SON DAKİKA
Hava Durumu

#Kültür

Söz Bursa - Kültür haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Kültür haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

AK Parti Bursa’da İl Danışma Meclisi gerçekleştirildi Haber

AK Parti Bursa’da İl Danışma Meclisi gerçekleştirildi

AK Parti Bursa İl Başkanlığının 61. İl Danışma Meclisi, Merinos Atatürk Kongre ve Kültür Merkezi’nde AK Parti Bursa milletvekilleri, belediye başkanları, ilçe başkanları, il yönetimi, meclis üyeleri ve mahalle teşkilatlarının katılımıyla büyük bir coşkuyla gerçekleştirildi. AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, AK Parti belediyeciliğinin Türkiye’nin hizmet anlayışını değiştiren güçlü bir vizyon ortaya koyduğunu söyledi. CHP’li belediyelerin yönetim anlayışını eleştiren Gürkan, Bursa Büyükşehir Belediyesinin su tarifesi konusunda aldığı kararların vatandaşın hayatını zorlaştırdığını belirtti. Gürkan, su fiyatlarında yaşanan süreci şu sözlerle değerlendirdi: "Bursa’ya baktığımızda maalesef beceriksizlik ve istikrarsızlıkla karşı karşıyayız. Göreve gelir gelmez suya yüzde 25 indirim yaptılar; çünkü maliyeti, hesabı bilmiyorlar. Ardından ‘Pardon, bize yanlış hesap verdiler’ diyerek bu kez yüzde 30 zam yaptılar. Fakat kümülatif hesaba baktığımızda bu düzenleme, vatandaşın faturasına yüzde 100’ü aşan artış olarak yansıdı. Bu şehir böyle yönetilemez." CHP'li Büyükşehir Belediye Başkanı'nın "Sanata ihtiyaç var, asfalta gerek yok" şeklindeki sözlerine de tepki gösteren Gürkan, "Asfaltı olmayan yere kültür sanat götüremezsin. Bu şehir böyle bir yönetimi hak etmiyor." dedi. "GERÇEK TABLO GİZLENİYOR" Belediyede işten çıkarma süreçleri kamuoyuna farklı aktarıldığını belirten Gürkan, "Gerçek tablo gizleniyor. Son 1,5 yılda Bursa Büyükşehir Belediyesi’nde 8 binin üzerince çalışanın işine son verildiği iddiaları ile Büyükşehir ve iştiraklerine hangi özellikelerine göre kaç kişinin alındığının mutlaka ortaya net olarak açıklanması gerekmektedir. Bu şehir doğruluğu ve şeffaflığı hak ediyor. Başkan göreve gelirken 'kimseyi işten çıkarmayacağız' sözü verdiğini ancak bugün binlerce çalışanı haksız yere işsiz bıraktı" dedi. Bu dönem İl Danışma Meclisinin tüm ilçelerden meclis üyelerinin katılımıyla gerçekleştirildiğini hatırlatan Gürkan, "Meclis üyelerimizin sorumluluğu büyük. Milletimizin sesi olmalı, duruşumuzla Cumhurbaşkanımızın çizdiği yoldan ayrılmamalıyız" diye konuştu. "HIZLI TREN 2026'DA" Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu’nun Bursa’ya yaptığı son ziyaretin önemine dikkat çeken Gürkan, pek çok projede önemli ilerlemeler kaydedildiğini ifade etti. Gürkan, şu ifadeleri kullandı; "Kuzey Otoyolu güzergâhı, Mudanya yolu düzenlemeleri, İnegöl-Yenişehir yolu, Gürsu Tren İstasyonu bağlantısı, Orhangazi kavşak düzenlemeleri, Bursa-Ankara Hızlı Tren çalışmaları gibi alanlarda çalışmaların hızla sürüyor. 2026 yılı geldiğinde hızlı trenle Ankara’ya yolculuk yapılabilecek. Bakanımız her adımı titizlikle takip ediyor." Şehir Hastanesi bağlantı yoluyla ilgili sürece değinen Gürkan, Büyükşehir Belediyesinin üzerine düşen sorumlulukları yerine getirmemesi sebebiyle projenin Ulaştırma Bakanlığı tarafından devralındığını söyledi. "Bazı kesimler bu konuda kamuoyunu yanlış bilgilendiriyor. Gerçekler ortada. Bakanlığımız bu projeyi Bursa için üstlendi" diye konuştu. Konuşmasının önemli başlıklarından biri de teşkilat çalışmaları oldu. Gürkan, Bursa teşkilatına yönelik yoğun ilgiyi şu sözlerle duyurdu: "Sadece son bir haftada 5 bin 284 yeni hemşehrimiz AK Parti Bursa ailesine katıldı. Her yeni üye, Cumhurbaşkanımıza duyulan güvenin ve AK Parti’ye inancın en güçlü göstergesidir." Açılış konuşmasının ardından, üye çalışmaları kapsamında teşkilata en fazla üye kazandıran meclis üyelerine plaket takdim edildi.

Cenon’da dostluk pekişti Haber

Cenon’da dostluk pekişti

İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban, beraberindeki Meclis Üyesi Sadettin Erdoğan ve Kültür Sosyal İşler Müdürü Önder Kılıç ile birlikte Fransa’nın Bordeaux şehrine bağlı Cenon kentini ziyaret etti. İnegöl Belediyesi’nin 2014 yılından bu yana kültürel iş birliğini sürdürdüğü, 2024 yılı Ekim ayında da İnegöl’de kardeş şehir protokolü imzaladığı Cenon şehrinde düzenlenen Tüm Enlemler Festivaline katılıp bölgedeki Türk vatandaşlarla bir araya gelen Başkan Alper Taban, Cenon Belediyesi ile kardeş şehir protokolünü Cenon şehrinde yeniden imzaladı. KARDEŞ ŞEHİR PROTOKOLÜ CENON'DA DA İMZALANDI İnegöl Belediye Başkanı Alper Taban ve Cenon Belediye Başkanı Jean Farnçois Egron arasında imzalanan kardeş şehir protokolünün imza törenine; Bordeaux Başkonsolosluk yetkilileri, İnegöl ve Cenon Belediyesi heyetleri ile bölgede yaşayan çok sayıda Türk vatandaşı katıldı. Başkan Alper Taban, Türk vatandaşların ve Cenon Belediyesi yetkililerinin misafirperverliği ve karşılamaları için teşekkür etti. BAŞKAN TABAN FRANSA'DA TEMASLARDA BULUNDU Başkan Alper Taban, Fransa ziyareti kapsamında bölgede bir dizi ziyaretler ve temaslar da gerçekleştirdi. Bordeaux Başkonsolosluğunu ziyaret edip Cenon Tüm Enlemler Festivaline katılan Başkan Taban, Cenon Posoflular Derneği ve UID Bordeaux Bölge Başkanı Alper Işık ile de bir araya geldi. Lormont Türk Kültür Merkezini ziyaret eden İnegöl heyeti, Cenon Belediyesinde de vatandaşlarla buluştu. 10 YILI AŞKIN SÜREDİR İLİŞKİLERİ DEVAM EDİYOR Başkan Alper Taban, Cenon ziyareti sırasında yaptığı açıklamalarda şu ifadelere yer verdi: "Cenon ile İnegöl arasında güçlü bir bağ oluştu. Geçtiğimiz yıl Ekim ayında Cenon ile İnegöl olarak bir kardeş şehir protokolü imzaladık. Ancak bizim Cenon ile bağımız çok daha eskiye dayanıyor. Burası Ardahan Posof ve Isparta Yalvaçlı Türk vatandaşların yoğun olarak yaşadığı bir bölge. Bizim şehrimizde de Posof’tan çok sayıda kişi yaşıyor. İnegöl Belediyesi de İnegöl Posof Kültür ve Yardımlaşma Derneği aracılığıyla bu bölgeyle ikili ilişkilerini geliştirdi. Bu bağlar neticesinde Cenon ve İnegöl arasında 2014 yılında imzalanan dostluk ve kültürel iş birliği anlaşmasıyla, ilişkiler daha da ilerledi. 10 yılı aşkın süre karşılıklı ziyaretler ve dostluk köprüsünün kurulmasının neticesinde, İnegöl’de Cenon Belediye Başkanımız ile heyetini misafir ettik ve kardeş şehir protokolü imzaladık. Bugün de aynı imzaları Cenon halkı huzurunda atmak için buradayız." KARDEŞ ŞEHİR PROTOKOLÜ, İKİ HALK ARASINDA ATILAN KALICI DOSTLUK İMZASI "İmzaladığımız kardeş şehir protokolü, sadece iki belediye arasında bir iş birliği belgesi değil; iki halk arasında atılmış kalıcı bir dostluk imzasıdır. Bu kardeşliği Cenon’un misafirperver topraklarında yeniden imzalamak, bu dostluğu daha da derinleştirmek bizler için büyük bir onur kaynağıdır. Ayrıca Cenon şehrinin Tüm Enlemler Festivalinde yer aldık. Tüm Enlemler Festivali, kardeş şehir protokolünün imzalanması açısından da aslında çok önemli. Çünkü bu festival bize çok kıymetli bir mesaj veriyor: Dünya; farklı renklerin, seslerin, geleneklerin birlikte oluşturduğu bir mozaiktir. Tıpkı bu festival gibi. Hepimiz farklı enlemlerde doğmuş olabiliriz ama aynı gezegende, aynı gökyüzünün altında yaşıyoruz. Dünyanın şifresi, tıpkı burada olduğu gibi; dostluk, kardeşlik ve barıştır. Bugün burada bir kez daha görüyoruz ki; kültür, müzik, sanat, kardeşlik, dayanışma ve barış Bunlar sınır tanımayan değerlerdir. Dünyamızın her köşesinde insanlar aynı umutla yaşıyor. İşte bu festival de tam olarak bu umudu yaşatıyor. Cenon’dan İnegöl’e, Fransa’dan Türkiye’ye, Avrupa’dan Asya ve Afrika’ya tüm enlemler boyunca uzanan bir insanlık zinciri kuruyor. Biz de bugün buraya sadece bir kardeş şehir olarak değil; bir dost, bir ortak, bir komşu olarak geldik. Çünkü inanıyoruz ki şehirler birbirine dokundukça, insanlar birbirini tanıdıkça, dünyamız daha barışçıl bir yer olacak. Kardeşliğimizin uzun yıllar boyunca güçlenerek sürmesini diliyorum."

