SON DAKİKA
Hava Durumu

#Medya

Söz Bursa - Medya haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Medya haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Gürsel Tekin: "Çift başlılık diye bir şey yok, mühür kimdeyse Süleyman odur" Haber

Gürsel Tekin: "Çift başlılık diye bir şey yok, mühür kimdeyse Süleyman odur"

Mahkeme kararıyla Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Başkanlığı görevine getirilen Gürsel Tekin, "Çift başlılık diye bir şey yok. Kararı okuduğunuzda çok net olarak görebilirsiniz. Mazbata Özgür Çelik’te ama mazbata ile karar alınmıyor. Karar defteri bizde. Mühür kimdeyse Süleyman odur. Seçmenin, vatandaşın ve CHP'lilerin bize bir tepkisi söz konusu bile değil. Yanımızda olduklarını ifade ediyorlar. Göreve başladığımızda demirbaş, araç gereç ne varsa hepsini teslim almamız gerekiyor hukuken. Bankalara yazı yazdık. 24 saat içerisinde sonuçlarını aldık. Bir bankada ise ısrarla 28 gün boyunca sonucu alamadık. Biz de banka hakkında suç duyurusunda bulunduk" dedi. Mahkeme kararıyla Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) İl Başkanlığı görevine getirilen Gürsel Tekin basın mensuplarıyla bir araya geldi. Taksim’de bir otelde basın mensuplarına konuşan Tekin, "Takdir edersiniz ki elbette bazı paylaşılacak şeyler var, paylaşılmayacak işler vardır. Sorunun başında anlatmak istiyorum. Son 1 buçuk yıldır gerek ekranlarınızda gerek televizyonlarda sıkça konuşulan, tartışılan İstanbul İl Kongresi meselesi vardı. İşte delegelerle ilgili çeşitli iddialar ortadaydı. Günün sonunda yargı 15 ay sonra bir karar alıyor. Bu kararı alırken davayı açan Cumhuriyet Halk Partili arkadaşlarımız, ısrarla bir kısım medya sanki yargı mensupları bizi çağırarak hadi gelin, sizi görevlendiriyoruz algısı yapıyorlar. Onları anlıyorum. 46 kişi dava açıyor. Bunların tamamı Cumhuriyet Halk Partili üyeleri, delegeleri, hatta bir kısmı değişimci, yani Özgür Özel, Özgür Çelik'e oy veren arkadaşlarımız. Günün sonunda bir tedbir kararı, geçici kurul ihtiyaçları olunca taraflar arasında tarafsız olabilecek bize bir kurul listesi getirilmiştir. Arkadaşlarımız da bizim partililik kimliğimize güvendikleri için bizim isimlerimizi verdiler. Ve bu müzakere yaparken sorunlar yaşanıyor. Bu yaşanan sorunların çözümü konusunda da bir tek arayış olur. Aile içerisinde aile büyükleri bu meselenin çözümü konusunda görev verilir. Şimdi biz kendimize böyle bir misyon yüklerken, ilk 2 gün, 3 gün, 4 gün hiçbir sıkıntı yok, sorun yok. Hatta genel merkez yöneticilerimizle temaslarımız oldu. 2 arkadaşımız haklı olarak psikolojik baskıya dayanamadılar. 3 kişi biz kaldık. 2 kişi de Cumhuriyet Halk Partisi Genel Merkezi, hukuk bilgisi olan arkadaşlarımızla yanımıza verin, bir an önce bu meseleyi çözelim. Bir kısım arkadaşlarımızla hem fikir olduk, sonra da ne olduysa fırtınalar koptu. Biz tabii, ya niçin bu, neden böyle bir psikolojik baskı, bir saldırı anlamaya çalışalım dedik. Acaba ya bıraksak mı diye düşündük. Bıraktığımızda ne olur diye düşündüğümüzde dediler ki baroya geçelim. O zaman zaten bizim bırakma şansımızın olmayacağını anladık" ifadelerini kullandı. "ÖNÜMÜZDEKİ GÜNLERDE DAHA TERTEMİZ CHP’Yİ TÜRKİYE'NİN GÜNDEMİYLE MEŞGUL OLABİLECEK BİR DURUMA GETİRECEĞİZ" Eski İl Başkanlığı dönemindeki çalışmalarda ne yaptıysa şimdi aynısını yapmaya devam ettiklerini söyleyen Tekin, "Biz dirençle çalışmalarımıza devam ettik, sivil toplum örgütleriyle toplantılarımız, bölge toplantılarımız, aklınıza gelebilecek daha önce, yani 2007 ile 2010 arasındaki il başkanlığı dönemimizdeki çalışmalarımızın ne yaptıysak şimdi aynısını yapmaya devam ediyoruz. Yani kısacası şunu