SON DAKİKA
Hava Durumu

#Terör Örgütü

Söz Bursa - Terör Örgütü haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Terör Örgütü haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Bakan Tunç: "Pazarlık söz konusu değil" Haber

Bakan Tunç: "Pazarlık söz konusu değil"

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı'ndaki Yargı Teşkilatı Toplantısı'nda gazeteciler ile bir araya geldi. Soruları yanıtlayan Bakan Tunç, yargıya güvenin önemini belirterek, "Adalet sistemiyle ilgili bir dezenformasyon, adalete güvensizliğe neden olur. Zaten bu dezenformasyonu yapanların amacı da bu, o güvensizlik oluşsun ve bundan hükümet zarar görsün. Neticede millet zarar görür bundan. Dolayısıyla yargıya güven önemli. Mesela bizi telaşlandıran bir örnek vardı: 'Ceren Özdemir'in katili açık cezaevine çıktı. Yakında topluma karışacak. Katiller aramızda dolaşıyor' diye. Herkesin tanıdığı bir gazeteci yayın yaptı Youtube'dan. Sonra hemen ya bu böyle olmaması lazım, bu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan adam nasıl açık cezaevine çıkar? Acaba var mı bir şey diye bir araştırdık. Adam hala yüksek güvenlikli cezaevinde de çıkması mümkün değil. Ama ne oldu o yayın? Milyonlarca yayıldı. O yayının altına yorumlar yapıldı. İşte adalet! Türkiye'de hukuk yok vesaire. Tabii, ne oluyor o zaman? Adalete güven zedeleniyor. Vatandaşlarımızın adalete güven duygusunun zedelenmemesi lazım" ifadelerine yer verdi. Bazı basın mensuplarının dezenformasyon yaptığını belirten Tunç, "Bazı basın mensupları var ki konuyu gazeteciliğin ötesine taşıyor. Başka bir amaç taşıyor. O, onun bir dezenformasyon olduğunu, yalan haber olduğunu aslında biliyor. Her meslekte olduğu gibi yargının içerisinde yanlış yapanlar da olabilir. Ama bunun sistem içerisindeki ayrışmasını yine yargı kendisi yapar. Gazetecilikte de öyle. Özellikle yargı ile ilgili, adalet ile ilgili konularda yorum yaparken ya da bir sosyal medya paylaşımını gördüğümüzde hemen inanmamamız lazım. 'Acaba, bu böyle mi' diye doğruluğunu tespit etmek lazım. Özellikle yargıya güveni sarsmaya yönelik birtakım propagandalar da yapılıyor" dedi. Bakan Tunç siber suçlar hakkında sorulara, "Bunlar internet yoluyla örgütleniyorlar. İzmir'deki olayda 3 polis şehit oldu. Bunu yapan 16 yaşındaki bir çocuk. Bu çocuk tamamen kendi içine kapalı, hiç ailesinin bile haberi olmadan bilgisayar başında resmen bir eğitim almış ama ona eğitim verenleri de tanımıyor. Tamamen dijital ortamda, internet ortamında görüştüğü, suratını görmediği, yazışmalardan etkilenip kendisini adeta bir örgüt mensubu gibi görüyor. En son yaptığı paylaşımda, 'işte ben' diyor, 'gideceğim, katliam yapacağım' vesaire diye mesaj atıyor. Babasının silahını alıyor ve orada polislerimizi şehit etti. Burada hem bu tür suçlar hem işte uyuşturucu ticareti, sanal bahis, sanal kumar, yasa dışı bütün faaliyetler, yani artık bu teknoloji çağında dolandırıcılık, kripto para vesaire tüm bunlar internet ortamında yapılan eylemler. Şimdi bunlar gerçek hayatta yapılırsa zaten suç. Gerçek hayatta bunları kovalamak daha kolay ama dijital ortamda bunların izini sürmek kolay değil" ifadelerine yer verdi. "11. YARGI PAKETİ'NDE BİLİŞİM SUÇLARIYLA İLGİLİ DÜZENLEMELERİMİZ VAR" Siber suçlara karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi hakkında konuşan Tunç, "2 