SON DAKİKA
Hava Durumu

#Ümit Özdağ

Söz Bursa - Ümit Özdağ haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Ümit Özdağ haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Ümit Özdağ, Ortadoğu'daki durumu değerlendirdi, uyarılarda bulundu Haber

Ümit Özdağ, Ortadoğu'daki durumu değerlendirdi, uyarılarda bulundu

İsrail’in sivil hedeflere yönelik yoğun hava saldırılarının, Filistin ve Gazze’de büyük bir yıkım ve soykırıma dönüştüğünü belirten Ümit Özdağ İsrail ordusunun Lübnan’a girmesi ile savaşta yeni bir evreye gelindiğini ifade etti. ABD ve İngiltere desteğini alan İsrail’in dünyayı küresel bir çatışmaya sürüklediğini belirten Başkan Özdağ, “ABD ve İngiltere’nin önümüzdeki günlerde İsrail’in yanında bu savaşın içine girmesi ile Gazze’de başlayan çatışmalar, bölgenin tamamını etkileyen bölgesel ve hatta Rusya ve Çin’in tavır almasıyla küresel bir savaşa dönüşebilecektir” dedi. ABD’nin İran ile bir angajmana girmesi, Rusya-Ukrayna cephesi ve Pasifik’te Çin-Tayvan gerginlik bölgelerinde de yeni askeri çatışmaların başlamasını tetikleme potansiyeline sahip olduğuna değinen Özdağ, “Çin’in on yıllar sonra Pasifik’te kıtalararası balistik füze denemesi yapması, Rusya ve İran arasında yeni askeri işbirliği antlaşması hazırlıkları, artan gerginliğin bir sonucudur. Daha basit bir anlatımla; Gazze saldırısı ile başlayan kaos, bölgesel veya daha geniş çaplı savaş riskini içermektedir. Tarafların sahip oldukları nükleer yetenekler, riski daha da artırmaktadır.Türkiye, anılan çatışma bölgelerinin tam merkezinde yer alan jeopolitik konumuyla mevcut ve olası çatışmalardan çok olumsuz etkilenmektedir” açıklamasını yaptı. KÜRECİK RADARI  AK Parti Hükümeti’nin bu konulardaki politikalarını da eleştiren Özdağ “Bu süreçte, AKP Hükümetinin yanlış politikaları Türkiye’yi çatışmaların içine çekebilecek riskler barındırmaktadır. Bu risklerin birincisi Erdoğan ve hükümetinin bölgeye bakışının mezhep eksenli olmasıdır. “Müslüman Kardeşler” temelli bu bakış açısı, Türkiye’yi Ortadoğu’nun mezhep savaşlarında taraf ve hedef yapma potansiyeline sahiptir. İsrail’in hedef aldığı gruplardan Hamas’a adeta sonsuz destek verirken, yeni açılan cephede Şii olduğu için Hizbullah’ın adını anmadan genel ifadeler ile değerlendirmeler yapılması geleneksel Türk dış politikası ile bağdaşmamaktadır. Erdoğan’ın bu bölgeye yönelik politikalarındaki tek çelişki, mezhep eksenli bakış açısı da değildir. İran, Yemen’de Husiler ve Lübnan’da Hizbullah’ın hipersonik füzeler ile İsrail’i hedef alması ile geniş çaplı bir “vekalet savaşı” yürütmektedir. Lübnan’a başlayan askeri harekat ve artan gerginliğe paralel olarak, İran’ın da hipersonik füzeler ile İsrail’i vurmuştur. Şimdi, İsrail buna karşı saldırı ile cevap verecek ve İsrail karşı saldırısını muhtemelen Rusya-Çin destekli İran saldırısı izleyecektir. Bu olasılık Malatya-Kürecik Radarını oldukça hassas bir konuma getirmektedir. Emir komutanın ABD subaylarında olduğu bu NATO radarının, İran’dan atılacak füzeler konusunda İsrail’i bilgilendirilmesinin ciddi sonuçları olması muhtemeldir. Bu bakımdan, Türkiye’nin çatışmaların tırmanması durumunda tarafsız bir tavır takınması ve Kürecik Radarından İsrail’e bilgi akışını durdurması gerekmektedir” dedi. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ açıklamasının devamında şunları söyledi: “Bu noktada özellikle sevgili Cumhur İttifakı seçmenlerine seslenmek istiyorum; AKP Hükümetinin bir yanda Gazze’ye destek nutukları atarken diğer yanda Kürecik Radarı vasıtasıyla İsrail’e bilgi aktarılmasına izin vermesi en hafif tabirle samimiyetsizliktir. Savaşın tırmanması durumunda İncirlik Hava Üssü de benzer kapsamda değerlendirilmeli ve buradan ABD uçaklarının İsrail’e lojistik destek sağlamasına izin verilmemelidir. Bölgesel ve küresel savaşın hızla gerektirdiği bir diğer önlem TSK’nın stratejik istihbarat üretme konusundaki yetersizliğidir. AKP hükümetleri asker hastaneleri ve askeri yargı yanında TSK’nın “Stratejik İstihbarat” yeteneğini de kapatmıştır. İsrail-Gazze savaşında İsrail’in Hamas ve Hizbullah lider kadrosuna yönelik operasyonları Türk halkının haklı olarak neden Cemil Bayık, Duran Kalkan ve Murat Karayılan gibi PKK’nın Öcalan’dan sonra en etkili isimlerinin öldürülmediği sorusunu sormasına neden olmuştur. Bunun nedeni AKP döneminde TSK’nın stratejik istihbarat yeteneğinin köreltilmesidir. Stratejik istihbarat gereksinimi kapsamında, Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığının yeniden TSK hizmetine alınması, sinyal istihbaratı üretiminde “gayret birliği sağlanması” bakımından hayati önemdedir. Son zamanlarda gelişim gösteren SİHA’lar “taktik seviye” ve “operasyonel seviye”de silah ve keşif sistemleridir. Pervaneli SİHA sistemlerinin bölgesel veya genel bir savaşta bekasının sağlanması ve stratejik gözetleme, keşif ve istihbarat üretimi için kullanılması mümkün değildir. Rusya-Ukrayna Savaşı, İHA/SİHA kullanımı ve oluşan stratejik istihbarat açığı konusunda önemli dersler içermektedir. Daha kısa süre