SON DAKİKA
Hava Durumu

#Türkiye Yüzyılı

Söz Bursa - Türkiye Yüzyılı haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Türkiye Yüzyılı haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Ak Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç : “Türkiye’nin ve Bursa’nın geleceği gençlerde” Haber

Ak Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç : “Türkiye’nin ve Bursa’nın geleceği gençlerde”

TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu’nda Gençlik ve Spor Bakanlığı’nın 2026 yılı bütçe görüşmeleri yapıldı. Komisyon toplantısı, AK Parti Samsun Milletvekili Mehmet Muş başkanlığında gerçekleşirken, Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak da bir sunum yaptı. Toplantıda söz alan TBMM Plan ve Bütçe Komisyonu Üyesi, AK Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç, gençliğe yönelik projeler ve Bursa’ya yapılan yatırımlar hakkında değerlendirmelerde bulundu.Toplantının başında askerî nakliye uçağının düşmesi sonucu şehit olan 20 kahramanımız için başsağlığı dileyen Kılıç, “Ruhları şad, makamları ali olsun” ifadelerini kullandı. “Bakanlığın bütçesi bir gençlik hikâyesidir” Kılıç, Gençlik ve Spor Bakanlığı bütçesinin bir vizyonu temsil ettiğini belirterek, “Bu bütçeyle bir vizyonu, bir ideali ve bir gençlik hikâyesini konuşuyoruz. Her kalemde bir öğrencinin umudu, bir milletin geleceği var” dedi. 2002 yılında AK Parti’nin “Önce İnsan” anlayışıyla yola çıktığını hatırlatan Kılıç, “Bugün Türkiye Yüzyılı vizyonuyla gençlere sadece imkân değil, istikamet kazandırma noktasında da büyük bir gayretimiz var. O istikametin adı; fırsat eşitliği, millî bilinçle medeniyet tasavvuruyla güçlenmiş bir gençliktir” diye konuştu. “Gençlik merkezlerinden 4,7 milyon genç yararlandı” Gençlik merkezlerinin son 20 yılda büyük bir gelişim gösterdiğini vurgulayan Kılıç, “2002’de sadece 9 olan gençlik merkezi sayımız bugün 559’a ulaştı. Bu merkezlerle yaklaşık 4 milyon 722 bin gencimize ulaşıyoruz. Bu merkezler sadece dört duvardan ibaret değil; burada gençlerimiz kod yazıyor, gönüllülük projeleri yürütüyor, kültürle ve değerleriyle buluşuyor. Bir yanda Deneyap atölyelerinde teknoloji üreten diğer yanda da Çanakkale ruhunu yeniden yaşayan gönüllü gençlerimiz var. Her bir gençlik merkezimiz ülkemizin fikrî, ahlaki ve bilimsel temellerini hedef alan birer mekteptir, bu noktada da çalışmalarını sürdürüyor” ifadelerini kullandı. Gençlik kamplarının da önemli bir eğitim alanı haline geldiğini belirten Kılıç, “2005’te 5 olan kamp sayısı bugün 43’e ulaştı. Her yıl 300 binden fazla gencimiz bu kamplarda dayanışmayı, üretmeyi ve liderliği öğreniyor. Bir yanda doğa kamplarında çevre bilinci kazanıyorlar, bir yanda kültür kamplarında da tarihe kök salıyorlar” dedi. “Üreten ve düşünen gençlik” Gençlik politikalarının merkezine aktif katılımı koyduklarını ifade eden Ak Parti Bursa Milletvekili Kılıç, “Artık apolitik değil, her konuya dair fikri olan, partizan olmayan, düşünen ve sorgulayan bir gençlik var. Gençlerimize inanıyoruz, güveniyoruz. Onlar geleceğin Türkiye’sini inşa edecekler.” şeklinde konuştu. Muhalefetin genç işsizlik eleştirilerine de yanıt veren Kılıç, “AK Parti iktidarı tarihimizin en kapsamlı genç istihdam politikalarını uygulamıştır. Mesleki eğitim merkezleri, teknoparklar, genç girişimci destekleri, dijital beceri atölyeleri ve işbaşı eğitim programlarıyla gençlerimizi geleceğin mesleklerine hazırlıyoruz” dedi. 2002’de 10 olan teknopark sayısının bugün 100’ü aştığını hatırlatan Kılıç, KOSGEB, TÜBİTAK, Kalkınma Ajansları ve Gençlik ve Spor Bakanlığı destekleriyle on binlerce gencin kendi işini kurduğunu söyledi. “Bursa, Türkiye’nin yükselen spor kentidir” Seçim bölgesi Bursa’daki yatırımlara da değinen Ahmet Kılıç, kentin spor altyapısında büyük bir dönüşüm yaşadığını belirtti: “Bursa sadece tarih ve sanayi kenti değil, aynı zamanda Türkiye’nin yükselen bir spor kentidir. Nüfusa oranla en fazla sporcuya sahip ilimiz Bursa’dır. Bakanlığımızın desteğiyle Bursa'da adeta bir spor altyapısı devrimi yaşanmıştır. Her ilçemizde modern spor salonları, atletizm pistleri, yüzme havuzları, gençlik merkezleri ve açık spor alanları bir bir hayata geçirilmiştir. Bu tesisler yalnızca profesyonel sporcular için değil, çocuklarımız için, gençlerimiz için, kadınlarımız ve tüm hemşerilerimiz için spora erişimin kapılarını ardına kadar açmıştır.” Bursaspor’a verilen destekten dolayı Gençlik ve Spor Bakanı Osman Aşkın Bak’a teşekkür eden Kılıç, bu desteğin artarak devam etmesi temennisinde bulundu. Sözlerini “Bursa’nın da Türkiye’nin de geleceği gençlerde, gençlerin gücü de tüm toplumumuzdadır.” ifadeleriyle tamamlayan Kılıç, 2026 yılı bütçesinin hayırlı olmasını dileyerek, “Şehrimize yapılan yatırımlar için başta Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan olmak üzere tüm Gençlik ve Spor Bakanlığı bürokratlarına teşekkür ediyorum” dedi.

Bakan Tunç: "Pazarlık söz konusu değil" Haber

Bakan Tunç: "Pazarlık söz konusu değil"

