SON DAKİKA
Hava Durumu

Toplayın bohçaları, gidiyoruz!

Yazının Giriş Tarihi: 05.02.2023 13:58
Yazının Güncellenme Tarihi: 05.02.2023 13:58

“Tut-ankh-amon” diye yazılan, “Tutankamon” diye bilinen altın kral öldüğünde yirmi yaşındaydı. 1922’de, o güne kadar bozulmamış mezar Howard Carter tarafından keşfedilmişti. Mumya, matruşka gibi iç içe geçmiş altın lahitlerin içinde binlerce yıl gizemini koruyarak bulunacağı günü beklemişti.

Mezardan tam 5 bin parça eşya çıkarılmıştı.

Neler yoktu ki?

Yemekler, şaraplar, parfümler, kıymetli yağlar, merhemler, müzik enstrümanları, lambalar, yelpazeler (Mısır sıcak, tedarikli olmak lâzım!) mücevherler, keten kıyafetler, parçalara ayrılmış savaş arabaları, Tut-ankh-amon’un iç organlarının bulunduğu kavanozlar, “canı sıkılmasın” diye olsa gerek tahta üzerinde oynanan oyunlar ve daha neler neler…

Şimdi tarihin tozlu sayfalarını niye karıştırdık durup dururken değil mi?

Nedense her şeyi yanımıza sarma ve götürme telaşındayız. Geçen gün aksesuar satan bir dükkana girdim. Satış elemanı ile eğlenceli bir sohbetimiz oldu. Her fani gibi ben de takılarla ilgili ulvi sorular sordum.

Bunun zinciri kopar mı, kararır mı? E bir de taşı düşer mi?

Her takı için bu kadar soruya maruz kalan görevliye de acıdım. Zaten evladiyelik değil, bijuteri bunlar. Çekersen ya da bir yere takılırsa kopar. Hızla çıkarıp bir yere vurursan taşı düşer. Bu kadar basit. Ama olmaz. Her şey dört dörtlük olmalı. Sanki çeyiz sereceğiz de teftişten geçecek.

Bazen eski bohçaları açınca bakıp kalıyorum. Bunu ben mi aldım, birisi mi hediye etti? Hiç haberim yok. Oysa ilk aldığımda ne kadar hoşuma gitmiştir kimbilir?

Şimdi gözden düşmüş cariyeler gibi bir kenara atılmış kalmışlar öyle. Aslında her eşya ona atfettiğimiz önem kadar değerli değil mi? Kimse yanında bir şey götüremiyor öbür tarafa giderken. Hadi binlerce yıl önce Mısır’da buna inanılıyordu. Bu yüzden, firavunları gündelik eşyalarıyla gömüyorlardı. Giyinip kuşanacaklar, yiyip içecekler, parfümler sıkacak, sıcaktan bunalınca yelpaze sallayacaklardı.

Altın tahtlarında oturabilmek için de parçalara ayrılmış savaş arabalarını birleştirecekler ve savaşacaklardı. Onların evindeki hesaplar bile çarşıya uymamıştı işte. Mezarlar açıldığında bütün hazineleri gün ışığına kavuşmayı bekliyordu. Her şeyin en güzeli, en pırıltılısı, en ponponlusu bizim olsun.

Sonra?

Bırak git!

Edindiğimiz hiçbir şey bizim değilken, çöpümüz bile vize alamazken derdimiz ne acaba? İstediğimiz kadar sandık sepet dolduralım, bavulumuzu hazırlayalım. Bu yolculukta çulsuz çaputsuz tek başımızayız.

Velhasıl-ı kelam;

Firavunlar bile sandık, sepet, bohça yola çıkamamışlar da biz kimiz acaba canım?

Onun zinciri koparsa, kararırsa, taşı düşerse!

Biz başımız dik, alnımız açık tekamülümüzü tamamlayabiliyorsak ne mutlu bize. Kopan zincirleri, düşen taşları arkamızdan bir bulan olur elbette.

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
Yükleniyor..
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.