2024 yılında 4 milyon 574 bin 684 hanede; 18 milyon 298 bin 736 kişiye sosyal yardım yapılmış.
İlk bakışta bu durum ne hayırsever olduğumuzu ortaya koyuyor.
Veriler tabi ki Aile Bakanlığının verileri.
Yerel yönetimler, hayırsever iş insanları, hemşeri dernekleri ve bireylerin yaptığı yardımları da katacak olursak “sosyal yardım alan vatandaş” sayısı bakanlığın verilerinin de üstüne çıkıyor.
Sonuçta tüm bu veriler ülke nüfusunun çeyreğinin yardıma muhtaç olduğunu ortaya koyuyor.
Peki ne yapmak gerekiyor?
Özellikle Romanya’da birkaç şehirde Romen bayrağı ile Türk bayrağının aynı seviyede dalgalandığını gördüm. Önce çok büyük Türk fabrikalarının Avrupa pazarı kaygısı ve Türkiye’deki iktisadi kaygılarla diğer tedarikçileriyle birlikte göç ettiklerini gördüm.
Bizim iktisadi bunalımdan çıkış yolu aramak üzere “yüksek faiz oranlarında para bulmak için koşuşturulan ama eli boş dönüşler” yerine, ülkeden giden ve geride “yardım kolisine” muhtaç kalabalıklar bırakan fabrikalarımızı “Türkiye’de tutma gayretine girsek” iyi olmaz mı?
Olmaz!
Çünkü “yüzde 25 kolicinin sandığa yansımasının” önüne geçecek bu tür girişimler hiç istenmiyor.
Şimdi bir de koliye gelelim.
“Daha çok koli daha çok oy hesabını yapanlar”, yardım paketlerine “kendi evlerine götürmekten kaçındıkları” her şeyi koyuyorlar.
Paketlenen malzemeler, “market” zincirleri ve koli içeriği hep aynı.
Üretenden değil de ithal edenden alınan ürünlerden oluşuyor.
Bu da ülkeye başka bir ihanet olsa gerek.
Neden evinde zeytinyağı kullananlar yoksulluğa mahkum ettikleri insanımıza ayçiçeğini layık görürler. İlle de çay içmek zorunda mıyız?
Şeker, ithal mercimek, tuz, makarna bir kocaman koli içinde.
Tarlada ürünü kalan köylüden alınmayan üründen, evine sokmadığın gıdadan yardım olmaz.
Üreteni dilenen etmeyen işlere bakmak lazım.
Hadi bu hafta alışverişinizi yardım ve evimize iki ayrı araba yapalım.
Hesabı ödedikten sonra kura ile hangisini eve, hangisini ihtiyaç sahibine olacağını belirleyelim.
Hadi bu sefer sağa sola değil, dayatılan dine değil, inandığınız dine uygun hareket edelim.
Vicdanımıza uyalım, rahat edelim. Mümkünse üretene gitmeyen parayı harcamayalım. İhtiyacımız var.
Açlık sonrası gelen bayramı dört gözle bekleyen çocuklarımızı sevindirmek belki daha iyi olur.
İhtiyaç sahibi bir çocuğumuza aldığımız bir çift pabuç, belki Ramazan Bayramı’nı ruhuna uygun kutlamaya neden olacaktır.
Kalın sağlıcakla.Koli
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdullah ULUYURT
Koli
2024 yılında 4 milyon 574 bin 684 hanede; 18 milyon 298 bin 736 kişiye sosyal yardım yapılmış.
İlk bakışta bu durum ne hayırsever olduğumuzu ortaya koyuyor.
Veriler tabi ki Aile Bakanlığının verileri.
Yerel yönetimler, hayırsever iş insanları, hemşeri dernekleri ve bireylerin yaptığı yardımları da katacak olursak “sosyal yardım alan vatandaş” sayısı bakanlığın verilerinin de üstüne çıkıyor.
Sonuçta tüm bu veriler ülke nüfusunun çeyreğinin yardıma muhtaç olduğunu ortaya koyuyor.
Peki ne yapmak gerekiyor?
Özellikle Romanya’da birkaç şehirde Romen bayrağı ile Türk bayrağının aynı seviyede dalgalandığını gördüm. Önce çok büyük Türk fabrikalarının Avrupa pazarı kaygısı ve Türkiye’deki iktisadi kaygılarla diğer tedarikçileriyle birlikte göç ettiklerini gördüm.
Bizim iktisadi bunalımdan çıkış yolu aramak üzere “yüksek faiz oranlarında para bulmak için koşuşturulan ama eli boş dönüşler” yerine, ülkeden giden ve geride “yardım kolisine” muhtaç kalabalıklar bırakan fabrikalarımızı “Türkiye’de tutma gayretine girsek” iyi olmaz mı?
Olmaz!
Çünkü “yüzde 25 kolicinin sandığa yansımasının” önüne geçecek bu tür girişimler hiç istenmiyor.
Şimdi bir de koliye gelelim.
“Daha çok koli daha çok oy hesabını yapanlar”, yardım paketlerine “kendi evlerine götürmekten kaçındıkları” her şeyi koyuyorlar.
Paketlenen malzemeler, “market” zincirleri ve koli içeriği hep aynı.
Üretenden değil de ithal edenden alınan ürünlerden oluşuyor.
Bu da ülkeye başka bir ihanet olsa gerek.
Neden evinde zeytinyağı kullananlar yoksulluğa mahkum ettikleri insanımıza ayçiçeğini layık görürler. İlle de çay içmek zorunda mıyız?
Şeker, ithal mercimek, tuz, makarna bir kocaman koli içinde.
Tarlada ürünü kalan köylüden alınmayan üründen, evine sokmadığın gıdadan yardım olmaz.
Üreteni dilenen etmeyen işlere bakmak lazım.
Hadi bu hafta alışverişinizi yardım ve evimize iki ayrı araba yapalım.
Hesabı ödedikten sonra kura ile hangisini eve, hangisini ihtiyaç sahibine olacağını belirleyelim.
Hadi bu sefer sağa sola değil, dayatılan dine değil, inandığınız dine uygun hareket edelim.
Vicdanımıza uyalım, rahat edelim. Mümkünse üretene gitmeyen parayı harcamayalım. İhtiyacımız var.
Açlık sonrası gelen bayramı dört gözle bekleyen çocuklarımızı sevindirmek belki daha iyi olur.
İhtiyaç sahibi bir çocuğumuza aldığımız bir çift pabuç, belki Ramazan Bayramı’nı ruhuna uygun kutlamaya neden olacaktır.
Kalın sağlıcakla.Koli