SON DAKİKA
Hava Durumu

#Pkk

Söz Bursa - Pkk haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Pkk haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bahçeli'den DEM Parti'nin Diyarbakır mitingine yeşil ışık: "Ne var bunda? toplansınlar Haber

Bahçeli'den DEM Parti'nin Diyarbakır mitingine yeşil ışık: "Ne var bunda? toplansınlar

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "DEM Parti'nin 4 Ocak'ta düzenleyeceği mitingin hiçbir mahsurlu yanı yoktur. Elbette toplanıp beklenti, talep ve düşüncelerini seslendirebilirler. Ne var bunda?" dedi. MHP Genel Başkanı Bahçeli, DEM Parti öncülüğünde teröristbaşı Abdullah Öcalan'a özgürlük talebi kapsamında 4 Ocak tarihinde Diyarbakır'da düzenlenecek mitinge ilişkin yazılı açıklamada bulundu. Bahçeli, Anayasa ve yürürlükteki yasalar kapsamında herkesin gösteri, açık hava toplantısı yapmaya ifade ve düşünce özgürlüğü sınırlarında hakkı olduğuna dikkati çekerek şu ifadeleri kullandı: "Demokrasinin doğası, genel geçer ilkeleri bu hususta bellidir, bilinmektedir. CHP'nin bugüne kadar 75 miting yaptığı, irili ufaklı diğer partilerin her zemin ve platformda salon veya açık hava toplantıları düzenlediği bir ortamda DEM Parti'nin miting yapması büyütülecek ve mesele yapılacak bir husus değildir. Kanaatimce DEM Parti'nin 4 Ocak 2026'da düzenleyeceği mitingin hiçbir mahsurlu yanı yoktur. Elbette toplanıp beklenti, talep ve düşüncelerini seslendirebilirler. Ne var bunda? DEM Parti'nin Türkiye partisi olma yönündeki kararlı adımlarını görüyor, değerli buluyorum. Ancak şunun da unutulmamasını ümit ediyorum; PKK'nın kurucu önderliğinin 27 Şubat 2025 tarihli çağrısında cezaevinden çıkma ve özgürlüğüne kavuşma talebinin bulunmadığı ortadadır. Bu çağrı bizim için tek bağlayıcıdır. Bundan mülhem DEM Parti'yle bölücü terör örgütünün tüm bileşenlerinin 27 Şubat çağrısının hilafına tavır ve tutum içinde olmalarının ‘Terörsüz Türkiye' hedefini sekteye uğratmasa bile yavaşlatacağını değerlendiriyorum. 4 Ocak 2026'da toplansınlar, taleplerini açıklasınlar, buna diyeceğim bir şey olmaz. Ne var ki 27 Şubat çağrısını hiç kimse gözden uzak tutmasın, bu çağrının gölgelenmesine de hizmet etmesin. Bu vesileyle Diyarbakırlı kardeşlerimi hasretle, hürmetle ve muhabbetle selamlıyorum. Olağan bir gelişmeye olağanüstü bir anlam yüklemenin hiçbir sonucu olmayacağını bilhassa paylaşmayı zaruri addediyorum."

MSB'den Karadeniz'de İHA operasyonu açıklaması: F-16'lar vurarak düşürdü! Haber

MSB'den Karadeniz'de İHA operasyonu açıklaması: F-16'lar vurarak düşürdü!

