SON DAKİKA
Hava Durumu

#Sağlık Haberleri

Bursa Haber - Sağlık Haberleri haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sağlık Haberleri haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Kalp hastalarına önemli uyarılar! Haber

Kalp hastalarına önemli uyarılar!

Kalp sağlığının korunmasına yönelik uyarılarda bulunan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can, “Yoğun stres altında yaşayan hastalarda kalp krizinin tetiklenmesini, ani kalp ölümleri, yaygın damar hastalığı olduğunu, tedaviye cevabının geç olduğunu artık çok sık görmekteyiz. Kronik stres altında yaşayan hastalar kalp krizi geçirmeye aday olarak gözüküyor. Kalp hastalığında sigara içmek intihar etmek anlamına geliyor. Sigara ve sağlıksız besinler hem kalbi vuruyor hem kalp hastalığını şiddetlendiriyor, tetikliyor, altta yatan bir durum varsa daha da kötü hale getiriyor” dedi. Başta genetik faktörler olmak üzere yoğun işlenmiş gıda tüketimi, sigara, alkol kullanımı, hareketsiz yaşam, stres gibi birçok etken kalp sağlığını etkiliyor. Belirli periyotlarla kalp sağlığına ilişkin kontrollerin büyük önem taşıdığını belirten uzmanlar, vatandaşlara sıklıkla uyarılarda bulunuyor. Medicana Zincirlikuyu Hastanesi Kardiyoloji Bölümü'nden Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can da sigara, stres, şok diyetler gibi konulara ilişkin konuşurken önemli tavsiyelerde bulundu. “SİGARA İÇMEK İNTİHAR ETMEK ANLAMINA GELİYOR” Genetik aktarım, kişilerin yaşam tarzı ve diğer hastalıklarının kalp sağlığına etki ettiğini anlatan Kardiyoloji Uzmanı Prof. Dr. Mehmet Mustafa Can, “Ailemizden aldığımız genetik durum bir yük olarak karşımıza çıkıyor, kontrolsüz bir diyabetimiz varsa, tansiyon hastasıysak, sigara içiyorsak olumsuz etkiliyor, yoğun stres, kronik stresten bahsedeyim; bu stres de kalp krizi riskimizi artırmakta. Kronik stres altında yaşayan, yüksek risk faktörü olan hastalar kalp krizi geçirmeye aday olarak gözüküyor. 40-50 yaş erkek hastalar, menopoz sonrası kadınlarda kalp krizi riski sık artmakta, klinik pratiğimizde bu hastalarla sık karşılaşmaktayız. Kontrolsüz obezite eşittir, kardiyovasküler risk faktörü diyoruz. Vücut kitle indeksinin belli ağırlıkta olması, tansiyon hastalığının olması, yağ profilinin çok yüksek olmasını metabolik sendrom olarak tarifliyoruz. Sigaranın zararları yüzyıllardır söyleniyor, sigara içen hastaların hem kalp, akciğer hastalığı hem bazı diğer hastalıkları olduğunu biliyoruz. Kalp hastalığında sigara içmek demek intihar etmek anlamına geliyor, mevcut tedavilerimizi etkiliyor, damar hastalığının yaygınlığını artırıyor. Ani kalp krizlerine, inmeye, tansiyon düzensizliğine bu tarz durumlara yol açıyor. Sigara içmek kardiyovasküler risk faktörü açısından çok önemli bir risk faktörü, özellikle aileden almış olduğunuz genetik bir yük