SON DAKİKA
Hava Durumu

#Merkez Bankası

Söz Bursa - Merkez Bankası haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Merkez Bankası haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

İhracatçıya destek: Reeskont kredilerinde günlük limit 4,5 milyar liraya çıktı Haber

İhracatçıya destek: Reeskont kredilerinde günlük limit 4,5 milyar liraya çıktı

Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, "Piyasa faizinin yaklaşık yarısı maliyetle kullandırdığımız reeskont kredi limitlerini artırıyoruz. Reeskont kredileri günlük limitini program döneminde 300 milyon liradan 4,5 milyar liraya 15 kat yükselttik" dedi. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), dün yaptığı duyuruda reeskont kredilerinin günlük limitini 1 Kasım 2025’ten itibaren 4 milyar liradan 4,5 milyar liraya yükselttiğini açıklamıştı. Merkez'den yapılan açıklamada, limit artışının ‘piyasa gelişmeleri, reel sektör talepleri ve kredi kullanımlarının seyri' dikkate alınarak gerçekleştirildiği belirtilmişti. Bu gelişmenin ardından Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, sosyal medya hesabı üzerinden ihracatçıların finansmana erişimini kolaylaştıran bu adımları değerlendirdi. Şimşek, "İhracatçılarımızın finansmana erişimini kolaylaştıracak adımları atmaya devam ediyoruz. Piyasa faizinin yaklaşık yarısı maliyetle kullandırdığımız reeskont kredi limitlerini artırıyoruz. Reeskont kredileri günlük limitini program döneminde 300 milyon liradan 4,5 milyar liraya 15 kat yükselttik. Yabancı para reeskont toplam limiti 1 milyar dolara çıkarıldı. Eximbank'ın sermayesi 5 kattan fazla artışla 88,4 milyar liraya ulaştı. Bu sene Eximbank’ın ihracatçılarımıza nakdi ve gayrinakdi toplam 53 milyar dolar destek sağlamasını bekliyoruz. Küresel değer zincirlerinde daha üst sıralara çıkmak için ihracatı ve katma değerli üretimi desteklemeyi kararlılıkla sürdüreceğiz" açıklamasında bulundu.

Merkez Bankası beklenen faiz kararını açıkladı Haber

Merkez Bankası beklenen faiz kararını açıkladı

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) faiz kararını açıkladı. Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 40,5’ten yüzde 39,5’e indirilmesine karar verdi. Kurul ayrıca, Merkez Bankası gecelik vadede borç verme faiz oranını yüzde 43,5’ten yüzde 42,5’e, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise yüzde 39’dan yüzde 38’e indirdi. Karar metninde şu ifadelere yer verildi: ''Enflasyonun ana eğilimi eylül ayında yükselmiştir. Son döneme ait veriler talep koşullarının dezenflasyonist düzeyde olduğuna ancak dezenflasyon sürecinin yavaşladığına işaret etmektedir. Başta gıda olmak üzere son dönem fiyat gelişmelerinin enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları kanalıyla dezenflasyon süreci üzerinde oluşturduğu riskler belirginleşmiştir. Fiyat istikrarı sağlanana kadar sürdürülecek sıkı para politikası duruşu talep, kur ve beklenti kanalları üzerinden dezenflasyon sürecini güçlendirecektir. Kurul politika faizine ilişkin atılacak adımları; enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimini ve beklentilerini göz önünde bulundurarak ara hedeflerle uyumlu biçimde dezenflasyonun gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirleyecektir. Adımların büyüklüğü, enflasyon görünümü odaklı, toplantı bazlı ve ihtiyatlı bir yaklaşımla gözden geçirilmektedir. Enflasyon görünümünün ara hedeflerden belirgin bir biçimde ayrışması durumunda, para politikası duruşu sıkılaştırılacaktır. Kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması halinde parasal aktarım mekanizması ilave makroihtiyati adımlarla desteklenecektir. Likidite koşulları yakından izlenmeye ve likidite yönetimi araçları etkili şekilde kullanılmaya devam edilecektir. Kurul, politika kararlarını enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyecektir. Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede alacaktır.''

Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon tahmini belli oldu Haber

Merkez Bankası'nın yıl sonu enflasyon tahmini belli oldu

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Başkanı Dr. Fatih Karahan, yılın üçüncü Enflasyon Raporu’nu düzenlenen toplantıda kamuoyuyla paylaştı. Karahan, 2025 yıl sonu enflasyon tahmininin yüzde 25-29 aralığında olduğunu, 2026 yılında ise enflasyonun yüzde 13-19 aralığında gerçekleşmesini beklediklerini söyledi. "Sıkı para politikasının sonuçlarını kademeli olarak almaya devam ediyoruz" Karahan, "Sıkı para politikasının kademeli sonuçlarını kademeli olarak almaya devam ediyoruz. 2024 Haziran’dan bu yana enflasyondaki düşüş kesintisiz devam ediyor. Fiyat istikrarının sağlanması yolunda aldığımız mesafeyi önemsiyoruz. Bu amaç doğrultusunda, önümüzdeki dönemde de tüm para politikası araçlarını kararlılıkla kullanmaya devam edeceğiz" dedi. Sıkı para politikası sonucunda talep kompozisyonunun daha dengeli hale geldiğini kaydeden Karahan, "İlk çeyrekte özel tüketimin yıllık büyümesi yavaşladı. Özel tüketimin büyümeye katkısı belirgin olarak geriledi. İlk çeyrekte yurt içi talep zayıfladı, dış denge iyileşti. İkinci çeyrekte üretim göstergelerinin büyümesi yavaşladı. Anket bazlı göstergeler sanayide zayıflayan bir görünüme işaret ediyor. İşgücü piyasası manşet işsizlik oranının ima ettiğine kıyasla daha az sıkı. İkinci çeyrekte yurt içi talepte ivme kaybı sürdü. Altın hariç perakende satışlar ılımlı seyrini sürdürdü" diye konuştu. "TÜKETİMDE İVME KAYBI DEVAM EDİYOR" Karahan, "Kartla yapılan harcamalar tüketimde ivme kaybının devamına işaret ediyor. Talep şartlarının dezenflasyonist etkisi öngörülerimizle uyumlu şekilde arttı. Temmuz ayına ilişkin geçici veriler dış ticaret dengesinde iyileşmeye işaret ediyor. Bu görünüm altında cari açığın milli gelire oranının ikinci çeyrekte yüzde 1,3 civarında seyredeceğini tahmin ediyoruz" dedi. "ÖNCÜ VERİLER AĞUSTOS’TA DÜŞÜŞ EĞİLİMİNİN DEVAMINA İŞARET EDİYOR" Dezenflasyon sürecinin kesintisiz devam ettiğini vurgulayan Karahan, "Enflasyon, tahmin aralığının üst bandının bir miktar altında gerçekleşti. Tüketici enflasyonu Temmuz’da 2024 Mayıs zirvesine kıyasla 42 puan düşük kaydetti. Ağustos öncü verileri eğilimin devamına işaret ediyor. Enflasyon son üç ayda piyasa beklentilerinden düşük gelse de hizmetteki atalet tahminlerimizin üzerinde risk oluşturmaya devam ediyor. Veriler dezenflasyonun süreceğini gösteriyor. Temel mal enflasyonundaki yükselme geçici oldu. Ağustos öncü verileri ana eğilimde kademeli yavaşlamanın devamına işaret ediyor. Gıda grubunda zirai dona rağmen enflasyonda yavaşlama görüyoruz. Jeopolitik gelişmeler küresel enerji fiyatlarını olumsuz yönde etkiledi. Bitkisel üretim tahminleri rekolte kayıplarına işaret ediyor. Kuraklığın gıda fiyatları üzerinde yukarı yönlü riskleri artırdığını değerlendiriyoruz" diye konuştu. "KİRA ENFLASYONU ÖNGÖRÜLENDEN DAHA DİRENÇLİ" Geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi yüksek kalemlerin dezenflasyonu yavaşlattığını belirten Karahan, "Önümüzdeki iki ayda özel üniversitelerin ücretlerindeki gelişmelerin etkisini takip edeceğiz. Kira enflasyonu öngörülenden daha dirençli bir seyir izliyor. Kira enflasyonunun gerilemeye devam edeceği öngörülüyor. Enflasyon beklentileri gerileme kaydetti. Enflasyondaki düşüşün kademeli bir şekilde sürmesi bekleniyor" dedi. "SIKI PARA POLİTİKASINI SÜRDÜRMEYE DEVAM EDECEĞİZ" Karahan, "Sıkı para politikasını sürdürmeye ve sonuçlarını da kademeli olarak almaya devam ediyoruz. Sıkı para politikası duruşumuz dezenflasyon sürecinin devamını sağlayacak. Sıkı nakdi duruş makroihtiyati tedbirler ve likidite yönetimi ile destekleniyor" ifadelerini kullandı. Türkiye’ye yönelik sermaye girişlerinin mayıs itibarıyla tekrar başladığını hatırlatan Karahan, "Sıkı para politikası, risk ve oynaklık göstergelerinde iyileşmeye katkı sağladı. Risk göstergelerindeki olumlu eğilimin devam edeceğini düşünüyoruz" dedi. "YIL SONU ODAKLI ARA HEDEFLER İLAN EDİLECEK" Bu enflasyon raporu itibarıyla orta vadeli tahminlerin sunulmasına ilişkin çerçevede değişikliğe gittiklerini belirten Karahan, "Yeni yaklaşımla, enflasyon raporu tahminlerine ilave olarak, taahhüt ve çıpa işlevi görecek yıl sonu odaklı ara hedefler ilan edilmeye başlanacak. Olağanüstü gelişmeler olmadıkça sürece ara hedefler değiştirilmeyecek. Ara hedefler, enflasyonun yüzde 5’e gittiği dezenflasyon sürecinde daha kısa vadede ulaşılması taahhüt edilen yıl sonu enflasyon düzeyleridir" diye konuştu. "ENFLASYONUN 2027 YILINDA YÜZDE 9’A GERİLEMESİNİ ÖNGÖRÜYORUZ" Karahan, "2025 yıl sonunda enflasyonun yüzde 25 ile yüzde 29 aralığında olacağını tahmin ediyoruz. 2026 sonu için ise tahminlerimiz, enflasyonun yüzde 13 ile yüzde 19 aralığına gerileyeceğine işaret ediyor. Enflasyonun 2027 yılında yüzde 9’a geriledikten sonra orta vadede yüzde 5 seviyesinde istikrar kazanmasını öngörüyoruz. Önceki raporda 2025 yıl sonu enflasyon tahminimiz olan yüzde 24 değerini 2025 yılı ara hedefimiz olarak koruyoruz. 2026 ve 2027 yılları için ise enflasyon hedefimizi sırasıyla yüzde 16 ve yüzde 9 olarak belirledik. Ara hedeflere ulaşmak için sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz" ifadelerini kullandı.

