SON DAKİKA

#Virüs

Söz Bursa - Virüs haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Virüs haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

TZOB Başkanı Bayraktar: Şap virüsü bu yıl daha tehlikeli Haber

TZOB Başkanı Bayraktar: Şap virüsü bu yıl daha tehlikeli

Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, "Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre bu yıl görülen şap virüsü daha ölümcül ve tehlikeli boyutta seyrediyor" dedi. Türkiye Ziraat Odaları Birliği (TZOB) Genel Başkanı Şemsi Bayraktar, ülke genelinde etkili olan şap hastalığına ilişkin açıklamalarda bulundu. Bayraktar, 2025 yılının tarım sektörü açısından bir afet yılına dönüştüğünü belirtti ve hastalığın hayvancılık üzerinde oluşturduğu tahribata dikkati çekti. "BU YIL GÖRÜLEN ŞAP VİRÜSÜ DAHA ÖLÜMCÜL VE TEHLİKELİ BOYUTTA SEYREDİYOR" Başkan Bayraktar, yaptığı açıklamalarda şu ifadelere yer verdi: "Bu yıl yaşanan don, dolu, kuraklık gibi doğal afetlerin yanında son dönemde hızla yayılan şap hastalığı nedeniyle 81 ilde hayvan pazarları kapatıldı ve hastalık olan bölgelerde hayvan hareketleri durduruldu. Bu yıl Kurban Bayramında artan hayvan hareketleri hastalık mihraklarında artışa neden oldu. Sığırlarda ateş, iştahsızlık, depresyon, et ve süt veriminde azalma gibi ilk bulguları olan şap hastalığı koyun ve keçilerde daha hafif seyrediyor. Genellikle hastalığın ölüm oranı düşük olmakla birlikte bulaşma oranı yüksektir. Ancak Ziraat Odalarımızdan aldığımız bilgilere göre bu yıl görülen şap virüsü daha ölümcül ve tehlikeli boyutta seyrediyor. Hastalık sonucunda bazı bölgelerde üreticilerimiz hayvan kayıpları yaşıyor. Bunun yanında et ve süt verimlerindeki hızlı düşüşe bağlı üreticilerimiz ekonomik kayıplarla karşı karşıyadır. Kaçakçılıkla topyekün mücadele edilmesi konusunda taviz verilmemelidir." "ÜRETİCİLERİMİZİN HASTALIĞA KARŞI ALACAĞI ÖNLEMLER BÜYÜK ÖNEM TAŞIMAKTADIR" Şap hastalığının en önemli nedeninin sınırlardan ülkeye yapılan kaçak canlı hayvan ve et girişi olduğunu vurgulayan Bayraktar, "Canlı hayvan ve etin kaçak yollarla ülkemize girmesi hem insan hem de hayvan sağlığı için son derece tehlikelidir. Kaçakçılıkla topyekün mücadele edilmesi konusunda taviz verilmemelidir. Aksi takdirde hem insan hem de hayvan sağlığını tehdit eden bu risk ortadan kaldırılamaz, muhtemel ekonomik kayıplarının önüne geçilemez. Şap hastalığı ile mücadelede karantina ve aşı tedbirlerinin rolü çok önemlidir. Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından yapılan açıklamayla; bu yeni hastalık tipinin yayılmaması için hızlı şekilde tedbir alındığı, hastalık çıkan bölgelerde yeterli miktarda aşı stoku mevcut olduğu ve sevkiyatın planlı bir şekilde sürdürüldüğü belirtilmiştir. Üreticilerimizin de bu hastalığa karşı alacağı önlemler büyük önem taşımaktadır. Üreticilerimizin de bu hastalığa karşı hem öncesinde hem de hastalık sırasında alacağı önlemler büyük önem taşımaktadır" diye konuştu. "ÜRETİCİLERİN BORÇLARI FAİZSİZ OLARAK EN AZ 1 YIL ERTELENMELİDİR" Üreticilerin hastalık çıkmadan alması gereken önlemlere değinen Başkan Bayraktar, "Ahırlarda şap hastalığına karşı etkili dezenfektanlar bulundurulmalı. Ahırlara hayvan bakıcılarından başka kimse sokulmamalı, bakıcılar da günlük kıyafetlerinin dışında farklı kıyafet ve ayakkabı ile ahıra girmeli, damızlık hayvanlarda sağım öncesinde ellerin ve otomatik sağım makinelerinin temizliğine özen gösterilmeli. Yeni satın alınan hayvanlar 21 gün süre ile karantinaya alınmalı ve süre sonunda hastalık yok ise diğer hayvanların yanına alınmalı. Enfekte bölgelerden ot, saman ve benzeri alınmamalıdır. Hastalık çıktıktan sonra üreticilerimizin alacağı bazı önlemler arasında; hasta hayvanlar ile sağlıklı hayvanlar hemen birbirinden ayrılmalı, hasta hayvanların bulunduğu yerin dezenfeksiyonu sağlanmalı, hasta hayvanların altlıkları yakılmalı, en hızlı şekilde veteriner hekimin haberdar edilmesi gerekmektedir. Hayvan pazarlarının ülke genelinde kapalı olması dolayısıyla hayvan satışının yapılamaması üreticilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve Ziraat Bankasına olan borçlarını ödemesini zorlaştırıyor. Bu nedenle üreticilerimizin Tarım Kredi Kooperatiflerine ve Ziraat Bankası'na olan borçları faizsiz olarak en az 1 yıl ertelenmelidir. Son olarak şap hastalığından zarar gören üreticilerimize geçmiş olsun dileklerimi iletiyorum" şeklinde konuştu.

