SON DAKİKA
Hava Durumu

#Medicana Bursa Hastanesi

Söz Bursa - Medicana Bursa Hastanesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Medicana Bursa Hastanesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Belirti vermeyen sessiz katil, pankreas kanseri Haber

Belirti vermeyen sessiz katil, pankreas kanseri

Pankreas kanserinin, genellikle sessiz ilerleyen ve erken evrelerde belirgin belirti vermeyen bir kanser türü olarak dikkat çektiğini belirten Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Halit Ziya Dündar, erken teşhisin hayat kurtarıcı rolünü vurguladı. Pankreas kanseri, vücudun sindirim ve kan şekeri dengesini sağlayan önemli bir organ olan pankreasta geliştiğini ifade eden Medicana Bursa Hastanesi Genel Cerrahi Uzmanı Doç. Dr. Halit Ziya Dündar, çoğu zaman erken dönemde belirgin bir bulgu göstermediği için, hastalık genellikle ilerlemiş evrelerde teşhis edildiğini söyledi. Bu durum, pankreas kanserini 'sessiz katil' olarak adlandırılmasına neden olduğunu ifade eden Dündar, "Pankreas, sindirim için gerekli enzimleri üretirken aynı zamanda insülin ve glukagon gibi hormonlar da salgılar. Pankreas kanseri, bu organın hücrelerinin kontrolsüz bir şekilde çoğalması sonucu ortaya çıkar ve genellikle belirti vermeden ilerler. Pankreasın karın içinde derin bir konumda olması nedeniyle, tümör büyüyene kadar ağrı veya başka belirgin şikâyetler ortaya çıkmaz. Bu nedenle erken tanı, hastalığın tedavi edilebilirliğini önemli ölçüde artırır. Ancak ne yazık ki, pankreas kanseri için henüz etkin bir erken tarama testi bulunmamaktadır" dedi. Pankreas kanserinin belirtilerini ise Dündar şöyle sıraladı: "Karın veya sırt bölgesinde ağrı, iştahsızlık ve hızla kilo kaybı, ciltte ve gözlerde sararma (sarılık), idrar renginde koyulaşma, dışkı renginde açılma, bulantı, halsizlik ve sindirim problemleri, bu belirtiler çoğu zaman başka sağlık sorunlarıyla karıştırılabilir, ancak uzun süre devam eden şikâyetlerde bir uzmana başvurulması önemlidir. Pankreas kanseri gelişiminde sigara kullanımı, ailesinde pankreas kanseri öyküsü bulunan kişiler, kronik pankreatit, şeker hastalığı ve aşırı kilo gibi faktörler önemli rol oynar. Bu risk faktörlerine sahip olan kişiler, düzenli sağlık kontrollerini aksatmamalı ve doktorlarıyla bu konuda açıkça konuşmalıdır." Doç. Dr. Dündar, "Pankreas kanserini tamamen önlemek mümkün olmasa da sağlıklı hayat alışkanlıkları, riski önemli ölçüde azaltabilir. Sigara içmemek, düzenli egzersiz yapmak, dengeli beslenmek ve alkol tüketimini sınırlamak, pankreas kanseri riskini düşürmek için alabileceğimiz basit ama etkili önlemler arasındadır. Pankreas kanserinin tedavi seçenekleri, kanserin evresine bağlı olarak değişir. Erken evrede yapılan cerrahi müdahale, hastalığın tedavi edilebilirliğini artırabilir. Ayrıca kemoterapi, radyoterapi, immünoterapiler ve hedefe yönelik tedaviler de tedavi sürecinde önemli yer tutmaktadır. Her geçen gün pankreas kanseri tedavi yöntemlerinde önemli gelişmeler kaydediliyor. Erken farkındalık ve erken tanı, bu hastalığa karşı mücadelede en güçlü silahlarımızdır. Toplumun bu konuda bilinçlenmesi, hastaların tedavi şansını artıracaktır" dedi.

