SON DAKİKA
Hava Durumu

#Milli Dayanışma

Söz Bursa - Milli Dayanışma haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Milli Dayanışma haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bakan Tunç: "Pazarlık söz konusu değil" Haber

Bakan Tunç: "Pazarlık söz konusu değil"

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı'ndaki Yargı Teşkilatı Toplantısı'nda gazeteciler ile bir araya geldi. Soruları yanıtlayan Bakan Tunç, yargıya güvenin önemini belirterek, "Adalet sistemiyle ilgili bir dezenformasyon, adalete güvensizliğe neden olur. Zaten bu dezenformasyonu yapanların amacı da bu, o güvensizlik oluşsun ve bundan hükümet zarar görsün. Neticede millet zarar görür bundan. Dolayısıyla yargıya güven önemli. Mesela bizi telaşlandıran bir örnek vardı: 'Ceren Özdemir'in katili açık cezaevine çıktı. Yakında topluma karışacak. Katiller aramızda dolaşıyor' diye. Herkesin tanıdığı bir gazeteci yayın yaptı Youtube'dan. Sonra hemen ya bu böyle olmaması lazım, bu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan adam nasıl açık cezaevine çıkar? Acaba var mı bir şey diye bir araştırdık. Adam hala yüksek güvenlikli cezaevinde de çıkması mümkün değil. Ama ne oldu o yayın? Milyonlarca yayıldı. O yayının altına yorumlar yapıldı. İşte adalet! Türkiye'de hukuk yok vesaire. Tabii, ne oluyor o zaman? Adalete güven zedeleniyor. Vatandaşlarımızın adalete güven duygusunun zedelenmemesi lazım" ifadelerine yer verdi. Bazı basın mensuplarının dezenformasyon yaptığını belirten Tunç, "Bazı basın mensupları var ki konuyu gazeteciliğin ötesine taşıyor. Başka bir amaç taşıyor. O, onun bir dezenformasyon olduğunu, yalan haber olduğunu aslında biliyor. Her meslekte olduğu gibi yargının içerisinde yanlış yapanlar da olabilir. Ama bunun sistem içerisindeki ayrışmasını yine yargı kendisi yapar. Gazetecilikte de öyle. Özellikle yargı ile ilgili, adalet ile ilgili konularda yorum yaparken ya da bir sosyal medya paylaşımını gördüğümüzde hemen inanmamamız lazım. 'Acaba, bu böyle mi' diye doğruluğunu tespit etmek lazım. Özellikle yargıya güveni sarsmaya yönelik birtakım propagandalar da yapılıyor" dedi. Bakan Tunç siber suçlar hakkında sorulara, "Bunlar internet yoluyla örgütleniyorlar. İzmir'deki olayda 3 polis şehit oldu. Bunu yapan 16 yaşındaki bir çocuk. Bu çocuk tamamen kendi içine kapalı, hiç ailesinin bile haberi olmadan bilgisayar başında resmen bir eğitim almış ama ona eğitim verenleri de tanımıyor. Tamamen dijital ortamda, internet ortamında görüştüğü, suratını görmediği, yazışmalardan etkilenip kendisini adeta bir örgüt mensubu gibi görüyor. En son yaptığı paylaşımda, 'işte ben' diyor, 'gideceğim, katliam yapacağım' vesaire diye mesaj atıyor. Babasının silahını alıyor ve orada polislerimizi şehit etti. Burada hem bu tür suçlar hem işte uyuşturucu ticareti, sanal bahis, sanal kumar, yasa dışı bütün faaliyetler, yani artık bu teknoloji çağında dolandırıcılık, kripto para vesaire tüm bunlar internet ortamında yapılan eylemler. Şimdi bunlar gerçek hayatta yapılırsa zaten suç. Gerçek hayatta bunları kovalamak daha kolay ama dijital ortamda bunların izini sürmek kolay değil" ifadelerine yer verdi. "11. YARGI PAKETİ'NDE BİLİŞİM SUÇLARIYLA İLGİLİ DÜZENLEMELERİMİZ VAR" Siber suçlara karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi hakkında konuşan