Hepsi geri gönderildi: Yurt dışından gelen 2 bin tondan fazla patates virüslü çıktı Haber

Hepsi geri gönderildi: Yurt dışından gelen 2 bin tondan fazla patates virüslü çıktı

Öte yandan, Türkiye'de son 5 yılda üretimi 1 milyon artan patateste yıllık hasadın 6 milyon tona yaklaştığı ve ülkeye yeterli oluğu öğrenildi. Alınan bilgiye göre, son 2 ay içerisinde Akdeniz üzerinden gemilerle Mersin limanına tonlarca tohumluk patates geldi. Gelen patatesler Tarım ve Orman Bakanlığı Gıda ve Kontrol Genel Müdürlüğü İnspektörleri (bitki sağlığı kontrolü görevlisi) tarafından kontrol edildi. Yapılan kontrollerde İskoçya menşeli 850 ton tohumluk, Hollanda menşeli 4 ayrı sevkiyatta 585 ton 400 kilogramı tohumluk bin 152 ton 150 kilogram, Almanya menşeli 150 ton patateste 'Potato leafroll polerovirus' (Yaprak kıvırcıklığı virüsü) ve 'Tobacco rattle tobravirus (Tütün çıngırak virüsü) tespit edildi. Tespit edilen ekseriya tohumluk toplam 2 bin 223 ton 150 kilogram patates geldiği ülkelere geri gönderildi. ÜRETİMDE TÜRKİYE KENDİ KENDİNE YETİYOR Yurt dışından gelen patateslerin virüslü çıkması dikkat çekerken, Türkiye'deki üretim miktarının yeterli olup olmadığını da akıllara geldi. Fazla verim alınması, besin değerinin yüksekliği, sindiriminin kolaylığı, kullanım alanının geniş olması, her iklimde yetişmesi açısından hemen hemen bütün dünya ülkeleri tarafından üretilip tüketilen patateste Türkiye 15'inci sırada yer alıyor. Türkiye'de son 5 yılda üretimi 1 milyon artan patateste yıllık hasadın 6 milyon tona yaklaştığı öğrenildi. En çok üretim ise 750 bin tondan fazla ürün ile Niğde başta olmak üzere sırasıyla Kayseri, Afyonkarahisar, İzmir, Konya, Sivas, Nevşehir, Aksaray, Bitlis ve Adana'da gerçekleştiriliyor. 10 ilde 6 milyon ton patatesin yaklaşık 5 milyon tonu üretiliyor. Kişi başına tüketiminin 52 kilograma kadar çıktığı patateste Türkiye'nin üretiminin kendinin yetecek kadar olduğu öğrenildi. Türkiye'de üretilen patatesin yeterlilik derecesinin yüzde 103,6 olması nedeniyle düşük miktarda da olsa ihraç edildiği belirtildi. Zaman zaman farklı ülkelerden Türkiye'ye gelen patateslerin genelde tohumluk olarak ülkeye getirildiği öğrenilirken, bu miktarın üretimin yanında yüzde birlerde olduğu ifade edildi. "PATATES TOHUMUNU KENDİMİZ ÜRETİYORUZ, DIŞARIDAN GELMESİNE HİÇ GEREK YOK" Patates üretimin yoğun olduğu iller arasında yer alan Adana'da Yüreğir Ziraat Odası Başkanı Mehmet Akın Doğan İHA muhabirine açıklamalarda bulundu. Doğan, "Patates tohumunu biz kendimiz üretiyoruz, dışardan gelmesine hiç gerek yok. Çoğu tohumu üretiyoruz, bazı tohumlar yurt dışından geliyor" dedi. Patatesin İç Anadolu Bölgesi olmak üzere birçok yerde tohumluk patates üretildiğine de dikkat çeken Doğan, "Eğer yurt dışında yeni bir çeşit üretilmişse birim alandan verim çok alınıyorsa, virüslü olmamak kaydıyla ülkemize getirebilinir. Nasıl bizim ülkemizden giden ürünler pestisitten geri dönüyorsa bunların da ülkemize mutlaka girmemesi gerekiyor. Bunlar girdiğinde diğer ürünlerimize bulaşacağı için biz burada sıkıntıya gireriz" ifadelerini kullandı.