hafta önce Vietnam'daydık, Siber Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ni imzaladık. Bütün ülkelerin problemi. Bu suçlar sadece ülke sınırında değil, ülke sınırını aşıyor. Dolayısıyla, ülkelerin tek başına mücadele etmesi mümkün değil. O zaman oturup bir sözleşme yapalım, bu konuda yasalarımızı düzenleyelim, birlikte mücadele edelim düşüncesi hasıl oldu ve biz 80 ülkenin bakanı oradaydık. İlk imzalayan ülkelerden birisiyiz. Bizim 11. Yargı Paketi'nde bilişim suçlarıyla ilgili düzenlemelerimiz var. Bilişim yoluyla işlenen suçların önlenmesi, internet yoluyla işlenen suçların önlenmesine dair bir kanunumuz var ama o genelde kişilik hakları, sosyal medyadaki erişimin engellenmesi falan onları düzenliyor. Türk Ceza Kanunu'nda bilişim suçlarıyla ilgili yapılan düzenlemeler, daha detaylı yapacağımız düzenlemeler" dedi. Yeni nesil suçta sanal dünyanın önemine vurgu yapan Bakan Tunç, "Sanal ortamda suç tespit edebilmek için, nasıl sokakta gece bekçiler var, polis devriye geziyor aynı devriyelerin sanal ortamda da gezmesi lazım siber polislerin. Nasıl açık alanda güvenliğe önem veriyorsak, siber alemde de güvenliğe önem vermemiz lazım. Bizim bu konuda adliyelerde bilişim suçları büroları var. Yeni nesil suç şebekeleri dediğimiz, TCK 220'de yer alan düzenlememiz var. Milletvekillerimiz şu anda bunu teklife daha dönüştürmediler. 11. Yargı Paketi'nde olacak. Çocukları suça sürükleyen, suçta çocukları araç olarak kullananlarla ilgili cezaların arttırılması söz konusu" şeklinde konuştu. 11. Yargı Paketi hakkında bilgi veren Tunç, "Teklifle; örgüt kurmak, yönetmek ve örgüte üye olmak suçlarının hapis cezalarının alt ve üst sınırları artırılmaktadır. Böylelikle suçla daha etkin mücadele edilmesi ve toplumsal huzur ve sükûnun sağlanması amaçlanmaktadır. Buna göre, örgüt kurma ve yönetme suçunun cezası 4 yıldan 8 yıla kadar hapis iken 5 yıldan 10 yıla çıkartılacak. Örgüt üyeliği suçunun cezasının üst sınırı 4 yıl hapis iken 5 yıl hapis cezası olarak belirlenmektedir. Yine örgütün silahlı olması halinde cezada dörtte birinden yarısına kadar yapılan artırım, sadece yarısı oranında olacak şekilde düzenlenmektedir. Buna göre silahlı bir örgütü yöneten kişiye 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilirken teklife göre 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası verilebilecektir" ifadelerine yer verdi. Ayrıca çocukların suçlarda araç olarak kullanılmasına ceza artışı hakkında bilgi vererek, "Diğer yandan, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda çocukların araç olarak kullanılması halinde, örgüt yöneticilerine verilecek cezanın yarısından bir katına kadar artırılacağı kabul edilmektedir. Örneğin örgüt faaliyeti çerçevesi çocuğa bir yeri silahla taratan, birini tehdit ettiren ya da yaralattıran örgüt yöneticisine yöneticilik suçundan dolayı verilecek ceza yarısından bir katına artırılabilecektir. Buna göre 7 yıl 6 ay olacak alt sınırdaki hapis cezası 1/2 oranında artırılırsa 11 yıl 3 ay; 15 yıl olacak üst sınırdaki hapis cezası bir kat artırılırsa 30 yıl olabilecektir. Mevcutta çocuğu araç olarak kullanma diye bir suç yoktu" dedi. "ÖZEL, YARGI MENSUPLARINA HAKARET EDİYOR, TEHDİT EDİYOR, BUNLAR KABUL EDİLEBİLECEK BİR ŞEY DEĞİL" Bakan Tunç, Özgür Özel'in açıklamaları hakkında ise, "Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel, özellikle 19 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili başlayan soruşturmaların başından itibaren tamamen konuyu, sanki bunlar bir adli soruşturmalar değilmiş, tamamen siyasi amaçla yapılmış soruşturmalarmış gibi bir algı çalışması yapıyor. 