten dolayı, endüstriyel yemek üretiminde kalite standartlarını operasyonun merkezine alan firmalar sektör içinde ayrışıyor. Bursa’da 34 yıldır faaliyet gösteren Yankı Yemek, bu yaklaşımı benimseyen firmalar arasında öne çıkıyor. Yankı Yemek, üretim süreçlerinde ham madde güvenilirliğini birincil kriter olarak ele alırken, tüm malzemelerini analiz ve sertifikalarla doğrulanmış markalardan temin ediyor. Firmanın Kalite Sistem Sorumlusu Leman Yurttaş, endüstriyel yemek üretiminde düşük maliyet odaklı yaklaşımların kaliteyi zayıflattığını belirterek, üretimin hiçbir aşamasında düşük standartlı malzeme kullanılmadığını ifade etti. Yurttaş’a göre yemeklerin her gün aynı standartta sunulabilmesi, tam izlenebilir üretim altyapısı, el değmeden pişirme teknolojisi ve sürekli denetim kültürü gerektirdiğini sözlerine ekledi. "ENDÜSTRİYEL YEMEKTE UCUZLUK MODELİ ARTIK SÜRDÜRÜLEBİLİR DEĞİL" Leman Yurttaş, Türkiye’nin farklı şehirlerinde yaşanan zehirlenme vakalarının yalnızca yemek üreticileri için değil, bu hizmeti satın alan işletmeler, yurtlar, okullar ve sağlık kuruluşları için de önemli bir uyarı niteliği taşıdığını söyledi. Toplu yemeğin, maliyet baskısına sıkıştırılamayacak kadar kritik bir süreç olduğuna dikkat çeken Yurttaş, ham madde seçimi, üretim hattı, pişirme prosesleri ve sevkiyatın birbirine bağlı bir gıda güvenliği zinciri olarak yönetilmesi gerektiğini vurguladı. "YEMEDİĞİMİZİ YEDİRMİYORUZ" Çalı Sanayi Bölgesi’nde 4 bin 500 metrekare kapalı alanda faaliyet gösteren Yankı Yemek tesisleri, günlük 15 bin kişiye yemek sunarken ihtiyaç halinde üretim kapasitesini 25 bine kadar çıkarabiliyor. ISO 9001, ISO 22000 (HACCP), ISO 14001 ve OHSAS 18001 gibi uluslararası kalite belgelerine sahip olan firma, yıllık yaklaşık 5 milyon kişiye ulaşan üretim hacmini 'Yemediğimizi yedirmiyoruz' anlayışıyla güvence altına alıyor.