Tunç, "2 hafta önce Vietnam'daydık, Siber Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ni imzaladık. Bütün ülkelerin problemi. Bu suçlar sadece ülke sınırında değil, ülke sınırını aşıyor. Dolayısıyla, ülkelerin tek başına mücadele etmesi mümkün değil. O zaman oturup bir sözleşme yapalım, bu konuda yasalarımızı düzenleyelim, birlikte mücadele edelim düşüncesi hasıl oldu ve biz 80 ülkenin bakanı oradaydık. İlk imzalayan ülkelerden birisiyiz. Bizim 11. Yargı Paketi'nde bilişim suçlarıyla ilgili düzenlemelerimiz var. Bilişim yoluyla işlenen suçların önlenmesi, internet yoluyla işlenen suçların önlenmesine dair bir kanunumuz var ama o genelde kişilik hakları, sosyal medyadaki erişimin engellenmesi falan onları düzenliyor. Türk Ceza Kanunu'nda bilişim suçlarıyla ilgili yapılan düzenlemeler, daha detaylı yapacağımız düzenlemeler" dedi. Yeni nesil suçta sanal dünyanın önemine vurgu yapan Bakan Tunç, "Sanal ortamda suç tespit edebilmek için, nasıl sokakta gece bekçiler var, polis devriye geziyor aynı devriyelerin sanal ortamda da gezmesi lazım siber polislerin. Nasıl açık alanda güvenliğe önem veriyorsak, siber alemde de güvenliğe önem vermemiz lazım. Bizim bu konuda adliyelerde bilişim suçları büroları var. Yeni nesil suç şebekeleri dediğimiz, TCK 220'de yer alan düzenlememiz var. Milletvekillerimiz şu anda bunu teklife daha dönüştürmediler. 11. Yargı Paketi'nde olacak. Çocukları suça sürükleyen, suçta çocukları araç olarak kullananlarla ilgili cezaların arttırılması söz konusu" şeklinde konuştu. 11. Yargı Paketi hakkında bilgi veren Tunç, "Teklifle; örgüt kurmak, yönetmek ve örgüte üye olmak suçlarının hapis cezalarının alt ve üst sınırları artırılmaktadır. Böylelikle suçla daha etkin mücadele edilmesi ve toplumsal huzur ve sükûnun sağlanması amaçlanmaktadır. Buna göre, örgüt kurma ve yönetme suçunun cezası 4 yıldan 8 yıla kadar hapis iken 5 yıldan 10 yıla çıkartılacak. Örgüt üyeliği suçunun cezasının üst sınırı 4 yıl hapis iken 5 yıl hapis cezası olarak belirlenmektedir. Yine örgütün silahlı olması halinde cezada dörtte birinden yarısına kadar yapılan artırım, sadece yarısı oranında olacak şekilde düzenlenmektedir. Buna göre silahlı bir örgütü yöneten kişiye 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilirken teklife göre 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası verilebilecektir" ifadelerine yer verdi. Ayrıca çocukların suçlarda araç olarak kullanılmasına ceza artışı hakkında bilgi vererek, "Diğer yandan, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda çocukların araç olarak kullanılması halinde, örgüt yöneticilerine verilecek cezanın yarısından bir katına kadar artırılacağı kabul edilmektedir. Örneğin örgüt faaliyeti çerçevesi çocuğa bir yeri silahla taratan, birini tehdit ettiren ya da yaralattıran örgüt yöneticisine yöneticilik suçundan dolayı verilecek ceza yarısından bir katına artırılabilecektir. Buna göre 7 yıl 6 ay olacak alt sınırdaki hapis cezası 1/2 oranında artırılırsa 11 yıl 3 ay; 15 yıl olacak üst sınırdaki hapis cezası bir kat artırılırsa 30 yıl olabilecektir. Mevcutta çocuğu araç olarak kullanma diye bir suç yoktu" dedi. "ÖZEL, YARGI MENSUPLARINA HAKARET EDİYOR, TEHDİT EDİYOR, BUNLAR KABUL EDİLEBİLECEK BİR ŞEY DEĞİL" Bakan Tunç, Özgür Özel'in açıklamaları hakkında ise, "Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel, özellikle 19 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili başlayan soruşturmaların başından itibaren tamamen konuyu, sanki bunlar bir adli soruşturmalar değilmiş, tamamen siyasi amaçla yapılmış soruşturmalarmış gibi bir algı çalışması yapıyor. 