SON DAKİKA

#Prof. Dr. Ümit Özdağ

Söz Bursa - Prof. Dr. Ümit Özdağ haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Prof. Dr. Ümit Özdağ haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Zafer Partisi Sözcüsünden, Genel Başkan Özdağ hakkındaki soruşturmaya tepki... Haber

Zafer Partisi Sözcüsünden, Genel Başkan Özdağ hakkındaki soruşturmaya tepki...

Azmi Karamahmutoğlu: İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın basına geçtiği, ajanslara geçtiği haberlerden öğrendiğimize göre Partimizin Genel Başkanı Sayın Prof. Dr. Ümit Özdağ hakkında yine bir soruşturma açılmış. Yine söylediklerine ilişkin yine siyasal düşüncesine yine fikriyatına ilişkin biz de henüz daha yeni bir belediyemiz olduğu için ve belediyelerde yolsuzluk üzerinden Zafer Partisi'ne bir suçlama yöneltilemeyeceği için fikir üzerinden suçlama Zafer Partisi'ne yöneltiliyor. Hafta sonu Antalya'da Zafer Partisi il başkanlarını içeren bir çalıştayı yapılmıştı. Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ'ın burada yapmış olduğu konuşmadan bir kesitti. Rahatsız etmiş olmalı birilerini ki davaya konu olmuş. Henüz daha tebligat Genel Merkezimize ulaşmadı. Geldiği zaman içeriğini tam olarak anlayacağız fakat bilgi notundan anladığımız hangi kısımlardan rahatsız olduklarını biliyoruz. Sayın Genel Başkanın konuşmasında sarf ettiği, vurguladığı bütün Türklerin, bütün Türk yurttaşlarının, Türk halkının ve dünden bugüne bütün Türk milletinin bilmiş olduğu bir husustur. O da şu; Anadolu'da Türk varlığı hazmedilemiyor. Türklere bakış açısı, ‘Sizler Anadolu'ya Hazar Denizi'nin doğusundan geldiniz. Burası sizin Atayurdunuz değildi. Sonradan yurt edindiniz. Güçlüydünüz. Kuvvetliydiniz. Geldiniz yurt edindiniz. Şimdi o gücünüzle değilsiniz. Dolayısıyla burayı yurt olarak elde tutamayacaksınız, pılınızı pırtınızı toplayarak geldiğiniz yere Hazar'ın doğusuna geri döneceksiniz’ diye yüzyıllar boyunca bu söylendi. Türk'ün Anadolu'daki varlığı, Anadolu'nun bir Türk yurdu olması hazmedilemedi. Açılan savaşlar çağın gereği olarak din savaşları olarak başlamıştı. Haçlı Seferleri, Anadolu'da Türk'ün varlığı hedef alınmıştı. Aynı din savaşlarına farklı farklı şekillerde tanık olduk, sahne olduk. Hatta daha henüz yeni, şimdi iş başındaki AKP hükümetinin başı olan, AKP Genel Başkanı Sayın Tayyip Erdoğan'ın da kendi ifadesiyle, yahut partinin ve yazar-çizerlerin ifadesiyle söylemiş oldukları söz, belki Cumhurbaşkanı bunu bu şekilde ifade etmemiş olabilir, orayı düzelteyim, söylemiş oldukları Türkiye'nin bir İsrail saldırısıyla, saldırısı tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu söylemişlerdi. Yani bu da şüphesiz yeni bir din savaşı. Çünkü bilindiği gibi ortada bir dini millet vardır ve bir milli din vardır Yahudilikten söz edince. Milli bir din ve dini bir millet vardır. Ve bu milli dinin bir de kendince ülküleri vardır. Kendi ideali vardır. İdeal bir büyük Siyon Devleti vardır. Kuzeyde Dicle ve Fırat havzasından başlayıp güneyde Kızıldeniz'e kadar ulaşan büyük bir ideali vardır. Buradan hareketle AKP cenahı bizim yine bir din savaşı tehlikesiyle ama bu kez Hristiyanlık değil, Musevilik - Yahudilik din savaşıyla karşı karşıya olduğumuz tehlikesiyle Türk halkını uyarma ihtiyacı duymuştu. Aynı şekilde yine bir başka din saldırısına, bir başka dini saldırıya da maruz kalmıştık. Irak-Şam İslam Devleti adlı İslamcı bir terör örgütü, Müslümanlardan oluşan bir terör örgütü, doğrudan İstanbul'u hedef göstererek Anadolu'da Türk'ün varlığını hedef almış bu doğrultuda Türklere karşı katliama girişmiş. Özellikle Musul, Kerkük'te katliamlara girişmiş. Yetmemiş İstanbul'da ve Hatay'da değişik yerlerde terör saldırılarına başlamış ve nice vatandaşımızın canını almıştı. Bu da İslam dininden kaynaklı siyasal İslamcı bir saldırıydı. Anadolu'da Türk'ün varlığını hedef alan. İşte, Haçlı Savaşları Anadolu'da Türk varlığını hedef alan dinci savaşlardı. Ve diyoruz ki aynı dinci saldırıları bugün de görüyoruz. Aynı dinci saldırılar, aynı dini düşüncelerden kaynaklı siyasallaşmış dini düşüncelerden kaynaklı saldırıları bugün de görüyoruz ve bunun zararlarını çekiyoruz. Gerçekten normalde başlayacağımız gündeme geçmeden evvel bugünkü açılan davanın ajanslara düşmesiyle birlikte Sayın Genel Başkan'a gelen telefonlar olmaya başladı. Bunlar içerisinde ilk arayan Cumhuriyet Halk Partisi'nin Sayın Genel Başkanı Özgür Özel oldu. Göstermiş olduğu duyarlılıktan ötürü Özgür Özel'e ve Cumhuriyet Halk Partisi'ne çok teşekkür ediyoruz. 22 Ekim'de Milliyetçi Hareket Partisi'nin Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin bebek katili terörist başı Abdullah Öcalan'a ‘umut hakkı’ diye ifade ederek başladığı ve devamında bebek katilini Meclis’te konuşmaya davet eden konuşmasıyla start alan süreç, görülen o ki Türkiye'nin üniter ulus devlet hüviyetinden çıkıp federal yahut konfederal bir yapılanmaya doğru gideceği, içinde Türklerin tamamen azınlıkta kalacağı ve Türk yönetiminin eliyle yapay bir milletin oluşturulacağı ve başka milletlerinin bunun içine katılacağı bir konfederasyona evrildiği, evrileceği bu sürecin bizim bilgimiz dahilindedir, malumatımızdır ve biz bu doğrultuda Türk kamuoyunu, vatandaşları bilgilendirdiğimiz için bu projenin sahipleri yahut sahibinin siparişiyle uygulayıcıları olanlar şüphesiz bu durumdan çok rahatsızdırlar. Aynı rahatsızlığı vermeye sizi çok daha rahatsız etmeye devam edeceğiz.