Osmangazi Kitap Fuarı'na 8’inci gününde de yoğun ilgi Haber

Osmangazi Kitap Fuarı'na 8’inci gününde de yoğun ilgi

Osmangazi Belediyesi'nin YAYKOOP (Yayıncılar Kooperatifi) iş birliğinde bu yıl 1'incisini düzenlediği Osmangazi Kitap Fuarı, Osmangazi Meydanı'nda bir birinden özel yazarları okurlarıyla buluşturmaya devam ediyor. Fuarın 8'inci gününde yazarlar Prof. Dr. Emre Kongar, Tarık Tufan, Irmak Zileli ve Dr. Meral Saklıyan, okurlarıyla bir araya geldi. Düzenlenen söyleşilerde okurlar yazarlara kitaplarında merak ettiği konularla ilgili çeşitli sorular sordu. Yazarlarda bu sorulara içtenlikle bir birinden güzel cevaplar verdi. Keyifli geçen söyleşilerin ardından düzenlenen imza günüyle yazarlar okurlarının kitaplarını imzaladı. “Okurlarım Yorumlarıyla Söyleşiye Değer Kattı” Osmangazi Kitap Fuarı’na gelmekten çok mutlu olduğunu ifade eden Yazar Irmak Zileli, “Fuara ilgi çok güzel, insanların meraklı ve ilgili bakışlarına karşı konuştuğumu hissettim. Osmangazi Kitap Fuarı’nın bir ihtiyacı karşıladığını düşünüyorum. Söyleşiye katılan okurlarım yorumlarıyla söyleşiye değer kattı. Söyleşide “Şimdi Buradaydı” romanım üzerinden bir konuşma yaptım, romanımın konusu gereği kötülük üzerine düşüncelerimi ve içimizdeki karanlığa yönelik meraklı bir bakış göstermenin önemini, sanatçının buradaki rolünü, yazarın aslında insanı ve dünyayı anlamak için gösterdiği çabayı kendi deneyimim üzerinden okurlara aktarmaya çalıştım” dedi. “Fuara Hayran Kaldım Enerjisi Yüksek Bir Yer” Osmangazi Kitap Fuarı’nın kendisini baya şaşırttığını belirten Akademisyen, Araştırmacı ve Yazar Dr. Meral Saklıyan, “Fuara hayran kaldım çok güzel, enerjisi yüksek bir yer, harika bir yer olmuş keşke evim buraya yakın olsaydı dedim. Söyleşimde Yaşar Kemal’i anlattım. Ben Adanalı bir yazarım Yaşar Kemal, hakkında naçiz hane küçük bir kitap yazmıştım. Yazdığım o kitabı ve Yaşar Kemal’in ümidini ve umudunu anlattım. Umut kelimesi çok önemliydi, Yaşar Kemal, bu kelimeyi çıkarttı ve Yılmaz Güney, Umut Filmini çekti ve bize bu kelimeyi kazandırdı hayatımızda hep umut olsun istiyorum” şeklinde konuştu. “Cumhuriyet ve Atatürk’ü Anlatmaya Çalıştım” Osmangazi Belediyesi’nin Yayıncılar Kooperatifi iş birliğiyle düzenlediği Osmangazi Kitap Fuarı’nın harika bir öğütlenme ve düzen içinde gerçekleştiğini söyleyen Sosyolog, Yazar ve Akademisyen Prof. Dr. Emre Kongar, “Söyleşide bilim ve toplumsal üretim modelleri çerçevesinde Cumhuriyet ve Atatürk’ü anlatmaya çalıştım. Fuarda Bursalıların inanılmaz bir ilgisiyle karşılaştım. İnsanlar yoğunluktan dolayı söyleşiyi ayakta dinlediler çok sevindim. Katılımcılara Mustafa Kemal Atatürk’ün tarihin akışını değiştiren teşhisini Osmanlı İmparatorluğu’nun din ve tarım devrimi döneminde patinaj yaptığı için çöktüğünü tespit ederek böyle bir tarım toplumundan 15 yıl gibi kısa bir zamanda bir endüstri toplumunun yapısını oluşturduğunu ve temellerini attığını anlattım” diye konuştu. “Dilerim Uzun Soluklu Kitap Fuarları Osmangazi’de Devam Eder” Bursa Osmangazi’de bir kitap fuarının düzenlenmesinin bir yazar olarak kendisini mutlu ettiğini belirten Yazar ve Senarist Tarık Tufan, “Bursa ve Osmangazi her yönüyle bu ülkenin önemli kültür ve insan merkezlerinden bir tanesi, Osmangazi’de edebiyatın ve romanın konuşulduğu böylesi önemli etkinlikler organize etmek yazar ve okur için çok kıymetli, bizde bu güzelliğin bir parçası olduk. Dilerim uzun soluklu kitap fuarları Osmangazi’de devam eder Roman yazarı olarak biz okurlarla bir araya geldiğimizde hikayenin insanın hayatındaki anlam ve değerini konuşmaya çalışıyoruz. İnsanın bir romana ve kahramanına tutunması insanın hayatında son derece hayati bir yere karşılık geliyor. Romanlar bizim hayatımızda bir umutsuzluk anında duygularımızın kendi içinde çeliştiği ve çatıştığı anlarda bize yeni bir umut veren metinler ve anlatılardır” ifadelerini kullandı. Osmangazi Belediye Başkan Yardımcısı Mutlu Esendemir, “Devrim ve Sosyoloji Açısından Cumhuriyet ve Atatürk” söyleşisinin ardından Prof. Dr. Emre Kongar’a üzerinde Atatürk, resmi olan plaket hediye etti.