beklerdim, ortada bir dosya var. Haklıdır, haksızdır hiç bilmiyoruz. Ne basın, ne medya, ne de Cumhuriyet Halk Partisi genel merkezi dosyanın içeriğiyle hiç meşgul olmadı. Kardeşim iftiraysa hep beraber mücadele edelim. İçeriğinde bir şey varsa, Cumhuriyet Halk Partisi'nin kutsal kimliğini tartıştırma. Kimler varsa, o suç işlenmişse, suç unsurlarını işleyenler kimlerse partiyle ilişkisini keselim ki partimiz kamuoyunda tartışılmasın. Bu konuda maalesef bu çerçevede bütün arayışımıza rağmen bir uzlaşı yolu bulamadık. Önümüzdeki günlerde inşallah daha tertemiz Cumhuriyet Halk Partisi'ni Türkiye'nin gündemiyle meşgul olabilecek bir duruma getireceğiz" diye konuştu. "MÜHÜR KİMDEYSE SÜLEYMAN ODUR" Karar defteri kendilerinde olduğu ve mazbatanın geçerliliğinin olmadığını söyleyen Tekin, "Çift başlılık diye bir şey yok. Kararı okuduğunuzda çok net olarak görebilirsiniz. Kafayı karıştıran hikaye ne? Yüksek Seçim Kurulu'nun açıklaması. Doğru, Yüksek Seçim Kurulu'nun açıklaması da doğru bir açıklama. Yüksek Seçim yapabilirsiniz. Ama Yüksek Seçim Kurulu bir mahkeme değil, bir karar organı değil. Aynı Seçim Kurulu. Bakın, Sarıyer Seçim Kurulu seçim yapabilirsiniz diye izin verdi. Sarıyer Seçim Kurulu, kurula da karar defterine emanet ederek kararı siz alabilirsiniz dedi. Karar defterini seçim kurulundan aldık. O zaman bu çift başlılık nerede? Tek karar defteri var. Çift karar defteri olabilir mi? Mazbata Özgür Çelik’te ama mazbata ile karar alınmıyor. Karar defteri bizde. Mühür kimdeyse Süleyman odur" dedi. "CHP İL BİNASINDAKİ DIŞKI OLAYI ŞU ANDA SORUŞTURMA SAFHASINDA" Soruşturmanın ardından bilgi vereceğini söyleyen Tekin, "CHP İl Binasında dışkı olayı şu anda soruşturma safhasında. Soruşturma bittikten sonra daha detaylı bilgi vereceğim. Hem güvenlik kamerası hem de Kent Güvenlik Yönetim Sistemi var. Çok rahat tespit edilecek. Ana kapıdan girilmemiş. Yangın merdivenlerinin olduğu kapılardan girişler olmuş" ifadelerini kullandı. "SEÇMENİN, VATANDAŞIN VE CHP'LİLERİN BİZE BİR TEPKİSİ SÖZ KONUSU BİLE DEĞİL" İl ve ilçe çalışmalarının devam ettiğini söyleyen Tekin, "2007 ile 2010 arasındaki Gürsel Tekin il başkanıyken yetkisi neyse aynı yetkiler şu anda bizde var. Ben o dönemde de öyle ilçe başkanlarını görevden alalım, bunu sevdik, bunu sevmedik, bizim ekiptir, şudur gibi bakan bir insan değilim. Bizim önümüzdeki süreçte il ve ilçe çalışmalarımız devam ediyor. Arkadaşlarımızla nefesi yeten, iktidara hazırım diyen arkadaşlarımızla yolumuza devam edeceğiz. İlçe başkanları ile görüşüyoruz. Ziyarete gelenler için bir şereftir. Sadece bize geldikleri için partiden atılıyorlarsa, onlar için çocuklarına bırakabilecekleri bir eserdir. Seçmenin, vatandaşın ve Cumhuriyet Halk Partililerin bize bir tepkisi söz konusu bile değil. Yanımızda olduklarını ifade ediyorlar. Sosyal medyaya gücümüz yetmiyor arkadaşlar. Sosyal medyaya karşı da kendimizi savunabileceğimiz olsa da buna ihtiyaç duymayız. MASAK benimle ilgili bir rapor yayınlarsa yapacağım 2 şey var. Kendimle ilgili kaygım varsa istifa ederim görevimde ya da mesleğimde. Kaygım yoksa gider MASAK’ı şikayet ederim" diye konuştu. "BANKA 28 GÜN SONUÇ VERMEDİ, SUÇ DUYURUSUNDA BULUNDUK" İl binasındaki yetki devri sürecine ilişkin konuşan Tekin, "Göreve başladığımızda demirbaş, araç gereç ne varsa hepsini teslim almamız gerekiyor hukuken. Biz hiçbir zaman icra yolunu denemedik. Bankalara yazı yazdık. 24 saat içerisinde sonuçlarını aldık. Bir bankada ise ısrarla 28 gün boyunca sonucu alamadık. Biz de yargı yoluna başvurduk. Banka hakkında suç duyurusunda bulunduk. Önümüzdeki günlerde yargı kararını verecektir. Banka suç işliyor" dedi.