Özdağ, "Biz bu filmi daha önce gördük" Haber

Özdağ, "Biz bu filmi daha önce gördük"

Prof. Dr. Ümit Özdağ: İmralı'da, Abdullah Öcalan’la bütün detaylarının planlandığı sürecin ilmek ilmek örüldüğü ifade edilen bir görüşme süreci yürütülüyor. Bu sürecin bütün detaylarıyla planlandığını, sürecin ilmek ilmek örüldüğünü ifade eden kişi, eski AK Parti milletvekili İhsan Aslan. İhsan Aslan, birinci açılım sürecinin arkasındaki dirijanlardan birisidir. Ergenekon operasyonunda TSK'ya karşı yapılan önemli işlev üstlenmiş bir kişidir ve AK Parti içerisinde de Erdoğan'ın kendisini ihraç edemeyeceği kadar güçlü bir konuma sahiptir. Bu sürecin detaylarını bildiğinden, hatta sürecin parçası olduğundan eminiz. Yine birinci açılım sürecinde önemli roller üstlenmiş, AK Parti'de önemli görevler yapan Hatay Milletvekili Hüseyin Yayman'ın açıklamalarından sadece bunlardan yola çıkar isek bile bir açılım süreci Abdullah Öcalan'ın ve PKK'lıların affını kapsayan Anayasada değişikliklerin yapılmasını öngören yürümeye devam ediyor. Ancak Türk halkının Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan çıkartılması, PKK'lara af getirilmesi konusunda Cumhur İttifakı'nın politikalarına gösterdiği sert tepki üzerine hem Erdoğan hem Devlet Bahçeli halkın tepkisini yumuşatmaya yönelik, “Af yok, Öcalan İmralı'dan bile çıkmayacak, hiçbir şey değişmeyecek” şeklinde açıklamalar yapıyorlar dünden beri. Erdoğan'ın AKP-MYK ülkelerine, Adalet Bakanı'na af olmadığına dair açıklamalar yapması talimatını verdiğini görüyoruz. O zaman Türk milletine izah etmeleri gereken şudur. Abdullah Öcalan aniden ve PKK terör örgütü aniden başlarına bir taş mı düştü de 40 yıldan beri sürdürdükleri alçakça terör eylemlerini bitirme ve kendilerini lağvetme kararı verdiler. Emperyalizmin Türkiye'ye karşı kullandığı araçlar olduğunu bildiğimiz PKK, PYD, PEJAK gibi yapılara arkasındaki emperyalist güçler aniden Türkiye'nin dostu mu oldular ki Abdullah Öcalan terör örgütüne ‘silahları bırakın kendinizi lağvedin’ diyecek ve onlar da lağv edecekler. Hayır. Mesele sadece yükselen halk tepkisini yumuşatmaya yönelik açıklamalardır. Biz bunu birinci açılım döneminden de hatırlıyoruz. Recep Tayyip Erdoğan kamuoyuna çıkmış. Önce Öcalan'la görüşülmediğini, böyle bir şeyin olmadığını, olmayacağını söylemiş, daha sonra yine aynı Erdoğan çıkmış demiştir ki, ‘ben talimat verdim ve görüşüldü.’ Yine 2015'te Erdoğan'ın yardımcıları, başbakan yardımcıları, İçişleri Bakanı, kamu güvenliği müsteşarı Dolmabahçe'de dönemin HDP heyetiyle, ki şimdiki İmralı heyetinden de onun içinde isimler var, Sırrı Süreyya Önder gibi, bir anlaşma çerçevesi oluşturmuşlar. Bunu fotoğraflarla kamuoyuna sunmuşlar. Aradan 10 gün geçtikten sonra kamuoyundan gelen tepkiler üzerine Erdoğan açıklama yapmış, ‘ben böyle bir süreç tanımıyorum’ demiştir. Onun için biz bu filmi daha önce gördük. Zafer Partisi olarak Türk milletine kurulan tuzağın farkındayız. Abdullah Öcalan'la neler konuşulduğunun farkındayız. Abdullah Öcalan'ın son günlerde ‘Ya İmralı'da yeni bir yapılanma gerçekleştirilsin, ben burada özgür olayım’ diye bir ara geçiş dönemiyle kamuoyu hazırlandıktan sonra Ankara'da bir villaya taşınması sürecinin şekillendirildiğinin farkındayız. Sokaklar vatandır, meydanlar vatandır. “Mehmetçik katillerine af yok” diyerek bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da Türk milletinin milli direncini meydanlara ve sokaklara taşımaya kararlıyız. Onun için Karaman'dan sonra ikinci mitingimizi 19 Ocak'ta Antalya'da gerçekleştireceğiz. Bütün vatansever vatandaşlarımızı da Antalya'da mitingimize davet ediyoruz.