Adalet Bakanı Yılmaz Tunç, Adalet Teşkilatını Güçlendirme Vakfı'ndaki Yargı Teşkilatı Toplantısı'nda gazeteciler ile bir araya geldi. Soruları yanıtlayan Bakan Tunç, yargıya güvenin önemini belirterek, "Adalet sistemiyle ilgili bir dezenformasyon, adalete güvensizliğe neden olur. Zaten bu dezenformasyonu yapanların amacı da bu, o güvensizlik oluşsun ve bundan hükümet zarar görsün. Neticede millet zarar görür bundan. Dolayısıyla yargıya güven önemli. Mesela bizi telaşlandıran bir örnek vardı: 'Ceren Özdemir'in katili açık cezaevine çıktı. Yakında topluma karışacak. Katiller aramızda dolaşıyor' diye. Herkesin tanıdığı bir gazeteci yayın yaptı Youtube'dan. Sonra hemen ya bu böyle olmaması lazım, bu ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası alan adam nasıl açık cezaevine çıkar? Acaba var mı bir şey diye bir araştırdık. Adam hala yüksek güvenlikli cezaevinde de çıkması mümkün değil. Ama ne oldu o yayın? Milyonlarca yayıldı. O yayının altına yorumlar yapıldı. İşte adalet! Türkiye'de hukuk yok vesaire. Tabii, ne oluyor o zaman? Adalete güven zedeleniyor. Vatandaşlarımızın adalete güven duygusunun zedelenmemesi lazım" ifadelerine yer verdi. Bazı basın mensuplarının dezenformasyon yaptığını belirten Tunç, "Bazı basın mensupları var ki konuyu gazeteciliğin ötesine taşıyor. Başka bir amaç taşıyor. O, onun bir dezenformasyon olduğunu, yalan haber olduğunu aslında biliyor. Her meslekte olduğu gibi yargının içerisinde yanlış yapanlar da olabilir. Ama bunun sistem içerisindeki ayrışmasını yine yargı kendisi yapar. Gazetecilikte de öyle. Özellikle yargı ile ilgili, adalet ile ilgili konularda yorum yaparken ya da bir sosyal medya paylaşımını gördüğümüzde hemen inanmamamız lazım. 'Acaba, bu böyle mi' diye doğruluğunu tespit etmek lazım. Özellikle yargıya güveni sarsmaya yönelik birtakım propagandalar da yapılıyor" dedi. Bakan Tunç siber suçlar hakkında sorulara, "Bunlar internet yoluyla örgütleniyorlar. İzmir'deki olayda 3 polis şehit oldu. Bunu yapan 16 yaşındaki bir çocuk. Bu çocuk tamamen kendi içine kapalı, hiç ailesinin bile haberi olmadan bilgisayar başında resmen bir eğitim almış ama ona eğitim verenleri de tanımıyor. Tamamen dijital ortamda, internet ortamında görüştüğü, suratını görmediği, yazışmalardan etkilenip kendisini adeta bir örgüt mensubu gibi görüyor. En son yaptığı paylaşımda, 'işte ben' diyor, 'gideceğim, katliam yapacağım' vesaire diye mesaj atıyor. Babasının silahını alıyor ve orada polislerimizi şehit etti. Burada hem bu tür suçlar hem işte uyuşturucu ticareti, sanal bahis, sanal kumar, yasa dışı bütün faaliyetler, yani artık bu teknoloji çağında dolandırıcılık, kripto para vesaire tüm bunlar internet ortamında yapılan eylemler. Şimdi bunlar gerçek hayatta yapılırsa zaten suç. Gerçek hayatta bunları kovalamak daha kolay ama dijital ortamda bunların izini sürmek kolay değil" ifadelerine yer verdi. "11. YARGI PAKETİ'NDE BİLİŞİM SUÇLARIYLA İLGİLİ DÜZENLEMELERİMİZ VAR" Siber suçlara karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi hakkında konuşan Tunç, "2 hafta önce Vietnam'daydık, Siber Suçlara Karşı Birleşmiş Milletler Sözleşmesi'ni imzaladık. Bütün ülkelerin problemi. Bu suçlar sadece ülke sınırında değil, ülke sınırını aşıyor. Dolayısıyla, ülkelerin tek başına mücadele etmesi mümkün değil. O zaman oturup bir sözleşme yapalım, bu konuda yasalarımızı düzenleyelim, birlikte mücadele edelim düşüncesi hasıl oldu ve biz 80 ülkenin bakanı oradaydık. İlk imzalayan ülkelerden birisiyiz. Bizim 11. Yargı Paketi'nde bilişim suçlarıyla ilgili düzenlemelerimiz var. Bilişim yoluyla işlenen suçların önlenmesi, internet yoluyla işlenen suçların önlenmesine dair bir kanunumuz var ama o genelde kişilik hakları, sosyal medyadaki erişimin engellenmesi falan onları düzenliyor. Türk Ceza Kanunu'nda bilişim suçlarıyla ilgili yapılan düzenlemeler, daha detaylı yapacağımız düzenlemeler" dedi. Yeni nesil suçta sanal dünyanın önemine vurgu yapan Bakan Tunç, "Sanal ortamda suç tespit edebilmek için, nasıl sokakta gece bekçiler var, polis devriye geziyor aynı devriyelerin sanal ortamda da gezmesi lazım siber polislerin. Nasıl açık alanda güvenliğe önem veriyorsak, siber alemde de güvenliğe önem vermemiz lazım. Bizim bu konuda adliyelerde bilişim suçları büroları var. Yeni nesil suç şebekeleri dediğimiz, TCK 220'de yer alan düzenlememiz var. Milletvekillerimiz şu anda bunu teklife daha dönüştürmediler. 11. Yargı Paketi'nde olacak. Çocukları suça sürükleyen, suçta çocukları araç olarak kullananlarla ilgili cezaların arttırılması söz konusu" şeklinde konuştu. 11. Yargı Paketi hakkında bilgi veren Tunç, "Teklifle; örgüt kurmak, yönetmek ve örgüte üye olmak suçlarının hapis cezalarının alt ve üst sınırları artırılmaktadır. Böylelikle suçla daha etkin mücadele edilmesi ve toplumsal huzur ve sükûnun sağlanması amaçlanmaktadır. Buna göre, örgüt kurma ve yönetme suçunun cezası 4 yıldan 8 yıla kadar hapis iken 5 yıldan 10 yıla çıkartılacak. Örgüt üyeliği suçunun cezasının üst sınırı 4 yıl hapis iken 5 yıl hapis cezası olarak belirlenmektedir. Yine örgütün silahlı olması halinde cezada dörtte birinden yarısına kadar yapılan artırım, sadece yarısı oranında olacak şekilde düzenlenmektedir. Buna göre silahlı bir örgütü yöneten kişiye 5 yıldan 12 yıla kadar hapis cezası verilirken teklife göre 7 yıl 6 aydan 15 yıla kadar hapis cezası verilebilecektir" ifadelerine yer verdi. Ayrıca çocukların suçlarda araç olarak kullanılmasına ceza artışı hakkında bilgi vererek, "Diğer yandan, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen suçlarda çocukların araç olarak kullanılması halinde, örgüt yöneticilerine verilecek cezanın yarısından bir katına kadar artırılacağı kabul edilmektedir. Örneğin örgüt faaliyeti çerçevesi çocuğa bir yeri silahla taratan, birini tehdit ettiren ya da yaralattıran örgüt yöneticisine yöneticilik suçundan dolayı verilecek ceza yarısından bir katına artırılabilecektir. Buna göre 7 yıl 6 ay olacak alt sınırdaki hapis cezası 1/2 oranında artırılırsa 11 yıl 3 ay; 15 yıl olacak üst sınırdaki hapis cezası bir kat artırılırsa 30 yıl olabilecektir. Mevcutta çocuğu araç olarak kullanma diye bir suç yoktu" dedi. "ÖZEL, YARGI MENSUPLARINA HAKARET EDİYOR, TEHDİT EDİYOR, BUNLAR KABUL EDİLEBİLECEK BİR ŞEY DEĞİL" Bakan Tunç, Özgür Özel'in açıklamaları hakkında ise, "Ana Muhalefet Partisi Genel Başkanı Sayın Özgür Özel, özellikle 19 Mart'ta İstanbul Büyükşehir Belediyesi ile ilgili başlayan soruşturmaların başından itibaren tamamen konuyu, sanki bunlar bir adli soruşturmalar değilmiş, tamamen siyasi amaçla yapılmış soruşturmalarmış gibi bir algı çalışması yapıyor. 19 Mart'tan beri yaptığı bütün toplantılarda özellikle bu soruşturmaları eleştiriyor ama eleştirirken kamuoyuna yansıyan birtakım suçlamaları var. İşte ortaya çıkan Beşiktaş iddianamesi var, İBB Başkanı'nın yaptığı, suç teşkil ettiği iddia edilen suçlamalar var. Bunların esasıyla ilgili herhangi bir şey söylemiyor. Tamamen suçlamaları reddediyor, bu doğru değil. Bunu yaparken de yargı mensuplarına hakaret ediyor, tehdit ediyor, bunlar kabul edilebilecek bir şey değil" değerlendirmesinde bulundu. Soruşturmaların sonucunun beklenmesi gerektiğini vurgulayan Tunç, "Soruşturmaların sonucunu beklersiniz. Bu konuda iddialarla ilgili konulara açıklık getirirsiniz. İstanbul İl Başkanlığı ile ilgili olarak topladığınızı iddia ettiğiniz valiz dolusu paraların, nereden aldığınızı, nasıl toplandığını, kimlerin buraya getirdiğini gündeme getirmiyorsunuz. Sanki hiç ortada suç yokmuş; haksız bir şekilde üzerine gidiliyormuş bir algı oluşturuyor. Yargılama aşamasında, iddianame ortaya çıktıktan sonra yargılama, ilk derecede de iş bitmiyor. Bunun istinafı var, itiraz süreçleriniz olacak, Yargıtay'ı var. Tüm bu süreçler kendi yargı mekanizması içerisinde yürüyecek konular. Ama tabii, olayı farklı bir tarafa çekerek, özellikle kamuoyunu bu davalar bakımından etkilemeye çalışan bir siyaset izleniyor. Bu doğru değil" dedi. "TERÖRÜ SONLANDIRMA NOKTASINDA ÖNEMLİ AŞAMALAR KAYDETTİK" TBMM'de kurulan Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonunu çalışması hakkında değerlendirmelerde bulunan Tunç, "Türkiye Büyük Millet Meclisi'ndeki komisyonda konuşulanları açıklayamıyoruz, basına kapalı. Ülkemiz, terörle mücadelede gerçekten çok enerji kaybetti. 