Milli Savunma Bakanlığı (MSB), Karadeniz hava sahasından Türkiye'ye giriş yapan ve imha edilen İnsansız Hava Aracı hakkında "Yapılan değerlendirmeler neticesinde, hava sahası emniyetinin muhafazası ile vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla, kontrolden çıktığı anlaşılan İHA, F-16 uçaklarımız tarafından takip edilmiş, prosedürlerin tamamlanmasını müteakip en uygun yerde kontrollü bir müdahaleyle düşürülmüştür" açıklamasında bulundu. Milli Savunma Bakanlığı haftalık basın bilgilendirme toplantısı, bakanlıkta bulunan Şehit Gazeteci Hasan Tahsin Basın Bilgilendirme Salonu'nda gerçekleştirildi. Basın bilgilendirme toplantısında açıklamalarda bulunan Milli Savunma Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşaviri ve Bakanlık Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk, gündeme ilişkin gelişmeleri aktardı. Son bir haftada 6 PKK'lı terörist teslim oldu Türk Silahlı Kuvvetlerinin hem yurt içerisinde hem de sınır ötesinde Türkiye'nin güvenliği için durmaksızın çalışmaya devam ettiğini söyleyen ve bu kapsamda son bir haftada gerçekleştirilen faaliyetler hakkında bilgilendirmede bulunan Tuğamiral Zeki Aktürk, "6 PKK'lı terörist teslim oldu. Operasyon bölgelerinde mayın ve el yapımı patlayıcı ile mağara, sığınak ve barınak tespit ve imha çalışmalarına devam edilmiştir. Kaçakçılığın, yasa dışı geçişlerin engellenmesi ve terörle mücadele etkinliğinin artırılması kapsamında sınır güvenliğinde alınan etkili ve modern teknolojiye dayalı tedbirlerle son bir hafta içerisinde. 8'i terör örgütü mensubu olmak üzere 192 şahıs yakalanmış, 1 Ocak'tan bugüne kadar hudutlarımızdan yasa dışı yollarla geçmeye çalışırken yakalananların sayısı 9 bin 683 oldu. Engellenen 2 bin 414 şahıs ile birlikte bu yıl içerisinde engellenen kişi sayısı da 65 bin 277'ye ulaşmıştır. Yine, bu hafta içerisinde; Hakkâri ve Van hudut hatlarında yapılan arama-tarama faaliyetlerinde toplam 284 kilogram uyuşturucu madde ele geçirilmiştir" diye konuştu. "İsrail'in; Suriye ve Lübnan'daki saldırıları ve bölgede izlediği yayılmacı politika bölgesel barış ve istikrarı tehdit etmeye devam etmektedir" İsrail'in izlediği politikayı değerlendiren ve bunun bölge için tehlike oluşturduğunu söyleyen Aktürk, "İsrail'in; Suriye ve Lübnan'daki saldırıları ve bölgede izlediği yayılmacı politika, Gazze'de sağlanan ateşkesi ihlal edici operasyonları ve insani yardım faaliyetlerini engelleyici tutumu, bölgesel barış ve istikrarı tehdit etmeye devam etmektedir. İsrail'in yürüttüğü bu politika, Birleşmiş Milletlerin itibarının ve uluslararası hukuka olan inancın, sadece bölge ülkeleri nezdinde değil, dünyada da sorgulanmasına sebep olmaktadır. Ayrıca, Gazze'ye insani yardımların kesintisiz ve güvenli şekilde ulaştırılması ve sivillerin acil ihtiyaçlarının karşılanması, geçtiğimiz hafta bölgede meydana gelen sel felaketi nedeniyle daha da elzem hâle gelmiştir. Uluslararası toplumun, İsrail'in hem saldırgan eylemlerine hem de insani yardımların bölgeye istenen düzeyde erişmesini geciktirici tutumuna karşı, yaptırım gücü olan bir irade ortaya koyarak adımlar atması gerektiğini vurguluyor, bu minvalde başlatılacak her türlü uluslararası girişime destek vereceğimizi bir kez daha ifade ediyoruz" ifadelerini kullandı. 7'nci T-70 helikopterinin 23 Aralık'ta Hava Kuvvetlerine teslim edilecek Türk Silahlı Kuvvetlerinin daha güçlü daha donanımlı ve daha hazırlıklı hâle getirilmesi için envantere yeni alımlar yapıldığını söyleyen ve son alımlara yönelik bilgilendirme yapan Aktürk, "Bu kapsamda, Kara Kuvvetleri Komutanlığımızca muhtelif miktarda; Lazer Arayıcı Başlıklı Uzun Menzilli Tanksavar (L-UMTAS) füze, Orta İrtifa Hava Savunma Füze Sistemi (HİSAR-O), KARAOK Tanksavar Silah Sistemi, Modernize edilen M60T tankı ile Bayraktar TB-3 SİHA, muayene ve kabul faaliyetleri tamamlanarak envantere alınmıştır. Genel Maksat Helikopteri projesi kapsamında 7'nci T-70 helikopterinin 23 Aralık'ta Hava Kuvvetlerimizin envanterine alınması planlanmaktadır. Makine ve Kimya Endüstrisi Anonim Şirketimiz tarafından hafta içerisinde; çeşitli adet ve çapta silah ve mühimmatın teslimatı gerçekleştirilmiş, Savunma Sanayii Başkanlığımız ile ortak proje kapsamında ülkemizin ilk piyade tipi Modern Makineli Tüfeğinin (MMT) kalifikasyonu başarıyla tamamlanmıştır" ifadelerine yer verdi. Milli Savunma Bakanlığı Basın Halkla İlişkiler Müşaviri ve Bakanlık Sözcüsü Tuğamiral Zeki Aktürk'ün basın bilgilendirme toplantısı sonrasında Millî Savunma Bakanlığı, basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularıyla ilgili açıklamalarda bulundu. "İHA, F-16 UÇAKLARIMIZ TARAFINDAN TAKİP EDİLMİŞ, PROSEDÜRLERİN TAMAMLANMASINI MÜTEAKİP EN UYGUN YERDE KONTROLLÜ BİR MÜDAHALEYLE DÜŞÜRÜLMÜŞTÜR" Pazartesi günü Karadeniz'den Türkiye'ye girdiği ve uygun bir noktada düşürüldüğü açıklanan İnsansız Hava Aracı (İHA) hakkında detaylı açıklama yapan Milli Savunma Bakanlığı, "15 Aralık 2025 tarihinde, Karadeniz yönünden hava sahamıza yaklaşan bir İHA tespit edilmesi üzerine, ilgili tüm birimlerimizce yürürlükteki mevzuat ve standart operasyonel prosedürler çerçevesinde tespit, teşhis ve takip süreci derhal başlatılmıştır. Süreç; söz konusu İHA'nın irtifa, sürat ve boyut olarak tespitinin güçlüğü ve düşük radar kesit alanına sahip olması nedeniyle tek bir sensör verisine dayanmaksızın radar, elektro-optik, elektronik harp ve erken ihbar sistemlerinden elde edilen çoklu verilerin karşılıklı doğrulaması esas alınarak yürütülmüştür. Yapılan değerlendirmeler neticesinde, hava sahası emniyetinin muhafazası ile vatandaşlarımızın can ve mal güvenliğinin korunması amacıyla, kontrolden çıktığı anlaşılan İHA, F-16 uçaklarımız tarafından takip edilmiş, prosedürlerin tamamlanmasını müteakip en uygun yerde kontrollü bir müdahaleyle düşürülmüştür" açıklamasında bulundu. Hava sahasına ilişkin alınan tüm kararların, sivil hava trafiği dâhil olmak üzere hava sahası emniyetinin korunması, yerleşim alanlarına yönelik risklerin önlenmesi ve elde edilen verilerin bütüncül değerlendirilmesi esaslarına dayalı olarak, yüksek hassasiyetle verildiğine dikkat çeken Milli Savunma Bakanlığı açıklamasında şu ifadelere yer verildi: "Bu kapsamda uygulanan yöntem, yerleşim alanlarına yönelik riskleri bertaraf eden, sivil havacılık faaliyetlerinin emniyetini de önceleyen en ihtiyatlı ve güvenli yaklaşım olarak icra edilmiştir. Havada vurularak imha edilen İHA'nın, çok küçük parçalara ayrılarak geniş bir alana dağıldığı değerlendirilmektedir. Bu durum sahada tek parça veya bütünlük arz eden enkaz tespitini zorlaştırmaktadır. Bu çerçevede, arama-tarama ve teknik inceleme faaliyetleri ilgili birimlerce titizlikle sürdürülmekte olup, doğrulama süreçleri tamamlanmadan olay hakkında yapılan spekülatif değerlendirme ve dezenformasyon içerikli iddialara itibar edilmemesi önem arz etmektedir. Hava sahamızın kontrolü; radar, erken ihbar, elektronik harp ve önleme unsurlarını kapsayan, katmanlı ve entegre bir mimariyle 7 gün 24 saat esasına göre sağlanmaktadır. Hava savunma sistemlerinden beklenen; hava sahasına giren unsurların tespiti, teşhisi, takibi ve imhasıdır. Bahse konu İHA ile ilgili süreç başarıyla yönetilmiş ve sonuçlandırılmıştır. Hava savunma sistemimizin zaafiyet içinde olduğu yönündeki iddialar da gerçeği yansıtmamaktadır. Elde edilen tecrübeler ışığında tespit, teşhis ve reaksiyon süreçleri düzenli olarak gözden geçirilmekte, operasyonel prosedürler ve teknik kabiliyetler sürekli olarak geliştirilmektedir." Ukrayna ve Rusya uyarıldı Gerçekleşen sürecin ardından Rusya ve Ukrayna ile iletişime geçildiğini açıklayan Bakanlık, "Tüm bunlara ilave olarak; Ukrayna-Rusya arasında devam eden savaş dolayısıyla Karadeniz'in güvenliğine yönelik bu tür olumsuzluklar konusunda her iki tarafın da daha dikkatli olmaları hususunda muhataplarımız ikaz edilmiştir" açıklamasında bulundu.