Karagöz Kukla ve Gölge Oyunları Festivali başlıyor Haber

Karagöz Kukla ve Gölge Oyunları Festivali başlıyor

Bursa Büyükşehir Belediyesi adına Bursa Kültür Sanat ve Turizm Vakfı (BKSTV) tarafından düzenlenen ’21. Uluslararası Karagöz Kukla ve Gölge Oyunları Festivali, 14-23 Kasım tarihleri arasında dünyaya kapılarını açıyor. Bursa’nın dünyada ve Türkiye’de ses getirebilecek bir kültürel birikime sahip olduğunu söyleyen Başkan Mustafa Bozbey, tüm Bursalıları festivale katılmaya ve Karagöz’ün gölgesinde buluşmaya davet etti. Gölgelerin ışıkla dans ettiği, kökleri asırlar öncesine dayanan, Bursa’nın kültürel mirası Karagöz oyunu, Uluslararası Karagöz Kukla ve Gölge Oyunları Festivali ile 21. kez kapılarını açıyor. FESTİVALDE, 38 TEMSİL GERÇEKLEŞTİRİLECEK Büyükşehir Belediyesi adına BKSTV tarafından UNIMA Türkiye Millî Merkezi'nin desteğiyle 14-23 Kasım tarihleri arasında düzenlenecek olan festivalde, 11’i ulusal, 10’u yabancı toplam 21 ekip yer alacak. Arjantin, Bosna-Hersek, Meksika, İran, Yunanistan, Fransa, Endonezya ve Guatemala gibi ülkelerden sanatçılar, festival kapsamında kente konuk olacak. Festivale katılan sanatçılar, kendi kültürlerinden örnekleri paylaşırken; 9’u biletli olmak üzere toplam 38 temsil gerçekleştirilecek. Festivalin merkezi Atatürk Kültür Merkezi Merinos Yerleşkesi olurken, Tayyare Kültür Merkezi, Podyum Sanat Mahal ve Karagöz Müzesi de de farklı etkinliklere ev sahipliği yapacak. Yaklaşık 100 sanatçı, eğitmen ve uzma nın katılacağı festivalde, her yaştan bireye uygun 5 atölye çalışması, 1 söyleşi, 1 yuvarlak masa toplantısı ve 1 çalıştay düzenlenecek. Gelecek nesillere Karagöz’ü taşımak için özellikle çocuklar için özel etkinlikler olacak. “DEĞERLERİMİZİ GELECEK KUŞAKLARA AKTARMALIYIZ” Festivalin tanıtım toplantısında konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Karagöz’ün Bursalıların sahip çıkması gereken değerlerden birisi olduğunu söyledi. Hedeflerinin, kültür ve sanat kenti Bursa’yı oluşturmak olduğunu belirten Başkan Mustafa Bozbey, “Bursa sadece sanayi, tarım kenti değildir. Kültürel birikimi olan, 8500 yıllık tarihi içerisinde barındıran, dünyada ve Türkiye’de ses getirebilecek potansiyele sahip olan bir kenttir. Bu değerlerimizi gelecek kuşaklara aktarmalıyız. Bu kentte yaşayan herkesin değerlerimize sahip çıkma sorumluluğu var. Bir yere yol yaparsınız ama yolu kullanmaya başladıktan sonra insanlar yapıldığı tarihi bile unuturlar. Ancak bir yere kültür ve sanatı götürürseniz, insanların o sanatın değerini hiç unutmadığını göreceksiniz" ifadeleri ile sanatı kente yayarak değişim sürecini başlattıklarını vurguladı. “BURSAMIZI KEŞFETMEYE DAVET EDİYORUZ” Türk gölge tiyatrosunun simgesi Karagöz’ün 2009 yılında UNESCO Dünya Somut Olmayan Kültürel Miras Listesi’ne dahil edildiğini hatırlatan Başkan Bozbey, Karagöz’ün doğduğu kent olan Bursa’da düzenlenen festivalin önemine değindi. Festivalin kültür köprüsü kuracağını anlatan Başkan Bozbey, diğer kültürlere ait kukla ve gölge oyunlarının keşfedilmesine de pencere açılacağını belirtti. Karagöz’ün, asırlar öncesinde olduğu gibi bugün de halkın sesi olduğunu söyleyen Başkan Bozbey, “Karagöz gölge oyunu; yalnızca figürlerin perdeye yansıtılması değildir. Günceli yakalayan, halkın duygularını ve düşüncelerini ifade eden bir sanattır. Bu anlayışla dopdolu bir festival hazırladık. Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak kültür ve sanatı; kentimizin dünyaya açılan güçlü bir vitrini olarak görüyoruz. Bursamızın dünya miraslarını, kadim kültürünü ve eşsiz güzelliklerini sergiliyoruz. Uluslararası etkinlikler sayesinde dünya insanlarını Bursamızı keşfetmeye davet ediyoruz. Festivalde emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Gelin, hep birlikte Karagöz’ün köklü ve evrensel perdesinde buluşalım. Farklı ulusların gölge ve kukla oyunlarıyla tanışalım. Tüm Bursalıları festivalimize katılmaya ve Karagöz’ün gölgesinde buluşmaya davet ediyorum” diye konuştu. “FESTİVALİ 9 GÜNLÜK BİR SÜREYE ÇIKARTTIK” UNIMA Türkiye Başkanı Enis Ergün, Uluslararası Karagöz Kukla ve Gölge Oyunları Festivali’nin çok köklü bir organizasyon olduğunu belirtti. Bursa’nın bir festivaller şehri olduğunu ifade eden Ergün, “Karagöz, bizim gözbebeğimiz ve bayraktarımızdır. Festival, bugüne kadar ulusal ve uluslararası anlamda bir çekim merkezi oldu. Bu sene festivali, İpek Yolu vizyonu ve farklı ülkelerden daha fazla katılım sağlanması noktasında yeniden tasarladık. Tarihimizde ilk defa festival, çok ciddi bir başvuru aldı. 37 farklı ülkeden 150 başvuru aldık. Festivali 9 günlük bir süreye çıkarttık. İnsanlar, birçok farklı ülkeden kukla oyunlarını izleyebilecek. UNESCO Listesi’nde tanımlandığı gibi Karagöz oyunlarının doğru örneklerini seyirciyle buluşturacağız. 2026 yılında dünyaya örnek olacak daha iyi bir festivali tasarlamak için çalışacağız. Aynı zamanda BKSTV ve Bursa Miras ile birlikte ‘Bursa Karagöz ve Kukla Çalıştayı’nı gerçekleştireceğiz. Herkesi festivalimize bekliyoruz” dedi. BKSTV Genel Sekreteri Emre Feza Soysal, dünyada her kentin bir şeyle anıldığını, Karagöz’ün de Bursa’nın en önemli markalarından birisi olduğunu söyledi. 21. kez yapılacak olan festivali çok önemsediklerini söyleyen Soysal, festival kapsamındaki oyunların 17 ilçede vatandaşlarla buluşturulacağını söyledi. Soru cevap bölümüyle devam eden programa, Başkan Mustafa Bozbey’in yanı sıra Usta Hayali (Karagöz oynatıcısı) Recep Şinasi Çelikkol, Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları Genel Sanat Yönetmeni Ali Düşenkalkar ve Büyükşehir Belediyesi yöneticileri katıldı.

