SON DAKİKA
Hava Durumu

#Sanayi

Söz Bursa - Sanayi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Sanayi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

MB Başkanı Karahan: "Fiyat istikrarının sağlanmasıyla kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız" Haber

MB Başkanı Karahan: "Fiyat istikrarının sağlanmasıyla kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız"

Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan, Fiyat istikrarının sağlanması amacı doğrultusunda alınan mesafeyi önemsediklerini belirtti. Karahan, "Fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız" dedi. Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD), 2'nci Yüksek İstişare Konseyi toplantısını gerçekleştirdi. Ankara'da gerçekleştirilen toplantının açılış konuşmalarını TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Ömer Aras ve TÜSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Orhan Turan gerçekleştirdi. Merkez Bankası Başkanı Fatih Karahan ise programa onur konuğu olarak katıldı. Toplantıda konuşan Karahan, Merkez Bankası olarak real sektörle çift yönlü iletişime önem verdiklerini ifade ederek, şubelerinde görev yapan uzman ekiplerin, 2013 yılından bu yana firmalarla, real sektör temsilcileriyle görüşmeler gerçekleştirdiğini belirtti. Karahan, "Makro ve mikrobiyatrilerden yaptığımız analizleri, saha görüşmelerinden elde ettiğimiz bilgilerle destekliyoruz. Elde ettiğimiz bilgileri hem karar alma süreçlerinde kullanıyoruz, hem de çeşitli sektörlerdeki durum ve yapısal sorunlar hakkında tespit yapma fırsatı buluyoruz. Bunları ilgili kamu kurum ve kuruluşlarıyla paylaşıyoruz. Bu kapsamda 2025 yılında iki bin 500'den fazla firmayla, son 5 yılda da toplamda yaklaşık 15 bin firma ile görüştük. Bu sene bu iletişimi bir adım öteye taşımaya karar verdik. Bu doğrultuda para politikası ve makroekonomik görünüm adlı toplantılar yapmaya başladık. Birçok şehirde sanayi ve ticaret odalarıyla, esnaf odalarıyla, sivil toplum kuruluşlarıyla görüşmeler gerçekleştirdik. Yeni yılda da bu toplantılara devam edeceğiz" ifadelerini kullandı. "FİYAT İSTİKRARININ SAĞLANMASIYLA BİRLİKTE KALICI VE GENELE YAYILAN REFAH ARTIŞINA ULAŞACAĞIZ" Yapılan çalışmalarda 3 temel öncelikleri olduğuna değinen Karahan, "Rezerv yeterliliğini sağlamak, KKM bakiyesini azaltmak ve fiyat istikrarını tesis etmek. Merkez Bankası net rezervlerinde 120 milyar dolardan fazla artış kaydettik. Geldiğimiz noktada Merkez Bankası rezervlerinin artık günlük bazda takip edilmediğini görüyoruz. Bu da bize piyasanın, rezervlerimizin belli bir yeterlilik seviyesine ulaştığını düşündüğünü söylüyor. Bildiğiniz gibi şartlı bir yükümlülük olan KKM hesaplarının bakiyesi 143 milyar dolara ulaşmıştı. Şu anda bu bakiyenin 1 milyar doların altına indiğini görüyoruz. Dolayısıyla bu konuyu da başarıyla gündemden çıkarmış oluyoruz. Üçüncü ama en önemli önceliğimiz fiyat istikrarı. En önemli diyorum çünkü rezerv ve KKM konularının kök sebebi olan yüksek enflasyon, aynı zamanda vatandaşın alım gücünü ve yaşam standartını düşürüyor. Bu nedenle ilk olarak enflasyonu kontrol altına almayı hedefledik. Aldığımız tedbirlerle enflasyonun yüzde 75'i aşmamasını sağladık. Daha sonra dezenflasyonu tesis ettik ve geldiğimiz noktada enflasyonun yüzde 31 seviyesine indiğini görüyoruz. Fiyat istikrarının sağlanması amacı doğrultusunda aldığımız mesafeyi önemsiyoruz. Hem kısa dönem göstergeler hem de orta vadeli görünüm bize dezenflasyonun sürdüğünü ve süreceğini gösteriyor. Bu düşüşün kalıcılığını sağlamak için sıkı para politikası duruşumuzu sürdüreceğiz. Elbette bu dönemde uygulanan politikaların real sektör üzerine bir takım etkileri söz konusu. Ancak geldiğimiz noktada ekonomideki büyümenin kompozisyonun değişerek devam ettiğini görüyoruz. Bununla birlikte ciddi bir sektörel dönüşümün de gerçekleştiği açık. Fiyat istikrarının sağlanmasıyla birlikte kalıcı ve genele yayılan refah artışına ulaşacağız" dedi. "FİYAT İSTİKRARI DEMEK FAİZLERİN KALICI OLARAK DÜŞÜK OLMASI DEMEK" Fiyat istikrarının önemine değinen Karahan, açıklamalarına şu sözlerle devam etti: "Bildiğiniz gibi fiyat istikrarına giden yolda bazı maliyetler olabiliyor. Bu maliyetlere neden katlanılması gerektiğini anlatmak istiyorum. Sonrasında bugüne kadar enflasyonda yaşadığımız düşüşü nasıl sağladığımızı, bunun hangi kaynaklar aracılığıyla gerçekleştiğini anlatacağım. Bu aynı zamanda bize bundan sonraki düşüşün nasıl olacağı hakkında da bir fikir verecek. Son olarak kamuoyunda sık sık konuşulan faiz kararlarımız hakkında bir değerlendirme yapmak istiyorum. Burada hem vatandaş için hem real sektör için önemli olan, belirleyici olan piyasadaki faizler. Piyasadaki faizler ne zaman düşer? Piyasa faizleri Merkez Bankası'nın politika faizinden nasıl ve ne ölçüde etkilenir? Bu etki hangi unsurlara bağlıdır? Bu konuda bir değerlendirme yapacağım. Böylelikle