Çelik "Terörsüz Türkiye, terörsüz bölgeyi getirecek" Haber

Çelik "Terörsüz Türkiye, terörsüz bölgeyi getirecek"

AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, "'Terörsüz Türkiye’ hedefine ulaşılması, ülkemizin terör yükünden kurtulmasını ve yakın bölgemizin ‘terörsüz bölge’ hedefine ulaşmasını sağlayacaktır" dedi. AK Parti Sözcüsü Ömer Çelik, ‘Terörsüz Türkiye’ ile ilgili sosyal medya hesabından bir paylaşım yaptı. Çelik, ‘Terörsüz Türkiye’ hedefinin ulaşılması ülkenin terörsüz bölge hedefine ulaşmasına sağlayacağını belirtti. Çelik, yaptığı paylaşımda şu ifadelere yer verdi: "Terörsüz Türkiye’ hedefi doğrultusunda PKK’nın silahları imha/teslim süreciyle ilgili ilk adım gerçekleşti. Sayın Devlet Bahçeli’nin tarihi çağrısı ve Sayın Cumhurbaşkanımızın ortaya koyduğu devlet iradesiyle, Türkiye’nin terör yükünden kurtulması için tarihi bir sayfa açma kararlılığı güçlenerek ilerlemektedir. ‘Terörsüz Türkiye’ hedefine ulaşılması, ülkemizin terör yükünden kurtulmasını ve yakın bölgemizin ‘terörsüz bölge’ hedefine ulaşmasını sağlayacaktır. DEM Parti’nin partiler arasındaki ziyaret trafiği ve istişare süreci, sürecin hedeflerine ulaşması için gösterilen hassasiyetler büyük katkı sağlamaktadır. Yüce Meclis’in sürece dayanak sağlayacak iradesinin devreye girmesiyle Meclis’teki tüm siyasi partilerin katkıları somutlaşacaktır. Cumhurbaşkanımızın talimatlarıyla devlet kurumları diplomasi, istihbarat ve güvenlik başta olmak üzere tüm alanlarda ‘terörsüz Türkiye’ hedefine ulaşılması için kapsamlı çalışmalar yürütmeye devam etmektedir." Paylaşımın devamında ise şu ifadeler yer aldı: "Aziz şehitlerimizin ve kahraman gazilerimizin eşsiz fedakarlıklarıyla ülkemize ve milli egemenliğimize dönük uzun yıllardır devam eden her türlü saldırı başarısız kılınmıştır. Bölücü terörün ülkemize dönük emellerine geçit verilmemiştir. Her zaman rahmetle ve şükranla andığımız şehitlerimizin ve kahraman gazilerimizin vatan savunmasını eşsiz fedakarlıklarla yerine getirmesi sayesinde, ‘Tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak’ ilkesi her şart altında korunmuştur. Gelinen aşamada ‘Terörsüz Türkiye’ hedefine ulaşılması için kritik bir eşik geçilmiştir. Bundan sonrasında PKK’nın tüm şubeleri ve illegal yapılarıyla feshi ve silahların yakılması/teslim edilmesi süreci kısa zaman içinde tamamlanmalıdır. Cumhurbaşkanımızın iradesiyle bir devlet projesi olarak yürüyen bu sürecin amaçlarına ulaşması için, her türlü provokasyona karşı teyakkuz hali devam etmektedir. Terörü vekalet savaşlarının aracı olarak kullanan ve bölgemize emperyalist amaçlarla yaklaşanların habis siyasi projelerini bozacak olan irade ‘Terörsüz Türkiye’ iradesi ve bunun ‘terörsüz bölge’ anlayışına ilham kaynağı olmasıdır."

PKK silah bırakma sürecinde: İlk grup silahlarını imha etti Haber

PKK silah bırakma sürecinde: İlk grup silahlarını imha etti

Barış ve Demokratik Toplum Grubu tarafından yapılan açıklamada terör örgütü PKK'nın ilk grubunun silah bıraktığı kaydedildi. Terör örgütü PKK, elebaşı Abdullah Öcalan'ın açıklamalarının ardından PKK silah bırakma sürecine girdi. Yapılan görüşme ve açıklamaların ardından terör örgütü PKK silah bırakmaya başladı. İlk PKK'lı grup silah bırakarak silahları yaktı. Barış ve Demokratik Toplum Grubu konuya ilişkin açıklamaya yaparak, "Demokratik değişim ve dönüşüm sürecine ivme kazandırmak üzere oluşan Barış ve Demokratik Toplum Grubu olarak; burada bulunan ve tarihi demokratik eylemimize tanıklık eden herkesi saygıyla selamlıyoruz" dedi. Açıklamada, "Abdullah Öcalan'ın 19 Haziran 2025 günü açıklamasında dile getirdiği çağrıya cevap olarak buraya geldik. Gelişimiz aynı zamanda Abdullah Öcalan'ın 27 Şubat 2025 günü açıkladığı Barış ve Demokratik Toplum Çağrısı, 5-7 Mayıs günlerinde yapılan PKK 12. Kongre kararları temelindedir. Barış ve Demokratik Toplum sürecinin pratik başarısı için bir iyi niyet ve kararlılık adımı olarak ve bundan sonra özgürlük, demokrasi ve sosyalizm mücadelemizi, demokratik siyaset ve hukuk yöntemiyle yürütmek amacıyla ve demokratik entegrasyon yasalarının çıkarılması temelinde sizlerin huzurunda silahlarımızı özgür irademizle imha ediyoruz" denildi. "Attığımız bu adımın başta kadınlar ve gençler olmak üzere tüm halkımıza, Türkiye ve Ortadoğu halklarına ve tüm insanlığa hayırlı olmasını, barış ve özgürlük getirmesini diliyoruz" denilen açıklamada, "Abdullah Öcalan'ın 'Silahın değil, siyasetin ve toplumsal barışın gücüne inanıyorum ve sizi de bu ilkeyi hayata geçirmeye çağırıyorum' ifadesine yürekten katılıyor ve bu tarihi ilkenin gereğini yerine getiriyor olmaktan büyük gurur ve onur duyuyoruz. Biliyoruz şimdiye kadar hiçbir şey kolay, bedelsiz ve mücadelesiz olmadı; tersine her şey her gün ağır bedeller ödeyerek ve dişle-tırnakla mücadele ederek kazanıldı. Elbette bundan sonrası da zorlu bir mücadele ile olacak. Bu gerçeği çok iyi biliyoruz, bu temelde yeni başarılar ve demokratik kazanımlar elde etmek üzere, Önder Abdullah Öcalan'ın fikir ve paradigmasına yürekten inanıyor, kendimize ve yoldaşlar topluluğu olarak kolektif gücümüze güveniyoruz" ifadelerine yer verildi. Açıklamada şu ifadelere yer verildi: "Bunlar temelinde halkımızın yaşadığı acının sorumlusu olan tüm bölgesel ve küresel güçleri, halkımızın son derece meşru ve demokratik ulusal haklarına saygı göstermeye, barış ve demokratik çözüm sürecine destek vermeye davet ediyoruz. Başta kadınlar ve gençler, işçi ve emekçiler olmak üzere tüm halkları, demokratik ve sosyalist güçleri, aydın, yazar, akademisyen, hukukçu, sanatçı ve siyasetçileri attığımız bu tarihi adımı doğru anlayarak, bizimle, halkımızla dayanışmaya çağırıyoruz. Yine Abdullah Öcalan'ın fiziki özgürlüğü ve Kürt sorununun demokratik siyasi çözümü için daha aktif mücadele etmeye, küresel düzeyde demokratik, sosyalist enternasyonal mücadeleyi ve dayanışmayı geliştirip, güçlendirmeye çağırıyoruz. Halkımızı ve tüm siyasi güçlerini, yaşadığımız tarihi sürecin özelliklerini ve Abdullah Öcalan'ın geliştirdiği Barış ve Demokratik Toplum sürecini doğru anlayarak, her alandaki eğitsel, örgütsel, eylemsel görevleri başarıyla yerine getirmeye, demokratik yaşamı geliştirmeye çağırıyoruz"