Alev Alatlı’nın adı Bursa’da yaşayacak Haber

Alev Alatlı’nın adı Bursa’da yaşayacak

Yıldırım Belediyesi’nin, ilçeye kazandırdığı Alev Alatlı Şehir Düşünce ve Sanat Merkezi, Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ve AK Parti Genel Başkan Vekili ve Bursa Milletvekili Efkan Ala’nın katıldığı törenle açıldı. Yıldırım Belediyesi’nin, ilçeye kazandırdığı Alev Alatlı Şehir Düşünce ve Sanat Merkezi düzenlenen törenle hizmete açıldı. Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz’ın ev sahipliğinde düzenlenen açılışa; Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş, AK Parti Genel Başkan Vekili ve Bursa Milletvekili Efkan Ala, Bursa Valisi Erol Ayyıldız, AK Parti Bursa milletvekilleri Emine Yavuz Gözgeç, Refik Özen, Ayhan Salman, Ahmet Kılıç, Yıldırım Kaymakamı Metin Esen, Üsküdar Kaymakamı Adem Yazıcı, AK Parti Yerel YönetimlerBaşkan Yardımcısı Recep Altepe, AK Parti İl Başkanı Davut Gürkan, Alev Alatlı’nın kızı Funda Aktan, Keles Belediye Başkanı Ferhat Erol, Bursa Kültür Varlıklarını Koruma Kurulu Müdürü Erdal Çetindağ, Bursa Emniyet Müdürü Kadir Gökçe, Bursa Teknik Üniversitesi Rektörü, Prof. Dr. Naci Çağlar, AK Parti Yıldırım İlçe Başkanı İrfan Akkaya, AK Parti Osmangazi İlçe Başkanı Adnan Kurtuluş, AK Parti Nilüfer İlçe Başkanı Furkan Alparslan, Gemlik Belediye Başkanı Şükrü Deviren, Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı İbrahim Burkay, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürü Faruk Uysal, Karaağaç Mahalle Muhtarı Sema Pamukçular, akademisyenler, STK temsilcileri ve vatandaşlar katıldı. "NESİLLERE İLHAM VERECEK" Bursa’nın kültür, sanat ve fikir hayatına yön verecek Alev Alatlı Şehir Düşünce ve Sanat Merkezi’nin açılışında konuşan Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz; "Bugün Bursa’mız; tarih, kültür, sanat ve düşüncenin aynı çatı altında yeniden hayat bulduğu çok müstesna bir ana şahitlik ediyor. Şehrimizin kültürel hafızasını canlı tutacak, fikir üretimini teşvik edecek, gelecek nesillere ilham verecek Alev Alatlı Şehir, Düşünce ve Sanat Merkezi’nin açılışında sizlerle birlikte olmaktan büyük bir bahtiyarlık duyuyorum. Yıldırım Belediyesi olarak bir yandan şehrimizin fiziki dönüşümünü sürdürürken; diğer yandan medeniyetimizin ruhunu diri tutan kültürel ve fikrî altyapıyı güçlendirmeyi asli vazifemiz olarak görüyoruz. Zira bizim medeniyet tasavvurumuzda şehir yalnızca binalardan ibaret değildir. Şehir; okulu olan, kütüphanesi olan, medresesi olan; ilmi ve irfanı kuşanan yerdir. Nitekim bugün eğitim ile parlayan Yıldırım’da üniversiteler, kütüphaneler ve bilginin üretildiği merkezler hızla çoğalıyor" ifadelerini kullandı. MEDENİYET LABORATUVARI Alev Alatlı Şehir, Düşünce ve Sanat Merkezi’nin ortaya çıkış sürecinden de söz eden Başkan Oktay Yılmaz; "Sivil mimarimizin seçkin örneklerinden tarihi Osman Fevzi Efendi Konağı’nı; 2022 yılında başlayan titiz çalışmalar neticesinde 2024 yılında tamamladığımız restorasyonla gün yüzüne çıkardık. Bahçesi ve giriş katı Yıldırım Kafe ile sosyal hayatın can damarı olurken; üst katlarda yer alan kütüphane, okuma salonu, sergi ve toplantı alanları ile burası yeni bir fikrî canlılığın kapılarını aralıyor. Bu yapıyı yalnızca mimari açıdan ihya etmedik; fonksiyonel olarak da yeniden şehre kazandırdık. Bugün bu mekân;şehre dair kalıcı düşünceler üretmeyi,akademik çalışmalar ile şehir pratiklerini buluşturmayı,geleneğin birikimi ile geleceğin vizyonu arasında köprü kurmayı,şehrin kültürel sermayesini artırmayı hedefleyen önemli bir entelektüel platformdur. Biz burayı yalnızca bir mekân olarak değil;fikirlerin mayalandığı, sanatın hayat bulduğu, düşüncenin derinleştiği bir medeniyet laboratuvarı olarak kurguladık" dedi. "ALEV HOCA’NIN HAKKI ÖDENMEZ" AK Parti Genel Başkan Vekili ve Bursa Milletvekili Efkan Ala ise açılışta yaptığı konuşmada; "Böyle değerli bir güne hoşgeldiniz şeref verdiniz. Sözlerimin başında bu güzel eseri Alev Hoca’nın ismiyle Bursa’ya kazandıran Belediye Başkanımız Oktay Yılmaz’a teşekkür ediyorum. Alev Hoca için ne yapsak görevimizi yerine getiremeyiz. Entelektüel fakirliğin diz boyu olduğu, İslam dünyasının üstüne karabasan gibi çöktüğü bir dönemde Alev Hoca bir çağlayan gibi doğdu. Alev Hoca nadir bulunan, namuslu bir aydındı. Bize kendimizi, Doğu’yu, Batı’yı anlattı. Çok çaba sarf etti. Bugün yakıcı bir insanlık dramı ile karşı karşıyayız. Gazze’de yaşananlar ortada. Filistin mücadelesinde de AlevHoca en ön saftaydı. Filistin meselesini 1980’lerin başından beri gündeme getirdi. Filistin sorununu biz onun emekleriyle anladık. Alev Hoca’yı anlatmaya zaman yetse, kelimeler yetmez. Kelimeler yetse duygular yetmez. Biz onu anlatmaya değil anlamaya çalışıyoruz. Biz Alev Hoca’nın hakkını ödeyemeyiz" ifadelerini kullandı. "BU ESERİ YAŞATMALIYIZ" Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanı Mahinur Özdemir Göktaş ise açılışta yaptığı konuşmada; "Sözlerimin hemen başında bu eseri medeniyetler şehri Bursa’ya kazandıran vizyoner belediye başkanımıza çok teşekkür ediyorum. Alev Hoca anlatılmaz yaşanır. Kendisi önemli bir fikir insanıydı. Herkesin yaşamına dokunan eserler verdi. Bu fikirleri ve eserleri yaşatmak bizlerin borcu. Onun fikirlerinin ve isminin burada yaşatılması bizler için gurur verici. Bugün burada fikir üreten, düşünce üreten kişiler yetişecek. Ne mutlu bizlere ki bu önemli eseri Bursa’ya kazandıran bir belediye başkanımız var. Hepimiz buraya katkı vermeli, bu eseri yaşatmalıyız. Burada fikir, düşünce ve sanat üretmeliyiz. Tüm Bursa’ya hayırlı uğurlu olsun" dedi. BAŞKAN YILMAZ’A TEŞEKKÜR Alev Alatlı Şehir, Düşünce ve Sanat Merkezi’ni Bursa’ya kazandıran Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz’a teşekkür eden Vali Erol Ayyıldız da; "Bu güzel eseri Bursa’ya kazandıran değerli Belediye Başkanımız Oktay Yılmaz’a iki kere teşekkür etmek istiyorum. Biri bu eser için diğeri ise buraya Alev Alatlı ismini vermesinden dolayı. Tüm Bursa’ya ve Yıldırım’a hayırlı uğurlu olsun" dedi. Annesinin fikirlerinin ve adının yaşayacağı bir mekana kavuştuğunu belirten, Alev Alatlı’nın kızı Funda Aktan ise; "Bu mekan annemin adının ve düşüncelerinin yaşayacağı, yeniden hayat bulacağı yer olacak. Bu önemli esere annemin adını veren Yıldırım Belediye Başkanımız Oktay Yılmaz’a çok teşekkür ediyorum" dedi. Karaağaç Mahalle Muhtarı Sema Pamukçular da, Alev Alatlı Şehir, Düşünce ve Sanat Merkezi’ni Yıldırım’a kazandıran Başkan Oktay Yılmaz’a teşekkür etti.