önce Irak’ta iki ayrı bölgede SİHA sistemlerimizin kolayca vurulması, terörle mücadelede çok etkin olan bu sistemlerin konvansiyonel bir harpteki etkinliklerinin dikkatle değerlendirilmesini gerektirmektedir. Sonuç olarak, TSK’daki istihbarat kadrolarının aktif hale getirilmesi ve bütünleşik istihbarat gayretleri ile “Muharebe Sahası İstihbarat” yeteneğinin ivedilikle tesis edilmesi gerekmektedir. Stratejik askeri istihbarat ihtiyacı kadar acil olan diğer konu da özellikle Kara Kuvvetleri Komutanlığının “Kuvvet Yeterlilik” durumundaki zafiyettir. Daha basit bir ifadeyle, AKP hükümetinin askerlik süresini 6 aya indirmesi ve bedelli askerlik uygulaması ile askerlik görevini faturayla satışa çıkarması, asker sayısını görev yeterlilik düzeyinin altına çekmiştir. Halihazırda, askeri birliklerde mevcutlar sadece nöbet tutabilecek asgari yeterlilik düzeyindedir. TSK profesyonelliğe geçişi tamamlayamamış ve eksik mevcutlarla adeta “terhis edilmiş” ordu durumuna düşürülmüştür. Sadece sınır birlikleri ve iç güvenlik birliklerinde “görev yeterli” mevcutlar vardır. Bu birliklerin büyük bölümü halen Irak-Suriye bölgelerinde görevdedir. Nicelik yani asker sayısı kadar önemli diğer bir konu da nitelik konusudur. Sözleşmeli subaylar, uzman erbaşlar ve sözleşmeli erlerden oluşan sistemin “muharebe etkinliği” yeniden değerlendirilmelidir. Mevcut durumda, konvansiyonel birliklerin personel mevcutlarının 6 aylık askerlik süresi ve devamlı hale gelen bedelli askerlik ile asker sayısı ve muharebe etkinliği bakımından muharip düzeyde olması olanaksızdır. Değerli yurttaşlarım, Zafer Partisi olarak, bu gerçekleri toplumumuzla paylaşmayı, bir ulusal güvenlik meselesi ve vatan sorumluluğu olarak görmekteyiz. Özellikle 15 Temmuz kalkışması ve tek adam rejimine geçilen süreçte, TSK’nın içine düştüğü durumu; askeri liselerin, asker hastanelerinin ve askeri yargının kapatılmasını Zafer Partisi olarak sürekli gündeme getirdik. Gelinen noktada; Rusya-Ukrayna savaşı ve Gazze savaşının bölgesel ve hatta bir Dünya Savaşına evrilmesi ihtimali, ABD’nin Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Kesimi ile askeri işbirliği antlaşmaları yaparak Türkiye’yi adeta batı ve güneyden jeopolitik olarak kuşatması, Yunanistan’ın 22 ada ve adacığımızı alenen işgal etmesi karşısında AKP iktidarı ve ana muhalefet tarafının sessizliğini milletimize bir kez daha duyuruyoruz. Anılan risklere ilave olarak, memleketin 13-14 milyon kadar sığınmacı ve kaçak işgali altında olması, PKK, IŞİD ve FETÖ’ye ilave olarak yeni tarikat ve cemaatlerin etkinliği artırıp yeniden devlet içinde kadrolaşmakta olmaları, Türkiye’nin güvenliğine doğrudan ve birinci dereceden tehditler oluşturmaktadır. Biz Zafer Partisi olarak, bölgesel veya Dünya Savaşı riskinin oldukça belirginleştiği bu süreçte, ulusal güvenliğimizin iç siyasete popülist yaklaşımlarla daha fazla alet ve adeta kurban edilmesine karşı çıkıyoruz. Bu bakımdan “Milli Güvenlik Kurulunun” acil olarak toplanması ve muhalefet ile de işbirliği yapılarak, ulusal güvenliğe yönelik alınacak tedbirlerin milletimiz ile paylaşılması gerekmektedir. Zafer Partisi olarak, oluşan iç ve dış tehditler karşısında temel önerilerimiz şunlardır. 1- Kuvvet komutanlıklarının yeniden Genelkurmay Başkanlığına ve Genelkurmay Başkanlığının ise Milli Savunma Bakanlığına bağlanarak komuta birliği sağlanması, 2- Asker hastanelerinin yeniden görev öncelik bölgeleri dikkate alınarak hizmete alınmaya başlanması, 3- Kuvvet yeterlilik durumu ve asker sayısının arttırılması, 4- Konvansiyonel birliklerin eksiklerinin tamamlanması ve görev hazırlık seviyelerinin yükseltilmesi, 5- İstihbarat kadrolarının seferi duruma uygun olarak aktif hale getirilmesi, 6- SİHA/İHA’lardan oluşan taktik seviye keşif ve gözetleme yeteneklerinin stratejik elektronik sinyal istihbaratı ile gelişen zaman içinde “insan kaynaklı istihbarat” ile birleştirilmesi ve GES Komutanlığının tekrar Genelkurmay Başkanlığına bağlanması, 7- Kürecik Radarının kontrolünün TSK’ya geçmesi, radarın gerçek amacı olan Avrupa’ya koruma görevini devam ettirirken, İsrail’e bilgi akışının durdurulması, 8- İncirlik Üssünün jet üssüne dönüştürülmesi, NATO amaçları dışında ve özellikle İsrail’e lojistik destek verilmesine izin verilmeyecek şekilde görev bağlantılarının belirlenmesi, 9- Suriye Arap Cumhuriyeti ile diplomatik temasların geliştirilmesi ve Geçici Koruma Statüsündeki Suriyelilerin tamamının geri dönüşü için hazırlıklara başlanması gerektiğini düşünmekteyiz. Değerli yurttaşlarım, Zafer Partisi olarak, devlet aklı ve devlet sorumluluğuyla anılan tedbirlerin alınmasına her düzeyde destek vermeye hazırız. AKP ve CHP’nin, ulusal güvenlik konusunda sorumlu ve işbirliği içinde davranmalarını bekliyoruz. AKP iktidarının “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diyen teğmenlerden intikam almak ve onları TSK’dan ihraç etmek yerine, yüzünü çatışma bölgelerine ve Ege adalarını işgal eden Yunan askerlerine çevirmelerini öneriyoruz. Takdir yüce Türk Milletinindir!”

