SON DAKİKA
Hava Durumu

#Sağlık Haberleri

Söz Bursa - Sağlık Haberleri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlık Haberleri haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Telefonlar açık, uykular kaçık! Haber

Telefonlar açık, uykular kaçık!

Hayatımızın bir parçası haline gelen cep telefonları ve teknolojik aletler sanıldığı kadar masum değil. Özellikle cep telefonunun uyku sağlığını birkaç boyutu ile etkileyebildiğini söyleyen Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent Öztürk, parlak ışık, uyku zamanının yerine cep telefonunda geçirilen aktivitelerin koyulması ve medya içeriğinin uyku kalitesini düşürdüğünü belirtti. Uyku öncesi oyalanmak için göz gezdiriliyor. Hatta bazıları yastığının altına koyarak uyuyor. Peki ya uyumadan hemen önce telefonla ilgilenmek ve mavi ekrana maruz kalmak, uyku kalitesini nasıl etkiliyor. Uzmanlara göre, artan telefon bağımlılığı özellikle gençleri uykudan uzaklaştırıyor. Uyku sağlığını yeniden kazanmak için en az bir saat öncesinde uyku ortamının loş hale getirilmesi ve akıllı telefon dahil elektronik cihazlardan uzaklaşılması tavsiye ediliyor. Trakya Üniversitesi Tıp Fakültesi Fizyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Levent Öztürk, cep telefonlarının uyku öncesi ihtiyaç duyulan melatonin hormonunun salgılanmasını baskıladığını ve bu nedenle uykuya dalmanın zorlaştığını söyledi. Akıllı telefonların uykuyu birkaç farklı yolla olumsuz etkilediğini söyleyen Prof. Dr. Öztürk, kaliteli uyku için tavsiyelerde bulundu. "PARLAK IŞIK UYKUYA DALIŞI ZORLAŞTIRIR" Cep telefonlarında genellikle parlak ışık olduğunu söyleyen Prof. Dr. Öztürk, "Özellikle yeni modellerde bu ışık mavi spektrumuna doğru kaymış durumda. Bu nedenle o ışığa maruz kalmak özellikle beyinden salgılanan melatonin hormonunun baskılanmasına neden oluyor. Bu hormonu biz bir uyku stabilizatörü olarak değerlendiririz. Bu bakımdan melatonin eksikliği uykuya dalmayı zorlaştırır ve uyku süresince uykuyu daha kırılgan hale getirir. Bu önemli bir faktördür" dedi. Bir diğer faktörün uyku zamanının yerine cep telefonunda geçirilen aktiviteleri koymak olduğunu belirten Prof. Dr. Öztürk, video izleme, oyun oynama ya da arkadaşlarla mesajlaşma şeklinde zaman geçirmenin uykuya dalış süresini geciktirdiğine değindi. Cep telefonu aktivitelerinde zaman kavramı olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Öztürk, bu zaman çerçevesi yokluğunun uyku açısından bir sorun oluşturduğunu aktardı. Medya içeriğinin ve cep telefonunda neyle ilgilenildiğinin de önemli olduğunu vurgulayan Prof. Dr. Öztürk, şiddet içerikli ya da uyarıcı nitelikte olan görüntülerde vücudun uyarı sistemlerinin alarma geçtiğini ve uykuya dalışı zorlaştırdığını ifade etti. Alınacak önlemlerin başında yatak odasına elektronik cihaz sokmamak olduğunu ifade eden Prof. Dr. Öztürk, cep telefonu, bilgisayar ve televizyon ekranlarını uyunacak ortamda bulundurmamakta fayda olduğunu belirtti. Meslek gereği telefonu yanından ayıramayan vatandaşlara da tavsiyelerde bulunan Prof. Dr. Öztürk, cep telefonunun yataktan bir-iki metre kadar uzağa koyulmasının uyku kalitesini koruyacağını aktardı.

Mide sağlığını korumak için dikkat edilmesi gerekenler... Haber

Mide sağlığını korumak için dikkat edilmesi gerekenler...