Dikkat testi çocuğun potansiyelini ortaya çıkarabilir Haber

Dikkat testi çocuğun potansiyelini ortaya çıkarabilir

Çocukluk çağının en sık görülen rahatsızlıklarından olan Dikkat Eksikliği Hiperaktivite bozukluğu (DEHB), son derece önemli akademik, sosyal, psikiyatrik sorunlara yol açabilen aşırı hareketlilik, dikkatle ilgili sorunlar, dürtüsellik ile karakterize ve olumsuz etkileri yaşam boyu sürebilen bir nörobiyolojik rahatsızlıktır. Moxo Testiile dikkat eksiliği ve hiperaktive bozukluğu tanısına ulaşılabilir. Medicana Bursa Hastanesi Uzman Psikolog Başak Mutlu, çocuklarda dikkat eksikliği ve hiperaktivite belirtilerinin erken dönemde fark edilmesi ve bilimsel yollarla değerlendirilmesinin, hem akademik başarı hem de sosyal uyum açısından büyük önem taşıdığını vurguladı. Mutlu, bu konuda ailelere önemli bir destek aracı olan MOXO Dikkat Testi hakkında bilgi verdi. MOXO Dikkat Testi'nin; çocukların dikkat düzeyini, zamanlama becerilerini, dürtü kontrolünü ve hiperaktivite seviyesini objektif biçimde ölçen bilimsel bir test olduğunu belirten Psikolog Başak Mutlu, şunları söyledi: "MOXO testi, çocukların gerçek yaşamdaki dikkat performanslarını yansıtan bir testtir. Test sırasında çeşitli dikkat dağıtıcı uyaranlar eşliğinde çocuğun tepkileri ölçülür. Bu sayede sadece dikkat eksikliği değil, aynı zamanda hangi ortamlarda zorlandığı da net bir şekilde ortaya konur. Böylece çocuğa özel, doğru destek planları geliştirilebilir." Başak Mutlu, bazı davranışsal belirtilerin dikkate alınarak bir uzmandan MOXO testi talep edilmesi gerektiğini de ifade etti: "Ders çalışmasına rağmen düşük notlar. Ödevleri son ana bırakma. Akran ilişkilerinde zorluk. Sınavlarda zamanı etkili kullanamama. Dalgınlık, unutkanlık ve sık hata yapma. Sürekli hareket halinde olma veya sakarlık. Dikkat süresinin çok kısa olması." Çocukların dikkat becerilerinin yalnızca şikâyetlere göre değil, bilimsel verilerle değerlendirilmesi gerektiğini vurgulayan Mutlu, testin aynı zamanda tedavi ve destek süreçlerinin planlanmasında önemli bir kılavuz olduğunu söyledi Mutlu, "MOXO, çocuğun güçlü ve gelişime açık yönlerini ortaya koyarak bize yol gösterir. Ebeveynlerin içgüdüsel gözlemleri çok değerlidir ancak bu gözlemleri bilimsel verilerle desteklemek, çocuğa en doğru desteği sunmamızı sağlar" diye konuştu.