varsa üstüne bir de sigara içiyorsanız kendinizi zehirlemiş oluyorsunuz. İçeriğinde ne olduğunu, yağ profilini bilmediğimiz organik, doğal olmayan yiyecekler, doğal olmayan her şey hayatımıza zararlı olarak karşımıza çıkıyor” dedi. “"ANİ KALP ÖLÜMLERİNİ SIK GÖRÜYORUZ" Kısa sürede uzman kontrolü olmadan hızlı kilo verme çabasının çok yanlış olduğunu söyleyen Prof. Dr. Can, sözlerine şöyle devam etti: “Diyetlerle ilgili şok diyet uygulayan var, 'Çok hızlı kilo aldım, hızlı kilo vereyim' diyenler var. Sadece proteinden, karbonhidrattan zengin olan diyetler oluyor, çok hızlı kilo veriyorsunuz ama bu kilo verme olayı yağ kaybından değil kas, su ve mineral kaybından oluyor. Bunlar vücuda ayrı bir stres bindiriyor, kronik depresyondan tutun da hızlı kilo alımına, insülin direnç bozukluğuna, tansiyon düzensizliğine, ani kalp krizlerine, metabolik bozukluklara yol açan birçok hastalıklar oluyor. Akdeniz tipi beslenmenin kardiyovasküler hastalıklarda çok önemli fayda sağladığını, hastanın yağ profilini düzelttiğini, damarsal yapının bütünlüğünü koruduğunu, kriz riskini azalttığını, hastanın kolesterol profilinde iyileşme olduğunu biliyoruz. Akdeniz tipinden kastımız eti kısıtlamak değil, elbette içinde et olacak ama ölçülü, dengeli olacak. Günde tek öğünle sadece tek bir besinle beslenip ya da sadece su içmek, sadece protein ya da karbonhidrat yemek hızlı kilo vermek vücudunun dengesini bozuyor. İdeal olan haftada 0,5-1 kilo vermek gibi bir diyettir, diyetisyen arkadaşlarımız sıkça söylüyor. Kalpte stres yükü olduğu zaman da kortizol dengesi, insülin direnci bozuluyor, tansiyon düşüyor, aritmi problemleri oluyor, hastanın risk faktörlerinde değişiklik oluyor. Bu da hastaya ani kalp krizi, ani tansiyon yüksekliği, ani inmeler, bayılmalar, depresyonlar, bilinç bulanıklıkları şeklinde geliyor. Stres günümüzdeki en önemli risk faktörleri arasında geliyor. Stres artık hayatımızın bir parçası, özellikle metropol gibi şehirlerde; sabah trafik yoğunluğu, iş hayatının yoğunluğu, aile hayatımızın düzensizliği ya da düzenliliği. Yoğun stres altında yaşayan hastalarda kalp krizinin tetiklenmesini, ani kalp ölümlerini, yaygın damar hastalığı olduğunu, tedavisinin, hastanın uyumunun zor olduğunu, tedaviye cevabının geç olduğunu, bu tarz şeyleri artık çok sık görmekteyiz. Hasta gerek psikiyatrik, manevi destek alabilir. Sağlığımız için tansiyonumuz düzenli olmalı, düzenli su içmeli, spor yapmalıyız. Sigara ve sağlıksız besinler hem kalbi vuruyor hem de kalp hastalığını şiddetlendiriyor, tetikliyor, altta yatan bir durum varsa onu daha da kötü hale getiriyor. Kalp krizini kadınlarda menopoz sonrası çok sık görüyoruz, genç yaşlara sarkanlar var; genetik yükü çok olanlar, ailevî hastalığı olanlar, doğuştan ya da yapısal kalp hastalığı olanlarda genç yaşlarda görüyoruz”

