Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Ordularına olan inancını, “Cumhuriyeti ve kutsal topraklarını güvenle koruma ve savunma kudretindedir ve hazırdır" cümlesiyle dile getirir.
Türk tarihinde “Zaferler Ayı” olarak bilinen “Ağustos” ayındayız. Bu nedenle tarihinde ağustos ayına sayısız zaferleri sığdıran Türk Silahlı Kuvvetleri kadar, bu kutlu gücü bağrından çıkaran dünyanın yegâne “Ordu-Milleti” Türk halkı için de kıymetlidir.
1 Ağustos 1571 Kıbrıs'ın Fethi, 11 Ağustos 1473 Otlukbeli, 23 Ağustos 1514 Çaldıran, 24 Ağustos 1516 Mercidabık, 26 Ağustos 1071 Malazgirt, 29 Ağustos 1521 Belgrad'ın Fethi, 29 Ağustos 1526 Mohaç Zaferi ve en nihayetinde Anadolu topraklarını kimseye yar etmeyeceğimizi bütün dünyaya ilan ettiğimiz 30 Ağustos 1922’deki Başkomutanlık (Dumlupınar) Meydan Savaşı bu milletin ordusuyla birlikte neler yapabileceğinin en önemli kanıtıdır.
***
Malum olduğu üzere;
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk Ordusuna Değişmeyen Mesajı” içinde vurgulanan Türk Askerinin görevi;
“Türk Vatanının ve Türklük Camiasının şan ve şerefini dahili ve harici her türlü tehlikeye karşı korumaktır."
İşte bu kutsal görev çok zor, çok kapsamlı, çok hedefli ve uzun vadeli plânlı ve topyekûn bir çalışmayı zorunlu kılmaktadır.
Çünkü Türkiye, coğrafi olarak Balkanlar’dan Kafkaslara Ortadoğu’dan Akdeniz’e dünyanın kilit merkezinde yer almaktadır.
Dolayısıyla dün olduğu gibi bugün de enerji ve su kaynaklarına hâkim olmak isteyenler, Anadolu topraklarına yönelik emellerinden hiç vazgeçmemiştirler. Üstelik dün olduğu gibi bugün de hegoman güçlerin tehditleri devam etmektedir.
Bu nedenle kuşatılan, hatta Ukrayna ve Filistin’de devam eden savaşlar da bize gösteriyor ki Türk Silahlı Kuvvetlerimizin güçlü pozisyonu teknoloji kullanımıyla birlikte sahip olduğu yetenekleri her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.
***
Askerlik; devletin ve milletin bekasını sağlayan, kendine has özellikleri bulunan, zor, meşakkatli, şahsi feragat ve fedakârlık isteyen, kompleks, geniş bilgi ve beceriyi gerektiren kutsal bir meslektir.
Milletimiz; tarihin ilk devirlerinden itibaren orduya önem vermiş ve günlük yaşamının her safhasında askeri karakterli bir millet olmanın en güzel örneklerini ortaya koymuştur.
Türklerin binlerce yıldan beri taşıdığı “Ordu-Millet” vasfı da onun askeri kültürünün zenginliğinin ve gücünün en veciz ifadesidir. Türklerde milli karakter haline gelen ve çok kıymetli bir miras olarak babadan evlâdına intikal edip günümüze kadar ulaşan büyüğe saygı ve itaat duygusu, bir ruh ve davranış biçimi olarak “Üste Saygı” şeklinde ordu içinde gelişmiştir.
Üste ve amirlere mutlak itaat ve sonsuz güven askerlik mesleğinin temel taşı niteliğini haizdir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en büyük gücünü ve moral kaynağını oluşturan disiplinli bir ordu olma vasfı bütün dünyaca bilinmektedir.
***
Dünden bugüne her Türk Ailesi de “Ordu saflarında ölünce askerin en büyük rütbesi olan şehitlik, eğer sağ kalırsa toplumdaki diğer en değerli rütbe olan Gazilik mertebesine ulaşılacağı, bunun için bu ocağa gönderildiği” hususunu, çocuklarına daha küçük yaştan itibaren aşılamaktadır.