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Manşetlerle çarpışa çarpışa geldik" Haber

Cumhurbaşkanı Erdoğan: "Manşetlerle çarpışa çarpışa geldik"

 Para kazanmak, 3-5 tık daha fazla almak gibi bahaneleri asla geçerli mazeretler olarak göremeyiz. Millete saygısı olmayanın yaptığı işe de saygısı olmaz. Sokak röportajı' adı altında sokaklarda adeta terör estirilmektedir. Öyle ki mikrofonu kapan millete hakaret etme cüretini kendinde buluyor" dedi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumhurbaşkanlığı Külliyesinde düzenlenen 10. Anadolu Medya Ödülleri Töreni'nde konuştu. Erdoğan, "Anadolu Medya Ödülleri'nin 10'uncusunda sizlerle tekrar beraber olmanın, sizleri milletin evinde ağırlamanın bahtiyarlığını yaşıyorum. Konuşmamın hemen başında bu güzel buluşmaya vesile olan Anadolu Yayıncılar Derneği'ne yeni adıyla Türkiye Basın Federasyonu'na kalpten teşekkür ediyorum. Ülkemizin medya alanında en büyük sivil toplum kuruluşu olan Türkiye Basın Federasyonu'nun camiamız için hayırlı olmasını diliyorum. Birazdan ödüllerini takdim edeceğimiz kurumlarımızı ve basın mensuplarımızı ayrı ayrı tebrik ediyorum. Sizlerle birlikte burada olmasalar da gecesini gündüzüne katarak çalışan, kalemini ve kelamını halkın hizmetine sunan tüm medya mensuplarımıza şükranlarımı sunuyorum. Rabbim emeklerinizi zayi etmesin diyorum" dedi. Son törenin ardından bu yana Gazze başta olmak üzere gönül coğrafyalarının farklı köşelerinde sadece görevini yaptığı için birçok basın emekçisinin hayatını kaybettiğini dile getiren Cumhurbaşkanı Erdoğan, İsrail'in Gazze'ye yönelik acımasız saldırılarında 212 gazetecinin şehit olduğunu hatırlattı. "ÖZGÜR, SORUMLU VE MİLLİ BASIN İNSANIMIZIN DOĞRU BİLGİLENDİRİLMESİNİN YANI SIRA MİLLİ İRADENİN DE EN ÖNEMLİ DESTEKÇİLERİNDEN BİRİDİR" "Tüm dünyanın ülkemizdeki muhalefetin şikayet makamı olarak gördüğü yabancı basın kuruluşlarının gözleri önünde Filistinli gazeteciler canice katledilmeye devam ediyor" diyen Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her biri hakikat savunucusu olan bu kardeşlerimizi rahmetle yardım ediyor. Meslektaşlarına ve ailelerine baş sağlığı temenni ediyorum. Burada öncelikle bir hususa dikkatinizi çekmek isterim. Özgür, sorumlu ve milli basın insanımızın doğru bilgilendirilmesinin yanı sıra milli iradenin de en önemli destekçilerinden biridir. Bu yıl 10'uncusunu düzenlediğimiz ve artık geleneksel hale gelen bu toplantıları sadece marifet sahiplerini taltif ettiğimiz bir ödül töreni olarak görmüyoruz. Yalanın ve dezenformasyonun etrafı kuşattığı bir dönemde hak ve hakikat mücadelesine gönül vermiş medya mensuplarımızla dayanışmamızın bir simgesi olarak görüyoruz. Bu buluşmalar vesilesiyle aynı zamanda mücadele azmimizi perçinliyor, yol arkadaşlığımızı daha ileri taşıyoruz" diye konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, yarım asırdır milletin huzurunda olan bir siyasetçi olarak 81 vilayeti karış karış gezdiğini belirterek toplumun tüm kesimleriyle bir araya geldiğini kaydetti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Halkın içinden gelen bir siyasetçi olarak şunu çok iyi biliyorum. Sadece Ankara ve İstanbul'da değil, ülkemizin dört bir yanında canını dişine takarak çeşitli mecralarda çalışan basın emekçisi arkadaşlarımız var. Hakkın, hakikatin, adaletin