Panik atağın en önemli belirtisi 'Felaket' düşüncesi Haber

Panik atağın en önemli belirtisi 'Felaket' düşüncesi

Panik atağın, toplumda çok sık duyulan ve çoğu kişide farklı seyreden bir durum olduğunu belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Öz, "Panik atak; gelip geçici fiziksel bazı belirtilerin, kişi tarafından bir felaket gibi görülmesi neticesinde, saniyeler içinde kötüleşebilir" uyarısında bulundu. Panik atak, ortada herhangi bir tehlike unsuru veya uyaran olmamasına rağmen,endişeve yoğun korku ataklarıyla ortaya çıkan, hızlı nefes alıp verme, kalp çarpıntısı ve terleme gibi semptomlar gösterenpsikolojik bir rahatsızlık olarak biliniyor. Panik atak nedeniyle kimileri nefes alamadığını, kimilerinin kalp krizi geçireceğini veya felç olacağını düşünüp acile koştuğuna dikkat çeken Medicana Bursa Hastanesi Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Öz, "Panik atak vücudun, normal durumlara ani, yoğun korku ve güçlü fiziksel tepkiler ile karşılık vermesi durumudur. Panik atak geçiren kişi çok terleyebilir, nefes almakta güçlük çekebilir ve kalbinin normalden daha hızlı attığını hissedebilir. Panik atak sırasında kişide kalp krizine benzer belirtiler ortaya çıkabilir. Muayene sonrası 'senin bir şeyin yok, psikiyatriye git' cevabıyla karşı karşıya kalıyor. Böyle fiziksel belirtileri olup da hiçbir şeyi olmadığını duyan kişilerde bir kafa karışıklığı oluyor. Daha sonra 'ne yani benim bu belirtilerim kafamda uydurduğum şeyler mi' diye sormaya başlıyor. Bunun neticesinde de 'kafada kurma' ve 'çok büyütme' kavramları ortaya çıkmaya başlıyor. Hayır, bu fiziksel belirtiler gerçek. Ancak çok büyük bir ihtimal kalıcı ve tahlillerle tespit edilebilecek bir hastalığa bağlı değildir" dedi. "Panik atak kabaca 20-30 dakika süren, dehşet içinde olma haliyle kalpte hızlanma, nefeste hızlanma, sıcak basması, ellerde uyuşma, karında gariplik hissi, titreme, huzursuzlukla kendini gösteren bir rahatsızlık" diyen Uzm. Dr. Ömer Öz, "Bunu ilk kez yaşayan kişi için oldukça zorlayıcı, travmatik, unutmak isteyeceği dakikalar. Ortaya çıkardığı his ne kadar dehşet verici olsa da tedavisi de aslında dallanıp budaklanmış, kronik hastalıklara göre oldukça yüz güldürücü. En berbat hissettiğiniz panik atak dahi bir şekilde sonlanıyor ve yerini sakinliğe bırakıyor" şeklinde konuştu. İnsanların panik atak yaşadıklarında hemen bunun neden yaşandığına odaklanma eğiliminde olduğunu ve sebep olabilecek bariz bir kavga, ölüm, hastalık bulamadıklarında iyice sıkışmış ve şaşırmış hissettiklerini belirten Psikiyatri Uzmanı Dr. Öz, "Her zaman stresli bir durum sonrasında panik atak belirtisi oluşmaz. Bazen masum, gelip geçici bir fiziksel belirtinin bir felaket olarak görülmesi neticesinde de saniyeler içerisinde başlayabilir. Örneğin kalbinizdeki ufak bir atım değişikliği sizin için bir kalp krizi gibi algılanmış olabilir ve dikkatinizi tamamen buraya verdiğinizde korkunuz bir anda sizi panik atağa itebilir. Neyi felaket olarak yorumladım ve bu atağı geçirdim diye düşünseniz de hızlıca akıp geçen düşüncelerinizi yakalamak her zaman mümkün olmaz. Panik atağı ortaya çıkartan şey masum, gelip geçici, her insanda olabilen basit fiziksel belirtileri, bazı ölümcül hastalıklarla eşit tutmamız ve sanki o ölümcül hastalığa yakalanmışız gibi bir davranış içerisine girmemizdir. Zihninizin söylediğiyle gerçekte olan şeyler aslında farklıdır. Panik atak sizin ölmenize ya da kalıcı, ölümcül bir hastalığa yakalanmanıza neden olmaz. Panik, korku, kaygı, mutsuzluk bunlar birer duygudur ve kendi akışına bıraktığımızda havadaki bulutlar gibi gelir geçer" diye konuştu. Panik atağın yönetilebilir bir rahatsızlık olduğunu ifade eden Psikiyatri Uzmanı Dr. Ömer Öz, "Panik atağın hayatımızın önüne geçmesine izin vermeden, onu görmeyecek, gözümüzde büyütmeyecek tarzda yaşayabiliriz. Psikoterapiler ve ilaç tedavileri panik atak tedavisinde birinci sıra seçeneklerdir ve hayatınızı sınırlandırdığınız bu rahatsızlığı psikiyatrik destekle geride bırakabilirsiniz" dedi.