'Maymun çiçeği'nin küresel önemi artıyor! Haber

'Maymun çiçeği'nin küresel önemi artıyor!

Dünya Sağlık Örgütü’nü alarma geçiren maymun çiçeği virüsü ile ilgili bilinmesi gerekenleri anlatan Prof. Dr. Kaya Süer ve Prof. Dr. Özen Aşut, virüsün yayılmasını engellemenin en etkili iki yolunun hızlı tespit ve izolasyon olduğunu ifade etti. Son dönemde dünya genelinde artan vakalarla dikkat çeken “Mpox” virüsü, Dünya Sağlık Örgütü’nün (DSÖ) “küresel acil durum” ilan etmesiyle gündemdeki yerini korumayı sürdürüyor. Halk arasında “maymun çiçeği” olarak bilinen hastalığa neden olan virüs, ilk olarak Afrika kıtasında görülse de kısa sürede İsveç, Birleşik Arap Emirlikleri, Pakistan, Endonezya ve Filipinler gibi pek çok farklı ülkede tespit edildi. Yakın Doğu Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Ana Bilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Kaya Süer ile Halk Sağlığı Ana Bilim Dalı öğretim üyesi Prof. Dr. Özen Aşut, hastalığın seyri ve alınması gereken önlemler konusunda önemli bilgiler paylaştı. Virüsün ilk olarak 1958’de maymunlarda keşfedildiğini ve bu nedenle “maymun çiçeği” olarak adlandırıldığını söyleyen Prof. Dr. Özen Aşut, 1970’te ise ilk kez Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nde insanda görüldüğünü belirtti. “Bu virüs, yakın temasla bulaşan ve cilt lezyonlarına yol açan bir hastalıktır” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Özen Aşut, “Korunmak için temastan kaçınmak ve aşı olmak önemlidir” dedi. Virüsün sağlıklı insanlara bulaşmasının; enfekte hayvanlarla (ısırma, tırmalama, kan ve vücut sıvılarıyla temas, enfekte hayvan leşiyle temas) ya da enfekte insanlarla temas yoluyla gerçekleştiğini belirten Prof. Dr. Kaya Süer ise “Genellikle 2 ila 4 hafta içinde iyileşir, ancak bağışıklığı baskılanmış kişilerde bu durum daha uzun sürebilir ve ağır sonuçlar yaşatabilir” ifadelerini kullandı. BELİRTİLERİ, VİRÜSE MARUZ KALDIKTAN 1 İLE 21 GÜN SONRA ORTAYA ÇIKIYOR “Maymun çiçeği” hastalığı, DKC’de on yılı aşkın süredir rapor ediliyor ve her yıl vaka sayısı artıyor. 