Özdağ: "Anlıyorum ki teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” haykırmalarına öfkeniz dinmemiş" Haber

Özdağ: "Anlıyorum ki teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” haykırmalarına öfkeniz dinmemiş"

Zafer artisi Ümit Özdağ, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyanet İşleri Başkanlığınca Grand Cevahir Kongre Merkezi'nde düzenlenen "Mevlid-i Nebi Haftası Açılış Programı"nda yaptığı konuşmasına tepki gösterdi. Cumhurbaşkanı'nıın “Dünya hayatında kendimize örnek aldığımız, izinden gittiğimiz, yoluna hayatımızı adadığımız tek insan Resulullah Efendimizdir." sözlerine karşılık "Anlıyorum ki teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykırmalarına olan öfkeniz dinmemiş. Sayın Erdoğan, keşke Hz. Muhammed’i örnek almakta samimi olsaydınız. Olsaydınız, Türk halkı aç ve işsizken kendinize saray yaptırmaz, bir düzine uçak almazdınız. Hz. Muhammed’i örnek alsaydınız, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” der ve 5’li çeteye bütün ihaleleri vermez, adaleti gözetirdiniz" dedi.  Zafer Partisi Lideri Ümit Özdağ X hesabından yaptığı açıklamada şunları söyledi: "Sayın Erdoğan, dün, 14 Eylül 2024’de Anadolu Ajansı sizin bir açıklamanızı yayınladı. “Dünya hayatında kendimize örnek aldığımız, izinden gittiğimiz, yoluna hayatımızı adadığımız tek insan Resulullah Efendimizdir." demişsiniz. Anlıyorum ki teğmenlerin “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” diye haykırmalarına olan öfkeniz dinmemiş. Sayın Erdoğan, keşke Hz. Muhammed’i örnek almakta samimi olsaydınız. Olsaydınız, Türk halkı aç ve işsizken kendinize saray yaptırmaz, bir düzine uçak almazdınız. Hz. Muhammed’i örnek alsaydınız, “Komşusu açken tok yatan bizden değildir” der ve 5’li çeteye bütün ihaleleri vermez, adaleti gözetirdiniz. Hz. Muhammed’i örnek alıp onun yolundan gitseydiniz, “Misafirliğin uzayanı ev sahibine eziyettir” der ve 13 milyon sığınmacı ile kaçağı bu ülkeye doldurmazdınız. Hz. Muhammed’i örnek alsaydınız, onun yolundan yürüseydiniz, Yahudilerden cesaret ödülü almaz, ülkeniz bu kadar borçlu, siz ise bu kadar zengin olmazdınız. Bu listeyi çok uzatabiliriz. Aslında bu cümleyi, Hz. Muhammed’in izinden gittiğinizi düşündüğünüz için kurmadınız. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü reddetmek, ona olan gizleyemediğiniz nefretinizi, öfkenizi ifade etmek için kullandınız. Türk Milleti bin yıldır Müslüman. Son bin yılda, Anadolu’da İslam’a en büyük zaferi kazandıran kişi Atatürk’tür. En büyük zararı veren ise sizsiniz. Sizin döneminizde olduğu kadar hiçbir dönemde İslam’dan Anadolu’da bu kadar büyük bir kopuş yaşanmadı. Hiç bu kadar yüksek oranlarda deist ve ateist olmadı. Ben de milyonlarca Türk gibi manevi dünyamda Hz. Muhammed’i örnek alıyorum. Bu yüzden, Zafer Partisi’ni kurarken önce Anıtkabir’i ziyaret ettim, ardından Türklerin Müslüman olmasına en büyük hizmeti yapan Hoca Ahmet Yesevi’nin Türkistan’daki türbesine gittim. Oradan aldığım toprağı, Hacı Bektaş Veli hazretlerinin türbesinin önündeki kara dut ağacının dibine dualar eşliğinde serdim. Anlamını bir danışmanınıza sorun, anlatır. Hz. Muhammed’in izinden gittiğinizi söyleyen siz ise partinizi kurarken Washington ve Brüksel’e gittiniz. Ve Sayın Erdoğan, ben devlet ve millet işlerinde İstiklal Harbimizin büyük önderi, devletimizin kurucusu, İstanbul’u ikinci kez fetheden, Allah’ın son 300 yılda Türk milletine bahşettiği tek büyük lütuf olan Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü örnek alıyor ve izinden gidiyorum. Sayın Erdoğan, size önerim Atatürk ile daha fazla savaşmayın, çünkü yeniliyorsunuz. Atatürk ile savaştıkça, çok önemsemediğiniz tarih içerisindeki konumunuz küçülüyor. Milli birlik diyorsunuz ama Atatürk ile kavga ederek milli birliği sağlayamazsınız. Üstelik siz de ülkemizde kötü bir duruma düşersiniz. Atatürk’e karşı kazanma şansınız yok. Çünkü marşta söylendiği gibi: "Allah’ıma emanettir Kemal’im." @zaferpartisi #mustafakemalinaskerleriyiz"