Kayıhan Pala, Sağlık Bakanlığı’na COVID-19 verilerini açıklama çağrısı yaptı Haber

Kayıhan Pala, Sağlık Bakanlığı’na COVID-19 verilerini açıklama çağrısı yaptı

CHP’nin Bursa Milletvekili Kayıhan Pala, ülkemizde sınırlı sayıda yapılan atık su analizlerinde COVID-19 hastalığına yol açan SARS-CoV-2 virüs yükünün yüksek olmasına rağmen, Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19’a ilişkin güncel durum verilerini neden açıklamadığını sordu. Bursa Milletvekili Kayıhan Pala COVID-19 pandemisinin etkisinin azalmış olmasına rağmen hastalığın halen büyük tehdit oluşturduğunu ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından, erken uyarı, gözetim ve raporlama, varyant takibi, erken klinik bakım sağlanması, yüksek riskli gruplara aşı uygulanması, ventilasyonda iyileştirmeler ve düzenli iletişimin sürdürülmesinin hayati önem taşıdığının açıklandığı belirtti. “GÜNCEL DURUM AÇIKLANMIYOR” “Hastalığa yol açan SARS-CoV-2 virüsünün atık su gözetimi erken uyarı sistemi, SARSCoV-2 dolaşımının izlenmesi için büyük bir önem taşıdığını” belirten Vekil Pala, “Yaklaşık 30 ülkeden kamuya açık atık su gözetiminden elde edilen tahminlere göre, hastalığın yükü halen ülkeler tarafından bildirilen vakalardan 2 ile 19 kat daha yüksek. Ülkemizde de sınırlı sayıda yapılan atık su analizlerinde COVID-19 hastalığına yol açan SARS-CoV-2 virüs yükü yüksek[1] olmasına karşın, Sağlık Bakanlığı COVID-19 hastalığının güncel durumuyla ilgili test, vaka ve ölüm sayılarını açıkla(ya)mıyor” olduğunu söyledi. “SORU ÖNERGESİ YANITSIZ BIRAKILDI” Hastalığa ilişkin verilerin açıklanmasının, hastalığın yayılmasının önlenmesi açısından büyük önem taşıdığına dikkat çeken CHP Bursa Milletvekili Halk Sağlığı Profesörü Kayıhan Pala, 24 Temmuz 2024 tarihinde Sağlık Bakanı Kemal Memişoğlu tarafından yanıtlanması için vermiş olduğu soru önergesinin daha önce vermiş olduğu önergelerde olduğu gibi, yine yanıtsız bırakıldığın, Bakanlığın önergeyi ancak 19 Eylül’de, yanıt verme süresi geçtikten çok sonra, üstelik sorulardan hiçbirine ilişkin veri veremeden yanıtladığını açıkladı. “BAKANLIĞIN PANDEMİ YÖNETİM PERFORMANSI DA DÜŞÜKTÜ” Kayıhan Pala konuya ilişkin yapmış olduğu açıklamada şunları söyledi: “Sağlık Bakanlığı hastalığa ilişkin ne test sayısını ne olgu sayısını ne de ölüm sayısını açıklayabildi. Anımsanacağı gibi, Sağlık Bakanlığı’nın COVID-19 pandemi yönetimi performansı da düşük kalmıştı. Sağlık Bakanı salgının başlangıcında tüm vakaları açıklamamış, ‘Vaka’ ve ‘hasta’ aynı şey değil diyerek, tıp doktorlarını hayrete düşürmüştü. Sağlık Bakanlığı, 10 Aralık 2020'de daha önce açıklamadığı vaka sayısını açıklamak zorunda kaldı ve bir günde toplam vaka sayısına 1 milyon 190 bin 50 kişi daha eklendi... Türkiye'nin açıkladığı veriler güvenilir değildi! Dünya Sağlık Örgütü, Türkiye’deki ölüm sayısının Sağlık Bakanlığı tarafından açıklanandan 3,2 kat daha fazla olduğunun tahmin edildiğini yayınlamıştı. Sağlık sistemi salgına yeterince yanıt veremedi! Temel Üreme Sayısı (R0) salgının ilk on gününde dünya çapında bir rekorla maalesef 9’un üzerine çıktı. Filyasyon çok geç başlayabildi… Ekipler eğitimsizdi, bazı ekiplerde sağlık çalışanı bulunmuyordu… Sonuç olarak, COVID-19 pandemisinin ülkemizdeki yükü hem sağlık açısından hem de sosyo-ekonomik sonuçlar açısından çok ağır oldu. 550'den fazla sağlık çalışanı hayatını kaybetti. 200 binden fazla vatandaşın hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. “Uzamış COVID Hastalığı” yükünün ne kadar olduğu ise henüz bilinmiyor. Türkiye'de yaşam beklentisi 2020-2022 döneminde bir önceki döneme göre azaldı.” VERİLERİN AÇIKLANMASI İÇİN DAVET Vekil Pala, COVID-19 hastalığının etkisi devam ederken, Bakanlık tarafından hastalık hakkında hiçbir açıklama hastalığın topluma yükünü artırma potansiyeli taşıdığı uyarısında bulunarak, Sağlık Bakanlığı’nı bir kez daha hastalıkla ilgili bilgileri, test, olgu ve ölüm sayıları ile bunların yaş, cinsiyet, meslek ve il dağılımlarını açıklamaya davet etti.

Sonbahar mevsimi göz sağlığını tehdit ediyor! Haber

Sonbahar mevsimi göz sağlığını tehdit ediyor!