2024 yılının ilk sekiz ayında bildirilen vaka sayısı, bir önceki yılın toplamını aştı ve 15 bin 600’e ulaştı. Avrupa Gözetim Sistemi’ne (TESS) göre, Avrupa Bölgesi’nde 46 ülkede toplam 27 bin 529 Mpox vakası tespit edildi, Türkiye’de ise 12 vaka rapor edildi. Hastalığın genellikle enfekte bir kişiyle yakın fiziksel temas yoluyla bulaştığını belirten Prof. Dr. Özen Aşut, bazen de enfekte kişinin giysileri veya çarşafları gibi kontamine nesnelerden, sağlık hizmetlerinde kullanılan kesici aletler veya dövme salonlarındaki aletlerle de bulaşabileceğini belirtti. “2022’deki küresel salgın sırasında virüs genellikle cinsel yolla yayılmış, birden fazla cinsel partneri olan kişiler en yüksek risk grubunu oluşturmuştur” ifadelerini kullanan Prof. Dr. Özen Aşut, “Belirtileri virüse maruz kaldıktan 1 ile 21 gün sonra ortaya çıkar. Belirtiler arasında döküntü, ateş, boğaz ağrısı, baş ağrısı, kas ve sırt ağrısı, lenf bezlerinin şişmesi ve halsizlik yer alır. Döküntüler tamamen iyileşene kadar hastalık bulaşıcıdır” dedi. CİLT DÖKÜNTÜLERİNİN BAŞLANGIÇ NOKTALARI; YÜZ, KOL VE BACAKLAR Ciltteki döküntülerin ateş başladıktan sonra 1 ile 3 gün içerisinde görülmeye başladığını belirten Prof. Dr. Kaya Süer, “Döküntülerin başlangıç noktaları sıklıkla; yüz, kol ve bacaklarda görülür” ifadelerini kullandı. Hastalık, belirtiler ile seyrettiğinden dolayı klinik bulguları olmayan insanlardan bir bulaşma olmasının beklenmediğini belirten Prof. Dr. Kaya Süer, “Hasta kişilerle temas eden kişilerin, üç hafta boyunca takip edilmesi gerekmektedir. Genellikle 2 ile 4 hafta içinde kendiliğinden iyileşme gösterir. Ancak bu durum, bağışıklığı baskılanmış kişilerde ve çocuklarda yüzde 1 ile 6 oranında ölümle seyretmektedir” dedi. Prof. Dr. Kaya Süer, tanı koymak için belirtileri olan hastalardan alınan örneklerde, PCR yöntemi kullanılarak virüs DNA’sının tespit edilmesi gerektiğinin altını çizdi. Hızlı izole ve sıkı tedbir ile hastalığın yayılmasını azaltabilir Hastalığın tedavisinde amaç, belirtileri hafifletmek ve komplikasyonları önlemek. Avrupa İlaç Ajansı tarafından onaylanan “tecovirimat” adlı antiviral ilaç ise Mpox tedavisinde kullanılıyor. DSÖ, Mpox’lu kişilerle fiziksel temastan kaçınmayı ve risk altındaki grupların aşılanmasını öneriyor. Aşıların enfeksiyona ve ciddi hastalıklara karşı koruma sağladığını belirten uzmanlar, aşı sonrasında da dikkatli olunması gerektiğinin altını çiziyor. Uzmanlar, belirtileri olan kişilerin hızla izole edilmesinin hastalığın yayılma sıklığını önemli ölçüde azaltacağını vurguluyor. Ayrıca, hasta kişilerle temas edecek kişilerin eldiven, maske ve kişisel koruyucu ekipman kullanımının, hastalığın bulaşmasını ve yayılmasını önlemede kritik bir rol oynadığını hatırlatıyor.

