SON DAKİKA
Hava Durumu

Ölülerin parmak izleri

Yazının Giriş Tarihi: 06.05.2022 13:11
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.05.2022 01:11

Bahar geldi.

İçimizde, dışımızda temizlik yapma zamanı.

Nereye elimi atsam ‘’Şimdi sırası mı?’’ nidası yükseliveriyor içimden.

Tembelliğe bahane çok.

En sonunda gözümü kararttım. Birkaç çekmeceyi hedef belirledim. Varlığından haberdar olmadığım neler çıktı neler…

Nasıl bir zevk geçmişe dokunmak, kendi parmak izlerinde kaybolmak!

İki çekmeceyi boşaltınca odada adım atacak yer kalmadı. Kalan boşluklarda çayda çıra oynaya oynaya gidip gelmek zorunda kaldım. İnşallah kapıyı kimse çalmaz. Kapıyı kalkıp kim açacak? Bu dağınıklıkta geleni de kesin cin çarpacak!

Lüzumsuz bir durum. Çekmecelerden çıkan bir sürü torba saldırılmayı bekliyor.

Hiç kullanılmamış rengârenk mumlar, pili bitmiş saatler…

Küçük bir müzik kutusu gözüme ilişti. Kurunca müzik çalıyor ve piyano şeklindeki müzik kutusunun üzerinde balerin dans ediyor. Defalarca kurup, yeniden dinledim ve balerini seyrettim. Her müzik çaldığında içim yandı yeniden. Doğum günümde bu hediyeyi alan arkadaşım yoktu şimdi. Paketi açıp ilk defa müzik kutusunu kurduğumda ikimiz neşeyle bakmıştık dans eden balerine. Şimdi geçmişe açılan pencereyi kapatıp yalnız dinliyordum müziği. Birden balerini kapıp piyanonun içine hapsettim. Ne kabahati varsa artık?

Dertlerimin ipini yeni çözmeye başladığımın farkında değildim aslında.

Başka bir torbadan 15-20 yıl öncesine ait, yeğenlerimin doğum günlerimde bana yazdıkları notlar çıktı. Müzik kutusunun derdinden ölürken bir anda mutlu oluverdim. Hatta bazı notlar kahkahalarla gülmeme bile sebep oldular.

Bu kargaşanın içinde, yıllar öncesine gide gele temizliğin sizlere ömür olduğunu söylememe gerek yok herhalde!

Koşularda sonran açılan Arap atları gibi coştukça coştum.

Dağıtmadığım torba kalmadı sanırım.

Çöp yığınının ortasındayım ama mutluluk arş-ı alâ.

Hiç açılmamış bir torba elime geldi. Aman Allah’ım hazine fışkırdı içinden!

Kimi 24 kimi 32 senelik mektuplar çıktı içinden. Varlıklarını hatırlamadığım ama yazılanları hiç unutmadığımı fark ettiğim mektuplardı bunlar…

Kimine gülüp kimine hüzünlenirken birdenbire süngüm düşüverdi. Bir arkadaşım, bebeği olduğunda fotoğraflarını göndermişti. Yurt dışında yaşıyordu. Bahçede bir battaniye üzerinde otururken, kucağında ve daha değişik pozlarda çekilmiş fotoğraflara dalıp gittim. Yarı İngilizce, yarı Türkçe, tarzancadan beter bir lisanla yazılmış mektubu okurken gözyaşlarım dere derya akıp gitti. Zira bu arkadaşımı da birkaç sene önce kaybetmiştim.

Bir umut, başka bir kartpostala kaydı gözüm. Diğer bir arkadaşımda askerlik anılarını kısaca çiziktirmişti. İşin kötüsü O da yoktu artık.

Bu hayatta işleri bitmiş ve uçup gitmiş ruhlar, mektuplarda parmak izlerini bırakıp gitmişlerdi.

Başka bir mektuba geçtim. En kalabalık ve en zevklisine. Sayfalar dolusu eğlence. Çok şükür ki sağ olduğu için mektubun fotoğrafını çekip yolladım kendisine. Hem şaşırdı hem de çok sevindi. Kıymet verip kıymet gördüklerimden olduğu için, aynı jesti O da bana yapıp benim mektuplarımı yollamıştı bana. Kendi yazdıklarımla ne eğlenmiştim. Aman nelere dertlenmiştik nelere. Yok o sınavdan bu notu almıştık. Yok şundan bütünlemeye kalmıştık. Bunları dert zannettiğimiz yaşlardaydık henüz. Daha ne sınavlardan geçeceğimizden bîhaberdik.

Keşke yeniden mektup yazsak birbirimize.

Yüzümüze gözümüze yapışan simleriyle yılbaşı kartları olsa yine. Atlı kızakları, soğuktan yanakları kızarmış çocukları olsa bu kartların. Posta kutularının üzerinde ağzında mektup taşıyan kuşlar, Noel Baba’nın kızağını çeken uçan geyikleri görsek yine.

En önemlisi bu mektupları ve kartpostalları yazanlar hiç ölmese!

Ölümsüzlük iksiri yazı yazmak olsa…

Çok şey mi istedim acaba?

En son ne zaman mektup yazdığını hatırlayan var mı aranızda?

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.