41 yıl geçti. Şehitler verdik, trilyonlarca kaybımız oldu, ülkemizin gelişmesinin ve kalkınmasının önünde çok büyük engel oldu terör. İstiyoruz ki bundan sonra terör diye bir problemimiz kalmasın. Güvenlik güçlerimiz, ülke içinde ve dışında büyük fedakarlıklar gösterdiler. Terörü sonlandırma noktasında önemli aşamalar kaydettik. Teröre zemin hazırlayan, o teröre mazeret olarak gösterilen bütün unsurları ortadan kaldırdık. Demokratikleşme adımlarının atılması, Kürtçe yasaklarının kaldırılması zaten İmralı'nın çağrısında da bunlar ifade ediliyor. Hepsini söylüyor, diyor ki; 'Artık bir anlamımız kalmadı.' 'Demokrasi için, demokratikleşme için, kimliğimizin var olması için mücadele ettik ama şu anda Türkiye oraları aştı' diyor" ifadelerine yer verdi. MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin çağrısının önemli olduğunu vurgulayan Tunç, "Sayın Devlet Bahçeli'nin gruptaki çağrısı çok cesurca, tarihi bir çağrıydı. Sayın Cumhurbaşkanımızın hem Ahlat'ta ondan önceki konuşmalarıyla da bütünleştiği iç cephe vurgusu, milli birlik, kardeşlik vurgusu tüm bunlarla beraber yaklaşık işte 1 yıl geçti. Bu 1 yıllık süre içinde terör örgütü İmralı'da açıklama yapıldıktan sonra kendini feshetti. Silahları yakmayla ilgili bir görüntü gördük, çekilmeyle ilgili açıklamalar oldu. Burada silah bırakma süreci önemli. Milli İstihbarat Teşkilatımız, Milli Savunma Bakanlığımız süreci izliyor. Diğer yandan Mecliste kurulan 'Terörsüz Türkiye Komisyonu' dediğimiz, Milli Dayanışma, Kardeşlik ve Demokrasi Komisyonu da geniş kesimleri dinledi. Sivil toplumundan tutun da şehit ailelerine varıncaya kadar herkesi dinledi, bakanları dinledi" ifadelerini kullandı. "TERÖR ÖRGÜTÜ SİLAH BIRAKIRSA KANUN ÇIKACAK GİBİ PAZARLIK SÖZ KONUSU DEĞİL" Çalışmalar hakkında bir pazarlık olmadığını vurgulayan Bakan Tunç, "Meclisin yüzde 90'ının temsili sayesinde orada geniş bir mutabakat var. Bizler de Adalet Bakanlığı olarak bu süreci destekleyen, bu süreci kolaylaştıran, idari uygulamalarla neler yapıldığını Komisyona anlattık. Mevcut mevzuatımız çerçevesi içerisinde yapılan çalışmaların çoğu kamuoyuna yansımadı. Ama uygulamalar, sürecin sağlıklı işlemesi ve sürecin kalıcı hale gelmesi bakımından da önemliydi. Gerek hasta hükümlü ve tutuklularla ilgili endişelerin ortadan kaldırılmasına yönelik çalışmalar, gerek idare ve gözlem kurullarının, cezaevlerinde iyi hal değerlendirilmesine ilişkin yaptıkları çalışmalar. Bu süreçte özellikle yargı kurumlarının da sürece hassasiyetle baktıklarına şahit olduk. Sürecin kolaylaştırılması konusunda ki yapılan çalışmaları anlattık. Bir pazarlık değil, sürecin getirdiği adımlar olabilir. Yani terör örgütü silah bırakırsa kanun çıkacak gibi pazarlık söz konusu değil böyle hukuk devleti olmaz. Böyle bir pazarlık sürecine devlet girmez. Komisyon süreci önemli, herkes dinlendi. Rapor hazırlayacak ve orada çizilecek yol haritası çerçevesinde yasal düzenleme gerekiyorsa zaten Meclis bu konuda adım atacaktır. Burada özellikle milletimizin hassasiyetleri bizim için önemli. Bu sürecin onları rahatsız edecek bir noktaya gelmemesi önemli. Bu konuda özellikle hassas davranarak milletimizin isteği doğrultusunda biz yol alacağız" dedi. Gazetecilerin Demirtaş hakkındaki karar sorularına Bakan Tunç şu şekilde cevap verdi: "Şimdi Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin tek kararı değil bu biliyorsunuz. Yani Öcalan kararı da var geçmişte, Kavala kararı da var. Bakanlar Komitesi'nde görüşmeleri devam edenler de var. Burada Demirtaş ile ilgili dava Kobani Davası. Hepinizin bildiği gibi, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 16 Mayıs 2024 tarihinde Demirtaş ve arkadaşları mahkum olmuştu. Bir kısım sanıklar süreli hapis cezaları ve beraatler de almıştı. Kobani olaylarının azmettiricisi açılan dava 22. Ağır Ceza Mahkemesinde sonuçlanmıştı. Şimdi bu Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinde görülüyor. Burada Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin özgürlük ve güvenlik hakkı ihlal edildi. Tutuklamaya yönelik ihlaller nedeniyle, iddia nedeniyle, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Sözleşmesi'nin 5. maddesinin ihlal edildiği gerekçesiyle yapılan başvuruyu, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi 2. Dairesi ihlal kararı verdi. Bu daire kararına itiraz edilecek mi, edilmeyecek mi gibi bir kamuoyunda tartışmalar oldu. Burada bu süreçlerde biz daire kararlarının Genel Büyük Dairede görüşülmesini istiyoruz. Büyük Daireye gitmeden önce 5 kişilik bir panel var. Bu panel 'görüşülmesine gerek yok' dedi ve daire kararı bu anlamıyla kesinleşti. Daire kararı şu anda Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesi tarafından değerlendirilecek." Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uyduğunun altını çizen Tunç, "Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin kararlarına uymayan bir ülkeyiz şeklinde bir genelleme yapılıyor. Bu doğru değil. Bütün ülkelerin uymadığı kararlar var. Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne taraf olan ülkelerin karara uyma ortalaması yüzde 79. Türkiye'nin uyma oranı ise yüzde 91. Türkiye'de bazı davalar, özellikle dışarıdan da çok siyasallaştırılıyor. O siyasallaştırılan davalar öne çıkarılarak sanki Türkiye'nin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi kararlarının hiçbirine uymuyor gibi bir algı çalışması yapılıyor" ifadelerine yer verdi. Tunç, Demirtaş davasında ise ilk dereceden hüküm verildiğini ve bu hüküm istinafta hükümözlü olarak devam ettiğini ve değerlendirmenin şu anda mahkemenin önünde olduğunu açıkladı. Bakan Tunç yaptığı toplantıda yeni anayasa çalışmaları hakkında ise, "Yeni anayasa konusu Türkiye için önemli. 'Türkiye Yüzyılı, Cumhuriyetimizin 2. yüzyılına girdik' diyoruz. 'Artık darbeler devri kapanmıştır' diyoruz. Biz darbecilerin yazdırdığı bir anayasayla yönetiliyoruz. Millet tarafından milletin temsilcileri tarafından yazdırılan bir anayasa değil. Millet oy verip kabul etmek zorunda kaldı ama bir an önce demokratik siyasi hayata geçebilmek için kabul ettiği bir anayasa. Sadece darbeciler tarafından yazdırılmış olması bile tek başına anayasanın değişmesi için yeterli bir sebeptir. Diğer yandan, yamalı bohça gibi; 170 küsur madde var, 180 değişiklik var. Yani, maddeden fazla değişiklik yapılmış. Mülga maddeler var, sıkıyönetimle ilgili maddeler var ama hep boş maddeler. Bizim amacımız hem yeknesaklığı oluşturmak, sonradan oluşan kurumların diğer maddelerle uyumunu sağlamak, yeni krizlere yol açmamak, hem de demokratik, sivil, katılımcı bir anlayışla yeni anayasayı milletin temsilcileri ile yazıp millet tarafından onaylanmasını sağlamak" dedi. Yeni anayasanın Türkiye için bir kazanç olacağını söyleyen Tunç, "Böyle bir anayasa, Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin ikinci yüzyılının başlangıcında çok büyük kazanç olur. Temel hak ve özgürlükleri önceleyen, her kesimin kendini içinde bulduğu bir toplum sözleşmesi hüviyetinde bir anayasayı bu ülke yapabilir. Darbe anayasasından da kurtulmuş oluruz. Darbeleri anmak kötü bir şey. O eski karanlık günlere bir daha geri dönmeyelim, bu ülkede bir daha darbe olmasın diye önemli yapısal reformlar da yaptık. İç Hizmet Kanunu 35. maddeyi hep darbelere gerekçe gösterirlerdi. Biz bu maddeyi 14 Temmuz'da yürürlükten kaldırdık. Ertesi gün darbe kalkışması oldu. En son görüştüğümüz kanun oydu Meclis'te. Sıkıyönetimi düzenleyen maddeler kaldırıldı, darbeciler yargılanamaz denilen maddeler kaldırıldı. Milli Güvenlik Kurulu'nun yapısı, Yüksek Askeri Şura'nın yapısı, askeri yargının kaldırılması bunlar çok demokratik adımlar. Ama bunlar hep muhtelif zamanlarda farklı gerekçelerle yapabildiğimiz ilerlemeler. Ama diyoruz ki artık topyekun millet Meclisinde milletvekillerimizin uzlaşmasıyla bir Anayasa yapalım. İnşallah olur. Terörsüz Türkiye konuştuğumuz şu ortamda, milletvekillerimiz yeni anayasa çalışması içerisinde olursa ve bu konuda uzlaşma sağlanırsa inşallah milletimize olan borcumuzu yerine getirmiş oluruz" ifadelerine yer verdi.