19 Mart'tan beri yaptığı bütün toplantılarda özellikle bu soruşturmaları eleştiriyor ama eleştirirken kamuoyuna yansıyan birtakım suçlamaları var. İşte ortaya çıkan Beşiktaş iddianamesi var, İBB Başkanı'nın yaptığı, suç teşkil ettiği iddia edilen suçlamalar var. Bunların esasıyla ilgili herhangi bir şey söylemiyor. Tamamen suçlamaları reddediyor, bu doğru değil. Bunu yaparken de yargı mensuplarına hakaret ediyor, tehdit ediyor, bunlar kabul edilebilecek bir şey değil" değerlendirmesinde bulundu. Soruşturmaların sonucunun beklenmesi gerektiğini vurgulayan Tunç, "Soruşturmaların sonucunu beklersiniz. Bu konuda iddialarla ilgili konulara açıklık getirirsiniz. İstanbul İl Başkanlığı ile ilgili olarak topladığınızı iddia ettiğiniz valiz dolusu paraların, nereden aldığınızı, nasıl toplandığını, kimlerin buraya getirdiğini gündeme getirmiyorsunuz. Sanki hiç ortada suç yokmuş; haksız bir şekilde üzerine gidiliyormuş bir algı oluşturuyor. Yargılama aşamasında, iddianame ortaya çıktıktan sonra yargılama, ilk derecede de iş bitmiyor. Bunun istinafı var, itiraz süreçleriniz olacak, Yargıtay'ı var. Tüm bu süreçler kendi yargı mekanizması içerisinde yürüyecek konular. Ama tabii, olayı farklı bir tarafa çekerek, özellikle kamuoyunu bu davalar bakımından etkilemeye çalışan bir siyaset izleniyor. Bu doğru değil" dedi. "TERÖRÜ SONLANDIRMA NOKTASINDA ÖNEMLİ AŞAMALAR KAYDETTİK" TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunu çalışması hakkında değerlendirmelerde bulunan Tunç, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki komisyonda konuşulanları açıklayamıyoruz, basına kapalı. Ülkemiz, terörle mücadelede gerçekten çok enerji kaybetti. 41 yıl geçti. Şehitler verdik, trilyonlarca kaybımız oldu, ülkemizin gelişmesinin ve kalkınmasının önünde çok büyük engel oldu terör. İstiyoruz ki bundan sonra terör diye bir problemimiz kalmasın. Güvenlik güçlerimiz, ülke içinde ve dışında büyük fedakarlıklar gösterdiler. Terörü sonlandırma noktasında önemli aşamalar kaydettik. Teröre zemin hazırlayan, o teröre mazeret olarak gösterilen bütün unsurları ortadan kaldırdık. Demokratikleşme adımlarının atılması, Kürtçe yasaklarının kaldırılması zaten İmralı'nın çağrısında da bunlar ifade ediliyor. Hepsini söylüyor, diyor ki; 'Artık bir anlamımız kalmadı.' 'Demokrasi için, demokratikleşme için, kimliğimizin var olması için mücadele ettik ama şu anda Türkiye oraları aştı' diyor" ifadelerine yer verdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısının önemli olduğunu vurgulayan Tunç, "Sayın Devlet Bahçeli'nin gruptaki çağrısı çok cesurca, tarihi bir çağrıydı. Sayın Cumhurbaşkanımızın hem Ahlat'ta ondan önceki konuşmalarıyla da bütünleştiği iç cephe vurgusu, milli birlik, kardeşlik vurgusu tüm bunlarla beraber yaklaşık işte 1 yıl geçti. Bu 1 yıllık süre içinde terör örgütü İmralı'da açıklama yapıldıktan sonra kendini feshetti. Silahları yakmayla ilgili bir görüntü gördük, çekilmeyle ilgili açıklamalar oldu. Burada silah bırakma süreci önemli. Milli İstihbarat Teşkilatımız, Milli