SON DAKİKA
Hava Durumu

Bastırdığın Değil, Hissettiğin Kadar Özgürsün

Yazının Giriş Tarihi: 02.07.2025 15:39
Yazının Güncellenme Tarihi: 02.07.2025 15:42

07.05.2025…
Annemi sonsuzluğa uğurladığım tarih. Kabul etmeye en mecbur kaldığım vedaydı. Hastalığını öğrendiğimiz gün tüm ihtimalsizliklerin hakkından gelecek kadar güçlüydüm. Zırhımı kuşanmış bir şekilde, sancıyarak hazırlanmıştım bu sürece. Ama sondaki o kaçınılmaz kopuş... İnsan ne kadar hazırlanabilir ki annesizliğe? Defnedene kadar geçen her süre, zaman değil; içimde yankılanan bir boşluktu. Kalabalığın içinde bile yapayalnızdım. Çok fazla arayıp soranım olmuştu. Sanki acımı paylaşıp beni sarıp sarmalamaya onlar da hazırlanmış gibi… İlk günlerde konuşmak iyi geliyordu. Annemi anlatmak, onunla geçen anları hatırlamak, başkalarının da onu nasıl sevdiğini duymak... Tüm bunlar bana biraz nefes aldırıyordu. Her anlatışımda onu biraz daha yaşatıyor, yokluğunu azıcık olsun erteliyordum. Ne kadar da güçlü olduğumu düşünerek metanetli duruyordum. Zamanla kalabalıklar çekildi. Telefonlar susmaya başladı, mesajlar seyrekleşti. Hayat herkes için kaldığı yerden devam ediyordu. Benim dışımda…

Her acıda unutuşun en güvenli limanına çekilirdim: “çok çalışmak…” Çünkü masam dünyamdı, dünyamda masam. Zihnimi meşgul ettikçe, kalbimi susturabileceğimi sanıyordum. Sabah beşte kalkıp yola koyulmak, lise yıllarında annemin bana kazandırdığı en kıymetli disiplinlerden biriydi. Yine aynı alışkanlığa sarılmıştım. Gün doğmadan uyanıp kendimi işin ritmine bırakmak, acının üzerini örtecek kadar kalın bir örtü gibi geliyordu.

Kısa bir süre sonra sabah beşin tanıdık sessizliğine gözlerimi açtığımda, ne masam ne de kahvemin kokusu teselli verebildi. Bir sabah rutinime değil, içimde günlerdir bastırdığım ama artık kabuğunu çatlatan bir sızıya uyanmıştım.

Yıllarca öğretilmiş, koşullanmış, kalıba dökülmüş tüm rollerim üzerime ağır gelen kıyafetler gibiydi. Üstelik bu kıyafetleri ben değil, başkalarının gözleri giydiriyordu. “Çok metanetlisin”, “Annen seninle gurur duyardı”, “Hayat devam ediyor”… Söylenen her cümle acımı azaltmak şöyle dursun, daha da derinlere gömüyordu beni. Oysa ben, birinin acısıyla karşılaştığımda, yanında sessizce durmanın, kelimelerden daha şefkatli olduğunu bilirdim. Yaraya dokunmadan, ama orada olduğunu hissettirerek beklemenin kıymetini içten içe taşırdım. Bana sunulanınsa dayanmak ve kaldığım yerden devam etmek olduğunu fark ettim.

Uysallıkla cilalanmış bakışlar, güçlüymüş gibi duran sessizlikler, “iyiyim” kelimesine sıkıştırılmış fırtınalar… Hepsi birer kostümdü, sahnede ayakta kalmak için. Peki ya ben yalnızken bile takıyor olabilir miydim bazılarını?

Acı bizi yönettiği sürece, bir şeye olan bağımlılığımızı başka bir şeye olan bağımlılığımızla değiştirip dururuz. Unutmak istedikçe, yerine yeni bir oyalama koyarız. Bir yüzün yerini başka bir yüz, bir alışkanlığın yerini başka bir alışkanlık alır. Ama asıl yara yerinde durur; sessiz, derin ve bizden daha sabırlı. Çünkü biz gerçekten unutmak istemeyiz aslında — sadece hissetmemek isteriz… Ne var ki hissettiğimiz kadar özgürüz.

