SON DAKİKA
Hava Durumu

Muhammetali’ye Mektup

Yazının Giriş Tarihi: 13.12.2025 20:16
Yazının Güncellenme Tarihi: 13.12.2025 20:17

Merhaba Sevgili Muhammetali;

Sen Rumeli’den soy alan, Ankara’da doğan ve Bakü’de büyüyen bir çocuksun. İyi ki varsın.

Senin çağrınla Azerbaycan’a geldim. Gence, Şeki, Nafyalan ve Bakü’yü gördüm. Karabağ’ı kokladım. Bir turistik ziyaretin üzerinde bir zaman olması dolayısıyla aynı zamanda yaşadım. Geç kalan bir ziyaret olduğunu şimdi anlıyorum. İyi ki varsın iyi ki çağırdın.

Konya’daki çocukluğum şehir ve bağ hayatı ile geçti. Kasım ayından başlayan ve Nisan ayının ortalarına kadar devam eden şehirdeki evimizdeki hayat daha dar bir alanda geçerdi. İki katlı evimiz iki bölümden oluşan kerpiç bir yapıydı. O da ortasından sanki ikiye ayrılırdı. Girişte sağda ahır düzayaktı. Üstü misafir odasıydı. Avlumuz evin güneyinde idi. Konya’da o zamanlar bütün evler böyleydi. Evin girişi yirmi metre ileride idi. Girişte bir taş ayna vardı. Evden çıkarken mutlaka bakardık. Hemen sağda ahıra açılan küçük bir kapı.

Soldan başlayan hangi basamağında olduğunuzu gıcırtısından anladığımız tahta merdivenin ilk on basamağından sonra bir sahanlık vardı. Soldan dedemin odasına açılırdı. Bu oda zamanımızın büyük bir kısmını geçirdiğimiz yerdi. Burası dedem ve babannemin oturma ve yatak odasıydı. Kapağını kaldırınca banyo olan yüklüğü ve sandığı ile birkaç bohçanın bulunduğu bir başka bölme vardı. Ayrıca altı ve üstü kapaklı iki bölmeden oluşan gömme dolap da çok büyük değildi. Şekerlemeler ordaydı. Girişte solda kapaksız gömme dolapta ise bakır bardak ve güğüm, toprak testi vardı. Testinin kapağı ağaçtandı. Her akşam serilen ve sabah kaldırılan yatak iki katlı idi. Yorganlardan biri yün biri pamuktandı. Her sene havalandırılırlar arada birde kabartılırlardı.Dedem ve babaannem bir yastıkta kocadılar. Odayı ikiye ayıran bir çift Isparta halısı vardı. Odun sobası ile ısınırdık.

Bu odadan başka merdiven yukarıya devam eder iki odanın açıldığı geniş sahanlığa ulaşırdık. Dikiş makinası oradaydı. Annem burada tıkırda tıkır dikiş dikerdi. Sol tarafta misafir odası vardı. Adı misafir odası işte. Dedem bize hep Adana’ya yerleşen kardeşini anarak “orası Adanalı amcanızın odası” derdi. O odada radyo kurulu idi. Diğer oda ise annem ve babamın odası. Pirinç bir karyola kurulu idi. Bütün eşyalarımız, giysilerimiz buradaydı. Koridordaki askıda ise naylonla üstü papatılmış bayramlıklarımız asılıydı. Dedemin, babaannemin, babamın, annemin, benim ve kardeşimin. İşte böyle bir evde büyüdüm.

Dışardan girişi olan ve kışlık gıda depomuz izbeye beş altı basamakla inilirdi. Duvar diplerinde küpler. Küplerin kimi sırçalı kimi değil. Un, yağ, pekmez, turşu, badem, kuru fasulye sıra sıra küplerdeydi. İplerle pardadaki direklere asılan hevenklerde her meyve vardı. Kavun ve üzüm bile vardı. Kışın uzun gecelerine hazırlıktı bunlar.

İzbenin hemen önünde kapalı örtme vardı. Burası mutfaktı. Güzel yemeklerin yapıldığı kapalı örtme. Orada da bir ocak vardı ama ben hiç kullanıldığını görmedim. Bir de açık örtme vardı. Ayak yolundan biraz ilerde. Solda farklı kalınlıkta çalı çırpı ile odunların yığıldığı örtme. Burada ocak vardı. Burada yemekler pişirilirdi. Bu ocak en çok kurban bayramlarında iş görürdü.

Ocağın arkasında ise tandır. Kuzu bile pişirilirdi O daha özeldi. Bağ evinde bir kez gördüm ama şehir evinde hiç görmedim. Ama çorbası çok güzel olurdu. Adı üstünde tandır çorbası. Ocak ve tandır sabitti. Yerleşik hayata geçen bizler için ayrı bir kültürdü. Yörük için üç taş ve bir saç ile ocak kurulurken bizde ocak ve tandır sabitti.

Tandır, ağzı elli, atmış santim genişliğinde, tabana doğru genişleyen, altında hava alma yeri olan ve yüzeye konup etrafı doldurulan fırındı. Ekmek orada pişerdi. Tandırda yapılan ekmek hamuru mayalı olurdu. Ayrıca yarım ekmek, börek de yapılırdı. Hamur tandır duvarına yapıştırılırdı. Ortada alevsiz ateşte pişer ve pişen ekmekler ustalıkla alınırdı. Ateşe düşen hamura gömme derdik. Sert olurdu. Bir de tandır gevreği vardı. Çıtır çıtır.

Evet Muhammetali,

Mayası asırlarla oluşmuş, suyunu Selenga ve Orhun Nehirlerinden almış tarihin yoğurduğu hamurdan oluşan tandır ekmeğini yıllar sonra bana Bakü’de tatdırdın. Ağzımın tadı yerine geldi. Azerbaycan seyahatimin en güzel yanı bütün alış veriş mağazalarında “təndır çöreği” adıyla tandır ekmeğinin yapılmasını görmeyi yaşattın ya bu bana yeter.

Təndır çöreği” biziz Muhammetali. Anlayana. Kah piştik, kah yandık, kah gevredik. Ama ağızda tat, avazda söz olduk.

Siz Bakü’ye Konya’dan gitmişsiniz! Onu da Türk şehitliğindeki mezar taşlarında gördüm. Bir de çok sevdiğim ama orada görsem de eksik bulduğum bir millet iki devlet sözü.

Muhammetali, millet birse devlet neden ikidir?

Gözlerinden öpüyorum senin.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.