Ümit Özdağ: "Öcalan’ın İmralı’da nasıl diz çöktüğünü unutma derler" Haber

Ümit Özdağ: "Öcalan’ın İmralı’da nasıl diz çöktüğünü unutma derler"

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ, sosyal medya hesabı üzerinden, Muğla Fethiye'de son aylarda mafya baskısının arttiğini ve vatandaş üzerinde tehdit oluşturduğunu ifade etti. Başkan Özdağ, mafyanın Fethiye'de halkı terörize ettiğini belirterek, dün gece vatandaşların bu baskıdan yılarak sokağa döküldüğünü döyledi. Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ şunları söyledi: "Muğla Fethiye’de DEM/PKK çizgisindeki mafya halkı terörize ediyor. Bu mafya baskısı bir kaç aydan buyana devam ediyor. Güvenlik makamlarının zayıf tutumu mafyanın küstahlaşmasını sağladı. En son Fethiyeli taksicilerden haraç isteyince dün gece Fethiyeliler sokağa döküldü. Fethiye hala yatışmış değil. Fethiye’ye özel bir dikkat gerekiyor. Fethiye’deki sorun Ege ve Akdeniz’de bütün tatil merkezlerinde var. Kuşadası’nda, Bodrum’da, Marmaris’te ve diğer yerlerde…Bu konunun artık hassasiyetle ele alınmasının zamanı geldi, geçiyor. Terbiyeli bir şekilde çalışmak isteyen, yatırım yapmak isteyen gelir çalışır. “Yok ben buraya çökmeye geldim” dersen Öcalan’ın İmralı’da nasıl diz çöktüğünü unutma derler…" Muğla Fethiye’de DEM/PKK çizgisindeki mafya halkı terörize ediyor. Bu mafya baskısı bir kaç aydan buyana devam ediyor. Güvenlik makamlarının zayıf tutumu mafyanın küstahlaşmasını sağladı. En son Fethiyeli taksicilerden haraç isteyince dün gece Fethiyeliler sokağa döküldü.… pic.twitter.com/BWE3fuFFdH — Ümit Özdağ (@umitozdag) September 9, 2024

Ümit Özdağ: Bu insanlar ülkelerine dönmeden milli birlik olmaz! Haber

Ümit Özdağ: Bu insanlar ülkelerine dönmeden milli birlik olmaz!