Başkan Özen: Gıda güvenliği, fiyat rekabetine kurban edilmemeli Haber

Başkan Özen: Gıda güvenliği, fiyat rekabetine kurban edilmemeli

BUYSAD Yönetim Kurulu Başkanı Abidin Şakir Özen, kurumsal yemek satın alımlarında yalnızca fiyat maliyetine odaklanmanın gıda güvenliği açısından önemli riskler doğurduğuna dikkat çekti. Bursa Yemek Sanayicileri Derneği (BUYSAD ) Yönetim Kurulu Başkanı Abidin Şakir Özen, endüstriyel yemek tedarik zincirinde kalite güvencesinin işletmeler için yalnızca tercih değil, zorunluluk haline geldiğini söyledi. Özen, üretim ve dağıtım süreçlerinde izlenebilirliğin artırılmasının gıda güvenliği açısından kritik olduğunu vurguladı. ARTAN MALİYETLER TAĞŞİŞ RİSKİNİ BÜYÜTÜYOR Küresel jeopolitik gerilimler, kuraklık ve tarımsal girdi maliyetlerindeki yükselişin gıda fiyatlarını etkilediğini hatırlatan Başkan Özen, bu durumun bazı segmentlerde tağşiş vakalarını artırdığına dair resmi bildirimlere de yansıdığını ifade etti. Tarım ve Orman Bakanlığı’nın periyodik olarak açıkladığı denetim sonuçlarının dikkatle takip edilmesini öneren Özen, özellikle işlenmiş et ürünlerinde et türüne ilişkin yanlış beyanların görülebildiğine işaret etti. Başkan Özen, tereyağı, zeytinyağı ve temel yağ gruplarında da benzer sorunların yaşandığını belirterek, "Bitkisel yağ karışımları veya alternatif yağ katkıları etikette doğru belirtilmediği takdirde tüketici yanıltılmış olur. Bu durum sadece ekonomik değil, sağlık açısından da risk barındırır" ifadelerini kullandı. HİJYEN KONTROLÜ REKABET UNSURU DEĞİL, ZORUNLULUK Uzmanlar, endüstriyel yemek alanında faaliyet gösteren ve gerekli denetim mekanizmalarını içselleştirmeyen işletmelerde hijyen standardının zaman zaman göz ardı edilebildiğine dikkat çekiyor. BUYSAD Başkanı Özen, "Kurumsal yemek hizmeti talep eden işletmeler tedarikçilerini seçerken yalnızca maliyete değil, üretim koşullarına ve kalite belgelerine odaklanmalı" diyerek firmalara kritik bir uyarıda bulundu. BUYSAD Başkanı Abidin Şakir Özen, sektörün bazı noktalarında uygulanan aşırı düşük fiyat politikalarının satın alma birimlerinde yanlış algılar oluşturabildiğine dikkat çekti. Özen, beklenenden çok daha düşük maliyetle teklif edilen menülerin, tağşiş riskinin yanı sıra üretim süreçlerindeki güvenlik adımlarının da doğru yönetilmediğine işaret edebileceğini ifade etti. Kurumsal sorumluluk gereği şüpheli görülen durumlarda laboratuvar analizlerinin tercih edilmesi gerektiğini vurgulayan Özen, bu yaklaşımın hem çalışan sağlığı hem de işletme itibarı açısından kritik önem taşıdığını belirtti. TÜKETİCİ ALIŞKANLIKLARINDA DA DİKKAT GEREKİYOR Uyarıların yalnızca kurumsal satın alma birimlerine yönelik olmadığını vurgulayan BUYSAD Başkanı Abidin Şakir Özen, bireysel tüketicilerin de raf ürünlerinin içerik etiketlerini okuma alışkanlığı edinmesinin önemine dikkat çekti. Özen, piyasa ortalamasının belirgin biçimde altında yapılan fiyatlamaların, ürün kalitesi ve güvenilirliği açısından mutlaka sorgulanması gerektiğini belirterek, tüketici farkındalığının gıda güvenliğinde kritik rol oynadığını ifade etti. CAYDIRICI ÖNLEMLER GÜÇLENDİRİLMELİ Gıda güvenliğini toplum sağlığının temel bileşeni olarak tanımlayan Özen, tağşişli ürünlerin piyasaya arzıyla mücadelede yaptırımların güçlendirilmesinin önemli olduğunu vurguladı. Başkan Özen, "Yanıltıcı ürün satışı yalnızca üretici tarafında değil, tedarik zinciri boyunca sorumluluk doğuruyor. Etkin denetim ve caydırıcı cezalar bu süreci desteklemeli" değerlendirmesinde bulundu. ŞEFFAF ÜRETİM MODELLERİ ÖNE ÇIKIYOR BUYSAD Başkanı Abidin Şakir Özen, kurumsal yemek tedariki yapan işletmeler için belgelendirilmiş, hijyen standardı yerleşmiş, izlenebilir üretim süreçlerine sahip firmaların tercih edilmesinin hem işletme verimliliği hem çalışan sağlığı açısından belirleyici olduğunu hatırlatarak; BUYSAD üyesi şirketlerin üretim süreçlerini şeffaf raporlama modeliyle yürüttüklerinin altını çizdi.

Alpedo’dan iddialara yanıt: “Ürünlerimiz güvenli, haberler asılsız” Haber

Alpedo’dan iddialara yanıt: “Ürünlerimiz güvenli, haberler asılsız”