birer neferi olarak gördüğüm bu kardeşlerimizin ne denli zor şartlar altında görev yaptığının en yakın şahidiyim. Yalnızca ekonomik imkansızlıklarla değil, mahalli medyamız çoğu zaman yerel derebeyleriyle de mücadele etmek zorunda kalıyor. Zaman zaman mahalli basın kuruluşlarının maruz kaldığı saldırılara, tehdit ve baskılara üzülerek tanıklık ediyoruz. Bir defa şunu kimse aklından çıkarmamalıdır. Gurur kaynağımız olan Anadolu medyası, adını taşıdığı Anadolu kadar bu topraklara aittir, bu toprakların vazgeçilmez bir parçasıdır" açıklamasında bulundu. "ANADOLU MEDYASININ VARLIĞI VE AYAKTA KALMASI BİZİM ÇOK ÇOK ÖNEM VERDİĞİMİZ BİR KONU" Yazılı ve görsel medyanın kılcal damarları durumunda olan Anadolu medyasının varlığının bilhassa günümüzde çok daha hayati ve değerli hale geldiğine dikkat çeken Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Bu çatı altında güç birliği yapan siz kardeşlerimiz, halka ve halkın gerçek gündemine daha yakın vatandaşla etkileşime daha açık bir konumda yer alıyorsunuz. Anadolu medyasının varlığı ve ayakta kalması bizim çok çok önem verdiğimiz bir konu. Dolayısıyla Anadolu'nun tertemiz vicdanını temsil eden siz medya mensuplarımızla bugün bir kez daha aynı havayı solumaktan duyduğum memnuniyeti hasseden ifade ediyorum. Programımız vesilesiyle görüyoruz ki hakikatin peşinde koşanlar, doğruluğun izini sürenler, dördüncü kuvvet olmanın ağır yükünü taşımaya çalışanlar sadece haber yapmaz. Bu şuurla hareket edenler aynı zamanda tarihe not düşer, sessiz yığınların sesi olur, giderek tutuklaşan medya düzeninde özgün ve özgür bir duruş sergileridir" dedi. Anadolu Yayıncılar Derneği'nin, toplam 320 mahalli ve bölgesel radyoyu, televizyonu, gazeteyi, dergiyi bir araya getirerek basın sektöründe önemli bir boşluğu doldurmakta olduğunu ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Her zaman söylediğim gibi Anadolu medyası varsa milletin sesi vardır. Anadolu medyasının sesi gür çıktığı müddetçe inşallah demokrasimiz de serpilecek sağlam temeller üzerinde yükselmeye devam edecektir. Varlığınızı ve yerine getirdiğiniz vazifeyi çok değerli bulduğumu burada bir kere daha altını çizerek söylemek istiyorum. Rabbimden her birinize üstün başarılar diliyorum" şeklinde konuştu. "MANŞETLERLE ÇARPIŞA ÇARPIŞA GELDİK" Bütün bunları meselelerin uzağında bir isim olarak söylemediğini tam tersine siyasi hayatında defalarca medyanın gadrine uğramış, itibar suikastlerine maruz kalmış, vesayetçi ve tek sesli medya düzeninin sıkıntılarını iliklerine kadar hissetmiş biri olarak söylediğini ifade eden Cumhurbaşkanı Erdoğan, geçmiş dönemde yaşananlara değinerek, "Manşetlerle çarpışa çarpışa geldik. Bunu söylerken hamaset olsun diye değil, gerçeğin ta kendisi olduğu için ifade ediyoruz. Bundan 25-30 yıl öncesinin manşetlerine şöyle bir göz attığınızda Türkiye'nin nereden nereye geldiğini sizler de gayet net göreceksiniz. 