AK Parti Gemlik ve Orhangazi teşkilatlarında çoşkulu buluşma Haber

AK Parti Gemlik ve Orhangazi teşkilatlarında çoşkulu buluşma

AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan’ın katılımıyla Gemlik ve Orhangazi’de danışma meclis toplantıları gerçekleştirildi. Gemlik’te düzenlenen törende farklı partilerden 800 yeni üyenin AK Parti saflarına katılmasıyla büyük bir coşku yaşanırken, Orhangazi’de yapılan Daraltılmış Danışma Meclisi Toplantısı birlik ve dayanışma mesajlarıyla öne çıktı ‎ ‎Gemlik’teki danışma meclis toplantısına AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, AK Parti Gemlik İlçe Başkanı Mehmet Taşar, önceki dönem Bursa Milletvekili Zafer Işık ve çok sayıda partili katıldı. ‎Gemlik İlçe Danışma Meclisi toplantısında konuşan İl Başkanı Davut Gürkan, Yüzyılın Konut Projesi olan 500 bin TOKİ Sosyal Konut Projesi kapsamında Gemlik’e 3 bin konutun kazandırılacağını müjdeledi. ‎Yeni rezerv alanlarına ilişkin onay sürecinin sürdüğünü belirten Gürkan, “Onayların gelmesiyle birlikte konut sayısını artırmak için gerekli adımları hızla atacağız” dedi. ‎ ‎Her zaman sahada vatandaşla iç içe olduklarını vurgulayan Gürkan, “Sahayı dinliyoruz. Değişim mahalleden başlar. Bugün dünyada herkes Türkiye’nin başarılarıyla gurur duyuyor. Milli iradenin sandığa en güçlü şekilde yansıdığı ülke Türkiye’dir” ifadelerini kullandı. ‎Gemlik’in eğitim, sağlık, yurt ve sosyal alanlardaki yatırımlarda öncelikli ilçelerden biri olduğunu vurgulayan Gürkan, “Gemlik her zaman bizim gözümüzde pozitif ayrımcılığı olan bir yerdir. TOGG, Gemlik’in Türkiye’ye ve dünyaya açılan kapısıdır” ifadelerini kullandı. ‎ ‎Toplantıda, farklı siyasi partilerden ve çeşitli derneklerden 800 yeni üye AK Parti’ye katıldı.Bu isimler arasında, Gelecek Partisi Gemlik Belediye Başkan Adayı Cihan Palabıyık da yer aldı. Palabıyık’ın ve bazı yeni üyelerin rozetini AK Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan taktı. ‎AK Parti Gemlik İlçe Başkanı Mehmet Taşar ise, “Partimize ilgi her geçen gün artıyor. Bugün aramıza katılan yeni üyelerimizle daha güçlü bir teşkilat olduk. Hedefimiz Gemlik’te AK Parti bayrağını daha yükseğe taşımaktır” dedi. ‎ ‎Programda en fazla üye kazandıran teşkilat mensuplarına plaket takdim edilirken, Gürkan’a isminin yazılı olduğu Gemlikspor forması hediye edildi. ‎Gemlik programının ardından İl Başkanı Davut Gürkan, Orhangazi İlçe Teşkilatı Daraltılmış Danışma Meclisi Toplantısına katıldı. ‎Toplantıya, AK Parti Orhangazi İlçe Başkanı Gökhan Ulusu, önceki dönem milletvekili Zafer Işık, Orhangazi Belediye Başkanı Bekir Aydın, önceki dönem Belediye Başkanı Neşet Çağlayan ile üç kademe teşkilat mensupları yer aldı. ‎AK Parti Bursa teşkilatının saha çalışmalarna dikkat çeken Ak Parti Bursa İl Başkanı Davut Gürkan, “AK Parti her zaman sahadadır. Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan, ‘Ben teşkilatımla gurur duyuyorum’ diyor. Biz de bu sözü sahadaki çalışmalarımızla her gün yeniden ispat ediyoruz. Bursa teşkilatlarımız, Türkiye Yüzyılı hedeflerine inançla yürümeye devam ediyor. ‎Milletimize hizmet yolunda durmadan, yorulmadan çalışacağız. Teşkilatlarımızın enerjisi, halkımızın güveniyle birleştiğinde aşamayacağımız engel yoktur.” ‎ ‎AK Parti Bursa teşkilatlarının hem yeni üyelerle güç kazandığını hem de sahadaki çalışmalarıyla halkın gönlünde yer edindiğini belirten Gürkan, “Bizim siyasetimiz gönül siyasetidir. Bursa’mızda her gönüle dokunmaya devam edeceğiz” dedi. ‎Orhangazi İlçesinde çalmadık kapı bırakmadıklarını belirten AK Parti Orhangazi İlçe Başkanı Gökhan Ulusu ise, "Teşkilatımızın her bir ferdi, ülkemizin güçlü yarınları için gece gündüz demeden çalışmaktadır. İl Başkanımız Sayın Davut Gürkan'ın başkanlığında Bursa teşkilatları olarak saha çalışmalarımıza ara vermeden devam ediyoruz. Türkiye Yüzyılı vizyonu çerçevesinde Bursa'mıza ve ilçemize hizmet etmeye devam edeceğiz" dedi. ‎Açılış konuşmalarının ardından katılımcıların ilettikleri soru, öneri ve talepler, İl Başkanı Davut Gürkan ve parti yöneticileri tarafından tek tek yanıtlandı ‎ ‎

Çelik: "3 Kasım, Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda tarihi bir dönemin açıldığı siyasi bir milattır" Haber

Çelik: "3 Kasım, Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda tarihi bir dönemin açıldığı siyasi bir milattır"

AK Parti Sözcüsü Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "3 Kasım, Türkiye’nin demokrasi yolculuğunda tarihi bir dönemin açıldığı siyasi bir milattır. 3 Kasım’da milli irade, demokrasimize, siyasi tarihimizde devrim sayılabilecek bir güç verdi. Cumhurbaşkanımız ve Genel Başkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın liderliğinde çıkılan yolda inşa edilen irade, 23 yıldır milletimizin duasını, desteğini ve güvenini kazanarak Türkiye’yi her alanda dönüştürmüş; demokrasi, kalkınma ve Türkiye yüzyılı yolunda tarihi adımlar atmıştır. Sayın Cumhurbaşkanımızın dirayetli liderliğiyle Türkiye son 23 yılda büyüyen, güçlenen, güçlü demokratik değişimler üreten, dış siyasette büyük roller üstlenen, kriz çözümlerinde güvenilir adres olan ve eser-hizmet siyasetiyle anılan bir ülke hâline gelmiştir. 3 Kasım’da ‘söz ve karar milletindir’ denilerek çıkılan yolda milletimiz AK Parti’ye güvendi; AK Parti de milletimize layık olmanın mücadelesini verdi. O nedenle içerdeki ‘vesayetin tehditleri’ ve dışardaki ‘karanlık şebekelerin operasyonları’ karşısında asla geri adım atılmadı. Türkiye Yüzyılı vizyonuyla hedeflerimizi büyütürken, bölge ve dünya barışının anahtarı, mazlumların umudu ve insanlığın vicdanı olan Türkiye’mizi güçlendirmeye devam ediyoruz. Elbette bu başarı, her defasında sandıkta yeniden tecelli eden milli iradenin eseridir. Eserin sahibi milletimizdir. Bu kutlu yürüyüşte emeği geçen tüm dava arkadaşlarımızla beraber bu davayı dualarıyla ve fiilen destekleyen aziz milletimizi saygı ve şükranla selamlıyoruz. Cumhurbaşkanımızın liderliğinde Türkiye Yüzyılı vizyonuyla adaletin, kalkınmanın, istikrarın teminatı olmaya, bölgesel ve küresel barışı gerçekleştirmek için çalışmaya kararlılıkla devam edeceğiz. Bugün Cumhur İttifakı olarak Türkiye yüzyılı hedeflerimiz için büyük bir gayretle geleceğe yürüyoruz. Milli iradeye selam olsun; 3 Kasım bir kere daha milletimize kutlu olsun" ifadelerine yer verdi.

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Yıldırım’da gururla kutlandı Haber