kararlarımızı alırken göz önünde bulundurduğumuz bazı unsurları da vurgulayacağım. Merkez Bankamızın internet sitesini açtığınızda sol üst köşede şöyle bir ifade görürsünüz. Merkez Bankası'nın temel amacı fiyat istikrarını sağlamaktır. Bu fiyat istikrarı konusu neden bu kadar önemli ki, temel amacı bu olan bir kurum kurulması gerekli görülmüş. Bir ülkenin refahı için fiyat istikrarı neden bu kadar kritik? Fiyat istikrarının önemini anlamanın yolu, fiyat istikrarı olmadığında yani yüksek enflasyon ortamında neyi kaybettiğimizi analiz etmekten geçiyor. Hepimiz dönem dönem yaşamışızdır. Bazı şeylerin kıymetini en iyi onu kaybettiğimizde anlarız. Bu nedenle önce yüksek enflasyonun maliyetini anlatarak başlamak istiyorum. Her şeyden önce yüksek enflasyon demek, alım gücünde düşüş demek. Ücretlerde yaşanan artışların refahı aynı ölçüde artıramaması demek, yaşam standartlarına yansımaması demek. Bunun yanında her ne kadar yüksek enflasyon dönem dönem yüksek büyüme ile birlikte görülse de aslında aynı zamanda istikrarsızlık demek. Yüksek enflasyon dönemlerinde büyümenin çok oynak olduğunu görüyoruz. Bazı dönemlerde çok yüksek olabilen büyüme takip eden dönemlerde yavaşlayabiliyor. Maliyet artışları da benzer şekilde hareket ediyor. Bu nedenle yüksek enflasyon dönemleri genelde öngörülebilirliğin son derece düşük olduğu dönemler. Bunun neticesinde de böyle dönemlerde uzun vadeli planların ve uzun vadede verimlilik artışı sağlayacak yatırımların yapılması zorlaşıyor. Dolayısıyla bu dönemler uzun sürdüğü takdirde ekonominin verimliliği düşüyor ve uzun vadeli potansiyeli de zarar görüyor. Fiyat istikrarını sağladığınızda ise aynı zamanda öngörülebilirliği tesis etmiş oluyorsunuz. Bunun yanında fiyat istikrarı demek faizlerin kalıcı olarak düşük olması demek ve finans sektörü tarafından uzun vadeli finansmanın uygun şartlarda sağlanabilmesi demek. Uzun vadeli finansman imkanı ve öngörülebilirlikle birlikte düşük enflasyon yatırım ortamında ciddi bir iyileşme sağlar. Bu iyileşme ile beraber uzun vadeli yatırımlar yapılabilir hale gelir. Ülkenin büyüme potansiyeli artar, büyüme sürdürülebilir hale gelir. Büyümenin getirdiği refah artışı toplumun birçok kesimi tarafından daha dengeli şekilde paylaşılabilir." "ÖZEL TÜKETİM BÜYÜMESİNİN DENGELENMESİ, EKONOMİDEKİ BÜYÜME İÇİN OLDUKÇA ÖNEMLİ" 2020 yılından sonra Türkiye'nin yeniden yüksek enflasyonla tanıştığına değinen Karahan, 5 yıllık süreçte enflasyonun ortalama olarak yaklaşık yüzde 45 olarak gerçekleştiğini ifade etti. Karahan, "Bu dönem aynı zamanda para politikasının gevşek olduğu, kredi maliyetlerinin düşük tutulduğu ve kredi miktarının da oldukça bol olduğu bir dönemdi. Yani yatırım yapmak isteyenin, finansmana ulaşmak isteyenin ne erişim ne maliyet açısından zorlanmayacağı bir ortamdı. Böyle bir dönemde yatırımların hızlanmasını beklersiniz. Ancak veriye baktığımızda fiyat istikrarı döneminde neredeyse yüzde 8'i bulan yatırım büyümesinin bu söz konusu dönemde hızlanmak bir yana yavaşladığını gördük. Bu son dönemin bir başka özelliği ise büyüme oranlarının fiyat istikrarı dönemine benzer olması. 2004-2019 yılları arasında ortalama yüzde 5.5 kadar büyüyen Türkiye ekonomisi, ondan sonraki 5 yılda da benzer oranda büyüdü. Peki yatırım büyümesi bu dönemde zayıfladı ise ekonomi nasıl aynı hızda büyümeye devam etti? Sorunun cevabı aslında özel tüketimde yatıyor. Fiyat istikrarı döneminde yıllık bazda yüzde 4.5 büyüyen özel tüketim, yüksek enflasyon döneminde yüzde 10 oranında ve neredeyse tarihi olarak en büyük seviyelerde büyüdü. Bu büyüme kompozisyonu çok sağlıklı değil. Verilere baktığımızda yüksek enflasyon döneminde yani 2020'den sonraki dönemde yatırımlar Yüzde 5.7 büyürken özel tüketim yüzde 10 oranında yani yatırımlardan çok daha yüksek oranda büyüyor. Üretim kapasitesinin bu hızla artmadığı bir ekonomide bu kadar hızlı özel tüketim büyümesi ancak ithalatla mümkün. Nitekim ekonomimizde de bunu gördük. 2023 başında cari açığın milli geliri oranı ithalattaki artış kaynaklı yüzde 5'i aştı. Fiyat istikrarını sağladığımızda bu büyüme kompozisyonunun geçmişte olduğu gibi düzeleceğini yani yatırım tüketim dengesinin çok daha sağlıklı seyredeceğini düşünüyoruz. Özel tüketim büyümesinin dengelenmesi ve büyüme kompozisyonunun iyileşmesi dezenflasyon için önemli olduğu kadar ekonomideki büyümenin dengeli olabilmesi için de oldukça önemli. Bildiğiniz gibi parasal sıkılaşmaya başlayalı iki yıldan fazla bir süre oldu. Geldiğimiz noktada büyüme kompozisyondaki dengelenmenin ne boyutta olduğunu sizlerle paylaşmak istiyorum. Şu anda baktığımızda yatırım büyümesinin yüzde 7,7 olduğunu özel tüketimdeki hızla artışında önemli ölçüde törpülendiğini görebiliriz. Ve tıpkı anlattığım gibi yatırım büyümesinin özel tüketimden daha hızlı olduğu ve dolayısıyla büyümenin daha sürdürülebilir olduğu bir görünüm elde etmiş olduk" ifadelerini kullandı.

