En sonunda gözümü kararttım. Birkaç çekmeceyi hedef belirledim. Varlığından haberdar olmadığım neler çıktı neler…
Nasıl bir zevk geçmişe dokunmak, kendi parmak izlerinde kaybolmak!
İki çekmeceyi boşaltınca odada adım atacak yer kalmadı. Kalan boşluklarda çayda çıra oynaya oynaya gidip gelmek zorunda kaldım. İnşallah kapıyı kimse çalmaz. Kapıyı kalkıp kim açacak? Bu dağınıklıkta geleni de kesin cin çarpacak!
Lüzumsuz bir durum. Çekmecelerden çıkan bir sürü torba saldırılmayı bekliyor.
Hiç kullanılmamış rengârenk mumlar, pili bitmiş saatler…
Küçük bir müzik kutusu gözüme ilişti. Kurunca müzik çalıyor ve piyano şeklindeki müzik kutusunun üzerinde balerin dans ediyor. Defalarca kurup, yeniden dinledim ve balerini seyrettim. Her müzik çaldığında içim yandı yeniden. Doğum günümde bu hediyeyi alan arkadaşım yoktu şimdi. Paketi açıp ilk defa müzik kutusunu kurduğumda ikimiz neşeyle bakmıştık dans eden balerine. Şimdi geçmişe açılan pencereyi kapatıp yalnız dinliyordum müziği. Birden balerini kapıp piyanonun içine hapsettim. Ne kabahati varsa artık?
Dertlerimin ipini yeni çözmeye başladığımın farkında değildim aslında.
Başka bir torbadan 15-20 yıl öncesine ait, yeğenlerimin doğum günlerimde bana yazdıkları notlar çıktı. Müzik kutusunun derdinden ölürken bir anda mutlu oluverdim. Hatta bazı notlar kahkahalarla gülmeme bile sebep oldular.
Bu kargaşanın içinde, yıllar öncesine gide gele temizliğin sizlere ömür olduğunu söylememe gerek yok herhalde!
Koşularda sonran açılan Arap atları gibi coştukça coştum.
Dağıtmadığım torba kalmadı sanırım.
Çöp yığınının ortasındayım ama mutluluk arş-ı alâ.
Hiç açılmamış bir torba elime geldi. Aman Allah’ım hazine fışkırdı içinden!
Kimi 24 kimi 32 senelik mektuplar çıktı içinden. Varlıklarını hatırlamadığım ama yazılanları hiç unutmadığımı fark ettiğim mektuplardı bunlar…
Kimine gülüp kimine hüzünlenirken birdenbire süngüm düşüverdi. Bir arkadaşım, bebeği olduğunda fotoğraflarını göndermişti. Yurt dışında yaşıyordu. Bahçede bir battaniye üzerinde otururken, kucağında ve daha değişik pozlarda çekilmiş fotoğraflara dalıp gittim. Yarı İngilizce, yarı Türkçe, tarzancadan beter bir lisanla yazılmış mektubu okurken gözyaşlarım dere derya akıp gitti. Zira bu arkadaşımı da birkaç sene önce kaybetmiştim.
Bir umut, başka bir kartpostala kaydı gözüm. Diğer bir arkadaşımda askerlik anılarını kısaca çiziktirmişti. İşin kötüsü O da yoktu artık.
Bu hayatta işleri bitmiş ve uçup gitmiş ruhlar, mektuplarda parmak izlerini bırakıp gitmişlerdi.
Başka bir mektuba geçtim. En kalabalık ve en zevklisine. Sayfalar dolusu eğlence. Çok şükür ki sağ olduğu için mektubun fotoğrafını çekip yolladım kendisine. Hem şaşırdı hem de çok sevindi. Kıymet verip kıymet gördüklerimden olduğu için, aynı jesti O da bana yapıp benim mektuplarımı yollamıştı bana. Kendi yazdıklarımla ne eğlenmiştim. Aman nelere dertlenmiştik nelere. Yok o sınavdan bu notu almıştık. Yok şundan bütünlemeye kalmıştık. Bunları dert zannettiğimiz yaşlardaydık henüz. Daha ne sınavlardan geçeceğimizden bîhaberdik.
Keşke yeniden mektup yazsak birbirimize.
Yüzümüze gözümüze yapışan simleriyle yılbaşı kartları olsa yine. Atlı kızakları, soğuktan yanakları kızarmış çocukları olsa bu kartların. Posta kutularının üzerinde ağzında mektup taşıyan kuşlar, Noel Baba’nın kızağını çeken uçan geyikleri görsek yine.
En önemlisi bu mektupları ve kartpostalları yazanlar hiç ölmese!
Ölümsüzlük iksiri yazı yazmak olsa…
Çok şey mi istedim acaba?