Prof. Dr. Ümit Özdağ: Erdoğan ülkemiz etrafındaki kuşatmadan bahsederek böyle kritik bir dönemde milli birliğin önemini vurgulamış. 2002’den buyana bilinçli bir kutuplaştırma, gerginlik üretme ve düşmanlaştırma politikası ile Türkiye’yi düşman kamplara bölen Erdoğan’ın 22 sene sonra milli birliğin önemini vurgulaması önemli ancak inandırıcı değil. Evet, ülkemizin çevresinde bir ateş çemberi var. Bu çemberin alevleri aslında ülkemizin sınırlarını uzun süredir yakıyor. Türk ordusu Irak ve Suriye’de savaş halinde. Türkiye, Azerbaycan-Ermenistan savaşında savaş alanındaydı ve Kafkaslar ikinci bir çatışmaya gebe ve Türkiye tekrar Azerbaycan’ın yanında olmak zorunda kalabilir. Türk ordusu Libya iç savaşında da sahada. Afrika’nın değişik bölgelerinde Türk askeri/istihbarati operasyonları devam ediyor. Özetle aslında ülkemiz düşük yoğunluklu bir savaşı zaten yaşıyor. Bu sırada ülkemizde 13 milyon sığınmacı ve kaçak yaşıyor. Ve büyük bölümü travmalı bu insanlara her geçen gün sınırdan kaçak giren 1000-1250 kişi ekleniyor. Ülkemizde Amerikan ordusu tarafından yetiştirilmiş ve savaş deneyimine sahip yüzbinlerce Afgan var. Sayıları bilmediğimiz selefi cihatçılar değişik örgütler halinde uyuyan hücreler olarak bekliyorlar. Özetle, Erdoğan haklı. Milli birliğe ve bütünlüğe ihtiyaç var. Ancak 22 sene hor görülen, aşağılanan, düşmanlaştırılan insanlara “Milli birliğe ihtiyaç var, toplanın” denmesi ile milli birliğin yani Atatürk’ün ifadesi ile iç cephenin sağlanması mümkün değil. Üstelik, bu insanlara “Anayasanızı A’dan Z’ye değiştireceğiz, değiştirilmesi teklif dahi edilemeyecek olan ilk 4 maddeyi değiştireceğiz. 66. maddeyi değiştirerek Türk milleti tanımını Türkiyeli yapacağız. Unutmadan söyleyelim Malazgirt meydan muharebesini de siz Türkler kazanamadınız. Zaten Türk zaferi de değildi Malazgirt” derseniz, biz de size “Milli kimliğimizi yok sayan, tarihimizi yok sayan bir birlik, milli birlik olamaz” cevabını veririz. Ülkemize doldurduğunuz milyonlarca Suriyeli, Afgan vs. kalacak diyorsunuz. Türk Milleti’nden bunlar ile milli birlik oluşturmasını istiyorsanız hayal görüyor olmalısınız Sayın Erdoğan. Bu insanlar ülkelerine dönmeden milli birlik olmaz. 85 yaşındaki nineler sokaklarda kağıt mendil satıp pazar yerinden geride kalan domatesleri toplayarak yaşamaya çalışırken birilerinin vergi vermeden aldıkları ihalelerden kazandıkları paralar ile Londra’da sokak satın aldıkları bir ülkede milli birliği sağlamak zordur. Atatürk’ün fotoğrafını takmayan soytarılara müdahale eden genç subayları ordudan atarak milli birlik sağlayamazsınız. Emri anayasa ve yasalar ile belirlenmiş komutanlarından/ amirlerinden değil Tanrı ile irtibatlı olduğuna inandıkları şeyhlerinden alan üniformalılar ile de vatan savunmazsınız. Evet, sayın Erdoğan Türkiye bıçak sırtında yürüyor. Size çevrenizin ilettiğinden daha tehlikeli bir süreçten geçiyoruz. Böyle büyük bir tehlike karşısında milli birliğimiz önemli. Siz sokak röportajlarında size yönelik öfkeli konuşan insanlardan rahatsız olmuşsunuz. Bu insanları size bu kadar öfkeli olmaya siz bilerek ve isteyerek getirdiniz. “Bana yüzde 51 lazım, yüzde 49’un canı cehenneme” şeklindeki politik anlayışınız ile seçim kazanabilirsiniz ancak vatan savunmak çok zor olur. İç cepheyi güçlendirmek mi istiyorsunuz gerçekten? Sayın Erdoğan önce size oy vermeyenleri düşman, ikinci sınıf vatandaş görmediğinizi gösterin. Yasaları hepimize eşit uygulayın ve Anayasa’nın üstünlüğünü kabul edin. Yoksa hiç kimse kendisini güvende hissetmez. Güvenin olmadığı yerde milli birlik olmaz. Herhangi bir tarikata/cemaate üye olmadan da devlet memuru olabileceğimizi gösterin bize. Bakın, ben sıkı bir Yeşilaycıyım ama neden rakı içen emniyet müdürü ve valilerimiz yok? Suç mu rakı içmek? Veya neden Alevi yurttaşlarımız vali, emniyet müdürü olmasın? Atatürk’e saygı gösterin ve bunun göstergesi olarak İstanbul Hava Limanı’nın adını Atatürk Hava Limanı yapın. Anayasamızın girişi, ilk 4 maddesi ve 66. Maddesi ile bir sorununuz olmadığını ifade edin. Üç tane emperyalizm destekli zıp çıktı unsuru memnun etmek için 4000 senelik devletli tarihi olan Türk Milleti ile karşı karşıya gelmeyin. İleride siz de Türk tarihinin parçası olarak anılmanızı sağlayacak işler yapın. Bunun ön şartı ise Atatürk ve kurucu değerler ile olan kavganızı bitirmenizdir. Milli birlik bizim de arzumuz. Milli birlik, bütün Türk Milletinin arzusu ama önce sizin bütün büyük Türk Milletine, “Benim milletim” diye bakmanızla başlar milli birlik süreci.