28 Şubat dönemindeki korkunç medya atmosferini hiçbirimiz hatırlamak dahi istemiyoruz. Manşetler vasıtasıyla doğrudan hükümete ayar verildiği, lise ve ortaokul çağındaki çocuklarının öcü gibi gösterildiği, İmam Hatip okullarının önünde sözde gazetecilerin nöbet tuttuğu, vesayetçiler adına siyasetçilerin her gün pervasızca örselendiği, köşe yazarlarının jurnalcilik yapmayı gururla anlattığı o karanlık, o utanç verici günleri artık geride bırakmaktan memnuniyet duyuyoruz" şeklinde konuştu. Eski imtiyazlı statülerini kaybedenler yine itiraz edeceklerini belirten Erdoğan, Türkiye'nin bugün 2002 öncesine göre daha özgür, daha zengin, daha mümbit hiç tartışmasız, çok daha serbest bir medya ekosistemine sahip olduğunun altını çizdi. Bu özgürlük ortamının çoğu zaman kuralsızlık sorumsuzluk seviyesine kadar gitmekte olduğunu belirten Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Özellikle milli güvenliğe dair ülkemizdeki basın kuruluşlarının Batı'daki meslektaşlarına nazaran daha kolay kalem oynatmaktadır. Batı'da bırakın açık açık yazmayı kalem oynatmayı, düşüncesinin bile imkansız olduğu hususlar gazetelerimizde yazılabiliyor. MİT Tırlarının durdurulmasından 17-25 Aralık Darbe girişimine, Gezi olaylarından ülkemizin terör örgütleriyle mücadelesine kadar bunu pek çok kez yaşadık" dedi. Cumhurbaşkanı Erdoğan, devlet ve millet düşmanlığının gazetecilik faaliyeti gibi gösterildiğini kaydetti. Türkiye'nin hem de çok ahlaksız bir şekilde teröre destek veren bir ülke gibi lanse edildiğini hatırlatan Erdoğan, "FETÖ'nün gazete ve televizyon kanalı kisvesiyle demokrasimize kastettiği nice operasyona maruz bırakıldık. Sırf hükümete saldırıyor diye FETÖ tetikçilerinin ülkemizdeki belli çevreler tarafından nasıl korunduğunu, biz FETÖ ile kelle koltukta mücadele ederken muhalefetin örgüte nasıl sahip çıktığını da unutmadık" ifadelerini kullandı. "MİKROFONU KAPAN MİLLETE HAKARET ETME CÜRETİNİ KENDİNDE BULABİLİYOR" Cumhurbaşkanı Erdoğan, basın özgürlüğü üzerinden yapılan eleştirileri değerlendirerek, bazı sokak röportajcılarının halkı provoke ettiğini ve gazetecilik mesleğini suistimal ettiğini belirtti. Erdoğan, basın özgürlüğü üzerinden Türkiye'yi eleştiren çevrelerin geçmişte FETÖ'ye destek veren kesimlerle aynı olduğunu ifade ederek, "Eline bir mikrofon, bir de kamera alanın kendini gazeteci ve muhabir olarak gördüğü bir ülkede yaşıyoruz. Geçtiğimiz günlerde şahit olduğumuz üzere bu şahıslar özellikle sokak röportajı adı altında sokaklarda adeta terör estirmektedir. Öyle ki mikrofonu kapan millete hakaret etme cüretini kendinde bulabiliyor" dedi. Sorumlu yayıncılık ilkesinin göz ardı edildiğini kaydeden Erdoğan, "Sorumlu yayıncılık ilkelerini zaten bir tarafta bıraktık, bunları gözeten ve uygulayanların sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Halkın nabzı ölçülmek hissiyatına tercüman olmak yerine gerek provokatif sorularla, gerekse sorunlu üslupla milletimiz açıkça tahrik ediliyor. İtibar suikastları ve hakaretler karşısında yargı harekete geçtiğinde ise bu sefer basın özgürlüğü denilerek yaygara kopartılıyor. Bunun kabul edilebilen hiçbir yanı yoktur. Nasıl bir cübbe giyen hakim, savcı, avukat olmuyorsa, nasıl bir üniforma giyen polis ve asker kabul edilmiyorsa, nasıl her stetoskop takana doktor demiyorsak, eline mikrofon ve kamera alıp sokağa çıkan herkes gazeteci değildir, basın mensubu değildir" açıklamasını yaptı. "İNSANIMIZA HAKARET EDEN GAZETECİ OLMAZ, OLSA DA ONA GAZETECİ DENMEZ" Cumhurbaşkanı, herkesin gazeteci olarak kabul edilemeyeceğini vurgulayarak, "Milleti provoke eden, halkı galeyana getiren, hele hele insanımıza hakaret eden gazeteci olmaz, olsa da ona gazeteci denmez. Para