19 Mart'tan beri yaptığı bütün toplantılarda özellikle bu soruşturmaları eleştiriyor ama eleştirirken kamuoyuna yansıyan birtakım suçlamaları var. İşte ortaya çıkan Beşiktaş iddianamesi var, İBB Başkanı'nın yaptığı, suç teşkil ettiği iddia edilen suçlamalar var. Bunların esasıyla ilgili herhangi bir şey söylemiyor. Tamamen suçlamaları reddediyor, bu doğru değil. Bunu yaparken de yargı mensuplarına hakaret ediyor, tehdit ediyor, bunlar kabul edilebilecek bir şey değil" değerlendirmesinde bulundu. Soruşturmaların sonucunun beklenmesi gerektiğini vurgulayan Tunç, "Soruşturmaların sonucunu beklersiniz. Bu konuda iddialarla ilgili konulara açıklık getirirsiniz. İstanbul İl Başkanlığı ile ilgili olarak topladığınızı iddia ettiğiniz valiz dolusu paraların, nereden aldığınızı, nasıl toplandığını, kimlerin buraya getirdiğini gündeme getirmiyorsunuz. Sanki hiç ortada suç yokmuş; haksız bir şekilde üzerine gidiliyormuş bir algı oluşturuyor. Yargılama aşamasında, iddianame ortaya çıktıktan sonra yargılama, ilk derecede de iş bitmiyor. Bunun istinafı var, itiraz süreçleriniz olacak, Yargıtay'ı var. Tüm bu süreçler kendi yargı mekanizması içerisinde yürüyecek konular. Ama tabii, olayı farklı bir tarafa çekerek, özellikle kamuoyunu bu davalar bakımından etkilemeye çalışan bir siyaset izleniyor. Bu doğru değil" dedi. "TERÖRÜ SONLANDIRMA NOKTASINDA ÖNEMLİ AŞAMALAR KAYDETTİK" TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunu çalışması hakkında değerlendirmelerde bulunan Tunç, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki komisyonda konuşulanları açıklayamıyoruz, basına kapalı. Ülkemiz, terörle mücadelede gerçekten çok enerji kaybetti. 41 yıl geçti. Şehitler verdik, trilyonlarca kaybımız oldu, ülkemizin gelişmesinin ve kalkınmasının önünde çok büyük engel oldu terör. İstiyoruz ki bundan sonra terör diye bir problemimiz kalmasın. Güvenlik güçlerimiz, ülke içinde ve dışında büyük fedakarlıklar gösterdiler. Terörü sonlandırma noktasında önemli aşamalar kaydettik. Teröre zemin hazırlayan, o teröre mazeret olarak gösterilen bütün unsurları ortadan kaldırdık. Demokratikleşme adımlarının atılması, Kürtçe yasaklarının kaldırılması zaten İmralı'nın çağrısında da bunlar ifade ediliyor. Hepsini söylüyor, diyor ki; 'Artık bir anlamımız kalmadı.' 'Demokrasi için, demokratikleşme için, kimliğimizin var olması için mücadele ettik ama şu anda Türkiye oraları aştı' diyor" ifadelerine yer verdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısının önemli olduğunu vurgulayan Tunç, "Sayın Devlet Bahçeli'nin gruptaki çağrısı çok cesurca, tarihi bir çağrıydı. Sayın Cumhurbaşkanımızın hem Ahlat'ta ondan önceki konuşmalarıyla da bütünleştiği iç cephe vurgusu, milli birlik, kardeşlik vurgusu tüm bunlarla beraber yaklaşık işte 1 yıl geçti. Bu 1 yıllık süre içinde terör örgütü İmralı'da açıklama yapıldıktan sonra kendini feshetti. Silahları yakmayla ilgili bir görüntü gördük, çekilmeyle ilgili açıklamalar oldu. Burada silah bırakma süreci önemli. Milli İstihbarat