Savunma Bakanlığımız süreci izliyor. Diğer yandan Mecliste kurulan 'Terörsüz Türkiye Komisyonu' dediğimiz, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu da geniş kesimleri dinledi. Sivil toplumundan tutun da şehit ailelerine varıncaya kadar herkesi dinledi, bakanları dinledi" ifadelerini kullandı. "TERÖR ÖRGÜTÜ SİLAH BIRAKIRSA KANUN ÇIKACAK GİBİ PAZARLIK SÖZ KONUSU DEĞİL" Çalışmalar hakkında bir pazarlık olmadığını vurgulayan Bakan Tunç, "Meclisin yüzde 90'ının temsili sayesinde orada geniş bir mutabakat var. Bizler de Adalet Bakanlığı olarak bu süreci destekleyen, bu süreci kolaylaştıran, idari uygulamalarla neler yapıldığını Komisyona anlattık. Mevcut mevzuatımız çerçevesi içerisinde yapılan çalışmaların çoğu kamuoyuna yansımadı. Ama uygulamalar, sürecin sağlıklı işlemesi ve sürecin kalıcı hale gelmesi bakımından da önemliydi. Gerek hasta hükümlü ve tutuklularla ilgili endişelerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar, gerek idare ve gözlem kurullarının, cezaevlerinde iyi hal değerlendirilmesine ilişkin yaptıkları çalışmalar. Bu süreçte özellikle yargı kurumlarının da sürece hassasiyetle baktıklarına şahit olduk. Sürecin kolaylaştırılması konusunda ki yapılan çalışmaları anlattık. Bir pazarlık değil, sürecin getirdiği adımlar olabilir. Yani terör örgütü silah bırakırsa kanun çıkacak gibi pazarlık söz konusu değil böyle hukuk devleti olmaz. Böyle bir pazarlık sürecine devlet girmez. Komisyon süreci önemli, herkes dinlendi. Rapor hazırlayacak ve orada çizilecek yol haritası çerçevesinde yasal düzenleme gerekiyorsa zaten Meclis bu konuda adım atacaktır. Burada özellikle milletimizin hassasiyetleri bizim için önemli. Bu sürecin onları rahatsız edecek bir noktaya gelmemesi önemli. Bu konuda özellikle hassas davranarak milletimizin isteği doğrultusunda biz yol alacağız" dedi. Gazetecilerin Demirtaş hakkındaki karar sorularına Bakan Tunç şu şekilde cevap verdi: "Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin tek kararı değil bu biliyorsunuz. Yani Öcalan kararı da var geçmişte, Kavala kararı da var. Bakanlar Komitesi'nde görüşmeleri devam edenler de var. Burada Demirtaş ile ilgili dava Kobani Davası. Hepinizin bildiği gibi, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 16 Mayıs 2024 tarihinde Demirtaş ve arkadaşları mahkum olmuştu. Bir kısım sanıklar süreli hapis cezaları ve beraatler de almıştı. Kobani olaylarının azmettiricisi açılan dava 22. Ağır Ceza Mahkemesinde sonuçlanmıştı. Şimdi bu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinde görülüyor. Burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin özgürlük ve güvenlik hakkı ihlal edildi. Tutuklamaya yönelik ihlaller nedeniyle, iddia nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözleşmesi'nin 5. maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle yapılan başvuruyu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi ihlal kararı verdi. Bu daire kararına itiraz edilecek mi, edilmeyecek mi gibi bir kamuoyunda tartışmalar oldu. Burada bu süreçlerde biz daire kararlarının Genel Büyük Dairede görüşülmesini istiyoruz. Büyük Daireye gitmeden önce 5 kişilik bir panel var. Bu panel 'görüşülmesine gerek yok' dedi ve daire kararı bu anlamıyla kesinleşti. Daire kararı şu anda Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi tarafından değerlendirilecek." Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uyduğunun altını çizen Tunç, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uymayan bir ülkeyiz şeklinde bir genelleme yapılıyor. Bu doğru değil. Bütün ülkelerin uymadığı kararlar var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan ülkelerin karara uyma ortalaması yüzde 79. Türkiye'nin uyma oranı ise yüzde 91. Türkiye'de bazı davalar, özellikle dışarıdan da çok siyasallaştırılıyor. O siyasallaştırılan davalar öne çıkarılarak sanki Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının hiçbirine uymuyor gibi bir algı çalışması yapılıyor" ifadelerine yer verdi. Tunç, Demirtaş davasında ise ilk dereceden hüküm verildiğini ve bu hüküm istinafta hükümözlü olarak devam ettiğini ve değerlendirmenin şu anda mahkemenin önünde olduğunu açıkladı. Bakan Tunç yaptığı toplantıda yeni anayasa çalışmaları hakkında ise, "Yeni anayasa konusu Türkiye için önemli. 'Türkiye Yüzyılı, Cumhuriyetimizin 2. yüzyılına girdik' diyoruz. 'Artık darbeler devri kapanmıştır' diyoruz. Biz darbecilerin yazdırdığı bir anayasayla yönetiliyoruz. Millet tarafından milletin temsilcileri tarafından yazdırılan bir anayasa değil. Millet oy verip kabul etmek zorunda kaldı ama bir an önce demokratik siyasi hayata geçebilmek için kabul ettiği bir anayasa. Sadece darbeciler tarafından yazdırılmış olması bile tek başına anayasanın değişmesi için yeterli bir sebeptir. Diğer yandan, yamalı bohça gibi; 170 küsur madde var, 180 değişiklik var. Yani, maddeden fazla değişiklik yapılmış. Mülga maddeler var, sıkıyönetimle ilgili maddeler var ama hep boş maddeler. Bizim amacımız hem yeknesaklığı oluşturmak, sonradan oluşan kurumların diğer maddelerle uyumunu sağlamak, yeni krizlere yol açmamak, hem de demokratik, sivil, katılımcı bir anlayışla yeni anayasayı milletin temsilcileri ile yazıp millet tarafından onaylanmasını sağlamak" dedi. Yeni anayasanın Türkiye için bir kazanç olacağını söyleyen Tunç, "Böyle bir anayasa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ikinci yüzyılının başlangıcında çok büyük kazanç olur. Temel hak ve özgürlükleri önceleyen, her kesimin kendini içinde bulduğu bir toplum sözleşmesi hüviyetinde bir anayasayı bu ülke yapabilir. Darbe anayasasından da kurtulmuş oluruz. Darbeleri anmak kötü bir şey. O eski karanlık günlere bir daha geri dönmeyelim, bu ülkede bir daha darbe olmasın diye önemli yapısal reformlar da yaptık. İç Hizmet Kanunu 35. maddeyi hep darbelere gerekçe gösterirlerdi. Biz bu maddeyi 14 Temmuz'da yürürlükten kaldırdık. Ertesi gün darbe kalkışması oldu. En son görüştüğümüz kanun oydu Meclis'te. Sıkıyönetimi düzenleyen maddeler kaldırıldı, darbeciler yargılanamaz denilen maddeler kaldırıldı. Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısı, Yüksek Askeri Şura'nın yapısı, askeri yargının kaldırılması bunlar çok demokratik adımlar. Ama bunlar hep muhtelif zamanlarda farklı gerekçelerle yapabildiğimiz ilerlemeler. Ama diyoruz ki artık topyekun millet Meclisinde milletvekillerimizin uzlaşmasıyla bir Anayasa yapalım. İnşallah olur. Terörsüz Türkiye konuştuğumuz şu ortamda, milletvekillerimiz yeni anayasa çalışması içerisinde olursa ve bu konuda uzlaşma sağlanırsa inşallah milletimize olan borcumuzu yerine getirmiş oluruz" ifadelerine yer verdi.