kazanmak, 3-5 tık daha fazla almak gibi bahaneleri asla geçerli mazeretler olarak göremeyiz. Millete saygısı olmayanın yaptığı işe de saygısı olmaz. Gazetecilik mesleğinin itibarına da zarar veren bu sorunun üzerine önce basın mensuplarımız, sonra da ilgili kurumlarımız mutlaka gitmelidir" şeklinde konuştu. Cumhurbaşkanı Erdoğan, medya alanında yaşanan gelişmelere ilişkin yaptığı değerlendirmede, Türk medyasındaki artan çeşitliliğin vesayetçi zihniyeti rahatsız ettiğini ifade etti. Erdoğan, "Türk medyasındaki artan çeşitlilik ve renkliliğin vesayetçilerin gölgesine sığınarak güya gazetecilik yapanları rahatsız ettiğinin elbette farkındayız. Son 40-50 günde yaşananlar ellerine fırsat geçtiğinde bunların nasıl bir faşist rüzgar estireceklerini bir kez daha göstermiştir" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Erdoğan, anti-demokratik odaklara destek veren medya anlayışının geçmişte kaldığını belirterek, "Onlara bugün şu atasözümüzü tekrar hatırlatmak istedim. Eskiye rağbet olsaydı bir pazarına nur yağardı. Kimse kusura bakmasın, birileri halen kabullenmek istemese de yeni Türkiye'de artık eskiye rağbet kalmamıştır. Darbe bültenini aratmayan gazete çıkarılan, vesayetçilere manşetlerden selam çakılan, anti-demokratik güç odaklarına sözcülük yapılan günler inşallah bir daha geri gelmemek üzere eskide kalmış, kötü bir an olarak maziye karışmıştır" açıklamasını yaptı. "DÖRDÜNCÜ KUVVET OLARAK DEMOKRASİMİZE GÜÇ VEREN MEDYANIN HÜKÜMETİMİZE MUHALİF DE OLSA BAŞIMIZIN ÜSTÜNDE YERİ VARDIR" Medyanın demokrasilerde dördüncü kuvvet olduğunu hatırlatan Erdoğan, "Dördüncü kuvvet olarak demokrasimize güç veren medyanın hükümetimize muhalif de olsa başımızın üstünde yeri vardır. Gerçekleri ayna tutan bize yol gösteren bir medya ile siyasi hayatımızın hiçbir döneminde sorunumuz olmadı, bugün de olamaz. Yapıcı eleştiri, yapıcı muhalefet bizim her zaman ülkemizde görmeyi arzu ettiğimiz bir durumdur" değerlendirmesini yaptı. Ancak bazı medya organlarının geçmişte olduğu gibi bugün de halkı hizaya sokma amacı güttüğünü ifade eden Erdoğan, "Ama eskiden olduğu gibi medya sopasıyla siyaset kurumunu ve milleti hizaya sokmaya çalışanlara karşı da duruşumuz gayet nettir. Özellikle yabancı güçlerin operasyon aygıtı olarak toplum mühendisliğine heveslenen medyaya ne saygı duyarız ne müsamaha gösteririz. Hukuk ve demokrasi içinde bunlarla mücadelemizi 23 senedir olduğu gibi aynı kararlılıkla sürdürüyoruz. Biz 23 yılda gerçekleştirdiğimiz sessiz devrimler neticesinde ülkemizdeki medya ekosisteminin zenginleşmesinden son derece memnunuz. Bunun korunması ve güçlendirilmesi gerektiği inancındayız. Bizim itirazımız asıl özgürlüğünün suiistimal edilmesinedir. Türkiye, basın özgürlüğü öne sürülerek, yapılan haysiyet cellatlıklarının, yalan haberin, iftiranın dezenformasyonunun Batı dahil dünyanın hiçbir demokratik ülkesinde bu kadar sorumsuzca yapılması mümkün değildir. Hep beraber el ele verip bunu değiştirmek, medya ekosisteminin kalitesini artırmak mecburiyetindeyiz. Diğer türlü hem sosyal barışımız hem demokrasimiz hem de basınımızın itibarı ağır yara almaya devam edecektir. Sessiz yığınların sesi olan Anadolu medyasının bu konuda da elini taşın altına koymasını bekliyorum. Halkın asıl sorunlarını karartıp kendi gündemlerini dayatmayı