En son ne zaman mektup yazdığını hatırlayan var mı aranızda?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Köprüden önceki son çıkış
29.10.2021 11:55
Gecenin karanlık vaktinde bir sarhoş şarkı söylüyor.
Belki de derdini anlatıyor. Arada bir mola veriyor, ama şarkıya, ama hayata…
Hayat şartları insanları zorladıkça herkes kendine göre bir çıkış yolu arıyor.
Trafikteki kalabalık Allah’ın ciddi bir cezalandırma yöntemi gibi
Biri size “maalesef” dediğinde ne anlıyorsunuz?
“Az önce bitti”nin Türkçesi sanki değil mi?
En azından son zamanlara kadar böyle olduğunu düşünüyordum!
Ama sıkı durun şimdi!
‘Gümbür gümbür gelen Z kuşağının iletişim sorunlu olduğu, dijital dünyaya hapis olmalarında
En sevdiğim cümle “Biz senin iyiliğini düşündük hep, senin hayat tecrüben bunu anlamaya yetmez.”
Hayatlarımızın çevrelendiği çemberlerin yönetmenleri ebeveynlerimiz, kendilerinden çok da eminler üstelik.
Sonuç, enkaza dönüşmüş bir hayat da olsa, onlar en iyisini yapmışlardır.
Her şey bizim istediğimiz gibi olsa ve hatta hayat bayram olsa.
Evrendeki herkes ve her şey bizim istediğimiz gibi davransa ne var yani?
Ama herkesin kafasından geçenler farklı farklı.
Bu sefer kim kimin istediğine göre davranacak?
Beğenin ya da beğenmeyin, ait olduğunuz evren düzeninin
Gecenin ıssız karanlığı.
Yaz gecesi olmasına rağmen sessiz ve sakin ortalık.
Yaklaşık on kişiden oluşan arkadaş grubumuz farklı yaş ve ebatlarda!
Kimi üniversite sınavına girmek üzere, kimi ilkokuldan çıkıp ortaokulda “ne olacak halim” modunda…
Ay ışığının bile olmadığı ge
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Söz Bursa
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
E. Gülhan AKBABA
Ölülerin parmak izleri
Bahar geldi.
İçimizde, dışımızda temizlik yapma zamanı.
Nereye elimi atsam ‘’Şimdi sırası mı?’’ nidası yükseliveriyor içimden.
Tembelliğe bahane çok.
En sonunda gözümü kararttım. Birkaç çekmeceyi hedef belirledim. Varlığından haberdar olmadığım neler çıktı neler…
Nasıl bir zevk geçmişe dokunmak, kendi parmak izlerinde kaybolmak!
İki çekmeceyi boşaltınca odada adım atacak yer kalmadı. Kalan boşluklarda çayda çıra oynaya oynaya gidip gelmek zorunda kaldım. İnşallah kapıyı kimse çalmaz. Kapıyı kalkıp kim açacak? Bu dağınıklıkta geleni de kesin cin çarpacak!
Lüzumsuz bir durum. Çekmecelerden çıkan bir sürü torba saldırılmayı bekliyor.
Hiç kullanılmamış rengârenk mumlar, pili bitmiş saatler…
Küçük bir müzik kutusu gözüme ilişti. Kurunca müzik çalıyor ve piyano şeklindeki müzik kutusunun üzerinde balerin dans ediyor. Defalarca kurup, yeniden dinledim ve balerini seyrettim. Her müzik çaldığında içim yandı yeniden. Doğum günümde bu hediyeyi alan arkadaşım yoktu şimdi. Paketi açıp ilk defa müzik kutusunu kurduğumda ikimiz neşeyle bakmıştık dans eden balerine. Şimdi geçmişe açılan pencereyi kapatıp yalnız dinliyordum müziği. Birden balerini kapıp piyanonun içine hapsettim. Ne kabahati varsa artık?
Dertlerimin ipini yeni çözmeye başladığımın farkında değildim aslında.
Başka bir torbadan 15-20 yıl öncesine ait, yeğenlerimin doğum günlerimde bana yazdıkları notlar çıktı. Müzik kutusunun derdinden ölürken bir anda mutlu oluverdim. Hatta bazı notlar kahkahalarla gülmeme bile sebep oldular.
Bu kargaşanın içinde, yıllar öncesine gide gele temizliğin sizlere ömür olduğunu söylememe gerek yok herhalde!
Koşularda sonran açılan Arap atları gibi coştukça coştum.
Dağıtmadığım torba kalmadı sanırım.
Çöp yığınının ortasındayım ama mutluluk arş-ı alâ.
Hiç açılmamış bir torba elime geldi. Aman Allah’ım hazine fışkırdı içinden!
