SON DAKİKA
Hava Durumu

#Vm Medical Park Bursa Hastanesi

Söz Bursa - Vm Medical Park Bursa Hastanesi haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Vm Medical Park Bursa Hastanesi haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Karaciğer yağlanması siroza kadar ilerleyebilir Haber

Karaciğer yağlanması siroza kadar ilerleyebilir

Beslenme alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli; aşırı yağlı, hazır ve işlenmiş gıdalardan, şekerli yiyeceklerden ve fazla karbonhidrattan uzak durmalıyız. Haftada 3-4 gün, 30-45 dakika tempolu yürüyüş gibi düzenli egzersizlerle karaciğer yağlanmasının önüne geçebiliriz" dedi. VM Medical Park Bursa Hastanesi İç Hastalıkları Uzmanı Dr. Büşra Neslişah Arslan, modern yaşam tarzının sonucu olarak hızla artan karaciğer yağlanmasına karşı toplumu uyardı. Uzm. Dr. Arslan, "Hastalık erken evrelerde belirti vermeyebilir, bu durum siroz gibi ciddi karaciğer yetmezliklerine zemin hazırlayabilir" diye konuştu. Geçmişte sirozun en sık nedeninin viral hepatitler (Hepatit B ve C) olduğunu belirten Uzm. Dr. Arslan, "Günümüzde yanlış beslenme ve hareketsiz yaşam tarzı ön plandadır. Karaciğer yağlanması alkol kullanımı dışında, vücut kitle indeksinin yüksekliği, bel çevresinin kalınlığı, kan şekeri yüksekliği, insülin direnci, hipertansiyon ve kanda yüksek yağ düzeyleri gibi kardiometabolik risk faktörleriyle de ilişkilidir" dedi. "HALSİZLİK VE YORGUNLUK GÖRÜLEBİLİR" Karaciğer yağlanmasında görülen belirtilerden bahseden Uzm. Dr. Arslan, "Karaciğer yağlanmasının ilk evrelerinde genellikle hiçbir belirti görülmez. Ancak ilerleyen dönemlerde karın ağrısı, halsizlik ve yorgunluk gibi belirtilerle birlikte karaciğer enzimleri yükselebilir. Hastalık ilerledikçe karında ve bacaklarda sıvı birikimi (asit ve ödem) gibi daha ciddi belirtiler ortaya çıkabilir. Yağlanmaya dair risk faktörleri taşıyan kişilerin mutlaka bir iç hastalıkları uzmanına başvurarak rutin kan tahlillerini yaptırmaları ve karaciğer ultrasonu ile değerlendirilmeleri gerekir. Gerekli durumlarda FIB-4 skoru ve Fibroscan gibi non-invaziv yöntemlerle ileri evrelerde takip edilebilir" şeklinde konuştu. "YAŞAM TARZI DEĞİŞİKLİKLERİ UYGULANABİLİR" Hastalığın tedavisinde en temel unsurun yaşam tarzı değişiklikleri olduğunu vurgulayan Dr. Arslan, "Beslenme alışkanlıklarımızı gözden geçirmeli; aşırı yağlı, hazır ve işlenmiş gıdalardan, şekerli yiyeceklerden ve fazla karbonhidrattan uzak durmalıyız. Haftada 3-4 gün, 30-45 dakika tempolu yürüyüş gibi düzenli egzersizlerle karaciğer yağlanmasının önüne geçebiliriz" diye konuştu. Sağlıklı beslenme ve düzenli egzersizin karaciğer enzimlerinde hızlı iyileşme sağladığını ancak ultrasonografik düzelmenin zaman alabileceğini belirten Uzm. Dr. Arslan, bu sürecin sabır ve istikrar gerektirdiğini söyledi. "Karaciğer sağlığına yönelik erken önlem alınması hayati önem taşır" İleri düzey yağlanma ya da eşlik eden risk faktörlerinin kontrol altına alınmasında gerektiğinde ilaç tedavisinin de devreye girebileceğini belirten Uzm. Dr. Arslan, "Karaciğer sağlığına yönelik erken önlem almak, ileride karşılaşılabilecek kötü sonuçların önüne geçmek açısından hayati önem taşır" ifadelerini kullandı.