Dünyanın kâbusu, her gün 3 bin 500 hayatı söndürüyor Haber

Dünyanın kâbusu, her gün 3 bin 500 hayatı söndürüyor

Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 2024 yılı verilerine göre, dünya genelinde yaklaşık 354 milyon insan Hepatit B veya Hepatit C virüsüne yakalanmış durumda. Bu iki virüs, karaciğer sirozu ve karaciğer kanseri gibi ciddi sağlık sorunlarına yol açarak her gün 3500 kişinin hayatını kaybetmesine neden oluyor. Özellikle Türkiye gibi sığınmacıların yoğun olduğu ülkelerde, doğru verilerin elde edilmesi zorluklarla karşılaşırken, uzmanlar toplumun farkındalığının artırılması ve koruyucu önlemlerin titizlikle uygulanması gerektiğini vurguluyor. Altınbaş Üniversitesi Tıbbi Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Ahmet Özbek de Hepatit Günü vesilesiyle yaptığı açıklamada, hepatitin karaciğerin iltihabı olduğunu ve hem mikroplar hem de mikrop olmayan etkenler tarafından tetiklenebileceğini belirtti. Özellikle virüslerin bu iltihaba sebep olduğunu ve ölümcül olabileceğini vurgulayan Prof. Dr. Özbek, "Her ne kadar birçok türden virüs karaciğer iltihabına sebep olabilmekteyse de bunlardan beş tanesi diğerlerinden daha fazla önem taşır. Bunlar Hepatit A, Hepatit B, Hepatit C, Hepatit D ve Hepatit E virüsleridir. Bu virüsler, bulaşma yollarındaki farklılıklar, karaciğerde oluşturdukları tahribatın derecesi ve hastalıkların ciddiyetindeki değişiklikler nedeniyle gruplandırılmaktadır" dedi. Kronikleşme eğilimi ve ölüm riski var Özellikle Hepatit B ve Hepatit C virüslerinin ciddi oranlarda kronikleşme eğilimi gösterdiğini belirten Özbek, bu virüslerin karaciğer sirozu, karaciğer kanseri ve ölüm gibi sonuçlara yol açabileceğini kaydetti. Dünya Sağlık Örgütü'nün (DSÖ) 2024 yılı raporlarına atıfta bulunan Özbek, dünya genelinde 354 milyon insanın Hepatit B ya da Hepatit C virüsü taşıdığını ifade etti. Ülkemizde kesin sayıların tespitinin zor olduğunu belirten Özbek, "Özellikle sığınmacıların yoğun olarak bulunduğu bölgelerde doğru rakamlara ulaşmak neredeyse imkansız gibi görünüyor" dedi. AŞILAR GÜÇLÜ VE ETKİLİ KORUMA SAĞLIYOR Gelişmiş aşıların Hepatit B virüs enfeksiyonuna karşı güçlü ve etkili koruma sağladığını belirten Özbek, bu aşıların aynı zamanda Hepatit D virüsüne karşı da koruyucu özellikte olduğunu ve yeni doğan bebeklere doğumu takiben uygulandığında, Hepatit B enfeksiyonu olan annelerin bebeklerini hastalıktan koruduğunu vurguladı. Özbek aynı zamanda Hepatit B enfeksiyonlarında kullanılan antivirüs tedavilerinin siroz ve karaciğer kanseri gelişimini ciddi oranlarda azalttığını ve uzun, sağlıklı yaşamı beraberinde getirdiğini belirtti. HCV enfeksiyonuna da değinen Prof. Dr. Özbek, HCV enfeksiyonuna sahip bazı hastaların kendi kendilerine iyileşebildiğini, iyileşemeyenlerde ise siroz ve karaciğer kanseri gibi hayati tehlikeler taşıyan sağlık sorunlarının geliştiğini belirterek HCV için aşı bulunmamasına rağmen, antivirüs tedavilerin neredeyse yüzde 95 oranında etkili olduğunu ve hastaların siroz ve karaciğer kanseri gibi sebeplerden ölümünü engelleyebildiğini kaydetti. “Ölüme sebebiyet veren enfeksiyon etkenleri sıralamasında ikinci sırada” DSÖ'nün Nisan 2024 tarihli raporuna göre, her gün 3500 kişinin hepatit virüs enfeksiyonları nedeniyle hayatını kaybettiğini ve 6000 yeni HBV ve HCV enfeksiyonunun kaydedildiğini belirten Özbek, bu rakamların hepatit virüslerini, ölüme sebebiyet veren enfeksiyon etkenleri sıralamasında tüberkülozdan sonra ikinci sıraya yerleştirdiğini söyledi. Prof. Dr. Özbek, "DSÖ, koruyucu önlemlere sıkı sıkıya uyulması gerekiyor. Özellikle HBV enfeksiyonlarına karşı koruyucu olan aşıların titizlikle yapılması lazım. HCV hastalarında tedavinin yaygınlaştırılması, HBV enfeksiyonunun yayılımını dolaylı olarak azaltmaktadır" dedi. NE GİBİ TEDBİRLER ALINMALI Toplum olarak hepatit enfeksiyonlarına karşı farkındalığın artırılması gerektiğini belirten Özbek, sağlık çalışanlarının malzemeleri temiz veya steril kullanması, cinsel ilişki sırasında koruyucu tedbirlerin alınması, kan ve kan ürünleriyle doğrudan temastan kaçınılması gibi önlemlerin herkes tarafından bilinmesi gerektiğini ifade etti. Ayrıca, çocukların yanı sıra yetişkinlerin de aşılanmasına önem verilmesi gerektiğini ve her 5 yılda bir kan tahlili yapılarak aşının koruyuculuk seviyesinin ölçülmesi gerektiğini vurguladı. “Önlemler, sağlıklı ve uzun bir yaşamın anahtarıdır” Prof. Dr. Özbek son olarak "Hepatit virüs enfeksiyonlarının önemini bir kez daha vurgulayan DSÖ raporları, toplum olarak bu farkındalığı artırmamız gerektiğini ortaya koymaktadır. Hepatit virüslerine karşı alınacak önlemler, sağlıklı ve uzun bir yaşamın anahtarıdır" diyerek sözlerini sonlandırdı.

Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
logo
Söz Bursa En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.