İşte bundan dolayıdır ki; o basit, sakin, gösterişsiz ve son derece mütevazı görünüşlü, saf ve temiz Türk askeri; muharebede bir yıldırım, bir kasırga gibi coşmakta, gözünü dahi kırpmadan üzerine atıldığı düşmanlarının korkulu rüyası olmaktadır.
Bu değişmez ve üstün nitelik Türk askerine atalarından kalan en büyük mirastır. Kuşaklar boyu aktarılarak günümüze taşınmıştır.
Şehitlerimizin yüreği acı ile burkulan anne ve babalarının kendisinden beklenen vakar ve gurur içinde, “Vatan sağ olsun, bu vatan uğruna bin Mehmet feda olsun” diyerek, toplum içindeki yerlerini yüceltmelerinin bir başka örneğine dünyada rastlamak mümkün değildir.
İşte Türk askerini ölümsüzleştiren bu duygu Türk Milletini diğer toplumlardan ayıran eşsiz bir değer yargısıdır.
***
Çanakkale’yi yaratan Türk Askerini; yani yaygın ismi ile Mehmetçiği, Türk milletinin herhangi bir ferdinden ayırmak mümkün değildir. Hele bu evlâtlarımızı diğer orduların askerleri ile karşılaştırmak ve onlara benzetmek gaflettir ve hıyanettir. O’ şahsında bağrından çıktığı binlerce yıllık geçmişe sahip Türk’ün genel karakterini taşımış ve onu en iyi temsil eden bir sembol kişilik olarak tarihteki yerini almıştır.
Unutmayalım ki;
Devletlerin ömrü, ordularının ömürleri kadardır.
1863 Viyana bozgunundan 1921 Sakarya Meydan Muharebesi’ne kadar geçen 238 yıllık sürede 2 bin 500 kilometre geri çekilen bir millet, tüm varlığını teslim ettiği lideri Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde ilk defa düşmanı durdurup, püskürtmüştür.
Nihayetinde 1922’deki büyük taarruzla İstiklal Savaşımızı başarıya ulaştırarak üzerinde yaşadığımız vatanımızı kurtaran başta, Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.
Zafer Bayramımız ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günümüz kutlu olsun...
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Edip Ali DEMİRTAŞ
Ordu Millet Türk’ün, Cumhuriyet Orduları
Gazi Mustafa Kemal Atatürk, Cumhuriyet Ordularına olan inancını, “Cumhuriyeti ve kutsal topraklarını güvenle koruma ve savunma kudretindedir ve hazırdır" cümlesiyle dile getirir.
Türk tarihinde “Zaferler Ayı” olarak bilinen “Ağustos” ayındayız. Bu nedenle tarihinde ağustos ayına sayısız zaferleri sığdıran Türk Silahlı Kuvvetleri kadar, bu kutlu gücü bağrından çıkaran dünyanın yegâne “Ordu-Milleti” Türk halkı için de kıymetlidir.
1 Ağustos 1571 Kıbrıs'ın Fethi, 11 Ağustos 1473 Otlukbeli, 23 Ağustos 1514 Çaldıran, 24 Ağustos 1516 Mercidabık, 26 Ağustos 1071 Malazgirt, 29 Ağustos 1521 Belgrad'ın Fethi, 29 Ağustos 1526 Mohaç Zaferi ve en nihayetinde Anadolu topraklarını kimseye yar etmeyeceğimizi bütün dünyaya ilan ettiğimiz 30 Ağustos 1922’deki Başkomutanlık (Dumlupınar) Meydan Savaşı bu milletin ordusuyla birlikte neler yapabileceğinin en önemli kanıtıdır.
***
Malum olduğu üzere;
Başkomutan Mustafa Kemal Atatürk’ün “Türk Ordusuna Değişmeyen Mesajı” içinde vurgulanan Türk Askerinin görevi;
“Türk Vatanının ve Türklük Camiasının şan ve şerefini dahili ve harici her türlü tehlikeye karşı korumaktır."
İşte bu kutsal görev çok zor, çok kapsamlı, çok hedefli ve uzun vadeli plânlı ve topyekûn bir çalışmayı zorunlu kılmaktadır.
Çünkü Türkiye, coğrafi olarak Balkanlar’dan Kafkaslara Ortadoğu’dan Akdeniz’e dünyanın kilit merkezinde yer almaktadır.
