SON DAKİKA
Hava Durumu

#Yargıtay

Söz Bursa - Yargıtay haberleri, son dakika gelişmeleri, detaylı bilgiler ve tüm gelişmeler, Yargıtay haber sayfasında canlı gelişmelerle ulaşabilirsiniz.

Yargıtay’dan çarpıcı emsal kararı Haber

Yargıtay’dan çarpıcı emsal kararı

Boşanma davaları açısından emsal nitelikte ki bir karara imza atan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, eşin parasını kripto paraya yatırma vakıası, günün ekonomik şartları düşünüldüğünde bir yatırım aracı olarak yapılmasından dolayı boşanma açısından eşe kusur olarak yüklenemez dedi. İçtihat Bülteni Uygulaması'ndan edinilen bilgiye göre, Kayseri'de görülen eşlerin birbirlerine karşı açtığı boşanma davasında eş, eşinin diğer kusurlarının yanında diğer eşin kendi kazancını kripto yatırımına yatırmasının kusurlu bir davranış olduğu ileri sürerek boşanmalarına karar vermesini talep etti. İlk Derece Mahkemesi ve Bölge Adliye Mahkemesi verilen kararlar sonucunda, boşanma dosyası temyiz incelemesi neticesinde Yargıtay 2. Hukuk Dairesi gündemine taşındı. Yargıtay 2. Hukuk Dairesi: Eşin parasını kripto paraya yatırma vakıası, günün ekonomik şartları düşünüldüğünde bir yatırım aracı olarak yapılmasından dolayı boşanma açısından eşe kusur olarak yüklenemez" Dosyanın temyiz incelemesi neticesinde, Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, "Mahkemece erkeğe kusur olarak yüklenen ‘hayata kast ile kadını terke zorladığı' vakıasının ispatlanmadığı; ‘parasını kripto paraya yatırma' vakıasının ise kripto para, yatırım amacıyla yapılmasının günün ekonomik şartları gereğince uygulanagelen bir yatırım aracı olduğu, yalnızca kripto para almak eyleminin kusur teşkil etmeyeceği, ispatlanmayan ve kusur olarak değerlendirilemeyecek vakıaların tarafa kusur olarak yüklenilmesinin mümkün olmadığı, bu kusurların çıkarılmasının gerektiği, belirlenen ve gerçekleşen diğer kusurlara göre boşanmaya sebep olan olaylarda erkeğin yine de tam kusurlu olduğuna karar verilmesi gerekirken yazılı gerekçe ile karar verilmesi doğru görülmemiştir." diyerek dosyaya ilişkin bozma kararı verdi. Kararı değerlendiren İstanbul Barosu üyesi Avukat Fatih Karamercan şunları söyledi: "Kanımızca, eşin parasını, kripto paraya yatırma vakıası, ailenin ekonomik gücünü sarsar derecede ise, parasını kripto paraya aktaran eş için boşanma davası açısından kusur teşkil etmesi gerekir. Zira, ‘Tasarruf yetkisinin sınırlanması' kenar başlıklı 4721 sayılı TMK m. 199/1 hükmünde ‘Ailenin ekonomik varlığının korunması' amacıyla ve ‘Savurganlık, alkol veya uyuşturucu madde bağımlılığı, kötü yaşama tarzı, kötü yönetim' kenar başlıklı 4721 sayılı TMK m. 406 hükmünde ‘malvarlığını kötü yönetmesi' sebebiyle eşin hukukî işlemleri sınırlanabilir ve/veya eş kısıtlanabilir. Sistematik yorum yöntemi gereğince söz konusu vakıanın, ailenin ekonomik gücünü sarsıp sarsmadığı, eşin kusuru açısından belirli rol oynamalıdır."

Yargıtay’dan Dövizle Nafaka Ödeyenlere Müjde: 18 Yıl Sonra TL’ye Uyarlanabilecek! Haber

Yargıtay’dan Dövizle Nafaka Ödeyenlere Müjde: 18 Yıl Sonra TL’ye Uyarlanabilecek!