Ülserin ihmal edilmesinin midede kanama, mide delinmesi ve tıkanma gibi ciddi sorunlara yol açabileceği uyarısında bulunan Gastroenteroloji Uzmanı Dr. İbrahim Yılmaz, “Ülserden korunmak için doğru beslenmek önemlidir. Yağ oranı düşük, sindirimi kolay yiyecekler tüketin. Muz, elma, yoğurt, papatya çayı, yulaf ezmesi, bal, kabak ve haşlanmış sebzeler gibi gıdalar mideyi koruyucu etkileriyle bilinir ve sindirim sistemini rahatlatabilirler” dedi. Ülserin mide veya onikiparmak bağırsağı gibi sindirim sistemi organlarının iç yüzeyinde oluşan açık yaralar veya doku kayıpları' olduğunu belirten İstinye Üniversite Hastanesi Medical Park Gaziosmanpaşa'dan Gastroenteroloji Uzmanı Dr. İbrahim Yılmaz, mide sağlığını tehdit eden bu hastalıktan korunmada dikkat edilmesi gerekenler hakkında bilgilendirmede bulundu. “KANAMALI VE AĞRILI YARALARA YOL AÇAR” Ülserin en sık görülen türlerinin mide (gastrik) ülseri ve onikiparmak bağırsağı (duodenal) ülseri olduğunu işaret eden Uzm. Dr. Yılmaz, “Ülser, mideyi ve onikiparmak bağırsağını sindirim enzimlerinden koruyan mukus tabakasının azalması sonucu ortaya çıkar ve sindirim asitleri bu korunmasız tabakalara zarar vererek kanamalı, ağrılı yaralara yani ülser oluşumuna sebebiyet verir” şeklinde konuştu. “AŞIRI BAHARATLI YİYECEKLER İLE ASİTLİ İÇECEKLER MİDEYİ TAHRİŞ EDEBİLİR” Bazı besinlerin mideyi tahriş ederek ülseri tetikleyebileceğini veya mevcut ülser semptomlarını kötüleştirebileceğini dile getiren Uzm. Dr. Yılmaz, bunlar arasında aşırı baharatlı yiyecekler, asitli içecekler (kahve, çay, kola ve gazlı içecekler), alkollü içecekler, turşu ve sirke gibi asidik gıdalar ve kızartılmış veya ağır yağlı yiyeceklerin bulunduğunu söyledi. ÜLSERE YOL AÇAN HATALAR Uzm. Dr. Yılmaz, ülsere yol açan bazı yanlışları ise şöyle sıraladı: “Düzensiz beslenme: Öğün atlamak veya uzun süre aç kalmak mide asidini artırarak mukozayı tahriş edebilir. Sigara kullanımı: Nikotin, mide asidini artırarak ülser riskini artırır. Aşırı ağrı kesici kullanımı: Özellikle nonsteroid antiinflamatuvar ilaçlar (NSAID'ler), midenin koruyucu tabakasına zarar verebilir. Genetik yatkınlık, alkol, kahve alışkanlığı ve kortizonlu ilaçlar: Diğer muhtemel nedenler arasında genetik yatkınlık (irsiyet) , kortizon türü ilaçlar, alkol, kahve alışkanlığı, çevre kirliliği sayılabilir.” “STRES DE ÜLSERE NEDEN OLABİLİR” Uzm. Dr. Yılmaz, “Stres de mide asidi üretimini artırarak mukozayı zayıflatabilir. Ayrıca stres nedeniyle düzensiz beslenme alışkanlıkları ve zararlı gıdalara yönelmenin de ülseri tetikleyebilir” dedi. HASTALAR İÇİN BESLENME ÖNERİLERİ Ülser hastaları için önerilen beslenme şeklinin mideyi tahriş etmeyen ve asit üretimini artırmayan gıdaları içermesi gerektiğini işaret eden Uzm. Dr. Yılmaz, şu önerilerde bulundu: “Düzenli ve küçük öğünlerle beslenin. Ilık ve hafif gıdaları tercih edin. Yağ oranı düşük, sindirimi kolay yiyecekler tüketin. Sağlıklı, planlı, programlı bir beslenme düzeni benimseyin. Bunun için kızartma, aşırı şekerli, tuzlu, yağlı besinlerden mümkün olduğunca uzak durun. Bol sıvı tüketin. Fazla kafein tüketimi ülserin tetiklenmesine sebep olabileceği için çay ve kahve tüketiminizi azaltın. Hafif, buharda pişmiş yemekleri tüketin. Daha az, daha sık porsiyonlarla beslenin. Midenizin uzun süre boş kalmasını önlemek amacıyla ara öğünleri ihmal etmeyin.” ÜLSERE İYİ GELEN BESİNLER Ülsere iyi gelen besinlerden bahseden Uzm. Dr. Yılmaz, “Muz, elma, yoğurt, papatya çayı, yulaf ezmesi, bal, kabak ve haşlanmış sebzeler gibi gıdalar mideyi koruyucu etkileriyle bilinir ve sindirim sistemini rahatlatabilir” diye konuştu. “İhmal edilmesi kanama ve mide delinmesine yol açabilir” Ülser ihmal edildiğinde bazı tehlikeli sonuçlar doğurabileceğinin altını çizen Uzm. Dr. Yılmaz, bunları şöyle anlattı: “Kanama: Üst sindirim sistemlerinde meydana gelen kanamaların en büyük nedeni ülserdir. Kanama yaşayan kişilerin dışkısı siyaha yakın, kusmayla birlikte gelen mide sıvısı ise kahverengi olarak gözlemlenir. Mide delinmesi (perforasyon): Mevcut ülserin derinliğinde artış olması, mide ve onikiparmak bağırsağının katmanlarının delinmesine işaret eder. Mide asidinin karın boşluğuna ulaşılması sonucu şiddetli bir acı yaşanır ve karın sertleşir ve hareket yeteneği çok kısıtlanır. Tedavisi genellikle ameliyat ile mümkündür. Tıkanma: Özellikle duedenum ve pylor kanalında akut ülserin doku ödemi (şişliği) meydana getirmesiyle, yiyecek, içecek ve mide suyunun geçimini (pasajın) daralması (stenoz), hatta tıkanmasına neden olur. Hasta yediği ve mide suyunun devamlı salgılanmaya devam etmesi sonucu mide içinde biriken, ileriye gidemeyen materyali kusar. Kusma bol ve süreklidir.” HANGİ DURUMLARDA DOKTORA GİDİLMELİ? Uzm. Dr. Yılmaz, aşağıdaki belirtilerden biri veya birkaçı görüldüğünde mutlaka bir doktora danışılması gerektiğini söyledi. “Sürekli mide ağrısı. Koyu renkli dışkı veya kanlı kusma. Yemek sonrası mide yanması. Açlık durumunda mide ağrısı.” “İLERİ VAKALARDA ENDOSKOPİK MÜDAHALE GEREKEBİLİR” Ülserde tedavi yollarından bahseden Uzm. Dr. Yılmaz, “Ülser üç farklı yolla tedavi edilebilir. İlaç tedavisinde mide asidini azaltan proton pompa inhibitörleri veya H2 reseptör antagonistleri kullanılır. Ayrıca, kişide H.pylori enfeksiyonu varsa, antibiyotik tedavisi uygulanır. Yaşam tarzı değişiklikleri de tedavide önemli bir diğer metottur. Sağlıklı beslenme, sigarayı bırakma ve stresten uzak durma tedaviyi destekler. Son olarak ileriki vakalarda endoskopik müdahale gerekebilir” dedi. “DOĞRU TEŞHİS VE TEDAVİ İLE KONTROL ALTINA ALINABİLİR” Ülserin doğru teşhis ve tedavi ile kontrol altına alınabilen bir rahatsızlık olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Yılmaz, “Erken dönemde tedavi edilmezse, daha ciddi sağlık sorunlarına yol açabileceğinden belirtiler göz ardı edilmemelidir. Sağlıklı bir yaşam tarzı benimsemek, ülserden korunmada en etkili yöntemlerden biridir” diye konuştu.