Ümit Özdağ mitingde Erdoğan ve Bahçeli'ye seslendi Haber

Ümit Özdağ mitingde Erdoğan ve Bahçeli'ye seslendi

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Bu sabah Karaman’a gelince önce her ilde yaptığım gibi şehitliği ziyaret ettim. Orada PKK terör örgütü ile mücadele ederken şehit olan evlatlarımızın başında dua ettik. Bazıların adlarını analım: Teğmen Halil Demirörs, Adnan Çelik, Ramazan Ünay, Tuncay Özçoban, Mustafa Ahmet Demir, Muhammet Ali Mevlit Dündar, Hakan Yılmaz, Mehmet Kızılca, Mehmet Uygun. Ahmet Taşer. Şimdi onların kahramanca verdiği vatan mücadelesi inkar edilerek terörist başı Abdullah Öcalan ile sözde barış görüşmeleri yapılıyormuş. Öcalan umut hakkı ile İmralı’daki hapishaneden çıkıp evlenecekmiş. Televizyonda bu sürecin propagandistlerinden birisi “O da insan” diyor. Alçak bunlar, vatansız, kansızlar, Öcalan’ın emri ile hayatlarının baharında nişanlılarından, hamile eşlerinden, genç hanımlarından ve bebeklerinden ayrılmak zorunda kalan şehitlerimizden utanmıyor musun? Devlet Aklı Türk milletine yönelik yeni bir ahlaksızca psikolojik operasyon yapılıyor. Güya, Öcalan denilen katilin serbest bırakılması, PKK’ya af getirilmesi, devlet aklıymış. Bu devlet aklı dedikleri şey olsaydı 15 Temmuz FETÖ’cü darbesi olur muydu? Yüzlerce vatandaşımız şehit olur muydu? Devlet aklı olsaydı polis özel harekatın merkezini FETÖ’cü pilotlar bombalayıp onlarca özel harekatçımızı şehit edebilirler miydi? Bu devlet aklı olsaydı hiç PKK ilçelerimizi el geçirebilir miydi? Devlet aklı olsaydı, kendi ilçelerimizi PKK’dan geri almak için 793 şehit verir miydik? Devlet aklı diye yaptıkları psikolojik operasyonları unutmayalım. Annan planı ile 2003-2004’de KKTC’yi yıkarak, Kıbrıs’ı Rum kesimine teslim etmeyi denemişlerdi. O günlerde AK Parti büyük bir psikolojik operasyon ile Türk halkını Annan Planına razı etmeye çalıştı. Kıbrıs’ın Türkiye’ye ekonomik yük olduğunu da söylediler. Milli kahraman rahmetli Rauf Denktaş’a bir küfretmedikleri kaldı. Eğer Ak Parti’nin istediği olsaydı bugün Türkiye Doğu Akdeniz’de değil doğal gaz aramak, sandal bile yüzdürmekte zorlanacaktı. Psikolojik operasyonlar Sonra Ergenekon-Balyoz psikolojik operasyonu başladı. Yüzlerce generali ve albayı olmayan bir örgüt üzerinden tutukladılar. Türk ordusunun Genelkurmay Başkanına karşı 33 silahsız erimizi her birisine 55 kurşun sıkarak katleden teröristlerin elebaşı mahkemede şahit gösterildi. Sonra ortaya ne çıktı, Ergenekon diye bir örgütün olmadığı ve gerçek terör ve casusluk örgütünün AKP’nin işbirliği yaptığı FETÖ olduğu. Hatırlayalım; Erdoğan ne dedi? ‘Ne istediniz de vermedik?’ Kedi yavrusunun gözü 3 günde açılıyor. Bunların gözünün açılması için darbe gerekti. Bir başka psikolojik operasyonda 2009’da PKK ile başlayan terörle müzakere süreci idi. “Analar Ağlamasın” diye yola çıktılar. Terörle müzakere edilmez diyen herkese “kandan beslenenler” diye saldırdılar. Oysa 1984-1999 arasında Türk ordusu, polisi, jandarması, korucu kardeşlerimiz kahramanca bir mücadele vererek PKK terör örgütünün canını okumuştu. Öcalan yakalanmış, İmralı’ya tıkılmıştı. Ermeni, Yunan ve Avrupa desteği para etmemiş, PKK’nın anasından emdiği süt burnundan gelmişti. Terörle müzakere sürecinde bütün bu fedakarlıklar ve kahramanlıklar adeta çöpe atıldı. Kahraman şehitlerimizi rahmet ile anıyoruz. Sevgili gazilerimize sevgi ve saygılarımızı iletiyoruz. AKP’li siyasetçiler ve bürokratlar, hatırlayacaksınız birinci müzakere sürecinde PKK’ya “Ordu-polis-jandarma size müdahale etmeyecek, ederse bize söyleyin, hesap soralım” diye güven verdiler. Güneydoğu’nun vatansever insanlarını PKK’nın insafına terk ettiler. PKK, ilçe merkezlerine askerin, polisin gözlerinin önünde yığınak yaptı. Uyardık. “Siz anlamazsınız” dediler. Evet, siz çok anladığınız için sonunda Hendek teröründe 790 jandarma ve polis özel harekatçı evladımızı şehit verdik. Yüzlerce genç askerimiz, polisimiz yaralandı. El Yapımı patlayıcılar ile birçoğu uzuv kaybetti. Bu Meclis, Gazi Meclis’tir. Teröristlerin girebileceği bir yer değil. Yine Öcalan ve PKK ile müzakere süreci başladı. Bu sefer daha açık ve daha saldırgan şekilde başlandı. Bahçeli, terörist başı Öcalan’ın TBMM’de DEM grubunda konuşma yapmaya davet etti. Öcalan'ın geldiği bir Meclis artık Meclis olmaktan çıkar namusunu kaybeder. Bu Meclis, Gazi Meclis’tir. Teröristlerin girebileceği bir yer değil. Türk milletinin yüzünü kızartacak, Türk devletini küçük düşürecek bir anlaşmaya karşıyız, karşı olmaya devam edeceğiz. Öcalan hapisten çıkma karşılığında PKK’ya silah bıraktıracak ve PKK’nın kendisini lağvetmesini sağlayacakmış. Başka hiçbir talepleri yokmuş. Öcalan serbest kalması karşılığında terörü sona erdirecekmiş. Bu büyük bir yalan. Ne Öcalan hapisten çıkması karşılığında PKK’ya silah bırakın ve örgütü lağvedin çağrısında bulunur ne de PKK bunu kabul eder. Peki, gerçek nedir? Gerçek şudur: Öcalan’a af gelecek. Ancak af sadece Öcalan affedilmeyecek, PKK’lılar ister hapiste olsun ister dağda ve şehirde hepsi affedilecek. Dahası da var. PKK’lı teröristlere topluma kazandırma çalışmaları çerçevesinde belediyeler iş verilecekmiş. Ancak böyle bir af sadece PKK’yı kapsayamaz. Çıkarılacak af FETÖ’yü, İŞİD’i ve diğer terör örgütlerini de kapsayacak. Son günlerde Ankara’da Sincan