Bursa’nın Ar-Ge kapasitesini büyültmek için iş dünyası ULUTEK'te bir araya geldi Haber

Bursa’nın Ar-Ge kapasitesini büyültmek için iş dünyası ULUTEK'te bir araya geldi

ULUTEK Teknopark’ta gerçekleştirilen Üniversite-Sanayi İş Birliği Programı, Bursa’nın teknoloji üretme kapasitesini, akademik bilgi birikimini ve sanayinin değişen ihtiyaçlarını aynı platformda buluşturdu. Toplantıda Ar-Ge odaklı üretimin geliştirilmesi, akademi-sanayi etkileşiminin kurumsallaştırılması, yeşil mutabakatın sektörlerde oluşturduğu dönüşüm ve Bursa’nın ihtiyaç duyduğu yeni teknoloji ekosisteminin nasıl şekillendirilmesi gerektiği kapsamlı bir biçimde ele alındı. ULUTEK Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Karagöz, araştırma üniversitelerinin Türkiye’nin kalkınma vizyonundaki yerine dikkat çekerek ULUTEK’in bu noktadaki misyonunu şu sözlerle ifade etti; "Üniversitemiz araştırma üniversitesi unvanıyla büyük bir sorumluluk taşıyor. Bu sorumluluğun sanayi ile bütünleşmesini sağlayan en önemli yapılardan biri teknokentlerdir. ULUTEK olarak hem üniversitemizi hem de teknokent firmalarımızı aynı platformda buluşturan mekanizmaları güçlendiriyoruz. Bugün burada yaptığımız gibi, tarafları bir araya getirmek önemli; fakat daha önemlisi bu iş birliğini sürdürülebilir kılacak sistematik bir yapı oluşturmak. Her iş birliğinin mutlaka bir projeye, bir çıktı ya da katma değere dönüşmesi gerektiğine inanıyoruz. Bursa’nın Ar-Ge kapasitesini büyütmek için bu dönüşümü birlikte inşa etmek zorundayız." Programda söz alan Uludağ Üniversitesi Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Akpınar, üniversitenin araştırma üniversitesi kimliğini güçlendirmek için yürüttükleri faaliyetleri belirterek, "Güçlü bir sanayiye sahip olan Bursa’da araştırma üniversitesi olarak daha üst sıralarda yer almak için yoğun bir çaba gösteriyoruz. Bu dönem özellikle Ar-Ge’ye yatırım yapan firmalarla sistematik bir çalışma yürütüyoruz. Her hafta firmalarımızla bir araya geliyor, çıktı odaklı ziyaretler gerçekleştiriyoruz. Bu görüşmelerde Avrupa Birliği projelerini nasıl artırabileceğimizi, yayınlarımızı nasıl güçlendirebileceğimizi ve firmaların akademiyle hangi durumlarda iş birliği kurabileceğini değerlendiriyoruz. Hocalarımızla birlikte sanayiye daha çok yaklaşmak, akademisyenlerimizi sanayinin ihtiyaçlarıyla daha sık buluşturmak ve bu etkileşimi somut projelere dönüştürmeyi hedefliyoruz. Bu kapsamda bu değerli organizasyon için ULUTEK Yönetimine teşekkürlerimizi sunarız" şeklinde konuştu. Bursa Uludağ Üniversitesi Ar-Ge Koordinatörü Prof. Dr. Esra Karaca üniversitenin araştırma üniversiteleri arasında yer almasının getirdiği sorumluluk ve avantajlara vurgu yaptı. Ar-Ge’nin sürdürülebilir kalkınmanın en kritik unsurlarından biri olduğunun altını çizen Prof. Dr. Karaca, "Üniversite olarak hem ulusal hem de uluslararası arenada yenilikçi projeler üretme kapasitemizi her geçen yıl artırmayı çabalıyoruz. Araştırma üniversitesi statümüz, sanayi ile iş birliğini güçlendiren, bilgi ve teknoloji transferini hızlandıran önemli bir itici güçtür" dedi. Üniversite-sanayi etkileşiminin, bölgesel ve ulusal ekonomiye yüksek katma değer sağlayacağını belirten Prof. Dr. Karaca, ULUTEK ile yürütülen çalışmaların bu açıdan büyük önem taşıdığını ifade etti. BUSİAD Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar, hem sanayinin gelişimi hem de nitelikli insan kaynağının yetişmesi için üniversitelerle yakın çalıştıklarını belirterek, "Üniversite-sanayi iş birliğini güçlendirmek için komitelerimiz ve çalışma gruplarımızla ortak mekanizmalar kuruyoruz. Asıl ihtiyacımız olan şey; bu etkileşimi düzenli, periyodik ve yapısal bir modele dönüştürmek. Üniversitelerimizle sanayicilerimizi daha sık ve daha planlı biçimde aynı masada buluşturursak Bursa'nın rekabet gücünü çok daha hızlı artırabiliriz" diye konuştu. Küresel dönüşümün sanayi yapısını yeniden şekillendirdiğine dikkat çeken BİSİAD Yönetim Kurulu Başkanı İdris Doğrul, "Bugün artık üniversite-sanayi iş birliğini çok daha net konuşmamız gereken bir dönemdeyiz. Yeşil Mutabakat’ın gereklilikleri ve önümüzdeki dönüşüm dalgası, mevcut iş modellerimizin tamamını etkiliyor. Son 3-4 yıldır teknolojide ve iş süreçlerinde ciddi bir kırılma yaşıyoruz. Bu dönüşümün sağlıklı yönetilebilmesi için ekosistemi güçlendirmemiz, akademik dünyanın bilgi birikimini sanayiye daha etkin şekilde aktarmamız gerekiyor. Sanayici olarak bazı konuları anlatmakta zorlanıyoruz; bu nedenle ihtiyaçların doğru tanımlandığı, sektörlerin doğru yönlendirildiği bilimsel bir kurula veya koordinasyon mekanizmasına ihtiyaç var" dedi. Ekosistemin bütün paydaşları içine alan kapsayıcı bir yapıya kavuşturulması gerektiğini belirten TÜMKAD Başkanı Ülfet Öztürk ise, "Üniversite, sanayi ve kamu birlikte hareket ettiğinde gerçek bir dönüşümden söz edebiliriz. Güçlü bir ekosistem olmadan sürdürülebilir gelişim sağlamak mümkün değil" ifadelerini kullandı. ULUTEK Teknopark Genel Müdürü Prof. Dr. İrfan Karagöz’ün ev sahipliğinde düzenlenen programa; Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Mühendislik Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Adem Akpınar, BUÜ Ar-Ge Koordinatörü Prof. Dr. Esra Karaca, Bursa Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (BUSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Buğra Küçükkayalar, Bilişim Sektörü İş İnsanları Derneği (BİSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı İdris Doğrul, Tüm Mühendis Kadınlar Derneği (TÜMKAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ülfet Öztürk ve BUÜ Mühendislik Fakültesi bölüm başkanları katılım gösterdi.

BTSO Başkanı Burkay: "Eğitimde rekabetçilik için yeni iş modellerine ihtiyacımız var" Haber

BTSO Başkanı Burkay: "Eğitimde rekabetçilik için yeni iş modellerine ihtiyacımız var"