Kış aylarında bağışıklığınızı güçlendirin Haber

Kış aylarında bağışıklığınızı güçlendirin

SANKO Üniversitesi Hastanesi’nden Uzman Diyetisyen Meltem Demirci, “Kış aylarında bağışıklık sistemini güçlendirmek için beslenmeye dikkat edilmesi önemlidir” dedi. Uzm. Dyt. Demirci, havaların iyice soğuduğu kış mevsiminin yaşandığı bu dönemde sağlığa katkı sağlayacak şu beslenme önerilerinde bulundu: “Taze Meyve ve Sebzeler: Kış mevsiminde C vitamini açısından zengin turunçgiller, kivi ve brokoli gibi besinleri tercih edebilirsiniz. Renkli sebzelerin antioksidan içeriği bağışıklığınızı korumanıza destek sağlar. Sıcak İçecekler: Zencefil ve tarçınla hazırlanan sıcak bitki çayları, soğuk havalar karşısında sizi sıcak tutar ve ruh halinizi iyileştirir. Omega-3 Yağ Asitleri: Somon, sardalya ve ceviz gibi omega-3 kaynakları fiziksel sağlığı desteklerken depresyon riskini de azaltır. Tam Tahıllar: Yulaf, kahverengi pirinç ve bulgur gibi tam tahıllar, enerji seviyesini artırır ve sindirim sistemini düzenler. Probiyotikler: Yoğurt gibi probiyotiklerle zenginleştirilmiş gıdalar, bağırsak sağlığını destekler ve bağışıklığı güçlendirir. Su Tüketimi: Kışın su içme alışkanlığınızı sürdürün; günde en az 8 bardak su içmeyi hedefleyin. Şeker ve İşlenmiş Gıdalar: Aşırı şeker ve işlenmiş gıdaların tüketimi bağışıklığı zayıflatır. Bunun yerine doğal ve besleyici gıdalar tercih ediniz.” BESİN HAZIRLAMA İPUÇLARI Haftalık yemek planı yaparak mevsim sebzelerinin kullanılmasını öneren Uzm. Dyt. Demirci, besin hazırlama ipuçlarını şöyle sıraladı: “Sebzeleri buharda pişirerek besin değerini koruyunuz. Baharatlar ekleyerek yemekleri zenginleştiriniz. Sıcak çorba ve güveçler hazırlayın, çeşitli sebzeler ve tam tahıllar kullanınız. Fırında sebze pişirme yöntemi ile doğal tatları artırınız.” Fitoterapi (bitkisel tedavi) önerileri Bağışıklık sistemini güçlendirmek için ekinezya, zencefil ve sarımsak kullanılabileceğini belirten Uzm. Dyt. Demirci, C vitamini açısından zengin gıdalar ve propolis gibi doğal takviyelerin de tercih edilebileceği önerisinde bulundu. BİTKİSEL ÜRÜNLER UZMANA DANIŞARAK TÜKETİLMELİ Herhangi bir bitkisel ürün kullanmadan önce sağlık durumunun göz önünde bulundurulup uzmana danışılmasının önemine vurgu yapan Uzm. Dyt. Demirci, “Tükettiğiniz bitkilerin yan etkileri olabileceğini unutmayın. Özellikle hamilelik, emzirme veya düzenli ilaç kullanıyorsanız doktorunuza danışın. Dengeli beslenme ile yeterli uyku ve düzenli egzersiz de önemlidir” diye konuştu.