29 Ekim Cumhuriyet Bayramı Yıldırım’da gururla kutlandı

Cumhuriyet’in 102. yıl dönümü, Yıldırım’da düzenlenen etkinliklerle büyük bir coşku içinde kutlandı. Yıldırım’daki 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, kortej yürüyüşü ile başladı. Gökdere Meydanı’nda toplanan binlerce vatandaş, ellerinde bayraklarla, Yıldırım Belediyesi Bayrak Alanı’na yürüdü. Yıldırım Belediye Başkanı Oktay Yılmaz’ın yan ısıra; AK Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç, Yıldırım Kaymakamı Metin Esen, AK Parti Yıldırım İlçe Başkanı İrfan Akkaya, siyasi parti temsilcileri, STK temsilcileri ve binlerce vatandaşın katıldığı yürüyüş coşkulu görüntülere sahne oldu. ‘KUTLU BİR GÜN’ Yıldırım Belediyesi Bayrak Alanı’nda son bulan kortej yürüyüşünün ardından Belediye Başkanı Oktay Yılmaz meydanı dolduran binlerce vatandaşa hitap etti. Tüm vatandaşların 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı’nı kutlayan Başkan Oktay Yılmaz, “Bugün; bir milletin varoluş mücadelesini, yeniden dirilişini ve istiklal iradesini taçlandıran kutlu bir günü, cumhuriyetimizin 102. yılını hep birlikte idrak ediyoruz. Cumhuriyet; küllerinden yeniden doğan bir milletin adıdır. Cumhuriyet; her türlü zorluğa rağmen ‘hür ve bağımsız yaşayacağız!’ diyen bir iradenin, ortak kaderimizin adıdır. Bu topraklar yalnızca üzerinde yaşadığımız bir coğrafya değil, uğrunda bedel ödenmiş bir vatandır. Aziz milletimiz; Çanakkale’de, Sakarya’da, Dumlupınar’da gösterdiği destansı kahramanlıkla tarihe yön vermiş; ardından cumhuriyet ile bu büyük yürüyüşü taçlandırmıştır” ifadelerini kullandı. ‘EMANETİ GÜÇLENDİRİYORUZ’ Cumhuriyeti yaşatmak için her bir vatandaşa önemli görevler düştüğünü belirten Başkan Oktay Yılmaz, “Bugün bizlere düşen görev; ecdadımızdan emanet aldığımız bu değerleri yaşatmak, güçlendirmek ve bizden sonraki nesillere daha kuvvetli bir şekilde teslim etmektir. Bu anlayışla; Yıldırım’da insanı merkeze alan, gençlerimize güvenen, bilimi, sanatı, kültürü ve üretimi önceleyen bir şehir vizyonunu hep birlikte inşa ediyoruz. Medeniyetimizin kadim mirasını korurken; çocuklarımızın ve gençlerimizin geleceğin Türkiye’si için daha güçlü donanımlarla yetişmesini önemsiyoruz” diye konuştu. TÜRKİYE YÜZYILI VURGUSU Cumhuriyetin kuruluş ideallerinin, Türkiye Yüzyılı vizyonunda yeniden hayat bulduğunu vurgulayan Başkan Oktay Yılmaz; “Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün “istikbal göklerdedir” sözü, artık sadece bir ideal değil; Hürkuş, Gökbey, Anka, Kızılelma, Akıncı gibi millî hamlelerle gerçeğe dönüşmüştür. Savunmada, teknolojide, sanayide, uzay çalışmalarında milletimiz; dünyanın öncü ülkeleri arasında yer almaya başlamıştır. Bu başarı; cumhuriyetin ilke ve hedeflerinin bugün de ne kadar güçlü bir karşılığa sahip olduğunun en somut göstergesidir. Yine Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün ortaya koyduğu “yurtta sulh, cihanda sulh” ideali; bugün bölgemizde barışın, adaletin ve istikrarın tesisinde etkin rol üstlenen Türkiye ile karşılığını bulmuştur. Masada ve sahada söz ve irade sahibi; bölgesinde lider, dünyada muteber bir konuma yükselen Türkiye, Cumhuriyetimizin asırlık yürüyüşünün gurur verici neticesidir” dedi. BAŞKAN YILMAZ’A TEŞEKKÜR Başkan Oktay Yılmaz’dan sonra kalabalığa hitap eden AK Parti Bursa Milletvekili Ahmet Kılıç ise; “Cumhuriyetimizin 102. Yaşı kutlu olsun. Cumhuriyeti kuran temel iradeyi ve vizyon bugün yeniden hayat buldu. Her alanda bağımsız ve güçlü bir Türkiye var. İnşallah bu güçlü Türkiye daha da büyüyecek ve yükselecek” ifadelerini kullandı. Yıldırım Kaymakamı Metin Esen ise Cumhuriyeti yaşatmak için her bir vatandaşa önemli görevler düştüğü vurgulayıp, “Bu güzel ve coşkulu etkinliklerde bizleri buluşturup, Cumhuriyet ruhunu yaşatan Yıldırım Belediye Başkanımız Oktay Yılmaz’a teşekkür ediyorum” dedi. Konuşmaların ardından sahneye çıkan ünlü sanatçı Mustafa Ceceli, Bayrak Alanı’nı dolduran binlerce vatandaşa unutulmaz bir akşam yaşattı.

Kestel’de Cumhuriyet Bayramı coşkusu Haber

Kestel’de Cumhuriyet Bayramı coşkusu

Dev bir müzikal gösteri ile taçlanan programa Kestel Belediye Başkanı Ferhat Erol’un yanı sıra Kestel Kaymakamı Recep Öztürk, AK Parti Kestel İlçe Başkanı Nesri Demir, önceki dönem Kestel Belediye Başkanı Yener Acar başta olmak üzere ilçe protokolü ile çok sayıda vatandaş katıldı. Kestel Belediye Başkanı Ferhat Erol, Cumhuriyet’in önemi ve kazanımlarına dikkat çekerek şunları söyledi; "Cumhuriyetimizin banisi Gazi Mustafa Kemal Atatürk başta olmak üzere, istiklal mücadelemizin tüm kahramanlarını, aziz şehitlerimizi ve gazilerimizi rahmet, minnet ve şükranla yâd ediyorum. Cumhuriyetimizin kurucu iradesi nasıl ki işgal planlarını bozarak bu vatanı kurtardıysa, bizler de aynı kararlılıkla ülkemizi "Türkiye Yüzyılı" hedeflerine ulaştırma mücadelesini sürdürüyoruz. Cumhuriyetimizin ilanıyla birlikte ülkemiz; kalkınma, ilerleme ve modernleşme yolunda büyük mesafeler kat etmiş; bugün modern dünyanın saygın ülkelerinden biri haline gelmiştir." "EGEMENLİK, KAYITSIZ ŞARTSIZ MİLLETİNDİR" Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde yürütülen Millî Mücadelenin, 29 Ekim 1923’te "Egemenlik, kayıtsız şartsız milletindir" sözüyle taçlandığını ifade eden Başkan Erol, "Anadolu topraklarına adım attığımız ilk günden itibaren; ileriye gitmek, yüksek hedeflere ulaşmak ve yeniden büyük Türkiye’yi inşa etmek için durmadan çalıştık. Bugün de aynı inançla, tarihimizden, medeniyetimizden, kültürümüzden ve Cumhuriyetimizin yüzyıllık birikiminden aldığımız güçle yolumuza devam ediyoruz" İfadelerini kullandı. Konuşmaların ardından Prusa Sanat Gençlik ve Spor Kulübü tarafından sahnelenen "Türkiye Benim" adlı müzikal gösteri izleyicilerden büyük beğeni topladı. Programın finalinde ise katılımcılar, yağan yağmura rağmen ellerinde Türk bayrakları ve meşalelerle Muhsin Yazıcıoğlu Kültür Merkezi'nden Kestel Meydanı'na doğru coşkulu bir Fener Alayı yürüyüşü gerçekleştirdi. Cumhuriyet Bayramı kutlamaları, Kestel Meydanı’nda düzenlenen etkileyici havai fişek gösterisi ile sona erdi.

Tekin: "22 yıl önce 76 olan üniversite sayımızı bugün 208'lere ulaştırdık" Haber

Tekin: "22 yıl önce 76 olan üniversite sayımızı bugün 208'lere ulaştırdık"

Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bir üniversitenin akademik yılı açılışında yaptığı konuşmada, "Yükseköğretimi 22 yılda erişilebilir kıldık. 81 ilimizin tamamında yükseköğretim kurumları inşa ettik. 22 yıl önce 76 olan üniversite sayımızı bugün 208'lere ulaştırdık" dedi. Tekin ayrıca, "Üniversite düşüncenin merkezi olarak kabul edilmelidir. Üniversitelerimizin bir daha yasakla, baskıyla, ideolojik dayatmalarla anılmasına müsaade etmeyeceğiz. Kampüs, düşüncenin, araştırmanın ve nezaketli müzakerenin alanı olarak kalacak" ifadelerini kullandı. Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, bir üniversitenin akademik yılı açılışı törenine katıldı. Programda konuşan Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin, "Bugün güne bizi tedirgin eden bir haberle uyandık. Türkiye bir deprem kuşağında yer alan bir ülke. Bütün milletimize geçmiş olsun diyorum. İnşallah Allah bir daha bize böyle felaketler yaşatmaz. Bu hafta Cumhuriyetimizin 102'nci yaşını kutluyoruz. Hepimizin Cumhuriyet Bayramı kutlu olsun. Bize Cumhuriyeti kuran ve emanet eden başta Gazi Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere bütün büyüklerimizi hayırla, saygı ve minnetle anıyoruz. Bizim yaklaşık 75 bin tane okulumuz var. Yine yaklaşık rakamları yuvarlayarak söylüyorum. Yaklaşık 750 bin adet dersliğimiz var. Okullarımızın dışındaki kurumlarla beraber baktığımızda 100 binin üzerinde kurum var. Yani okul artı halk eğitim merkezi olgunlaşma, kurs merkezi vb. ifadelerle tanımlanan 100 binin üzerinde hizmet verilen kurumumuz var. Yaklaşık 1 milyon 200 bin öğretmenimiz var. Sistemin içerisinde çalışan ve resmi okullarda ve özel okullarda çalışan öğretmenlerimizle beraber 1 milyon 200 bin kişi. Yaklaşık 18 milyon öğrencimiz var. Dolayısıyla rakamları topladığımızda her çocuğumuzun her öğretmenimizin ailesini ebeveynlerini çocuklarını hesaba kattığımızda kabaca 86 milyonun tamamını ilgilendiren tamamıyla birlikte hareket etmek durumunda olan, tamamının duygu, düşünce ve değerlerine saygı duyması gereken, saygı duyması beklenen bir bakanlığız. Bu kadar büyük bir yapı içerisinde ortak değerleri bulup bu ortak değerleri çocuklarımıza öğretmeye çalışmak bakanlığımızın ana misyonlarından bir tanesi. Cumhuriyet Bayramı da bizim önemli değerlerimizden bir tanesi" diye konuştu. "ÜNİVERSİTELERİ ÖĞRETİM ÜYELERİNİN VE NİHAYETİNDE MİLLETİN DEĞERLERİNİN YAŞANDIĞI YERLER HALİNDE DÖNÜŞTÜRDÜK" Üniversiteleri milletin değerlerinin yaşandığı yerler haline geldiğini belirten Tekin, "Bu ülkede üniversiteler kimi dönemlerde vesayetin gölgesinde kaldı. 27 Mayıs darbesini hepiniz hatırlayacaksınız. 27 Mayıs darbesinden sonra görevinden uzaklaştırılan akademisyenler 27 Mayıs darbesini bizzat Başbakanlığın talimatıyla ak devrim olarak tanımlamak zorunda bırakılan akademisyenler, yine aynı şekilde 12 Mart sürecinde üniversiteden uzaklaştırılan akademisyenler, 12 Eylül 1980 sonrası üniversitelerde akademik etkinlikleri sebebiyle üniversiteden uzaklaştırılanlar. 28 Şubat süreci. Bunların hepsi bizim akademik tarihimizde, bilim tarihimizde kara sayfalar olarak yerini aldı. Bilim yuvalarının ideolojik kavganın sahnesine çevrildiği, gençlerin hayallerinin yasaklarla sınandığı günlerdi bunlar. Başörtüsü bahane edilerek kurulan ikna odaları bu yasakların hafızalarımızda olan en acı örneklerinden bir tanesi. Çok şükür bu sayfaların hepsini kapattık. Üniversitelerin öğretim üyelerinin ve nihayetinde milletin değerlerinin yaşandığı yerler halinde dönüştürdük. Bugün en önemli vazifemiz bu kazanımları daha da tahkim edecek kampüsleri yasaklardan, dayatmalardan, marjinal dayatmaların gürültüsünden uzak tutarak düşüncenin, araştırmanın ve nezaketli müzakerenin alanı haline dönüştürmek en önemli görevlerimiz" dedi. "ÜNİVERSİTE DÜŞÜNCENİN MERKEZİ OLARAK KABUL EDİLMELİDİR" "Üniversite düşüncenin merkezi olarak kabul edilmelidir" diyen Tekin, "Üniversite düşüncenin merkezi olarak kabul edilmelidir. Üniversiteleri sadece ve sadece birer meslek lisesi konumuna indirgeyip mesleki kariyer imkanı sunan birimler haline dönüştürmenin çok ötesine geçmemiz gerekir. Yeteneği keşfeden entelektüel, ufku genişleten kendi geleneğini çağın diliyle buluşturan müesseseler olarak tanımlamamız gerekir. Üniversiteyi salt bilim ya da meslek öğrenme yerine indirgemek, tarihe haksızlık, yarınımıza kötülüktür. Üniversite toplumun tam merkezinde durur çünkü. Kültürün aktarımına ve yenilenmesine öncülük eder, devrinin fikirler sistemini inşa eder. Üniversitelerimiz ne kadar dinamik, üretken, özgür ve gelişmiş olursa, toplumumuz o derece dirayetli ,müreffeh, demokratik ve özgür olacağının farkında olmamız lazım. Tersi durumda ise önce durağanlaşma, ardından eğitimde, kültürde, sanatta, bilimde ve sanayide gerileme kaçınılmaz olacağını hatırlamamız gerekir. Hiç şüphesiz yalın olan hakikat şudur ki bilgi kimdeyse istikamet ona döner. İlim ve akademide geriye düşen, pazarda, sanatta ve diplomaside de gerilemeyi durduramaz" ifadelerini kullandı. "22 YIL ÖNCE 76 OLAN ÜNİVERSİTE SAYIMIZI BUGÜN 208'LERE ULAŞTIRDIK" 22 yıl önce 76 olan üniversite sayısının bugün 208 olduğunu söyleyen Tekin, "Nitekim bu ölçüyü rehber alarak, yükseköğretimi 22 yılda erişilebilir kıldık. 81 ilimizin tamamında yükseköğretim kurumları inşa ettik. 22 yıl önce 76 olan üniversite sayımızı bugün 208'lere ulaştırdık. Yüksek öğretime erişimi yaygınlaştırdık. Net okullaşma oranını hem zorunlu eğitimde hem de yükseköğretimde 3 kattan fazla arttırarak yepyeni bir eşiğe eriştik. Avrupa yükseköğrenim alanında ön sıralara yürüyen bir Türkiye fotoğrafı ortaya çıkardık. Eğitim imkânına geç kavuşmuş 34 yaş üstü kadınlarımıza ayrılan ek kontenjanlar ve şehit-gazi yakınlarına sağladığımız özel imkânlar, kapsayıcılığı ilke hâline getirdi. Bu kazanımlardan geriye gidişe izin vermeyeceğiz; üniversitelerimizin bir daha yasakla, baskıyla, ideolojik dayatmalarla anılmasına müsaade etmeyeceğiz. Kampüs, düşüncenin, araştırmanın ve nezaketli müzakerenin alanı olarak kalacak" şeklinde konuştu. Sözlerine devam eden Tekin, "Türkiye Yüzyılı Maarif Modelimizdir. Geçen yıl uygulamaya koyduğumuz ve aşamalı bir şekilde devam edecek olan modelimiz, çocuğun dil-akıl-karakter bütünlüğünü aynı anda beslemeyi, öğrenmeyi okul duvarlarının dışına taşıyıp hayatla eklemlemeyi hedeflemektedir. Eleştirel düşünme, estetik duyarlık ve merhamet ahlâkını aynı zeminde buluşturmaktadır. Bu yaklaşım, yerli müktesebatla evrensel bilgi arasında hakikatli bir köprü kurmakta, program tasarımından ölçme-değerlendirmeye kadar tüm süreçleri veriyle ve sahadan gelen geri bildirimle sürekli kalibre etmektedir. Ancak altını özenle çizmeliyim ki modelimizin sürekli kalibrasyonu, ölçme-değerlendirme standartlarının güncellenmesi, öğretim tasarımlarının disiplinler arası zenginleşmesi ancak sizlerin katkısıyla mümkün. Eğitim fakülteleri ile sahadaki okullar arasında, üniversite kürsüsünden öğretmenler odasına ve sınıfa uzanan ortak araştırmalar, etki analizleri, tasarım atölyeleri ve laboratuvar okul ağları bu işin omurgasıdır. Biz Millî Eğitim olarak kapımızı sonuna kadar açtık. Bu iş birliğini günübirlik projelere ve protokollere bırakmamak, kalıcı ve sistematik kılmak için Millî Eğitim Akademisini hayata geçirdik. Şunu özellikle ifade etmek istiyorum. Millî Eğitim Akademimiz, üniversitelerimizin bilgi birikimini sahaya daha hızlı, daha tutarlı ve daha etkili taşıyacak bir ortak platformdur. Öğretmenlik, toplumsal birlikteliğin, demokratik kültürün ve devlet kapasitesinin temel sütunudur" ifadelerine yer verdi. Milli Eğitim Akademisi hakkında bilgi veren Bakın Tekin, "Milli Eğitim Akademisi'nde 3 tane temel işlevi yerine getirmek istiyoruz. Bunlardan birincisi mesleğe girişte birincisi, mesleğe girişte uygulama yoğun hazırlıktır. Üniversitelerimizin verdiği kuramsal temelin üzerine, gerçek sınıf ortamlarında uzun süreli okul içi uygulamalarla (farklı okul türleri ve sosyoekonomik çevrelerde), usta öğretmen eşliğinde mentorlukla, ölçme-değerlendirme, sınıf yönetimi, kapsayıcı eğitim, özel eğitim, rehberlik ve dijital pedagojiler-yapay zekâ okuryazarlığı gibi alanlarda uygulamalı yeterlikler ekleyeceğiz. İkincisi, beşer yıllık periyotlarla sürekli mesleki gelişimdir. Öğretmenlerimiz branş temelli modüllerle düzenli olarak güncellenecek; bilimin ilkeleri, meslek etiği, özel eğitim ve rehberlik, ölçme-değerlendirme, sınıf içi teknoloji entegrasyonu ve yapay zekâ okuryazarlığı gibi başlıklar üniversite öğretim üyeleriyle birlikte yürütülecektir. Modüller sahadan gelen veri ve etki analizlerine göre yenilenerek öğretmenlerimizin mesleki portfolyolarına işlenecektir. Üçüncüsü, eğitim kurumu yöneticisi yetiştirmedir. Okul liderliği, öğretimsel liderlik, okul iklimi ve kültürü, kriz ve bütçe yönetimi, mevzuat, veri temelli karar alma ve paydaş iletişimi alanlarında kurumsal bir program sunacağız" dedi.