Teşkilatımız, Milli Savunma Bakanlığımız süreci izliyor. Diğer yandan Mecliste kurulan 'Terörsüz Türkiye Komisyonu' dediğimiz, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu da geniş kesimleri dinledi. Sivil toplumundan tutun da şehit ailelerine varıncaya kadar herkesi dinledi, bakanları dinledi" ifadelerini kullandı. "TERÖR ÖRGÜTÜ SİLAH BIRAKIRSA KANUN ÇIKACAK GİBİ PAZARLIK SÖZ KONUSU DEĞİL" Çalışmalar hakkında bir pazarlık olmadığını vurgulayan Bakan Tunç, "Meclisin yüzde 90'ının temsili sayesinde orada geniş bir mutabakat var. Bizler de Adalet Bakanlığı olarak bu süreci destekleyen, bu süreci kolaylaştıran, idari uygulamalarla neler yapıldığını Komisyona anlattık. Mevcut mevzuatımız çerçevesi içerisinde yapılan çalışmaların çoğu kamuoyuna yansımadı. Ama uygulamalar, sürecin sağlıklı işlemesi ve sürecin kalıcı hale gelmesi bakımından da önemliydi. Gerek hasta hükümlü ve tutuklularla ilgili endişelerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar, gerek idare ve gözlem kurullarının, cezaevlerinde iyi hal değerlendirilmesine ilişkin yaptıkları çalışmalar. Bu süreçte özellikle yargı kurumlarının da sürece hassasiyetle baktıklarına şahit olduk. Sürecin kolaylaştırılması konusunda ki yapılan çalışmaları anlattık. Bir pazarlık değil, sürecin getirdiği adımlar olabilir. Yani terör örgütü silah bırakırsa kanun çıkacak gibi pazarlık söz konusu değil böyle hukuk devleti olmaz. Böyle bir pazarlık sürecine devlet girmez. Komisyon süreci önemli, herkes dinlendi. Rapor hazırlayacak ve orada çizilecek yol haritası çerçevesinde yasal düzenleme gerekiyorsa zaten Meclis bu konuda adım atacaktır. Burada özellikle milletimizin hassasiyetleri bizim için önemli. Bu sürecin onları rahatsız edecek bir noktaya gelmemesi önemli. Bu konuda özellikle hassas davranarak milletimizin isteği doğrultusunda biz yol alacağız" dedi. Gazetecilerin Demirtaş hakkındaki karar sorularına Bakan Tunç şu şekilde cevap verdi: "Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin tek kararı değil bu biliyorsunuz. Yani Öcalan kararı da var geçmişte, Kavala kararı da var. Bakanlar Komitesi'nde görüşmeleri devam edenler de var. Burada Demirtaş ile ilgili dava Kobani Davası. Hepinizin bildiği gibi, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 16 Mayıs 2024 tarihinde Demirtaş ve arkadaşları mahkum olmuştu. Bir kısım sanıklar süreli hapis cezaları ve beraatler de almıştı. Kobani olaylarının azmettiricisi açılan dava 22. Ağır Ceza Mahkemesinde sonuçlanmıştı. Şimdi bu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinde görülüyor. Burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin özgürlük ve güvenlik hakkı ihlal edildi. Tutuklamaya yönelik ihlaller nedeniyle, iddia nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözleşmesi'nin 5. maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle yapılan başvuruyu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi ihlal kararı verdi. Bu daire kararına itiraz edilecek mi, edilmeyecek mi gibi bir kamuoyunda tartışmalar oldu. Burada bu süreçlerde biz daire kararlarının Genel Büyük Dairede görüşülmesini istiyoruz. Büyük Daireye gitmeden önce 5 kişilik bir panel var. Bu panel 'görüşülmesine gerek yok' dedi ve daire kararı bu anlamıyla kesinleşti. Daire kararı şu anda Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi tarafından değerlendirilecek." Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uyduğunun altını çizen Tunç, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uymayan bir ülkeyiz şeklinde bir genelleme yapılıyor. Bu doğru değil. Bütün ülkelerin uymadığı kararlar var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan ülkelerin karara uyma ortalaması yüzde 79. Türkiye'nin uyma oranı ise yüzde 91. Türkiye'de bazı davalar, özellikle dışarıdan da çok siyasallaştırılıyor. O siyasallaştırılan davalar öne çıkarılarak sanki Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının hiçbirine uymuyor gibi bir algı çalışması yapılıyor" ifadelerine yer verdi. Tunç, Demirtaş davasında ise ilk dereceden hüküm verildiğini ve bu hüküm istinafta hükümözlü olarak devam ettiğini ve değerlendirmenin şu anda mahkemenin önünde olduğunu açıkladı. Bakan Tunç yaptığı toplantıda yeni anayasa çalışmaları hakkında ise, "Yeni anayasa konusu Türkiye için önemli. 'Türkiye Yüzyılı, Cumhuriyetimizin 2. yüzyılına girdik' diyoruz. 'Artık darbeler devri kapanmıştır' diyoruz. Biz darbecilerin yazdırdığı bir anayasayla yönetiliyoruz. Millet tarafından milletin temsilcileri tarafından yazdırılan bir anayasa değil. Millet oy verip kabul etmek zorunda kaldı ama bir an önce demokratik siyasi hayata geçebilmek için kabul ettiği bir anayasa. Sadece darbeciler tarafından yazdırılmış olması bile tek başına anayasanın değişmesi için yeterli bir sebeptir. Diğer yandan, yamalı bohça gibi; 170 küsur madde var, 180 değişiklik var. Yani, maddeden fazla değişiklik yapılmış. Mülga maddeler var, sıkıyönetimle ilgili maddeler var ama hep boş maddeler. Bizim amacımız hem yeknesaklığı oluşturmak, sonradan oluşan kurumların diğer maddelerle uyumunu sağlamak, yeni krizlere yol açmamak, hem de demokratik, sivil, katılımcı bir anlayışla yeni anayasayı milletin temsilcileri ile yazıp millet tarafından onaylanmasını sağlamak" dedi. Yeni anayasanın Türkiye için bir kazanç olacağını söyleyen Tunç, "Böyle bir anayasa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ikinci yüzyılının başlangıcında çok büyük kazanç olur. Temel hak ve özgürlükleri önceleyen, her kesimin kendini içinde bulduğu bir toplum sözleşmesi hüviyetinde bir anayasayı bu ülke yapabilir. Darbe anayasasından da kurtulmuş oluruz. Darbeleri anmak kötü bir şey. O eski karanlık günlere bir daha geri dönmeyelim, bu ülkede bir daha darbe olmasın diye önemli yapısal reformlar da yaptık. İç Hizmet Kanunu 35. maddeyi hep darbelere gerekçe gösterirlerdi. Biz bu maddeyi 14 Temmuz'da yürürlükten kaldırdık. Ertesi gün darbe kalkışması oldu. En son görüştüğümüz kanun oydu Meclis'te. Sıkıyönetimi düzenleyen maddeler kaldırıldı, darbeciler yargılanamaz denilen maddeler kaldırıldı. Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısı, Yüksek Askeri Şura'nın yapısı, askeri yargının kaldırılması bunlar çok demokratik adımlar. Ama bunlar hep muhtelif zamanlarda farklı gerekçelerle yapabildiğimiz ilerlemeler. Ama diyoruz ki artık topyekun millet Meclisinde milletvekillerimizin uzlaşmasıyla bir Anayasa yapalım. İnşallah olur. Terörsüz Türkiye konuştuğumuz şu ortamda, milletvekillerimiz yeni anayasa çalışması içerisinde olursa ve bu konuda uzlaşma sağlanırsa inşallah milletimize olan borcumuzu yerine getirmiş oluruz" ifadelerine yer verdi.