"Canımdan Can" filmi galası yoğun ilgi gördü Haber

"Canımdan Can" filmi galası yoğun ilgi gördü

Tayyare Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen gala gösterimine, çok sayıda dernek başkanı, CHP Meclis Üyesi ve Osmangazi Belediyesi Başkan Vekili Hamiyet Arıksalan, Kültür ve Sanat Derneği Kadın Kolu Başkanı Özlem Kıran, Bursa Kent Konseyi Edebiyat Çalışma Grubu üyeleri ve sanatsever vatandaşlar katıldı. Filmin senaryo danışmanlığını yapan ve birçok bölümünü kaleme alan AK Parti 22. Dönem Bursa Milletvekili Faruk Anbarcıoğlu, yaptığı açıklamada amatör bir ekiple yola çıktıklarını ve temel amaçlarının toplumsal konulara dikkat çekmek olduğunu söyledi. Profesyonellik iddialarının olmadığını vurgulayan Anbarcıoğlu, "Maalesef uyuşturucu kullanımı 9-10 yaşlara kadar indi. Aileler ve emniyet başta olmak üzere hepimizin bu konuda sorumluluğu var. İnsanlarımız kötü hallere düşmeden önce tedbir almak istiyoruz. Filmimizin konularından biri de bu" dedi. Toplumsal duyarlılığı artırmak için birçok farklı temayı işlediklerini belirten Anbarcıoğlu, "Balkonunda oturan insanlar, dışarıda bilinçsizce ateşlenen silahlarla hayatlarını kaybediyor. Bunu gündeme almak istedik. Ayrıca filmimizde ‘Müstecip Onbaşı’ adını da geçirdik. 1915’te Çanakkale’de Fransız denizaltısını tek başına esir alan bu kahramanımızı toplumun büyük bölümü tanımıyor. Belediyelerin meydanlarına ve caddelerine bu ismi vermesini isteriz" ifadelerini kullandı. Girişin ücretsiz olduğu galada izleyiciler, sosyal sorumluluk projesi kapsamında çekilen filmi beğeniyle izledi.