Merkez Bankası'ndan enflasyonda 'temmuz' vurgusu Haber

Merkez Bankası'ndan enflasyonda 'temmuz' vurgusu

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), Para Politikası Kurulu (PPK) toplantı özetini yayımladı. Özette şu ifadelere yer verildi: ''Küresel ticaret politikalarına ilişkin belirsizlik yüksek seviyelerini korumaktadır. Bununla birlikte, küresel büyüme görünümündeki sınırlı iyileşme devam etmiştir. Türkiye’nin dış ticaret ortaklarının ihracat paylarıyla ağırlıklandırılan küresel büyüme endeksinin 2025 yılında yüzde 2,0; 2026 yılında ise yüzde 2,3 oranında artacağı tahmin edilmektedir. Küresel talep görünümündeki bozulma ham petrol fiyatlarını baskılamaya devam ederken, enerji emtia fiyatları jeopolitik gelişmelere bağlı olarak dalgalı bir seyir izlemektedir. ABD ve diğer ülkelerin önümüzdeki dönemde izleyeceği ticaret ve ekonomi politikalarına dair belirsizlikler ve jeopolitik riskler küresel iktisadi faaliyetin seyri açısından öne çıkan risk faktörleri olarak görülmektedir. Tarife artışlarının enflasyon üzerindeki beklenen etkileri ülkeler arasında farklılık gösterebilmekle birlikte, enflasyon belirsizliği küresel ölçekte artmıştır. Bu çerçevede, merkez bankalarının indirim süreçlerinde temkinli yaklaşımlarını sürdürecekleri beklenmektedir. Gelişmekte olan ülke piyasalarına portföy girişleri devam etmekle birlikte, yüksek seviyesini koruyan küresel belirsizlikler ve jeopolitik gelişmeler, portföy hareketleri üzerindeki aşağı yönlü riskleri canlı tutmaktadır. Jeopolitik gelişmeler; enerji fiyatları, risk iştahı, ülke risk primleri ve turizm kanallarından küresel ekonomiyi olumsuz etkileyebilecektir. PARASAL VE FİNANSAL KOŞULLAR Türk lirası (TL) mevduat faiz oranları politika faiz oranlarındaki indirim beklentisinin etkisiyle 20 Haziran haftasına kıyasla 175 baz puan azalarak 18 Temmuz haftası itibarıyla yüzde 54,7 seviyesinde gerçekleşmiştir. Aynı dönemde TL ticari kredi faiz oranları (Kredili Mevduat Hesabı ve Kredi Kartı hariç) 381 baz puan azalarak yüzde 55; ihtiyaç kredisi (Kredili Mevduat Hesabı hariç) faiz oranları 338 baz puan azalarak yüzde 67,6; konut kredisi faiz oranları 98 baz puan azalarak yüzde 42,6; taşıt kredisi faiz oranları ise 17 baz puan gerileyerek yüzde 44,6 seviyesinde oluşmuştur. Bireysel kredilerin 4 haftalık büyüme oranlarının ortalaması 20 Haziran-18 Temmuz döneminde yüzde 2,7 seviyesine gerilemiştir. Bu gelişmede kredi kartı bakiye büyümesindeki azalışın etkisi belirgin olmakla birlikte, konut ve taşıt kredileri büyümesindeki gerileme de etkili olmuştur. TL ticari kredilerin 4 haftalık büyüme oranlarının ortalaması yüzde 2,4 seviyesinden yüzde 3’e yükselmiştir. Kur etkisinden arındırılmış YP ticari kredilerdeki 4 haftalık büyüme oranlarının ortalaması yabancı para (YP) krediler için uygulanan büyüme sınırının altında seyrederek yüzde 0,4 olarak gerçekleşmiştir. Parasal aktarım mekanizmasını güçlendirmek ve TL’ye geçişi desteklemek amacıyla makroihtiyati politikalarda mevcut PPK döneminde bir dizi adım atılmıştır. Gerçek kişi TL mevduat payına göre olan hedefler artırılırken; TL payı, yüzde 60 ile yüzde 65 arasında olan bankalar için de artış hedefi getirilmiştir. Kur Korumalı Mevduat (KKM) hesaplarına uygulanan zorunlu karşılık oranı yüzde 33’ten yüzde 40’a yükseltilirken, KKM hesapları için belirlenen asgari faiz oranı politika faizinin yüzde 50’sinden yüzde 40’ına indirilmiştir. KKM'den TL'ye geçiş hedefi kaldırılırken, KKM'nin yenilenmesi ve TL'ye geçişine ilişkin toplam hedef korunmuştur. 1 aydan uzun vadelerde de değişken faizli TL mevduat hesabı açılabilmesine imkân sağlanırken, TÜFE, ÜFE ve TLREF’e endeksli mevduat için zorunlu karşılık oranı tüm vadelerde yüzde 10 olarak belirlenmiştir. Yabancı para mevduat için TL cinsinden tesis edilmesi gereken zorunlu karşılık oranı ise, yüzde 4’ten yüzde 2,5’e indirilmiştir. Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) brüt uluslararası rezervleri, 20 Haziran’dan bu yana 12,9 milyar ABD doları artarak 18 Temmuz itibarıyla 168,6 milyar ABD dolarına yükselmiştir. Türkiye’nin 5 yıllık kredi risk primi (CDS) 23 Temmuz itibarıyla 282 baz puan seviyesine düşmüştür. Türk lirasının 1 ay vadeli kur oynaklığı 23 Temmuz itibarıyla yüzde 9,1 seviyesine, 12 ay vadeli kur oynaklığı yüzde 19,8 seviyesine gerilemiştir. Önceki PPK toplantı haftasından bu yana DİBS piyasasına 2,9 milyar ABD doları, hisse senedi piyasasına ise 0,8 milyar ABD doları olmak üzere toplam 3,7 milyar ABD doları net portföy girişi gerçekleşmiştir. TALEP VE ÜRETİM Mayıs ayında perakende satış hacim endeksinde aylık bazda yüzde 1,6, çeyreklik bazda ise yüzde 3,1 oranında artış gerçekleşmiştir. Altın hariç bakıldığında hem aylık hem de çeyreklik artışlar daha düşüktür. Aynı dönemde ticaret satış hacim endeksi aylık bazda yüzde 3,3, çeyreklik bazda ise yüzde 3 oranında artmıştır. Hizmet üretim endeksi mayıs ayında yüzde 1,2 oranında artış kaydetmiştir. Çeyreklik bazda ise, yılın ilk çeyreğindeki yüzde 3,3 oranında yükselişinin ardından, mayıs ayı itibarıyla ikinci çeyrekte sınırlı olarak gerilemiştir. Mayıs ayında yükseliş kaydeden kartla yapılan harcamalar haziran ayında yatay seyretmiş, çeyreklik bazda ise artmıştır. Diğer yandan, kart kullanım oranında son yıllarda görülen artışın etkisi dışlandığında tüketim harcamalarının daha ılımlı gerçekleştiği değerlendirilmektedir. Beyaz eşya satışları nisan-mayıs döneminde artmış, otomobil satışları ise ikinci çeyrekte gerilemiştir. İmalat sanayi firmalarına yönelik anket verileri, temmuz ayında kayıtlı iç piyasa siparişlerinin, bir önceki çeyreğin altında olduğuna işaret etmektedir. Firma görüşmelerinden edinilen tüketim harcamalarına ilişkin tespitler de iç talepte zayıf seyri teyit etmektedir. Özetle, yakın döneme ilişkin veriler, talep koşullarının dezenflasyonist etkisinin arttığını göstermektedir. Mayıs ayında sanayi üretim endeksi, mevsim ve takvim etkilerinden arındırılmış olarak aylık bazda yüzde 3,1 oranında, takvim etkilerinden arındırılmış olarak yıllık bazda yüzde 4,9 oranında artmıştır. Çeyreklik bazda ise sanayi üretimi, mayıs ayı itibarıyla ikinci çeyrekte yatay bir seyir izlemiştir. Ana eğilimi izlemek amacıyla tipik oynaklık sergileyen diğer ulaşım ve benzeri sektörler dışlandığında, sanayi üretimindeki aylık artış daha sınırlı olmuş, çeyreklik bazda ise üretimde sınırlı gerileme gerçeklemiştir. Nisan ayında Ramazan Bayramı tatilinin idari