Uzman uyardı: "Yazın çocuklarda El-Ayak-Ağız Hastalığı artışa geçebilir" Haber

Uzman uyardı: "Yazın çocuklarda El-Ayak-Ağız Hastalığı artışa geçebilir"

VM Medical Park Bursa Hastanesi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Uzm. Dr. Seda Göçer, özellikle yaz aylarında ve toplu yaşam alanlarında hızla yayılabilen, 5 yaş altı çocuklarda daha sık rastlanan El-Ayak-Ağız Hastalığı (EAAH) hakkında önemli açıklamalarda bulundu. Uzm. Dr. Göçer, hastalığın genellikle hafif seyretse de dikkatli takip edilmediğinde ciddi komplikasyonlara yol açabileceğini belirterek ebeveynlere uyarılarda bulundu. "Belirtiler hafif başlasa da takip şart" EAAH çoğu zaman basit semptomlarla başladığını ifade eden Uzm. Dr. Seda Göçer, şu bilgileri paylaştı: "Hastalık genellikle hafif ateş, boğaz ağrısı, halsizlik ve iştahsızlık gibi belirtilerle başlıyor. EAAH'nın kuluçka süresi 3 ila 6 gün arasında değişiyor. Ardından ağız içinde ağrılı yaralar, el ve ayaklarda döküntüler veya küçük su kabarcıkları ortaya çıkıyor. Bu döküntüler bazen kalça ve kasıklarda da görülebiliyor. Bazı çocuklarda bulantı, karın ağrısı ve ishal gibi ek semptomlar da gözlemlenebiliyor." "Bazı vakalarda ateş, vücut döküntüleri ve sıvı kaybı görülebilir" Hastalığın çoğu zaman kendiliğinden iyileştiğini vurgulayan Uzm. Dr. Göçer, bazı vakalarda ise yüksek ateş, yaygın vücut döküntüleri ve sıvı kaybı gibi daha ağır bir tabloyla karşılaşılabileceğine dikkat çekti. Nadir de olsa tırnak dökülmesi (onikomadezis), kalp ve nörolojik sistem tutulumu gibi ciddi komplikasyonların gelişebileceğini belirten Göçer, bu gibi durumlarda zaman kaybetmeden sağlık kuruluşuna başvurulması gerektiğinin altını çizdi. Bulaşma yolları ve korunma önlemleri Hastalığın oldukça bulaşıcı olduğuna dikkat çeken Göçer, virüsün hem doğrudan temasla hem de öksürük-hapşırık yoluyla havaya yayılan damlacıklarla bulaşabildiğini söyledi. Ayrıca virüsün dışkı yoluyla da yayılabildiğini belirten Göçer, bu nedenle özellikle hijyen kurallarına sıkı şekilde uyulması gerektiğini vurguladı. Ebeveynlere 4 önemli uyarı Uzm. Dr. Göçer, çocukların bu tür enfeksiyonlardan korunabilmesi için basit ama etkili önlemlerin alınmasını söyleyerek şu önerileri paylaştı: "Ellerin sık sık ve doğru şekilde yıkanmalı. Özellikle tuvalet sonrası ve yemek öncesi hijyen alışkanlığı kazandırılmalı. Hasta bireylerle temastan kaçınılmalı, kardeşler arasında bile yakın temas bulaşı kolaylaştırabilir. Oyuncaklar ve kişisel eşyalar düzenli olarak dezenfekte edilmeli. Toplu yaşam alanlarında oyuncak paylaşımı enfeksiyon riskini artırır. Bu nedenle bu davranıştan kaçınılmalı. Hastalığa yakalanan çocuklar okula veya kreşe gönderilmemeli. Dinlenme süreci evde geçirilerek yayılım riski azaltılmalı." Tedavi ve iyileşme süreci Hastalığın spesifik bir antiviral tedavisinin bulunmadığını belirten Uzm. Dr. Göçer, tedavinin semptomlara yönelik olduğunu ifade etti. Ateş düşürücüler, ağrı kesiciler ve bol sıvı tüketiminin önerildiğini söyleyen Göçer, döküntülerin genellikle bir hafta içerisinde kendiliğinden geçtiğini aktardı. Uzm. Dr. Göçer, "Hastalık genellikle basit önlemlerle kontrol altına alınabiliyor. Bu nedenle özellikle ebeveynlerin, eğitimcilerin ve çocuklarla teması olan herkesin bilinçlendirilmesi, salgınların önlenmesinde büyük önem taşıyor. Hijyenin ön planda tutulduğu ortamlarda virüsün yayılımı ciddi oranda azaltılabiliyor" diye konuştu.