Eğitim sektörü istişare toplantısına katılan BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, eğitim sektöründe geleceği şekillendirecek yeni iş modellerine ihtiyaç olduğunu söyledi. Başkan Burkay, “Bilgi aktarmak kadar bilgiyi üretebilmek de çok kıymetli. Eğitimde yeni iş modelleri oluşturmak, özellikle gelecek 50 yılda bizim rekabetçiliğimizi güçlendirecek alanlarda yetkinliklerimizi geliştirecek yollar açmamız gerekiyor.” dedi. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) 59. Meslek Komitesi Genişletilmiş Sektörel Analiz Toplantısı BTSO Ana Hizmet Binası’nda gerçekleştirildi. Toplantıya BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, Eğitim Konseyi Başkanı Gıyasettin Bingöl, Meclis Üyesi Orhan Adanur, Komite Başkanı Hasan Temelli, Komite Üyesi İsmail Güler ile özel okullar, kurslar ve anaokulları sektörü temsilcileri katıldı. Sektörel talepler ve beklentilerin değerlendirildiği toplantıda ayrıca Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı Bursa Rehberlik ve Teftiş Grup Başkanı Gökhan Kuzu ve Bakanlık Baş İş Müfettişi Volkan Avcı eğitim sektöründe teftiş süreçlerine ilişkin sektör temsilcilerinin sorularını yanıtladı. Kalkınmayı Gelişmişliğe Taşıyacak Olan Unsur Eğitimdir BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, eğitimin toplumların gelişmesinde en önemli başlıklardan biri olduğunu belirtti. Burkay, “Bir toplumun kültür-sanattan sanayiye kadar her alanda gelişebilmesi için dünya ile rekabet edebilecek bir eğitim sistemine ihtiyaç var.” dedi. Toplumların en önemli dönüştürücü gücünün eğitim olduğunu ifade eden İbrahim Burkay, 59. Meslek Komitesi’nin bu alanda değerli çalışmalar yaptığını söyledi. Eğitim sektöründe geleceği şekillendirmek için yeni iş modellerine ihtiyaç olduğunu ifade eden Burkay, “Mevcut durumda eğitim sektöründe bina, servis, yeme-içme gibi eğitim dışı gider kalemleri yüzde 50’ye yaklaştı. Yapay zekâ ile öğretmen kavramı da değişiyor. Burada eğitime farklı bir perspektiften yaklaşmak gerekiyor. Nüfus olarak yaşlanıyoruz ancak eğitim süreçlerinde dünyayı iyi okumamız gerekiyor.” dedi. Bilgiyi Aktarmak Kadar Üretmek de Çok Kıymetli Doğal kaynakları ve insan kaynağı zengin ülkelerin gelecek 50 yılda önemli bir konumda olacağını ifade eden İbrahim Burkay, “Fütüristlerin tamamı G-7 ülkelerinin değişeceğini öngörüyor. Şu anda Çin 1,5 milyar nüfusa sahip. Bundan 10 yıl önce tek çocuk kısıtlaması kaldırılan ülke dünya ticaretini manipüle ediyor. Çin üretimle dünyayı ele geçiriyor. Burada en büyük dayanağı nüfusu. Çin’in geçen yıl dış ticaret fazlası 1 trilyon dolara ulaştı. Bu dünya ticaretinin yüzde 5’ine tekabül ediyor. Yani nüfus bu işin olmazsa olmazı. Sizler toplumu dönüştüren insanlarsınız. Gelecekle ilgili hayalleri besleyen sizlersiniz. Bu anlamda eğitimde atılması gereken çok adım var. Bilgi aktarmak kadar bilgiyi üretebilmek de çok kıymetli. Yeni iş modelleri oluşturmak, özellikle gelecek 50 yılda bizim rekabetçiliğimizi güçlendirecek alanlarda yetkinliklerimizi geliştirecek yollar açmamız gerekiyor.” diye konuştu. “2026 Güven Tazeleme Yılı Olacak” BTSO Eğitim Konseyi Başkanı Gıyasettin Bingöl ise Bursa’nın sanayi, kültür, ticaret ve turizmin yanında önemli bir eğitim şehri olduğunu söyledi. Kentteki özel öğretim kurumlarında 75 bin öğrencinin eğitim gördüğünü belirten Bingöl, Bursa’nın bu alanda lider konumda bulunduğunu ifade etti. Gelecek yıl özel eğitimde “güven tazeleme yılı” olarak hedeflediklerini kaydeden Bingöl, 2026 Nisan ayında Uludağ’da kapsamlı bir eğitim zirvesi düzenlemeyi planladıklarını ve bu etkinliği geleneksel hale getirmek istediklerini açıkladı. Bingöl, BTSO’da 8 yıldır İbrahim Burkay ile çalıştıklarını, Başkan Burkay’ın eğitim sektörüne her zaman büyük önem verdiğini belirterek, “Uludağ’daki Bursa Business School projesi başlı başına sektörümüz için çok büyük bir hizmet. Sayın Başkan her zaman eğitim sektörünü destekledi ve ön plana koydu. Hiçbir talebimizi geri çevirmedi. Özellikle pandemi dönemi ve devamında özel öğretimle ilgili meselelerin yüzde 90’ını BTSO’da çözdük. Servis meselesini burada görüştük, fiyatlar burada belirlendi. Sayın Başkan da tüm bu süreçlere destek verdi. TOBB’da devamlı olarak taleplerimizi gündeme getirdi. Kısa çalışma ödeneği başta olmak üzere birçok konuyu bu çatı altında çözdük. Komitemiz de çok seçkin insanlardan oluşuyor. Güzel bir çalışma ortamımız var. BTSO’da, Uludağ’da, Kent Ormanı’nda çok toplantılar yaptık ama gerçekten bu işin lideri Sayın Başkandır. Kendisinin çok emeği var. Sektörümüze destekleri için teşekkür ediyoruz.” dedi. Özel Öğretimde Talep Azaldı Arz Çoğaldı Toplantıda konuşan Komite Üyesi İsmail Güler, Bursa’daki özel öğretim kurumları ve öğrenci sayılarına ilişkin istatistikleri paylaştı. 2022-2023 döneminde 373 bin olan anaokulu öğrenci sayısının 2025-2026 yılında 218 bine gerilediğini paylaşan Güler, buna rağmen okul sayısının 4253’ten 4282’ye yükseldiğini belirtti. 2022-2023 döneminde 102 bin olan ilkokul birinci sınıf öğrenci sayısının bu yıl 75 bine gerilediğini söyleyen Güler, “Okul sayısı artıyor ancak kaydedilen öğrenci sayısı azalıyor. Son yıllara kadar talep fazla arz azdı. Ancak şimdi talep azaldı arz çoğaldı. Bu yüzden kurumların ayakta kalabilmesi için daha katma değerli bir eğitim vizyonuna ihtiyaç var.” dedi.