Kahramanmaraş merkezli Alpedo Dondurma, bazı basın organlarında yer alan laboratuvar analiz sonuçlarına ilişkin iddialar hakkında açıklama yaptı. Firma yetkilileri, söz konusu haberlerin asılsız ve hatalı bilgilere dayandığını belirterek, ürünlerin tamamen ihracata yönelik olarak üretilip tüm denetimlerden geçtiğini vurguladı. Alpedo Dondurma İşletme Müdürü Gıda Mühendisi Erdoğan Bayır, yaptığı açıklamada, iddiaların gerçeği yansıtmadığını belirterek şu ifadeleri kullandı: "Son günlerde bazı basın organlarında yer alan laboratuvar sonuçlarıyla ilgili iddialar tamamen asılsızdır. Bahsi geçen ürünler tamamen ihracat amacıyla üretilmiştir. Üretim sonrasında kendi laboratuvarımızda yapılan analizlerde sonuçlarımız uygundu. Ardından Kahramanmaraş Sütçü İmam Üniversitesi'ne (KSÜ) teyit amaçlı olarak numunelerimizi gönderdik. Ancak analiz sürecinde yaşanan gecikme ve numunelerin bekleme şartlarına bağlı olarak farklı sonuçlar çıkmıştır" dedi. Bayır, konuyla ilgili olarak ikinci bir bakanlık onaylı, akredite laboratuvarda yapılan analizlerin kendi sonuçlarıyla tam uyumlu olduğunu ifade ederek, "Ürünlerimiz bu doğrulama sonrasında ihraç edilmiştir. İhracat yapılan ülkede de gümrük mevzuatına göre analizler yapılmış ve ürünlerimiz sorunsuz şekilde tüketime sunulmuştur. Biz üretimimizden eminiz, bu işletmeden uygunsuz bir ürün çıkması mümkün değildir" diye konuştu. "HABERDEKİ İDDİALARIN GERÇEKLE İLGİSİ YOK" Firmanın avukatı Mesut Çakar ise, yapılan haberlerin algı oluşturma amacı taşıdığını belirterek şu açıklamayı yaptı: "Sabah saatlerinde yayımlanan söz konusu haberleri biz de şaşkınlıkla öğrendik. Teknik ekibimiz ve gıda mühendislerimiz konuyla ilgili gerekli incelemeleri yaptı. Söz konusu ürünler ihracat amacıyla hazırlanmıştır ve hem firma laboratuvarında hem de bakanlık onaylı laboratuvarlarda yapılan testlerde herhangi bir uygunsuzluk tespit edilmemiştir. KSÜ'den gelen farklı sonuçlar, numunelerin zamanında ve uygun şartlarda analiz edilmemesinden kaynaklanmış olabilir. Haberde öne sürülen iddiaların gerçekle hiçbir ilgisi yoktur" ifadesini kaybetti. Çakar, haberi yapan kişi ve kurumlar hakkında adli sürecin başlatıldığını belirterek sözlerini şöyle tamamladı: "Alpedo, 1970'li yıllardan bu yana hem Türkiye'ye hem de dünyanın birçok ülkesine ihracat yapan köklü bir markadır. Kalite, hijyen ve gıda güvenliği ilkelerinden asla taviz vermeyiz. Kamuoyunun gönlü rahat olsun; ürünlerimiz güvenlidir" diye konuştu.

Burkay: “Teknoloji ve verimlilik üretimin standardı olmalı” Haber

Burkay: “Teknoloji ve verimlilik üretimin standardı olmalı”

Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) öncülüğünde gerçekleştirilen ‘Uludağ Gıda Zirvesi’, sektörün liderlerini bir araya getirdi. “Sürdürülebilir Gıda, Güvenilir Gelecek” temasıyla düzenlenen zirve, tarımdan sanayiye, tedarikten ihracata kadar gıda ekosisteminin tüm halkalarını aynı çatı altında buluşturdu. BTSO Gıda ve Paketli Ürünler Konseyi’nin çalışmaları doğrultusunda iş dünyasının yaşam boyu eğitim merkezi Bursa Business School ev sahipliğinde düzenlenen zirvede, iklim değişikliğinin tedarik zincirine etkileri, yerli üretimin güçlendirilmesi, gıda israfının önlenmesi ve sürdürülebilir arz modelleri gibi konular alanında uzman isimler tarafından ele alındı. Kamu yöneticileri, akademisyenler, sektör temsilcileri ve yerel yöneticileri bir araya getiren zirvenin açılışında konuşan BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, küresel dönüşüm çağında akıllı, yeşil ve sürdürülebilir üretimin geleceği şekillendirdiğini belirterek, teknoloji ve verimlilik temelli bir tarım-sanayi entegrasyonunun Türkiye’nin gıda güvenliği ve rekabet gücü için hayati öneme sahip olduğunu söyledi. “Köklü Bir Zihniyet Dönüşümünden Geçiyoruz” Başkan Burkay, günümüzde şirketlerin değerini toprakları ya da fabrikaları değil; veriyi yönetme gücü, yenilik üretme kabiliyeti ve dönüşümü öngörme becerisinin belirlediğini ifade etti. Bursa Business School’un, iş dünyasının geleceğe hazırlanmasında stratejik bir rol üstlendiğini vurgulayan İbrahim Burkay, “Uludağ’ın kalbinde oluşturduğumuz bu vizyon okulu, bilgiyle güçlenen, yenilik üreten ve geleceğe yön veren bir düşünce platformudur. Enerjiden çevreye, dirençli şehirlerden girişimciliğe kadar uzanan zirvelerle burada köklü bir zihniyet dönüşümünü hep birlikte inşa ediyoruz.” mesajı verdi. “Güvenlik ve Refah Meselesi Haline Geldi” İklim krizinin etkilerinin derinleştiği ve jeopolitik risklerin küresel ticareti yeniden şekillendirdiği bir dönemde gıda ve tarımın güvenlik ve refah meselesi haline geldiğine işaret etti. Bursa’nın tarımsal üretim potansiyeline değinen İbrahim Burkay, su kaynaklarının tarımdaki kullanım oranının yüzde 70 seviyesinde olduğunu, bu nedenle verimlilik ve teknoloji odaklı planlamanın kaçınılmaz hale geldiğini vurguladı. Başkan Burkay, en az enerji kadar stratejik hale gelen suyun da verimli kullanılması gerektiğini belirterek, Bursa’nın toplam 10 bin 800 kilometrekarelik yüzölçümünün içinde tarıma ayrılan payın yüzde 30,9 olduğunu, sektörün kent ekonomisindeki payının ise yüzde 5,9 seviyesinde gerçekleştiğine dikkat çekti. “Yüksek Verimi Planlama ve Teknolojiyle Sağlayabiliriz” Avrupa’da sınırlı su kaynaklarına rağmen tarım ve hayvancılık sektörlerinde teknolojik yatırımlar ve verimlilik esaslarıyla birbirinden başarılı örneklerin bulunduğunu dile getiren İbrahim Burkay, “Yüksek verim, sadece toprak ve suyla değil; bilgiyle, planlamayla ve teknolojiyle sağlanabilir. Altını özellikle çizmek isterim ki bizler sanayiyle tarımı birbiriyle rekabet eden değil, birbirini tamamlayan zenginlik alanı olarak görüyoruz. Sanayide küresel üretim ve inovasyonun merkezleri olan ABD, Almanya ve Çin, aynı zamanda tarım sektöründe de küresel verimlilik ve üretim liderleri arasında yer alıyor. Üretim zincirinin her halkası bir diğerini güçlendirdiğinde, hem sektörün tüm paydaşları kazanır hem de ülkemizin refahı