Başkalarının “Türkiye” dediği ama bizim ısrarla “Osmanlı Devleti” dediğimiz hanedanlığın duraklama faslı devletin iyi yönetilememeye başladığı 1574 yılından başlar.
Lisede alınan tarih eğitimi de burada biter. Duraklamaz, eski ihtişama kavuşmak için çabalamaz, yıkılmaz, dağılmaz. Sonra birden “Padişah kovulur, Cumhuriyet kurulur”.
Oysa, 1699 Karlofça Antlaşması en büyük ricat ve kaybın başladığı yıllardır. Yıkılışın başlangıcıdır. 93 Harbi bir başka bir kaybın yazıldığı tarihtir. 1918 Mondros, devamında “padişahımız efendimizin bal gibi onayladığı” Sevr ise “bir devrin battığı andır”.
Tarihin terse döndüğü yer Sakarya’dır.
Sakarya Savaşı “Ricat”ın durduğu yerdir. 1921... Bir yıl sonra ise Birinci Dünya Savaşı öncesi “Hanedan” isminin yerine doğrudan Türkiye isminin kullanıldığı hududa varıştır. Türk için, süngü nereye dayandıysa hayat alanı orası olmuştur. 30 Ağustos 1922, Zafer Bayramı, ordunun ricat ve duraklamadan sonra ilerlemenin başladığı tarihin ilk durağıdır.
24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan şehrinde imzalanan anlaşma Türkün yok oluşunu “Bozan Antlaşma”dır. Millet bunu böyle bilir. Bir şenlik içinde geçen bu anlaşma 1935-1955 yılları arasında bayram olarak kutlanmıştır. 1955 yılında düşmanlarımız gücenmesin, “İnönü de pek fark edilmesin” diye yasak gelmiştir. Varlığının temeli olan anlaşmayı yasaklamıştır. 2023 yılında bu “Bozan Bayramı”nın tekrar kutlanması için CHP’li vekillerin teklifi ise kadük kalmıştır. Aslında bu bayram;
Kendisi de öksüz kalan Türk milletinin varlığına kasteden yok oluştur.
Bozan Antlaşmasının kendisi Montrö’de, Hatay’da, Kıbrıs’ta esasen bozulmuştur. Bu da yine askerin süngüsüne dayanır ve Türk Devletinin lehinedir.
***
“Yüzüncü yılında Lozan hükümsüz kalacak” diyenlerin, gizli maddelerinin olduğunu söyleyenlerin haklı olduğunu görür gibiyim. Çünkü bunu diyenler masanın diğer tarafında oturanların ifade ettiklerini Türkçe tercümanlarıdır.
Antlaşma bir toprak meselesi değildi, asıl mesele ticari imtiyazların kaldırılmasıydı. Kaldırıldı mı, kaldırıldı. İngiliz Mahkemelerinin anlaşmazlıkların çözüm noktası olduğu kabul edildi.
Neftin bir başka türevi gaz her yerden her sene yeniden dünyanın en büyük rezervi olarak çıkmadı mı, çıktı.
Geçenden bir akçe, geçmeyenden Allah ne verirse alınmadı mı? Alındı.
Ekselansları Ekümenik Patrik’e en üst düzeyden cevap verilmedi mi? Verildi.
Koçgiri’nin bizi tanıyın teklifine “Hayrettin Paşa sizi tanımaya geliyor” cevabı yerine “bilge”ce günümüzün Koçgirisine kurucu önder dendi mi? Dendi.
Ormanların talanı, madenlerin talanı oldu mu? Oldu.
***
Bu yazı uzar gider. Türk’e kefen biçen Türk olunca, ölümü kimin korkunç olacak.
İttihatçıyım ben ittihatçı.
Kim nefessiz yaşar ki ben yaşayayım.
Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.
Yörük çadırlarında duman tütecek,
Devlet ebed müddet var olacak,
Türk’e kefen biçen, kendisine dese de Türk kahrolacak,
Bu devletin adı Türkiye’dir. Vatandaşı bir beraber Türk milletidir. Yeni Türkiye’ye inat, Türk’ün ricatını, duruşa, duruşunu vuruşa çeviren “Bozan Bayramı”mız kutlu olsun.
Varlığında yok kabul edilen, şehadeti sonrasında yokluğunda adına anma programları idrak edilen Bozan’ın batıda bozanı olan Dr. Sadık Ahmet’i de rahmetle anıyorum.
Yeni atanan Dimetoka Müftüsünü, kutlarım. Fatih Kaymakamlığına benzer olsun diye Sirkeli Belediyesine bağlanan yeni Sadık Ahmet’in memleketi Başmüftüsü’ne başarılar dilerim. Kırcaali, Paşmaklı, Hasköy Müftülüklerinin de buraya bağlanması hususunda irade ve mefkûre sahibi yeni Sadık’ların olması, bir dönüm bostan ikindiye kadar yat Osman faslının kapanmasını dilerim.
Son zamanlarda artan nüfus ile yeni açılan Türk okullarının bereketinin artmasını temenni ederim.
Aman efendim bizimki dilek ve temenni sadece!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdullah ULUYURT
Bozan Antlaşması!