Makine Sektörü MEEXX Fuarı’nda buluştu Haber

Makine Sektörü MEEXX Fuarı’nda buluştu

Makine İmalatçıları Birliği (MİB) ve BTSO iştiraki KFA Fuarcılık A.Ş. iş birliğiyle düzenlenen Makine ve Teknolojileri Fuarı (MEEXX) Bursa Fuar Merkezi’nde kapılarını açtı. Makine sektörünün yenilikçi platformu olarak öne çıkan fuarda bu yıl toplam 30 bin metrekarelik alanda 120’ye yakın firma son teknoloji ürünlerini yerli ve yabancı alıcılarla buluşturuyor. Türkiye’nin önde gelen makine üretim ve ihracat merkezi Bursa, sektörde önemli bir buluşmaya ev sahipliği yapıyor. Makine İmalatçıları Birliği ve KFA Fuarcılık iş birliğiyle bu yıl yeni bir vizyona kavuşan Makine ve Teknolojileri Fuarı (MEEXX) makine üreticileri, teknoloji sağlayıcıları, yatırımcılar ve tedarik zincirinin tüm paydaşlarını aynı platformda bir araya getiriyor. 6 Aralık’a kadar devam edecek fuara Avrupa, Orta Doğu, Kuzey Afrika ve Asya’dan nitelikli alım heyetleri de katılıyor. Makine Sektörü Teknolojik Bağımsızlığın Temeli Bursa Ticaret ve Sanayi Odası Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay, KFA Fuarcılık ve MİB iş birliğiyle düzenlenen Bursa Fuar Merkezi’ndeki yılın son fuarında sektör temsilcileriyle bir araya gelmekten memnuniyet duyduğunu belirtti. Burkay, makine sektörünün yalnızca sanayi dalı olmanın ötesinde, Türkiye’nin teknolojik bağımsızlığını temsil eden en stratejik alanlardan biri olduğuna dikkat çekti. Yapay zekâdan sensör teknolojilerine ve karanlık fabrikalara uzanan yeni üretim döneminde geri kalmanın mümkün olmadığını söyleyen Burkay, Bursa’nın makine üretiminde köklü tecrübesi ve dünya çapında söz sahibi firmalarıyla önemli bir konuma sahip olduğunu vurguladı. “Üretmek Tek Başına Yeterli Değil” Burkay, “Türkiye makine sektörü 57 bin girişimcisi ve 28 milyar dolarlık ihracatı ile Türkiye’nin lokomotifi durumunda. Ancak bunun yanında sektörde 45 milyar dolar ithalat yapıyoruz. İthal edilen makinelerin yüzde 70’i ise ülkemizde üretimi yapılan makineler. Bu nedenle fuarların, teknolojimizi tanıtmak ve yerli üretimi küresel pazarlara taşımak adına kritik bir görevi var.” dedi. Üretmenin tek başına yeterli olmadığını, ürünlerin mutlaka dünya ile buluşturulması gerektiğini kaydeden Burkay, MEEXX’in hem yurt içi hem de yurt dışı alıcıların Bursa makine sektörünü yakından tanıması için önemli bir platform sunduğunu belirterek fuarın hayırlı olması temennisinde bulundu. Türkiye Avrupa’nın Dördüncü Büyük Makine İhracatçısı Makina İmalatçıları Birliği (MİB) Yönetim Kurulu Başkanı Fatih İğrek, fuarı yeni adıyla yeni bir milat olarak gördüklerini belirterek destekleri için BTSO Yönetim Kurulu Başkanı İbrahim Burkay’a ve KFA Fuarcılık’a teşekkür etti. Konuşmasında makine sektörünün Türkiye ekonomisi için önemine dikkat çeken İğrek, “Yıllık makine üretimimiz 60 milyar doların üzerinde. 2024 ihracatımız 28 milyar dolar. 2002 yılına göre 14 kat artış sağladık.” dedi. Türkiye'nin makine ihracatında dünyada 13’üncü, Avrupa’da ise 4’üncü sırada olduğunu belirten İğrek, sektörün yüzde 70 yerlilik oranına, kilogram başına 6,2 dolar ihracat birim fiyatına ve 550 bin kişilik istihdam etkisine sahip olduğunu dile getirdi. “Fabrika Üreten Fabrikalarız” Küresel koşullara değinen İğrek, “Dünya çok zor bir dönemden geçiyor. Küresel talep daralıyor, Avrupa’da ekonomik yavaşlama ve belirsizlik mevcut. Çin ve Güney Asya’nın agresif fiyat rekabeti tüm pazarları zorluyor. Finansman maliyeti yüksek, kurların yatay seyri ihracat baskısını artırıyor.” dedi. Buna rağmen Türk makine sektörünün dayanıklılığını vurgulayan İğrek, “Türk makine sektörü en dayanıklı, en hızlı uyum sağlayan sanayi yapılarından biri. Krizlerden güçlenerek çıkmakla ilgili anahtarları olan bir sektörüz.” ifadelerini kullandı. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Mehmet Fatih Kacır’ın sözlerine atıfta bulunan İğrek, “Sayın Bakanımızın ifade ettiği üzere biz fabrika üreten fabrikalarız. Makine, Türkiye’nin en stratejik alanlarından biri. Son dönemde HAMLE, HiT-30, YTAK gibi tarihin en geniş kapsamlı yatırım teşvik programları devreye alınıyor. Kamu alımlarında yerli makine avantajı sağlanıyor, AB eko-tasarım ve yeşil dönüşüm destekleri mevcut. Tüm bu politikaları makine üretiminde bir üst lige çıkmamızı sağlayacak önemli adımlar olarak görüyoruz.” ifadelerini kullandı. “MEEXX Yeni ve Kritik Bir Eşik Olacak” Bu sıçramanın mühendislik kabiliyetiyle oluşturulacak farkla yapılabileceğini belirten İğrek, “Artık sadece fiyatla rekabet dönemi bitmiştir. Hedefimiz daha ucuza üretmek değil, verimli ve akılcı üretmek olmalıdır. Küresel rekabette geride kalma lüksümüz yok. Bu dönüşümün içinde olmak zorundayız. Özellikle Ar-Ge’de paradigma değişimine ihtiyacımız var. Gücümüzü bilimle, mühendislikle, eğitimle artıracağız.” ifadelerini kullandı. Fuarın yeniden Bursa’ya kazandırılmasına katkı sunanlara teşekkür eden İğrek, “Dünya zor bir dönemden geçiyor, rekabet sert, pazarlar daralıyor. Ama Türk sanayisi güçlü ve köklüdür. Sektör vizyon sahibidir, mühendislerimiz yetenekli, girişimcilerimiz cesurdur. Bu nedenle iddiamız nettir: Türkiye makine ve teknoloji üretiminde bölgesel değil, küresel güç olacaktır. MEEXX bu yolda yeni ve kritik bir eşik olacaktır.” diye konuştu. “Birlik Beraberlik Ruhunu Sanayimize Yansıtmak Zorundayız” Bursa Vali Yardımcısı Salih Altun ise Bursa’nın birçok alanda olduğu gibi sanayide de Türkiye’nin öncü şehirlerinden biri olduğunu ifade etti. Altun, “Riskler var, fırsatlar da var. Her millet kendi öz gücünden fırsat üretmek zorundadır. Biz fedakârlığı, birlik ve beraberliğiyle öne çıkan bir milletiz. Bu ruhu sanayimize de yansıtmak zorundayız” diye konuştu. Sektörün dayanışma, devlet desteği ve gerçeklerle uyumlu çok yönlü bir bakış açısıyla her krizi aşacağına inandığını dile getiren Altun, “Bu fuarlarda küçük bir temas, iyi bir diyalog büyük bir güvenin kapısını açabilir. Bu güveni Türk misafirperverliği ile birleştirerek başka milletlerde olmayan bu değerle rekabeti artırabiliriz. Fuarın düzenlenmesinde emeği geçenlere teşekkür ediyor, bereketli bir fuar diliyorum.” dedi. Açılış konuşmalarının ardından protokol üyeleri fuarda stant açan firmaları ziyaret etti. Fuar; torna, freze ve CNC tezgâhlarının yer aldığı talaşlı imalat teknolojilerinden gaz altı, TIG, MIG ve punta sistemlerini kapsayan kaynak teknolojilerine kadar birçok alanda en yeni çözümleri bir araya getiriyor. Bilgisayar destekli tasarım ve üretimi geliştiren CAD/CAM uygulamaları, mekanik bakım ve arıza giderme teknolojileri, otomasyon ve robotik sistemler ile hidrolik ve pnömatik çözümler de fuarın öne çıkan teknoloji başlıkları arasında yer alıyor. Fuarda ayrıca canlı demo alanları, uygulamalı gösterimler ve seminerler ziyaretçilere dinamik bir deneyim sunuyor.