Edinilen bilgiye göre, davacı vekili dilekçesinde anlaşmalı boşanmaya dayanak sözleşme uyarınca müvekkili tarafından davalıya aylık bin 500 dolar yoksulluk nafakası ödenmesine karar verildiğini, ancak davacının ilerleyen yıllarda ekonomik durumunun kötüye gittiğini, dava konusu edilen aylık bin 500 dolar nafakanın öncelikle hükmedilen yoksulluk nafakasının kaldırılmasına, bu mümkün olmadığı takdirde aylık 850 lira tutarına indirilmesine karar verilmesini talep etti. Davalı vekile cevap dilekçesinde karşı tarafın avukatı, müvekkil aleyhine gerçeğe aykırı iddialarla açılan ve iyi niyet, doğruluk, dürüstlük ve özellikle sözleşmeye bağlılık ilkelerine aykırı bulunan davayı kabul etmediklerini, taraflar arasındaki evliliğin davacının şu anda evli olduğu eşi ile müvekkilini aldatması nedeniyle sonlandığını, boşanmayı sağlamak amacıyla davacının müvekkiline aylık bin 500 dolar nafakayı ödemeyi kabul ettiği gerekçesiyle davanın reddini savundu. İLK DERECE MAHKEMESİ DAVANIN KISMEN KABULÜNE KARAR VERDİ İlk derece mahkemesi, tüm dosya kapsamını değerlendirerek davanın kısmen kabulü ile davalı yararına bin dolar yoksulluk nafakası takdirine, 22.12.2021 tarihli ek karar ile de nafaka davalarında reddedilen kısım üzerinden vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği gerekçesiyle davalı vekilinin bu yöne ilişkin talebinin reddine karar verdi. İlk derece mahkemesinin belirtilen kararına karşı süresi içinde taraf vekillerince 22.12.2021 tarihli ek karara karşı davalı vekili tarafından istinaf başvurusunda bulundu. BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ NAFAKAYI 2 BİN 500 TL'YE UYARLADI Bölge Adliye Mahkemesinin kararında dava tarihi itibari ile somut olaya bakıldığında davacının TL üzerinden emekli aylığı aldığı, boşanmanın kesinleştiği tarihteki TCMB alış kurunun 1,64 TL, eldeki dava tarihinde ise 7,38 TL olduğu, kur farkları ve ekonomik göstergeler dikkate alındığında döviz üzerinden belirlenen yoksulluk nafakasının Türk lirası olarak uyarlanması gerektiği belirtilerek, İstanbul 1. Asliye Hukuk Mahkemesinin 25.03.2003 tarihli ilâmı ile kadın yararına hükmedilen aylık bin 500 dolar yoksulluk nafakasının dava tarihi olan 05.01.2021 tarihinden itibaren geçerli olmak üzere Türk lirasına uyarlanmasına ve aylık 2 bin 500 TL yoksulluk nafakası ödenmesine hükmedildi. YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ, BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİNİN KARARINI BOZDU Bölge Adliye Mahkemesinin kararını bozan Yargıtay 2. Hukuk Dairesi, bozma ilâmında şu ifadelere yer verdi: "Somut olayda mahkemece yaptırılan tarafların sosyal ve ekonomik durum araştırmalarında davalının emekli olduğu, 2 bin TL emekli maaşı aldığı, 3 bin TL kira bedelini kardeşinin aldığı, bakmakla yükümlü olduğu fiziksel engelli anne ve bir çocuğunun olduğu, davacının emekli olduğu 3 bin 500 TL civarında emekli maaşı aldığı, bin 300 TL kira verdiği, yeniden evlendiği, eşi ve bu eşinden olan 2012 doğumlu çocuğunun olduğu, eşinin danışmanlık şirketi olduğu anlaşılmıştır. Davacının her ne kadar eşine ait olduğu anlaşılan şirketin az hisseli ortağı olduğu görülse de davacının banka dökümleri ve tanık beyanları da ayrıca değerlendirildiğinde davacının gelirinin sadece emekli maaşı ile sınırlı olmayıp, gelir düzeyinin yüksek olduğu anlaşılmaktadır. Dolayısıyla tarafların boşanma tarihinde yapılan sosyal ve ekonomik durum araştırması ile huzurdaki dava tarihinde yapılan araştırma arasında aşırı bir iyileşme ya da kötüleşme olmadığı sabittir. Davacının boşanma protokolü ile belirlenen yoksulluk nafakasını ödemeyi kabul etmesi sonrasında aradan geçen zaman içerisinde tarafların her ikisinin de protokol gereği ve yine mahkemece de kabul edildiği üzere erkeğin boşanmanın gerçekleştiği tarihe göre ekonomik durumunda aşırı bir kötüleşmenin olmadığı, davalı kadının da sosyal ve ekonomik durumunda dava tarihi itibariyle aşırı bir değişiklik olmadığı, döviz kurundaki değişiklik davacının öngöremeyeceği derecede ülke bazında ön görülemeyen bir kriz nedeni ile ani bir artış şeklinde meydana gelmediği, uyarlamayı gerektirecek mahiyette olmadığı dikkate alındığında davanın reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm tesisi ile yoksulluk nafakasının indirilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir." Bölge Adliye Mahkemesi, her ne kadar Yargıtay bozma ilâmında tarafların durumlarında olağanüstü değişiklik olmadığı kabul edilmiş ise de yoksulluk nafakasının başlangıç tarihi olan 2003 yılından sonra davacının ekonomik ve sosyal durumunun olumsuz yönde, buna karşılık davalının ise oldukça olumlu yönde geliştiği, yoksulluk nafakasının başlangıç tarihi ile eldeki dava tarihi arasında dolar kurunda yaklaşık 4,5 katlık bir artışın yaşandığı gerekçesiyle direnme kararı verdi. Direnme kararına karşı süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz isteminde bulundu ve dosya Yargıtay Hukuk Genel Kurulu gündemine taşınmış oldu. "Süresiz ve şartsız döviz cinsinden taahhüt edilen yoksulluk nafakasının 18 yıllık süre sonunda tarafların ekonomik ve sosyal durumlarına bakıldığında uyarlanması gerekir" Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, temyiz incelemesi neticesinde Bölge Adliye Mahkemesinin kararını onadı. Onama ilâmında şu ifadelere yer verildi: "Davalı fiiller arasındaki dengenin sarsılmadığını da savunmuştur. Karşılıklı fiiller içeren sözleşmelerde tarafların birbirine sağlamayı taahhüt ettikleri fiiller arasında bir menfaat dengesinin bulunduğu kabul edilir. Bilindiği üzere ülkemiz ekonomisinin alınan tüm tedbirlere rağmen istikrarlı bir duruma gelmediği, TCMB tarafından gerçekleştirilen Türk parasının yabancı paralar karşısındaki değer kaybının engellenmesine yönelik tüm çalışmalara rağmen yükselen enflasyonun düşürülemediği bilinen bir gerçektir. Savunma kapsamında; erkeğin -kolayca boşanma- yönünde menfaat elde ettiği, bunun karşılığında döviz cinsinde nafaka ödemeyi kabul ettiği ileri sürülmüştür. Oysaki nafakanın hükmedildiği tarih ile direnme karar tarihindeki döviz kuru karşılaştırıldığında ve özellikle erkeğin dava tarihinde olduğu gibi günümüzde halen döviz cinsinden gelir elde etmediği gözetildiğinde nafaka borçlusunun 'Bin 500 dolar yoksulluk nafakasına yönelik' fiilini ifa etmesi için harcaması gereken çaba ile nafaka alacaklısının menfaati kıyaslandığında, ortada bir orantısızlığın olduğu kabul edilmelidir. Böyle olunca döviz cinsinden hüküm altına alınan yoksulluk nafakasının Türk Lirası cinsinden ödenmesine karar verilmesine dair verilen karar isabetli olmuştur."