cezaevinde yatan FETÖ’cülerin bayram ettiği duyuyoruz. Genel afla birlikte bütün uyuşturucu tacirleri torbacılar katiller tecavüzcüler serbest kalacaklar. Öcalan Anayasanın Türk milletini tanımlayan 66. maddesinin değiştirilmesini istiyor. Anayasaya Kürt milletinin de eklenmesi talep ediliyor. Öcalan ayrıca Anayasamızın 42. maddenin değiştirilerek Kürtçe eğitime izin verilmesi isteniyor. Bu iki maddenin 42. ve 66. maddelerin değişmesi Anayasamızın değiştirilemez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan maddelerin anlamını ortadan kaldıracak. Buna rağmen Öcalan’ın Anayasa’nın ilk üç maddesinin değiştirilmesi talepleri gündeme getirdiğini duyuyoruz. Öcalan’ın 7 maddelik açıklaması Öcalan, İmralı‘da kendisini ziyaret eden DEM heyetine yazdırdığı 7 maddelik açıklamada ifade ettiği gibi yeni paradigmanın yani kendisinin de kurucuları arasında yer aldığı yeni bir devletin kuruluşunu talep ediyor. Halkaların kaderlerini tayin hakkından bahsediyor. Gazze ve Suriye’deki olayları göstererek Türkiye’yi tehdit ediyor. Türkiye’yi dönüştürmekten bahsediyor. PKK terör örgütü yöneticileri de özerklik, anayasal tanınma gibi doğal haklarımızı tartışma konusu yapmayız diyor. Özetle Türk halkına televizyonlarda siyasetçiler ve yandaş propagandistler yalan söylüyorlar. Bir an için PKK’nın isteklerinin kabul edildiğini düşünelim. Hani Devlet Bahçeli Mayıs 2023’de “Önümüzdeki süreçte çok şey değişecek. İnşallah Türkiye değişmez” demişti. İşte neler değişecek size anlatayım: Türkiye’nin Güneydoğu ve Doğu Anadolu bölgesinde 22 il özerk veya federal Kürdistan olur. Türkiye, Yugoslavya, Çekoslovakya, Irak gibi siyasi ve idari parçalanmış bölgelere ayrılır. Türkiye, Lübnan gibi siyasette, bürokraside etnik kotaların oluşturduğu bir ülke olur. Türkiye, Irak gibi devlet görevlerinin etnisite ve mezheplere göre paylaşıldığı bir ülkeye dönüşür. PKK ve DEM’in ve onların arkasındaki güçleri amaçları Türk milletinin mutluluğu değil. Onların amacı bizim kanımız ve gözyaşlarımız üzerinden Ortadoğu’da su kaynaklarını elinde tutan zayıf bir Kürdistan oluşturup, bu Kürdistan’ı İsrail’in müttefikini yapmak. Mesele insan hakları meselesi değil. Mesele ülkemizi parçalamak. Buna izin vermeyeceğiz. Bu hatadan dönün Buradan Cumhur İttifakına seslenmek istiyorum; Sayın Erdoğan, Sayın Bahçeli, bu hatadan dönün. Bu hatadan dönün, yoksa hepiniz Öcalan'ın altında kalırsınız. Millet nasıl olsa aç, perişan, karnını doyurmakta zorlanıyor. Öcalan falan önemsemez diye düşünmeyin. Bu milletin devleti ile oynamayacaksınız. Aç kalır ama devleti ile oynatmaz. TUİK bir ülkemizde yoksul oranını yüzde 13,6 diye açıklıyor. Yani 17 milyon 821 bin kişi yoksul. Ancak ülkemizde yoksul oranı yüzde 13,6 değil yüzde 39,3. Her 10 kişiden 4’ünün evine et girmiyor. Etin tadını unutan çocuklar var. Yurttaşlarımızın yüzde 15’i evinin kirasını ödeyemeyecek kadar yoksul. Yüzde 15’i evini ısıtamıyor. Enflasyondaki büyük artış kontrol edilemiyor. Ali Erbaş, sınavdan geçiyor mu? Ülke bu durumda iken Erdoğan, 6 uçak ile New York’a gidiyor. Audi aracına 20 milyon ödeyen Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş da “Ekmek yiyin, tok tutar”” diyor. Ali Erbaş’ın kızı Merve Safa, “İnsanlar aç söylemini reddediyorum. Kimini varlıkla sınar Rabbimiz kimini darlıkla” diyor. Merve hanım varlıkla sınanan baban sınavdan geçiyor mu? Bunca yükün üstüne geçmediğimiz köprülerin, kullanmadığımız elektriğin, gitmediğimiz hastanelerin, yerini bilmediğimiz havaalanlarının parasını ödüyoruz. Tanımadığımız milyonlarca Suriyelinin ilaç, tedavi, eğitim ve yeme içme masraflarını karşılıyoruz. Tanımadığımız milyonlarca Suriyelinin masraflarını ödüyoruz. Yeter artık, herkes vatanına dönsün. Türk milleti olarak uyanmaz isek giderek daha da fakirleşeceğiz. Tabağın öğünün daha da küçülecek. 5’li çeteler, AKP'nin kodamanları giderek daha da zenginleşecek. Türkiye’yi parlamentoya çevirmeliyiz. Milletçe ayağa kalkmalı, bütün Türkiye’yi parlamentoya çevirmeliyiz. Sokaklar vatandır, meydanlar vatandır. Vatandan, vatanımıza kastedenlere ‘hayır’ diyeceğiz. Erdoğan oylarının yüksek olduğunu, önümüzdeki seçimi kazanacağını düşünse, ‘İnşallah Türkiye değişmez’ dedirtecek kadar riskli bir oyuna girer miydi? Ekonomik problemleri çözemeyeceği için DEM oyuna talip olan Cumhur İttifakı, denize düşenin yılana sarıldığı gibi Öcalan’a sarılmış durumda. Erdoğan ve Bahçeli, Öcalan’ın birisi bir bacağına, diğeri öbür bacağına sığınmışlar Anayasa değişikliği için. Zannediyorlar ki bu millet buna evet diyecek. Bu millet, hepsinin hıncını sizden öyle bir çıkarır ki, öyle bir tokat yersiniz ki Türk milletinden neye uğradığınızı şaşırırsınız. Diğer partiler gibi parlamentonun rahat koltuklarına, ucuz lokantasının keyfine sığınmayacağız. Soğan ekmek yiyeceğiz, bütün Türkiye’yi dolaşacağız, bütün Türkiye’yi parlamentoya çevireceğiz. Anayasal haklarımızı kullanacağız. İl il, ilçe ilçe mitingler düzenleyerek Türk milletinin bu rezil müzakere sürecine ‘hayır’ dediğini, devletini terör örgütüyle bölüşmeyeceğini bütün dünyaya haykıracağız. Bizim televizyonlarımız yok. Bizim özel uçaklarımız yok. Ancak bizim Türk milletine olan büyük inancımız ve mücadele azmimiz var. Yeter ki siz Zafer Partisi’nin arkasında durun biz de bu mücadeleyi bütün Türkiye’ye yayalım.