Ömer Çelik'ten Terörsüz Türkiye açıklaması: İftira ve ithamları kınıyoruz Haber

Ömer Çelik'ten Terörsüz Türkiye açıklaması: İftira ve ithamları kınıyoruz

AK Parti Sözcüsü Çelik, sosyal medya hesabından yaptığı paylaşımda, "Siyasi fikir ifade etmekle, siyaseti ve demokrasiyi zehirlemek aynı şey değildir. ‘Devletimizin niteliklerine' ve ‘milletimizin değerlerine' dönük saldırgan ve hakaretamiz söylem ve eylemler ‘siyasi tartışma' ya da siyasi fikir beyanı değildir. Bunlar siyaseti zehirleme ve demokrasiye suikast teşebbüsleridir. Öte yandan, devletimizin niteliklerini demokrasi karşıtlığı üretmek için kullananlar da, milletimizin değerlerini kardeşlik mayamızın zıddı olan bir fanatizm için istismar edenler de aynı şekilde zehirlidir. Birbirine zıt gözüken tüm bu zehirli sözde siyasetlerin karşısındayız. Tarihi olayları güçlü bir gelecek için değerlendirmek yerine, bir rövanş ve savaş alanı gibi görmek sağlıklı bir zihniyet ortamı doğurmaz. Tam tersine tarihi ‘travmatik bir siyasetin mühimmatı haline getirir. Bu son derece yanlıştır. Tarih, fanatik ideolojilerin savaş arenası değildir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk'e ve İstiklal Mücadelemizin değerlerine dönük kullanılan dilin hakaret içermesi asla kabul edilemez. Bu zehirli yaklaşımları ve ‘yalan siyasetini' lanetliyoruz" dedi. "‘TERÖRSÜZ TÜRKİYE' SÜRECİNE SABOTAJ DÜZENLEYEREK TERÖR PROPAGANDASI YAPANLARIN KARDEŞLİK MAYAMIZA TASALLUTUNU REDDEDİYORUZ" Terörün tüm insanlığın düşmanı olduğuna dikkati çeken Çelik, "Ülkemizin terörden tümüyle kurtulması için yürütülen ‘terörsüz Türkiye süreci, ülkemizdeki her bir vatandaşımızın daha güçlü yarınlara kavuşması ve ülkemizin çevresindeki bölgenin emperyalist vesayetlerden kurtulması içindir. ‘Terörsüz Türkiye' sürecinde, devlet politikası olan bu sürecin milli dinamiklerine, Sayın Cumhurbaşkanımıza ve Sayın Devlet Bahçeli'ye dönük haksız iftira ve ithamları en güçlü şekilde kınıyoruz. Öte yandan ‘terörsüz Türkiye' sürecine ‘sabotaj' düzenleyerek terör propagandası yapanların millet hayatımıza ve kardeşlik mayamıza tasallutunu reddediyoruz ve bu gayrı meşru yaklaşımlarla mücadelemizi sürdürüyoruz. Kahraman emniyet ve güvenlik güçlerimizi lanetli bir zihniyet ve zehirli bir dille ‘düşman' diyerek hedef alanları ve terör propagandası yapanları lanetliyoruz. Bunların 'Terörsüz Türkiye' sürecine 'suikast' teşebbüsünde bulunmaları beyhudedir ve cevabını siyaset ve hukuk zemininde alacaktır" ifadelerine yer verdi. "TÜRKİYE, ‘ORTAK GELECEK' BİLİNCE SAHİP EVLATLARI SAYESİNDE ANA İSTİKAMETİNDE İLERLEMEKTEDİR" Terörsüz Türkiye sürecinin milli bir gözle yürütülen ve milletimin değerlerine yaslanan bir süreç olduğunu belirten Çelik, sözlerine şöyle devam etti: "Bunun istismar edilmesine, marjinal ve faşist ajandaların payandası yapılmasına asla müsaade etmeyiz. Siyasi hayatımız, demokrasimiz ve milletimizin bilinci, tüm gelişmeleri yerli yerine oturtacak olgunluğa ve yüksek niteliklere sahiptir. Türkiye ‘ortak kader' ve ‘ortak gelecek' bilincine sahip evlatları sayesinde, hiçbir yan yola sapmadan ve çıkmaz sokağa girmeden ana istikametinde ilerlemektedir. Yanlış işlere tevessül edenler, milletin iradesiyle ve hukukla yüzleşecektir. Cumhurbaşkanımızın ilan ettiği Türkiye Yüzyılı hedeflerine en güçlü adımlarla ilerliyoruz. Bunun provokasyonlarla önünün kesilmeye çalışılmasına asla izin vermeyeceğiz. Türkiye Yüzyılı hedefleri, her bir vatandaşımızın emeğinin eseri olacaktır. Siyasi sağduyumuz, toplumsal basiretimiz ve kardeşlik mayamız, her türlü kötülük projesini mağlup edecektir. Cumhurbaşkanımızın sık sık vurguladığı ‘tek vatan, tek millet, tek devlet, tek bayrak' ilkesi bugünümüzün ve geleceğimizin pusulasıdır."