Kültür ve sanatta bu ülkeye aidiyet duyan herkesi baş tacı ediyoruz Haber

Kültür ve sanatta bu ülkeye aidiyet duyan herkesi baş tacı ediyoruz

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülleri Töreni’nde konuştu. Ödüllerini tebliğ edeceği bilim ve kültür insanları, sanat ve zanaat erbapları, fikir ve edebiyat zatları ile temsilcilerini tebrik eden Erdoğan, "Eserleriyle asırlara aşıp gelen medeniyet nehrimizin sanat ve kültür kollarını besleyen ödül sahiplerimize bundan sonraki çalışmalarında Mevla’dan başarılar diliyorum. Kılı kırk yaran titiz ve kapsamlı bir değerlendirme süreci ile ödül sahiplerini belirleyen seçici kurul üyelerimize de şükranlarımı sunuyorum" dedi. Bu yıl edebiyattan kütüphaneciliğe müzikten tiyatroya bilim kültürden sinema ve zanaatlara uzanan 8 ayrı dalda ödül takdim edeceklerini kaydeden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Prof. Dr. Gönül Tekin ve Prof. Dr. Günay Kut’a Bilim Kültür ödüllerimizi tevdi ediyoruz. Dünyanın önde gelen Türkologlarından olan Gönül Tekin hocamız kitap ve makaleleriyle, araştırmalarıyla, konferanslarıyla eski Türk edebiyatına ışık tutan önemli çalışmalara imza atıyor. Harvard Üniversitesi’nde Osmanlı Türkçesi Özbekçe ve Çağatayca dersleri veren Prof. Dr. Gönül Tekin uzun yıllar editörlüğünü yaptığı Türklük bilgisi araştırmalar dergisi ile batıda Türkçe yayın merkezi Türkoloji çalışmalarının da önünü açtı. Harvard Üniversitesi bünyesindeki Osmanlı Türkçesi yaz okulunun Cunda’da açılmasında önemli pay sahibi olan hocamız Mevlana, Yunus Emre, Ali Şir Nevai, Evliya Çelebi ve Ahmed-i Dai gibi nice abide isimleri disiplinler arası bir bakışla ele aldı. Prof. Dr. Günay Kut ise yine Türkoloji ve Türkiye edebiyatı alanında uluslararası düzeyde tanınan saygın bir hocamız. Merhum Halil İnalcık, ses seçkin talebelerinden olan Günay Kut Boğaziçi Üniversitesi’nde Türkoloji bölümünü Oxford Üniversitesi’nde ise Atatürk Enstitüsü’nün kurarak Türk kültürüne önemli hizmetlerde bulunmuştur. Bilhassa coğrafi ve yazma eserler alanında Türkoloji müktesebatında önemli katkılar sunan Günay Kut Türk dilinin ve Türk edebiyatının uluslararası ölçekte tanınması için kritik bir rol oynadı. Bilim kültür ödülü sahibi her iki hocamızı da tebrik ediyor bugüne kadar yaptıkları kıymetli çalışmalarından ötürü kendilerine teşekkür ediyorum" diye konuştu. Edebiyat ödülünü bu yıl Fatma Karabıyık Barbarosoğlu’na tevdi edeceklerini, yazı hayatına çok erken çağda 18 yaşında adım atan Fatma Barbarosoğlu’nun hikaye, roman, deneme makale, mülakat ve köşe yazarlığıyla Türk edebiyatında yer eden isimlerden biri olduğunu ifade eden Erdoğan, "Eserlerinden modernizm-gelenek ilişkisini yabancılaşmayı bilhassa kadınların toplumdaki yerini karşılaştıkları sorunları sevgiyi dostluğu ve diğergamlığı sosyolojik bir bakışla etkileyici bir üslupla ele aldı. Benim ağacım benim tohum kelimelerdir diyerek Fatma Barbarosoğlu’nu da tebrik ediyor yazı ve fikir hayatında başarılarının devamını diliyorum" dedi. Bu yılki müzik ödülünün sahibinin Ahmet Özhan olduğunu belirten Erdoğan şöyle konuştu: "Sanat hayatında 57 yılı geride bırakan Ahmet Özhan hem kişiliği hem de bilgi ve tecrübesiyle klasik Türk müziğine önemli eserler kazandırdı. Besteleri yorumları icraları ve araştırmalarıyla Türk sanat ve tasavvuf musıkımıze eşsiz katkılar sağlamıştır. Geçmişle gelecek arasında sağlam köprüler kurdu. Örnek bir sanatçı emsal bir şahsiyet nasıl olur herkese gösteren Ahmet Özhan‘ı kutluyor sanat ve tasavvuf musikimize yaptığı değerli katkıları için kendisine teşekkür ediyorum." Tiyatro dalındaki ödülün bu yıl Turan Oflazoğlu'na takdim edildiğini, evrensel temaları yerel ve kadim değerlerle işleyen bugünün manzarasını, tarihi olay ve şahsiyetlerle mezceden Turan Oflazoğlu’nun geniş perspektifi ve engin birikimi ile temayüz ettiğini dile getiren Erdoğan, "Türk edebiyatına damga vuran tiyatro oyunlarını şiirleriyle denemeleriyle, senaryo ve çevirileriyle besleyen Turan Oflazoğlu, kültür ve sanat dünyamızda muhkem bir yer edinen güçlü yazarlarımızdan biri olmuştur. Bir eserinde ‘dünyanın açtığı en güzel çiçek olabilecekken dünyanın bağrını oyan bir yara olmakta insan’ diyerek günümüz insanına ayını tutan Sayın Oflazoğlu'nu tebrik ediyor kendisine sağlıklı ve bereketli ömürler temenni ediyorum.Kütüphaneler, milletlerin asırlara sarih hafızalarının yaşadığı, yaşatıldığı, muhafaza alındığı ilim ve kültür mahfilleridir. Bu mekanları nefes alan bir yapıya kavuşturmak, ilim erbabı ve araştırmacılar başta olmak üzere toplumun tüm kesimlerinin istifadesine sunmak, milli ve manevi kimliğimizin devamı için vazgeçilmezdir. 25 yılını Atatürk kitaplığına vakfeden, şimdilerde Sultan Abdülhamid Han'ın kurduğu Türkiye'nin ilk devlet kütüphanesi olan Beyazıt Devlet Kütüphanesi'nin müdürlük vazifesini yürüten Ramazan Minder’e kütüphanecilik ödülümüzü tevdi ediyoruz. Demokrasi tarihimizin utanç vesikalarından biri olan 28 Şubat sürecinde Sultan Abdülhamid Han'ın Yıldız Sarayı'ndaki kütüphanesine ait 4 bin 500 kitap kendi tarih Üzerine düşman olanlar tarafından maalesef çöpe atılmıştı. İçinde nadir eserlerin de yer aldığı bu kitapların tamamını Atatürk kitaplığına kazandıran Ramazan Minder Medine Müdafiği Fahrettin Paşa Hamidiye kahramanı Rauf Orbay ve daha nice tarihi şahsiyetin şahsi arşivlerini satın alıp Atatürk kitaplığına taşıdı. Beyazıt Devlet Kütüphanesi'ndeki yazma ve makbul eserlerin bakımı ve restorasyonu için fedakarca çalışan sayın minderlerime ve kataloglama faaliyetleriyle sosyal mekan düzenlemeleriyle kütüphanelerimizin modernize edilmesinde öncü bir rol oynamıştır. Kütüphanecilik Koleksiyonumuzun bugünkü seviyesine ulaşmasında büyük emek sahibi olan Ramazan Minder’i kutluyor, tarihi ve kültür mirasımıza sahip çıktığı için kendisine şükranlarımı sunuyorum" diye konuştu. Bu yıl Zanaatlar ödülünü Salih Balakbabalar’a takdim edeceklerini söyleyen Erdoğan, "Hat, tezyinat, ahşap oyma ve sedef işçiliği gibi geleneksel sanatlarımızı kendi üslubuyla harmanlayıp özgün ve modern bir çizgiye taşıyan Hocamızın birçok eseri yurt içi ve yurt dışındaki müze ve koleksiyonlarda sergileniyor.Altın gümüş, sedef, ahşap, fil dişi ve pirinç gibi malzemelerle hat sanatı ve Türk tezyinatının en nadide eserlerine hayat veren kıymetli sedefkarımızı yürekten tebrik ediyor, geleneksel sanatlarımıza yaptığı eşsiz katkılar için kendisine teşekkür ediyorum. Bu yılki vefa ödülümüzün sahibi Türk sinemasının usta ismi Halit Refiğ oldu. 1958’den ebediyete intikal ettiği 2009 yılına kadar sinema çalışmalarını sürdüren Halit Refiğ yarım asırlık sanat hayat danışman, senarist, yapımcı ve yönetmen olarak Türk sinemasına kıymetli eserler kazandırdı. Halit Refiğ öncüsü olduğu Ulusal Sinema hareketiyle Türk sinemasının yerli ve milli değerler üzerine bina edilmesinde ses getiren adeta çığır açan işlere imza atmıştır. Batı'yı esas alan sinema anlayışını yalnızca filmleriyle değil, kitaplarıyla da eleştiren Halit Refiğ Türk sinemasının merkezine kendi tarihimizin özdeğerlerimizin yerleştirilmesini savunmuştur.. Halk kütüğümüzü tarihi birikimimizi ve bizi biz yapan hasletleri ustalıklı ve gerçekçi bir şekilde beyaz perdeye taşımıştır. Ben Halit Refiğ’im Türkiye ve Türk halkı üzerine bugün ne biliyorsam mesleğim ve Türk sinemasına ilgim sayesinde öğrendim. Türkiye'de halktan gelen ve halka dönecek olan ilk gerçek halk sanatının biri olmaktan heyecan ve gurur duyuyorum. Kendisini bu sözlerle tanımlayan Halid Refiğ’e Allah'tan rahmet niyaz ediyorum. Vefa ödülüyle kendisine olan minnet borcumuzu inşallah ifa etmişizdir diye ümit ve temenni Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödülü'nü kazanan sanatçılarımızı, hocalarımızı, zanaat erbabımızı bir kez daha tebrik ediyor, her birine şahsım, ve milletim adına Şükranlarımızı ifade ediyorum. Geçmişte bu ödüllere layık görülen ve bugün aramızda olmayan kültür ve sanat insanlarımızı da bu vesileyle minnetle yad ediyorum. kalıcı olan Yarınlara akıl, ruh, moral ve köklerden mesaj ileten sadece ve sadece kültür sanat eserleridir. Atalarımız şu veciz cümleyi ilim, fikir ve sanat dünyamıza adeta hediye etmiştir. Kem alet ile kemalat olmaz" dedi. "GELENEKLİ SANATLARIMIZI MUHAFAZA ETMELİ, İLMİ VE KÜLTÜREL ÇALIŞMALARIMIZI GÜNÜMÜZÜN SUNDUĞU İMKANLARLA ÇOK DAHA İLERİ NOKTALARA TAŞIMALIYIZ" "Siyasette iş hayatında, eğitimde, aile ve sosyal yaşantımızda rehber edinmemiz gereken bu sözü pek tabii kültür ve sanat faaliyetlerimizde de kılavuz olarak belirlemek önem arz ediyor" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan şunları söyledi: “Şu hususu sizler de çok iyi biliyor, görüyor, tecrübe ediyorsunuz. Vasat malzemeden kaliteli iş asla çıkmaz.Biz elhamdülillah bu açıdan nasipli bir milletiz. Yalnızca ülkemizin değil, gönül coğrafyamızın her bir köşesi, Türk ve İslam medeniyetinden neşet eden kültür hazinesiyle mümtaz eserlerle, önder şahsiyetlerle dolu. Müzikte, mimaride, edebiyatta, bilim, kültür ve sanatın pek çok branşında asırlar boyunca ortaya koyduğumuz eserlerle, bünyemizden çıkardığımız ilim ve kültür insanlarıyla güçlü bir medeniyetin devamıyız. Bugünkü gençlerimizin asla unutmaması gereken hususlardan biri de işte bu medeniyetin daha üç asır öncesine kadar ilim ve sanatta diğer milletlere ilham veren örnek işlere imza atmış olmasıdır. Bilim ve kültür erbabımızın çalışmalarıyla bu mirası ihya etmek, zenginleştirmek ve geleceği çok güçlü bir şekilde kucaklamak zorundayız. Bu noktada her birinize, her birimize önemli vazifeler düşüyor. İçine sirayet ettiği her bünyeyi tek tipleştiren neoliberal kültür akımlarının ve dijitalleşmenin tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de etkisini arttırdığını görüyoruz. Bunun için tarihten süzülüp gelen gelenekli sanatlarımızı muhafaza etmeli, ilmi ve kültürel çalışmalarımızı günümüzün sunduğu imkanlarla çok daha ileri noktalara taşımalıyız." Erdoğan, ”Marifet iltifata tabidir düsturuyla düzenlediğimiz Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerimizi işte bu amaç doğrultusunda geçmişten aldığımız ışıkla geleceği aydınlatmak üzere icra ediyoruz. Her alanda olduğu gibi kültür ve sanatta da kimsenin dünya görüşüne, yaşam tarzına, siyasi tutumuna bakmıyor, bu ülkeye, bu millete, bu topraklara aidiyet duyan herkesi baş tacı etmeye özen gösteriyoruz. Taklit ve takip eden değil, ilhamını kendi kültüründen, toplumundan geçmişinden ve köklerinden alan her sanatçı bizim başımızın tacıdır. Devraldığımız mirası zenginleştirmek için ömrünü vakfeden her sanatçı ilim ve düşünce insanı, bizim gönlümüzde ayrı bir yere sahiptir. Kim olursa olsun saanatını aşkla icra eden, bu milletin derdiyle dertlenen, bu millete tepeden bakmayan herkese devlet olarak elimizden gelen desteği sağlıyoruz. Sanatçılarımız hani büyük adam derler ya, bizim nazarımızda işte o büyük insandır" açıklamasını yaptı. Merhum Nurettin Topçu’nun büyük adamı tanımlarken söylediği ‘Büyük adam eserleriyle hayatını birleştiren adamdır’ sözlerini hatırlatan Erdoğan, "Biz onda şu vasıfları arıyoruz. Önce bütün ömründe aynı kanaatin, aynı imanın sahibi olan adamlardır. Devirlere, zaruretlere, cemiyetlere göre değişmez. Muhitine uymaz, muhiti kendine uydurur. Uydurmazsa çarpışır. Cemiyetten daha kuvvetlidir. Cemiyeti sürükleyicidir. Topluma mihmandarlık yapan siz kıymetli kültür, sanat, ilim insanlarımıza inşallah bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da destek olmaya devam edeceğiz. Bu düşüncelerle sözlerime son verirken Cumhurbaşkanlığı Kültür ve Sanat Büyük Ödüllerini kazanan sanatçılarımızı, hocalarımızı, üstatlarımızı bir kez daha tebrik ediyorum. Programı teşrif eden her bir konuğumuza teşekkür ediyor, sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Tekrar bir araya gelmek temennisiyle hepinizi Allah'a emanet ediyorum” diye konuştu. Bilim-Kültür alanında Gönül Tekin ve Günay Kut, edebiyat alanında Fatma Karabıyık Barbarosoğlu, müzik alanında Ahmet Özhan, tiyatro alanında Turan Oflazoğlu, kütüphanecilik alanında Ramazan Minder, zanaatlar alanında Salih Balakbabalar ödüle layık görüldü. Vefa ödülü ise merhum yönetmen Halit Refiğ’e verildi. Cumhurbaşkanı Erdoğan törende hazır bulunan Tekin, Kat, Özhan ve Minder’e ödüllerini takdim etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, vefa ödüllerine layık görülen yönetmen Refiğ’in ödülünü eşi Gülper Refiğ’e, Oflazoğlu’nun ödülünü kızı Gizem Oflazoğlu Akar’a, Balakbabalar’ın ödülünü oğlu Baki Enis Balakbabalar’a takdim etti. Törene KKTC Cumhurbaşkanı Ersin Tatar, Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, TBMM Başkanı Numan Kurtulmuş, Kültür ve Turizm Bakanı Mehmet Nuri Ersoy, Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır, Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, AK Parti Genel Başkanvekili Efkan Ala, DSP Genel Başkanı Önder Aksakal, HÜDA PAR Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu, Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun, Cumhurbaşkanlığı Özel Kalem Müdürü ve Büyükelçi Hasan Doğan, Cumhurbaşkanı Dış Politika ve Güvenlik Başdanışmanı Akif Çağatay Kılıç, AK Parti Genel Başkan Yardımcıları Hamza Dağ, Hayati Yazıcı ve Ömer İleri ile Ankara Valisi Vasip Şahin ve Tarihçi ve Yazar Murat Bardakçı da katıldı.