Bahçeli’den sorumlu dil çağrısı: “Şehitlerimiz ceset değil, kahramanlarımızdır” Haber

Bahçeli’den sorumlu dil çağrısı: “Şehitlerimiz ceset değil, kahramanlarımızdır”

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Herkesi ve özellikle muhataplarını sorumlu bir dil kullanmaya davet ediyoruz. Şehitlerimize gencecik cesetler demek doğru ve isabet kaydeden bir söz değildir" dedi. MHP Genel Başkanı Bahçeli, Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde (TBMM) düzenlenen partisinin Grup Toplantısında konuştu. İnsanın Allah'ın en büyük ayeti olduğunu belirten MHP Genel Başkanı Bahçeli, halka hizmetin Hakk'a hizmet olduğunu idrak etmiş olanlar için haysiyetli ve hakikatli davranış kalıbının dışında bir başka tercihten bahsetmenin akıl ve mantık dışı olduğunu kaydetti. "TÜRK MİLLETİNİ FELAHA VE FERAHA ERİŞTİRMEK HEPİMİZİN ASİL VE ASLİ GÖREVİDİR" Detaylı bir vicdan muhasebesinin zamanın geldiğine işaret eden Bahçeli, "Eski defterleri karıştırırsak müflis tüccar durumuna düşeriz. Gönüllere karışırsak, gönüllerle kavuşursak milli birlik ve kardeşliğimizi güçlü şekilde pekiştiririz. Bizim gayemiz ve gayretimiz de hiç kuşkusuz budur. Türk ve Türkiye Yüzyılında, sürüp giden dipsiz tartışmaları mutabakata bağlamının; kalıcı, köklü ve kategorik şekilde bağıtlamanın hedefindeyiz. Bu hedef ahlakidir; tastamam akıl, izan, insaf ve insan merkezlidir. Siyasi, manevi, tarihi, kültürel ve fikri imkanlarla kireçlenmiş kronik gerilimleri bertaraf etmek mümkün, hatta mukadderdir. Çaba ve çalışmalarımız da bu yöndedir. Etnik ve mezhebi kamplaşmanın ateş hattına düşürülmek amacıyla on yıllardır karanlık senaryolara maruz kalan Türk milletini felaha ve feraha eriştirmek hepimizin asil ve asli görevidir" ifadelerini kullandı. "HEPSİNDEN EVVELİ MÜSLÜMAN TÜRK MİLLETİYİZ" Türkiye Cumhuriyeti'nde yaşayan Alevi vatandaşlarının sorununun Türk vatandaşlarının ortak sorunu olduğunu dile getiren Bahçeli, "Gönül rahatlığıyla, vicdan huzuruyla, dahası samimiyetle diyorum ki, hem Alevi'yiz, hem Sünni; hepsinden evveli de Müslüman Türk milletiyiz. Bu düşüncelerim elbette Alevi İslamiyete mensup kardeşlerimizin geçmişe sari ve bugüne havi ihtiyaç ve beklentilerini seslendirmeye mani değildir. Sadece maksadım herkesin ve hepimizin üzerinde durması gereken, esasen milli ve manevi paydada ortak hissiyat olan yorum ve değerlendirmeleri açıklamaktır. Alevi İslamiyete mensup kardeşlerimiz bizim canımız, can beraberimizdir. Onların her sorunu bizim de sorunumuz, onların her isteği bizim de isteğimizdir. Aleviliği asıl mecra ve muhtevasından kopartıp inanç ve kültür alanından çıkartanlar, bundan tehlikesi siyasi mevzi haline dönüştürmeye çalışanlar büyük bir yanlışın failleridir. Cami ne kadar bizimse Cemevi de bizimdir. Cem de bizim, semah da bizim, imanın ve İslam'ın mükellefiyetleri de bizimdir. Tabulara sığınmanın, suni gerginlikleri ve korkuları diri tutmanın, insan ve inanç haklarına kapalı durmanın hiçbir sonu ve sonucu yoktur. Geldiğimiz bu aşamada diyeceğim şudur: Cemevinin ibadethane olarak tescili hususunda atılgan olmak, engelleri birer birer kaldıracak irade cesaretini sergilemek gerekmektedir. Alevi kardeşlerimizin Cemevini ibadethane olarak görmelerine anlayış ve saygı duymak lazımdır" şeklinde konuştu. "Alevi inanç ve geleneğiyle temelleri kazılan kardeşlik ve kucaklaşma ocağı inanıyorum ki aşk ve ahlakla körüklenecektir" Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu'na hibe