Hassas bir mevsim olan sonbahar göz sağlığını etkileyebiliyor. Bu mevsimde göz sağlığını korumak için dikkat edilmesi gereken bazı noktalar olduğunu ifade eden Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Adnan İpçioğlu, yazdan yorgun çıkan gözlerin sonbaharda olumsuz etkilendiğini belirterek gözleri korumanın yollarını anlattı. Göz sağlığında alınması gereken tedbirler hakkında bilgi veren Medicana Bursa Hastanesi Göz Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. İpçioğlu, göz nezlesine yakalanmamak için toplu taşıma araçlarında dikkatli olunması gerektiğini söyledi. Göz sağlığını koruyucu önlemler alınabileceğini aktaran İpçioğlu, “Bu mevsimde kalabalık yerlerde, özellikle otobüs, tramvay gibi toplu taşıma araçlarında dikkatli olunmalı. Gözde en ufak bir bulgu olduğunda kızarıklık, kaşıntı, çapaklanma gibi mutlaka göz hekimine başvurulmalıdır. İlaçlarımızı özenle kullanmalı, tedavimizi yarım bırakmamalıyız” dedi. MONİTÖR HASTALIĞINA DİKKAT Ofis çalışanlarında görülen göz problemleri hakkında da bilgi veren Op. Dr. Adnan İpçioğlu, “Çalışanlarda görülen ciddi problem günümüzde monitör hastalığıdır. Hepimizin hayatında bilgisayar çok önemli bir yer tutar. Yoğun klima kullanımı ofis çalışanlarında göz sağlığını ciddi derecede etkiliyor ve kişinin bir göz hastalığı varsa bunu tetikleyebiliyor. Özellikle klimalı ortamlarda göz kuruluğuna yönelik nemlendirici damla kullanılabilir. Düşük derecede olsa sürekli bilgisayara bakan kişilerde gözlük kullanımı yine faydalı olabilir” şeklinde konuştu. GÜNEŞ GÖZLÜĞÜ KULLANILMALI Sonbahar aylarında güneş ışınlarının göze direkt temasının göz sağlığına olumsuz etki edeceğini söyleyen İpçioğlu, “Sonbahar ayı da olsa güneş gözlüğü kullanılmasını şiddetle tavsiye ediyoruz. Özellikle araç kullananların güneş gözlüğü kullanmaları gerekiyor. Güneşli bölgelerde, güneşli ülkelerde güneş gözlüğü kullanımını şiddetle tavsiye ederim. Özellikle güneş gözlüğü Güneydoğu, Doğu Anadolu Bölgesi gibi dört mevsim güneş alan yerlerde güneş ışınlarının daha dik gelmesi nedeniyle özellikle araç kullanan kişilerde, açık havada çalışan kişilerde önerilir. Kışın açık havada çalışanlar ve araç kullananlara güneş gözlüğü kullanımını tavsiye edebiliriz” dedi.

“Osteoporozis”ten korunmanın yolları Haber

“Osteoporozis”ten korunmanın yolları

Kadınlarda menopoz dönemi genel olarak 48-55 yaş arası olarak kabul edilir. Doğurganlık yeteneğinin kaybolduğu bu dönemde kadınlarda baş ağrısı, sinirlilik, uyku bozuklukları, depresyon, aşırı terleme, halsizlik ve yorgunluk olabilir. Deride gevşeme, yaraların geç iyileşmesi ve morluklar oluşur. Fiziksel aktivitenin azalması, enerji harcamasında azalma olur. Bunların sonucunda da şişmanlık olabilir. Menopoza girmiş kadınlarda kardiyovasküler hastalıklar gelişebilir. Bunun nedeni östrojen hormonunun azalmasının yanı sıra beslenmeyle de ilgilidir.    Osteoporozis hastalığının gelişme riski fazladır. Osteoporozis kemiklerden kalsiyum kaybının artması sonucunda kemiklerin kolaylıkla kırılması hastalığıdır ve menopoza girmiş kadınlarda daha sık görülür. OSTEOPOROZİSTEN KORUNMANIN YOLLARI Osteoporozisten korunmak için öncelikle beslenmeye dikkat edilmesi gerekiyor. Sadece menopozda değil her yaş döneminde yeterli kalsiyum alınmalıdır. Kalsiyum açısından zengin olan süt, süt ürünleri yeşil yapraklı sebzeler, pekmez, kuru baklagiller tüketilmelidir. Bol mineralli sular tercih edilmelidir. Güneş ışınlarından uygun şekilde ve düzenli olarak yararlanılmalı, yeterince D vitamini alınmalıdır. Aşırı posa tüketiminden sakınılmalıdır. Aşırı protein ve fosfor tüketiminden kaçınılmalıdır. Çünkü yüksek proteinli diyet idrarla kalsiyum atımını arttırır ve osteoporozis için önemli bir risk faktörüdür. Aşırı tuzlu yiyecekler tüketilmemelidir. Aşırı tuz, idrarla kalsiyum atımını arttırmaktadır. Düzenli egzersiz yapılmalı, Günlük yürüyüşler aksatılmamalıdır. Sigara ve alkolden uzak durulmalı, aşırı kafein tüketiminden kaçınılmalıdır. Aşırı ince bir beden de osteoporozis açısından sakıncalıdır. Menopozdan sonra vücut, yağ dokusundaki östrojenden yararlanmaktadır.