Kimi 24 kimi 32 senelik mektuplar çıktı içinden. Varlıklarını hatırlamadığım ama yazılanları hiç unutmadığımı fark ettiğim mektuplardı bunlar…
Kimine gülüp kimine hüzünlenirken birdenbire süngüm düşüverdi. Bir arkadaşım, bebeği olduğunda fotoğraflarını göndermişti. Yurt dışında yaşıyordu. Bahçede bir battaniye üzerinde otururken, kucağında ve daha değişik pozlarda çekilmiş fotoğraflara dalıp gittim. Yarı İngilizce, yarı Türkçe, tarzancadan beter bir lisanla yazılmış mektubu okurken gözyaşlarım dere derya akıp gitti. Zira bu arkadaşımı da birkaç sene önce kaybetmiştim.
Bir umut, başka bir kartpostala kaydı gözüm. Diğer bir arkadaşımda askerlik anılarını kısaca çiziktirmişti. İşin kötüsü O da yoktu artık.
Bu hayatta işleri bitmiş ve uçup gitmiş ruhlar, mektuplarda parmak izlerini bırakıp gitmişlerdi.
Başka bir mektuba geçtim. En kalabalık ve en zevklisine. Sayfalar dolusu eğlence. Çok şükür ki sağ olduğu için mektubun fotoğrafını çekip yolladım kendisine. Hem şaşırdı hem de çok sevindi. Kıymet verip kıymet gördüklerimden olduğu için, aynı jesti O da bana yapıp benim mektuplarımı yollamıştı bana. Kendi yazdıklarımla ne eğlenmiştim. Aman nelere dertlenmiştik nelere. Yok o sınavdan bu notu almıştık. Yok şundan bütünlemeye kalmıştık. Bunları dert zannettiğimiz yaşlardaydık henüz. Daha ne sınavlardan geçeceğimizden bîhaberdik.
Keşke yeniden mektup yazsak birbirimize.
Yüzümüze gözümüze yapışan simleriyle yılbaşı kartları olsa yine. Atlı kızakları, soğuktan yanakları kızarmış çocukları olsa bu kartların. Posta kutularının üzerinde ağzında mektup taşıyan kuşlar, Noel Baba’nın kızağını çeken uçan geyikleri görsek yine.
En önemlisi bu mektupları ve kartpostalları yazanlar hiç ölmese!
Ölümsüzlük iksiri yazı yazmak olsa…
Çok şey mi istedim acaba?
En son ne zaman mektup yazdığını hatırlayan var mı aranızda?
Köprüden önceki son çıkış
29.10.2021 11:55Gecenin karanlık vaktinde bir sarhoş şarkı söylüyor. Belki de derdini anlatıyor. Arada bir mola veriyor, ama şarkıya, ama hayata… Hayat şartları insanları zorladıkça herkes kendine göre bir çıkış yolu arıyor. Trafikteki kalabalık Allah’ın ciddi bir cezalandırma yöntemi gibi
Maalesef!
05.11.2021 01:10Biri size “maalesef” dediğinde ne anlıyorsunuz? “Az önce bitti”nin Türkçesi sanki değil mi? En azından son zamanlara kadar böyle olduğunu düşünüyordum! Ama sıkı durun şimdi! ‘Gümbür gümbür gelen Z kuşağının iletişim sorunlu olduğu, dijital dünyaya hapis olmalarında
"X Kuşağı"nın çilesi
12.11.2021 04:43En sevdiğim cümle “Biz senin iyiliğini düşündük hep, senin hayat tecrüben bunu anlamaya yetmez.” Hayatlarımızın çevrelendiği çemberlerin yönetmenleri ebeveynlerimiz, kendilerinden çok da eminler üstelik. Sonuç, enkaza dönüşmüş bir hayat da olsa, onlar en iyisini yapmışlardır.
Kedi Tarçın ve Fıtratı
20.11.2021 01:40Her şey bizim istediğimiz gibi olsa ve hatta hayat bayram olsa. Evrendeki herkes ve her şey bizim istediğimiz gibi davransa ne var yani? Ama herkesin kafasından geçenler farklı farklı. Bu sefer kim kimin istediğine göre davranacak? Beğenin ya da beğenmeyin, ait olduğunuz evren düzeninin
Çalım sevdası
27.11.2021 04:56Gecenin ıssız karanlığı. Yaz gecesi olmasına rağmen sessiz ve sakin ortalık. Yaklaşık on kişiden oluşan arkadaş grubumuz farklı yaş ve ebatlarda! Kimi üniversite sınavına girmek üzere, kimi ilkokuldan çıkıp ortaokulda “ne olacak halim” modunda… Ay ışığının bile olmadığı ge