Havuz ve deniz keyfiniz kabusa dönmesin Haber

Havuz ve deniz keyfiniz kabusa dönmesin

Ortak kullanılan havuzlarda insan sağlığını korumak için birçok detaya dikkat edilmesi gerektiğini belirten uzmanlar, bazı konularda dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Yazın sık görülen kulak ve burun boğaz hastalıklarına dikkat çeken Medicana Bursa Hastanesi Kulak Burun Boğaz ve Baş Boyun Cerrahisi Uzmanı Op. Dr. Hüsamettin Olgun, hastaların özellikle şiddetli kulak ağrısı, kulakta şişlik ve akıntı, kulak çınlaması, işitme kaybı, baş dönmesi gibi şikâyetlerle doktora müracaat ettiğini söyledi. Op. Dr. Hüsamettin Olgun, yaz aylarında havuz ve denizlerden bulaşan mikropların kulak-burun hastalıklarında artışa sebep olduğunu belirtti. Özellikle kulak zarında delik olan hastaların bu duruma daha dikkat etmesi gerektiğini vurgulayan Olgun, 'Mikroplu su, kulak zarında delik olan hastalarda direkt olarak orta kulağa, iç kulağa, kulak sinirine ve beyne ulaşabilir. Bu durum, kalıcı sağırlıkla sonuçlanabilir' dedi. HAVUZ VE DENİZ MİKROPLARI TEHLİKE SAÇIYOR Op. Dr. Hüsamettin Olgun, yazın kulak burun boğaz doktorlarına en çok gelen şikâyetlerin deniz ve havuz kaynaklı dış kulak yolu iltihapları olduğunu belirterek, "Dış kulak yolunda biriken bakteriler ve mantarlar, kulakta şiddetli ağrılara, akıntılara ve kulak kepçesinde hassasiyetlere sebep oluyor. Hastalar, şiddetli kulak ağrısı, kulakta şişlik ve akıntı, kulak çınlaması, işitme kaybı ve baş dönmesi gibi şikâyetlerle bizlere müracaat etmektedir. İltihaplı durumun ilerlemesi halinde kulak zarını delerek orta ve iç kulağa, hatta beyne ulaşıp, menenjit ve ansefalite yol açabilir. Özellikle daha önceden kulak zarında delik olan hastalar için bu durum daha da önemlidir' diye konuştu. SAĞLIKLI BİR YAZ İÇİN DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER Op. Dr. Hüsamettin Olgun, yaz döneminde orta kulak basınç travması, alerjik rinit, sinüzitler ve hijyenik olmayan gıda tüketimine bağlı boğaz ve yemek borusu, mide ve bağırsak enfeksiyonlarının da arttığını ifade ederek, "Temiz olduğundan emin olmadığımız yerlerde havuz ve denize girmemeliyiz. Klorla dezenfekte edilen havuzu kullanmamalıyız. Hijyenik olmayan gıdaları tüketmemeliyiz. Aşırı güneşte fazla kalmamalıyız. Dengeli beslenmeli ve bol sıvı tüketmeliyiz. Spor yapmalı ve uykumuza dikkat etmeliyiz. Kulaklarımızı gelişigüzel cisimlerle karıştırmamalıyız. Dış kulak yolu orta kulak iltihabı oluştuğunda acilen bir kulak burun ve boğaz hastalıkları uzmanına başvurulmalı" şeklinde görüş verdi.