Kızı pes etmedi: Ölümden döndü Haber

Kızı pes etmedi: Ölümden döndü

1 sene önce karın ağrısı şikayeti ile hastaneye gidip bağırsaklarında damar tıkanıklığı olduğu tespit edilen ve ameliyat sonucu bağırsaklarından yarısından fazlasının alınması sonucu yaklaşık 6 aylık ömrü kaldığı belirtilen 59 yaşındaki Hekim Tutal, aksine bağırsak uzatma ameliyatıyla yeniden hayatına kavuştu. Van’da yaşayan Hekim Tutal’da 1 sene önce şiddetli karın ağrısı başladı. Tedavi için başvurduğu merkezde bağırsaklarında tıkanıklık görüldüğü için acilen ameliyata alınması gerektiği söylendi. Apar topar ameliyata alınan Tutal, ameliyat sonrasında bağırsağının büyük bir kısmını kaybettiğini ve artık bağırsaklarının kolostomi adı verilen bir yöntemle dışarıya alındığını öğrendi. Hatta ortalama 6 aylık bir ömrünün kaldığı ve bu süreyi de bağırsakları torbada geçirmek zorunda olduğu da iletildi. Bağırsak damarlarının tıkanması sonucu bağırsağının büyük kısmını kaybeden Tutal’a, başka bir çaresi olmadığı söylendi. Ancak kızı Gizem Tutal bu durumu kabullenmedi ve internette babasını kurtaracak bir tedavi yöntemi için araştırma yapmaya başladı. Tutal ailesi Prof. Dr. İsmail Gömceli’ye ulaştı. Sonuçları değerlendiren Prof. Dr. Gömceli hastayı bir süre takip edip ameliyat kararı aldı. “Bağırsakları akordeon yöntemi ile 2 katına çıkarıldı” 6 ay ömrü kaldığını öğrenen ve tüm yaşama sevincini kaybeden Hekim Tutal, kendi hayatından tamamen vazgeçti ancak kızı internette yaptığı araştırmalar sonucunda bir çarenin olabileceğini umarak babasını Antalya’ya götürmeye ikna etti. Hekim Tutal’ın sonuçları Memorial Sağlık Grubu Medstar Antalya Hastanesi Genel Cerrahi Bölümü’nden Prof. Dr. İsmail Gömceli tarafından değerlendirildi. Bir süre Prof. Dr. Gömceli’nin takibinde olan Tutal için, doktoru yeniden ameliyat olabileceğine karar veri. Prof. Dr. İsmail Gömceli, ameliyatta Tutal’ın yarısından fazlasını kaybettiği bağırsağını özel bir teknikle iki katına çıkarmayı başardı. Ameliyat sonrasındaki iyileşme sürecinde Tutal’ın beslenme düzenlemesi yapıldı, gerekli destek tedaviler sağlandı ve Tutal ağızdan beslenmeye de başladı. “Kızı sayesinde ölümden döndü” 6 ay sonra öleceğini, yaşamak için çaresi olmayan bir durumda olduğunu düşünen Tutal’ın hayatı kızının onu Antalya’ya getirmesiyle tamamen değişti. Bağırsak uzatma ameliyatı ile kısalan bağırsakları uzadı, dışarı alınan bağırsakları yeniden içeriye alındı, ağızdan beslenmeye başladı, iştahı açıldı ve sonrasında hızla verdiği kiloları geri aldı. Kaybettiği sağlığına yeniden kavuşan Tutal yaşadığı süreçle ilgili şunları söyledi; “Bana iyileşmem için hiçbir çare yok demişlerdi ama şimdi eşimle yürüyüşlere bile çıkıyorum. Ameliyat olalı 1 yıl oldu ve kontrol için hocama geldim. Sağlığıma kavuşmama sebep olduğu için kendisine çok teşekkür ediyorum.” “Mutlu bir şekilde Van’a yolcu ediyoruz” Bağırsak uzatma ameliyatını başarıyla gerçekleştiren Prof. Dr. İsmail Gömceli Hekim Tutal’ın durumu hakkında şunları söyledi; “Van’dan gelerek bize başvuran hastamız ilk geldiği haline göre çok iyi bir durumda. 1 sene önce kendisine verdiğimiz destek tedavilerle durumunu kontrol altına aldık ve ameliyata hazırladık. Ameliyatta bir önceki operasyonda yarısından fazlası alınan bağırsaklarını iki katına çıkardık, eş zamanlı olarak açılan kolostomiyi yerine alarak hastanın konforlu bir yaşama geri dönmesini sağladık. Onu sağlıklı görmek bizleri de çok mutlu etti. 1.yıl kontrollerimizi yaptığımız ve durumunu çok iyi gördüğümüz hastamızı yeniden yüzü gülerek memleketine yolcu ediyoruz.”

Egzersiz zamanlaması neden önemli? Haber

Egzersiz zamanlaması neden önemli?