artar.” dedi. “Ne Kadar Verim Aldın Sorusuna Yanıt Vermek Zorundayız” BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, sürdürülebilir gıda sistemlerinin teknoloji, veri ve ortak akılla güçlenmesi gerektiğini belirterek, “Artık ‘ne kadar destek verdin’ değil, ‘ne kadar verim aldın’ sorusuna yanıt vermek zorundayız.” ifadelerini kullandı. Başkan Burkay, “Teknoloji ve verimlilik, üretimin standardı olmalı. Dijital toprak haritaları, akıllı sulama ve geri kazanım sistemleriyle üreticimizi teknolojiyle buluşturabilirsek, hem verim artar hem gıda fiyatları dengelenir hem de doğal kaynaklarımız korunur.” dedi. İbrahim Burkay, konuşmasının son bölümünde Bursa Food Point Gıda Ürünleri ve Teknolojileri Fuarı ile Turfood Horeca Fuarının Uludağ Gıda Zirvesi’nin devamı niteliğinde olacağını ifade ederek, “Bu ekosistemi büyütmek, bilgi paylaşımını kalıcı hale getirmek ve Bursa’nın gıda sektöründeki küresel gücünü daha da artırmak istiyoruz.” şeklinde konuştu. “Bursa, Türkiye’nin Gıda Üretiminde Kilit Bir Merkez” BTSO Gıda ve Paketli Ürünler Konseyi Başkanı Burhan Sayılgan, zirvede yaptığı konuşmada Türkiye’nin bereketli toprakları, iklim çeşitliliği ve üretim potansiyeliyle dünyanın önde gelen tarım ülkeleri arasında yer aldığını vurguladı. Bursa’nın güçlü sanayisi, verimli arazileri ve gelişmiş lojistik altyapısıyla ülkemizin gıda üretiminde kilit bir merkez konumunda olduğunu belirten Sayılgan, gıda sektöründeki başarıların kalıcı hale gelmesi için tüm paydaşların sürece dahil olması gerektiğine dikkat çekerek, “Üreticiden akademisyene, sanayiciden yerel yönetimlere kadar herkesin sürece katılımını sağlamalıyız. Politikaların üreticinin sesiyle, çiftçimizin tecrübesiyle şekillenmesi gerekiyor. Çünkü tarladaki emeği anlamadan sofradaki bereketin değerini bilemeyiz.” ifadelerini kullandı. “Dünya’da Üretilen Gıdanın 3’te Biri İsraf Ediliyor” Sürdürülebilir gıda ekosistemi inşasında güçlü bir iş birliğinin önemine işaret eden Sayılgan, ekonomide istikrar arayışlarının sürdüğü bir dönemde tarım sektörüne yönelik teşviklerin artırılmasının büyük önem taşıdığını söyledi. Teknolojik yatırımlar ve dijital tarım uygulamalarının sektörü geleceğe taşıyacak en güçlü adımlar olduğunu belirten Sayılgan, gıda israfının da önlenmesi gereken en kritik konulardan biri olduğunu söyledi. Dünyada üretilen gıdanın üçte biri, Türkiye’de ise her yıl yaklaşık 25 milyon ton gıdanın israf edildiğini ifade eden Sayılgan, Uludağ Gıda Zirvesi’nin bu anlamda önemli bir misyon üstlendiğini dile getirdi. “Akıl Terine Ağırlık Vermeliyiz” Bursa Vali Yardımcısı Hulusi Doğan, Uludağ Gıda Zirvesi’nin sektörün geleceğine ışık tutan bir temayla düzenlenmesinin büyük anlam taşıdığını belirterek, “Bizim gelecekteki en önemli sıkıntımız su sorunudur. Dünyada su kıtlığı artıyor. Ülkemizde ve Bursa’da da artıyor. Suyun en verimli kullanıldığı yöntemleri geliştirmemiz ve bunun teknolojilerine gitmemiz şart. Bursa’mızda daha büyük ölçekte tarımsal faaliyetlerle yapılan üretimler yapan sektörümüz var. Bunlar gerçekten çok güzel çalışmalarla eksiği kapatmaya çalışıyor. Pandemide de gördüğümüz gibi insan hayatının olmazsa olmazı gıda. Gıda arzı ve bunun güvenilirliği çok önemli. Gıda arzında alın terimiz var ama akıl terimizi de kullanmamız gerekiyor. Mükemmel bir zirveye imza atıldı. BTSO Başkanı Sayın İbrahim Burkay’a teşekkür ediyorum. Bir işi doğru zamanda güzel bir merkezde yaptılar. Bursa her zaman her yönüyle örnek bir şehir.” dedi. “İbrahim Burkay’ın Erişilemez Vizyonuyla Tarihi Bina Büyük Bir Esere Dönüşmüş” Uludağ Gıda Zirvesi, açılış konuşmalarının ardından “Güvenilir ve Sürdürülebilir Gıda İçin Kurumsal Yol Haritası” oturumuyla gerçekleştirildi. Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, zirvenin Bursa Business School’da düzenlenmesinin kendisi için farklı bir anlam taşıdığını belirterek, “Burada olmak benim için çok önemli. Bu yapının 50 sene öncesini hatırlıyorum. Öğrenciyken burada kalmışlığım var. Başkanımız Sayın İbrahim Burkay’ın erişilemez vizyonuyla bu binayı böyle görmek, orijinalliğiyle çağın gerekli imkanlarıyla Bursa’mıza ve ülkemize yeniden kazandırılmış olması benim için gerçekten çok büyük mutluluk. Kendisini tebrik ediyorum. Uludağ’ın tazeleyen havasında güzel bir zirve geçirilmesini diliyorum.” dedi. “Ortalama Çiftçi Yaşı 59’a Yükseldi” Muharrem Yılmaz, sürdürülebilir gıda üretimi ve güvenilir tedarik zinciri üzerine değerlendirmelerde bulundu. Dünyada 700 milyon insanın açlık çektiğini, her yıl 1.25 milyar ton gıda israf edildiğini, dünya nüfusunun yüzde 28’inin yeterli gıdaya ulaşamadığını belirten Yılmaz, buna karşın yetişkinlerin yüzde 16’sının ise obezite ile mücadele ettiğine dikkat çekti. Muharrem Yılmaz, “Dünya nüfusunun 2050 yılında 9,8 milyara ulaşması bekleniyor. Ayrıca kırsal bölgeler boşalıyor ve dünyada gençlerin yüzde 40’ı tarımı bırakma eğiliminde. Çiftçiler yaşlanıyor. Ortalama çiftçi yaşı 59’a yükseldi. Türkiye’de genç çiftçilerin oranı yüzde 5 düzeyinde. Gelecek için kadroları da yetiştiremiyoruz.” diye konuştu. “İş Yapış Biçimlerimizi Dönüştürmek Zorundayız” Küresel sıcaklık artışının devam ettiğini, dünyada tarım arazilerinin yüzde 33’ünde toprakların yıprandığını dile getiren Muharrem Yılmaz, “Her yıl ciddi sıcaklık dalgaları var. İklimde çok ciddi şoklar yaşıyoruz. Milyarlarca dolarlık tarımsal ürün kaybı yaşanıyor. Tüm bu sorunlar ve karşımıza çıkan tehditler dikkate alındığında sektörü sürdürülebilir kılmak, doğal kaynakları korumak, verimliliği artırmak, herkes için adil ve kaplayıcı bir gıda sistemi oluşturmak durumundayız. Bu nedenle iş yapış biçimlerimizi dönüştürmek ve gıda sistemlerimizi gözden geçirmeliyiz. Hepimiz aynı gemideyiz ve aynı zincirin halkasıyız. Güvenilir gıdayı herkes için erişilebilir hale getirmeliyiz.” dedi. Sektörün Gelecek Stratejisi Uludağ’da Ele Alındı Zirve programı kapsamında ayrıca; “Gıda Güvencesi İçin Yerli Hamle: Verimli Tarım, Yeni Nesil Kooperatifçilik ve İhracat Odaklı Üretim”, “Tarladan Sofraya Sorumluluk: Bilinçli Tüketim ve Sürdürülebilir Gıda İçin Kooperatif Vizyonu”, “Gıdanın Geleceği İçin Sürdürülebilir Gıda Sanayinde Dönüşüm” ve “Gıda Arzında Kırılganlık: İklim Krizi, Maliyetler, Tedarik Zinciri” başlıkları da alanında uzman isimler tarafından ele alındı. Yerelden Küresele Sürdürülebilir Büyüme Uludağ Gıda Zirvesi, Türkiye’nin gıda sektöründe sürdürülebilir üretim, dijitalleşme, yeni nesil tarım teknolojileri ve çevre dostu üretim modelleriyle küresel rekabet gücünü artırmayı hedefliyor. Zirve, sektörün öncü kurumları arasında iş birliği ağlarının güçlendirilmesine, bilgi paylaşımının artırılmasına ve Türkiye’nin gıda stratejisinin yeniden şekillendirilmesine katkı sunuyor.

