SON DAKİKA
Hava Durumu

#Iznik Gölü

Söz Bursa - Iznik Gölü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Iznik Gölü haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İznik Gölü'ndeki kuraklığa dikkat çekmek için gölü baştan başa yüzdü Haber

İznik Gölü'ndeki kuraklığa dikkat çekmek için gölü baştan başa yüzdü

Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Sürdürülebilirlik Koordinatörlüğü, iklim değişikliği ve kuraklık tehlikesine dikkat çekmek amacıyla İznik Gölü’nde bir farkındalık etkinliği düzenledi. BUÜ Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cafer Çiftçi ile akademik ve idari personelin yanı sıra öğrencilerin de katıldığı göl kıyısındaki organizasyona Uludağ Üniversitesi mezunu Op. Dr. Tevfik Güngör de destek verdi. Güngör, kuraklık sorununa ve azalan İznik Gölü suyuna dikkat çekmek amacıyla kıyıdan karşı kıyıya uzun bir mesafe ile gölü yüzerek geçti. Orhangazi ilçesindeki Yeniköy Piknik ve Kamp Alanı’nda gerçekleştirilen etkinlikte konuşan Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Cafer Çiftçi, su krizinin dünya genelinde artışına değinerek; "İklim kriziyle birlikte suyun azaldığı bu dönemde, farkındalık oluşturmak ve sürdürülebilirliği ön plana çıkarmak son derece önemli" dedi. İznik Gölü'nün tarihi ve kültürel önemine vurgu yapan Çiftçi; "Bilinçsiz su tüketimi ve değişen iklim şartları nedeniyle su kaynakları giderek azalıyor. Birçok medeniyete ev sahipliği yapan bu coğrafyada Türkiye’nin en büyük beşinci gölü olarak bilinen İznik Gölü de risk altında. Zeytini, üzümü ve yüzlerce çeşit ürünü ile ülkemize üretim yapan bu bölgenin hayat kaynağına sahip çıkmak ve farkındalık oluşturmak için üniversitemizle ortak etkinlik yapan ve gölde uzun mesafe yüzerek dikkat çekmek isteyen Opr. Dr. Tevfik Güngör hocamıza teşekkür ediyoruz." ifadelerini kullandı. BUÜ Sürdürülebilirlik Koordinatörü Doç. Dr. Yasemin Kaya ise çalışma alanlarının sadece üniversiteyle sınırlı olmadığını, kentin sorunlarına da dikkat çektiklerini belirtti. Kaya; "Çok uzun süren kurak bir yaz ve eşlik eden orman yangınları, su kaynaklarımızı ciddi şekilde etkiledi. Bursa bu anlamda oldukça kırılgan bir coğrafya. Bu etkinlikle sorumluluklarımızı hatırlatmak ve farkındalık yaşatmak istiyoruz" diye konuştu. Göle girmeden önce konuşan Op. Dr. Tevfik Güngör de; "Bizler bu gölün çevresinde yaşayan göl halkıyız. Bu havzada yaşanan olumsuzluklar hepimizi etkiliyor. Eğer önlem alınmazsa gölün önemli bir kısmını ya da tamamını kaybedeceğiz ve bu kayıp sadece tek gelir kaynağı zeytincilik olan bölge halkını değil, İstanbul ve Bursa’nın içme suyunu da etkileyecek" dedi. BUÜ mezunu olduğunu belirten ve üniversiteye duyarlılığından ötürü göl halkı adına teşekkür eden Güngör, çocukluğundan beri yüzdüğü İznik Gölü’nde bir farkındalık oluşturmaktan mutluluk duyduğunu ifade etti. Etkinlik, Op. Dr. Tevfik Güngör’ün yüzerek karşı kıyıya geçmesinin ardından sona erdi.

İznik Gölü tehdit altında Haber

İznik Gölü tehdit altında

Türkiye'nin beşinci büyük doğal gölü olarak kabul edilen İznik Gölü, gün geçtikçe kirleniyor. Evsel, sanayi ve tarımsal kirlilik baskısı altındaki İznik Gölü, bir yandan da küresel ısınmadan kaynaklı kuraklık tehdit altında bulunuyor. Uzmanlar ise son yıllarda yanlış tarım uygulamaları ve yeraltı sularının aşırı kullanımının da ekolojik yapıyı olumsuz etkilendiğini söyledi. İznik gölünü besleyen Derbent deresi, Nadir suyu, Ana dere, Küçükköy deresi, Çınarlık ve Kıran deresi gibi kaynakların; gübre, ilaç kalıntıları yanı sıra evsel ve sanayi atıkları nedeniyle kirlendiğini, yıllar içinde oluşan kirlilik yükünün göle taşındığına da dikkat çeken uzmanlar, siyanobakteri riskinin de belli dönemlerde ortaya çıktığının altını çizdi. Uzmanlar ise Sanayi ve evsel yakıt kaynaklı kimyasallar göl suyunu kirlettiğini Özellikle son 10-15 yıldır iç sularında ve İznik gölünde kirliliğe ve ısınmaya bağlı siyanobakteri (mavi-yeşil alg) artışı görüldüğünü ve balık ölümlerine neden olduğunu belirtirlerken, Göl etrafında 300 metre genişliğindeki mutlak koruma alanında zirai ilaç, gübre kullanımı yasağı uygulanması gerektiğini ifade etti. İznik gölü kıyısında plaj işletmesi bulunan Bekir Uslu, "tarihin ve doğanın başkenti İznik'ten yetkililere sesleniyorum. İznik gölü can çekişiyor. Fabrikaların aldığı su sonucu kuraklık hepsi üst üste gelince İznik'in can damarı İznik Gölü bu şekilde renkten renge girmeye başladı. Acil çözüm alınması gerekiyor. Temmuz ayında turkuaza bürünen göl, mayıs ayında çamura bulandı" dedi.