Özdağ: Zafer Partisi Atatürk'ün gerçek partisidir Haber

Özdağ: Zafer Partisi Atatürk'ün gerçek partisidir

26 Ağustos 2021'de Zafer Partisi'ni sizlerle birlikte kurarak yola çıktık ve bugün üçüncü yılımızı doldurduk. Bu üç yıl içerisinde zor bir mücadele verdik ve bu mücadelenin üçüncü yılda önemli bir aşamaya ulaşmış olduğunu görüyoruz. Üç yıl önce örtülü istila konusunda kimse konuşmazken mevcut sistem partileri iktidarıyla muhalefetiyle bu örtülü istilayı bu yeni kavimler göçünü kabullenmiş, Türk halkının bu işgale karşı direnmesini engellemek için değişik masallar anlatırken Zafer Partisi tek başına Türk milletine ve Türk devletine karşı kurulan bu işgal ve işgalin peşinden getirilmesi hedeflenen Türkiye'nin iç çatışmaya sürüklenme komplosuna karşı çıktı. Bütün ambargolara bütün Zafer Partisi'ni etkisizleştirme, kuşatma, tutuklama tehdidi, tutuklama girişimlerine rağmen yılmadan doğru olanları Türk milletine güçlü bir sesle ve kararlılıkla anlattı. Geldiğimiz noktada Zafer Partisi'nin haklılığını bütün Türk milletinin gördüğünü memnuniyetle müşahede ediyoruz. Anketlerde de Zafer Partisi'nin sığınmacı ve kaçaklara yönelik uygulamayı önerdiği politikaların nasıl büyük bir destek aldığını tespit ediyoruz. Üç sene önce Devletler hukukuna aykırı bu insanları geri yollayamayız diyen siyasi partilerin şimdi biz de gönüllü olanları yollayacağız noktasına geldiklerini tespit ediyoruz. Tabi biliyoruz ki kimse gönüllü gitmez. Gönüllü yollayacağız diyenler aslında yollamayacağız diyenler. Ama bunu Türk milletine Zafer Partisi'nden korktukları için söyleyemiyorlar artık ve biz bu sahte tavrı bundan sonra deşifre etmeye, kararlılıkla deşifre etmeye devam edeceğiz. Ancak, Zafer Partisi sadece 13 milyon sığınmacıyı, kaçağı vatanlarına geri yollayacak parti değildir. Zafer Partisi aynı zamanda Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün bize emanet ettiği Türkiye Cumhuriyeti'ni milli üniter ve laik bir devlet olarak 21. yüzyılda çağdaş uygarlık seviyesine ulaştırmayı hedefleyen partidir. Zafer Partisi Atatürk'ten taviz vermeyen Gazi Mustafa Kemal Atatürk'ün gerçek partisidir. Biz, Mustafa Kemal Atatürk'ün aziz mirasını reddedip sonra biz “Atatürk'ün partisiyiz” diye seçim dönemlerinde ortaya çıkanlar gibi Atatürk'ün düşmanlarını bağırlarına basıp biz onlara “vatan haini diyemeyiz” diyenler gibi davranmıyor. Biz, Cumhuriyet'in düşmanlarına Mustafa Kemal Atatürk'ten aldığımız feyzle Mustafa Kemal Atatürk nasıl davrandıysa öyle davranıyoruz, öyle davranmaya da devam edeceğiz. Zafer Partisi, FETÖ terör örgütü ile net, açık bir mücadele içerisinde olan, bünyesinde FETÖ'cü barındırmayan, tahammül etmeyen tek partidir aynı zamanda. Zafer Partisi üçüncü yıla çalışmalarında girerken güçlü kadrosuyla her geçen gün daha etkili bir şekilde Türkiye'nin yaşamış olduğu ekonomik krizi neoliberal paradigma dışında nasıl aşacağını devlet planlama teşkilatını nasıl kuracağını, planlı kalkınma sürecini nasıl başlatacağını, Türkiye'yi tarım ve hayvancılıktan başlayan yeni bir ekonomik atılım süreci içerisine nasıl sokacağını, imalat sanayinin nasıl yeniden yapılandırılacağını anlatan, ortaya kalkınma projesi koyan, ekonomiyi sadece döviz, borsa, kur endeksi dışında konuşan ve kalkınma programı olan tek partidir. Partimiz şimdi Kasım ayında yapmayı hedeflediğimiz kongreye doğru hazırlıklarını sürdürmekte. İlçe kongrelerimiz devam ediyor. Çok yakında il kongrelerimiz başlayacak ve bu kongrelerden aldığımız güç ve hızla büyük kurultayımızı gerçekleştireceğiz. Partimize bu kurultayda çok önemli, ciddi, Türkiye'yi şaşırtacak, sistem partilerini şaşırtacak katılımlar olacak. Hemen kongre sonrasında Erken seçim için çalışmalarımızı daha hızlı bir şekilde sahaya taşıyacağız. Değerli arkadaşlar, değerli Zafer Partililer, seçimlerin 2028 yılında yapılmayacağı çok daha önce gerçekleşeceği artık net bir şekilde gözüküyor. Son aylarda Anadolu'da, tarlalarda, pazarlarda, atölyelerde, esnafla iç içe çok zaman getirdik. Korkunç bir toplumsal muhalefet ve tepki var. Buradan iktidarı uyarıyoruz. Tarlalar yanıyor. Geçen sene 4 liraya, bu sene 5 liraya domatesi satmak zorunda kalan ama sattığı domatesin 25 liraya 30 liraya büyükşehirlerde, süpermarketlerde satıldığını gören çiftçi kızgın, öfkeli. 