“Beni korkutan tek bir şey var: Acılarıma değmemek,” der Dostoyevski. Acı burada, kurban olmakla özgür olmak arasındaki farkı belirleyen sınavdır. Kurban acıya teslim olur, özgür olan ise onu dönüştürür.

"Yas" genelde sadece ölümle ilişkilendirilir, ama insan hayatında birçok bitiş acının farklı versiyonlarıdır. İşini kaybetmek… Bir ilişkinin bitişi… Bedenimizde bir kaza sonrası oluşan hasarlar… Güvendiğimiz birine duyulan hayal kırıklığı… Adı konulmaz bu bitişlerin. Hatta taziyesi de yoktur. Ama içten içe yer, yakar, yorar. Acıların hiyerarşisi olmaz. Her yas, kendi ritmiyle akar.

En dipteki hal, sonsuza kadar sürecekmiş hissiyle umudu susturur. Zaman uzar, saniyeler saatlere dönüşür. Mecbur haller dışında konuşmak yorar, en basit cümleyi kurmak bile ağır gelir. Hiçbir duyguya es vermeden, ardından gelecek “ne zaman geçecek” sorusuna cevap aramadan hissedilen her şeyin normal olduğuna tanıklık etmek şart. Aksi bastırmaktan öteye yol aldırmaz. Sigmund Freud’un sözüyle de destekleyecek olursam: “İfade edilmemiş duygular asla ölmez, sadece diri diri gömülür ve sonradan daha korkunç şekillerde tezahür ederler.”

Geçmişin görüntüleri yüreğimizi parçalara ayırsa da, içimizde batmayan güçlü bir yanımız bizi dayanabilecek bir noktaya getiriyor. Aç ve uykusuzken bu “ben” demek olmadığının farkına varmak gibi…

Acım, içmesi en zor olan bir içecek misali önümde durmuş bana soruyordu: “Yudum yudum mu içmek istersin, yoksa kafana dikmek mi?” Hayatın muğlaklığı tam da burada devreye giriyordu. Çelişen fikirlerim ve zayıflıklarımla bana bir seçim hakkı verilmişti. Ya bir solukta içip tadı her aklıma geldiğinde hafızamda bitmek bilmeyen kalıcı bir iz bırakacaktı, ya da yudum yudum içip, her damlasını sindirerek, acıya zamanla alışacaktım.

Bu hayatta kararlılıkla inandığım her ne ise noktasına virgülüne kadar gerçekleştiğini hep deneyimledim. Neye dönüşeceğim bana bağlıydı. Ben, elimde olmayan şeyleri değiştirebilecek güce sahip olmadığımı sindire sindire kabul ettim. Acıma sırt çevirmek yerine onun büyüklüğü içinde büyümeyi, öğrenmeyi ve yoluma devam etmeyi seçtim. Bir daha hiçbir şeyden keyif almayacağımı düşündüğüm o dönemden sonra dönüşmeyi seçtiğim kişi, artık daha gerçekti.

Gülümsemem kolay değil, ama samimiydi.

Tutunduklarım daha az, ama sevdiklerim daha öz.

Hiçbir şey dünyadaki acılarımı, utançlarımı, eksiklerimi kabul etmek kadar özgürleştiremezdi beni

Kadersel çıkmazda elimde olmayan her kayıp, “yeni bir ben” demekti.

Sonucunu değiştirmeye gücüm yetenlerin ardından yitip giden herkes ve her şey, onlar da çabaladığım kadar anlam buldu. Sonuçları ortaktı. Henüz tanımadığım, tanışmak içinse can attığım “yeni bir halim”.

Her ölümden sonra özlemimiz baki, sevgimiz sonsuz kalacak.
Bu dünyadan ayrılış sadece bir veda, ama kalplerde bıraktığı iz, sonsuzluğa uzanan bir köprüdür.

Sevgiyle anmak, bizlere kalan en değerli mirastır.

Rumi’nin o derin sözüyle tamamlıyorum.

“Yaralar, ışığın içeri girdiği yerdir.”

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.