Başkalarının “Türkiye” dediği ama bizim ısrarla “Osmanlı Devleti” dediğimiz hanedanlığın duraklama faslı devletin iyi yönetilememeye başladığı 1574 yılından başlar.
Lisede alınan tarih eğitimi de burada biter. Duraklamaz, eski ihtişama kavuşmak için çabalamaz, yıkılmaz, dağılmaz. Sonra birden “Padişah kovulur, Cumhuriyet kurulur”.
Oysa, 1699 Karlofça Antlaşması en büyük ricat ve kaybın başladığı yıllardır. Yıkılışın başlangıcıdır. 93 Harbi bir başka bir kaybın yazıldığı tarihtir. 1918 Mondros, devamında “padişahımız efendimizin bal gibi onayladığı” Sevr ise “bir devrin battığı andır”.
Tarihin terse döndüğü yer Sakarya’dır.
Sakarya Savaşı “Ricat”ın durduğu yerdir. 1921... Bir yıl sonra ise Birinci Dünya Savaşı öncesi “Hanedan” isminin yerine doğrudan Türkiye isminin kullanıldığı hududa varıştır. Türk için, süngü nereye dayandıysa hayat alanı orası olmuştur. 30 Ağustos 1922, Zafer Bayramı, ordunun ricat ve duraklamadan sonra ilerlemenin başladığı tarihin ilk durağıdır.
24 Temmuz 1923’te İsviçre’nin Lozan şehrinde imzalanan anlaşma Türkün yok oluşunu “Bozan Antlaşma”dır. Millet bunu böyle bilir. Bir şenlik içinde geçen bu anlaşma 1935-1955 yılları arasında bayram olarak kutlanmıştır. 1955 yılında düşmanlarımız gücenmesin, “İnönü de pek fark edilmesin” diye yasak gelmiştir. Varlığının temeli olan anlaşmayı yasaklamıştır. 2023 yılında bu “Bozan Bayramı”nın tekrar kutlanması için CHP’li vekillerin teklifi ise kadük kalmıştır. Aslında bu bayram;
Kendisi de öksüz kalan Türk milletinin varlığına kasteden yok oluştur.
Bozan Antlaşmasının kendisi Montrö’de, Hatay’da, Kıbrıs’ta esasen bozulmuştur. Bu da yine askerin süngüsüne dayanır ve Türk Devletinin lehinedir.
***
“Yüzüncü yılında Lozan hükümsüz kalacak” diyenlerin, gizli maddelerinin olduğunu söyleyenlerin haklı olduğunu görür gibiyim. Çünkü bunu diyenler masanın diğer tarafında oturanların ifade ettiklerini Türkçe tercümanlarıdır.
Antlaşma bir toprak meselesi değildi, asıl mesele ticari imtiyazların kaldırılmasıydı. Kaldırıldı mı, kaldırıldı. İngiliz Mahkemelerinin anlaşmazlıkların çözüm noktası olduğu kabul edildi.
Neftin bir başka türevi gaz her yerden her sene yeniden dünyanın en büyük rezervi olarak çıkmadı mı, çıktı.
Geçenden bir akçe, geçmeyenden Allah ne verirse alınmadı mı? Alındı.
Ekselansları Ekümenik Patrik’e en üst düzeyden cevap verilmedi mi? Verildi.
Koçgiri’nin bizi tanıyın teklifine “Hayrettin Paşa sizi tanımaya geliyor” cevabı yerine “bilge”ce günümüzün Koçgirisine kurucu önder dendi mi? Dendi.
Ormanların talanı, madenlerin talanı oldu mu? Oldu.
***
Bu yazı uzar gider. Türk’e kefen biçen Türk olunca, ölümü kimin korkunç olacak.
İttihatçıyım ben ittihatçı.
Kim nefessiz yaşar ki ben yaşayayım.
Kahrolsun istibdat, yaşasın hürriyet.
Yörük çadırlarında duman tütecek,
Devlet ebed müddet var olacak,
Türk’e kefen biçen, kendisine dese de Türk kahrolacak,
Altını pislettiği, haram zadelerin sofrasında gezindiği bilinenlerin yarın affet Allah’ım dediğini duyar gibiyim.
Bu devletin adı Türkiye’dir. Vatandaşı bir beraber Türk milletidir. Yeni Türkiye’ye inat, Türk’ün ricatını, duruşa, duruşunu vuruşa çeviren “Bozan Bayramı”mız kutlu olsun.
Varlığında yok kabul edilen, şehadeti sonrasında yokluğunda adına anma programları idrak edilen Bozan’ın batıda bozanı olan Dr. Sadık Ahmet’i de rahmetle anıyorum.
Yeni atanan Dimetoka Müftüsünü, kutlarım. Fatih Kaymakamlığına benzer olsun diye Sirkeli Belediyesine bağlanan yeni Sadık Ahmet’in memleketi Başmüftüsü’ne başarılar dilerim. Kırcaali, Paşmaklı, Hasköy Müftülüklerinin de buraya bağlanması hususunda irade ve mefkûre sahibi yeni Sadık’ların olması, bir dönüm bostan ikindiye kadar yat Osman faslının kapanmasını dilerim.
Son zamanlarda artan nüfus ile yeni açılan Türk okullarının bereketinin artmasını temenni ederim.
Aman efendim bizimki dilek ve temenni sadece!