kararla uzatılması sonucu oluşan köprü günlerinin üretim üzerindeki aşağı yönlü etkisinin mayıs ayında kısmi telafisi de sanayi üretimini yukarı yönlü etkilemiştir. Bu çerçevede, tipik oynak sektörlerin yukarı yönlü etkisi ve nisan ayındaki köprü günleri ile bağlantılı düşük baz birlikte göz önünde bulundurulduğunda, mayıs ayı itibarıyla ikinci çeyrekte sanayi üretiminin ana eğiliminin görece yatay olduğu değerlendirilmektedir. İmalat sanayine yönelik anket göstergeleri, ikinci çeyrekte imalat sanayinde faaliyetin zayıf seyrini sürdürdüğüne işaret etmiştir. İmalat sanayi kapasite kullanım oranı, bir önceki çeyreğe kıyasla 0,3 puan azalmıştır. Temmuz ayına ilişkin öncü veriler, kapasite kullanım oranındaki gerilemenin devam ettiğini göstermektedir. İnşaat üretim endeksi ise, mayıs ayı itibarıyla ikinci çeyrekte çeyreklik bazda yüzde 1,1 oranında azalmakla birlikte, bir önceki yılın aynı dönemine göre yüzde 16,5 oranında artmıştır. Mayıs ayında mevsimsellikten arındırılmış istihdam, 32,5 milyon kişi seviyesinde gerçekleşmiş ve çeyreklik bazda yüzde 0,1 oranında azalmıştır. Bu dönemde, işgücüne katılım oranı çeyreklik olarak değişmemiş, işsizlik oranı ise 0,3 puan artarak yüzde 8,5 seviyesine yükselmiştir. Anket göstergeleri, yılın ikinci çeyreğinde imalat sanayi firmalarının geleceğe yönelik istihdam beklentilerinde tarihsel ortalamanın altında seyreden görünümün devamına işaret etmiştir. Mayıs ayında cari işlemler dengesi, dış ticaret açığındaki azalmanın etkisiyle, aylık bazda 0,7 milyar ABD doları açık vermiştir. 12 aylık birikimli cari açık ise 16 milyar ABD doları seviyesini korumuştur. Seyahat gelirleri tatil sezonunun başlamasıyla aylık bazda 5 milyar ABD dolarına yükselerek önceki yıl seviyesinin üzerinde gerçekleşmiştir. Bu dönemde, 12 aylık birikimli olarak seyahat gelirleri 57,2 milyar ABD doları olmuş, hizmetler dengesi fazlası ise 62,2 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşerek güçlü seyrini sürdürmüştür. Haziran ayında mevsimsellikten arındırılmış olarak ihracat azalırken, ithalat artış kaydetmiştir. 12 aylık birikimli olarak ise dış ticaret açığı bir önceki aya göre artış göstermiştir. Bu çerçevede, 12 aylık birikimli cari açıkta, haziran ayında artış öngörülmektedir. Altın ithalatı, haziran ayında 1,6 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşirken, 12 aylık birikimli olarak 20,6 milyar ABD doları olmuştur. Mevsimsellikten arındırılmış tüketim malı ithalatı, ikinci çeyrekte artmıştır. Mücevher kalemi dışlandığında da hem haziran ayında hem de çeyrek genelinde tüketim malı ithalatı yükselmiştir. Haziran ayına ilişkin geçici dış ticaret verileri temmuz ayı için yüksek frekanslı öncü verilerle beraber değerlendirildiğinde, üç aylık ortalama eğilimler, ihracatta yatay seyre, ithalatta ise azalışa işaret etmektedir. Yüksek frekanslı veriler, temmuz ayında mücevher hariç tüketim malı ithalatında aylık bazda gerileme ile birlikte yüksek seviyenin korunduğu bir görünüm ima etmektedir. Cari açığın finansmanı tarafında, bankacılık sektörünün 12 aylık birikimli uzun vadeli borç çevirme oranı, mayıs ayında yüzde 168 civarında gerçekleşmiştir. Söz konusu oran, bankacılık sektörü dışındaki firmalarda yaklaşık yüzde 145 olmuştur. Bu çerçevede, yurt dışı borçlanma imkanlarının yüksek seviyelerini koruduğu, ancak gelecek dönemde YP cinsi borçlanmanın azalması ve iktisadi faaliyetin hız kesmesiyle borç çevirme oranlarının düşüş eğilimine girebileceği değerlendirilmiştir. ENFLASYON GELİŞMELERİ VE BEKLENTİLER Tüketici fiyatları haziran ayında yüzde 1,37 oranında yükselmiş, yıllık enflasyon 0,36 puan azalarak yüzde 35,05 seviyesinde gerçekleşmiştir. B endeksinin yıllık değişim oranı 0,19 puan düşerek yüzde 34,62’ye gerilerken, C endeksinin yıllık değişim oranı 0,27 puan artışla yüzde 35,64 olmuştur. Yıllık enflasyona katkılar temel mal ve enerji gruplarında artarken, gıda ve alkolsüz içecekler ile hizmet gruplarında gerilemiştir. Mevsimsellikten arındırılmış verilerle, tüketici fiyatlarının aylık artışı bir önceki aya kıyasla belirgin bir değişiklik sergilememiştir. Haziran ayında hizmet aylık enflasyonu bir önceki aya kıyasla yükselmiş, bu grupta bayram ve akaryakıt fiyatları etkisiyle artan ulaştırma hizmetlerinin yanı sıra geçmiş enflasyona endeksleme eğilimi güçlü olan eğitim ve kira alt kalemleri öne çıkmıştır. Enerji grubunda, son dönemdeki jeopolitik gelişmeleri takiben fiyat artışı güçlenen akaryakıtın yanı sıra şebeke suyu grup aylık enflasyonunu sürükleyen alt kalemler olmuştur. Temel mallarda aylık enflasyon bir önceki aya kıyasla zayıflarken, kur geçişkenliği yüksek olan dayanıklı tüketim malları alt grubunda beyaz eşya dışındaki kalemlerde nispeten sınırlı bir artış gözlenmiştir. Gıda fiyatları ise bir miktar gerilemiş; bu grupta işlenmemiş gıda fiyatları sebze öncülüğünde düşüş gösterirken, işlenmiş gıdada aylık fiyat artışı yavaşlamıştır. Öte yandan, taze meyve ve sebze fiyatlarındaki düşüşün mevsim normallerinin altında kalması, işlenmemiş gıda fiyatlarındaki gerilemeyi sınırlamıştır. Enflasyonun ana eğilimi haziran ayında yatay seyretmiştir. Mevsimsellikten arındırılmış aylık artışlar B endeksinde sınırlı bir miktar gerilerken C endeksinde belirgin bir değişiklik göstermemiştir. Bu dönemde fiyat artışlarının B endeksini oluşturan gruplardan temel mallar ve işlenmiş gıdada zayıfladığı, hizmette ise yükseldiği gözlenmiştir. Dağılım ve model bazlı ana eğilim göstergeleri bir önceki aya kıyasla belirgin bir değişiklik göstermemiştir. Haziran ayı itibarıyla son üç aylık dönemde mevsim etkilerinden arındırılmış ortalama fiyat artışı temel mallarda (yüzde 2,06) yatay seyrederken hizmet sektöründe (yüzde 2,95) bir önceki aya kıyasla yükselmiştir. Kira hariç hizmetlerde de bu oran bir miktar yükselerek yüzde 2,55 olmuştur. Hizmet sektöründe hâkim olan fiyatlama davranışı önemli bir atalete ve şokların enflasyon üzerindeki etkilerinin uzun bir zamana yayılmasına neden olmaktadır. Bu görünümle, hizmet enflasyonu mallara göre yüksek seyrini sürdürmektedir. Haziran ayında hizmet grubu fiyat artışları bir miktar güçlenmiştir. Ulaştırma hizmetlerinde fiyatlar bayram ve akaryakıt fiyat gelişmelerinin etkisiyle; diğer hizmetler alt grubundaki eğitim hizmetlerinde fiyatlar özel okul ücret gelişmelerine istinaden bir önceki aya kıyasla artmıştır. Bu dönemde, aylık kira enflasyonu kontrat yenileme oranındaki mevsimsel etkilerle