Diyarbakır anneleri PKK'nın silah bırakmasından umutlu Haber

Diyarbakır anneleri PKK'nın silah bırakmasından umutlu

Terör örgütü PKK'nın 11 Temmuz'da başlaması beklenen silah bırakma süreci öncesinde Diyarbakırlı aileler çocuklarının geleceklerinden umutlu. Terör örgütü PKK tarafından kaçırılan çocuklarına kavuşmak isteyen ailelerin 3 Eylül 2019'da eski HDP İl Başkanlığı binası önünde başlattığı oturma eylemi aralıksız devam ediyor. PKK'nın 11 Temmuz'da silahlarını bırakması beklenirken Diyarbakır'da eski HDP il binasının önünde oturan aileler ise süreçten umutlu. Aziz Demir'in annesi Güzide Demir oğlu için 6 yıldır eylem yaptığını söyledi. Demir, "Çocuklarımız gelmeyene kadar biz buradan kalkmayacağız. Barış olacağı söyleniliyor inşallah barış olur bütün çocuklar gelir anne ve babasının kucağına. İnşallah bizim çocuklarımızda gelecek biz sevineceğiz. Bizde istiyoruz barış olsun çocuklarımız geri gelsin. Aziz oğlum sen neredeysen gel güvenlik güçlerimize teslim ol. Seni çok özlemişim oğlum gel eve" şeklinde konuştu. Ramazan Üçdağ'ın babası Recep Üçdağ, şuanda ülkemizde çok güzel bir sürecin başladığını aktardı. Üçdağ, "Bu süreç gerçekten terör örgütü için kaçınılmaz güzel bir fırsat. Bizim bölgemizde yıllardır süren bu çatışmalardan halk olarak çok çok rahatsız oluyoruz. Neden bizim bölgemizde de istihdam olmasın, neden gençlerimiz okumasın, gençlerimiz iş sahibi olmasın. Bu süreci biz sonuna kadar destekliyoruz. Umarım bu süreçte herhangi bir provokasyon olmaz gençlerimiz gelir devletimize teslim olur. Böyle güzel bir süreci lütfen değerlendirin silahları bırakın gelin devletimize teslim olun" ifadelerini kullandı. Mahmut Uslu'nun annesi Bedriye Usla ise, oğlu için yaz, kış, yağmur, çamur, sıcak demeden şeker ve tansiyon hastası olmasına rağmen her gün çadıra geldiğini dile getirdi. Uslu, "İnşallah Allah'ın izniyle, devletimizin gücüyle Cuma günü silahların bırakılacağı söyleniyor inşallah tüm çocuklar geri dönecekler evlerine bizde evlerimize döneceğiz. Dünya gözü ile ölmeden çocuğumuzu alıp eve götüreceğiz. Biz istemiyoruz ne Türk, ne Kürt hiçbir çocuk ne asker, ne polis kimse ölmesin. Bu dünyada herkesin yeri var geniş bir dünyadır, herkese yer var. Hiçbir anne ağlamasın, hepimiz Müslümanız, kardeşiz bu kan dursun, bu kavga dursun yeterdir" dedi.