İki böbreğinde tümör tespit edilmişti, kapalı cerrahiyle sağlığına kavuştu Haber

İki böbreğinde tümör tespit edilmişti, kapalı cerrahiyle sağlığına kavuştu

Bursa'da yaşayan 59 yaşındaki Muhlis Lordoğlu, iki yıl önce sol böbreğinde tespit edilen tümör nedeniyle birçok hastaneye başvurdu. Ancak görüştüğü tüm hekimler, sol böbreğinin tamamen alınması gerektiğini belirtti. Bu kararın hayat kalitesini ciddi biçimde etkileyeceğini düşünen Lordoğlu, farklı bir çözüm arayışına girdi. Bu süreçte Medicana Bursa Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Şahan ile tanıştı. Dr. Şahan, böbreğin tamamını almak yerine, yalnızca tümörlü kısmın çıkarılabileceğini belirterek umut verdi. 6 santimetrelik kitlenin zorlu bir bölgede yer aldığı sol böbreğe uygulanan laparoskopik (kapalı) cerrahi sayesinde sadece tümörlü doku çıkarıldı ve böbrek büyük ölçüde korundu. Lordoğlu, bu başarılı operasyonun ardından düzenli kontrollerle takip edildi. İki yıl sonra bu kez sağ böbreğinde 2 santimetrelik yeni bir kitle tespit edildi. Kitle, böbreğin içine gömülü ve ulaşılması zor bir konumda bulunuyordu. Yine Doç. Dr. Ahmet Şahan ve ekibi tarafından gerçekleştirilen kapalı operasyonla bu kitle de başarıyla çıkarıldı ve sağ böbrek de korundu. Ameliyat sürecine ilişkin bilgi veren Medicana Bursa Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Şahan, "Böbrek kanseri sinsi bir hastalıktır; genellikle son döneme kadar herhangi bir belirti vermez. Muhlis bey, iki yıl önce sol böbreğinde, oldukça zor bir bölgede yer alan 6 santimetrelik bir kitle ile başvurdu. Birçok merkezde bu kitlenin, böbrekle birlikte alınmasının uygun olacağı düşünülmüştü. Ancak biz, böbreği korumak amacıyla kapalı yöntem olan laparoskopik cerrahi ile sadece kitleyi çıkartıp böbreği yerinde bırakmayı tercih ettik. Hastayı düzenli aralıklarla takip ettiğimizde, ikinci yılın sonunda bu kez sağ böbreğinde, yine zor bir bölgede ve böbreğin içine gömülü 2 santimetrelik başka bir kitleyle karşılaştık. Bu kitlenin de yaklaşık 1-1,5 saat süren kapalı bir operasyonla sadece kitle çıkarılarak tedavisi gerçekleştirildi. Bu süreçte, kısmi çıkarımın böbrek fonksiyonlarını korumadaki önemini bir kez daha görmüş olduk. Hastamız kısa sürede toparladı ve günlük yaşamına geri döndü. Hem kanserinden kurtuldu hem de böbrek fonksiyonları korundu. Diyalize girme ihtiyacı olmadı" dedi. Medicana Bursa Hastanesi Üroloji Bölümü'nden Doç. Dr. Alkan Çubuk ise, "Böbrek kitlelerinin tedavisi zorlu ve dikkat gerektiren bir süreçtir. Kitlelerin böbrek içindeki lokalizasyonu, hastanın genel sağlık durumu ve kitlelerin tekrarlama ihtimali gibi faktörler, tedavi planlamasında büyük önem taşır. Elbette bazı standart kitleler, standart yöntemlerle tedavi edilebilir. Ancak zor lokalizasyonlarda bulunan, teknik olarak karmaşık kitlelerde, bu alanda uzmanlaşmış, tecrübeli ve kendini bu işe adamış bir ekibin müdahalesi kritik hale gelir. Hastamız iki yıl önce sol böbreğinde, zor bir bölgede yer alan bir kitleyle başvurmuştu. O dönemde kitlenin böbrekle birlikte tamamen alınması birçok merkezde önerilmişti. Ancak biz, böbreği korumayı hedefleyerek zorlu bir cerrahiyle sadece kitlenin çıkarılmasını sağladık. Eğer o dönemde böbrek tamamen