Özdağ: "Mehmetçik katillerine af yok" mitinglerine başlıyoruz Haber

Özdağ: "Mehmetçik katillerine af yok" mitinglerine başlıyoruz

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Türkiye'nin hızla değişen gündeminde bazı kesimler için şaşırtıcı olmakla birlikte Zafer Partisi olarak bizim uzun süreden beri incelediğimiz, izlediğimiz ve gerçekleştiği zaman şaşırmadığımız hadiseler yaşanıyor. Bunlardan birincisi hiç şüphesiz MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin terörle ikinci müzakere sürecini başlatan açıklamayı yapmış olmasıdır. Sayın Bahçeli'nin bu konuşmayı yapmasından çok önce geçen sene Türkiye Büyük Millet Meclisi MHP kulislerinde bu konuşmanın altyapısının nasıl milletvekilleri arasında hazırlandığını bildiğimiz için ve Bahçeli'nin ‘Önümüzdeki dönemde çok şey değişecek inşallah Türkiye değişmez’ diyerek bu yaşananlarla ilgili korkusunu da beyan ettiği için Meclis’te yapmış olduğu şaşırtıcı açıklama ve İstiklal Harbini vermiş, bir terör örgütü tarafından bombalanmış Gazi Meclis’e bir Mehmetçik katilini, bir teröristi konuşmaya davet etmesi bizi şaşırtmadı. Şimdi sürecin devam ettiğini görüyoruz. Türk kamuoyuna şu mesaj verilmek isteniyor; Abdullah Öcalan çıkacak ve affedilecek, affı karşılığında PKK'ya silahları gömülecek ve PKK'da terör eylemlerinin sona erdirecek ve gömecek. Değerli arkadaşlar, bu büyük bir yalan. Dünya tarihi boyunca hiçbir terör örgütü bu şekilde silahlarını gömüp terörü sona erdirmemiştir. Hele PKK terör örgütü gibi sadece Türkiye'de değil Ortadoğu'da Avrupa'nın bütün şehirlerinde, Uzakdoğu'da, Rusya'da, değişik Afrika kentlerinde ve Kuzey Amerika'da örgütlenmiş, sadece Avrupa kaynaklarından dikkat edin, ayda 30 milyon avro Kandil’e aktaran ve terörün dışında yaygın bir narkotik ağının ve casusluk ağının parçası olan uluslararası istihbarat ve terör otoyolunun ana ekseni olan bir terör örgütü bu şekilde teröre son vermez. Bu mümkün değil. Onun için Türk milletinden gizlenen bir pazarlık yapılıyor. Bu pazarlık sadece Abdullah Öcalan’ın serbest kalmasıyla ilgili değil, hapishanelerdeki PKK'lıların da serbest kalması, şu anda örgütün terör kadrosundaki unsurları için af gelmesi, tabii böyle bir şeyin olması durumunda bu sadece PKK'yı değil, FETÖ'yü de kapsar. Ankara'da FETÖ'cülerin, 4500 sanıyorum şu anda FETÖ'cü yatıyor cezaevinde Ankara'da, aralarında mesela büyük bir heyecan dalgası başlamış, ‘biz de çıkıyoruz’ diye. IŞİD'i de tutamazsınız. Bu bir tecavüzcünün, katilin, uyuşturucu tüccarının, teröristin hepsini kapsayacak bir genel hafta dönemi. Bunun ötesinde biliyoruz ki PKK ve Abdullah Öcalan anayasada değişiklik yapılmasını istiyorlar. İlk üç maddeyi gündeme getirmişler. Kürtçenin resmi dil olması, eğitim dili olması, özellik bunların hepsinin masada tartışma konusu olduğunu biliyoruz. Dolmabahçe mutabakatıyla almış olduklarından daha azıyla yetineceklerini Cumhur İttifakı hiç kimseye anlatmıyor. Doğru değil. Suriye'de ‘Şam fatihi şöyle galibiz, böyle galibiz’ diye bir başarı hikayesi anlatmaya çalıştılar. Ama Suriye'de projenin gerçek sahibi İsrail ve gerçek kazananı da İsrail oldu. Yine hatırlayacaksınız bütün televizyonlarda ‘Amerikan ordusu gidiyor. PYD'ye silah bırakacak ya yok olacak’ dediler. PYD başkanını Amerikalılar, HTS Başkanı Golani ile görüşmeye bizzat götürdüler. Şam yakınlarındaki bir üste helikopterle görüşmede bulundular. Anlaşma sağlanamadı ve geri getirdiler. Hangi konuda anlaşması alınamadı? Bir, biz dağılmayız. Değişik sayılar veriliyor biliyorsunuz. PYD'nin 100 bin, 120 bin vs. tabii gerçek eğitimden geçmiş 77 bin tane elemanı var. Diğerleri yan unsurlar. ‘Bunları lağvetmeyiz. Suriye ordusunun parçası olursak bir kol ordu olarak bütün bir PYD yapısı birliğimizi komuta sistemimizi bozmadan olur. Bizim bölgemiz özerk olur. Şam petrolün yüzde 20'si sizin yüzde 80'i bizim’ dedi. Ona da ‘Hayır’ dediler, ‘yüzde 50'si bizim, yüzde 50'si sizin’ dediler. Anlaşma sağlanamadı. Gittiği söylenen Amerikan ordusunun Kobani'ye Aynel Araba şimdi üst kurduğuna dair görüntüler geliyor. Pentagon ne kadar yalanlarsa yalanlasın. Birden IŞİD dediğimiz istihbarat yapılanması Amerika Birleşik Devletleri'nde terör eylemleri yapmaya başladı. Bir fırsat kaçmıştır, nedir biliyor musunuz o fırsat? HTŞ Şam'a girerken eğer TSK'da Suriye'nin kuzeyine girip bu işi halletseydi bir sonuç alınabilirdi. Ama Ankara'dan yapılan ‘Gelirsem oraya seni çok fena döverim. Bırak bakayım silahlarını’ şeklindeki tehditlerin hiçbir geçerliliğinin olmadığını bir kez daha gördük. Suriye ve terörle müzakerelerde durum buyken ekonomide de en ağır krizden geçtiğimiz dönemlerden birisini halkımız yaşıyor. Ben Ankara'da her gün bir başka pazar yerine gidiyorum ve dolaşıyorum. Dar gelirli dediğimiz asgari ücretli, emekli, dul, yetim ve memur açlıkla mücadele ediyor. Hiç kimse filesini doldurarak, torbasını doldurarak pazardan çıkamıyor. Pazara girip 50 lirayla alışveriş etmeye çalışan insanları gördük. Saatlerce pazarda elindeki 50 lirayı veya 120 lirayı neye harcayacağına karar veremeyip ayrılan insanları elinde küçük bir torbayla görüyoruz ve iktidarın yapmış olduğu zam, zam değil adeta bir sadaka niteliği taşıyor. İktidar olanca hızıyla devlet kaynaklarını israf ederek harcarken yine gereksiz kamu harcamaları, binalar, lüks araçlar böyle bir ekonomik krizin içinde utanmazca para harcanarak tedarik edilirken sıra vatandaşa geldiğinde Mehmet Şimşek ‘Enflasyonu arttırır’ diyerek vatandaşın gırtlağından kestiği gibi esnafı da taciz edecek, zaten siftah yapamayan insanı daha da zora sokacak vergilerle tepesine biniyor. Eğer Mehmet Şimşek'in yüreği varsa, ben gerçekten adamım diyorsa, bu halka karşı zerre saygım var diyorsa, çok bir şey istemiyoruz Zafer Partisi olarak; kendi Bakanlığının Saray’a yollamış olduğu yasa teklifinden çıkartılan maddeleri tekrar o yasaya koymazsanız istifa ediyorum desin, biz de görelim. Bakın bizim önerdiğimiz maddeleri değil. Bugünkü Maliye Bakanlığı bürokrasisinin hazırladığı ama Saray’ın çıkarttığı maddeleri. Zenginleri, rantiyeyi korumak için Erdoğan'ın çıkarttığı maddeleri koymazsanız ben bakanlık yapmıyorum desin bizde görelim. Maliye Bakanlığı fakir halkın asgari ücretlinin dar gelirlinin elindeki iki kuruşa saldırmakla olmaz. Mehmet Şimşek, Maliye Bakanlığı yapacaksa kur korumalı mevduat sahiplerine aktarmış oldukları paradan alsınlar vergiyi. Beşli çetenin vergi aflarından alsınlar. Ama bunu yapmayıp asgari ücretiyle bebeğine süt ve mama alan veya bez alan, anneden vergi alarak yapılan Maliye Bakanlığı, Maliye Bakanlığı değil zulüm bakanlığıdır. Bu programın Türkiye'yi ekonomik krizden çıkaracağına dair de ortada hiçbir veri yok. Bolca yeni borçlar ekleyerek adeta tefeci faizi ödeyerek sıcak parayla günü kurtarmaya, jeopolitik tavizler vererek iktidarlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Kuruluşumuzun üzerinden 29 ay geçti, kongremizi yaptık. Yeni Genel İdare Kurulumuzu ve Deni Divanımızı oluşturduk. Bu Genel İdare Kurulu ve Divanımızla yeni bir çalışma dönemini başlattık. 17-19 Ocak'ta Antalya'da il başkanlarımızla 2025 içerisinde muhtemelen Haziran ama yetiştiremezlerse sonbaharda yapılacak seçimlere hazırlık için ilk kamp çalışmamızı gerçekleştireceğiz. Zafer Partisi, ekonomi yönetiminin Türk halkına çektirmiş olduğu acıları gündemde tutmak için nasıl sahaya çıkıyorsa, Mehmetçik katillerinin affa uğramaması, teröristlerin serbest kalmaması, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin terör örgütünün önünde diz çökmemesi, teröristlerin şartlarının kabul edilmemesi için de artık meydanlara çıkma zamanının geldiğini düşünüyoruz. İlk mitingimizi 9 Ocak Perşembe günü Karaman'da gerçekleştireceğiz ve sonra Anadolu'nun değişik yerlerinde ‘Mehmetçik katillerine af yok’ mitinglerini kararlılıkla sürdürmeye devam edeceğiz. Sadece illerde değil, ilçelerde de miting yapacağız. ‘Parlamentoda değiliz ama Türkiye'yi parlamentoya çeviririz’ demiştik. Şimdi sıra madem Anayasamıza el uzatılıyor, madem Türk milletinin elinden devleti alınmaya çalışılıyor, madem altmış altıncı maddeyle oynanıyor, ilk üç madde gündeme getiriliyor ve madem terörist başı elinde binlerce askerimizin, polisimizin, öğretmenimizin, posta memurumuzun 12 tane posta memuru şehit oldu mesela, vatandaşımızın, kundaktaki bebeklerin kanı varken kravat takıp Ankara sokaklarında bu serseriyi dolaştırmamamız gerekiyor. Biz de bunun mücadelesini vereceğiz.