ettiği taşınmazın bulunduğu konuma Horasan Erenleri Dergahı Cemevi Külliyesi'nin açılacağını hatırlatan Bahçeli, "Nevşehir'in Hacıbektaş ilçesinde şahsımın fani hayattaki bir tasarrufunu Horasan Erenleri Dernekler Federasyonu'na hibe etmemizle birlikte yaklaşık 6 bin metrekarelik alana inşa edilip ilk etap açılışı yapılan, aynı zamanda dünyanın ve ülkemizin en büyük Cemevi projesi olan Horasan Erenleri Dergahı Cemevi Külliyesi'nin milli birlik ve beraberliğimizin nişaneleri arasında yer alması Allah'tan niyazımdır. Bu Cemevinin açılış tarihi Hacı Bektaş Veli'nin ebediyete irtihalinin de 754'üncü yıl dönümüne tekabül etmiştir. Ehli Beyt'in aydınlık meşalesi orada yanacak, yürekleri ısıtan manevi mesajları oradan yankılanacaktır. Edep ve hürmet mektebi, muhabbet ve meşveret meclisi orada kurulacaktır. Alevi inanç ve geleneğiyle temelleri kazılan kardeşlik ve kucaklaşma ocağı inanıyorum ki aşk ve ahlakla körüklenecektir. Manevi kurtuluşumuzun mihmandarı ve mimar başları olan Ehli Beyt'in aziz büyüklerini saygı ve rahmetle yad ediyorum. Ehli Beyt sevdalılarına selam ediyorum" dedi. "AKIBETİNİN NE OLACAĞI HENÜZ TAM KESTİRİLEMEYEN ATEŞKESLE OYALANMANIN, ÜÇ-BEŞ ESİR TAKASI YAŞANDI DİYE DAVUL ZURNA ÇALMANIN BİR ALEMİ YOKTUR" Gazze'de ateşkesin sağlanması için imzalanan mutabakata ilişkin Bahçeli, şu ifadelere yer verdi: "Ben de diyorum ki, ey soykırımcı Siyonist barbarlık Allah sizi bildiği gibi yapsın. Gazze Şeridi'ni ihtiva eden 738 günlük şiddet ve dehşet süreci 9 Ekim 2025 tarihinde kısmen son bulmuş, nihayet İsrail ile Hamas arasında ateşkes rejimi 10 Ekim 2025 tarihinde itibaren de tesis edilmiştir. Mezkur anlaşmanın ilk aşamasının devreye girmesiyle esir takası, insani yardımların sağlanması ve İsrail askerlerinin belirlenen birinci etaba çekilmeleriyle ilgili müspet gelişmeler yaşanmaya başlamıştır. Savaşı sona erdirmek amacıyla dün Mısır'da tertiplenen uluslararası zirvenin ve beliren geniş konsensüs ortamının sadece Filistin-İsrail ihtilafının çözüm iklimini değil Ortadoğu'nun istikrar ve barış arayışlarını da güçlendirmesini hassaten diliyorum. Asıl mesele yapılan ateşkes anlaşmasının sahadaki uygulaması ve çatışan tarafların taahhütlülerine ve imzalarına sadık kalmasıdır. İsrail'in güven vermeyen askeri ve politik tutumu karşısında da tedbirli ve ihtiyatlı hareket kaçınılmaz bir gerekliliktir. 7 Ekim 2023 tarihinden buyana tarihin gördüğü ve göreceği en dramatik, en vahim savaş ve soykırım suçu İsrail tarafından işlenmiştir. Bu suçun cezasız kalması diye bir şey asla ve kat'a düşünülemeyecektir. Eninde sonunda İsrail Başbakanı ve soykırımda payı olan vandallar küresel adalet ve vicdan huzurunda hesap verecekler, Gazzeli şehitlerin dökülen kanlarının misliyle bedelini ödeyeceklerdir. Gazze Şeridi'nin orta kesimi ile güney bölgelerinden kuzey istikametine doğru akan insan seli bir halkın hayat ve varlık mücadelesinde çektiği korkunç ıstırapların adeta geçit merasimini çağrıştırmaktadır. Temennimiz ateşkesin sağlıklı bir şekilde gerçekleşmesinin hitamında kalıcı barışın ve iki devletli çözüm ortamının yeşermesi, yerleşmesi ve herkesçe tasdik edilmesidir. Akıbetinin ne olacağı henüz tam kestirilemeyen ateşkesle oyalanmanın, üç-beş esir takası yaşandı diye davul zurna çalmanın bir alemi yoktur. Gazze'de 67 bin 173 mazlumun canı alınmıştır. Gazze'yi emlak görenlere, nevzuhur Dubai projesi hazırlayanlara, Gazze'nin masum ve hakkı yenmiş Filistin halkının vatanıdır