yükselmiştir. Haberleşme ve lokanta-otel gruplarında aylık enflasyon görece ılımlı seyrini bu dönemde de korumuştur. Perakende Ödeme Sistemi (PÖS) mikro verileri üzerinden takip edilen öncü göstergeler, temmuz ayında yenilenen kontrat oranındaki artış nedeniyle aylık kira enflasyonunun mevsimsel etkilerle yükseleceğine, yıllık bazda ise yavaşlama eğilimini sürdüreceğine işaret etmektedir. Gerek PÖS mikro verilerinden elde edilen yeni ve yenilenen sözleşmelerde oluşan gerekse de konut değerleme raporları üzerinden takip edilen kira artış oranlarının TÜFE’deki mevcut yıllık kira enflasyonunun altında değerler aldığı ve gerilemeye devam ettiği izlenmektedir. Üretici enflasyonu son dönemdeki jeopolitik gelişmelerden olumsuz yönde etkilenmiştir. Yurt içi üretici fiyatları haziran ayında enerji kalemleri öncülüğünde yüzde 2,46 oranında artmış, yıllık enflasyon 1,32 puan artarak yüzde 24,45’e yükselmiştir. Bu dönemde ana sanayi grupları itibarıyla fiyat artışları, jeopolitik gelişmelerin etkisiyle enerji grubunda (yüzde 8,42 ile) güçlü seyretmiştir. Temmuz ayında uluslararası emtia fiyatları bir miktar gerilemiştir. Haziran ayında jeopolitik gelişmelerin etkisi ile önemli ölçüde yükselen enerji grubu fiyatları, temmuz ayında nispeten ılımlı seyretmiştir. Enerji dışı emtia fiyatları azalmış, bu gelişmede tarımsal emtia fiyatları belirleyici olmuştur. Küresel gelişmelerle haziran ayı içerisinde bir süre 78 ABD doları seviyesinde seyreden Brent ham petrol fiyatları, temmuz ayının üçüncü haftası itibarıyla ortalama 71 ABD doları seviyesine gerilemiştir. Jeopolitik gelişmelerin ve küresel ticarette artan korumacılığın dezenflasyon sürecine olası etkileri yakından takip edilmektedir. Küresel Arz Zinciri Baskı Endeksi haziran ayında tarihsel ortalamasına yakın gerçekleşmiştir. Öte yandan, bu dönemde gerek küresel konteyner endeksi gerekse Çin’e yönelik konteyner endeksi önemli ölçüde yükselse de bu durum temmuz ayının ilk yarısında yerini düşüşe bırakmıştır. Döviz kuru sepeti, Euro kurunda daha belirgin olmak üzere, haziran ayında yükselmiştir. Bu dönemde mevsimsel etkilerden arındırılmış imalat sanayi PMI verileri girdi fiyatlarında artışa, ürün fiyatlarında ise yavaşlamaya işaret etmiştir. Temmuz ayı Piyasa Katılımcıları Anketi sonuçlarına göre 2025 yıl sonu enflasyon beklentisi 0,2 puan düşerek yüzde 29,7 seviyesine gerilemiştir. 2026 yıl sonu enflasyon beklentisi değişmezken gelecek on iki ay ve yirmi dört ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentileri sırasıyla 1,2 puan ve 0,3 puan aşağı güncellenerek yüzde 23,4 ve yüzde 17,1 seviyesinde gerçekleşmiştir. 5 yıl sonrasına ilişkin enflasyon beklentisi ise 0,2 puan yükselişle yüzde 11,2 düzeyinde ölçülmüştür. Reel sektör beklentilerine bakıldığında, firmaların on iki ay sonrasına ilişkin yıllık enflasyon beklentisi, haziran ayında 1,2 puan azalarak yüzde 39,8 seviyesine gerilemiştir. Aynı dönemde hane halkının on iki ay sonrasına ilişkin enflasyon beklentileri ise 6,9 puan düşerek yüzde 53,0 seviyesinde seyretmiştir. Enflasyon beklentileri ve fiyatlama davranışları dezenflasyon süreci açısından risk unsuru olmaya devam etmektedir. Öncü veriler temmuz ayında aylık enflasyonun aya özgü unsurlarla geçici olarak artacağına işaret etmektedir. Bu dönemde, aylık tüketici enflasyonunun seyrinde yönetilen-yönlendirilen fiyat ve vergi ayarlamalarının etkisinin yanı sıra hizmet sektörüne ilişkin zamana bağlı fiyat belirleme eğilimi yüksek alt kalemlerdeki gelişmeler öne çıkmaktadır. Buna karşın, ana eğilimin ılımlı seyredeceği öngörülmektedir. Mevsimsel etkilerden arındırıldığında aylık enflasyonun temmuz ayında temel mal ve hizmetlerde bir miktar yükselebileceği izlenmektedir. Öncü verilere göre, dayanıklı tüketim mallarında mobilya ve otomobil alt kalemlerindeki fiyat artışları öne çıkarken, diğer alt kalemlerde görece ılımlı bir seyir gözlenmektedir. Bu dönemde hizmetler sektöründe ise kiraya ek olarak haberleşme ve sağlık hizmetleri gibi zamana bağlı fiyat belirleme eğilimi yüksek kalemlerdeki fiyat gelişmeleri etkili olmaktadır. Temmuz ayında ana gruplar arasında enerji sektörü yüksek fiyat artışı ile dikkat çekmekte, bu gelişmede meskenlere yönelik doğal gaz tarifesinde yapılan düzenleme ile akaryakıt ve tüp gazdaki maktu vergi güncellemesinin etkilerinin belirleyici olacağı öngörülmektedir. Bu dönemde alkollü içecekler ve tütün grubunda da maktu vergi ayarlaması kaynaklı fiyat artışları takip edilmektedir. Öte yandan, temmuz ayında gıda fiyatlarındaki ılımlı seyrin sürmesi beklenmektedir. İşlenmemiş gıda tarafında taze meyvelerde mevsim ürünlerinde fiyat düşüşleri izlenmekte, işlenmiş gıda enflasyonunun ise ekmek-tahıl grubu öncülüğünde bir miktar yükseleceği öngörülmektedir. Tüm veriler ışığında, öncü veriler temmuz ayında dezenflasyon sürecinin devamına işaret etmektedir. PARA POLİTİKASI Para Politikası Kurulu (Kurul), politika faizi olan bir hafta vadeli repo ihale faiz oranının yüzde 46’dan yüzde 43’e indirilmesine karar vermiştir. Kurul ayrıca, Merkez Bankası gecelik vadede borç verme faiz oranını yüzde 49’dan yüzde 46’ya, gecelik vadede borçlanma faiz oranını ise yüzde 44,5’ten yüzde 41,5’e indirmiştir. Fiyat istikrarı sağlanana kadar sürdürülecek sıkı para politikası duruşu, talepte dengelenme, Türk lirasında reel değerlenme ve enflasyon beklentilerinde düzelme vasıtası ile dezenflasyon sürecini destekleyecektir. Maliye politikasının eşgüdümü bu sürece katkı sağlayacaktır. Kurul politika faizine ilişkin atılacak adımları enflasyon gerçekleşmelerini, ana eğilimini ve beklentilerini göz önünde bulundurarak öngörülen dezenflasyonun gerektirdiği sıkılığı sağlayacak şekilde belirleyecektir. Adımların büyüklüğü, enflasyon görünümü odaklı, toplantı bazlı ve ihtiyatlı bir yaklaşımla gözden geçirilecektir. Enflasyonda belirgin ve kalıcı bir bozulma öngörülmesi durumunda tüm para politikası araçları etkili şekilde kullanılacaktır. Kredi ve mevduat piyasalarında öngörülenin dışında gelişmeler olması halinde parasal aktarım mekanizması ilave makroihtiyati adımlarla desteklenecektir. Likidite koşulları yakından izlenmeye ve likidite yönetimi araçları etkili şekilde kullanılmaya devam edilecektir. Kurul, politika kararlarını enflasyonu orta vadede yüzde 5 hedefine ulaştıracak parasal ve finansal koşulları sağlayacak şekilde belirleyecektir. Kurul, kararlarını öngörülebilir, veri odaklı ve şeffaf bir çerçevede alacaktır.''