Özdağ, Kemal Kılıçdaroğlu'na destek açıklaması yaptı Haber

Özdağ, Kemal Kılıçdaroğlu'na destek açıklaması yaptı

“Zafer Partisi olarak aynı desteği Ekrem İmamoğlu'na da vereceğiz. Çünkü demokrasi budur. Kemal Bey siyasette bizim rakibimiz olabilir. Ekrem Bey siyasette bizim rakibimiz olabilir. Biz bizim rakibimiz olarak yasaklanmadan kalmalarını istiyoruz. Çünkü demokrasi bunu gerektiriyor.” Genel Başkanımız Prof. Dr. Ümit Özdağ, Cumhuriyet Halk Partisi’nin 7. Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun yargılandığı davaya katıldı. Prof. Dr. Ümit Özdağ: Cumhurbaşkanlığı sistemine geçerken üzerinde mühür olmayan oyları kendisinin meclis yerine koyup geçerli kabul eden Yüksek Seçim Kurulu’yla ilgili şüphelerini beyan ettiği için Nasuh Mahruki'nin tutuklandığını hep birlikte gördük. Bu sabah yine sadece iktidarı eleştirdikleri için Fatih Altaylı ve İsmail Saymaz'la ilgili dava açıldığını gördük. İsterseniz Türkiye'nin yarısını cezaevi haline getirin bütün muhalefeti de o yarıya itin. Siz geriye kalan yarıda demokrasi oynayın. Hukuk devleti varmış gibi yapın. Bu kabul edilebilir bir şey değil. Onun için biz bugün burada Zafer Partisi olarak Anayasadan kaynaklanan haklarını kullanan Sayın Kemal Kılıçdaroğlu'na destek vermeye, hukuk devletine destek vermeye geldik. Yarın, Zafer Partisi olarak aynı desteği Sayın Ekrem İmamoğlu'na da vereceğiz. Çünkü demokrasi budur. Kemal Bey siyasette bizim rakibimiz olabilir. Ekrem Bey siyasette bizim rakibimiz olabilir. Biz bizim rakibimiz olarak yasaklanmadan kalmalarını istiyoruz. Çünkü demokrasi bunu gerektiriyor. İktidar ise rakiplerine siyasi yasak getirerek dikensiz çiçek bahçesi oluşturma hevesi peşinde. Buna izin vermemeliyiz diye düşünüyorum ve bütün Cumhuriyet Halk Partilileri saygıyla selamlıyorum. Bu mücadele de yanında olacağız.