Alman bilim adamlarının yaptığı araştırma, sabah 8 ile akşam 6 saatlerinde yapılan egzersizlerin bağırsak kanseri riskini yüzde 11 oranında azalttığını ortaya koydu. Peki, egzersiz zamanını bu saatlere göre uyarlamak sağlığımıza fayda sağlar mı? Biruni Üniversitesi Hastanesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Uzmanı Doç.Dr. Çiğdem Çınar merak edilenleri yanıtladı. BMC Medicine dergisinde yayımlanan yeni bir araştırma, sabah saat 8 ve akşam 6 arasında yapılan egzersizlerin bağırsak kanseri riskini yüzde 11 oranında azalttığını ortaya koydu. Almanya'nın Regensburg Üniversitesi'nden Profesör Dr. Michael Leitzmann'ın başkanlık ettiği çalışmaya göre, 42 ile 79 yaşları arasındaki 86 bin 252 kişi üzerinde yapılan araştırma, sabah 8 ile akşam 6 arasında egzersiz yapanların, diğer saatlerde aktif olanlara göre daha düşük kanser riski taşıdığını gösterdi. Bu bulgular, egzersiz zamanlamasının sağlık üzerindeki olumlu etkilerinin daha geniş çapta incelenmesi gerektiğini vurguluyor. EGZERSİZ ZAMANI ÖNERİLERİ Doç.Dr. Çiğdem Çınar egzersizin sadece fiziksel değil, aynı zamanda ruhsal sağlık üzerinde de faydalar sağladığını belirtti. Doç. Dr. Çınar, “Sabah saatlerinde yapılan aerobik egzersizler, günün geri kalanında daha enerjik hissetmemize yardımcı olabilir ve metabolizmamızı hızlandırarak kilo kontrolü sağlamakta etkilidir” dedi. Doç. Dr. Çiğdem Çınar, egzersizin endorfin salınımını tetikleyerek kaygı ve depresyon semptomlarını hafiflettiğini ifade etti. Sabah yapılan egzersizlerin, gün boyunca daha pozitif bir ruh hali ile geçirmemize yardımcı olabileceğini söyledi. Sabah egzersizi: Beyin fonksiyonlarını artırıyor Sabah saatlerinde yapılan aerobik egzersizlerin beyin fonksiyonlarını artırdığını, vücut sıcaklığını yükselterek gün boyu daha uyanık ve odaklanmış hissetmemize yardımcı olduğunu belirten Doç. Dr. Çiğdem Çınar, sabah egzersizlerinin metabolizmayı hızlandırarak günün ilerleyen saatlerine göre daha verimli olduğunu vurguladı. ÖĞLE YÜRÜYÜŞLERİ: STRESİ AZALTIYOR Doç. Dr. Çiğdem Çınar, öğle arasında kısa bir yürüyüşün iş stresini azalttığını ve öğleden sonra daha verimli çalışmayı sağladığını söyledi. Çınar, “15-20 dakikalık bir yürüyüş, bedensel ve zihinsel rahatlama sağlar” dedi. Akşam egzersizi: Kas gücünü artırıyor Doç. Dr. Çiğdem Çınar akşam saatlerinde yapılan direnç egzersizlerinin daha verimli olduğunu belirtti. Doç. Dr. Çiğdem Çınar, “Kaslarımızın daha ısındığı akşam saatlerinde yapılan egzersizler, kas gelişimini destekler ve dayanıklılığı artırır” ifadelerini kullandı. Akşam yoga ve esneme: İyi bir uyku için Akşam saatlerinde yapılan yoga ve esneme hareketlerinin uyku kalitesini artırdığını söyleyen Doç.Dr. Çiğdem Çınar, “Vücuda rahatlama sağlayan bu egzersizler, iyi bir uykuya geçişi kolaylaştırır” dedi. HANGİ ZAMAN DİLİMİNDE EGZERSİZ YAPILMALI Doç. Dr. Çiğdem Çınar, egzersizin sağlığa katkısının büyük olduğunu, ancak egzersiz zamanlamasının bu faydaları artırabileceğini belirterek son olarak “Önemli olan, egzersiz alışkanlığını yaşam tarzına entegre etmek. Sabahları kısa bir yürüyüş, öğle arası dışarıda bir gezinti veya akşam saatlerinde kas güçlendirici egzersizler ile sağlıklı bir yaşam tarzı oluşturulabilir” dedi.

Kalp hastalarına önemli uyarılar! Haber

Kalp hastalarına önemli uyarılar!