alınsaydı, bu kez sağ böbreğinde ortaya çıkan yeni kitle nedeniyle hastamız çok daha riskli bir süreçle karşı karşıya kalacaktı. Ancak iki yıl önce yapılan cerrahinin sağladığı avantajla, bu kez de sağ böbrekteki kitlenin dikkatli bir cerrahiyle çıkarılması mümkün oldu ve yine böbrek korunmuş oldu" diye konuştu. Yaşadığı süreci anlatan hasta Muhlis Lordoğlu, "İki yıl önce sol böbreğimde tümör tespit edildi. Bu süreçte birçok hastaneye başvurdum. Ancak görüştüğüm tüm hekimler, sol böbreğimin tamamen alınması gerektiğini söyledi. Bu durum beni oldukça endişelendirdi. Sonrasında Doç. Dr. Ahmet Şahan ile tanışma fırsatım oldu. Kendisi bana, böbreğimin tamamını değil, yalnızca tümörlü kısmını alarak böbreği koruyabileceğini söyledi. Bu yaklaşım bana çok umut verdi. Nitekim ameliyat başarıyla gerçekleşti ve sol böbreğim büyük oranda korunmuş oldu. Aradan iki yıl geçtikten sonra bu kez sağ böbreğimde, kömür gibi tarif edilen sert bir kitle tespit edildi. Yine Ahmet Hocam ve ekibi, bu zorlu ameliyatı da kapalı yöntemle son derece başarılı bir şekilde gerçekleştirdiler. Sağ böbreğim de korunmuş oldu. Tüm bu süreçte hocamızın bilgi ve tecrübesi, ekibinin titizliği sayesinde hem kanserden kurtuldum hem de diyalize girmek zorunda kalmadım. Eğer o zaman Ahmet Hocamla yollarımız kesişmemiş olsaydı, bugün büyük ihtimalle böbrek fonksiyonlarımı kaybetmiş ve diyalize bağımlı bir hasta haline gelmiş olacaktım. Bu tür zor vakaların üstesinden başarıyla gelen başta Doç. Dr. Ahmet Şahan olmak üzere tüm ekibine teşekkür ediyor, başarılarının devamını diliyorum" ifadelerini kullandı. Hastanın oğlu Musa Lordoğlu da, "İki yıl önce babamın böbreğinde bir tümör tespit edildi. Ben de bir doktor olarak bu süreçte birçok hastane ve hekimle görüşme fırsatı buldum. Görüştüğüm hekimlerin büyük fazlalığı, böbreğin tamamen alınması gerektiğini söylüyordu. Ancak bu yaklaşımın, ileride yaşanabilecek nüks riskleri ya da böbrek yetmezliği gibi durumlar açısından ciddi sonuçları olabileceğini düşündüğüm için daha fazla araştırmaya başladım. Alternatif görüşler almak istedim. Bu arayış sürecinde Doç. Dr. Ahmet Şahan ile tanıştım. Kendisinin hem daha önce yaptığı başarılı vakaları hem de sürece olan hakimiyeti ve kendine güveni bize büyük bir güven verdi. Bu sayede, babamın o dönemdeki ameliyatını parsiyel nefrektomi şeklinde gerçekleştirdik. O ameliyat sonrası iki yıl boyunca çok şükür hiçbir sorun yaşanmadı. Ancak düzenli kontroller sırasında bu kez diğer böbrekte yeni bir tümör tespit edildi. Bu tümör bir önceki kadar büyük olmasa da, bulunduğu konum itibarıyla çok daha zorlu bir cerrahiydi. Şimdi dönüp baktığımda, eğer ilk ameliyatta böbrek tamamen alınmış olsaydı ve bu yeni tümör de diğer tek böbrekte çıkmış olsaydı, bugün büyük ihtimalle diyalize hazırlık yapıyor ya da böbrek nakli araştırıyor olacaktık. Ama şu an çok şükür böyle bir durumla karşı karşıya değiliz. Babam, Ahmet Hoca'nın hem önceki hem de bu son ameliyatı sayesinde sağlıklı, diyaliz ihtiyacı olmadan yaşamını sürdürüyor. İkinci ameliyat da başarıyla geçti. Bu süreçte Ahmet Hoca'ya ve ekibine minnettarım. Ellerine, emeğine sağlık. Babam şu an hem sağlıklı hem de yaşam kalitesi yüksek bir şekilde hayatına devam ediyor" dedi.