17 bin liralık asgari maaşla, ücretle geçinmeye çalışan milyonlar büyük bir öfkeyi temsil ediyorlar. 12 bin 500 lira maaşla geçinmesi değil, hayata tutunmaya zorlanan 16 milyon emekli, dul ve yetim büyük bir öfke içerisinde. Bu ekonomik kriz, iktidarın bu adaletsiz israfa dayanan ve dolaylı vergilerle sabit gelirli ve dar gelirlilerin sırtına daha fazla binen politikalarıyla aşılamaz. Bir tarafta Ferrari alıp vergi ödemeyenler, öbür taraftan devletten milyarlarca dolarlık ihale alıp vergi ödemeyenler, öbür tarafta asgari ücretle geçinmek zorunda olup bebeğine süt alıp vergi ödeyen anneler. Türkiye'nin önüne, Türk halkının önüne koyduğu Mehmet Şimşek modeli çökmeye mahkumdur ama bu çöküş aynı zamanda yeni bir sosyal patlamanın da habercisidir. Çünkü vatandaş artık bu krizin sonunda tünelin ucunda bir ışık beklemiyor görmüyor. Bu sosyal patlamayı engellemenin yolu erken seçim sürecini başlatmaktır. Vatandaş öfkesini sokağa değil, sandığa yönlendirmelidir. Yoksa bu öfke iktidar öfkesi, muhalefet öfkesi değil, bu öfke tencerenin ortaya çıkardığı öfkedir. Rahmetli Süleyman Demirel'in şu sözünü unutmayalım. Boş tencere bütün iktidarları götürür ve bugün tencere boştur. Boş tencereye rağmen baskı politikalarıyla iktidarda kalamazsınız, yapsanız yapsanız, tencereyi patlatırsınız. Onun için biz iktidara buradan büyük bir sakinlik içerisinde, büyük bir soğukkanlılık içerisinde ülke ve kendileri için doğru olanı yapmalarını öneriyoruz. Bu israf ekonomisinden derhal vazgeçip bunu halka gösterecekler, sarayın ışıkları sönecek, sarayın uçakları satılacak ve yandaşlardan vergi alınacak. Esnaf rahat bırakılacak. Ancak böyle bir ortamda gidilecek bir erken genel seçim Türkiye'nin bu sokakları alev alev yakan öfkesini yatıştıracak ve vatandaşa umut verecektir. Biz de değerli arkadaşlar, değerli Zafer Partililer önümüzdeki sonbahardan itibaren yani birkaç gün sonradan itibaren Bütün ilçe teşkilatlarımız, il teşkilatlarımız ile birlikte, genel merkez organlarımızla birlikte sahada olacağız, pazarda olacağız, tarlada olacağız, AVM'lerde olacağız, çarşılarda olacağız, sendikaları ziyaret edeceğiz. Yani dar gelirli, sabit gelirli, Yurttaşlarımızla, üreticimizle, köylümüzle, işçimizle birlikte olacağız. Ve Zafer Partisi'nin ekonomi projelerini onlara anlatacağız. Türkiye büyük bir ekonomik kalkınma hamlesini gerçekleştirebilir. Türkiye zengin bir ülkedir. Ama Türk halkı soyulan bir halktır. Bu soygunu nasıl durduracağımızı anlatacağız. Ve nasıl tekrar üretime geçeceğimizi anlatacağız. Çiftçiye, ziraatteki, hayvancılıktaki lobilerin nasıl Türk tarımını baltaladıklarını anlatacağız. Türk köylüsüne aktarılması gereken kaynakların nasıl yabancı çiftçilere ve aracılara aktarıldığını anlatacağız. Türkiye'de kimlerin vergi vermediğini anlatacağız. Bunları resmi evraklarla yapacağız. Kur korumalı mevduat hesabından nasıl 1 trilyon 235 milyar TL faiz geliri elde edenlerin 1 kuruş vergi ödemediğini Türk halkına anlatacağız. 3 seneden bu yana Türk halkının nasıl bir işgale maruz kaldığını anlattık ve anlatmakta çok büyük bir başarı sağladık. Şimdi, daha kısa sürede Türk halkına nasıl bir soygun yaşandığını ve bu soyguna nasıl son verildiğini hep birlikte anlatacağız. Bu mücadeleyi birlikte verdik. Yeni katılımlarla birlikte vermeye ve ilerlemeye devam edeceğiz. Zafer, inşallah büyük Türk Milletinin olacak.