Kalp sağlığının korunmasına yönelik uyarılarda bulunan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can, “Yoğun stres altında yaşayan hastalarda kalp krizinin tetiklenmesini, ani kalp ölümleri, yaygın damar hastalığı olduğunu, tedaviye cevabının geç olduğunu artık çok sık görmekteyiz. Kronik stres altında yaşayan hastalar kalp krizi geçirmeye aday olarak gözüküyor. Kalp hastalığında sigara içmek intihar etmek anlamına geliyor. Sigara ve sağlıksız besinler hem kalbi vuruyor hem kalp hastalığını şiddetlendiriyor, tetikliyor, altta yatan bir durum varsa daha da kötü hale getiriyor” dedi. Başta genetik faktörler olmak üzere yoğun işlenmiş gıda tüketimi, sigara, alkol kullanımı, hareketsiz yaşam, stres gibi birçok etken kalp sağlığını etkiliyor. Belirli periyotlarla kalp sağlığına ilişkin kontrollerin büyük önem taşıdığını belirten uzmanlar, vatandaşlara sıklıkla uyarılarda bulunuyor. Medicana Zincirlikuyu Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can da sigara, stres, şok diyetler gibi konulara ilişkin konuşurken önemli tavsiyelerde bulundu. “SİGARA İÇMEK İNTİHAR ETMEK ANLAMINA GELİYOR” Genetik aktarım, kişilerin yaşam tarzı ve diğer hastalıklarının kalp sağlığına etki ettiğini anlatan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can, “Ailemizden aldığımız genetik durum bir yük olarak karşımıza çıkıyor, kontrolsüz bir diyabetimiz varsa, tansiyon hastasıysak, sigara içiyorsak olumsuz etkiliyor, yoğun stres, kronik stresten bahsedeyim; bu stres de kalp krizi riskimizi artırmakta. Kronik stres altında yaşayan, yüksek risk faktörü olan hastalar kalp krizi geçirmeye aday olarak gözüküyor. 40-50 yaş erkek hastalar, menopoz sonrası kadınlarda kalp krizi riski sık artmakta, klinik pratiğimizde bu hastalarla sık karşılaşmaktayız. Kontrolsüz obezite eşittir, kardiyovasküler risk faktörü diyoruz. Vücut kitle indeksinin belli ağırlıkta olması, tansiyon hastalığının olması, yağ profilinin çok yüksek olmasını metabolik sendrom olarak tarifliyoruz. Sigaranın zararları yüzyıllardır söyleniyor, sigara içen hastaların hem kalp, akciğer hastalığı hem bazı diğer hastalıkları olduğunu biliyoruz. Kalp hastalığında sigara içmek demek intihar etmek anlamına geliyor, mevcut tedavilerimizi etkiliyor, damar hastalığının yaygınlığını artırıyor. Ani kalp krizlerine, inmeye, tansiyon düzensizliğine bu tarz durumlara yol açıyor. Sigara içmek kardiyovasküler risk faktörü açısından çok önemli bir risk faktörü, özellikle aileden almış olduğunuz genetik bir yük varsa üstüne bir de sigara içiyorsanız kendinizi zehirlemiş oluyorsunuz. İçeriğinde ne olduğunu, yağ profilini bilmediğimiz organik, doğal olmayan yiyecekler, doğal olmayan her şey hayatımıza zararlı olarak karşımıza çıkıyor” dedi. “"ANİ KALP ÖLÜMLERİNİ SIK GÖRÜYORUZ" Kısa sürede uzman kontrolü olmadan hızlı kilo verme çabasının çok yanlış olduğunu söyleyen Prof. Dr. Can, sözlerine şöyle devam etti: “Diyetlerle ilgili şok diyet uygulayan var, 'Çok hızlı kilo aldım, hızlı kilo vereyim' diyenler var. Sadece proteinden, karbonhidrattan zengin olan diyetler oluyor, çok hızlı kilo veriyorsunuz ama bu kilo verme olayı yağ kaybından değil kas, su ve mineral kaybından oluyor. Bunlar vücuda ayrı bir stres bindiriyor, kronik depresyondan tutun da hızlı kilo alımına, insülin direnç bozukluğuna, tansiyon düzensizliğine, ani kalp krizlerine, metabolik bozukluklara yol açan birçok hastalıklar oluyor. Akdeniz tipi beslenmenin kardiyovasküler hastalıklarda çok önemli fayda sağladığını, hastanın yağ profilini düzelttiğini, damarsal yapının bütünlüğünü koruduğunu, kriz riskini azalttığını, hastanın kolesterol profilinde iyileşme olduğunu biliyoruz. Akdeniz tipinden kastımız eti kısıtlamak değil, elbette içinde et olacak ama ölçülü, dengeli olacak. Günde tek öğünle sadece tek bir besinle beslenip ya da sadece su içmek, sadece protein ya da karbonhidrat yemek hızlı kilo vermek vücudunun dengesini bozuyor. İdeal olan haftada 0,5-1 kilo vermek gibi bir diyettir, diyetisyen arkadaşlarımız sıkça söylüyor. Kalpte stres yükü olduğu zaman da kortizol dengesi, insülin direnci bozuluyor, tansiyon düşüyor, aritmi problemleri oluyor, hastanın risk faktörlerinde değişiklik oluyor. Bu da hastaya ani kalp krizi, ani tansiyon yüksekliği, ani inmeler, bayılmalar, depresyonlar, bilinç bulanıklıkları şeklinde geliyor. Stres günümüzdeki en önemli risk faktörleri arasında geliyor. Stres artık hayatımızın bir parçası, özellikle metropol gibi şehirlerde; sabah trafik yoğunluğu, iş hayatının yoğunluğu, aile hayatımızın düzensizliği ya da düzenliliği. Yoğun stres altında yaşayan hastalarda kalp krizinin tetiklenmesini, ani kalp ölümlerini, yaygın damar hastalığı olduğunu, tedavisinin, hastanın uyumunun zor olduğunu, tedaviye cevabının geç olduğunu, bu tarz şeyleri artık çok sık görmekteyiz. Hasta gerek psikiyatrik, manevi destek alabilir. Sağlığımız için tansiyonumuz düzenli olmalı, düzenli su içmeli, spor yapmalıyız. Sigara ve sağlıksız besinler hem kalbi vuruyor hem de kalp hastalığını şiddetlendiriyor, tetikliyor, altta yatan bir durum varsa onu daha da kötü hale getiriyor. Kalp krizini kadınlarda menopoz sonrası çok sık görüyoruz, genç yaşlara sarkanlar var; genetik yükü çok olanlar, ailevî hastalığı olanlar, doğuştan ya da yapısal kalp hastalığı olanlarda genç yaşlarda görüyoruz”