“Yaz aylarında az su tüketimi hastalıklara davetiye çıkarıyor” Haber

“Yaz aylarında az su tüketimi hastalıklara davetiye çıkarıyor”

Uzmanlara göre kadınların günde 2 litre, erkeklerin 2,5 litreden az su tüketmesi özellikle sıcak yaz aylarında birçok hastalığa davetiye çıkarabiliyor. VM Medical Park Bursa Hastanesi Gastroenteroloji Uzmanı Dr. Hilmi Emre Kaya, suyun sağlığımız üzerinde oynadığı rolle ilgili önemli bilgiler aktardı. “İnsan vücudunun yüzde 60’ı sudan oluşur” Vücut ve ruh sağlığımızı korumanın yolunun yeterli su tüketiminden geçtiğini dile getiren Uzm. Dr. Hilmi Emre Kaya, “Vücudumuzdaki su kaybının yüzde 20’ye çıkması halinde hayatımızın tehlikeye girebilir. İnsan vücudunun yüzde 60’ı sudan oluşur. Kadınların günde 2 litrenin, erkeklerin ise 2,5 litrenin altında su tüketmesi, özellikle sıcak yaz aylarında birçok hastalığa davetiye çıkarabilir” ifadelerini kullandı. “Ağız kokusunu gideriyor” Yeterli su alınıp alınmadığını idrar rengini gözlemleyerek anlamanın mümkün olduğunu işaret eden Uzm. Dr. Kaya, “Günde 6-7 kez idrara çıkarsanız ve idrar renginiz açık sarı renkteyse, yeterli miktarda su alıyorsunuz demektir” dedi. Çok gündemde bir konu olmasına rağmen hâlâ su içmenin halk tarafından bilinmeyen birçok faydası olduğuna işaret eden Uzm. Dr. Kaya, “Özellikle ağız kokusundan şikâyet edenlerin su tüketimine dikkat etmesini öneriyoruz. Su içmek, ağız kurumasını önleyerek tükürük salgısının yeterli olmasını sağlar” dedi. “Saçlara ve cilde iyi gelebilir” Genellikle bahar döneminde hızlanan spor aktivitelerini gerçekleştirirken de sağlığımızı koruma noktasında su tüketiminin büyük önem arz ettiğini söyleyen Uzm. Dr. Kaya, “Kas kütlemizi korumak, kaslarımızda meydana gelen kasılma ve krampları gidermek için yeterli su içmek gerekiyor. Su ayrıca beyinsel faaliyetlerin sağlıklı devam etmesi için gereklidir. Baş ağrısı, unutkanlıkların giderilmesinde bol su tüketimi oldukça etkili bir yoldur. Su, dış görünümüne önem gösterenler için de çok önemlidir. Saçlarının dökülmesinden yakınanlar mutlaka yeterli miktarda su içmelidir. Ayrıca, sağlıklı ve genç bir cilde sahip olmak için su adeta bir gençlik iksiridir” açıklamasında bulundu. “Su kalp dostudur” Sağlıklı bir mide için reflünün oluşmasını engelleyen en önemli kriterlerin başında yine yeterli su tüketiminin geldiğini kaydeden Uzm. Dr. Kaya, “Hatta bu sayede yemek borusu kanseri riskini azaltmak da mümkündür. Su içmek böbrek taşı ve safra taşı oluşumunu da engelleyebilir. Az su içenlerde böbrek taşı ve safra taşı oluşması büyük ihtimaldir. Bununla birlikte, kalbin de en iyi dostu su içmektir. Su tüketiminin az olduğu hallerde, kan hacmi azalır ve kalbe düşen yük artar” dedi. “İçilen su miktarı gün içine yayılmalı” Suyun stresle savaşırken de en büyük silahlardan biri olduğunu aktaran Uzm. Dr. Kaya, “Beynin yüzde 85’i sudan oluşmaktadır. Eğer vücudumuzda yeterli oranda su olmazsa kendimizi stres altında hissederiz. Ruhsal ve fiziksel sağlığın yolu, bol su içmekten geçmektedir. İçilen su miktarı gün içine yayılmalı; tüm ihtiyacın bir anda karşılanmamasına özen gösterilmelidir” şeklinde konuştu.

