“Hakkaniyet ve Adalet” kavramları insanlık tarihi boyunca üzerinde en fazla durulan, hakkında sayısız teoriler üretilen ve aynı zamanda ahlaki ve politik anlamda insanlığın ulaşacağı ideal bir durumu gösteren ve tanımlanması en güç olan kavramların başında gelmektedir.
Bu kavramlar aynı zamanda felsefe tarihinin önemli kavramlarındandır. Oldukça zengin bir tarihsel gelişim süreci geçirmiş ve günümüzde hala tartışılmaktadır.
“Hakkaniyet ve Adalet” kavramları uzun yıllar felsefenin konu alanı içinde birçok açıdan mütalaa edilmiştir.
Her filozof bu kavramları kendi kültürüne göre yorumlamıştır.
Bu iki kavram arasındaki ilişkiyi netleştirmekte fayda olduğunu düşünüyorum.
***
İlk olarak biraz kavramlardan bahsedelim…
Hak, kişilerin hukuk düzenince korunan menfaatleridir.
Esasen Arapça'da hukuk kelimesinin tekil hâli olan bu kelime, zamanla kişilerin hukuken korunan menfaatlerini tanımlamak için kullanılırken, hakların oluşturduğu düzenin bütününe ise hukuk adı verilmiştir.
Toplum hayatında ve özellikle hukuk düzeninde hak, borç veya ödev arasında çok ince bir çizginin bulunduğu görülür.
Hak kavramının tam olarak ne olduğuna dair çeşitli teoriler ortaya atılmıştır;
Bazı hukukçulara göre, hak, ilgilisine ait bir irade kudreti iken, bazılarına göre ise bu iradeyi harekete geçiren şey, yani menfaattir.
Bazı düşünürler ise bu iki görüşü birleştirerek hukuken korunan menfaate hak denildiğini ileri sürmüştür.
Buna karşılık, Duguit ve Kelsen gibi bazı düşünürler ise hak diye bir şeyin olmadığını savunmaktadır.
***
Adalet, en geniş bağlamda hem adil olanın sağlanmasını hem de felsefi açıdan neyin adil olduğunun tartışmasını içerir.
Adalet kavramı; etik, akılcılık, hukuk, din, eşitlik ve hakkaniyeti de içeren birçok alana, farklı görüşlere ve perspektiflere dayanmaktadır.
Sıklıkla adaletin genel tartışması felsefe, dinbilim ve dindeki genel durumu ve hukuk bilimi ve hukukun uygulanması gibi adaletin işleyişinde bulunan iki farklı alana yoğunlaşır.
Adalet ve hakkaniyet kavramlarının içerik ve değeri, her kültürde değişiklik gösterir.
Adaletle ilgili ilk teoriler ‘’Devlet’’ adlı eserinde Platon (Eflatun) tarafından ve "Nikomakhos'a Etik" adlı eserinde Aristoteles tarafından ortaya konulmuştur.
İlahi emir teorisi savunucuları adaletin Tanrı tarafından sağlandığı görüşündedirler.
John Locke gibi teorisyenler ise doğa kanunlarının adaleti sağladığı görüşündedirler.
Günümüze yaklaştıkça dağıtıcı adalet ve cezalandırıcı adalet teorileri gibi birçok teori ortaya çıkmıştır.
İki kavram hakkında da binlerce yorum ve teori bulunmaktadır. Meraklısına detaylı araştırmasını önererek yazımın başlığı olan soruya geçiyorum…
***
Haklı olan her zaman adil midir?
Bu soruyu ‘’Heinz İkilemi’ olarak bilinen kurgusal olayla size örneklendirebilirim…
“Avrupa’da bir kadın yakalandığı kanser hastalığından dolayı ölüme çok yaklaşmıştır. Doktorlar, şehirdeki bir eczanenin yeni keşfettiği radyum bileşimli bir ilacın yararlı olabileceğini, hasta kadının kocası Heinz’e bildirirler. İlaç çok pahalıdır ve bir dozu için gerekli olan radyum ile 200 dolara mal olmaktadır. Fakat eczacı ilacın bir dozu için yaklaşık 2 bin dolar istemektedir. Heinz uğraşır, didinir, borç alır ama toplamda bin dolar ancak toplayabilmiştir. Heinz eczacıya karısının çok hasta olduğunu ve dolayısıyla ilaca acil ihtiyacı olduğunu, şimdilik bin doları kabul edip ilacı vermesini, kalan parayı da sonraki süreç içerisinde vereceğini söyler. Eczacı, Heinz’in teklifini kabul etmez ve ilaç için paranın tamamını ister…’’
Bu durumda Heinz ne yapmalıdır?