Maysan Mando’dan önemli başarı Haber

Maysan Mando’dan önemli başarı

Türkiye’nin ilk ve en büyük amortisör üreticisi Maysan Mando, önemli bir başarıya daha imza attı. Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) tarafından bu yıl 28’incisi düzenlenen "Bursa 250 Büyük Firma Araştırması- 2024" sonuçları, kentin ekonomik dinamiklerini ortaya koyarken, Maysan Mando da listedeki yükselişini sürdürdü. Bursa sanayisinin üretim, ihracat, istihdam ve katma değer performansını mercek altına alan bu önemli çalışmada Maysan Mando, 2023 listesinde 77. sırada yer alırken, 2024 listesinde ise 63. sırada yer aldı. Maysan Mando ayrıca sektörel sıralamada 18. sırada yer aldı. Maysan Mando’nun ilgili araştırma listesindeki bu ilerleyişi, şirketin Bursa ekonomisindeki ağırlığını ve istikrarlı büyüme performansını gözler önüne sererken, şirketin rekabet gücünü, operasyonel mükemmelliğini ve Bursa ile ülke sanayisine olan değerli katkısının da önemli bir göstergesi olarak öne çıkıyor. Sektöre yön veriyor Öte yandan, Güney Kore merkezli HL Mando ve Çukurova Holding ortaklığıyla faaliyetlerini sürdüren Maysan Mando, Türkiye ve Avrupa’da ağır ticari araç segmentinde pazar liderliğini korurken, binek ve hafif ticari araçlardan otobüs, kamyon, traktör ve askeri uygulamalara kadar geniş bir ürün gamıyla sektöre yön veriyor. Şirket, Türkiye’deki orijinal ekipman üreticileri (OEM) ile yakın iş birliği içinde çalışarak bu yıl OEM pazarında liderliği ele geçirdi ve satış sonrası pazarda da lider konumunu güçlendirdi. Maysan Mando, Ar-Ge ve inovasyona yaptığı sürekli yatırımla da otomotiv sektörünün geleceğine yön veren inovatif çözümler geliştirmeye devam ediyor.

BESİAD üyelerinden BTSO Eğitim ve Teknoloji kampüsü’ne ziyaret Haber

BESİAD üyelerinden BTSO Eğitim ve Teknoloji kampüsü’ne ziyaret

Bağlantı elemanları sektörünün çatı kuruluşu Bağlantı Elemanları Sanayici ve İş İnsanları Derneği (BESİAD), Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Topuk liderliğinde yönetim kurulu üyeleri ve sektör temsilcilerinden oluşan heyet ile birlikte, Bursa sanayisinin teknolojik dönüşümüne öncülük eden Bursa Ticaret ve Sanayi Odası (BTSO) Eğitim ve Teknoloji Kampüsü’nü ziyaret etti. BTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cüneyt Şener ve BTSO Yönetim Kurulu Üyesi Abidin Şakir Özen’in ev sahipliğinde gerçekleştirilen programda; kampüste hayata geçirilen projeler, laboratuvar çalışmaları, eğitim faaliyetleri ve sanayiye yönelik teknik çözümler hakkında kapsamlı değerlendirmeler yapıldı. Teknoloji ve Üretim Altyapısında Kapsamlı İnceleme BESİAD heyeti ziyaret kapsamında Bursa Teknoloji Koordinasyon ve Ar-Ge Merkezi (BUTEKOM), Bursa Tasarım ve Teknoloji Geliştirme Merkezi (BUTGEM), BTSO Mesleki Yeterlilik Sınav ve Belgelendirme Merkezi (MESYEB), Bursa Model Fabrika ve Enerji Verimliliği Merkezini gezerek kurumların yürüttüğü çalışmaları yerinde inceledi. Heyet, ileri üretim tekniklerinden verimlilik artırıcı model uygulamalara uzanan geniş bir yelpazede bağlantı elemanları sektörünün Ar-Ge, kalite, verimlilik ve nitelikli iş gücü ihtiyaçlarına katkı sağlayabilecek iş birliklerini değerlendirdi; kampüste yürütülen çalışmaların sanayinin dönüşüm sürecine etkilerini sahada gözlemledi. “Nitelikli istihdamdan üretimde sürdürülebilirliğe tüm alanlarda sektörün gelişimini odağımızda” Bağlantı elemanları sanayisinin Türkiye’nin üretim gücündeki stratejik rolüne dikkat çeken BESİAD Yönetim Kurulu Başkanı Sinan Topuk sektörün geleceğini şekillendiren temel başlıkların nitelikli iş gücü, üretim verimliliği ve dijital dönüşüm süreçlerine uyum olduğunu belirterek şunları söyledi: “Bağlantı elemanları sektörümüzün gelişiminde nitelikli istihdamın güçlendirilmesi, verimliliğin artırılması, dijitalleşme ve sürdürülebilir üretim pratikleri en öncelikli başlıklarımızı oluşturuyor. BESİAD olarak firmalarımızın rekabet gücünü artıracak her türlü çalışmayı destekliyor; üyelerimizin geleceğin üretim teknolojilerine uyum sağlamalarını önemsiyoruz. BTSO Eğitim ve Teknoloji Kampüsü gibi vizyoner yapılar, hem eğitim altyapısı hem de teknik donanımıyla sektörümüz için büyük bir fırsat niteliği taşıyor. Kampüs ziyaretimiz, üyelerimiz açısından verimli bir perspektif sundu. Sektörün gelişimi için hedeflerimiz doğrultusunda bu tür iş birliklerini son derece değerli buluyoruz. Ev sahiplikleri için BTSO’ya teşekkür ediyorum.” ‘BUTEKOM’dan Model Fabrika’ya Uzanan Yapımız Sanayimizin İnovasyon Gücünü Artırıyor’ Ziyaretle ilgili değerlendirmelerde bulunan BTSO Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı Cüneyt Şener, “Eğitim ve Teknoloji Kampüsümüz, iş dünyasının ihtiyaç duyduğu nitelikli insan kaynağını yetiştirmek ve firmalarımızın dijital ve sürdürülebilir dönüşüm sürecini desteklemek amacıyla kurguladığımız bütüncül bir ekosistem. BUTEKOM’dan BUTGEM’e, MESYEB’den Model Fabrika ve Enerji Verimliliği Merkezi’ne kadar kampüs bünyesindeki her bir yapı, üretim kalitesini, verimliliği ve inovasyon kapasitesini artırmaya hizmet ediyor. Bağlantı elemanları gibi yüksek standart ve hassas üretim gerektiren bir sektörde faaliyet gösteren BESİAD üyelerinin bu altyapıyı yakından tanımasını son derece kıymetli buluyoruz.” dedi.