diyorum." "KALABALIKTA YAPILAN SAHTE KABADAYILIĞIN TENHADA ÖZRÜ KABUL EDİLMEZ" CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in İspanya seyahatinde Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a yönelik söylemlerine ilişkin Bahçeli, "CHP Genel Başkanı geçen hafta bize parmak sallayarak konuştu. Öfkeden deliye dönmüş, sinirden sanki nöbet geçiriyormuş gibiydi. Kendisine sakinlik ve soğukkanlılığı temenni ediyorum. Ancak Özgür Bey'in yalan ve iftiralara sarılarak yaptığı çiğ ve çirkin siyasetin bizim nazarımızda delikli kuruşla ne bir değerinin ne de bir ederinin olmayacağını hatırlatıyorum. Şunu da söylemeden geçemeyeceğim, kalabalıkta yapılan sahte kabadayılığın tenhada özrü kabul edilmez, edilemez. Bizim haddimiz, bu uçurum siyaset müelliflerinin haddini bildiği kadardır. Özgür Bey'in yolu yol değildir, takip ettiği siyaseti ahlaklı siyaset hiç değildir. Bu muhalefet patırtısının yurt dışında ziyaret ettiği her ülkede Türkiye'mizi ve Cumhurbaşkanlığı Kabinesi'ni hedef alması işbirlikçi ve manda özlemi çeken bir siyasetçinin hezeyanıdır" şeklinde konuştu. "YANLIŞA YORULABİLECEK ŞUURSUZ TEZAHÜRAT VE TELAFFUZLARDAN KAÇINMAK ELZEMDİR" TBMM'de görüşmelerin devam ettiği Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu istişarelerinin sona yaklaştığını dile getiren Bahçeli, "Aklıselim, kalbiselim ve zevkiselim sacayağında konuşmaya ve sorunları mutabakatla ele almaya asgari seviyede talebimiz olacaktır. ‘Terörsüz Türkiye' de bu hedeflerden birisidir. Bu süreçte heyecanla çılgınlık arasında kesin bir ayrım yapmak, yanlışa yorulabilecek şuursuz tezahürat ve telaffuzlardan kaçınmak elzemdir. Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu istişarelerinin sonuna yaklaşmaktadır" dedi. "ŞEHİTLERİMİZE GENCECİK CESETLER DEMEK DOĞRU VE İSABET KAYDEDEN BİR SÖZ DEĞİLDİR" Türkiye'de 41 yılı bulan bölücü terör sorununun bir günde çözümünün mümkün olmadığını aktaran Bahçeli, "Ancak herkesi ve özellikle muhataplarını sorumlu bir dil kullanmaya davet ediyoruz. Şehitlerimize gencecik cesetler demek doğru ve isabet kaydeden bir söz değildir. Çünkü şehitler ceset değildir, onlar bizim kahramanımız, manevi muhafızlarımızdır. Al-i İmran Suresinde buyurulduğu gibi, "Allah yolunda öldürülenleri sakın ölüler sanma. Bilakis onlar diridirler." TBMM çatısı altında taşkın sloganlara da asla yer ve gerek yoktur. Herkes ve hepimiz "Terörsüz Türkiye" hedefinin sekteye uğramamasına özenle dikkat etmeliyiz. Maksimalist taleplerin gündeme gelmesinden kaçınmalıyız. Sorumsuz ve suçlayıcı üsluptan uzak durmalıyız. Bilinmelidir ki, her şey Türkiye içindir. Hepimiz Türk milletiyiz. Denizi geçtikten sonra derede bocalamanın hiç kimseye faydası olmayacaktır. Terörsüz Türkiye Türk milletinin müşterek arzu ve amacıdır. Bu arzu ve amaçtan sarfınazar edenler ahlaken, tarihen, vicdanen ve siyaseten çok ağır sonuçlarla karışılacaklardır. 27 Şubat İmralı açıklaması dışında hiçbir söz, tez, teklif ve değerlendirmenin hükmü yoktur" ifadelerini kullandı. "ASKERİ HASTANELERİN TEKRAR DEVREYE GİRMESİNİ BEKLİYOR" TBMM'nin yeni yasama yılında istek ve ihtiyaçların da karşılamakla mesul olduğuna dikkati çeken Bahçeli, bunlardan birisinin de askeri hastanelerin tekrar hizmete alınması olduğunu belirterek, "Milliyetçi Hareket Partisi olarak askeri hastanelerin tekrar devreye girmesini bekliyor, bu hususta elimizden gelen çabayı göstereceğimizi ifade ediyorum" dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.