Sürekli tüketen, yardım etmeyen, sadece kendine harcayan, parasal hedefleri kutsallaştıran, toplumsal hedefleri önemsemeyen bir anlayış halk arasına hastalık gibi yaygınlaşıyor.
Adeta sosyal bir kanser gibi hızla artıyor.
‘’Başkası açlıktan ölse bana ne’’ düşüncesi ile kendisi dışındaki kişiler hakkında umursamama hissi gelişmeye başlıyor.
Kendine hayran olma, “yüksek egolanma” da denilebilecek bir sorun ortaya çıkıyor.
‘’Bana zevk veren şeyler iyidir, zevk vermeyen şeyler kötüdür’’ şeklinde iyi doğru değerlerinde değişme yaşanıyor.
Somut zevk ve eğlenceleri yaşamın amacı olarak görüyor. Bu kişiler ben merkezcilik ve zevkine öncelik verme sonucunda başarılı iseler çevrelerinde sahte dostlar bulunuyor.
Bu özellikleri gösteren kişiler sonunda mutsuz oluyorlar.
Mutsuzluğu telafi etmek için daha çok eğlenceye daha çok ahlaksızlığa yöneliyorlar ve toplumun yapısına da dinamit koyuyorlar.
Sadece kendisi için harcama yapan, paraya tapan, sorumluluklarını göz ardı eden, gençlerimizi çok etkileyen sözde kendince örnek olduğunu ve bir şey yaptığını zanneden bu sosyal kanser hücresi insanlar, gençlerimizi olumsuz yönde çok etki altında bırakıyorlar.
Bu sosyal kanser ajanlarını toplum olarak dışlanması ve gençlerimizin sahte mutlu insanların pençesinden kurtarmak için elimizden geleni yapmamız gerekir.
Özellikle sosyal mecralarda gençlerimize toplumun ahlak yapısını bozan sorular sorarak, gençlerimizin temiz duygularını bozan ve dejenere eden bu sosyal kanser hücresi insan tiplerinden uzak tutmak görevimizdir.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Ali ERZİNCANLIOĞLU
Sosyal Kanser
Ben merkezcilik, zevke düşkünlük ve yalnızlık….
Sonuç ise kocaman bir mutsuzluk!
Sürekli tüketen, yardım etmeyen, sadece kendine harcayan, parasal hedefleri kutsallaştıran, toplumsal hedefleri önemsemeyen bir anlayış halk arasına hastalık gibi yaygınlaşıyor.
Adeta sosyal bir kanser gibi hızla artıyor.
‘’Başkası açlıktan ölse bana ne’’ düşüncesi ile kendisi dışındaki kişiler hakkında umursamama hissi gelişmeye başlıyor.
Kendine hayran olma, “yüksek egolanma” da denilebilecek bir sorun ortaya çıkıyor.
‘’Bana zevk veren şeyler iyidir, zevk vermeyen şeyler kötüdür’’ şeklinde iyi doğru değerlerinde değişme yaşanıyor.
Somut zevk ve eğlenceleri yaşamın amacı olarak görüyor. Bu kişiler ben merkezcilik ve zevkine öncelik verme sonucunda başarılı iseler çevrelerinde sahte dostlar bulunuyor.
Erkekseler başarıyı, kadınlarsa güzelliği kaybettiklerinde dostları yanlarından uzaklaşıyor.
Bu özellikleri gösteren kişiler sonunda mutsuz oluyorlar.
Mutsuzluğu telafi etmek için daha çok eğlenceye daha çok ahlaksızlığa yöneliyorlar ve toplumun yapısına da dinamit koyuyorlar.
Sadece kendisi için harcama yapan, paraya tapan, sorumluluklarını göz ardı eden, gençlerimizi çok etkileyen sözde kendince örnek olduğunu ve bir şey yaptığını zanneden bu sosyal kanser hücresi insanlar, gençlerimizi olumsuz yönde çok etki altında bırakıyorlar.
Bu sosyal kanser ajanlarını toplum olarak dışlanması ve gençlerimizin sahte mutlu insanların pençesinden kurtarmak için elimizden geleni yapmamız gerekir.
Özellikle sosyal mecralarda gençlerimize toplumun ahlak yapısını bozan sorular sorarak, gençlerimizin temiz duygularını bozan ve dejenere eden bu sosyal kanser hücresi insan tiplerinden uzak tutmak görevimizdir.