Büyükşehir'den Kültür, Zanaat ve Vatandaşlık Projesi Haber

Büyükşehir'den Kültür, Zanaat ve Vatandaşlık Projesi

Bursa Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi ve Tanıtımı Daire Başkanlığı Müzeler Şube Müdürlüğü koordinasyonunda yürütülen ve uluslararası iş birliğiyle hayata geçirilen "Kültür zanaat ve vatandaşlık: Kültürel kaynaklar aracılığıyla sosyal ve mesleki katılımı teşvik etmek" başlıklı Erasmus+ Projesi’nin tanıtım toplantısı, Merinos Tekstil ve Sanayi Müzesi’nde gerçekleştirildi. Proje, Fransa’dan Artemisia Enstitüsü, İtalya’dan Scola Edil Meslek Edindirme Merkezi ve Letonya’dan Similtene Teknik Okulu ile ortak bir şekilde yürütülüyor. Mayıs 2024’te Fransa Ulusal Ajansı tarafından onaylanan ve Avrupa Birliği Erasmus programı çerçevesinde desteklenen proje, meslek edindirme veya eğitim projesi olmasının yanında kültürel mirası canlandırma, toplumsal uyumu artırma ve ekonomik fırsatları destekleme hedeflerini bir arada ele alıyor. “Bu tür projelere büyük önem veriyoruz” Projenin tanıtım toplantısında konuşan Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, geçmişin birikimini geleceğin fırsatlarına dönüştürecek, kültürel zenginliğimizi koruyarak toplumsal kalkınmayı destekleyecek önemli bir girişimin ilk adımını attıklarını söyledi. Projenin temel amaçlarından bahseden Başkan Bozbey, “Dezavantajlı grupların sosyal ve ekonomik hayata daha etkin bir şekilde katılımını sağlamak, kültürlerarası etkileşimlerini artırarak mesleki yeterliliklerini geliştirmek, sürdürülebilir ve kaliteli iş imkanlarına erişimlerini kolaylaştırmak ve iş gücü piyasasında kalıcı bir yer edinmelerine katkı sağlamaktır. Proje, kentlilik bilinci kazandırmayı ve kültürel mirasımızı yeni nesillere aktarmayı hedeflemektedir. Bursa Büyükşehir Belediyesi olarak toplumsal dayanışmayı güçlendiren, bireylerin potansiyellerini ortaya çıkarmalarını destekleyen bu tür projelere büyük önem veriyoruz” dedi. “Bursa'nın çini rotası haritası oluşturulacak” Bursa’nın geçmişten bugüne çini sanatıyla özdeşleşmiş bir kent olduğunu belirten Başkan Mustafa Bozbey, kadim zanaatın Bursa’nın hem tarihi hem de kültürel kimliğinde önemli bir yer tuttuğunu ifade etti. Bu mirasın yalnızca korunarak değil, yaşatılarak geleceğe taşınabileceğini dile getiren Başkan Bozbey, “Bu projede, çini sanatını yalnızca nostaljik bir değer olarak değil, bugünün gençlerine ve dezavantajlı gruplarına yeni fırsatlar sunacak bir araç olarak görüyoruz. Proje kapsamında çini kursları düzenleyecek, Bursa çini rotası haritası oluşturacak, eğitici eğitimleri ile bu sanatın aktarımını destekleyecek, çini sanatı sergileriyle uluslararası tanınırlığı artıracağız. Çalışmalar, sadece kültürel değerlerimizi korumakla kalmayacak, aynı zamanda kadın istihdamını artırarak toplumsal kalkınmaya da katkı sağlayacaktır. Çini sanatını öğrenen ve bu alanda üretim yapan kadınlar, ekonomiye entegre olurken aynı zamanda kültürel bir zenginliğin sürdürücüsü olacaklardır. Projemiz, yalnızca çini sanatıyla sınırlı kalmayıp, sosyal ve ekonomik kalkınmayı destekleyecek geniş bir vizyon sunmaktadır. Kentimize gelen yurttaşlarımızın topluma uyum sağlamalarını kolaylaştırmak ve kentlilik bilincini geliştirmek için de çok önemli faydalar sağlayacaktır” dedi. “Daha parlak bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz” Proje ile nitelikli iş gücünün yaratılacağını, kadınların ve gençlerin iş gücü piyasasına erişimlerinin artırılacağını söyleyen Başkan Bozbey, kültürel mirasın korunarak, ekonomik bir değere dönüştürüleceğini anlattı. Proje etkilerinin sosyal anlamda da önemli olacağını belirten Başkan Bozbey, “Proje, kültürel mirasımızın eğitim ve istihdam fırsatlarına dönüştürülmesiyle toplumumuza değer katacaktır. Projemizin en önemli hedeflerinden biri, dezavantajlı grupların topluma kazandırılması ve mesleki yeterliliklerinin artırılmasıdır. Farklı kentlerden Bursa’mıza gelen yurttaşlarımız için kentlilik bilincini geliştiren çalışmalar yapılacak. Dezavantajlı gruplar meslek sahibi yapılarak ekonomik bağımsızlık kazanmaları sağlanacaktır. Bu, yalnızca bireylerin hayatlarını iyileştirmekle kalmayıp, kentimizin sosyal uyumuna ve ekonomik canlılığına da katkı sağlayacaktır. Bursa olarak kültürel mirası korumak, geliştirmek ve uluslararası platformlarda tanıtmak için bu projeye büyük önem veriyoruz. Projede emeği geçenlere teşekkür ediyorum. Bursa’mızın zengin kültürel mirasını koruyarak daha parlak bir geleceği hep birlikte inşa edeceğiz” dedi. Proje koordinatörü Fabien Gandolfi, projenin kapsamı hakkında katılımcılara bilgi verdi. Her bireye eşit fırsatlar ve eşit haklar sunmaya önem verdiklerini ve bu doğrultuda projeyi hazırladıklarını anlatan Gandolfi, Bursa’da önemli bilgi alışverişlerinde bulunduklarını söyledi. Desteklerinden dolayı Bursa Büyükşehir Belediyesi’ne teşekkür eden Gandolfi, uluslararası mesleki iş birliğinin gençlere önemli katkılar sunacağını dile getirdi. Soru cevap bölümünün ardından program, Erasmus+ KA220-VET - Mesleki eğitim ve öğretimde iş birliği ortaklıkları programı kapsamında gerçekleştirilen panel bölümüyle devam etti. CCC Projesi Eğitim Danışmanı Dr. Züleyha Avşar’ın moderatörlüğünü üstlendiği panele, Büyükşehir Belediyesi Kent Tarihi ve Tanıtımı Dairesi Başkanı Güney Özkılınç, Proje koordinatörü Fabien Gandolfi, Bursa Uludağ Üniversitesi Öğretim Görevlisi Mehmet Aras, Tophane Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi Sektörel Mükemmeliyet Merkezi Genel Koordinatörü Yasemin Filiz, Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı Hayat Boyu Öğrenme Şube Müdürü Ayça Tayar ve Bursa Kent Konseyi Kadın Meclisi Yönetim Kurulu üyesi Müjde Kaya konuşmacı olarak katıldı.