OSB yıldızları ödül töreninde Bursa OSB firmalarına ödül yağdı… Haber

OSB yıldızları ödül töreninde Bursa OSB firmalarına ödül yağdı…

Organize Sanayi Bölgeleri Üst Kuruluşu (OSBÜK) tarafından bu yıl 5. kez düzenlen OSB Yıldızları Araştırması Ödül Töreni, yoğun bir katılımla gerçekleştirildi. Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır, OSBÜK Başkanı Memiş Kütükcü, OSB başkanları ve müdürleri ile sanayicilerin katıldığı törende, OSB’lerde faaliyet gösteren fabrikalara 12 farklı kategoride 120 plaket takdim edildi. Bursa OSB’ye, OSB Yıldızları sıralamada en çok katılımcısı olan OSB kategorisinde 3.’lük ödülü verildi. Bursa OSB Müdürü Osman Yıldırım ödülünü Sanayi ve Teknoloji Bakanı Fatih Kacır ve OSBÜK Başkanı Memiş Kütükcü’ den aldı. 2024 yılının verilerinden elde edilen araştırma sonuçlarına göre, Bursa OSB’den 5 firma 13 kategoriden ödüllerini aldı. "OSB'nin Yıldızları Araştırması Ödül Töreni"nde Bosch Sanayi ve Ticaret A.Ş. beş kategoride, Sampa Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş.dört kategoride, Karsan Otomotiv Sanayi ve Ticaret A.Ş. iki kategoride ve Sarıgözoğlu Hidrolik Makina ve Kalıp Sanayi ve Ticaret A.Ş. ile Rudolf Duraner Kimyevi Maddeler Ticaret ve Sanayi A.Ş. de birer kategoride ödül aldılar. Bursa OSB firmalarının OSB'nin Yıldızları Araştırması’ndaki başarıları ve aldıkları ödülleri değerlendiren Bursa Organize Sanayi Bölgesi Müdürü Osman Yıldırım, “Türkiye’nin ilk OSB’si olan Bursa OSB her alanda örnek olmaya devam ediyor. Ödüllendirilen ve OSB’nin Yıldızları listesinde yer alan tüm firmalarımızı gönülden kutluyorum” dedi. Osman Yıldırım değerlendirmesinin devamında, ‘‘OSBÜK OSB Yıldızları 2024 Araştırması’nda Sıralamada En Çok Katılımcısı Olan OSB’ler arasında 3. lük ödülü almamızdan dolayı mutluyuz’’ şeklinde konuştu.

Yarım asırlık yolculuk: Yeşilova Holding 50 yaşında Haber

Yarım asırlık yolculuk: Yeşilova Holding 50 yaşında

“Her şey ‘Gel Benimle’ sözüyle başladı” Toplantıda sözlerine, “Her şey ‘Gel Benimle’ sözüyle başladı” diyerek başlayan Yeşilova Holding Yönetim Kurulu Başkanı Ali İhsan Yeşilova, babasının yönlendirmesiyle 1975’te Bursa Gazcılar Caddesi’nde açılan küçük bir alüminyum dükkanında temelleri atılan bu uzun yolculuğun hikayesini paylaştı: “Henüz 19 yaşında iş hayatına adım atmış bir gençken, babamın yönlendirmesiyle başlayan bu yolculukta, bugüne kadar Grubumuzun başarısına katkı sağlayan herkese teşekkür etmek istiyorum. İş hayatıma 1974 yılı Ocak ayında Bursa’da küçük bir alüminyum profil dükkanında başladım. Tezgahtarlık, çay servisi, satış dahil her işi yaptım ve yaklaşık bir yıl sonra o dükkanın sahibi oldum. İşte böyle başladı Yeşilova hikayesi. Yıllar içinde farklı endüstri kollarında büyüyen Yeşilova markasının, başarılı iş birlikleriyle bugün ülkemizi küresel ölçekte temsil etmesinden büyük bir gurur duyuyorum. Değerlerimizi ve ilkelerimizi yaşatan, itibarımızı yükselten tüm çalışma arkadaşlarıma, ayrıca geçmişten bugüne emek veren tüm çalışanlarımıza, destekleriyle bize güç veren paydaşlarımıza ve bu yolculukta her zaman yanımda olan aileme teşekkür ediyorum.” Kurucu şirket Can Alüminyum’un müşteri memnuniyetine odaklanan ilk adımının ardından, 1980’li yılların sonlarından itibaren grup bünyesinde sanayileşme süreci başladı. Yıllar içinde otomotivden yüksek basınçlı döküme, ekstrüzyondan raylı sistemlere uzanan geniş bir faaliyet portföyü oluşturuldu. Bugün Yeşilova Holding; 9 şirketi, 2.000’e ulaşan çalışanı, Bursa’daki üretim üsleri ve Almanya’daki ticari yapılanmasıyla Türkiye sanayisinin önemli gruplarından biri konumunda. Sürdürülebilirlik ve teknoloji ile geleceğe hazır Basın toplantısında konuşan İcra Kurulu Başkanı Yalçın Yeşilova, alüminyumun stratejik bir malzeme haline geldiği günümüzde şirketin konumunu ve vizyonunu şu sözlerle aktardı: “Yeşilova’nın geçmişi, yeniliğe ve sürdürülebilirliğe dayalı yarım asırlık bir dönüşüm hikayesidir. Yarım asırdır alüminyumu merkeze alarak büyüyoruz. Geçmişimizden güç alıyor, geleceğe emin adımlarla ilerliyoruz. Alüminyumun geleceğine yatırım yapıyoruz. Bugün alüminyum yalnızca bir sanayi girdisi değil; geleceğin yaşam biçimini şekillendiren stratejik bir malzeme konumunda. Global ölçekte yıllık yaklaşık 72 milyon ton birincil alüminyum üretimi yapılırken, 2050’ye kadar bu rakamın 100 milyon tonun üzerine çıkması öngörülüyor. 42 milyon ton olan ikincil alüminyum üretiminin ise 90 milyon tonu aşması bekleniyor.” Yalçın Yeşilova, grubun ekstrüzyon kapasitesinin son 5 yılda 30 bin tondan 50 bin tona, otomotivde üretim hacminin iki, raylı sistemlerde ise üç katına çıktığını belirterek, “Sadece üretim değil; yenilik, sürdürülebilirlik ve insan kaynağında fark yaratmak üzerine kurulu bir vizyonla hareket ediyoruz. Mobilite sektörlerine odaklanan, uçtan uca çözüm tasarlayan ve üreten tek Türk alüminyum şirketiyiz. Avrupa’da ise bu yetkinliğe sahip sekiz firmadan biriyiz. Ekstrüzyon ve dökümde hassas toleranslı, özel alaşımlı ve nitelikli ürünler üretiyoruz. Alüminyum profil ve döküm parçalarını tek çatı altında üreten, bunları birleştirme teknolojisine sahip Avrupa’daki üç firmadan biriyiz. Raylı sistemlerde beş kıtaya ihracat yapan, dünyanın önde gelen tren üreticilerinin stratejik iş ortağı konumundayız. Ayrıca Türkiye’nin hızlı tren projesinde, tüm iç aksamların tasarımı, üretimi ve montajı Yeşilova tarafından yürütülmektedir” dedi. Yalçın Yeşilova, son iki yılda gerçekleştirilen GES yatırımları ile grubun enerji yoğunluğunu %31, emisyon yoğunluğunu %29 oranında düşürdüklerini, su kullanımında ise %45 verimlilik sağladıklarını ifade etti. Grubun, 2045 Net Sıfır Emisyon hedefi doğrultusunda planlı ve programlı biçimde ilerlediğini sözlerine ekledi. Toplumsal Katkı ve Kurumsal Kültürde Öncü Yönetim Kurulu Üyesi Yasemin Yeşilova, toplantıda Yeşilova Holding’in toplumsal sorumluluk ve kurum kültürü alanındaki çalışmaları hakkında bilgiler verdi: “Çevrecilik, Eşitlik, Şeffaflık ve Yenilikçilik yalnızca kurumsal değerlerimiz değil; aynı zamanda hayat felsefemiz. Kadınların iş hayatında daha da güçlenmesi ve desteklenmesine yönelik önceliklerimiz doğrultusunda hayata geçirdiğimiz İş’te Denge projemiz ile toplumsal cinsiyet eşitliği konusunda önemli adımlar atıyoruz. Bu proje kapsamında 2022’den bu yana kadın istihdamını artırmaya yönelik politikalar uyguluyoruz. Son beş yılda kadın çalışan oranımız %34, yönetici ve üstü pozisyonlardaki kadın oranımız ise %127 artış gösterdi.” Yasemin Yeşilova, kadın çalışanlara yönelik geliştirilen ‘İhtiyaç İzni’ uygulaması, gençlere yönelik düzenlenen Yeşilova Zirveleri, ‘Alüminyum Çöp Değildir’ farkındalık kampanyası, geri dönüşüm projeleri ve BUİKAD, LÖSEV, Mor Salkım Derneği iş birlikleriyle de toplumsal katma değeri artırdıklarını belirtti. “Yaklaşık 2.000 çalışanımız ve onların aileleriyle birlikte 10.000’e yakın kişiye dokunuyoruz. Biz yalnızca üretim yapmakla kalmıyor, toplumsal sürdürülebilirlik için somut adımlar atıyoruz” ifadelerini kullandı.