Sınav öncesi, çocuğunuza nasihat vermeyin Haber

Sınav öncesi, çocuğunuza nasihat vermeyin

Üniversite sınava girecek çoğu genç stresli günlerden geçirdiğini ifade eden Medicana Bursa Hastanesi Psikolog Başak Mutlu, "Bu süreç yalnızca öğrenciler için değil, ebeveynler için de zorlayıcı olabiliyor. Birçok ebeveynin zihni, 'Çocuğum sınava yeteri kadar hazır mı?', 'Sınavda heyecan yapar mı?', 'Ona nasıl yaklaşmalıyım?' sorularıyla meşgul. Hatta öyle ki çoğu zaman ebeveynler bu endişeli hallerini farkında olmadan çocuklarının omuzlarına yükleyebiliyor. Masumca söylenen motivasyon cümleleri bile çocuklarda baskı oluşturabiliyor. Bu süreçte izlenecek en iyi yol ebeveynlerin nasihat vermekten uzak durmaları ve çocuğun duygularına alan açmasına imkan tanımaları olacaktır. Yargılamadan dinlemenin, çözüm sunmaya çalışmadan yanında durmanın gücü tahmin edilenden daha büyüktür" dedi. Sınavla ilgili düşünceleri, hisleri konuşmak kadar sınav dışı konuları konuşmak da faydalı olacağını belirten Başak Mutlu "Çünkü aile içi sohbetlerin sürekli sınava bağlanması, sınavı çocuğun tüm yaşamına yayar. Onun hobilerine, ilgi alanlarına, mizahına yer açmak sınavı hayatın tek ekseni olmaktan çıkarır. Küçük bir dokunuş, başını okşamak, birlikte yürüyüş yapmak bazen söylenen tüm sözlerden daha güven vericidir. Bir genç sınav endişesi yaşıyorsa, bu onun disiplinsiz veya tembel olduğu anlamına gelmez. Aksine çoğu zaman bu endişenin altında, potansiyelini sergileyememe korkusu, aileyi hayal kırıklığına uğratma endişesi, mükemmeliyetçilik gibi durumlar yatar. Bu yüzden onu rahatlatmaya çalışırken başarısından çok çabasını takdir edin. Fiziksel sağlığın yerinde olması psikolojik sağlığı olumlu yönde etkiler. Evde sevilen sağlıklı yiyeceklerin pişirilmesi, uyku ve dinlenme saatlerine özen gösterilmesi önemlidir. Rutinlerde büyük değişimlere gidilmemesi de çocuğa güven ve kontrol duygusu verir" şeklinde konuştu. Üniversite sınavı, her ne kadar önemli ve belirleyici gibi görünse de tekrarı olan bir deneyim olduğunu ifade eden Başak Mutlu, "Ancak sınav sürecinde ebeveynin çocukla kurduğu ilişki, gösterdiği anlayış ya da baskı çocuğun hafızasında uzun vadeli bir duygusal iz bırakır. Eğer çocuğunuzda aşırı kaygı, uykusuzluk, sinirlilik, iştah problemleri veya aşırı içe kapanma gibi belirtiler varsa bu dönemde bir ruh sağlığı uzmanından destek almak oldukça değerlidir. Bu desteğin sadece sınava değil, çocuğunuzun kendisini algılama biçimine de katkısı olur" dedi.