Yargıtay'dan kendisini "bekar" olarak tanıtan koca hakkında karar Haber

Yargıtay'dan kendisini "bekar" olarak tanıtan koca hakkında karar

Maddi anlaşmazlıktan kaynaklanan davacı İsmail Z. eşi davalı Yasemin T.'ye boşanma davası açtı. İstanbul Anadolu 8. Aile Mahkemesinde görülen davada yapılan soruşturma ve toplanan delillerde davalı kadının eşine ve ailesine hakarette bulunduğu ayrıca birlik görevlerini yerine getirmediği anlaşıldı. 'KOCA, İNTERNET ÜZERİNDEN KENDİSİNİ BEKAR TANITARAK BAYAN ARKADAŞ ARADI' Davacı kocanın ise eşine sürekli şekilde fiziksel şiddet uyguladığı, internet üzerinden kendisini bekar tanıtarak bayan arkadaş aradığı, konutu terk ederek birlik görevlerini yerine getirmediği belirlendi. Yerel mahkeme tarafları eşit kusurlu bularak boşanmalarına karar verdi. Gerçekleşen bu durum karşısında boşanmaya neden olan olaylarda davacı kocanın, eşine oranla daha fazla kusurlu olduğu ifade edilen yerel mahkeme kararında kocanın açtığı boşanma davasını kabul etti. Boşanma nedeniyle mevcut menfaatleri zedelenen ve kişilik hakları saldırıya uğrayan davalı kadın yararına uygun miktarda maddi ve manevi tazminat takdir edilmesi gerekirken kadının bu istekler mahkemece reddedildi. Yargıtay 2.Hukuk Dairesine giden dosyada kadına maddî ve manevî tazminat verilmemesinden dolayı hüküm bozuldu. Daire, sosyal medya hesabı üzerinden kendisini bekar olarak tanıtan kocanın ağır kusurlu olduğuna hükmederek, kocanın eşine maddi ve manevi tazminat ödemesine karar verdi.