ADD’den 10 Kasım mesajı: “Cumhuriyetimizi ve Devrimlerimizi sonsuza dek yaşatacağız” Haber

ADD’den 10 Kasım mesajı: “Cumhuriyetimizi ve Devrimlerimizi sonsuza dek yaşatacağız”

Açıklamada, “Kurtarıcımız, kurucumuz, değişmez önderimiz Büyük Atatürk’ü yalnızca bir gün değil, her gün anıyor, anlamaya çalışıyoruz.” denilerek, Atatürk ilke ve devrimlerine yönelik saldırılara dikkat çekildi. “Cumhuriyeti ve devrimi koruyacağız” Dernek açıklamasında, son yıllarda artan gerici ve bölücü girişimlere karşı şu ifadelere yer verildi: “Cumhuriyeti ve Devrimi, din kisvesi altındaki karanlık odaklardan, ülkeyi bölmeye çalışan iç ve dış güçlerden mutlaka koruyacağız. Ülkemizi şeyhler, dervişler, müritler memleketi yapmaya çalışanları bir kez daha hüsrana uğratacağız.” “10 Kasım’ı gölgede bırakmak isteyenlere karşı dimdik ayaktayız” Atatürkçü Düşünce Derneği, 10 Kasım anma törenlerini gölgede bırakmaya yönelik girişimlerin farkında olduklarını belirterek şu çağrıda bulundu: “Bu klasik oyunlara asla geçit vermeyeceğiz. Eğitim İş sendikamızın öncülüğünde, okullar kapalı olsa da 10 Kasım Pazartesi günü saat 09.05’te halkımızla, öğrencilerimizle birlikte Atatürk’ü ve devrimlerini anacağız. Halkımızı okullarımıza davet ediyoruz.” “Cumhuriyet mucizesi yoktan var edildi” Açıklamada, Osmanlı İmparatorluğu’nun yıkıntıları arasından doğan Cumhuriyet’in “dünyanın en ahlaklı, en namuslu devleti” olarak tanımlandığı vurgulandı: “12 milyon nüfusun yarısı hastalıklarla pençeleşirken, 40 bin köyün 37 bininde okul yoktu. Kadınlar nüfustan sayılmıyor, halkın çoğu okuma yazma bilmiyordu. Atatürk ve devrim kadroları cehaleti, yoksulluğu ve bağımlılığı yenerek Türkiye’yi ayağa kaldırdı.” Dernek, Cumhuriyetin “bir mucize” olduğunu belirterek, Atatürk’ün eğitim, sanayi, sağlık ve tarım devrimlerinin ülkeyi kısa sürede çağdaş bir seviyeye taşıdığını hatırlattı. “Kemalist devrim yolumuzu aydınlatıyor” Derneğin açıklamasında 1950 sonrasındaki politikalar da eleştirilerek, Atatürk’ün akıl ve bilim temelli devlet anlayışının terk edilmesinin ülkeyi fakr ü zaruret içinde bıraktığı ifade edildi: “Eğitim, sağlık, üretim, hukuk sistemi yozlaştırıldı. Yargı bağımsızlığı ve laik eğitim yok sayıldı. Ancak biz, bu ahval ve şerait içinde dahi görevimizin bilincindeyiz. Yeniden Atatürk Cumhuriyeti’ne ulaşacağız.” “Terör örgütlerine ve bölücü zihniyete karşı uyarı” Açıklamada, bölücü terör örgütlerinin ve işbirlikçilerinin Cumhuriyetin temelini hedef aldığına dikkat çekilerek, Lozan Antlaşması ve 1924 Anayasası’na yönelik saldırıların asla kabul edilemeyeceği vurgulandı: “Cumhuriyete başkaldıran, Sevr’i savunan hainlerin izinden gidenler bugün yeniden sahnededir. Terör örgütlerinin açıklamaları, Lozan’ı ve Cumhuriyetimizi hedef almaktadır. Bu hain planları boşa çıkaracağız.” “Atatürk’ün yolundan asla dönmeyeceğiz” Açıklamanın sonunda, Atatürkçü Düşünce Derneği’nin kuruluş manifestosuna atıfta bulunularak şu ifadeler yer aldı: “Atatürk devrim ve ilkelerinin gelecekte de egemen olmasına katkıda bulunmak ve onlara bekçilik yapmak zorundayız. Bu görev bugün her zamankinden daha önemlidir.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.