Bu soruya verilen cevap aynı zamanda ahlaki olarak hangi seviyede olduğumuzu da göstermektedir.
Kimilerine göre Heinz’in bu ilacı çalmaktan başka çaresi yoktur. Ancak çalacak olursa Heinz haksız eczacı haklı olacaktır.
Peki adil olan nedir?
Haklı ve haksız zamana göre, duruma göre, kişiye göre değişir. Dolayısıyla gözetilmesi gereken haklı/haksızdan ziyade adil olmaktır.
Bir bireyin, insana veya bir gruba karşı “haklı” olma duygusu, düşüncesi ve davranışı değişse dahi adil davranmaktan ayrılmamalıdır.
Kişinin her zaman bir adil olma yöntemi olmalı ve o yöntem bizi her zaman haklı olmaktan ziyade adil olmaya yönlendirmelidir.
Hukuk, adaleti temin ederek düzen sağlamaya yarar. Sağlanan düzen ne kadar âdil ise, o kadar sağlamdır.
Böyle bir düzene uyulur, bu düzen benimsenir ve muhafaza edilmeye çalışılır.
Düzen, farklılıkları görmemeyi, ortalamayı esas almayı; hakkaniyet ise, farklılıkları görmeyi, özeli esas almayı gerektirir.
***
Sonuç olarak,
Haklı olmak her zaman adil olmak demek değildir.
Haklı olmak birey için, adil olmak ise herkes içindir.
İnsanlar çoğu zaman, sağlayabilecekleri adaleti sağlamaktan çok, haklı olduklarını kanıtlamaya ya da bir şeyi yapmaya hakları olduğu için yapmaya daha çok önem verirler.
Haklı olup haksız konuma düşmemek için sadece kendinizi düşünüp bencil olmayın.
Siz siz olun hem haklı hem de adil olun…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Cumhuriyet’in 100. yılında Türk Hukuk Devrimi
26.10.2023 15:48
Cumhuriyet’imizin 100. yılını kutladığımız bugünlerde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerinin kurucu bölümünü oluşturan ve adeta Cumhuriyet’in sigortası olan Türk Hukuk devriminden bahsetmek gerekiyor…
Büyük Önder, Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında hukuku ulusun vicdanı ve iradesine başarılı bi
Yüzlerce hatta binlerce yıldır insanlığın acı gerçeklerinden biri savaş…
Yapılan bir araştırmaya göre, 5 bin 560 yıllık insanlık tarihi boyunca 14 bin 531 savaş meydana gelmiş.
Bunun anlamı;
Söz konusu tarih diliminde yaşamış olan 175 kuşak, savaşla tanışmış ve her yıl ortalama 2 savaş gerçekleşm
Kulağa bilim kurgu filmi gibi geliyor değil mi? Asla olmaz demeyin, gelin bu efsanenin gerçek olma ihtimalini biraz tartışalım…
İnsanlar ile robotların savaşı yıllarca filmlere konu oldu. Yapay zekâ insanları ele geçirecek güce henüz(!) sahip olmasa dahi, hayatımızın her noktasına sirayet etmiş dur
Tenceresinin dibi kara olan, paranın kara kaşına kara gözüne kanan insanların tercihi,
Karanlık işler sonrası kara haber tez duyulunca; kara kara düşünüp, hayatlarını karartmalarının sebebi…
Ülke gündemine tekrar kara kedi gibi giren o tabir:
Kara Para
Peki nedir bu kara para ve bu kara para akl
Tarih yine 10 Kasım…
Boğazımızda düğüm düğüm hasret.
Arıyoruz, anıyoruz aynı zamanda anlıyoruz…
Çünkü Atatürk’ü anmak için önce onu anlamak gerekir.
Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak ve Gazi’yi ona layık olarak anmak için size bizzat Atatürk’ün aziz şehitlerimizi nasıl hatırladığını bizlere g
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Söz Bursa
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Av. Arda BARUTCU
Haklı Olan Adil Olur mu?
Haklı olan her zaman adil mi?
Adil olan her zaman haklı mı?