TCMB açıkladı: Kısa vadeli dış borç 170,3 milyar dolar! Haber

TCMB açıkladı: Kısa vadeli dış borç 170,3 milyar dolar!

Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), 2025 yılı Mayıs ayı Kısa Vadeli Dış Borç İstatistikleri Gelişmeleri'ni paylaştı. Buna göre Türkiye’nin Kısa Vadeli Dış Borç (KVDB) stoku, bir önceki aya göre yüzde 1,2 oranında artarak Mayıs ayı itibarıyla 170,3 milyar ABD doları oldu. Orijinal vadesine bakılmaksızın vadesine 1 yıl veya daha az kalmış borçları gösteren kalan vadeye göre KVDB stoku, 222,3 milyar ABD doları olarak gerçekleşti. Bankalar kaynaklı KVDB stoku, bir önceki aya göre yüzde 1,1 oranında artarak 73,9 milyar ABD doları olurken, Merkez Bankası kaynaklı yükümlülükler yüzde 0,6 oranında azalarak 29,6 milyar ABD doları oldu. Yurt içi bankaların yurt dışından kullandıkları kısa vadeli krediler, bir önceki aya göre yüzde 7,8 oranında azalarak 12,0 milyar ABD doları seviyesinde gerçekleşti. Yurt dışı yerleşik bankaların yurt içindeki mevduatı yüzde 1,2 oranında azalışla 18,8 milyar ABD doları oldu. Banka hariç yurt dışı yerleşiklerin döviz tevdiat hesabı yüzde 0,1 oranında artışla 20,4 milyar ABD doları olurken, TL cinsinden mevduatları yüzde 9,9 oranında artarak 22,7 milyar ABD doları oldu. Diğer sektörler kaynaklı KVDB stoku, bir önceki aya göre yüzde 2,0 oranında artarak 66,8 milyar ABD doları düzeyinde gerçekleşti. Dış ticaret işlemlerinden kaynaklanan ticari krediler yüzde 0,5 oranında artarak 62,1 milyar olurken, nakit krediler kaynaklı yükümlülükler yüzde 25,5 artarak 4,7 milyar ABD doları oldu. Döviz kompozisyonu incelendiğinde, KVDB stokunun yüzde 35’inin ABD doları, yüzde 27’sinin Euro, yüzde 23’ünün Türk Lirası ve yüzde 15’inin diğer döviz cinslerinden oluştuğu görüldü. Kalan vadeye göre KVDB stokunda, Mayıs ayı itibarıyla bankalar ve diğer sektörlerin kredi yükümlülükleri yaklaşık 62,0 milyar dolara gerilemişken, yurt dışı yerleşiklerin Türkiye’de yerleşik bankalardaki mevduat stoku ise yaklaşık 62,0 milyar dolara yükseldi.

Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi Haber

Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, bir dizi programa ve toplantılara katılmak üzere Gaziantep'e geldi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, "Gaziantep İş Dünyası Buluşması" programında konuştu. "Bir sonraki yıl tek haneli enflasyon oranlarına ulaşacağız" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Gaziantep'te çok güzel programlara iştirak ediyoruz. Gece geç saatlere kadar çalışmalarımızı sürdürecek ve inşallah ardından dönüşümüzü gerçekleştireceğiz. Özellikle Gaziantep Organize Sanayi Bölgesi'nde (OSEB) bulunmaktan büyük bir memnuniyet duyuyorum. Az önce başkanımızın da ifade ettiği gibi, şu anda Türkiye'nin en büyük organize sanayi bölgesindeyiz. Ankara, İstanbul gibi büyükşehirlerdeki organize sanayi bölgelerinden daha büyük ölçekli bir bölgede bulunuyoruz. Yaklaşık 300 bin kişinin çalıştığı, evine ekmek götürdüğü dev bir üretim merkezindeyiz. Gaziantep denince akla girişimcilik, ekonomi, istihdam, üretim, ticaret ve ihracat gelir. Bu organize sanayi bölgemiz de bu kavramların en güzel sembollerinden biridir. Burada bizleri misafir ettikleri için kıymetli başkanımıza ve iş dünyamızın değerli temsilcilerine teşekkür ediyorum. Kısaca bir değerlendirme yaparak sözü sizlere bırakmak istiyorum. Çünkü asıl sizleri dinleyeceğiz. İş dünyası bizim için son derece kıymetlidir. Üreten insanlar, bu ülkede taş üstüne taş koyanlar, istihdam sağlayanlar, ihracat yapanlar ve girişimciler bizim için çok değerlidir. Gerek makro düzeydeki politikalarımızı, gerekse bölgesel ya da il bazındaki çalışmalarımızı planlarken, iş dünyası ile sürekli istişare içinde olmaya büyük özen gösteriyoruz. Orta Vadeli Programımızı da yine iş dünyasıyla istişare ederek şekillendirdik. Farklı sektörlere yönelik politikalarımızı da aynı şekilde ortak akılla yürütüyoruz. Gittiğimiz her yerde iş dünyasıyla bir araya gelmeye, onları dinlemeye gayret ediyoruz. Çünkü sahayı en iyi tanıyan, reel sektörde ne olup bittiğini en iyi bilen yine sizlersiniz. Bu nedenle görüşleriniz ve önerileriniz bizim için çok değerli. Uyguladığımız bir programımız var. Bu program bir istikrar programıdır. Fiyat istikrarına, enflasyonu düşürmeye odaklı bir programdır. Programın ana çerçevesi ve istikameti bellidir. Bu çerçeveye bağlı kalmak kaydıyla, her kesimle açık bir iletişim kurmaya hazırız. Yaklaşımımız selektiftir, yani seçici ve hedef odaklıdır. Makro ekonomik dengeleri bozmadan, gerekli adımları atmak için elimizden gelen gayreti gösteriyoruz. Bugüne kadar bu anlayışla hareket ettik, bundan sonra da aynı şekilde devam edeceğiz. Küresel ekonominin içinde bulunduğu durumu hepimiz yakından takip ediyoruz. IMF'nin tahminlerine göre bu yıl dünya ekonomisi sadece yüzde 2,8 oranında büyüyecek. Hatta bu tahminin daha da aşağıya çekilmesi gündemde. Dünya Ticaret Örgütü ise daha da kötümser. Küresel ticaret artışının yüzde 1,7 olacağı öngörülüyor, hatta bazı değerlendirmelere göre negatif bile olabilir. Dolayısıyla böyle bir küresel tablo içerisinde değerlendirmelerimizi yapmak durumundayız. Türkiye için Avrupa pazarı son derece önemli. Ancak Avrupa uzun süredir durgun bir seyir izliyor. Dış talebimizin önemli bir kısmı Avrupa, Körfez ülkeleri ve Kuzey Afrika'dan geliyor. Ancak özellikle Avrupa'da henüz beklediğimiz ölçüde bir toparlanma gözlemleyemiyoruz. Ukrayna Savaşı'nın etkileri, Gazze'deki trajik gelişmeler ve artan jeopolitik gerilimler de bu durumu daha karmaşık hale getiriyor. Tüm bu olumsuzluklara rağmen Türkiye ekonomisi yoluna kararlılıkla devam ediyor. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yılın ilk çeyreğinde de büyümeyi sürdürdük. Tam 19 çeyrektir kesintisiz büyüme sağladık. Üstelik bunu istikrar içinde gerçekleştirdik. İç talep ve dış talep arasında bir denge gözeterek büyümemizi sürdürüyoruz. Orta Vadeli Programımızın dört temel amacı var. Bunların başında gelen en önemli hedefimiz enflasyonu düşürmektir. Yüksek enflasyon, kamu sektörü, özel sektör ve toplumun tüm kesimleri için olumsuz sonuçlar doğurur. Belirsizlik oluşturur, öngörülebilirliği bozar ve ekonomik dengeleri sarsar. Bu nedenle fiyat istikrarı hepimiz için kritik öneme sahiptir. Enflasyonla mücadelede geçici bazı zorluklar yaşanabilir. Bu süreçleri hep birlikte yöneteceğiz. Ancak düşük enflasyonun sağlayacağı uzun vadeli kazanımlar çok daha büyüktür. Türkiye'nin büyüme tarihine baktığımızda, en çok büyüdüğümüz dönemlerin düşük enflasyon dönemleri olduğunu görürüz. Bu yüzden kısa vadeli etkiler uğruna uzun vadeli hedeflerden vazgeçmemeliyiz. Programımız çalışıyor. Geçtiğimiz yıl Mayıs ayında enflasyon yüzde 75,5 seviyesine ulaşmıştı. Bu yıl aynı dönemde ise yüzde 35,4'e gerilemiş durumda. 40 puanın üzerinde bir düşüş sağladık. Bu, içinde bulunduğumuz zor küresel şartlara rağmen programımızın işlediğinin somut bir göstergesidir. Yıl sonunda yüzde 20'li rakamları, önümüzdeki yıl yüzde 10'lu rakamları konuşacağız. Bir sonraki yıl ise tek haneli enflasyon oranlarına ulaşacağız. O zaman zaten bugünkü gibi enflasyon konuşmaz hale geleceğiz. Hedeflerimize kararlı bir şekilde ilerliyoruz. Hepinize bu sürece verdiğiniz katkılar için teşekkür ediyorum" dedi. "Enflasyonla mücadele ederken, toplumun refahını artıracak, alım gücünü koruyacak politikaları da aynı kararlılıkla hayata geçiriyoruz" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Son dönemde Türkiye içinde bazı siyasi tartışmalarla birlikte, haksız bir güvensizlik algısı oluşturulmaya çalışıldı. Aynı dönemde, ABD Başkanı Trump'ın yeni tarifeleri ilan etmesi küresel ölçekte finansal risk algısını artırdı. Bu gelişmeler, Türkiye'ye ilişkin göstergelere de yansıdı; rezervlerde bir miktar gerileme yaşandı, ülke risk primi olarak bilinen CDS oranlarında yükseliş görüldü. Ancak son haftalarda bu trend tersine dönmüş durumda. Merkez Bankamızın rezervleri, son açıklanan verilere göre 155,9 milyar dolara ulaştı. Bu seviye, önceki dönemde 132-133 milyar dolara kadar gerilemişti. Yani yeniden güçlü bir toparlanma sağlandı. CDS dediğimiz ülke risk primi, kamunun ve özel sektörün dış borçlanmalarında ödeyeceği faiz oranlarını etkileyen kritik bir göstergedir. 