Ümit Özdağ İzmir'de; ekonomik krizde 'erken genel seçim' çağrısı Haber

Ümit Özdağ İzmir'de; ekonomik krizde 'erken genel seçim' çağrısı

Erdoğan’ın durumu ekonomi ile ilgili freni patlamış bir belediye otobüsünün yokuş aşağı hızla inen ve gittikçe hızlanan direksiyondaki şoföre benziyor. Yapabileceği hiçbir şey yok. Mehmet Şimşek de biletçi, o da düşmemek için bir yere tutunmuş sallanıyor sadece. Mehmet Şimşek’in modeli çok basit; enflasyonu düşürmek için dövizi sabit tutmak. Bunun için de sıcak paraya ihtiyacı var. Sıcak paraya büyük faiz veriyor. Bu sıcak para sonunda Türkiye’den çıkacak, büyük kazançlar elde ederek çıkacak. Bunun bedelini de bugün tarlada domatesin kilosunu geçen sene 4 lira iken bugün 5 liradan satan çiftçi ödüyor. Bunun bedelini 12 bin 500 liraya geçinmeye çalışan emekli ödüyor. Enflasyon düşüyor mu? Hayır, düşmüyor. Enflasyon artıyor. Yani, Mehmet Şimşek’in politikaları çökmüştür. Bu politikaların bir sonuç alması mümkün değildir. Bakın, muhasebeciler sokağa döküldüler., Türkiye’nin değişik yerlerinde miting yapıyorlar. Enflasyon muhasebesi makaleleri yazılıyor iş dünyasında bunların tartışmaları yapılıyor. Köylüler, Türkiye’nin değişik yerlerinde tarlalarını terk edip otoyollara çıkıp gösteriler yapmaya başladılar. Çanakkale’de, Balıkesir’de, Gaziantep’te, Antalya’da köylüler sokakta. Türkiye’de son kalan 500 bin çiftçi sokağa çıktı ve çıkmak üzere. Oysa çiftçi en sabırlı halk kesimidir. Üretim modelinden dolayı da çiftçi sabırlıdır. Eğer çiftçiler sokağa çıktılarsa bu ekonominin gerçekten kontrol edilemez bir yıkım içerisinde olduğunu göstermektedir. Türkiye’nin yüzde 10’un ancak doldurduğu lokantalar, AVM’ler hiç yanıltıcı olmasın. Yüzde 10 sadece. Onlar da artık para biriktirmenin anlamsızlığı ile evlerine gelen parayı hiç olmazsa bugün lokantada yiyeyim veya alayım, yarın yiyemem, alamam diye harcayan insanlar. Enflasyonun artması, işsizliğin artması bu ortamda hükümetin gizlemeye çalıştığı büyük israfın artması artık içinden çıkılmaz bir çembere dönüştü Türkiye için. Ekonomik olarak Türkiye yönetilemiyor. Türkiye’nin yönetilemediğini dün TBMM’de çıkan kavga da göstermiştir. Anayasa Mahkemesi bir karar almış, Can Atalay’la ilgili. Kararı beğenmeyebilirsiniz. Mesele burada Can Atalay siyasi görüşü değildir. Mesele burada sistemdir. Mesele burada hukuktur. Eğer hukuk uygulanmazsa guguk çıkıyor. Türkiye bugün hukuk devleti değil guguk devleti olmuştur. ‘Kürsü dokunulmazlığı’ diye bir kavram var biliyorsunuz. Şimdi, dün yaşananlardan sonra ‘kürsü yumruğu’ kavramı ile de tanıştı Türkiye. TBMM’de kürsüde, bir milletvekili dayak yemeden konuşamayacaksa Türkiye’de hiçbir vatandaşın bundan sonra özgürce fikirlerini dayak yemeden anlatma imkanı kalmamış demektir. Bu aslında yönetilemeyen bir Türkiye’yi ortaya koymaktadır. Türkiye ekonomide, siyasette, hukukta yaşadığı bu kilitlenmeyi aşmak için erken genel seçime gitmek zorundadır. Zafer Partisi olarak tek çareyi bu kilitlenmeyi aşmak için erken genel seçimde görüyoruz. Bu erken genel seçimde Türk halkı, seçmen sadece yeni bir partiyi seçmeyecektir. Halk, bunun ötesinde yeni bir ekonomik yaklaşımı, modeli tercih edecektir. Ekonomiyi kur ve faiz denklemi arasına sıkıştıran neoliberal ekonomik model, kalkınmadan, istihdamdan, büyümeden bahsetmeyen bu modelin dışında istihdamı, üretimi, sürdürülebilir planlı kalkınmayı, teknoparkları, petrokimya tesislerini, yüksek teknoloji, demir çelik sanayinde yeni atılımları, yeni iş yerlerini, yüksek katma değerli üretimi ve dar gelirli halk kitlelerinin dar gelirli olmaktan kurtulmaya başladıkları bir ekonomik modeli de bu seçimlerde Türk halkı seçecektir.

En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.