Kayıhan Pala, Sağlık Bakanlığı’na COVID-19 verilerini açıklama çağrısı yaptı Haber

Kayıhan Pala, Sağlık Bakanlığı’na COVID-19 verilerini açıklama çağrısı yaptı

CHP’nin Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, ülkemizde sınırlı sayıda yapılan atık su analizlerinde COVID-19 hastalığına yol açan SARS-CoV-2 virüs yükünün yüksek olmasına rağmen, Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19’a ilişkin güncel durum verilerini neden açıklamadığını sordu. Bursa Milletvekili Kayıhan Pala COVID-19 pandemisinin etkisinin azalmış olmasına rağmen hastalığın halen büyük tehdit oluşturduğunu ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından, erken uyarı, gözetim ve raporlama, varyant takibi, erken klinik bakım sağlanması, yüksek riskli gruplara aşı uygulanması, ventilasyonda iyileştirmeler ve düzenli iletişimin sürdürülmesinin hayati önem taşıdığının açıklandığı belirtti. “GÜNCEL DURUM AÇIKLANMIYOR” “Hastalığa yol açan SARS-CoV-2 virüsünün atık su gözetimi erken uyarı sistemi, SARSCoV-2 dolaşımının izlenmesi için büyük bir önem taşıdığını” belirten Vekil Pala, “Yaklaşık 30 ülkeden kamuya açık atık su gözetiminden elde edilen tahminlere göre, hastalığın yükü halen ülkeler tarafından bildirilen vakalardan 2 ile 19 kat daha yüksek. Ülkemizde de sınırlı sayıda yapılan atık su analizlerinde COVID-19 hastalığına yol açan SARS-CoV-2 virüs yükü yüksek[1] olmasına karşın, Sağlık Bakanlığı COVID-19 hastalığının güncel durumuyla ilgili test, vaka ve ölüm sayılarını açıkla(ya)mıyor” olduğunu söyledi. “SORU ÖNERGESİ YANITSIZ BIRAKILDI” Hastalığa ilişkin verilerin açıklanmasının, hastalığın yayılmasının önlenmesi açısından büyük önem taşıdığına dikkat çeken CHP Bursa Milletvekili Halk Sağlığı Profesörü Kayıhan Pala, 24 Temmuz 2024 tarihinde Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu tarafından yanıtlanması için vermiş olduğu soru önergesinin daha önce vermiş olduğu önergelerde olduğu gibi, yine yanıtsız bırakıldığın, Bakanlığın önergeyi ancak 19 Eylül’de, yanıt verme süresi geçtikten çok sonra, üstelik sorulardan hiçbirine ilişkin veri veremeden yanıtladığını açıkladı. “BAKANLIĞIN PANDEMİ YÖNETİM PERFORMANSI DA DÜŞÜKTÜ” Kayıhan Pala konuya ilişkin yapmış olduğu açıklamada şunları söyledi: “Sağlık Bakanlığı hastalığa ilişkin ne test sayısını ne olgu sayısını ne de ölüm sayısını açıklayabildi. Anımsanacağı gibi, Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 pandemi yönetimi performansı da düşük kalmıştı. Sağlık Bakanı salgının başlangıcında tüm vakaları açıklamamış, ‘Vaka’ ve ‘hasta’ aynı şey değil diyerek, tıp doktorlarını hayrete düşürmüştü. Sağlık Bakanlığı, 10 Aralık 2020'de daha önce açıklamadığı vaka sayısını açıklamak zorunda kaldı ve bir günde toplam vaka sayısına 1 milyon 190 bin 50 kişi daha eklendi... Türkiye'nin açıkladığı veriler güvenilir değildi! Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye’deki ölüm sayısının Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanandan 3,2 kat daha fazla olduğunun tahmin edildiğini yayınlamıştı. Sağlık sistemi salgına yeterince yanıt veremedi! Temel Üreme Sayısı (R0) salgının ilk on gününde dünya çapında bir rekorla maalesef 9’un üzerine çıktı. Filyasyon çok geç başlayabildi… Ekipler eğitimsizdi, bazı ekiplerde sağlık çalışanı bulunmuyordu… Sonuç olarak, COVID-19 pandemisinin ülkemizdeki yükü hem sağlık açısından hem de sosyo-ekonomik sonuçlar açısından çok ağır oldu. 550'den fazla sağlık çalışanı hayatını kaybetti. 200 binden fazla vatandaşın hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. “Uzamış COVID Hastalığı” yükünün ne kadar olduğu ise henüz bilinmiyor. Türkiye'de yaşam beklentisi 2020-2022 döneminde bir önceki döneme göre azaldı.” VERİLERİN AÇIKLANMASI İÇİN DAVET Vekil Pala, COVID-19 hastalığının etkisi devam ederken, Bakanlık tarafından hastalık hakkında hiçbir açıklama hastalığın topluma yükünü artırma potansiyeli taşıdığı uyarısında bulunarak, Sağlık Bakanlığı’nı bir kez daha hastalıkla ilgili bilgileri, test, olgu ve ölüm sayıları ile bunların yaş, cinsiyet, meslek ve il dağılımlarını açıklamaya davet etti.

Sonbahar mevsimi göz sağlığını tehdit ediyor! Haber

Sonbahar mevsimi göz sağlığını tehdit ediyor!