Zafer Partisi’nden PKK’nın fesih bildirisine dair flaş açıklama Haber

Zafer Partisi’nden PKK’nın fesih bildirisine dair flaş açıklama

Şehirlioğlu’nun açıklaması şöyle: “PKK terör örgütünün 5-7 Mayıs 2025 tarihlerinde sözde 12’nci kongresini yaptığı haberleri basında yer almaktadır. 12 Mayıs 2025 sabahı, anılan sözde kongre kararı olduğu ifade edilen bir metin basına servis edilmiştir. Bu metinde PKK terör örgütünün sözde örgütsel yapısını feshedileceği ve PKK adıyla silahlı mücadeleye son vereceği ifade edilmektedir. Terör örgütünün kendisini nasıl feshedeceği ve silahlarını devletimize nerede ve nasıl vereceği ve terör örgütü unsurlarının nerede teslim olacağı metinde açıkça belirtilmemiştir. PKK daha önce de kendisini feshetmiş, KADEK veya KONGRA-GEL adıyla yeniden yapılanıp faaliyete devam etmiştir. Bu bakımdan fesih ve silah bırakma hususu tamamen şüpheli ve karanlıktır. Unutulmamalıdır ki; Türkiye Cumhuriyeti Devleti bir hukuk devletidir ve silah bırakma ve teslim olmanın hukuki yolu bellidir. Bunun dışında bir yol meşru değildir. Terör örgütü sözde fesih kararını, PKK’nın Kürt halkı üzerindeki inkar ve imha siyasetini parçaladığı ve Kürt sorununu demokratik siyaset yoluyla çözüm noktasına getirdiğini dile getirerek almaktadır. Öncelikle ifade etmek gerekir ki; Türkiye Cumhuriyeti hiçbir etnik yapı veya mezhep temeli üzerine inşa edilmemiştir. Anayasamızın 66’ncı maddesindeki vatandaşlık bağı ilkesi, özgürlükçü ve çağdaş ulus-devletimizin birleştirici temelini oluşturmaktadır. Bugün bu ortak bağı reddedip, bir etnik veya mezhep bağı üzerinden çözüm aramak çağ dışılıktır, gericiliktir ve ırkçılıktır. Çözüm yerine çatışma getirir. Ayrıca, PKK terör örgütünün anılan bildiriyi, adeta sözde bir savaş kazanmış edasıyla kaleme aldığı dikkat çekmektedir. İfade etmek gerekir ki, ortada bilinen tanımıyla bir savaş yoktur. Türk Silahlı Kuvvetleri muharebe sahasında yenilmemiştir. PKK terör örgütü bir zafer kazanmamıştır. Böylesi bir ortamda barıştan bahsetmek de olası değildir. Diğer taraftan terör örgütleri yasal ve hukuki bir varlık olmadıkları için PKK’nın demokratik siyasete kapı aralayabilecek hakkı ve hukuku da bulunmamaktadır. Bu niteliğiyle PKK terör örgütü, büyük Türk Milletine ders verebilecek, çözüm dayatabilecek bir yapı değildir. Değerli Yurttaşlarımız; PKK’nın ne karşılığında 2’nci açılım sürecine girdiği ve neyi hedeflediği anılan metinde açıkça cevaplanmaktadır. Buna göre PKK: Kaynağını Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasasından alan Türkiye Cumhuriyeti’ni hedef aldığını açıkça ilan etmektedir. Terör eylemleri ile Kürt varlığını ve Kürt sorunu kabul ettirmeyi amaçlamaktadır. Mücadele sonunda bir “diriliş devrimi” hedef alınmıştır. Bu devrim 1924 Anayasasını reddedip, Kürt-Türk halklarının kurucu öğe olduğu “demokratik ulus anlayışını” gerçekleştirmeyi hedef almaktadır. Bunun için Türk ve Kürt halkları arasındaki ilişkilerin yeniden düzenlenmesi gerektiği ifade edilmektedir. Değerli vatandaşlarımız; Bu bildiri, bir çözüm metni değildir. Bu bildiri, İstiklal Harbimizde yapılan büyük fedakarlıkların ürünü olan devletimizin tapusu Lozan Antlaşması’na savaş ilanıdır. Bu bildiri, 1924 Anayasası ile kurulan milli-üniter devlete savaş ilanıdır. Bu bildiri, sözde ‘demokratik ulus’ anlayışı ile ulus-devlet yapımızı hedef alan açık bir bölücülük çağrısıdır. “Demokratik ulus” dedikleri şey; ulus-devletin feshedilip etnik ve mezhep yapılanması ile yeni bir siyasi yapıya geçişi ifade etmektedir. Bu bildiri ile “Terörsüz Türkiye” dedikleri sözde çözüm yolu, Kurtuluş Savaşı ile kurulan milli-üniter devletin parçalanmasıdır. Sevgili Yurttaşlarım, PKK Terör örgütü, Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi veya sözcüsü değildir. Türkiye’de bir Türk-Kürt savaşı yoktur. Şerefli güvenlik güçlerimizin terörle mücadelesi vardır. PKK terör örgütü, Türkiye Cumhuriyeti Devleti’ni Kürt kökenli vatandaşlarımıza baskı, inkar ve imha politikaları ile suçlamaktadır. Oysa biliyoruz ki, Türkiye Cumhuriyeti Devleti kendi vatandaşına saldırmaz ve onu imha etmez. Aslında Kürt kökenli vatandaşlarımıza saldıran, onu “silahlı Propaganda dönemi” dedikleri aşamada kundaktaki masum bebekler dahil katleden PKK terör örgütünün kendisidir. Diğer yanda, Anayasa ve hukuk önünde tüm vatandaşlarımız, Cumhuriyetin kurulduğu ilk günden beri hukuken ve siyasi olarak eşittir. Bugüne kadar hiçbir yurttaşımız etnik kökeni nedeniyle ayrıma tabi tutulmamıştır. Şimdi, PKK terör örgütü, Lübnan veya Irak gibi etnisite temelli yeni bir siyasi yapıyla yani sözde 8’nci kongreden beri “Demokratik Konfederalizm” ile Türkiye’yi bölmeyi amaçlıyor. Zafer Partisi olarak buradan kamuoyuna ve tüm siyasi partilerimize sesleniyoruz: PKK tarafından, ulus-devlet ve üniter-devlet yapımız hedef alınıyor. “Terörsüz Türkiye” dedikleri bu süreç, bölücü tuzaklar içermektedir. Anayasal vatandaşlık ve etnik kimlik tanımlı siyasi yapılanma Türkiye’yi bölünmeye götürür. Bu bakımdan 84 milyon bu bölücü ve tuzaklarla dolu sürece topluca ve ortak akılla karşı çıkmalıdır. Çünkü Türkiye’de Türk-Kürt savaşı yoktur ve bunun üzerine sözde bir barış kurulamaz. Tekrar vurgulamak gerekirse, PKK Kürt kökenli vatandaşlarımızın temsilcisi değil, öncelikle Kürt kardeşlerimize saldıran ve onları katleden, emperyalizmin bölgedeki vekil terör örgütü ve aparatıdır. PKK memleketimizde kardeşlik değil kalleşlik peşindedir ve bu toprakların insanlarına değil emperyalizme hizmet etmektedir. Bugün siyasete ve özellikle muhalefete düşen görev, cumhuriyetimize ve Türk Milletine, Ulus-devlet ve üniter devlet yapımıza sahip çıkmak olmalıdır. Sevgili yurttaşlarım, Bilmelisiniz ki, Zafer Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Ümit Özdağ, ikinci açılıma karşı çıktığı için tutuklandı. Ulus-devleti ve milli üniter devletimizi savunduğu için cezaevine kapatıldı. Daha ikinci açılım başlamadan “Yeni Anayasa diyerek Türk Milleti kavramını silmek istiyorlar. Bu bir ‘etnik federasyon’ projesidir.” dediği için tutsak edildi. Ümit Özdağ çok önceden bugünleri görerek başka ne demişti? Ümit Özdağ, “Türkiye Cumhuriyeti milli-üniter devlet olarak 1924 Anayasası ile kuruldu. 1921 Anayasası diyerek devleti yeniden kurmayı tasarlayanları ikaz ediyoruz” diyerek adeta bugünlere seslenmişti. Ümit Özdağ “Birinci açılımda Habur, Oslo, Dolmabahçe yaşandı. Şimdi ikincisi geliyor. Bu kez sığınmacılar üzerinden ve Anayasal düzlemde yapılacak” diyerek, daha 2021’de Anayasa üzerinden ulus devletin tasfiyesi girişimlerini gördü. Sonuç olarak; Genel Başkanımız Ümit Özdağ ve Zafer Partisi kadrolarında devlet aklı ve sorumluluğu hakimdir. Devletimizin güvenliği, büyük Türk Milletinin esenlik ve refahı, Ümit Özdağ liderliğinde Zafer Partisi kadrolarının ana çalışma sahasıdır. Zafer Partisi olarak, Genel Başkanımız Ümit Özdağ rehin tutulduğu Silivri’de cezaevinde, bizler ise vatanın her köşesinde, milli devletimize ve birliğimize sahip çıkmaya devam ediyoruz. NE MUTLU TÜRK’ÜM DİYENE!”