Yargıtay, Eşini 32 Yerinden Bıçaklayarak Öldüren Sanığın Cezasını Bozdu Haber

Yargıtay, Eşini 32 Yerinden Bıçaklayarak Öldüren Sanığın Cezasını Bozdu

Dairenin kararına göre, Ankara'da 7 Ocak 2022 tarihinde yaşanan olayda, sanık Recep Koyuncu eşi Funda Koyuncu'nun kendisini aldattığını, 3 çocuklarından 2 yaşında olan en küçüğünün kendisinden olmadığını, DNA testi yaptırmak istediğini, Funda Koyuncu'nun buna karşı çıktığını ardındansa çocuğun kendisinden olmadığını itiraf ettiğini ileri sürdü. Bunun üzerine Sanık Koyuncu ile eşi Funda Koyuncu boşanma konusunda anlaştıkları ancak eşinin polisi arayarak ihbarda bulunduğunu ve çıkan arbede de eşini 32 yerinden bıçakladığı anlaşıldı. ‘Nitelikli kasten öldürme' suçundan hakkında dava açılan Recep Koyuncu Ankara 37. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılandı. Mahkeme heyeti, sanığa önce ‘eşi kasten öldürmek' suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası verdi. Bu ceza, sanığın eylemi ‘haksız tahrik' altında gerçekleştirdiği gerekçesiyle indirim uygulanarak 22 yıla düşürüldü. Karara yapılan itiraz üzerine temyiz incelemesini yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesi, sanığa verilen cezayı ‘fazla ceza tayin' nedeniyle bozdu. Kararın gerekçesinde, sanığın, maktulün çocuklarının başkasından olduğunu söylemesi üzerine, DNA testi yapmak için çocuğu götürmek istediği, maktulün buna izin vermeyerek hakaret etmesi üzerine sanığın kendisini kaybederek eşini 32 yerinden bıçaklayarak öldürdüğü yönünde savunma yaptığı aktarıldı. Yargılama aşamasında alınan adli tıp raporu doğrultusunda da çocuğun başkasından olduğunu belirlendiği ifade edilen kararda, "Sanığın savunmasının adli tıp raporu ile doğrulandığı anlaşılmakla, haksız tahrik nedeniyle 18 yıldan 24 yıla kadar hapis cezası öngören 5327 sayılı Kanun'un 29. maddesi ile yapılan uygulama sırasında haksız tahrikin niteliği ve ulaştığı boyut dikkate alınarak makul (orta) bir ceza tayini yerine yazılı şekilde 22 yıl hapis cezasına hükmolunması suretiyle fazla ceza tayini, hukuka aykırı bulunmuştur" ifadelerine yer verildi.

Yargıtay kararı: "Mirastan feragat sözleşmesi hukuki sonuç doğurur" Haber

Yargıtay kararı: "Mirastan feragat sözleşmesi hukuki sonuç doğurur"

Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, evlenmeden önce miras sözleşmesi yapacak eş adaylarını ilgilendirecek emsal bir karara imza attı. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, "Evlenmeden önce düzenlenen mirastan feragat sözleşmesi hukuki sonuç doğurur" diyerek geçerli saydı. İçtihat Bülteni Uygulaması'ndan edinilen bilgiye göre, Samsun Bölge Adliye Mahkemesi 6. Hukuk Dairesinde tarafların birbirine açtığı ve Yargıtay 7. Hukuk Dairesi'ne kadar uzanan mirasçılık belgesinin iptali davası emsal oldu. İddiaya göre 31.10.2021 yılında vefat eden Fikret A ikinci evliliğinde karşılıklı imzalar atılmadan 15 - 20 dakika önce evleneceği Perihan isimli kişi ile mirastan feragat sözleşmesi yaptı. Fikret A.'nın ölümünden sonra tüm mal varlığı ilk evliliğinden olan çocuklarına kalınca yeni evlendiği Perihan isimli eşi vekil avukatı aracılığıyla sözleşmenin nikahtan 20 dakika önce yapıldığını o anlarda miras hakkı bulunmadığını, sözleşmenin doğmamış haktan feragat niteliğinde olduğunu gerekçe gösterip mirastan feragat sözleşmesinin iptali için dava açtı ve ardından da Sulh Hukuk Mahkemesi'nden mirasçılık belgesi aldı. Bunun üzerine Fikret A.'nın ilk eşinden olan ve mirasçı görünen çocukları ise karşı dava açarak kötü niyetli olarak Sulh Hukuk Mahkemesi'nden alınan mirasçılık belgesinde mirastan feragate rağmen davalının mirasçı olarak gösterildiğini, davalının mirasçı sıfatının bulunmaması nedeniyle Sulh Hukuk Mahkemesince verilen mirasçılık belgesinin iptalini talep etti. Yeni eş, evlilik sözleşmesini imzalamadığını iddia etti Davalı vekili; müvekkilinin mirastan feragat ve evlilik sözleşmesi mahiyetinde bir belge ya da belgeleri imza etmediğini, evlenme telaşı içerisinde olan müvekkiline evlilik ile ilgili belgelerden bahsedildiğini, nikah anından bir süre önce kendisine evlilik için gerekli belgeler denildiğini; imzalatılan bu sözleşmenin doğmamış haktan feragat anlamına geleceğini, feragat sözleşmesinin bir çok hukuki ve fiili sebep ile yok hükmünde olduğunu ileri sürdü. Davalı vekili, davaya konu Tokat 1. Noterliği'nde düzenlenen mirastan feragat sözleşmesinin yok hükmünde olduğunun tespitini talep etti. İlk Derece Mahkemesi, asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne karar verdi İlk Derece Mahkemesi, yüksek mahkeme içtihatları da birlikte değerlendirilerek; mirastan feragat sözleşmesinin imzalandığı tarihte mirasçılık sıfatı bulunmayan davalı-karşı davacı (Perihan) ile miras bırakan arasında imzalanan mirastan feragat sözleşmesinin geçerli bir feragat sözleşmesi olmadığı gerekçesiyle asıl davanın reddine, karşı davanın kabulü ile Tokat 1. Noterliği'nin Mirastan Feragat Sözleşmesi'nin geçersizliğinin tespitine karar verildi. İlk Derece Mahkemesinin kararına karşı süresi ölenin yakınları istinaf başvurusunda bulundu. Bölge Adliye Mahkemesi, İlk Derece Mahkemesi'nin kararını yerinde buldu Bölge Adliye Mahkemesi, dava konusu mirastan feragat sözleşmesinin imzalandığı tarihte davalının mirasçı sıfatının olmadığını, feragat sözleşmesinden sonra nikah akdinin yapıldığını, eşin doğmamış haktan feragat edemeyeceği, bu nedenle mirasçılık belgesinde bir hata bulunmadığını asıl davanın reddine, karşı davanın kabulüne dair kararın usul ve esas bakımından hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davacılar-karşı davalılar vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verdi. Bölge Adliye Mahkemesinin kararına karşı süresi içinde davacılar-karşı davalılar vekili temyiz isteminde bulundu. Yargıtay 7. Hukuk Dairesi: Evlenmeden hemen önce düzenlenen mirastan feragat sözleşmesi hukuki sonuç doğurur Yargıtay 7. Hukuk Dairesi, temyiz incelemesi neticesinde, "İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesince sözleşmenin düzenlediği tarihte davalı-karşı davacı Perihan'ın miras bırakanla evli olmaması, henüz mirasçılık sıfatı kazanmayan Perihan yönünden sözleşmenin doğmamış haktan feragat niteliğinde olması nedeniyle sonuç doğurmayacağı gerekçesiyle iptaline karar verilmiş ise de, Perihan'ın, nikah akdinin gerçekleşmesinden 15-20 dakika önce sözleşmeyi imzalaması karşısında evlilik beklentisinin yüksek oluşu, miras bırakanın ölüm anına kadar ise zaten mirasçılık sıfatının doğmasının mümkün bulunmaması, miras bırakan ölümü ile mirasçılık sıfatını kazanması nedeniyle dava konusu mirastan feragat sözleşmesinin geçerli olduğu anlaşıldığından, karşı davada mirastan feragat sözleşmesinin iptaline yönelik talebin kabulüne karar verilmesi doğru görülmemiş, hükmün bozulması gerekmiştir." şeklinde karar vererek emsal bir karara imza attı.