Hayat kalitesini düşüren fibromiyalji, yönetilebilecek bir hastalık Haber

Hayat kalitesini düşüren fibromiyalji, yönetilebilecek bir hastalık

Fibromiyalji, vücudun birçok yerinde uzun süre devam eden yaygın ağrı ve hassasiyet ile kendini gösteren kronik bir hastalıktır. Bu hastalık, kaslarda, eklemlerde ya da kemiklerde yapısal bir hasar olmadan, kişinin sürekli ağrı hissetmesine yol açar. Fibromiyalji, sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal olarak da kişiyi etkileyebilir. "Fibromiyalji, toplumda sık görülmesine rağmen çoğu zaman teşhis konulması geciken, hastaların yaşam kalitesini ciddi şekilde etkileyen bir hastalıktır" diyen Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Büşra Yeşil, fibromiyaljinin belirtileri ve tedavi yöntemleri hakkında önemli bilgiler paylaştı. Medicana Bursa Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Dr. Büşra Yeşil, fibromiyaljinin en belirgin özelliğinin yaygın kas ve iskelet sistemi ağrısı olduğunu belirterek, "Hastalar genellikle ‘her yerim ağrıyor’ diyerek başvurur. Özellikle boyun, sırt, omuz ve kalça bölgesinde yoğunlaşan bu ağrılar, günlük yaşamı zorlaştırır. Yorgunluk, sabah dinlenmemiş uyanma, uyku sorunları ve zihinsel bulanıklık gibi şikayetler de tabloya eşlik eder" ifadelerini kullandı. Hastalığın kadınlarda daha yaygın görüldüğüne dikkat çeken Dr. Büşra Yeşil, "Fibromiyalji genellikle 30-50 yaş arası kadınlarda daha sık teşhis edilir. Ancak bu, erkeklerde veya gençlerde görülmeyeceği anlamına gelmez" dedi. Dr. Büşra Yeşil, fibromiyalji teşhisinin laboratuvar testleriyle değil, detaylı hasta hikayesi ve fizik muayene ile konduğunu belirterek, şunları söyledi: "Fibromiyalji, diğer hastalıkları dışlayarak tanı konulan bir hastalıktır. Yani elimizde onu direkt gösteren bir kan testi ya da röntgen yok. Ancak doğru hekim değerlendirmesiyle teşhis mümkündür." Tedavi sürecinin bireye özel planlanması gerektiğini vurgulayan Dr. Yeşil, şu önerilerde bulundu: "İlaç tedavisi ile ağrı ve uyku sorunları kontrol altına alınabilir. Egzersiz, fibromiyalji tedavisinde temel yaklaşımlardan biridir. Yüzme, yürüyüş ve germe hareketleri çok faydalıdır. Stresin azaltılması, uyku düzeninin sağlanması ve sağlıklı beslenme de tedavinin vazgeçilmez parçalarıdır. Fibromiyalji kronik bir hastalıktır. Ancak yaşam kalitesinin doğru yöntemlerle ciddi oranda artırılabilir. Fibromiyalji ile yaşamak mümkündür. Hastalarımızla iş birliği içinde, hem fiziksel hem de ruhsal açıdan iyilik halini artırmak için çalışıyoruz. Bilinçli hasta, doğru tanı ve kişiye özel tedavi planıyla bu süreci yönetmek mümkün."

Hayat kurtaran ellerden müzik ziyafeti Haber

Hayat kurtaran ellerden müzik ziyafeti

Spor ve sanatla ilgili birçok projenin öncüsü olan Medicana Bursa Hastanesi, bugüne kadar birçok kişinin hayatına dokunan doktor, hemşire ve birim sorumlularıyla sahneyi paylaştı. Medicana Türk Halk Müziği Korosu, BAOB Oditoryumu'nda gerçekleştirdiği konserle Anadolu'nun eşsiz ezgilerini dinleyicileriyle buluşturdu. Spordan beslenmeye, kültür sanattan sosyal sorumluluk projelerine kadar birçok alanda yer alan sağlık çalışanları, Şef Kemal Kamalı yönetiminde koro ve solo eserlerden oluşan konserle dinleyenleri mest etti. Birbirinden eşsiz eserlerin dinleyicilerle buluştuğu konserde Medicana Bursa Hastanesi İcra Kurulu Üyesi Dr. Engin Bozkurt, Medicana Sağlık Grubu İcra Kurulu Üyesi Tıbbi Hizmetler Sorumlusu Dr.Necip Kozali , Medicana Bursa Hastanesi Genel Müdürü Dr.Özcan Akan, Başhekim Dr. Burak Canver , Mesul Müdür Dr. Abidin Sağlam, Medicana Sağlık Grubu Hukuk Müşaviri Av. Murat Davarcı, Medicana Bursa Hastanesi Genel Müdür Yardımcıları Mehtap Koçak ve Ayhan Yörük, CHP Milletvekili Orhan Sarıbal ve İl Müdürleri sağlıkçıları bu güzel gecede yalnız bırakmadı. Konser öncesi mutluluğunu paylaşan Medicana Bursa Hastanesi Genel Müdürü Dr. Özcan Akan, "Bugün Medicana Bursa Hastanesi olarak, Türk Halk Müziği Korosu için bir araya gelmiş bulunuyoruz. Biliyorsunuz Ocak ayında da Türk Sanat Müziği ile ilgili bir çalışmamız vardı. Bu konuda hastanemizde farklı departmanlarda çalışan sağlık çalışanlarımızın kurduğu bir koro. Bu arkadaşlarımız büyük bir özveriyle kendi mesleklerini icra ederken aynı zamanda da bir sosyal sorumluluk projesinde de yer almış oldular. Heyecanlı ve mutluyuz. Dinleyicilerimizi eğlendirebilirsek ne mutlu bize" ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.