Akciğer kanserinde tarama yöntemleri hayat kurtarıyor Haber

Akciğer kanserinde tarama yöntemleri hayat kurtarıyor

Erken teşhis ile beraber invaziv teşhis prosedürlerinin de azaltılması sağlanabilir. Etkin bir tarama programı ile erken teşhis konarak ölümde azalmaya vesile olunabilir” dedi. VM Medical Park Bursa Hastanesi Göğüs Hastalıkları Uzmanı Dr. Serap Ket Alkan, akciğer kanserinde tarama yöntemleri hakkında bilgi verdi. Akciğer kanserinin dünyada her iki cinste de kanserden ölümlerin en sık sebebi olduğunun altını çizen Uzm. Dr. Alkan, “Akciğer kanseri taramasının hedefi akciğer kanserini daha erken, tedavi edilebilir aşamalarda teşhis etmektir. Erken teşhis ile beraber invaziv teşhis prosedürlerinin de azaltılması sağlanabilir. Etkin bir tarama programı ile erken teşhis konarak ölümde azalmaya vesile olunabilir” şeklinde konuştu. “AVRUPA BİRLİĞİ ÜLKELERİNDE TARAMA YÖNTEMLERİNE ÖNEM VERİLİYOR” 20 Avrupa Birliği (AB) üyesi devlet ile Norveç'te planlanan ve halen devam eden akciğer kanseri tarama programları bulunduğuna dikkat çeken Uzm. Dr. Alkan, “Hırvatistan'da 2020'den beri ulusal düşük doz BT tarama programı yürütülmekte olup, Birleşik Krallık yakın zamanda ulusal bir tarama programı başlatmıştır. Çek Cumhuriyeti ve Polonya ise ulusal tarama programına geçiş aşamasındadır” dedi. “ERKEN TEŞHİS YAŞAM SÜRESİNİ ARTIRIYOR” İngiltere tarama programındaki 10 yıllık takipte akciğer kanseri mortalitesinin her iki cinste yüzde 26, kadınlarda yüzde 33 oranında azaldığının tespit edildiğini söyleyen Uzm. Dr. Alkan, “Evre 1 A teşhisi alan hastaların yüzde 90'ına tarama ile yüzde 10'una ise tarama dışı teşhis konmuştur. Evre 1 teşhis konan akciğer kanseri hastalarında 5 yıllık hayat süresi yüzde 70 iken, evre 3 teşhis konanlarda yüzde 20'ye kadar düşmektedir. Kalite güvenceli, güncellenmiş ve yapılandırılmış düşük doz BT tabanlı akciğer kanseri taraması için önerilen hasta grubu ise 20 paket /yıl sigara içicisi olmak, 55-74 yaş aralığında olmak, 10-15 yıl öncesine kadar sigara içiciliği halinin olması olarak tanımlanmıştır” diye konuştu. Akciğer kanseri tarama programının; katılımcıları için kaynak ve bilgi materyalleri sağlanması gerektiğini belirten Uzm. Dr. Alkan, “Taramada tespit edilemeyen akciğer kanseri konusunda katılımcılar bilgi sahibi yapılmalıdır. Fransa ve Polonya'da mobil araçlarla düşük doz CT tarama imkânı hastalara sunulabilmektedir. Çekilen düşük doz BT'lerin doğru okunması ve raporlanması önemlidir. Bu aşamada bilgisayar destekli cihazlara yapay zekayı entegre etmek, pulmoner nodüllerin tespiti, segmentasyonu, kanser (malignite) riski ve nodülün ardışık ölçümlerini kolay ve doğru yapmayı sağlar. Düşük doz CT programları aralıklı olarak güncellenmelidir” ifadelerini kullandı. “SİGARA BIRAKMA PROGRAMLARI DA ENTEGRE EDİLMELİDİR” Taramada elde edilen verilerin uygun şekilde işlenmesi ve saklanması gerektiğini sözlerine ekleyen Uzm. Dr. Alkan, “Tarama dâhilindeki hastalar için geri çağırım ve hatırlatma sistemleri kurulmalıdır. Atipik, akciğer kisti varlığı (duvar kalınlığı artmış ve duvar nodülaritesi olan kist), tarama ile belirlenen nodülün boyutunda büyüme-çoğalma olması, ayrıca morfolojisinde değişiklik belirlenmesi ile tarama sonrası PET- BT ve biyopsiyi gerektirebilen durumlar olabilir. İyi huylu tümörleri taklit eden primer akciğer kanserlerin de görülebildiği uzmanlar tarafından göz ardı edilmemelidir. Tarama programlarına sigara bırakma programları da entegre edilmelidir. Tarama programına almanın fayda getirmeyeceği düşünülen yaşlı ve eşlik eden ek hastalığı olanlar tarama dışı bırakılabilir” dedi.

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.