Özdağ, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutladı Haber

Özdağ, 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nı kutladı

29 Ekim 1923'ten günümüze Cumhuriyetin tüm kazanımlarını elden çıkarmış, Mavi Vatan'daki egemenlik haklarından vazgeçmiş, Türk devlet yapısını bozarak bürokrasi kadrolarını tarikat ve cemaat mensuplarına teslim etmiş, sınırlarımızı yol geçen hanına çevirerek Türkiye'ye 13 milyondan fazla sığınmacı ve kaçağın dolmasına sebep olmuş, dünyanın sayılı güçlü ekonomilerinden biri olan Türk ekonomisini batırmış ve Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'ndan “Türk” ifadesini çıkarmanın yollarını arayan, Anayasanın değiştirilmesi teklif dahi edilemez maddelerini değiştirmek için alan arayan Erdoğan rejimi, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni yıkımın eşiğine getirmiştir. Devletimiz yönetilemez halde, milletimiz her geçen gün daha da yoksullaşıyor, halkın gelirleri ne idüğü belirsiz 13 milyondan fazla sığınmacı ve kaçağa pay ediliyor ve Türk Milleti, etnik bölücülük tuzağına çekilmek isteniyor. Bebeklerimizin hastanelerde 8 bin lira için öldürüldüğü, gençlerimizin sığınmacı ve kaçaklar tarafından bıçaklarla boğazlarının kesildiği, genç kızlarımızın tacize, tecavüze ve cinayete kurban gittiği, uyuşturucunun bir sakıza ulaşmak kadar kolay şekilde sokaklarda satıldığı, sanal kumarın ocakları yıktığı bir sürecin pençesinden kurtulmak için hükümetten bir adım göremiyoruz. Bunlar yetmezmiş gibi binlerce insanın katili terörist başı Öcalan'ın özgür kalması ve Türkiye Büyük Millet Meclisi'nde konuşması teklifi, anayasa değişikliği hazırlıkları ve Kürtlere vatan vaatleri ile Türkiye Cumhuriyeti yok oluşun eşiğine sürüklenmek isteniyor. Büyük Atatürk, 101 yıl önce çıktığın yolda yürüyen, ideallerini savunan ve “en büyük eserim” dediğin Cumhuriyeti canı pahasına koruyacak olan Türk Milleti, senin emanetinin bekçiliğini yapıyor ve Türkiye Cumhuriyeti'nin ilelebet payidar kalması için zor şartlarda direniyor. Aynı savaşta olmasak da aynı cephedeyiz. Aynı zamanda olmasak da aynı iç ve dış düşmanla karşı karşıyayız. Emanetini korumanın bedeli ne olursa olsun, Türkiye Cumhuriyeti'ni sonsuza kadar yaşatmakta kararlıyız ve asla bir adım bile geri adım atmayacağız. Büyük Türk Milleti, Bedeli canla ödenen, sınırları kanla çizilen, toprakları evlatlarını şehit veren anaların gözyaşlarıyla ıslanmış bu toprakların vatan kalabilmesi, bu topraklar üzerinde yaşayan Türk Milleti'nin egemenliğini sürdürebilmesi yalnız ve ancak Atatürk ve silah arkadaşlarının mücadelesine sahip çıkarak, kurdukları cumhuriyeti ve cumhuriyetin devrimlerini koruyarak mümkün olabilir. Bu vesile ile Cumhuriyetimizin 101. Yaş gününü ve Büyük Türk Milleti'nin Cumhuriyet Bayramı'nı kutluyor, Cumhuriyetimizin kurucusu ve ilk cumhurbaşkanı, ebedi başkomutanımız Gazi Mustafa Kemal Atatürk ve Millî Mücadele'nin o günkü ve bugünkü şehitlerini ve gazilerini saygı ve rahmetle anıyorum. Yaşasın Cumhuriyet! Ne Mutlu Türk'üm Diyene! Prof. Dr. Ümit Özdağ

Özdağ’dan iktidara: Türk Milletinin insan olduğunu ne zaman hatırlayacaksınız? Haber

Özdağ’dan iktidara: Türk Milletinin insan olduğunu ne zaman hatırlayacaksınız?