Bakan Yumaklı: ''Gıdamızın güvenliğini sağlayan bir bakanlığız" Haber

Bakan Yumaklı: ''Gıdamızın güvenliğini sağlayan bir bakanlığız"

Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, "Biz toprağa tohumu eken, ormanı yeşerten, suyun akışına yön veren, gıdamızın güvenliğini sağlayan bir bakanlığız. Bu geniş çalışma alanımızın en önemli konusu da elbette doğal kaynakların sürdürülebilirliği" dedi. Su verimliliği, sıfır atık uygulamaları ve doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi konularında farkındalığı artırmak, ortak projeler yürütmek ve somut adımlar atarak çevre dostu politikaları desteklemek amacıyla Tarım ve Orman Bakanlığı ile Sıfır Atık Vakfı arasında iş birliği protokolü imzalandı. Orman Genel Müdürlüğü’nde düzenlenen törende konuşan Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, küresel iklim değişikliğinin etkilerinin her geçen gün daha da derinden hissedildiğini vurguladı. "DOĞAL KAYNAKLARIMIZ HAYATİ ÖNEMDE" Bakan Yumaklı, Türkiye’nin Akdeniz Havzası'nda olması sebebiyle bu etkileri en çok hisseden ülkelerden birisi olduğunu belirterek, "Bu durum doğal kaynaklarımızın önemini bizler için daha da hayati kılmış durumda. Birleşmiş Milletlerin kısa ve uzun yıllar öngörülerini içeren değerlendirmelerine baktığımızda tarım, orman ve su sektörleri bu sürecin merkezinde yer alıyor. Dünyada yaşanan bu gelişmeler de atık yönetiminin artık tercihten öte bir zorunluluk hale geldiğinde ortaya koymuş durumda. Bizler de Tarım ve Orman Bakanlığı olarak bu hareketin en temel direklerinden birisi olduğumuzun bilincindeyiz. Çünkü biz toprağa tohumu eken, ormanı yeşerten, suyun akışına yön veren, gıdamızın güvenliğini sağlayan bir bakanlığız. Bu geniş çalışma alanımızın en önemli konusu da elbette doğal kaynakların sürdürülebilirliği" ifadelerini kullandı. ORMAN YANGINLARI VE ATIKLAR Bakan Yumaklı, orman yangınlarının yüzde 84'ünün maalesef insan eliyle çıktığının altını çizerek, bu nedenlerin başında ormanlara atılan ya da açık alanlara bırakılan atık maddeler geldiğini dile getirdi. Şu ana kadar çıkan yangınların 31'i ormana ya da etrafa atılan yanıcı cam kırıklarından, 123'ünün ise çöp ve atıkların yakılmasından meydana geldiğini belirten Yumaklı, şu değerlendirmeyi yaptı: "Hatırlarsanız Mayıs ayının ilk haftasında 81 ilimizde Orman Benim kampanyası başlatmıştık. Bu bir algılatma, hatırlatma ve benimsetme çalışmasıydı. Bir gün içerisinde tam 360 ton atık madde orman içlerinden temizlendi. Elbette sadece bununla kaim değil. Orman teşkilatımız orman içi temizliklerini düzenli olarak yılın 12 ayı zaten yapmaya devam ediyor. Yeri, geri dönüşüm alanları olması gereken maddeler maalesef hem orman yangınlarına sebep olmakta ya da orman dışı alanlarda ise eğer buralardan yangınları başlatıp ormanlara sirayet etmesine sebep olmakta. Sıfır Atık Vakfı ile imzaladığımız bu protokol ile ne olacak? Su verimliliği, sıfır atık uygulamaları ve doğal kaynakların sürdürülebilir yönetimi konusunda farkındalığı artıracağız. Dolayısıyla Sıfır Atık Vakfı ile ortak projeler yürüteceğiz ve atık yönetimi konusunda somut adımlar atarak çevre dostu politikaları destekleyeceğiz. Ülkemizin 81 ili 922 ilçesinde geniş bir teşkilat ağına sahip bakanlığımız bu sürece çok önemli katkılar sunacaktır. Bu sayede daha çok vatandaşımızın sıfır atık konusunun içeriğiyle beraber olma ya da bunları fark etme, öğrenme, bunların yapılması gereken projelerine katılma imkanı da böylece oluşmuş olacak." Yumaklı, Tarım ve Orman Bakanlığı’nın su verimliği çalışmalarında olduğu gibi Sıfır Atık kampanyasının da dünyada ilgi gördüğüne işaret ederek, "Sıfır Atık hareketinin insan, mekan, dönüşüm temasıyla İstanbul'da düzenlenecek olan Uluslararası Sıfır Atık Forumu’yla da bir yansıması olacaktır. Bu başarılı çalışmaları himayelerine alarak dünyada ses getirici bir noktaya taşıyan Sayın Emine Erdoğan Hanımefendi’ye sizlerin huzurunda şükranlarımı arz ediyorum. Protokolün hazırlanmasında emeği geçen Sıfır Atık Vakfı Başkanı Sayın Samet Ağırbaş başta olmak üzere mesai arkadaşlarıma ve vakıf çalışanlarına teşekkür ediyorum" şeklinde konuştu. "SIFIR ATIK ANLAYIŞI KALKINMA STRATEJİLERİMİZİN DE MERKEZİNDE YER ALMALIDIR" Sıfır Atık Vakfı Başkanı Samet Ağırbaş ise konuşmasında, protokolün çevresel sürdürülebilirlik adına güçlü bir iradenin, ortak bir vizyonun ve kararlığın somut bir göstergesi olduğunu dile getirdi. İklim krizinin etkileriyle su kaynaklarının azaldığı, doğal varlıkların tehdit altına girdiğini anlatan Ağırbaş, "Bu noktada sıfır atık anlayışı ve su verimliliği politikaları yalnızca çevre politikalarının değil, aynı zamanda kalkınma stratejilerimizin de merkezinde yer almalıdır. Bugün imzaladığımız bu protokol, su verimliliğinden atık yönetimine, eğitim kampanyalarından pilot projelere, araştırmalardan uluslararası temsiliyete kadar geniş bir yelpazeyi kapsamaktadır" diye konuştu. Konuşmaların ardından iş birliği protokolü Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı ve Sıfır Atık Vakfı Başkanı Samed Ağırbaş tarafından imzalandı.