“Hakkaniyet ve Adalet” kavramları insanlık tarihi boyunca üzerinde en fazla durulan, hakkında sayısız teoriler üretilen ve aynı zamanda ahlaki ve politik anlamda insanlığın ulaşacağı ideal bir durumu gösteren ve tanımlanması en güç olan kavramların başında gelmektedir.
Bu kavramlar aynı zamanda felsefe tarihinin önemli kavramlarındandır. Oldukça zengin bir tarihsel gelişim süreci geçirmiş ve günümüzde hala tartışılmaktadır.
“Hakkaniyet ve Adalet” kavramları uzun yıllar felsefenin konu alanı içinde birçok açıdan mütalaa edilmiştir.
Her filozof bu kavramları kendi kültürüne göre yorumlamıştır.
Bu iki kavram arasındaki ilişkiyi netleştirmekte fayda olduğunu düşünüyorum.
***
İlk olarak biraz kavramlardan bahsedelim…
Hak, kişilerin hukuk düzenince korunan menfaatleridir.
Esasen Arapça'da hukuk kelimesinin tekil hâli olan bu kelime, zamanla kişilerin hukuken korunan menfaatlerini tanımlamak için kullanılırken, hakların oluşturduğu düzenin bütününe ise hukuk adı verilmiştir.
Toplum hayatında ve özellikle hukuk düzeninde hak, borç veya ödev arasında çok ince bir çizginin bulunduğu görülür.
Hak kavramının tam olarak ne olduğuna dair çeşitli teoriler ortaya atılmıştır;
Bazı hukukçulara göre, hak, ilgilisine ait bir irade kudreti iken, bazılarına göre ise bu iradeyi harekete geçiren şey, yani menfaattir.
Bazı düşünürler ise bu iki görüşü birleştirerek hukuken korunan menfaate hak denildiğini ileri sürmüştür.
Buna karşılık, Duguit ve Kelsen gibi bazı düşünürler ise hak diye bir şeyin olmadığını savunmaktadır.
***
Adalet, en geniş bağlamda hem adil olanın sağlanmasını hem de felsefi açıdan neyin adil olduğunun tartışmasını içerir.
Adalet kavramı; etik, akılcılık, hukuk, din, eşitlik ve hakkaniyeti de içeren birçok alana, farklı görüşlere ve perspektiflere dayanmaktadır.
Sıklıkla adaletin genel tartışması felsefe, dinbilim ve dindeki genel durumu ve hukuk bilimi ve hukukun uygulanması gibi adaletin işleyişinde bulunan iki farklı alana yoğunlaşır.
Adalet ve hakkaniyet kavramlarının içerik ve değeri, her kültürde değişiklik gösterir.
Adaletle ilgili ilk teoriler ‘’Devlet’’ adlı eserinde Platon (Eflatun) tarafından ve "Nikomakhos'a Etik" adlı eserinde Aristoteles tarafından ortaya konulmuştur.
İlahi emir teorisi savunucuları adaletin Tanrı tarafından sağlandığı görüşündedirler.
John Locke gibi teorisyenler ise doğa kanunlarının adaleti sağladığı görüşündedirler.
Günümüze yaklaştıkça dağıtıcı adalet ve cezalandırıcı adalet teorileri gibi birçok teori ortaya çıkmıştır.
İki kavram hakkında da binlerce yorum ve teori bulunmaktadır. Meraklısına detaylı araştırmasını önererek yazımın başlığı olan soruya geçiyorum…
***
Haklı olan her zaman adil midir?
Bu soruyu ‘’Heinz İkilemi’ olarak bilinen kurgusal olayla size örneklendirebilirim…
“Avrupa’da bir kadın yakalandığı kanser hastalığından dolayı ölüme çok yaklaşmıştır. Doktorlar, şehirdeki bir eczanenin yeni keşfettiği radyum bileşimli bir ilacın yararlı olabileceğini, hasta kadının kocası Heinz’e bildirirler. İlaç çok pahalıdır ve bir dozu için gerekli olan radyum ile 200 dolara mal olmaktadır. Fakat eczacı ilacın bir dozu için yaklaşık 2 bin dolar istemektedir. Heinz uğraşır, didinir, borç alır ama toplamda bin dolar ancak toplayabilmiştir. Heinz eczacıya karısının çok hasta olduğunu ve dolayısıyla ilaca acil ihtiyacı olduğunu, şimdilik bin doları kabul edip ilacı vermesini, kalan parayı da sonraki süreç içerisinde vereceğini söyler. Eczacı, Heinz’in teklifini kabul etmez ve ilaç için paranın tamamını ister…’’
Bu durumda Heinz ne yapmalıdır?