Azmi Karamahmutoğlu, PKK'nın fesih kararını değerlendirdi Haber

Azmi Karamahmutoğlu, PKK'nın fesih kararını değerlendirdi

Karamahmutoğlu'nun açıklamasının tamamı şöyle:  Bugün 12 Mayıs tarihi itibarıyla Zafer Partisi'nin haftalık olağan basın toplantısını gerçekleştiriyoruz. Sayın Genel Başkanımız Ümit Özdağ'ın Silivri Mahpushanesi'nde geçirdiği mahpusluk günlerinin 112.'sindeyiz. Yaklaşık 4. ayını doldurmak üzere olan Genel Başkanımız, yargı marifetiyle siyasetten el çektirilmiş vaziyette Silivri Cezaevi'nde tutuluyor. Altı ay önce başlatılan yeni açılım ihanet sürecinin karşısında oluşturacağı toplumsal muhalefeti kenara çekmek için Ümit Özdağ siyasetten kenara çekildi. Şimdi, bugün itibarıyla PKK narkoterör örgütünün yapmış olduğu açıklama, artık Sayın Genel Başkanımızın mahpuslukta tutuluyor oluşunun bazı gerekçelerini muhataplarınca ortadan kaldırmış olmalı diye umut ediyoruz. Eğer PKK ile pazarlığınız bittiyse, şayet özgürlüğünden yoksun bırakılarak siyasetten el çektirilen Sayın Genel Başkanımız Ümit Özdağ'ın tahliyesini talep edebilir miyiz artık? Haziran'ın 11'inde tekrar duruşması görülecek. PKK’nın silah bırakma açıklaması Bugün, 12 Mayıs itibarıyla beklenen açıklama geldi. Çoktan pişirilmiş olan bir yemek kamuoyuna servis edildi ve PKK, kendini dağıttığı, kapattığı, lağvettiği, feshettiği kararını açıklamış oldu. Hatırlayınız, 22 Ekim’de Devlet Bahçeli’nin anonsuyla duyurulan bu süreçte güya ortada hiçbir pazarlık olmadan, karşılıklı al-ver hesaplaşmasına girilmeden, sadece tek taraflı olarak PKK narkoterör örgütünün kendini kapatacağı, feshedeceği konuşuluyordu. Biz bunun gerçekte böyle olmadığını söyleyip pazarlığa karşı çıktığımızda, farklı ithamlara maruz kaldık. Bugünkü açıklama yapıldıktan sonra, bu açıklamanın redaksiyonunun AKP Hükümet Sözcüsü Ömer Çelik tarafından yapıldığını görüyoruz. Ömer Çelik’in, bu açıklamadan sonra basına geçmiş olduğu bilgi notundan anlıyoruz ki PKK'nın yapmış olduğu basın açıklamasının redaktörü Ömer Çelik’tir. Bu redaksiyonun ne olduğunu, neyi redakte ettiğini konuşmanın ilerleyen aşamasında açıklayacağım. Kaldı ki bu durum basına da yansıyacaktır. PKK’nın açıklamasında, kendisini doğuran sebeplerin kaynağı olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin tapusu olan Lozan Antlaşması ve beraberinde ilk anayasası olan 1924 Anayasası gösterilmiştir ve PKK terör örgütü, terör yapmada, silaha sarılmada, Türk halkına ve Türk devletine savaş açmada gerekçe olarak Lozan'ı gösterirken — Türkiye'nin kuruluş senedi olan Lozan'ı ve 1924 Anayasası'nı gösterirken — yapılan bu açıklama, Cumhur İttifakı iktidarı tarafından coşkuyla, alkışla karşılanabiliyor. Değerli Türk kamuoyu, bu çözüm süreci, ihanet süreci, pazarlık süreci başladığından itibaren aynı şeyleri söyleye geldik Zafer Partisi olarak. Biz, 1984 yılından bu yana, tam 40 yıldır PKK terörüne ve PKK terörünün siyasal taleplerine, Eruh ve Şemdinli saldırısının başladığı günden itibaren, 1984’ten bu yana karşı çıka geldik. Yani PKK terörünün ve siyasi taleplerinin karşısında durduk. Buna rağmen, bizi PKK’sız Türkiye’ye, terörsüz Türkiye’ye karşı çıkmakla itham ettiler. Ve bu ithamda bulunanlar — biz PKK’nın varlığına ilk günden itibaren karşı çıkarken — şimdi bizi itham edenler, aslında PKK terörüne ve varlığına anlayışla yaklaşanlardı. Onu haklı çıkarmaya, PKK teröründe haklılık aramaya çalışanlar da bugün bizi suçlayanlar; “Terörsüz Türkiye’ye karşı mı çıkıyorsunuz?” diye suçlayanlar. Oysa bizim şüphesiz ki terörsüz Türkiye, terör örgütsüz Türkiye, suçsuz Türkiye, suç örgütlerinin olmadığı Türkiye; sadece siyasal değil, mafyalaşmış suç örgütlerinin de olmadığı bir Türkiye talep ederken istemiş olduğumuz şey, bunun karşılıksız olmasıydı. Yani mafya suç örgütünün olmadığı bir Türkiye’yi isterken, mafya suç örgütüne bunun karşılığında herhangi bir taviz, ödün verilemez elbette; vermeyeceğiz de. Aynı şekilde, terörsüz ve terör örgütünün olmadığı bir Türkiye’yi isterken de terör örgütünün herhangi bir siyasi talebine karşılık verilmemeli. Bizim derdimiz, meramımız budur. 22 Ekim'den bu yana, son 6 aydır Türkiye’ye yaşatılan, PKK adını terk eden bölücü terörün siyasal taleplerinin bir kısmının karşılanacak olması, bu al-ver pazarlığının gizlice yürütülmesinin yarattığı mahcubiyettir. 6 aydır Cumhur İttifakı iktidarı bu mahcubiyeti yaşıyor. Biz de yüzündeki peçeyi, maskeyi aşağıya indiriyoruz. İşte Sayın Genel Başkanımız Ümit Özdağ, tam da bu sebeple 4 aydır Silivri zindanında mahpus tutuluyor. Bizden, Türk milletinin egemenliğini bölüştürecek pazarlık masasına razı gelmemizi istiyorlar. Zafer Partisi buna rıza göstermeyecektir. Geçen yıl, Devlet Bahçeli'nin anonsuyla 22 Ekim'de başlatılan, PKK ile girişilen müzakere ve pazarlığın duyurulduğu günden itibaren bu teslimiyetçi politikanın ne MHP’nin, ne AKP’nin, ne de Ankara’nın bile değil, başka yerlerin — dışarının — politikası olduğunu sıklıkla anlata geldik. Bugün gelmiş olduğumuz aşama, PKK narkoterör örgütünün yapmış olduğu duyuruyla güya sonlandırılmış, Devlet Bahçeli’nin anonsuyla başlatılan bu süreç; yaşadıklarımız ne Milliyetçi Hareket Partisi’nin politikasıdır, ne Adalet ve Kalkınma Partisi’nin politikasıdır, ne de başkentimiz Ankara’nın politikasıdır. Nitekim Cumhur İttifakı iktidarının kendi ürettiği bir politika olmadığını, DEM Partisi’nin ve PKK’nın yapmış olduğu açıklamalardan çok rahat anlayabiliyoruz. Sürecin kendilerince güya sonuna gelindiğinde, DEM Parti’nin yapmış olduğu teşekkür konuşmasında kimlere teşekkür ettiğine bakıyoruz. Abdullah Öcalan’a, Recep Tayyip Erdoğan’a teşekkür ediliyor. Devlet Bahçeli’ye teşekkür ediliyor ve Özgür Özel’e teşekkür ediliyor. Şimdi, PKK kendini lağvederken niçin Cumhur İttifakı iktidarına ve ana muhalefet partisinin liderine teşekkür eder? Kendi başına bir karar almışsa, kendini lağvetmek üzere, niçin karşısındaki siyasi rakiplerine teşekkür eder? Bu müteşekkirliğin sebebi nedir? Ne almıştır ki, neyin karşılığında teşekkür ediyordur? PKK’nın