Yeni bütçede en fazla kaynak eğitime ayrıldı Haber

Yeni bütçede en fazla kaynak eğitime ayrıldı

Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, 2026 yılı bütçesinde Milli Eğitim Bakanlığı için 1 trilyon 944 milyar lira ödenek öngördüklerini belirterek, yüzde 15,3 oranıyla en büyük payın eğitime ayrıldığını açıkladı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Cevdet Yılmaz, Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nde gerçekleştirilen ‘2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Bağlama Töreni’ne katıldı. Yılmaz, 2026 yılı bütçesi hazırlıklarının Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gösterdiği vizyon talimatları doğrultusunda tüm bakanlıklar, bağlı ve ilgili kamu kurum ve kuruluşların katkılarıyla tamamlanarak, TBMM’ye sunulmaya hazır hale geldiğini dile getirdi. Yılmaz, 2026 yılı bütçesinin AK Parti hükümetlerinin 24’üncü, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin ise 8’inci bütçesi olduğuna ve bu kadar uzun süre kesintisiz bir şekilde bütçe hazırlama imkanının siyasi istikrarın en temel göstergesi olduğuna dikkati çekti. "2026 YILI BÜTÇE TEKLİFİNİN HER KALEMİNDE ÜLKEMİZİN VE MİLLETİMİZİN GEREKSİNİMLERİ DÜŞÜNÜLMÜŞTÜR" Bölgede yaşanan jeopolitik gerilimlere ve küresel belirsizliklere rağmen 21. yüzyılı Türkiye Yüzyılı yapma hedefine ilişkin çalışmaların aynı kararlılıkla sürdürüldüğünü ifade eden Yılmaz, "Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan liderliğinde özellikle ulaştırma, enerji, sağlık ve dijitalleşme alanlarında yaptığımız yatırımlarla son 23 yılda ülkemizin fiziki altyapısında büyük ilerlemeler sağladık. Bugünün önceliği ise kamu altyapı yatırımlarını daha etkin hale getirmek ve özel sektör yatırımlarını destekleyecek şekilde üretim ve ticaret altyapısını güçlendirmektir. 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifimiz; kaynak verimliliğini artıran ve çevresel sürdürülebilirliği önceleyen, yeşil ve dijital dönüşüm politikaları ile üretim süreçlerinde verimliliği ve rekabetçiliği bütüncül olarak artırmayı amaçlayan bir bütçedir. 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifimiz; çiftçisiyle, işçisiyle, esnafıyla, sanayicisiyle, çalışanı ve emeklisiyle, kadınıyla, erkeğiyle, çocuğuyla, genciyle, yaşlısıyla ve engellisiyle toplumun tüm kesimlerinin ihtiyaçları ve talepleri gözetilerek hazırlanmış, her kaleminde ülkemizin ve milletimizin gereksinimleri düşünülmüştür" dedi. Son üç yılda merkezi yönetim bütçesinden 2025 yılı fiyatlarıyla 90 milyar dolar tutarındaki önemli bir kaynağı deprem yaralarının sarılması için ayırdıklarına işaret eden Yılmaz, bu duruma rağmen uygulanan program sayesinde yatırım, istihdam, üretim, ihracat ve büyüme göstergelerinde olumlu sonuçlar alındığını ve 16 yıldır kesintisiz büyümenin devam ettiğini dile getirdi. "2026 YILINDA İŞSİZLİK ORANININ YÜZDE 8,4’E GERİLEMESİ BEKLENMEKTEDİR" Yılmaz, 2025 yılında istihdamın görece yatay seyretmesinin öngörüldüğünü, işgücüne katılma oranının ise yüzde 53,7 olarak gerçekleşmesinin beklendiğini ifade ederek, "Bu çerçevede işsizlik oranının yüzde 8,7’den yüzde 8,5’e düşeceği tahmin edilmektedir. 2026 yılında öngörülen büyüme oranı çerçevesinde işgücüne katılım oranı yüzde 54,4’e yükselirken, istihdamın bir önceki yıla göre 730 bin kişi artmasıyla işsizlik oranının yüzde 8,4’e gerilemesi beklenmektedir" diye konuştu. "2026 YILI İÇİNDE İHRACATTA 282 MİLYAR DOLAR TUTARINI YAKALAMAYI ÖNGÖRÜYORUZ" Küresel ticaretin 2025 yılında tarifelerden ve artan belirsizlerden kaynaklı kırılganlıklar içermesine rağmen ihracatın ocak-eylül döneminde geçen yılın aynı dönemine göre yüzde 4,1 oranında artış kaydettiğine değinen Yılmaz, ihracatın yıllıklandırılmış olarak 269,7 milyar dolar ile rekor seviyelere yükseldiğini bildirdi. Yılmaz, "2025 yılı genelinde 273,8 milyar dolar ile bir önceki yılın üzerinde bir ihracat performansına ulaşmayı, 2026 yılı için de ihracatta kesintisiz artışı sürdürerek 282 milyar dolar tutarındaki ihracat hedefimizi yakalamayı öngörüyoruz" ifadelerini kullandı. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, 2025 yılına ilişkin milli gelirin 62,2 trilyon lira olmasını beklediklerini, 2026 yılında ise Türkiye ekonomisinin büyüklüğünün 77 trilyon liraya ulaşacağını dile getirdi. "2026 YILINDA BÜTÇE GİDERLERİNİN 18 TRİLYON 929 MİLYAR LİRA, BÜTÇE GELİRLERİNİN İSE 16 TRİLYON 216 MİLYAR LİRA OLACAĞINI ÖNGÖRMEKTEYİZ" Bütçe kanun teklifinin kamuya ait harcama tavanları ve gelir kalemlerine ilişkin tahminleri içerecek şekilde hazırlandığını, 2026 yılında bütçe giderlerinin 18 trilyon 929 milyar lira, bütçe gelirlerinin ise 16 trilyon 216 milyar lira olacağının öngörüldüğünü söyleyen Yılmaz, "Bu gelirlerinin alt kalemleri şu şekildedir; Gelir Vergisi 3 trilyon 517 milyar lira, Kurumlar Vergisi 1 trilyon 613 milyar lira, Özel Tüketim Vergisi 2 trilyon 532 milyar lira, Katma Değer Vergisi 3 trilyon 993 milyar lira, Diğer Vergi Gelirleri 2 trilyon 128 milyar lira, Vergi Dışı Gelirler ise 2 trilyon 433 milyar liradır. 2023 yılında yaşadığımız tarihimizin en büyük depremi sonrasında bölgenin yeniden imarı ve depremin etkilerinin ortadan kaldırılmasına yönelik harcamalar nedeniyle bütçe açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 5,1 olarak gerçekleşmiş, deprem harcamaları hariç tutulduğunda ise bu oran yüzde 1,6 seviyesinde olmuştur. 2024 yılında yüzde 4,7 olarak gerçekleşen bütçe açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı, deprem harcamaları hariç tutulduğunda yüzde 3 seviyesindedir. 2025 yılı sonunda bütçe açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranı yüzde 3,6 olarak öngörülmektedir. Deprem harcamaları hariç ise bu oranın yüzde 2,8 olarak gerçekleşeceği tahmin edilmektedir. 2026 yılı bütçesinde deprem hasarlarının giderilmesi ve afetlere karşı dirençliliğin artırılması için 653 milyar lira tutarında ödenek öngörülmüştür. 2026 yılında bütçe açığının gayri safi yurtiçi hasılaya oranının ise yüzde 3,5 olarak gerçekleşeceğini tahmin etmekteyiz. Deprem hariç bütçe açığının gayrisafi yurtiçi hasılaya oranının yüzde 2,7 seviyesinde gerçekleşeceğini öngörmekteyiz" ifadelerine yer verdi. "YÜZDE 15,3 ORANIYLA EN BÜYÜK PAYI YİNE EĞİTİME AYIRIYORUZ" AK Parti ve Cumhur İttifakı olarak eğitimi her zaman en öncelikli mesele olarak gördüklerini ve Milli Eğitim Bakanlığına 2026 yılı bütçesinde 1 trilyon 944 milyar lira ödenek öngördüklerini söyleyen Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, "2002 yılında Milli Eğitim Bakanlığında öğretmen sayısı yaklaşık 510 bin kişi iken, 2025 Ekim ayı itibarıyla öğretmen sayımız 1 milyon 35 bin kişiye ulaşmıştır. Artan üniversite ve öğrenci sayısıyla birlikte üniversitelerimize ayırdığımız kaynağı da sürekli artırıyoruz. Yükseköğretim kurumları bütçelerini 2026 yılında 651 milyar liraya çıkarıyoruz. Yükseköğretimi de dâhil ettiğimizde eğitim bütçemizi 2026 yılında 2 trilyon 896 milyar liraya yükseltiyoruz. Böylece merkezi yönetim bütçesinden yüzde 15,3 oranı ile en büyük payı yine eğitime ayırıyoruz" şeklinde konuştu. "SAĞLIK ALANINA AYRILAN TOPLAM KAYNAK 3 TRİLYON 307 MİLYAR LİRAYA ULAŞMAKTADIR" Eğitimle beraber AK Parti hükümetleri döneminde en fazla önem verilen konuların başında sağlık alanının geldiğini kaydeden Yılmaz, "Vatandaşlarımızın sağlık hizmetlerinden en iyi şekilde yararlanmasını sağlamak amacıyla merkezi yönetim bütçesinden sağlık hizmetleri için 1 trilyon 594 milyar lira kaynak ayırıyoruz. Sağlık Bakanlığı ve yükseköğretim kurumları ile Sosyal Güvenlik Kurumundan yapılacak sağlık harcamaları da dikkate alındığında sağlık alanına ayrılan toplam kaynak 3 trilyon 307 milyar liraya ulaşmaktadır" ifadelerine yer verdi. "SOSYAL YARDIM VE DESTEKLER İÇİN 2026 YILI BÜTÇEMİZDE 917 MİLYAR LİRA KAYNAK AYIRDIK" Sosyal devlet anlayışıyla Türkiye’nin ürettiği refahı toplumun her kesimine adil ve kapsayıcı biçimde ulaştırmayı hedeflediklerini belirten Yılmaz, "Sosyal yardım ve destekler için 2026 yılı bütçemizde 917 milyar lira kaynak ayırdık. Bu tutar 2026 yılı bütçesinin yüzde 4,8’ine denk gelmektedir. 2026 yılında ödeme gücü olmayan vatandaşlarımızın sağlık primi giderlerini karşılamak amacıyla 157 milyar lira, 65 yaş üstü yaşlılarımız, bakıma ihtiyacı olan engelli vatandaşlarımız ve yakınlarına bağlanan aylıklar kapsamında 106 milyar lira, sosyal konut finansmanının desteklenmesi amacıyla 100 milyar lira, engelli vatandaşlarımızın evde bakımına destek amacıyla 90 milyar lira, engelli vatandaşlarımızın eğitim desteği için 56 milyar lira, doğum yardımı ödemeleri için 44 milyar lira, ekonomik yoksunluk içinde olan çocuklarımızın aileleri yanında yetişmelerine imkân sağlayan sosyal ve ekonomik destek ödemeleri için 23 milyar lira, engelli eğitim taşıma giderleri için 11 milyar lira ve koruyucu aile uygulaması kapsamında yaklaşık 3 milyar lira kaynak ayırdık" dedi. Vatandaşların daha ucuz elektrik ve doğalgaz kullanabilmeleri için 2026 yılı bütçesinde 373 milyar lira kaynak öngördüklerinin altını çizen Yılmaz, halihazırda mesken aboneleri için doğalgazda yüzde 43, elektrikte düşük kademede yüzde 57 oranında faturalarda devlet desteğinin uygulandığını vurguladı. "SOSYAL HARCAMALARA AYRILAN KAYNAKLAR TOPLAMDA 2 TRİLYON 382 MİLYAR LİRAYA ULAŞMAKTADIR" Yılmaz, 2022 yılı itibarıyla asgari ücrete kadar tüm ücretleri vergi dışında tuttuklarını söyleyerek, "Bu imkândan tüm çalışanlarımız yararlanmaktadır. Bu kapsamda vergi istisnası yoluyla 2026 yılında tüm çalışanlarımızın gelirlerine 1 trilyon 92 milyar lira katkı sağlamış oluyoruz. Doğalgaz ve elektrikteki devlet destekleri ile asgari ücret tutarına kadar olan tüm ücretlerin vergi dışı tutulmasını da dikkate aldığımızda sosyal harcamalara ayrılan kaynaklar toplamda 2 trilyon 382 milyar liraya ulaşmaktadır. Bu tutarın bütçemize oranı yüzde 12,6 seviyesindedir" dedi. Tarıma stratejik önem verdiklerini, bu doğrultuda 2026 yılı bütçesi içerisinde 888 milyar liralık kaynağı tahsis ettiklerini dile getiren Yılmaz, sözlerine şöyle devam etti: "Bu kapsamda tarım sektörü vergi harcamaları için 262 milyar lira, tarımsal kredi desteği için 220 milyar lira, tarım sektörü yatırım ödenekleri için 190 milyar lira, tarımsal destek programları için 168 milyar lira, tarımsal KİT’lerin finansmanı, müdahale alımları ve ihracat destekleri için 48 milyar lira kaynak ayırıyoruz. Son iki yıl içinde önemli ölçüde artırdığımız reel sektör desteklerine 2026 yılında da devam ediyoruz. ‘Yatırım, istihdam, üretim ve ihracat’ odaklı ve dengeli büyüme stratejimizi sürdürüyoruz." Reel kesim destekleri için bütçeden 713 milyar lira ödenek öngördüklerini kaydeden Yılmaz, "Bu kapsamda Sosyal Güvenlik Kurumu işveren prim desteği ödemeleri için 283 milyar lira, tarımsal krediler sübvansiyon desteği olarak 220 milyar lira, Halk Bankası esnaf kredileri sübvansiyon desteği için 70 milyar lira, ihracat başta olmak üzere diğer reel sektör destekleri için 60 milyar lira, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı teşvik ödemeleri için 50 milyar lira, mesleki eğitim kapsamında ödenen devlet katkısı için 29 milyar lira kaynak ayırdık" dedi. Cumhurbaşkanı Yardımcısı Yılmaz, savunma harcamalarında 1 trilyon 202 milyar lira, iç güvenlik için 953 milyar lira olmak üzere toplam 2 trilyon 155 milyar lira ödenek öngördüklerini de sözlerine ekledi. Yılmaz, mahalli idareleri de güçlendirmeye devam ettiklerini belirterek, büyükşehir ve diğer belediyeler ile il özel idarelerine ayrılan toplam kaynağı 1 trilyon 657 milyar liraya çıkardılarını, 2002 yılında bu kaynağın bütçe içerisindeki payı yüzde 4 iken, bu oranı 2026 yılında yüzde 8,8’e yükselttiklerini dile getirdi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.