Bakan Güler'den net açıklama! "Ateşkes asla söz konusu değil" Haber

Bakan Güler'den net açıklama! "Ateşkes asla söz konusu değil"

 Aksi yöndeki hiçbir açıklama ve eylemin bir karşılığı yoktur ve olmayacaktır. Bu kapsamda ateşkes gibi metinde yer almayan hususlar gündeme getirilmemelidir. Zira böyle bir şey asla söz konusu değildir" dedi. Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler, Balıkesir'de MSÜ Kara Astsubaylar Meslek Yüksekokulunda ASTTASAK mezuniyet törenine katıldı. Burada yeni mezun olan astsubaylara ve ailelerine hitap eden Bakan Güler, "20'nci dönem Astsubay Temel Askerlik ve Astsubaylık Anlayışı Kazandırma (ASTTASAK) Eğitimini tamamlayan 2 bin 715 kursiyer mezun olmuştur. Bu kaotik ortamda süregelen çatışmalar, terörizm, siber saldırılar ve çok boyutlu tehlikeler; orduların yalnızca güçlü bir teknolojik altyapıya değil aynı zamanda iyi eğitimli personele olan ihtiyacını da artırmaktadır. Askeri sistemde bilgi ve teknoloji ne kadar önemliyse bunu bilinçli ve etkili şekilde kullanacak nitelikli personel de bir o kadar hayatidir. Bir başka ifadeyle; sürekli olarak kendini yenileyen, öğrenen, adaptasyon yeteneği yüksek, teknolojiyi etkin ve doğru şekilde kullanabilecek personelin varlığı askerî gücü belirleyen en kritik faktördür. İşte bu yüzden, eğitim faaliyetlerimizi çok yönlü ve titiz bir şekilde sürdürüyor; sizler gibi seçilmiş yeni personelimizin katılımıyla ordumuzu güçlendiriyoruz" dedi. Bakan Yaşar Güler sözlerini şöyle sürdürdü: "Bugün Afrika'daki güvenlik ve refahın paydaşlığında, Kafkasya'daki istikrar ve barışın sürekliliğinde, Karadeniz'de savaşın sona erdirilmesi çabalarında, Orta Doğu'da barış ve huzurun tesis edilmesinde hatta Avrupa güvenlik mimarisinin korunmasında en güvenilir ortak olarak hep Türkiye'nin adı zikredilmektedir. Ülkemizin etki ve ilgi alanının böylesine genişlediği bir dönemde Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; uluslararası güvenlik, barış ve istikrarın desteklenmesi için Azerbaycan'da, Libya'da, Somali'de, Katar'da, Kosova'da, Bosna-Hersek'te ve daha pek çok coğrafyada engin tecrübesiyle önemli vazifeler ifa etmektedir." SİLAH BIRAKMA SÜRECİ Bakan Güler, terör örgütü PKK'nın silah bırakma süreci ile ilgili şöyle konuştu: "Türk Silahlı Kuvvetlerimiz; tarih boyunca olduğu gibi, ülkemizin birlik ve bütünlüğüne yönelen her türlü tehdide karşı büyük bir kararlılıkla mücadele etmiş, kendisine verilen görevleri başarıyla yerine getirmiştir. Bugün, ülkemizin huzurunu, güvenliğini ve geleceğini 40 yılı aşkın süredir tehdit eden, terörle mücadelede önemli bir dönüm noktasına ulaşılmıştır. Türk Silahlı Kuvvetlerimizin, aynı şekilde jandarma ve emniyet teşkilatımızın ve güvenlik korucularımızın büyük fedakârlık ve üstün gayretle yürüttüğü mücadele ve operasyonlar sayesinde terör örgütlerinin hareket kabiliyeti büyük ölçüde sınırlandırılarak kritik bir aşamaya gelinmiştir. Elbette ki terörle mücadele, yalnızca silahlı bir mücadele değildir. Bu, aynı zamanda milletimizin iradesini, devletimizin kararlılığını ve güvenlik güçlerimizin fedakârlığını ortaya koyan bir millî duruşun