2 Nisan'da Trump'ın tarifeleri açıklamasından önce CDS 309 seviyesindeydi, açıklamayla birlikte 379 seviyesine kadar yükseldi. Sadece Türkiye değil, tüm gelişmekte olan ülkelerin risk primleri bu dönemde arttı. Ancak bugün, 11 Haziran itibarıyla CDS'imiz yeniden 287 seviyesine kadar geriledi. Bu, ciddi bir iyileşmenin göstergesidir. Finansal piyasalarda bir normalleşme sürecindeyiz ve önümüzdeki bir iki ay içinde daha sağlıklı bir zemine oturacağımızı rahatlıkla ifade edebilirim. Programımızın dört temel hedefi bulunuyor. Birinci hedefimiz enflasyonu düşürmek ve finansal istikrarı güçlendirmektir. Bunu sağlamak için fiyat istikrarını önceliklendirdik. Enflasyonla mücadelede önemli mesafe kat ettik, bu süreci sürdüreceğiz. İkinci hedefimiz sağlıklı ve sürdürülebilir büyümedir. Bu büyümeyi dengeli şekilde, hem iç talep hem de dış talep arasında denge kurarak gerçekleştirmek istiyoruz. Geçtiğimiz yıl bu hedef doğrultusunda başarılı olduk. Bu yılın iki çeyreğinde de yüzde 2 civarında bir büyüme sağladık. Mevsim etkilerinden arındırıldığında bu oran yüzde 2,7'ye ulaşıyor. Küresel büyümenin yüzde 2,8 seviyesinde olması beklenirken, Türkiye'nin bu büyüme oranı oldukça anlamlıdır. Önümüzdeki dönemde de yatırımla, istihdamla, üretimle ve ihracatla yolumuza kararlılıkla devam edeceğiz. Üçüncü önceliğimiz sosyal refahtır. Ekonomik sistemin nihai amacı, toplumun refahını artırmaktır. Ancak bu refah geçici ya da yapay değil, kalıcı ve adil olmalıdır. Enflasyonla mücadele ederken, toplumun refahını artıracak, alım gücünü koruyacak politikaları da aynı kararlılıkla hayata geçiriyoruz. Popülist söylemlerle değil, gerçekçi adımlarla sosyal refahı sürdürülebilir kılmayı hedefliyoruz. Dördüncü temel amacımız ise depremin yaralarını sarmaktır. 2023'te yaşadığımız depremler, kamuya 100 milyar doları aşan bir mali yük getirdi. Devlet, son üç yılda her yıl yaklaşık 30-35 milyar dolarlık bir harcamayı bütçesinden karşılayarak bu yükü omuzladı. Bu durum bütçe açığımızı geçici olarak artırdı. Ancak bu harcamalar büyük ölçüde yatırım niteliğinde olduğu için illerimizi geleceğe daha dayanıklı, dirençli bir şekilde hazırlıyoruz. Bu yılın sonu itibarıyla, başta Gaziantep olmak üzere deprem bölgesindeki çalışmaların büyük oranda tamamlanmış olmasını hedefliyoruz. 2026 yılından itibaren ise kamu bütçesinin bu yükten önemli ölçüde kurtulacağını ve sosyal taleplere daha güçlü şekilde yanıt verebileceğimiz bir döneme gireceğimizi öngörüyoruz. Bu dört ana hedef doğrultusunda programımızı kararlılıkla uygulamaya devam ediyoruz. Cumhurbaşkanımızın güçlü liderliği ve desteği, sosyal paydaşların ve iş dünyasının katkılarıyla bu süreci birlikte yürütüyoruz. Bu anlayışla hareket etmeyi sürdüreceğiz. Ancak şu da çok önemlidir: Bu hedeflere sadece para politikasıyla ulaşmak mümkün değildir. Orta Vadeli Programımızda para politikasının yanında maliye politikaları ve yapısal reformlara da büyük önem veriyoruz. Ekonomi Koordinasyon Kurulu'nda bu yapısal dönüşüm başlıklarını detaylı biçimde ele aldık. Bu dönüşümde beş alanı öncelikli görüyoruz. Sulama ve gıda arzı. Gıda fiyatlarını düşürmenin en doğrudan yolu, arzı artırmaktır. Bu da sulama altyapısının güçlendirilmesiyle mümkündür. Bu yıl Devlet Su İşleri'ne (DSİ) tarihinin en yüksek ödeneğini verdik ve özellikle tamamlanmaya yakın projelere öncelik tanıdık. Enerji bağımsızlığı. Enerjide dışa bağımlılığı azaltmak, cari açığın azalması açısından da kritik öneme sahip. Mecliste enerji alanında çok daha etkin, bürokrasisi azaltılmış düzenlemeler için hazırlıklar sürüyor. Yenilenebilir enerji yatırımlarını hızlandırmak, yerli kaynakları daha etkin kullanmak için Tarım, Çevre ve Enerji Bakanlıklarımızla koordineli şekilde çalışıyoruz. Nükleer ve diğer kaynakları da bu çerçevede devreye alarak enerjide kapsamlı bir dönüşüm sağlayacağız. Sonuç olarak, ekonomik hedeflerimiz net, stratejimiz sağlamdır. Enflasyonla mücadele ederken büyümeyi sürdürmek, sosyal refahı artırmak, depremin yaralarını sarmak ve yapısal dönüşümleri hayata geçirmek temel önceliklerimizdir. Tüm bu adımları birlikte, istişare içinde atıyoruz. Önümüzdeki süreçte de bu kararlılıkla yolumuza devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. "MERKEZ BANKASI REZERVLERİ 155,9 MİLYAR DOLARA YÜKSELDİ" Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "Son dönemde Türkiye'de içeride bazı siyasi tartışmalar yoluyla güvensizlik algısı oluşturulmaya çalışıldı. Aynı dönemde ABD Başkanı Trump yeni gümrük tarifeleri açıkladı. Bu gelişmeler küresel risk algısını, özellikle de Türkiye'nin risk primini artırdı. Bu süreçte rezervlerde bir miktar düşüş oldu, CDS (ülke risk primi) oranı yükseldi. Ancak son haftalarda bu eğilim tersine döndü. Merkez Bankası rezervleri 155,9 milyar dolara yükseldi. CDS oranı ise 287 seviyesine geriledi. Finansal piyasalar normalleşme sürecine girdi. Önümüzdeki 1-2 ay içinde daha sağlıklı bir zemine oturması bekleniyor. Ekonomik hedeflerimiz dört başlıkta toplanıyor: Enflasyonla Mücadele ve Finansal İstikrar: Enflasyonu düşürmek öncelikli hedefimiz. Finansal istikrarı güçlendirerek sürdürülebilir büyümeyi sağlamaya çalışıyoruz. Sağlıklı ve Dengeli Büyüme: Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da iç ve dış talebi dengeli biçimde büyütmeye devam edeceğiz. Yılın ilk iki çeyreğinde yüzde 2, mevsim etkisinden arındırıldığında yüzde 2,7 büyüme sağladık. Sosyal Refah: Geçici değil, kalıcı refah artışı hedefliyoruz. Enflasyonla mücadele sayesinde gerçek refah artışı mümkün olacak. Popülist yaklaşımlardan uzak duruyoruz. Deprem Sonrası İyileşme: Depremin oluşturduğu mali yük büyük. Yaklaşık 100 milyar doları aştı. Ancak yapılan harcamalar yatırım niteliğinde olduğu için uzun vadede fayda sağlayacak. Yıl sonunda, Gaziantep başta olmak üzere birçok bölgede çalışmalar tamamlanmış olacak. Bunların yanı sıra yapısal reformlara da ağırlık veriyoruz. Beş temel öncelik alanımız şunlar: Tarım ve Gıda Arzı: Sulama projeleriyle tarımsal üretimi artırmayı hedefliyoruz. DSİ'ye tarihinin en yüksek ödeneğini verdik. Enerji Bağımsızlığı: Yenilenebilir enerjiye ve enerji yatırımlarına hız veriyoruz. Bürokratik engelleri azaltacak yeni düzenlemeler yapılıyor. Konut Politikaları: Hizmet enflasyonu yüksek seviyede. Bunu düşürmek için konut arzını artırmak istiyoruz. Deprem bölgelerinde sosyal konutlar yapılırken, OSB'lere yakın yaşam alanları da planlanıyor. Bu sayede kira, ulaşım ve zaman maliyetleri azalacak. Lojistik: Üretim alanları ile pazarlara ulaşımı, kolaylaştırmak için demir yolu başta olmak üzere lojistik yatırımları önceliklendiriyoruz. İnsan Kaynağı: Eğitim sistemimizi iş gücü piyasasının ihtiyaçlarıyla örtüştürmeye çalışıyoruz. Mesleki eğitimi özel sektörle entegre edecek projeler geliştiriyoruz. Gaziantep, sadece ekonomik gücüyle değil, sosyal duyarlılığıyla da örnek bir ilimiz. Suriye'deki gelişmeler Gaziantep için büyük fırsatlar oluşturabilir. Siyasi istikrar sağlandığında, Suriye ekonomisinin hızla büyümesi bekleniyor. Bu da Gaziantep'i büyük bir ticaret merkezi haline getirebilir. Kamu olarak Gaziantep'e önemli destekler sağlıyoruz. Sağlık yatırımları kapsamında bin 875 yataklı yeni hastane hizmete alındı. Ayrıca bin 294 yatak kapasiteli yeni sağlık projeleri devam ediyor. Kültür yatırımları kapsamında Gaziantep Kalesi ve Arkeoloji Müzesi gibi projeler yürütülüyor. Şahinbey'deki yeni kütüphane Türkiye'de örnek projelerden biri. İslahiye, Nurdağı, Araban, Oğuzeli gibi ilçelerde kütüphane projelerine de ciddi bütçeler ayrıldı. Sanayi yatırımları kapsamında Gaziantep'teki OSB'ler için milyarlarca liralık yatırımlar yapılıyor. Küçük sanayi siteleri, ayakkabı, mobilya ve teknoloji ihtisas OSB'leri gibi projelere önemli kaynaklar aktarılıyor. Karayolu ulaşımı ve diğer altyapı projelerinde de önemli ilerlemeler sağlandı" diye konuştu.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.