Dolayısıyla dün olduğu gibi bugün de enerji ve su kaynaklarına hâkim olmak isteyenler, Anadolu topraklarına yönelik emellerinden hiç vazgeçmemiştirler. Üstelik dün olduğu gibi bugün de hegoman güçlerin tehditleri devam etmektedir.
Bu nedenle kuşatılan, hatta Ukrayna ve Filistin’de devam eden savaşlar da bize gösteriyor ki Türk Silahlı Kuvvetlerimizin güçlü pozisyonu teknoloji kullanımıyla birlikte sahip olduğu yetenekleri her geçen gün daha da önem kazanmaktadır.
***
Askerlik; devletin ve milletin bekasını sağlayan, kendine has özellikleri bulunan, zor, meşakkatli, şahsi feragat ve fedakârlık isteyen, kompleks, geniş bilgi ve beceriyi gerektiren kutsal bir meslektir.
Milletimiz; tarihin ilk devirlerinden itibaren orduya önem vermiş ve günlük yaşamının her safhasında askeri karakterli bir millet olmanın en güzel örneklerini ortaya koymuştur.
Türklerin binlerce yıldan beri taşıdığı “Ordu-Millet” vasfı da onun askeri kültürünün zenginliğinin ve gücünün en veciz ifadesidir. Türklerde milli karakter haline gelen ve çok kıymetli bir miras olarak babadan evlâdına intikal edip günümüze kadar ulaşan büyüğe saygı ve itaat duygusu, bir ruh ve davranış biçimi olarak “Üste Saygı” şeklinde ordu içinde gelişmiştir.
Üste ve amirlere mutlak itaat ve sonsuz güven askerlik mesleğinin temel taşı niteliğini haizdir. Türk Silahlı Kuvvetleri’nin en büyük gücünü ve moral kaynağını oluşturan disiplinli bir ordu olma vasfı bütün dünyaca bilinmektedir.
***
Dünden bugüne her Türk Ailesi de “Ordu saflarında ölünce askerin en büyük rütbesi olan şehitlik, eğer sağ kalırsa toplumdaki diğer en değerli rütbe olan Gazilik mertebesine ulaşılacağı, bunun için bu ocağa gönderildiği” hususunu, çocuklarına daha küçük yaştan itibaren aşılamaktadır.
İşte bundan dolayıdır ki; o basit, sakin, gösterişsiz ve son derece mütevazı görünüşlü, saf ve temiz Türk askeri; muharebede bir yıldırım, bir kasırga gibi coşmakta, gözünü dahi kırpmadan üzerine atıldığı düşmanlarının korkulu rüyası olmaktadır.
Bu değişmez ve üstün nitelik Türk askerine atalarından kalan en büyük mirastır. Kuşaklar boyu aktarılarak günümüze taşınmıştır.
Şehitlerimizin yüreği acı ile burkulan anne ve babalarının kendisinden beklenen vakar ve gurur içinde, “Vatan sağ olsun, bu vatan uğruna bin Mehmet feda olsun” diyerek, toplum içindeki yerlerini yüceltmelerinin bir başka örneğine dünyada rastlamak mümkün değildir.
İşte Türk askerini ölümsüzleştiren bu duygu Türk Milletini diğer toplumlardan ayıran eşsiz bir değer yargısıdır.
***
Unutmayalım ki;
Devletlerin ömrü, ordularının ömürleri kadardır.
1863 Viyana bozgunundan 1921 Sakarya Meydan Muharebesi’ne kadar geçen 238 yıllık sürede 2 bin 500 kilometre geri çekilen bir millet, tüm varlığını teslim ettiği lideri Mustafa Kemal Paşa’nın liderliğinde ilk defa düşmanı durdurup, püskürtmüştür.
Nihayetinde 1922’deki büyük taarruzla İstiklal Savaşımızı başarıya ulaştırarak üzerinde yaşadığımız vatanımızı kurtaran başta, Liderimiz Mustafa Kemal Atatürk olmak üzere tüm silah arkadaşlarını sevgi, saygı ve rahmetle anıyorum.
Zafer Bayramımız ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günümüz kutlu olsun...
***
Kaynak:
Tahir Tamer Kumkale-Türk Ordusu-I (Ordu-Millet Türkler), 2015