göstergesidir. Bu süreçte, gazi ve muzaffer ordumuz; gece gündüz demeden, en zorlu coğrafyalarda, en çetin şartlarda, her türlü fedakârlığı göze alarak, vatanı için canını ortaya koymuş, gerektiğinde şehit olmuş, gerektiğinde gazilik mertebesine ulaşmıştır. Başta şehit ve gazilerimiz olmak üzere kahraman Mehmetçiğin azmi, cesareti ve kararlılığı sayesinde ülkemizi terör belasından arındırma noktasında büyük bir mesafe kat edilmiştir. Bugün geldiğimiz noktada; Cumhuriyet tarihinin en uzun ve kapsamlı isyan ve şiddet hareketi olduğunu itiraf eden örgütün; terörle bir yere varılamayacağını, ömrünü tamamladığını ve kendisini feshetmekten başka çaresinin olmadığını geç de olsa anlaması kayda değerdir. Ancak, terör örgütü PKK ve farklı coğrafyalarda ve isimler altında faaliyet gösteren tüm uzantıları bir an önce fesih kararını almalı, derhâl ve koşulsuz olarak silahları teslim etmelidir. Aksi yöndeki hiçbir açıklama ve eylemin bir karşılığı yoktur ve olmayacaktır. Bu kapsamda ateşkes gibi metinde yer almayan hususlar gündeme getirilmemelidir. Zira böyle bir şey asla söz konusu değildir. Nihai hedefimiz; 85 milyon vatandaşımızın ortak temennisi olan terörün sona ermesi, terör örgütlerinin tamamen tasfiye edilmesi ve ülkemize yönelik her türlü tehdidin ortadan kaldırılmasıdır. Bu yüzden sürecin sabote ve suistimal edilmesine veya uzatılmasına müsaade edilmeyecek; temkinli ve rasyonel bir yaklaşım esas alınacaktır. Devletimizin engin tecrübesi ve basiretine herkes güvensin ve vatandaşlarımız bu konuda müsterih olsun." Cumhurbaşkanı'ndan telefon Törende Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'i telefonla arayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan yeni mezun astsubaylara seslenerek kendilerini tebrik etti. Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Böyle anlamlı bir mezuniyet töreninde en kalbi duygularla selamlıyorum. Şüphesiz ki annelerin babaların en mutlu günü evlatlarının böyle bir mutlu ocaktan mezuniyetini görmeleridir ve şu anda da bin 200'ü aşkın astsubayımızın mezuniyet töreninde bu mutluluğu yaşamak gerçekten anne ve babalar için hele hele Türk ordusuna gönderecekleri evlatları için farklı bir mutluluk tablosudur. Bu mutluluğunuzu ben de şimdi komutanlarımla birlikte yaşıyorum. Sizleri tebrik ediyorum, hayırlı, uğurlu olsun. Ordumuzun yeni bir güç kaynağını elde ettiği bu günde sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum" dedi. Törende dereceye giren öğrencilere diplomaları verilirken, dönem birincileri adına Tank Astsubay Çavuş Kader Ölmez, yaş kütüğüne kendi döneminin plaketini çaktı. Tören resmi geçit töreni ile sona erdi. Törene; Milli Savunma Bakanı Yaşar Güler'in yanı sıra Genelkurmay Başkanı Orgeneral Metin Gürak, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Selçuk Bayraktaroğlu, Milli Savunma Üniversitesi Rektörü Erhan Afyoncu, Milli Savunma Bakan Yardımcısı Musa Heybet, Kara Kuvvetleri Eğitim ve Doktrin Komutanı Korgeneral Zorlu Topaloğlu, Balıkesir Valisi İsmail Ustaoğlu, Balıkesir Büyükşehir Belediye Başkanı Ahmet Akın, İl Emniyet Müdürü Hasan Yiğit katılım sağladı.

