Rodop’da ve Deliorman’da inanılmaz bir erozyonla Türk toplumu siyaset dışına itilme sürecine girdi. Nasıl bir gayret ile toparlanma ve gençlik kolları çalışmalarıyla Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) çatısı altında toplanan soydaşlar dünün heyecanını kaybetmiş gibi duruyorlar.
Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu başta olmak üzere temsiliyette bir sorun yokmuş gibi görünse de aslında ruhunun ateşini kaybetmiş bir görüntüye sahipler. Bugün siyasette bulunan, yön ve çıkış yolu arayanların dünün düzgün yollarında kaybolduğunu biliyorum. Yıllar önce Ankara Vilayet Evi’nde HÖH Gençlik Kolları’nın yemeğine ve devamında söylenen şarkılara köşesinden takip eden “muhalefet milletvekili” Kamer Genç’in eşlik ettiğini unutmuyorum. Hepimiz kardeşiz, bu kavga ne diye!
HÖH Gençlik Kollarının sanki mili marşı olan bu şarkı ancak Ankara’da Sofya’ya doğru söylenirse anlam taşır.
Bugün Rodop’da ve Deliorman’da Türk toplumu temsilcilerinin farklı siyasi partilere oy verdikleri gerçek. Bu parti sempatizanlarına diğer partideki Türklerin hayat hakkı bile tanımak istemedikleri de ortada.
Ellerinizin çamuru yıkayınca geçer, yüreğinizdeki kara yıkamayla geçmez. Her ne kaygıyla olursa olsun politik veya ticari baskıyla siyasi yelpazesini değiştirenlerin artacağı gözüküyor.
Siyasi partilerde lider önemlidir. İki başkan varsa bir partinin başında onların tepesinde bir başka güç şekillendirme yapıyor demektir. Bu bir önceki seçim döneminde böyle oldu. Kongre’de Delian Peevski’nin HÖH Genel Başkanlığına “Türklerin çoğunluğu tarafından desteklenen” tarifine halel getirdiği görülünce “Türkiye’deki soydaşlardan sorumlu Genel Başkan” olarak Cevdet Çakırov getirildi.
O gün de belli olan “iktidar paylaşılamaz” ilkesi hemen kendini gösterdi. HÖH örgütünde “Ahmet Doğan”a karşı “Peevski” operasyonu genel seçimler öncesi son haddine ulaştı. Parti bölündü.
Şimdi gerçeklere gelelim. Soydaş Cebel, Mestanlı, Kızılağaç, Demir Baba, Belene “hatırlama ve hatırlatma” etkinliklerine katılım konusunda bazen sahipsiz, bazen de katılırsan cezalandırılırsın noktasına getirildi. Otuza yakın güçlenmesine izin verilmeyen çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu dernekler bugün doğru dürüst faaliyet yapamıyor.
Nihai hedefi olmayan dostlar alışverişte görsün babından yapılan çalışmalar neticesizdir.
Yıllar önce konuşulan konular bir adım geriden konuşulmaya devam ediyor. Leyleği havada balığı tavada görenlerin seyahat çilesi de bu işleri düzeltmiyor.
Üzüldüğüm nokta benim coğrafyamda Türklerin rakipleri Türkler olmuş. Hepsi yolsuzlukla suçlanarak siyaset dışı bırakılmaya çalışılıyor.
Türkiye’den dağlarında kaybolduğum, yolunu bulanlara rağmen yolumu zor bulduğum Rodop ve Deliorman siyasetine müdahil olanlar da yirmi yıl öncesi siyasetini okumayanlar ve on yıl sonrasını okuyamayanlar hatta kendi siyasi kariyerini dahi sıkıntıya sokacak tarafgirlikle hareket edenlerin çerezi olduk.
Beni yormayın şu sorulara kendiniz cevap bulun yeter.
HÖH kurulurken kimler oyun dışında bırakıldı?
Güçlü karakter ve gençlik kollarının yapılanmasında emeği olan HÖH Genel Başkan Yardımcısı bir anda destekçileri ile birlikte parti dışına neden itildi?
Hangi akla hizmet bir anda DOST Partisi kuruldu. Akıbeti ne oldu?
Sonu besbelli olan iki başlı örgütlenme ile HÖH’ün bölünmesine kim zemin hazırladı.
Yıllardır değişmeyenler yanı sıra Rodoplarda ve Deliormanın serin havasında kim Türk’çeyi kavurdu?
Sürekliliği olan ortaklık suç ortaklığıymış!
Bunun yorumu ve açılımı yok. Anlayana babından.
Güzel olan ortaklık ise “mefkûre” ortaklığıdır. Sahi dün mırıldanılan ve bugün yok olan mefkûresiz birleşme zorlaması, yok etme politikası ne işe yarar!
Brüksel’de yazılan liberal politikalar, Sofya’da yazılan soydaşsız soydaş politikaları değil; Oğuz’un Rodop’ta, Şıpka’da yazdığı mefkûre ile yol alınır.
Dün bölen ben değilim ki birleşmesine karşı olayım.
Bizim kulaklarımıza ezanla “birlikte hayır vardır” diye okundu.
Siz sazı salonda aşkınızı ilan ederken, ikbalinizde muzafferiyetler dilerken dinlediniz, bizim türkülerimiz ise “birleş ey halkım” üzerineydi.
Hadi kalın sağlıcakla…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Abdullah ULUYURT
Mefkûresizlik ve ikiyüzlülük!