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: ''Devletin malı deniz, yemeyen domuz'' Haber

CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal: ''Devletin malı deniz, yemeyen domuz''

Türkiye’de büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığına göre hayvanların toplam kaliteli kaba yem ihtiyacının yılda 85 milyon ton olduğunu belirten Milletvekili Sarıbal, karma yem üretimi için kullanılan hammaddelerin yaklaşık yüzde 50’sinin ithalat yoluyla temin edildiğini ve yem katkı maddeleri hariç 5.1 milyar dolar ödendiğini söyledi. Kuraklığın yem bitkileri tarımını etkilediğini kaydeden Sarıbal, karma yem üretiminde kullanılan yağlı tohumlar ve küspeleri, bazı hububatlar ve yan ürünleri gibi hammaddelerin ithal edilme zorunluluğu olduğunu hatırlattı, “Yağlı tohumlar ve hububat üretimini artırılmasının yanı sıra; meralardan daha etkin bir şekilde yararlanılmasını sağlayacak mera ıslahı ve otlatma planlanması konularında gerekli düzenlemeler yapılmalıdır. Hayvancılıkta dışa bağımlılıktan kurtulmak isteniyorsa öncelikle Mera Kanunu’nun 14’üncü maddesinde tahsis amacı değişikliğini kolaylaştıran düzenlemeler yürürlükten kaldırılmalıdır. Meralar ve tarım arazilerinin amaç dışı kullanımına asla izin verilmemeli; bu alanlar hiçbir gerekçe ile yapılaşmaya açılmamalıdır” diye konuştu. DEVLETİN MALI DENİZ, YEMEYEN DOMUZ Verimli ve karlı bir hayvancılıkta hedeflenen seviyeye ulaşmak için yüksek kalitede kaba yem üretiminin büyük öneme sahip olduğunu kaydeden Sarıbal, Türkiye’de kaba yem üretiminin yetersiz olduğunu söyledi. Milletvekili Sarıbal, “Kaliteli kaba yemler, çayır-meralar ve yem bitkileri tarımı olmak üzere başlıca iki kaynaktan sağlanmaktadır. Meralar, hayvanların besin ihtiyacının önemli bir bölümünü karşılayarak gıda güvenliğine katkı sağlamaktadır. 1949 yılında yaklaşık 40 milyon hektar olan meralar, 1950’lerden sonra tarımda mekanizasyonun artmasıyla yoğun bir şekilde sürülerek tarım arazilerine dönüştürülmüş; son 80 yılda mera alanların yaklaşık üçte ikisi kaybedilerek, günümüzde toplam 14.6 milyon hektara düşmüştür. Hayvan yeminin İrlanda’da yüzde 97’si, İngiltere’de yüzde 83’ü, Fransa’da yüzde 71’i, Hollanda’da ise yüzde 54’ü meralardan sağlanmaktadır. Dünyada toplam 4,8 milyar hektar tarım alanının 3,2 milyar hektarını mera alanları oluşturmaktadır. Türkiye 14.6 milyon hektar ile dünya mera alanı sıralamasında 42. sırada yer almaktadır. 15 yıldır canlı büyükbaş hayvan ithal ettiğimiz Güney Amerika ülkelerinden Brezilya’da 160, Arjantin’de ise 95 milyon hektar mera alanı bulunmaktadır. Meralar, ‘devletin malı deniz, yemeyen domuz’ anlayışıyla özellikle AKP döneminde, meralar kolayca rant sağlanabilecek ve yağmalanabilecek alanlar olarak algılanmıştır” diye konuştu. TÜRKİYE’NİN KALİTELİ KABA YEM İHTİYACI 85 MİLYON TON Yem bitkileri tarımının sürekli ve güvenli kaba yem üretimi için önemine değinen Sarıbal, “Hayvancılığı gelişmiş AB ülkelerinde toplam tarla arazisinin Almanya’da yüzde 36’sında, Hollanda’da yüzde 31’inde, İtalya’da yüzde 30’unda, Fransa ve İngiltere’de yüzde 25’inde yem bitkileri yetiştirildiği halde ülkemizde bu oran yüzde 17,6 kadardır. Türkiye büyükbaş ve küçükbaş hayvan varlığına göre hayvanların 2024 yılı toplam kaliteli kaba yem ihtiyacı yılda 85 milyon tondur. 2024 yılında yem bitkileri üretiminden toplam 19 milyon ton kuru ot ve silaj elde edilmiş; çayır-mera alanlarından ise 18 milyon ton kuru kaba yem sağlanmıştır.  