Barzani, terör örgütünü çağrıya uymaya çağırdı Haber

Barzani, terör örgütünü çağrıya uymaya çağırdı

Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani, terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın terör örgütüne kendisini feshetme ve silah bırakması çağrısını memnuniyetle karşılayarak, terör örgütünü çağrıya uymaya çağırdı. Terör örgütü PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın terör örgütüne kendisini feshetme ve silah bırakması çağrısının ardından Irak Kürt Bölgesel Yönetimi (IKBY) Başkanı Neçirvan Barzani’den açıklama geldi. Barzani, PKK'ya bu mesajı kabul etmeleri ve uygulamaları çağrısında bulunarak, barış ve çözüm sürecine ulaşmak için bu çağrının bir adım olmasını umduğu ifade etti. Barzani, "Şüphesiz ki zamanımız, barışçıl, medeni ve demokratik mücadele zamanıdır. Ancak bu yollarla daha iyi sonuçlar ve başar sağlanır, silah ve şiddetle değil" dedi. IKBY’nin barış sürecini tam anlamıyla desteklediğini ve bu süreci her şekilde desteklemeye hazır olduklarını vurgulayan Barzani, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Adalet ve Kalkınma Partisi'nin barış süreci için gösterdiği çabaları takdir ettiklerini dile getirdi. Barzani, bir sonraki aşamanın Türkiye’deki tüm tarafların katılımı ve uzlaşısıyla barış ve çözüm süreci adına başarılı bir dönem olmasını temenni ettiğini ifade ederek, bölgeye genel bir istikrar ve güven ortamının hakim olması dileğinde bulundu.

Diyarbakır anneleri, kendilerini ziyaret etmeyen CHP Genel Başkanı Özel'i kınadı Haber

Diyarbakır anneleri, kendilerini ziyaret etmeyen CHP Genel Başkanı Özel'i kınadı

Terör örgütü PKK tarafından kaçırılan çocuklarına kavuşmak isteyen ailelerin, 3 Eylül 2019'da HDP il binası önünde başlattığı oturma eylemi, aralıksız devam ediyor. Evlat nöbetinde olan aileler, bir dizi programa katılmak üzere Diyarbakır'a gelen CHP Genel Başkanı Özgür Özel'in kendilerine ziyaret gerçekleştirmemesini kınadı. Ailelerden Süleyman Aydın, 6 yıldır burada evlat mücadelesi verdiklerini, bu mücadelede CHP, ilk günden beri kendilerini görmezlikten geldiğini söyledi. Özel'in Diyarbakır'da olması kendileri için umut olduğunu belirten Özel, "Ziyaretimize gelir dedik. Gelir burada acımızı paylaşır. Ama maalesef Edirne'ye Selahattin Demirtaş'ın ziyaretine kadar gitti, iki adımlık yerde anne ve babaların feryadını görmemezlikten geldi. Aileler olarak kendilerini nefretle kınıyoruz. Bir barış, çözüm süreci olacaksa bu da bizim evlatlarımızın üzerinden olması lazım. Özgür Özel, şu anda HDP'lilerle kol kola geziyorlar. Şu an demleniyorlar. Özgür Özel hayatta buraya gelmez, PKK bunlara izin vermez” dedi. “Özgür Özel, Diyarbakır'a geliyor, bizim kapımızı çalmıyor” Kızı Fadime için oturma eyleminde olan Hatice Levent ise evlatları için 6 senedir bu çadırda olduklarını anımsattı. Levent, “Gözümüzün yaşı sel oldu aktı. Cumhurbaşkanımız, Devlet Bahçeli çok iyi konuşmalar yaptılar. Allah, onlardan razı olsun. İnşallah sonumuz hayra getirir. Biz, çok mutlu olduk, inşallah güleriz. Özgür Özel, Diyarbakır'a geliyor, bizim kapımızı çalmıyor. Neden bize bu kadar zıt gidiyor. Diyarbakır'ı gezip tozuyorlar, kaçıncı gelişleri. Yazık yazık, biz anneler olarak evlat derdindeyiz” diye konuştu. “Özgür Özel, bizzat eşimi arayarak Diyarbakır annelerini ziyarete bulunacağını söyledi” Evladına kavuşan Rauf Biçer de, “Diyarbakır anne babaları olarak 6 yıldır mücadele ediyoruz. Özgür Özel, bizzat eşimi arayarak Diyarbakır annelerini ziyarete bulunacağını söyledi. Bizler bir söz verdi, sözünü tutmadı. Çünkü Kandil'den emir almadığı için bizleri ziyaret etmedi. CHP'yi kınıyoruz” ifadelerini kullandı.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.