etnik bölücü siyasetinin memnuniyeti, müteşekkirliği hangi elde ettiklerinden kaynaklanıyor? Ne elde ettik ki böylesine müteşekkir, böylesine memnuniyet içerisindeler? Ve siz, ey Cumhur İttifakı iktidarı, neler verdiniz, neler kazandırdınız masanın karşı ucundaki PKK’ya ve PKK siyasetine ve onun temsilci kuruluşlarına? Bütün bu sorular, Türkiye’ye dayatacağınız yeni anayasa tuzağıyla açığa çıkacaktır. Bugün saklıyor olabilirsiniz. Fakat yarınlarda, yeni anayasa tuzağını seçmenin, vatandaşın önüne getirdiğinizde, bütün bu kurduğunuz tuzaklar ve hesaplar açığa çıkacak. İşte sizinle o gün, vatandaşın önünde ve sandıkta yeniden ve tekrar hesaplaşacağız. İşte Suriye... Suriye’de, önceki seküler yapısında, Esad rejiminde, Baas rejiminde tekil bir yapısı varken — yani Arap milliyetçisi, seküler bir yönetim varken — bugün yine Arap milliyetçisi, şeriatçı bir rejim altında paramparça bir Suriye var. Çok parçalı bir Suriye var. Dörde ve hatta beşe bölünmüş bir Suriye var. Suriye’de, PKK–YPG–PYD terör yapılanması meşruiyet kazanacak ve Türkiye bu yapıyı tanıyacak. Tek silinecek isim var: PKK. Yani PKK adını bırakmış, fakat diğer isimleriyle birlikte Suriye’de yine varlığına devam ediyor, varlığını devam ettirecek. Üstelik de kendine bir garnizon devletçik kurarak — bu, otonomi, muhtariyet adı altında yahut adı konmamış bir federasyon altında — Suriye’de gidişat bu yöne doğru. Bütün bunların PKK adının geçirilmeden gerçekleşecek olması, Türk siyaset aktörlerinin hepsinin bildiği bir gerçektir. Fakat Cumhur İttifakı, seçmeni aldatma, yanıltma yoluna gitmektedir. PKK’ya yakın kaynaklardan paylaşılanlara göre, yapılacak olanlar arasında; örgüt üyesi olduğu halde olaylara karışmayan — örgüt üyesi fakat olaylara karışmayanlar, bunların sayısı üç bin beş yüz civarında — serbest kalacaklar. Yani örgüt üyesi olmaktan ötürü herhangi bir suçlamaya ve cezalandırmaya maruz kalmayacaklar. Hâlbuki örgüt üyesi olmak bir suçtur. Yani PKK gibi bir terör örgütüne üye olmak suçtur. Burada ise örgüt üyesi fakat herhangi bir terör saldırısına karışmamış olanlar, masum sayılacak. Diğer yandan, terör saldırısına karışmış fakat örgüt üyesi olmayanlar da bir takım infaz uygulamalarıyla cezasız bırakılmak yoluna gidilecek, diye konuşuluyor. Yani terör saldırısına karışan da karışmayan da cezasız kalacak. Kimisine örgüt üyesi olduğu için, kimisine örgüt üyesi olmadığı için kılıflar uydurularak; bu şekilde infaz düzenlemesiyle aslında giderek daha da genişleyecek olan bir affa doğru adım adım gidiliyor. Evet, terör suçlarını da kapsayacak bir affa doğru bu infaz düzenlemeleri gidiyor. Beraberinde, PKK’nın üst düzey yöneticilerinin sayısının 300’e kadar ulaşabileceği söyleniyor. Başta İskandinav ülkeleri olmak üzere, Avrupa ülkelerine gidecekleri, yerleştirilecekleri ve buna ses çıkarılmayacağı belirtiliyor. Bu gidecek olan üst düzey yüzlerce PKK narkoterör örgütü yöneticisi, hem narkotik trafiğini hem de PKK siyasetini, gittikleri ülkelerden yönetmeye devam edeceklerdir. Tıpkı şu anda hâlihazırda Avrupa Birliği ülkelerinde bulunan PKK yöneticilerinin, kendilerinin yapılandırdığı çeşitli organizasyonlar adı altında birbirlerine verdikleri görevlerle hâlen orada narkotik trafiğini ve PKK siyasetini yönlendirdikleri gibi; şimdi Kandil’de bulunan, sayısı üç yüze yaklaşan, en tepeden aşağıya doğru yöneticiler de aynı şeyi Avrupa Birliği’nde yapmaya devam edeceklerdir. Sıkıntısını, sorununu Türkiye’de biz yaşayacağız. Fakat bugüne dek yaptıkları gibi, yaptıklarından ötürü biz bunların hiçbirine hiçbir hesap sormayacağız. Çünkü onların öldürdükleri insan sayısı 1 değildi. Onların öldürdükleri insan sayısı on binlerle ölçülüyordu. 50 bini aşkın insanın canına mal oldular. Bilinen bir sözdür, Stalin’e mal edilir. Alman bir gazetecinin söylediği iddia edilir. Der ki: “Bir kişinin ölümü trajedidir, fakat on bin kişinin ölümü istatistiktir.” Artık bir kişinin ölümüyle trajik bir şekilde Atatürk Kültür Merkezi’nde geçen hafta ağlayanlar, bu da istatistik yaratanın — on binlerin ölümüne sebep olanların — mesajını alkışladılar. O trajedi altında gelen mesajı, birer birer, on bin elli bin trajedi olarak görmeyip, birer istatistik olarak gördüler ve bunu alkışladılar. Hiçbir yargılamaya uğramadan, işledikleri cinayetin hesabını vermeden Avrupa’da yaşayacaklar. Oysa hani herhangi bir pazarlık yapılmamıştı? Hiçbir pazarlık yoktu. Şimdi ikametgâh adreslerine kadar yapılan açıklamalarda, bu konuların konuşulduğunu görüyoruz. Bunlar işleniyor. Güya müzakereler sırasında yapılmamıştı. Oysa infaz düzenlemeleri adı altında çıkacak olan genel af, PKK kurucu elebaşını — bebek katilini — de kapsayacak. Ve şu an cezasını çekmekte olduğu İmralı Yüksek Güvenlikli Ceza ve İnfaz Kurumu, Abdullah Öcalan’ın balayı adası olacak, çalışma ofisi olacak. Cumhur İttifakı bunu içine sindirebiliyor ve Türk halkından da bunu içine sindirmesini bekliyor. Pazarlık yoktu, öyle mi? PKK kendiliğinden silah bırakıyor, kendini feshediyordu, öyle mi? DEM Parti’den gelen bir diğer açıklama ise iki aşamanın geçildiği ve üçüncü aşamaya gelindiği şeklinde. Bunu milletvekili DEM’li Pervin Buldan’ın da ağzından öğreniyoruz. Pervin Buldan, “Suriye’de Kürtlerin elde ettiği statü, Türkiye’de de olacak,” diyor. Dönüp bakıyoruz Suriye’de Kürtlerin elde ettiği statüye: Kendilerine ait güvenlik birimi, adına ordu dedikleri silahlı bir topluluk, otonom bir yönetim, kendine ait yönettiği bir coğrafi parça ve ana bütününden kopmuş bir halk topluluğu. İşte Suriye’deki statü, koşar adım ayrı bir devlete giden; muhtariyetten federal yapıya, oradan da ayrı bir devlete giden bir yapı. Şu an Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde, Siyasi Partiler Yasası’na göre kurulmuş DEM Parti’nin milletvekili olan Pervin Buldan, bunu açıkça bu şekilde söylüyor: “Suriye’de Kürtlerin elde ettiği statü, Türkiye’de de olacak,” diyor. Ve yargı kılını kıpırdatmıyor, kimse bir şey demiyor. Fakat aynı yargı, aynı savcılık; Zafer Partisi’ne, Zafer Partisi mensuplarına davalar, soruşturmalar açıyor. Suriye, değerli dinleyenler, artık çok parçalı bir ülkedir. Pervin Buldan’ın açıklamasından anlaşılan, Türkiye’yi de bekleyen budur. Anayasa’nın 42. ve 66. maddeleri, ilk önce ele alınacak tartışmalardır. Pazarlık masasından dışarıya sızan bilgilerden anladığımız budur. 