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Ülkemizin ağır bir ekonomik krizden geçtiğini her gün yaşıyoruz. Dar gelirli ve sabit gelirli vatandaşlarımızın milli gelirden aldığı pay son beş yılda azaldı ve azalmaya devam ediyor. 85 yaşında bir nine sokakta kağıt mendil satarak evine ekmek götürmenin mücadelesini veriyor. 65 yaşında evde çalışamayacak derecede ağır hasta olan kızına bakmak için çalışan bir anne keza bir evde yaptığı temizlikten diğer evde yaptığı temizliğe koşarak gidiyor ve ancak öğle evine ekmek götürüyor. 16 milyon insan emekli, dul ve yetim 8 bin lirayla 12 bin 500 lira arasında aldıkları maaşla geçinmeye çalışıyorlar. Dünyada gıda enflasyonunda yüzde 60'la birinci sıradayız. Yani her gün pazardan, çarşıdan aldığımız gıda maddelerinin fiyatları artıyor. Savaştaki Rusya'da, savaştaki Ukrayna'da bile gıda fiyatları bu kadar artmazken Türkiye'de insanlar satın alamadıkları için pazarların kapanmasından sonra atılan sebzeyi, meyveyi toplamak zorunda kalıyor. 650 lira sigortasını ödeyemediği için 9 milyondan fazla insana SGK'dan mesaj geliyor. ‘Sigortanı bir an önce öde yoksa sağlık hizmeti alamazsın’ deniliyor. Bütün bunlar olurken Kur Korumalı Mevduat denilen zenginlere kaynak aktarma mevduatından istifade edenler, 1 trilyon 235 milyar TL faiz geliri elde ediyorlar ama bir lira vergi ödemiyorlar. Asgari ücretle çalışan anne çocuğuna mama almak için KDV, ÖTV ödüyor ama milyonlarca dolar faiz kazancı elde edenler bir kuruş vergi ödemiyorlar. Ferrari'ye biniyor vergi dairesinde kaydı yok, vergi ödemiyor. Bir sene içerisinde 32 milyon TL'lik gayrimenkul satın alıyor, vergi ödemiyor. Türk halkı açlıkla sınanıyor. Türk halkı yoksullukla sınanıyor. Bütün bunlar olurken son 12 ay içerisinde lüks tüketim artıyor. Çünkü bu ağır ekonomik kriz ülkenin yüzde 10’una hiç dokunmuyor. Onlar yandaş. Onlar ihaleleri almaya devam ediyorlar. Onların vergi afları art arda gelmeye devam ediyor. Onlar vergi ödemiyor. Yine bir başka kutuplaştırma çabasını 30 Ağustos'ta temel rütbesini takan genç subayların tören sonrasında ettikleri yemine ve kılıçlarını çekmelerine karşı gösterdiği tepkide görüyoruz ve olayın üzerinden 8 gün geçtikten sonra İmam Hatipliler toplantısına gidiyor ve İmam Hatipliler toplantısında İmam Hatiplilere genç teğmenleri adeta ihbar ediyor onları orada İmam Hatiplilere linç ettiriyor. Amacı yine toplumu bölmek ve kutuplaştırmak. Oysa Harbiyeliler de bizim çocuklarımız, İmam Hatipliler de bizim çocuklarımız. Hepsi bu ülkenin evlatları. Yarın bu ülkeye yapılacak bir saldırıda bütün Türk milleti bir arada Türk milletinin hukukunu ve egemenliğini koruyacak. Onları birbirine düşman edemezsiniz. Onları bu şekilde ayrıştıramazsınız. O teğmenler kılıçlarını Türkiye'nin düşmanlarına karşı kaldırdılar. O teğmenler o kılıçlarını terör örgütlerine karşı kaldırdılar. O teğmenlerin kılıçları Türk milleti için çekilmiş kılıçlar ve biz de o kılıçları saygıyla selamlıyoruz. Erdoğan'ın Türkiye'yi yönetemediği için milleti ayrıştırmak kutuplaştırmak ve böylece bir seçmen konsolide etmek şeklindeki siyasi tuzağına Türk milletinin düşmemesi için Zafer Partisi olarak elimizden geleni yapacağız. Dün yine bir tweet atarak bu sefer Hazreti Peygamberimiz üzerinden siyaset yapmayı, toplumu bu şekilde ayrıştırmayı hedefledi. Allah'a şükürler olsun ki bu millet AKP iktidara gelince Müslüman olmadı. Biz bin seneden beri Müslümanız. İslamiyet’i de AKP'den öğrenmedik. Türkiye'nin gerçek gündemi Türk teğmenlerinin ebedi Başkomutanlarının askeri olduklarını söylemeleridir. Türkiye'nin gerçek gündemi Türk halkının sömürülmesi, Türk halkının kaynaklarının yandaş sermaye gruplarına peşkeş çekilmesi ve Türkiye'nin örtülü bir istilayla 13 milyon sığınmacı ve kaçakla doldurulmuş olmasıdır. Bugün Türk halkının temel sorunu tencerenin boş olmasıdır. Bugün, Türk halkının temel sorunu o boş tencerenin on üç milyon insan tarafından ortak olarak daha da boş hale getirilmesidir. İnsanlara siz 650 lira SGK borcunuzu ödeyin diye mesaj yolluyorsunuz, 9 milyon 600 bin kişiye. İyi de bu ülkede yaşayan sığınmacı statüsündeki 5 milyona yakın Suriyeli bedava tedavi olmuyorlar mı? Bedavayla çalmıyorlar mı? Neden bu ülkede Türk milletini ikinci sınıf, üçüncü sınıf hale getiriyorsunuz? Türk milletinin insan olduğunu ne zaman hatırlayacaksınız? Bu milletin dünyanın değişik ülkelerine 7 milyar dolar yardım yapacak hali mi var? Bunu bir sene yapmadınız, iki sene yapmadınız. Bunu 13 seneden beri yapıyorsunuz. Peki bu yardımlar para olarak mı gidiyor? Hayır, tabii ki para olarak gitmiyor. Bir Afrika ülkesinde köprü yapılacak. Köprüyü kim yapıyor? Belirledikleri müteahhit. Bir Afrika ülkesinde bir bina yapılacak. Kim yap yapıyor binayı? Belirledikleri müteahhit. Ve sonra belirledikleri rakam. Yani bu 7 milyar doların 7 milyar doları da AK Parti'nin insan sevgisinden dolayı değişik ülkelere gidiyor mu zannediyoruz? Hayır gitmediğini biliyoruz. Ama bu fakir halkın cebinden çıkıyor. Türk halkı sömürülüyor. Türkiye zengin bir ülke fakat Türk halkı bilinçli şekilde fakirleştiriliyor. 30 milyondan fazla insan AK Parti iktidarı döneminde sosyal yardımla geçiniyor. Bütün dünya kendisini göçlere karşı koruyor. Almanya Schengen vizesini iptal etti fiilen. Hollanda, Danimarka ağır tedbirler alarak mültecileri sınır dışı ediyor. Bizimkiler hala Ensar ve Muhacir diyerek Anadolu'yu dolduruyorlar. Sınırlarımız delik deşik. Sınırdan kuş uçmuyor diyenler yalan söylüyor. Bırakın kuşu geçen hafta Kilis sınırından deve kuşu girdi içeriye. Gerçekten, Suriye'den kaçan deve kuşu girdi. Birkaç gün önce Konya'da 4 Afgan uyuşturucu ticareti yapıyorlarmış. Bir Türk kadını öldürdüler. Eğer sınırda mayın olsaydı o 4 Afgan havaya uçacaktı, Konya'ya gelmeyecekler, hem çocukları zehirlemeyecekler hem de kadın öldürmeyeceklerdi. O kadın öleceğine mayında patlasınlar kardeşim. Önce Türkiye! Önce Türk insanı! Vergi sistemini değiştireceğiz. Doğrudan vergiler artacak. Dolaylı vergiler ÖTV ve KDV'de indirimlere gideceğiz. Akaryakıtın KDV'sinde, ÖTV'sinde yapacağımız indirimle bir anda gıda maddeleri fiyatlarında ciddi bir aşağı doğru inişi sağlayacağız. Biraz önce bir arkadaşım bir partilimiz Bodrum'dan bana fotoğraflar atmış. Diyor ki, ‘Hocam, Bodrum sokaklarında şimdi yüzlerce Hindistanlı ve Bangladeşli inşaat işçisi çalışıyor. Dolaşıyorlar alışveriş yapıyorlar.’ Beşli çeteden birisi orada bir otel inşaatına Hindistan'dan ve Bangladeş’ten yüzlerce işçi getirmiş. Bunları yasaklayacağız. Öncelik Türk insanınındır. Bu iş Türk işçisinin işidir. Türk işçisinin de hakkının yenmesini engelleyeceğiz. Bu ülkede 10 milyonun üstünde işsiz var. Bu ülkede 10 milyonun üzerinde işsiz varken birilerinin kalkıp ‘Türk halkı çalışmıyor, Türkler tembel’ demesi büyük bir edepsizliktir. Bu Cumhuriyeti Türk Milleti kurdu ve bu millet çalışarak emeğiyle Türkiye'yi inşa etti. Türk milleti çalışkandır. Yeter ki siz ona hakkını verin. 8 Aralık'ta Ankara'da yapacağımız büyük kongremizde partimiz, Türkiye'yi yönetmeye hazır programıyla, kongrede gerçekleşecek büyük katılımlarla, Türkiye'yi yönetme konusunda daha da hazır hale gelecek kadrolarımızla, bundan sonraki seçimlere büyük bir hızla Anadolu'da vatandaşımızla sürekli temas halinde olarak devam edecektir. Bu mücadelede sizlerin büyük desteğine ihtiyacımız var. Her gün sahada vermiş olduğunuz mücadelenin bir siyasi parti mücadelesi olmanın çok ötesinde işgale karşı bir direniş olduğunun bilincinde olarak mücadele edin. Vermiş olduğunuz mücadelenin Türk Milletinin Anayasadan çıkartılmasına karşı bir mücadele olduğunun bilinciyle mücadele edin. Bu tam anlamıyla Türk Milletinin hukukunu, hakkını savunma mücadelesidir. Bu mücadelede Allah yardımcımız olsun. İnşallah zafer, büyük Türk Milletinin olacak.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.