Bu soruya verilen cevap aynı zamanda ahlaki olarak hangi seviyede olduğumuzu da göstermektedir.
Kimilerine göre Heinz’in bu ilacı çalmaktan başka çaresi yoktur. Ancak çalacak olursa Heinz haksız eczacı haklı olacaktır.
Peki adil olan nedir?
Haklı ve haksız zamana göre, duruma göre, kişiye göre değişir. Dolayısıyla gözetilmesi gereken haklı/haksızdan ziyade adil olmaktır.
Bir bireyin, insana veya bir gruba karşı “haklı” olma duygusu, düşüncesi ve davranışı değişse dahi adil davranmaktan ayrılmamalıdır.
Kişinin her zaman bir adil olma yöntemi olmalı ve o yöntem bizi her zaman haklı olmaktan ziyade adil olmaya yönlendirmelidir.
Hukuk, adaleti temin ederek düzen sağlamaya yarar. Sağlanan düzen ne kadar âdil ise, o kadar sağlamdır.
Böyle bir düzene uyulur, bu düzen benimsenir ve muhafaza edilmeye çalışılır.
Düzen, farklılıkları görmemeyi, ortalamayı esas almayı; hakkaniyet ise, farklılıkları görmeyi, özeli esas almayı gerektirir.
***
Sonuç olarak,
Haklı olmak her zaman adil olmak demek değildir.
Haklı olmak birey için, adil olmak ise herkes içindir.
İnsanlar çoğu zaman, sağlayabilecekleri adaleti sağlamaktan çok, haklı olduklarını kanıtlamaya ya da bir şeyi yapmaya hakları olduğu için yapmaya daha çok önem verirler.
Haklı olup haksız konuma düşmemek için sadece kendinizi düşünüp bencil olmayın.
Siz siz olun hem haklı hem de adil olun…
Cumhuriyet’in 100. yılında Türk Hukuk Devrimi
26.10.2023 15:48Cumhuriyet’imizin 100. yılını kutladığımız bugünlerde, Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün devrimlerinin kurucu bölümünü oluşturan ve adeta Cumhuriyet’in sigortası olan Türk Hukuk devriminden bahsetmek gerekiyor… Büyük Önder, Cumhuriyet’in kuruluş aşamasında hukuku ulusun vicdanı ve iradesine başarılı bi
Uluslararası Hukuka Göre Savaş Suçları
30.10.2023 11:48Yüzlerce hatta binlerce yıldır insanlığın acı gerçeklerinden biri savaş… Yapılan bir araştırmaya göre, 5 bin 560 yıllık insanlık tarihi boyunca 14 bin 531 savaş meydana gelmiş. Bunun anlamı; Söz konusu tarih diliminde yaşamış olan 175 kuşak, savaşla tanışmış ve her yıl ortalama 2 savaş gerçekleşm
Yapay Zekâ, avukatların yerini alabilir mi?
02.11.2023 12:01Kulağa bilim kurgu filmi gibi geliyor değil mi? Asla olmaz demeyin, gelin bu efsanenin gerçek olma ihtimalini biraz tartışalım… İnsanlar ile robotların savaşı yıllarca filmlere konu oldu. Yapay zekâ insanları ele geçirecek güce henüz(!) sahip olmasa dahi, hayatımızın her noktasına sirayet etmiş dur
Kara Para Nedir?
06.11.2023 18:33Tenceresinin dibi kara olan, paranın kara kaşına kara gözüne kanan insanların tercihi, Karanlık işler sonrası kara haber tez duyulunca; kara kara düşünüp, hayatlarını karartmalarının sebebi… Ülke gündemine tekrar kara kedi gibi giren o tabir: Kara Para Peki nedir bu kara para ve bu kara para akl
Atatürk’ü Atatürk Gibi Anmak
10.11.2023 18:09Tarih yine 10 Kasım… Boğazımızda düğüm düğüm hasret. Arıyoruz, anıyoruz aynı zamanda anlıyoruz… Çünkü Atatürk’ü anmak için önce onu anlamak gerekir. Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ü anlamak ve Gazi’yi ona layık olarak anmak için size bizzat Atatürk’ün aziz şehitlerimizi nasıl hatırladığını bizlere g