42. maddede, eğitim ve bunun devamı olarak Türkçeden başka dillerde eğitim talepleri baskılı bir şekilde gelecektir. 66. maddede, varlığını Türk Milleti’nin Anadolu’daki büyük bir kazanımı olarak hayati değerde ele aldığımız — böyle kabul ettiğimiz ve yaşamsal bedeller ödeyerek ancak kaybedebileceğimiz — Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin vatandaşlarını tanımlayan “Türk Milleti” tanımıdır. 66. maddede bunun hedef alındığını görüyoruz. Otonomi, muhtariyet ve özerkliğe doğru giden ademi merkeziyetçilik; “yerel yönetimlerin güçlendirilmesi” adı altında devam edecek olan bir tuzak, yine açıklamanın içine yerleştirilmiş vaziyette. Fakat bütün bunlar parça parça bizden koparılırken, seçmen, vatandaş farkına varmasın diye bu şekilde bir yol takip ediliyor.Ancak görülen o ki, zamanı olmayan, acele etmek isteyen muhataplar tarafından topyekûn yeni bir anayasa hazırlığının yapıldığı görülüyor. Evet, Türkiye’yi bekleyen yeni bir anayasa tartışmasıdır. Nitekim Cumhurbaşkanlığında istihdam edilen, yeni anayasa çalışmasında görevli hukukçu Mehmet Uçum’un son yapmış olduğu açıklamalardan ve paylaşımlarından da görüyoruz ki — güya bunun için Cumhurbaşkanı’ndan açıklama bekliyoruz — kendisinin orada danışman olarak istihdam ettiği Mehmet Uçum, son açıklamasında Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun tamamlanmamış olduğunu, tamamlanmadığını söylüyor ve Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin kuruluşunun yapılacak olan yeni anayasayla tamamlanacağını ifade ediyor. Mehmet Uçum’un “Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşu, yeni yapılacak anayasayla tamamlanacak” açıklamasını daha çok konuşmaya ve tartışmaya devam edeceğiz. Bununla ilgili Adalet ve Kalkınma Partisi’nden ve onun genel başkanından bir açıklama bekliyoruz. Değerli Türk kamuoyu, PKK, Türk güvenlik kuvvetleri karşısında defalarca yenilmiş bir terör örgütüdür. AKP iktidarının iş başına geldiği 2002’de Türkiye’de etnik bölücülüğe dayalı terör eylemleri tamamen bitmiş ve terör örgütü çözülme sürecini yaşıyordu. AKP hükümetinin yanlış açılım ve müzakere politikasıyla PKK kendini yeniden toparlamış oldu. Şimdi, silahla, terör vasıtasıyla gidilecek yol kalmayınca; terör vasıtasıyla kat edilecek mesafe kat edilmiş olunca, etnik şovenizm yolun bundan sonrasına siyasetle devam etme kararı almıştır. Bu karar, PKK’nın sahiplerinin almış olduğu bir karardır: “Silahla, terörle buraya kadar; yolun bundan sonrasına artık siyasetle devam edilecek,” diye PKK’nın sahipleri tarafından alınmış bir karardır bu. PKK narkoterör örgütünün sahipleri, PKK’nın artık yeni bir evreye geçmesine karar verdikten sonra, terör örgütü ancak fesih kararını almıştır. Bu lağvetme, dağılma kararına karşılık Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin kendi egemenliğinden herhangi bir ödün, taviz vermesine gerek yoktur. Çünkü egemenliğimizi zayıflatacak olan siyasal talepler — yani ödünler, tavizler — gerçekte günümüze kadar PKK narkoterör örgütünü besleyip yaşatan sahiplerinin siyasal talepleridir. Emperyalizmin siyasal talepleridir. Hiçbir taviz verilmeyecektir. Ne Türk Devleti tarafından ne de Türk Milleti tarafından hiçbir taviz, ödün verilmeyecektir. Çünkü terör bitmiyor, sadece şekil değiştiriyor. PKK, yeni taktiklerle, yeni yöntemlerle, başka isimler altında varlığını sürdüreceğini açık açık ilan ediyor. Emperyalizme karşı verilen Millî Mücadele ile kurulan Türkiye Cumhuriyeti, bugün 1919’un koşullarından çok daha iyi bir haldedir, çok daha güçlü bir haldedir. İşte tam da bu yüzden, emperyalizmin PKK üzerinden talep ettiği sömürgeci isteklerine karşı boyun eğmeyecektir Türkiye Devleti ve Türk Milleti. Eğer içimizden, aramızdan işbirlikçiler bulamazlarsa Anadolu’daki Türklük Kalesi’nden tek bir tuğla bile sökemeyeceklerdir. Hem iktidar partisi AKP’nin tabanı, ne mutlu ki, ve seçmeni; hem de MHP’nin seçmen kitlesi, ne mutlu ki, bu al-ver pazarlığına karşı çıkmaktadır. Karşı çıkıyor. Büyük oranda karşı çıkıyor. Ve yine, ne mutlu ki, Cumhuriyet Halk Partisi seçmeni de büyük oranda Cumhuriyet Türkiye’sinin egemenliğinin paylaştırılmasına karşı çıkıyor. Yani önümüze getirilecek olan bu düzenlemeler, halktan kaçırılmayıp oldu bittiyle parlamentoda, yeni anayasayla geçirilmezse; halka getirilirse, halkın önüne sandık konulursa, Türk seçmeni buna rıza göstermeyecektir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli referandumu yapılırken, buna “hayır” kampanyası yürüten bizler yollara düşmüştük. “Hayır” kampanyası yürütmüştük. Fakat Türk seçmenini yeterince ikna edememiştik. Az bir farkla da olsa “evet” çıkmıştı. Şimdi de PKK’nın açıklamasını alkışla, coşkuyla karşılayan Cumhur İttifakı iktidarı, yine iş başında — o günde olduğu gibi. Ve alkışlamış olduğu PKK açıklamasındaki Lozan’ı ve 1924 Anayasası’nı hedef alan ifadeleri, “yeni anayasa” diye paketleyip seçmenin önüne getirecek. İşte biz o gün yine yollara düşeceğiz. Yine Türk seçmeninin karşısına çıkacağız. Lütfen bu kez, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Modeli referandumunda olduğu gibi, aynı hataları tekrar tekrar yapmayalım. Türk seçmeni, AKP’yi merkeze alan bu hataları tekrar tekrar yapmamalı. Bölücü terör karşısında Türkiye ve Türk Milleti yenilmedi. Yenik olan, yenilen; Cumhur İttifakı hükûmetinin teslimiyetçi politikalarıdır. Bu teslimiyetçi politikaları çöpe atacak olan başkaldırının önünde bulunan, Zafer Partisi ve onun Sayın Genel Başkanı Ümit Özdağ’dır. Ümit Özdağ, 11 Haziran’da hürriyetine kavuştuğu gün, bu teslimiyetçi politikalarla daha dişe diş, kora kor mücadele etmeye devam edeceğiz.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.