Hububat tarlalarından yaklaşık 37 milyon ton kaliteli kaba yem elde edildi. Bu miktar 85 milyon tonluk kaliteli kaba yem ihtiyacının ancak yüzde 44’ünü sağlamıştır. Özellikle küçükbaş hayvan yetiştiriciliğinde kaba yemler çok önemli olup, kaba yemsiz sağlıklı ve ekonomik besleme mümkün değildir. Ancak Türkiye’de özellikle besi ve süt sığırı yetiştiriciliği ağırlıklı olarak kesif/karma yeme dayalı olarak yürütülmektedir. Nitekim 2024 yılında üretilen 29,3 milyon ton karma yemin yaklaşık yüzde 59’unu büyükbaş ve küçükbaş yemleri oluşturmaktadır” dedi. ÇİFTÇİ 2025’E FELAKETLERLE BAŞLADI Milletvekili Sarıbal, özellikle 23 Şubat gecesi Adana, Mersin ve Hatay başta olmak üzere birçok ilde yaşanan don olaylarının üreticilere büyük zarar verdiğini ve çiftçilerin şimdi de şiddetli kuraklıkla mücadele ettiğini söyledi. Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün yayımladığı Şubat ayı kuraklık haritalarına dikkati çeken Sarıbal, ülkenin büyük bölümünde “acil durum” seviyesinde şiddetli kuraklık yaşandığını kaydetti. Özellikle Aydın ve Denizli’nin içinde bulunduğu Büyük Menderes Havzası’nda barajlardaki su seviyesinin kritik seviyeye gerilemesi nedeniyle Valiliğin, tarım alanlarının yarısına su verilmeyeceğini duyurduğunu belirtti. Pamuk, mısır, buğday, arpa, ayçiçeği ve yem bitkilerinin bu bölgede temel üretim kalemleri olduğunu, çiftçilerin ekim için yaptığı yatırımların boşa gittiğini kaydeden Sarıbal, “Yani çiftçiler ürettiklerinin yarısını feda edecek, emeğinin yarısını çöpe atacak. Çiftçiye denilen şu: ‘Kuru tarım yap, ne olursa olsun” ifadelerini kullandı. İZNİK ÇİFTÇİSİNE “ZEYTİNİNİ SULAYAMAZSIN” DENİLİYOR Kuraklık krizinin Bursa’yı da vurduğunu belirten Sarıbal, İznik Gölü’nde su seviyesindeki kritik düşüş gerekçesiyle tarımsal sulamanın yasaklandığını hatırlatarak şu ifadeleri kullandı: “İznik’in çiftçisine ‘Zeytinini sulayamazsın’ deniliyor. Zeytinciye, meyve üreticisine ‘Kendi başının çaresine bak’ diyorlar. Ama gölü besleyen su kaynaklarına ne oldu? Göl çevresindeki fabrikalar gölün suyunu hoyratça kullanırken, yer altı sularını dahi sömürürken neden kimse hesap sormuyor?” diyerek tepki gösterdi. KORUMA ALTINDAKİ AYIYA NE OLDU? Basın toplantısında Bursa’nın Karacabey ilçesinde, Doğa Koruma ve Milli Parklar Müdürlüğü’ne bağlı bir tesisten kaçan koruma altındaki ayının bulunma süreciyle ilgili soru işaretlerini de gündeme getiren Sarıbal, “Ayının 16 Ocak 2025 tarihinde kaçtığı bilgisi kamuoyuna yansımıştı. Günler sonra bulunduğu, uyuşturularak koruma altına alındığı ve barınağa geri getirildiği söylendi. Ancak olayın gelişimi ve ardından yaşananlar ciddi soru işaretleri barındırıyor. Öncelikle, ayının kaçtığı alan yaban hayvanı geliştirme sahası statüsünde, yani avcılığın kesinlikle yasak olduğu bir bölge. Buna rağmen, ayının bulunması için bölgeye avcıların da yönlendirildiği bilgisi bize ulaşmış durumda. Bu, avcılığı denetlemekle yükümlü bir kurumun kendi koyduğu yasağı ihlal ettiği anlamına geliyor. Yetkililer, ayının veteriner hekimler tarafından uyuşturucu iğneyle yakalandığını öne sürdü. Ancak bu iddiayı destekleyen hiçbir resmi belge ya da görsel kayıt sunulmadı. Üstelik yakalandığı iddia edilen ayının kaçtığı bölgeye teslim edilmediği, avcılar tarafından öldürüldüğü iddia ediliyor. Ayının kaçmasında ihmali bulunan görevliler hakkında herhangi bir soruşturma başlatıldı mı? Ayının yakalandığına dair resmi bir kayıt veya belge var mı? Sorular ortada. Cevap bekliyoruz” ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.