Yunan'ın 'yakarak imha' politikası bu sergide Haber

Yunan'ın 'yakarak imha' politikası bu sergide

Yunan ordusu, 15 Mayıs 1919'da İzmir'e ayak bastığı ilk günden başlayarak işgal ettiği bölgelerde yaptığı; katliam, yağma ve tecavüzlerle Türkleri göçe zorlamıştı. Büyük Taarruz ile bozguna uğradığında ise çekildiği yerleşim yerlerini “yakarak imha etme” politikasını uygulamaya koydu. İmha birlikleri, geçtikleri yerlerdeki; köy, kasaba, okul, cami, kilise demeden her yeri ateşe vererek, yerleşim yerlerini kullanılamaz hale getirmeyi amaçladı. Afyonkarahisar'dan başlayarak; Uşak, Salihli, Alaşehir, Turgutlu, Manisa gibi büyük kentler başta olmak üzere, sayısız kasaba ve köy sistematik şekilde ateşe verildi. İZMİR YANGININDA 20 BİN BİNA YANDI 9 Eylül 1922'de İzmir'in 3 yıldan fazla süren işgal girişimi nihayet son bulurken, kentteki savaş hali henüz bitmemişti. Yunan ordusu İzmir'deyken başlayan kundaklamalar, 13 Eylül'de Ermeni Mahallesi civarındaki 20 kadar kundaklama girişimi ile zirveye ulaştı. O gün ortaya çıkan şiddetli lodos, yangını mevcut İzmir itfaiyesinin müdahalesinin sonuç vermeyeceği boyuta taşıdı. Kent kısa sürede ateş topuna döndü. 52 saat süren yangında, 42 bin 945 haneden geriye 14 bin tanesi kaldı, şehrin ortasında adeta kapkara kara bir delik açıldı. "YAKARAK İMHA" POLİTİKASI BU SERGİDE İşte tüm bu İzmir ile Batı Anadolu'daki yangınlar ve Yunan ordusunun imha politikası, “Yanık Yurt” isimli sergide ziyaretçilere açıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Ahmet Piriştina Kent Arşivi ve Müzesinde (APİKAM) açılan serginin küratörlüğünü ise İzmir Kent Tarihi Araştırmacısı ve Koleksiyoner Nejat Yentürk yürütüyor. "YANIK" KOKUSUYLA GEÇMİŞE "ACI" YOLCULUK Sergide pek çok fotoğraf ve film ilk kez gün yüzüne çıkarken, sergi için özel hazırlanan “yanık” kokusu da ziyaretçileri o acı günlere götürüyor. Yerli ve yabancı ziyaretçilerin büyük ilgi gösterdiği sergiyi anlatan Nejat Yentürk, serginin bir araştırma çalışması olduğunu söyledi. "BU SİSTEMATİK VE ÖNCEDEN PLANLAMIŞ POLİTİKANIN TEK AMACI VAR; HAYAT DEVAM EDEMESİN" Yentürk, “Sergimizin ana temasını, Büyük Taarruz ile bozguna uğrayan Yunan ordusunun çekilirken uyguladığı siyaset oluşturuyor. ‘Yakarak imha' politikası diyebiliriz; yani geride yaşam şansı bırakmamak üzere, geride kalan halklara sadece; konutlar, camiler, okullar, hükümet konakları değil; ürün depoları, harman yerleri, meyve bahçeleri, bağlar, içindeki hayvanlarla birlikte ahırlar ateşe veriliyor. Hatta öldürdükleri insanlarla doldurarak su kuyularını yok ediyorlar. Bu sistematik ve önceden planlamış politikanın tek amacı var; geride bıraktıkları işgal bölgelerinde bir hayat devam edemesin. Bu planlı hareketi sergilemek istedik. Müfredatımızda Kurtuluş Savaşı'nın bu yönüne hemen hiç değinilmez. Bu ölçüde dramatik bir süreci görsellerle anlatmak, bir tarih metninden daha etkileyicidir. Yakın zamanda işgalci Yunan ordusunun geride bıraktıklarını fotoğraflayan Albert Kahn gibi çok önemli bir arşiv dünya kamuoyuyla paylaşıldı, sergide bu fotoğraflara da yer veriyoruz. Onun dışında 30 yıldan fazla bir çabayla bir araya getirdiğim kendi kişisel, orijinal fotoğraf koleksiyonumla harmanladım. Diğer koleksiyoncu dostlarımız ve başta APİKAM arşivi çok değerli katkı sağladılar. Kurtuluş Savaşı'nda, cephedeki iki ordunun çarpışması dışında, ziyaretçiyi sivil halkın neler yaşadığı üzerinde düşünmeye davet ettik. Öyle büyük acılar yaşanmış ki, onun ipuçlarını vermekle yetindik ve yerleşim yerlerindeki tahribatı sergilemeye çalıştık” dedi. "50 YILLIK, ÇOK HIZLI ESKİMİŞ BİR MODELLE İZMİR YANGINI SÖNDÜRÜLMEYE ÇALIŞILDI" Yunan Ordusunun imha politikasını anlatan Yentürk, “Bunu bir bütün olarak ele almak gerekiyor. Batı Anadolu'da; Afyon'dan, Eskişehir'den başlayan; Salihli, Alaşehir, Turgutlu, Manisa'yı yaktıktan sonra kaçarak İzmir'e giren Yunan ordusunun, İzmir'i de ateşe vermesinden korkuluyordu. Zaten şehir günlerdir kundaklamalara maruz kalıyordu. İtfaiye şefi, günde 15 yangınla baş etmek zorunda kaldıklarını rapor eder. 13 Eylül 1922'de ortaya çıkan şiddetli fırtına, o gün aynı anda 20 noktada yapılan o kundaklamalardan artık kurtulamaz noktaya getirdi İzmir'i. İzmir itfaiyesinin elinde bir adet buharlı yangın söndürme aracından başka araç yoktu; bunun dışında bir merdiven arabası, hortum arabaları vardı. Diğerleriyse; çok eski model, kol kuvveti ile çalışan tulumba araçlardı. İzmir, İstanbul gibi devletin sahibi ve yönettiği bir itfaiye teşkilatı değildi. İzmir itfaiyesi, İngiliz sigorta şirketlerinin tasarrufunda olan bir İtfaiye teşkilatıydı. 1886 yılında satın aldığı yegane araç, altında odun yakarak enerjisini temin ettiği bir buharlı araçtır. Birinci Dünya Savaşı sırasında limanı kapanan İzmir'e yeni bir itfaiye aracını ithal etmenin imkânı olmadığı gibi, işgal edip büyük Yunanistan sınırları içine katma hayalleri kuran Yunan yönetimi, şehrin itfaiyesi için hiçbir yatırım yapmamıştı. Çağ, benzinle çalışan motorlu itfaiye araçları çağıydı; ancak İzmir bu imkanın çok uzağındaydı. 1886 yılından kalma tek bir araçla bu büyük yangınla mücadele edilemezdi” ifadelerine yer verdi. İzmir Kent Tarihi Araştırmacısı ve Koleksiyoner Nejat Yentürk, son olarak şöyle devam etti: “Yunan ordusu çekilirken uygulanan politika, son derece sistematikti; yani Manisa kentinin yüzde 90'ı yok edildi. Turgutlu keza öyle; yani Manisa'da 10-11 bin binanın yakılması tesadüf olamaz. Sistematik bir şekilde, benzin ya da gaz yağı dökerek konutlar yakılmıştır.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.