Gıda güvenliği tehdit etmeye devam ediyor... Nasıl korunmalıyız? Haber

Gıda güvenliği tehdit etmeye devam ediyor... Nasıl korunmalıyız?

İzmir'deki yediği hamburgerden rahatsızlanan ve iki gün sonra yaşamını yitiren kişiyle gündeme gelen Salmonella’nın virüs değil, bakteri olduğunu, çok uzun yıllardır bilindiğini açıklayan Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Veteriner Hekim Melike Baysal, gıda güvenliğinin en önemli sorunlarından biri olduğunu söyledi.  İnsanlarda görülen zoonotik yani hayvan-insan geçişli hastalıkların büyük çoğunluğunun gıda kaynaklıolduğunu belirten Melike Baysal, Salmonella hakkında şunları söyledi: "Salmonella, genellikle hayvansal kaynaklı gıdalarda bulunan ve insanlarda gıda kaynaklı hastalıklaraneden olan bir bakteridir. Kümes hayvanları başta olmak üzere, hemen hemen tüm hayvanlarda ve yumurta, süt, et gibi hayvansal ürünler ile Salmonella taşıyan hayvan dışkıları ile kontamine olan (dışkı ile bulaşık) bitkisel gıdalarda da yaygın olarak görülür. Salmonella enfeksiyonları dünya genelinde önemli bir halksağlığı sorunu olup, gıda güvenliği ve hijyen konularında ciddi önlemler alınmasını gerektirir. Salmonella’nın en çok bulunduğu bir diğer kaynak fare, rodent, sıçan gibi kemirgen hayvanlarındışkılarıdır. Kemirgenler, çiftlik hayvanı yemlerine Salmonella bulaştırarak bakterinin hayvanlarageçişine neden olabilir. Özellikle kentlerdeki ‘’vektör mücadelesi’’ bu nedenle çok önemlidir. Kontamine yani bakteri ile bulaşık yem tüketen hayvanlar, Salmonella’yı et,süt ve diğer hayvansal ürünler yoluyla insanlara taşıyabilir. Bu durum, hem hayvan sağlığı ve refahıhem de insan sağlığı açısından ciddi bir tehdit oluşturur" Salmonella’nın bulaşma yollarından biri de insan portörlüğü olduğunu ifade eden Baysal, "Enfekte olmuş veya bakteriyi taşıyanancak belirti göstermeyen kişiler, gıda üretim zincirinde bulaşma kaynağı olabilir. Portör durumundakibireyler, yetersiz hijyenik koşullar nedeniyle bakteriyi işletmelere taşıyabilir ve kontaminasyon (bulaşma) zincirini başlatabilir. Bu nedenle gıda işletmelerinde çalışan kişilerin düzenli sağlık taramalarındangeçirilmesi ve kişisel hijyen kurallarına uyulması kritik öneme sahiptir" dedi. Salmonella enfeksiyonlarının, çoğunlukla bir gıda zehirlenmesi formuyla kendini gösterdiğinive ishal, karın ağrısı, ateş, mide bulantısı ve kusma gibi belirtileri olduğunu ifade eden Baysal, Türkiye’de ise Salmonella enfeksiyonlarına bağlı ölüm vakalarına dairspesifik ve güncel istatistiklerin sınırlı olduğunu ifade ederek denetimlere dikkat çekti. BVHO Başkanı Melike Baysal, İşletmelerde hijyen ve sanitasyon, hammadde izlenebilirliği,portör tarama ve eğitimleri gibi gıda güvenliği yönetim sistemleri ve denetimlerin, gereken şartları sağlamayan işletmelere yaptırımlar uygulanmasının, gıda kaynaklı enfeksiyonların önlenmesi ve toplum sağlığının korunması açısından kritik öneme sahipolduğunu vurguladı. NASIL KORUNACAĞIZ? Bursa Veteriner Hekimler Odası Başkanı Veteriner Hekim Melike Baysal alınabilecek önlemleri ise şöyle sıraladı: Güvenilir ve bilinen yerlerden alışveriş yapmak Etiketleri dikkatle okumaya ve anlamaya çalışmak Gıdaların saklanma ve pişirme yöntemlerine dikkat etmek Özellikle eti pişirirken çiğ bırakmamak Kesme tahtalarını kırmızı et, beyaz et ve sebze için ayrı ayrı kullanmak Çiğ yumurta tüketmemek Çiğ sütle yapılmış peynir tüketmemek Mutfak tezgahlarının temizliğine dikkat etmek Elleri sık ve doğru yıkamak

Bakanlık Bursa'da taklit, tağşiş ve hile yapan firmaları açıkladı Haber

Bakanlık Bursa'da taklit, tağşiş ve hile yapan firmaları açıkladı

 Tarım ve Orman Bakanlığı taklit, tağşiş ve hileli gıda satışı yapan firmalar listesini açıkladı. Listede Bursa merkezli firmalar da yer aldı. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından tağşiş, hile ve taklit gıda satışı yapan firmalar açıklandı.  Açıklamada, “Tarım ve Orman Bakanlığının yaptığı kontroller sonucunda sahip olduğu bilgileri, 5996 Sayılı Veteriner Hizmetleri, Bitki Sağlığı, Gıda ve Yem Kanunu'nun 31 inci maddesinin 6 ncı fıkrası uyarınca kamuoyunun bilgisine sunabileceği hükme bağlanmıştır. Ayrıca, 17 Aralık 2011 tarihli Gıda ve Yemin Resmi Kontrolüne Dair Yönetmeliğin 8 inci maddesi gereğince kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürecek şekilde bozulmuş, değiştirilmiş gıdaları üreten ve/veya satan firmanın adı, ürün adı, markası, parti ve/veya seri numarasının Bakanlık resmi internet sitesinde Bakanlıkça kamuoyunun bilgisine sunabileceği hükmü yer almaktadır. Bu kapsamda, kişilerin hayatını ve sağlığını tehlikeye düşürecek şekilde bozulmuş, değiştirilmiş ürünlere ait bilgiler aşağıda yer almaktadır. Kamuoyunun bilgisine sunulur” denildi. ‘guvenilirgida.tarimorman.gov.tr’ adresinde Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından açıklanan listede Bursa’dan çok sayıda firmanın  hileli gıda satışı yaptığı ortaya çıktı. Bursa’dan teşhir edilen firmalar arasında, en çok bitkisel yağlarda yapılan hileli işlemler dikkat çekerken özellikle zeytinyağında yapılan hile dikkat çekti. Taklit, tağşiş ve hileli gıda satışı yapan Bursa firmaları ve ürünler listesi: 

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.