Rodop’da ve Deliorman’da inanılmaz bir erozyonla Türk toplumu siyaset dışına itilme sürecine girdi. Nasıl bir gayret ile toparlanma ve gençlik kolları çalışmalarıyla Hak ve Özgürlükler Hareketi (HÖH) çatısı altında toplanan soydaşlar dünün heyecanını kaybetmiş gibi duruyorlar.
Avrupa Birliği, Avrupa Komisyonu başta olmak üzere temsiliyette bir sorun yokmuş gibi görünse de aslında ruhunun ateşini kaybetmiş bir görüntüye sahipler. Bugün siyasette bulunan, yön ve çıkış yolu arayanların dünün düzgün yollarında kaybolduğunu biliyorum. Yıllar önce Ankara Vilayet Evi’nde HÖH Gençlik Kolları’nın yemeğine ve devamında söylenen şarkılara köşesinden takip eden “muhalefet milletvekili” Kamer Genç’in eşlik ettiğini unutmuyorum. Hepimiz kardeşiz, bu kavga ne diye!
HÖH Gençlik Kollarının sanki mili marşı olan bu şarkı ancak Ankara’da Sofya’ya doğru söylenirse anlam taşır.
Bugün Rodop’da ve Deliorman’da Türk toplumu temsilcilerinin farklı siyasi partilere oy verdikleri gerçek. Bu parti sempatizanlarına diğer partideki Türklerin hayat hakkı bile tanımak istemedikleri de ortada.
Ellerinizin çamuru yıkayınca geçer, yüreğinizdeki kara yıkamayla geçmez. Her ne kaygıyla olursa olsun politik veya ticari baskıyla siyasi yelpazesini değiştirenlerin artacağı gözüküyor.
Siyasi partilerde lider önemlidir. İki başkan varsa bir partinin başında onların tepesinde bir başka güç şekillendirme yapıyor demektir. Bu bir önceki seçim döneminde böyle oldu. Kongre’de Delian Peevski’nin HÖH Genel Başkanlığına “Türklerin çoğunluğu tarafından desteklenen” tarifine halel getirdiği görülünce “Türkiye’deki soydaşlardan sorumlu Genel Başkan” olarak Cevdet Çakırov getirildi.
O gün de belli olan “iktidar paylaşılamaz” ilkesi hemen kendini gösterdi. HÖH örgütünde “Ahmet Doğan”a karşı “Peevski” operasyonu genel seçimler öncesi son haddine ulaştı. Parti bölündü.
Şimdi gerçeklere gelelim. Soydaş Cebel, Mestanlı, Kızılağaç, Demir Baba, Belene “hatırlama ve hatırlatma” etkinliklerine katılım konusunda bazen sahipsiz, bazen de katılırsan cezalandırılırsın noktasına getirildi. Otuza yakın güçlenmesine izin verilmeyen çoğunluğunu Türklerin oluşturduğu dernekler bugün doğru dürüst faaliyet yapamıyor.
Nihai hedefi olmayan dostlar alışverişte görsün babından yapılan çalışmalar neticesizdir.
Yıllar önce konuşulan konular bir adım geriden konuşulmaya devam ediyor. Leyleği havada balığı tavada görenlerin seyahat çilesi de bu işleri düzeltmiyor.
Üzüldüğüm nokta benim coğrafyamda Türklerin rakipleri Türkler olmuş. Hepsi yolsuzlukla suçlanarak siyaset dışı bırakılmaya çalışılıyor.
Türkiye’den dağlarında kaybolduğum, yolunu bulanlara rağmen yolumu zor bulduğum Rodop ve Deliorman siyasetine müdahil olanlar da yirmi yıl öncesi siyasetini okumayanlar ve on yıl sonrasını okuyamayanlar hatta kendi siyasi kariyerini dahi sıkıntıya sokacak tarafgirlikle hareket edenlerin çerezi olduk.
Beni yormayın şu sorulara kendiniz cevap bulun yeter.
HÖH kurulurken kimler oyun dışında bırakıldı?
Güçlü karakter ve gençlik kollarının yapılanmasında emeği olan HÖH Genel Başkan Yardımcısı bir anda destekçileri ile birlikte parti dışına neden itildi?
Hangi akla hizmet bir anda DOST Partisi kuruldu. Akıbeti ne oldu?
Sonu besbelli olan iki başlı örgütlenme ile HÖH’ün bölünmesine kim zemin hazırladı.
Yıllardır değişmeyenler yanı sıra Rodoplarda ve Deliormanın serin havasında kim Türk’çeyi kavurdu?
Sürekliliği olan ortaklık suç ortaklığıymış!
Bunun yorumu ve açılımı yok. Anlayana babından.
Güzel olan ortaklık ise “mefkûre” ortaklığıdır. Sahi dün mırıldanılan ve bugün yok olan mefkûresiz birleşme zorlaması, yok etme politikası ne işe yarar!
Brüksel’de yazılan liberal politikalar, Sofya’da yazılan soydaşsız soydaş politikaları değil; Oğuz’un Rodop’ta, Şıpka’da yazdığı mefkûre ile yol alınır.
Dün bölen ben değilim ki birleşmesine karşı olayım.
Bizim kulaklarımıza ezanla “birlikte hayır vardır” diye okundu.
Siz sazı salonda aşkınızı ilan ederken, ikbalinizde muzafferiyetler dilerken dinlediniz, bizim türkülerimiz ise “birleş ey halkım” üzerineydi.
Hadi kalın sağlıcakla…