Dosdoğru Yol ve Türk Töresi

Toplumumuzun her kesiminde, yaşayanlar tarafından saptaması ve tanımlaması yapılan en temel sorunların elbette tek bir çıkış noktası vardır.

İşte bu çıkış noktasına varmak üzere çıkılan yol, üzerinde mesafe kat eden insanoğlu için kapsamlı bir içeriğe sahiptir. Nice şartlar, sayısız duraklar ve eşsiz yoldaşlarla kat edilen mesafelerde sunuşu yapılan hayat, yolun ortam şartlarından başka bir şey değildir.

Böylesi bir yolculuğun ana öğesi olarak yaratılan insanın, benzersizliği ve üstünlüğü tartışılmazdır. Sahip olduğu üstün vasıflarla yaratılan, diğer cinsler içerisinde özel bir konuma sahip insanlık, maddi ve manevi olarak özel bir donanıma sahiptir.

Kendisine sunulan bu yol ve bahşedilen vasıflarıyla, ölçülü bir değerlendirmeye tabi tutulmaktan daha öteye, kendisine duyulan güvenin ispatı imtihanındayken, elbette işimizin kolay olduğunu söylemek yanlış olur.

Bilgiden ilim ve bilime uzanan, erişim ve iletişim odaklı bu etkileşim sahasında, kendine yakışır olanı bulmak için akıl, gönül ve vicdan terazisini kurmak, kullanmak zorunluluğu ortaya çıkmaktadır.

***

İşte bu hakikat yolunda temin ettiğimiz hikmetlerin, hakkaniyetle teslimi şarttır. Bunu en faydalı şekilde ulaştırmak için ilim ve bilimin kullanılması en verimli yöntemdir. Âlimlik, hakimlik ya da ariflik makamlarının, edinilmek üzere talepte bulunulacak ya da oldum denildiğinde olunacak etiketler, sıfatlar, başlıklar vb. olmadığını ise ilmi ya da hayat tecrübesi bize göre fazla olanlardan biliyoruz.

Burada emanetin infak çerçevesinde sahiplerine ulaştırılmasının, gereklilik, ciddiyet ve samimiyet ölçüsünde daha doğru bir yöntem olacağı görünmektedir.

Yaşamın her merhalesinde, farklılık ve çeşitlilik arz eden medeniyet tasavvurlarına sahip, kültüre sahip çıkan ve üreten toplumların, en büyük ilham kaynaklarının töre olduğu fikrini taşıyoruz.

Bu fikrin bizde oluşmasına nedenlerin, tüm insanoğlu tarafından kabul görmüş aktarımlar olması ise bu fikri daha da güçlendirmektedir.

Öyle ki;

Sadece Türk Milleti değil, kadim millet yapılarının bugün bu kaynağa ulaşma, muhafaza etme ve geleceğe taşıma gayretleri burayı işaret etmektedir.

***

Bu minvalde, töre kelimesinin insanoğlu için taşıdığı anlamı kutsallaştırmakta hiçbir beis olduğu düşünmüyoruz.

Çünkü şunu çok iyi biliyor ve anlıyoruz ki, Yüce Kitabımız Kur’an-ı Kerim’ de ifade edilen ‘dosdoğru yol’ ile tarihteki en eski millet olduğuna inandığımız biz Türkler’in, Kur’an-ı Kerim’in nazil olmasından çok daha önce, kullandığı yol kelimesi, töre mefhumunda, içeriğinde kesişmekte, buluşmaktadır.

Değerler zincirinde gerçekleştireceğimiz sıralamada, bu gerçekten yola çıkarsak, daha adil daha sağlam ve daha doğru bir sonuç elde edeceğimizi düşünüyoruz.

Sorundan hakikate varan bu yolculuğun törede nihayet bulması elbette bir sonu işaret etmemelidir.

Nitekim tasavvufi bakış açısından bakacak olursak, sırra mazhar olmak için yol peşinde olanların, izafiyet teorisi bağlamında, zaman, mekân ve olay bağlarının güçlenmekten daha ziyade, kazanılan derinlikten dolayı, sıkılığının korunmasında daha da güç durumlara düştükleri aşikardır.

***

Velhasıl-ı kelam,

Bugün uzay boşluğunda, yörüngesinde ve nizami şekilde yolculuğunu sürdüren dünya alemi içerisindeki insanlığın, tekrar yörüngesine oturtulup, nizami düzene sokulması için gerekli olan dosdoğru yol töredir.

Türk Milleti için, ‘yol’a müdahalesi olacak her türlü etkiye rağmen, savrulmayı, dağılmayı, boşlukta kalmayı önleyecek çapa, bağlanma noktası ‘Türk Töresi’dir.

Unutmayalım ki, tüm insanlık yeniden yükselecek adalet ve medeniyet sancağını beklemektedir.

Çünkü; Türk Beklenendir!