gazetecilik zannedenlere karşı verdiği özellikle bu varlığını ülkemiz için gerçek bir kazanç olarak görüyorum. Çünkü sizler doğru haberin, ilkeli duruşun, bağımsız, dürüst ve ahlaklı yayıncılığın Anadolu'daki temsilcilerisiniz. Bu millet size güveniyor, size inanıyor, sizleri dikkatle takip ediyor. Kaleminizden çıkan her cümle, mikrofonunuzdan yükselen her söz, işte bu güvenin bir nişanesi olarak dalga dalga toplumdan yayılıyor" dedi. Yılın Köşe Yazarı Ödülü Türkiye Gazetesi Genel Yayın Koordinatörü Yücel Koç'a verildi. Ödül, Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından Koç'a takdim edildi.

Özgür Özel'in medya sansürüne karşı boykot çağrısı Haber

Özgür Özel'in medya sansürüne karşı boykot çağrısı

CHP Genel Başkanı Özgür Özel, Saraçhane'deki İstanbul Büyükşehir Belediyesi binasında basın toplantısı düzenledi. Soruşturmalara ilişkin iddialara yanıt veren Özel, Ekrem İmamoğlu ile birlikte gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan Serdar Haydanlı hakkında iddialarda bulundu. CHP Genel Başkanı Özgür Özel, "İlk andan beri olduğumuz gibi Saraçhane'deyiz. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin bu simge mekanındayız. İstanbul, yapılan yerel seçimlerle İstanbul'un kim tarafından yönetilmesi isteniyorsa ona emanet edilir. O emanet Saraçhane'de devralınır. 15 Temmuz darbesinde İstanbul Büyükşehir Belediyesi'ni ele geçirmek isteyenler de Saraçhane'ye yönelmişlerdi" dedi. İstanbul Büyükşehir Belediyesi'nin ismi alınan şirketlerine, ihale alan kim varsa hepsinin evlerinden toplandığını kaydeden CHP Lideri Özel, "Şirketlerde ihale yetkilisi kim varsa, bunların isimleri alınmış ve hepsi evlerinden toplanmış. Bu yöntemle ilerlerseniz, 4 şirket adı daha yazar yarın 100 kişiye daha operasyon yapabilirsiniz. 106 kişilik suç örgütü, bir basit tanımdan ibaret. Hatta ihalelere imza atanlarda da hiyerarşi var. Çünkü Ekrem Bey'in bu ihalelerin hiçbirinde imzası yok. Belediye başkanları imza atmadıkları, yetkili olmadıkları hiçbir ihaleden sorumlu tutulamaz. Sorumlu tutarsanız, Türkiye'de bir belediye başkanı görevine devam edemez. Çünkü her ihaleye biri itiraz eder, soruşturma açılır" açıklamasında bulundu. CHP Lideri Özel, "Bu haberi yapmayanlar, yarın günü geldiğinde bu basın toplantısını izleyip, sen bu haberi nasıl yaptın sorusuna bana değil, evlatlarına cevap verecekler. Bu haberi görmeyenler, bu haber yayınlanırken yayından çıkanlar, bu basın toplantısını görmeyenler. Bugün kimi mahkum ederseniz edin, tarih önünde mahkumsunuz. Buradan merkez medyaya sesleniyorum; bütün reklamları, belli bir gelir, eğitim seviyesinin üzerinden alırsın. CHP seçmeni yüzde 70 seni izler. Oraya çıkardığın iki yorumcu ile denge kurar gibi yaparsın. Bu soruşturmada bütün suçu bize yıkarsın. Daha ortada hiçbir şey yokken, gizliyken. Buradan sesleniyorum haber kanallarına, bu haberleri görmeyin, yapmayın. Pazartesi günü tüketimden gelen gücünü kullanmayan, sizi hedefe koymayan, buna sessiz kaldılar, görmediler diyen, polisin 220 bin dediği, gözün 500 bini gördüğü, dronun 1 milyon çektiği bir gece mitingini görmeyenlere söylüyorum, sizi izleyen bize oy veren yüzde 70'i, tüketimden gelen gücünüzü, diğer firmalarınızın ürünlerini tüketirsem, reklamlarınızı izletirsem namerdim. Hadi bakalım, görmeyin" şeklinde konuştu.