Yargıtay 50 milyon liralık tazminatı az buldu Haber

Yargıtay 50 milyon liralık tazminatı az buldu

Yargıtay, Besim Tibuk'un eski eşi Serap Tibuk'a 50 milyon liralık maddi tazminatı az buldu Ahmet Furkan Gülap ANKARA (İHA) - İş adamı Besim Tibuk ile eşi Serap Tibuk arasındaki manevi tazminat ve nafaka tartışmasında Yargıtay, istinafın 50 milyon liralık tazminatını az bularak kararın bozulmasına hükmetti. İş adamı Besim Tibuk'un eşi Serap Tibuk, kendisine ekonomik şiddet uygulandığını iddia ederek eşine boşanma davası açtı. Tibuk, eşinden 2 milyar 500 milyon lira maddi ve 1 milyar lira manevi tazminat talep etti. İstanbul 14. Aile Mahkemesi, boşanmaya neden olan olaylarda Besim Tibuk'un kusurlu olduğuna karar vererek, Serap Tibuk'a 750 milyon lira maddi, 500 bin lira yoksulluk nafakası ile 100 milyon lira da manevi tazminat ödenmesine karar verdi. Bir üst mahkeme olan istinafa taşınan davada İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi, yoksulluk nafakasını fazla bularak 350 bin liraya indirdi. 750 milyon lira olan tazminatı 50 milyon liraya indiren mahkeme, manevi tazminat talebine ise ret kararı verdi. Yargıtay ise istinafın 50 milyon lira tazminat miktarını az bulurken, verilen kararın bozulmasına hükmetti. Yargıtay 2. Hukuk Dairesince verilen kararda şu ifadeler yer aldı: "Tespit edilen ekonomik ve sosyal durumlar, boşanmaya yol açan olaylardaki kusur dereceleri dikkate alındığında kadın yararına takdir edilen maddi tazminat azdır. Daha uygun miktarda tazminat takdiri gerekir. Açıklanan sebeplerle bölge adliye mahkemesi kararının kadın yararına maddi tazminat miktarı yönünden bozulmasına karar verildi."

Yargıtaydan ezber bozan karar: “Ekran görüntüsü yetmez” Haber

Yargıtaydan ezber bozan karar: “Ekran görüntüsü yetmez”

Yargıtay 4. Ceza Dairesi’nin kararıyla dijital mesajlaşmaların tek başına delil niteliği taşımayacağı, güvenilir ve doğrulanabilir şekilde sunulmaları gerektiğinin bir kez daha vurgulandığını ifade eden Cem Duman, “Son zamanlarda herkes rahatlıkla telefonundan aldığı ekran görüntülerini mahkemeye delil olarak sunulmak istenmektedir. Ekran görüntülerinin sunulması öncelikli olarak WhatsApp aracılığıyla şantaj, tehdit ve hakaret suçlarının ispatında delil olarak gösterilmekteydi. Ekran görüntüleri üzerinde kolaylıkla oynama yapılabileceği göz önüne alındığında bu deliller mahkemelerde tek başına delil olarak kabul edilmeyecektir. Bu ekran görüntülerinin delil niteliği taşıyabilmesi için başkaca delillerle desteklenmesi gerekir. Bu çerçevede, sosyal medya yazışmalarının ekran görüntüleri elektronik olarak doğrulanmazsa ya da karakolda mesaj tespit tutanağı ile kayıt altına alınmamışsa ceza davalarında delil olarak görülmeyeceği söylenebilir” dedi. “Artık ekran görüntüsü gibi kayıtların tek başına yeterli delil sayılması zorlaşacak” Avukat Cem Duman, sözlerini şöyle sürdürdü: “Önemli olan bir diğer husus ise, sunulan delillerin gerçekliğinin ve değiştirilmediğinin kanıtlanabilir olmasıdır. Bu nedenle yasal süreçlerde delil olarak kullanılmak üzere iletişim geçmişini saklamak ve korumak önemlidir. Bu karar, dijital delil sunumunun hukuki kriterlere uygun yapılmadığı durumlarda ceza yargılamasında güvenilir bir dayanak olamayacağını hatırlatıyor. Artık ekran görüntüsü gibi kayıtların tek başına yeterli delil sayılması zorlaşacak, telekomünikasyon kayıtlarının ve resmi doğrulamanın önemi artacak.”

logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.