Fıtık denildi, tek böbreği olduğu ortaya çıktı Haber

Fıtık denildi, tek böbreği olduğu ortaya çıktı

İzmir'de ikamet eden 35 yaşındaki Nurcan Avcı, bel fıtığı sebebiyle MR çektirmeye gittiğinde doğuştan tek böbrek olduğunu öğrendi. Sağlam böbreğinde ise büyüyen kitle için gitmediği doktor kalmayan Avcı, herkesin diyalize girmesi böbreğinin alınabileceği ihtimaline hazır olması gerektiğini söylemesiyle yıkıldı. Bursa'da kapalı yöntemle böbreği kitleden temizlenen Avcı, emeği geçenlere teşekkür etti. İzmir'de güvenlik görevlisi olarak çalışan 2 çocuk annesi Nurcan Avcı, 2012 yılında fıtık teşhisinden dolayı doktorunun isteğiyle MR çektirdi. MR sonuçlarını inceleyen doktor, hastada fıtık dışında bir böbreğinin çok küçük olduğu için doğuştan itibaren tek böbrekle hayatını idame ettirdiğini söyledi. Yıllar sonra tekrar MR çektiren hastanın tek böbreğinde bu sefer bir kitle olduğu görüldü. Kitlenin iyi huylu olduğu söylenmesi üzerine iki sefer embolizasyona işlemi yapıldı. Fakat kitle büyümeye devam etti. Bunun üzerine doktorlar bu böbreğin alınması gerektiğini söyledi. Tek böbreğinin alınmasını ve diyalize bağlanmayı istemeyen Avcı sağlığına kavuşabilmek için doktor doktor gezmeye başladı. Gitmediği doktor kalmayan Avcı, Bursa Medicana Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Şahan tarafından 2 saatlik kapalı bir operasyonla sağlığına kavuştu. “TESADÜFEN AHMET HOCAYLA TANIŞTIK VE İZMİR'DEN BURSA'YA GELDİK” Böbreğindeki hastalıktan dolayı başından geçen süreci aktaran Nurcan Avcı, “Ben tek böbrekli olduğumu 2012 yılında, böbreğimdeki hastalığı da 2016 yılında öğrendim. Girişimsel radyolojiye yönlendirildim 2 defa embolizasyon işlemi yapıldı. Daha sonrasında iyi huylu bu kitle büyümeye tekrar devam etti. Gittiğim doktorlar böbreğimin alınması gerektiğini ve riskli olduğundan dolayı açık ameliyatla böbreğimin tamamının alınması gerektiğini söylediler. Tesadüfen Ahmet hocayla tanıştık ve İzmir'den Bursa'ya geldik. Bize ameliyatın risklerini söyledi ama Allah'ın izniyle bu ameliyatı yapabileceğini söyledi ve biz de ona güvendik. Ameliyatımı oldum sağlıklı bir şekilde hayatıma devam ediyorum” ifadelerini kullandı. MR çektirdiğinde gerçeklerle yüzleşti Avcı, “Fıtığım olduğu için hastaneye gittim. MR çektirince tesadüfen tek böbrekli olduğumu öğrendim. Yıllar sonra tekrar çektirmem gereken bir MR olduğunda ise bu sefer sağlam böbreğimde iyi huylu bir kitle olduğunu öğrendim” dedi. TEK BÖBREKLİ HASTAYI DİYALİZDEN KURTARIP SAĞLIĞINA KAVUŞTURDU Zorlu bir ameliyatı başarıyla tamamlayan Bursa Medicana Hastanesi Üroloji Uzmanı Doç. Dr. Ahmet Şahan, hastanın durumunun şu an iyi olduğunu belirterek, “Nurcan Hanım 35 yaşında bize İzmir'den geldi. Doğuştan tek böbrekli bir böbreği küçük olduğu için işlevsiz durumda. Sağlam böbreğinde ise 2016'da tanısı konmuş giderek büyüyen iyi huylu "anjiomyolipomu" denilen 12 santimetre boyutunda bir kitlesi var. Bu kitle artık böbreğin damarlarını içerisine almış komplike bir kitle durumunda. Hastaya iki kez anjioembolizasyon tedavisi uygulanmış fakat başarısız olduğu için kitle büyümeye devam etmiş. Kadınlarda 4 santimetreden büyük anjiomyolipomular kendiliğinden kanayarak yaşamı tehlike altına attığı için bu kitlelerin alınması gerekiyor. Tek böbrekli olunan durumlarda böbreğin tamamen alınması durumu da söz konusu olabiliyor. Bu riske girmemek için çoğu merkez de embolizasyona başvurmuş. Hasta bize geldiğinde bu işi yapabileceğimizi söyledik. 2 saat süren kapalı bir ameliyatla kitleyi tamamen çıkardık ve hastamızı 3 gün içerisinde taburcu ettik. Hastamızın değerli şuan iyi durumda. Hastamızı diyalizden kurtarıp kapalı bir ameliyatla sağlığına kavuşturabildiğimiz için çok mutluyuz” dedi.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.