Hassas bir mevsim olan sonbahar göz sağlığını etkileyebiliyor. Bu mevsimde göz sağlığını korumak için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar olduğunu ifade eden Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Adnan İpçioğlu, yazdan yorgun çıkan gözlerin sonbaharda olumsuz etkilendiğini belirterek gözleri korumanın yollarını anlattı. Göz sağlığında alınması gereken tedbirler hakkında bilgi veren Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. İpçioğlu, göz nezlesine yakalanmamak için toplu taşıma araçlarında dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Göz sağlığını koruyucu önlemler alınabileceğini aktaran İpçioğlu, “Bu mevsimde kalabalık yerlerde, özellikle otobüs, tramvay gibi toplu taşıma araçlarında dikkatli olunmalı. Gözde en ufak bir bulgu olduğunda kızarıklık, kaşıntı, çapaklanma gibi mutlaka göz hekimine başvurulmalıdır. İlaçlarımızı özenle kullanmalı, tedavimizi yarım bırakmamalıyız” dedi. MONİTÖR HASTALIĞINA DİKKAT Ofis çalışanlarında görülen göz problemleri hakkında da bilgi veren Op. Dr. Adnan İpçioğlu, “Çalışanlarda görülen ciddi problem günümüzde monitör hastalığıdır. Hepimizin hayatında bilgisayar çok önemli bir yer tutar. Yoğun klima kullanımı ofis çalışanlarında göz sağlığını ciddi derecede etkiliyor ve kişinin bir göz hastalığı varsa bunu tetikleyebiliyor. Özellikle klimalı ortamlarda göz kuruluğuna yönelik nemlendirici damla kullanılabilir. Düşük derecede olsa sürekli bilgisayara bakan kişilerde gözlük kullanımı yine faydalı olabilir” şeklinde konuştu. GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ KULLANILMALI Sonbahar aylarında güneş ışınlarının göze direkt temasının göz sağlığına olumsuz etki edeceğini söyleyen İpçioğlu, “Sonbahar ayı da olsa güneş gözlüğü kullanılmasını şiddetle tavsiye ediyoruz. Özellikle araç kullananların güneş gözlüğü kullanmaları gerekiyor. Güneşli bölgelerde, güneşli ülkelerde güneş gözlüğü kullanımını şiddetle tavsiye ederim. Özellikle güneş gözlüğü Güneydoğu, Doğu Anadolu Bölgesi gibi dört mevsim güneş alan yerlerde güneş ışınlarının daha dik gelmesi nedeniyle özellikle araç kullanan kişilerde, açık havada çalışan kişilerde önerilir. Kışın açık havada çalışanlar ve araç kullananlara güneş gözlüğü kullanımını tavsiye edebiliriz” dedi.

“Osteoporozis”ten korunmanın yolları Haber

“Osteoporozis”ten korunmanın yolları

Kadınlarda menopoz dönemi genel olarak 48-55 yaş arası olarak kabul edilir. Doğurganlık yeteneğinin kaybolduğu bu dönemde kadınlarda baş ağrısı, sinirlilik, uyku bozuklukları, depresyon, aşırı terleme, halsizlik ve yorgunluk olabilir. Deride gevşeme, yaraların geç iyileşmesi ve morluklar oluşur. Fiziksel aktivitenin azalması, enerji harcamasında azalma olur. Bunların sonucunda da şişmanlık olabilir. Menopoza girmiş kadınlarda kardiyovasküler hastalıklar gelişebilir. Bunun nedeni östrojen hormonunun azalmasının yanı sıra beslenmeyle de ilgilidir.    Osteoporozis hastalığının gelişme riski fazladır. Osteoporozis kemiklerden kalsiyum kaybının artması sonucunda kemiklerin kolaylıkla kırılması hastalığıdır ve menopoza girmiş kadınlarda daha sık görülür. OSTEOPOROZİSTEN KORUNMANIN YOLLARI Osteoporozisten korunmak için öncelikle beslenmeye dikkat edilmesi gerekiyor. Sadece menopozda değil her yaş döneminde yeterli kalsiyum alınmalıdır. Kalsiyum açısından zengin olan süt, süt ürünleri yeşil yapraklı sebzeler, pekmez, kuru baklagiller tüketilmelidir. Bol mineralli sular tercih edilmelidir. Güneş ışınlarından uygun şekilde ve düzenli olarak yararlanılmalı, yeterince D vitamini alınmalıdır. Aşırı posa tüketiminden sakınılmalıdır. Aşırı protein ve fosfor tüketiminden kaçınılmalıdır. Çünkü yüksek proteinli diyet idrarla kalsiyum atımını arttırır ve osteoporozis için önemli bir risk faktörüdür. Aşırı tuzlu yiyecekler tüketilmemelidir. Aşırı tuz, idrarla kalsiyum atımını arttırmaktadır. Düzenli egzersiz yapılmalı, Günlük yürüyüşler aksatılmamalıdır. Sigara ve alkolden uzak durulmalı, aşırı kafein tüketiminden kaçınılmalıdır. Aşırı ince bir beden de osteoporozis açısından sakıncalıdır. Menopozdan sonra vücut, yağ dokusundaki östrojenden yararlanmaktadır.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.