CKD Bursa Başkanı Erol: “Medyadaki kadın, sahte kadındır…” Haber

CKD Bursa Başkanı Erol: “Medyadaki kadın, sahte kadındır…”

15 Temmuz Meydanı’nda bir basın açıklaması yapan Cumhuriyet Kadınları Derneği (CKD) Bursa Şube Başkanı Sevim Erol, medya üzerinden kadının değersizleştirildiğine dikkat çekti. Başkan Sevim Erol “Cumhuriyet Kadınları Derneği, her tür medya ortamında kadınlarımızı değersizleştiren ve kadına yönelik şiddeti normalleştiren yayınlara son verilmesi amacıyla geniş çapta bir çalışma başlatmıştır. ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu’ adıyla yürüteceğimiz bu çalışma, İçişleri Bakanlığı Sivil Toplumda İlişkiler Genel Müdürlüğü’nce de desteklenmektedir” dedi. “MEDYADAKİ KADIN SAHTE KADINDIR” Başta televizyon kanalları olmak üzere medyanın kadına yönelik ayrımcılık ve şiddet içeren yayınlarla dolu olduğuna vurgu yapan Başkan Erol, “Medyada baskın kadın tiplemesi, her tür olumsuz karakterle sunulmaktadır. Onurlu, üretken, fedakâr kadınlarımızın, başarıya koşan var olma mücadelesi ortalarda yoktur. Medyadaki kadın, sahte kadındır. Aile kurumumuz medyada yerlerdedir. Dizilerde, öğleden sonra kuşağı programlarında, haberlerde sergilenen aile yapıları bize ait değildir, sahtedir. Buna rağmen medya yoluyla gündelik yaşamımıza öylesine girmiştir ki, aile kurumunu hedef alan neoliberal ideolojinin ekmeğine yağ sürmektedir” ifadelerini kullandı.   “TOPLUM TALEP EDİYOR SÖYLEMİ YANLIŞTIR” Medyanın “Toplum talep ediyor, biz de sunuyoruz” söylemine de tepki gösteren Sevim Erol, “Aslında olan, emperyalist kapitalist sistemin yarattığı yozlaşma kültürünün medya aracılığı ile topluma arz edilerek toplumda talep yaratıldığıdır. İnsanımız umduğunu değil, bulduğunu izler durumdadır” şeklinde konuştu. “MEDYAYI GERÇEKÇİ YAYIN YAPMAYA DAVET EDİYORUZ” Kadına yönelik şiddetle mücadelede Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı birlikteliğinde yürütülen önemli başlıklardan birinin ‘medya' olduğuna dikkat çeken Erol, “‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu’ çalışmamızda, kitle iletişim araçlarında kadına yönelik ayrımcılık ve şiddetin sıradanlaştırılmasına karşı çıkacağız ve medya kuruluşlarını kadınlarımızın yükselen mücadelesini yansıtan gerçekçi yayınlar yapmaya davet edeceğiz. Bu haftadan itibaren birçok il ve ilçede başlattığımız çalışmayla, kadına yönelik şiddete karşı mücadelenin medya ayağında olumlu sonuçlar elde edeceğimize inanıyoruz” dedi. Başkan Sevim Erol, Cumhuriyet Kadınları Derneği Bursa şubesi olarak, ‘Kadına Yönelik Şiddetle Mücadelede Medyanın Sorumluluğu’ çalışmasını şehrin tüm ilçelerinde sürdüreceklerini belirtti.  

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.