Ramazan ayının rahmet, bereket, huzur, mağfiret ve duygu yüklü havasını teneffüs etmekteyiz. Hikmet dolu sahurlarıyla, şükür ve paylaşımın zirveye ulaştığı iftar sofralarıyla, ibadetin coşkuya dönüştüğü teravihleriyle hayatımıza ayrı bir derinlik ve zenginlik katmaktadır Ramazan ayı. Bunların içinde orucun, şüphesiz ayrı bir yeri vardır.
Kul ile Yaratıcı arasındaki muhabbetin doruğa ulaştığı duygu yüklü bir ibadettir oruç. Kul, oruçta Rabbi ile adeta baş başadır. “...İnsanoğlunun yaptığı her şey kendisi içindir. Oruç müstesna. O benim içindir ve onun mükâfatını ben vereceğim.” ( Buhâri , Savm,) kudsi hadisi ile orucun manevî karşılığına dikkat çekilmiştir. Yine, “Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak ramazan orucunu tutarsa önceki günahları affedilir.”( Buhârî, İmân,28, Savm,6; Müslim, Sıyâm, 203) sözüyle Efendimiz(s.a.s.), riyadan uzak bir şekilde sadece Allah rızası için tutulan orucun manevî mükâfatına işaret etmiş
İnsanı gayri meşru istek ve arzularına esir olmaktan koruyan bir iksirdir oruç. Bizleri maddi zevk ve şehvetler peşinde koşmaktan alıkoyan bir ilaç gibidir. “Ey iman edenler! Kötülüklerden sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” ( Bakara, 2/183)) âyetiyle, hem orucun farz kılınmış bir ibadet olduğuna hem de onunla gerçekleştirilmek istenen hedefe işaret edilmektedir ki bu da kötülük ve günahlardan uzak durmadır. Yüce Resulümüz de, “Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu bir günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Ona birisi sataşır veya küfrederse, “Ben oruçluyum” desin.” (Buhâri , Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 29,30; Tirmizi, İman, 8.)buyurmaktadır. Gerçekten şuurlu ve şartlarına riayet edilerek tutulan oruç, kişiyi kötülüklere karşı koruyan bir kalkandır. Oruçlu kimse, kavgalara, çirkinliklere, kötü sözlere, günah ve isyanlara karşı iç âlemini kapamıştır. Onun sadece midesi değil aynı zamanda dili, eli, gönlü bütün uzuvları bu tür olumsuzluklara karşı iftarı olmayan bir oruçtadır. Onun dilinin iftarı, güzel sözdür, gönlünün iftarı, güzel duygulardır, elinin iftarı, hayır işlerde kullanmaktır, gözünün iftarı, güzelliklere bakarak Yüce Rabbinin kudret ve kuvvetini anlamaktır. Aklının iftarı, insanlığa huzur verecek bilgi ve düşünceler üretmektir.
Rahmetin sağanak sağanak yağdığı Ramazanda, Peygamberimizin ifadesiyle; “cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da zincire vurulur.”( Buhâri, Savm, 5;Müslim, Sıyâm, 1) Bizler, açılan cennet kapılarını kapatır, kapatılan cehennem kapılarını açar ve zincire vurulan şeytanların bağını çözersek, fert ve toplum olarak bu rahmet ayından gerektiği şekilde istifade edemeyiz. Zira bu rahmet sağanağından istifade edebilmenin yegâne şartı, günahlardan, çirkin davranışlardan uzak durarak, gönül kapımızı hayır ve güzelliklere açmaktır. “Oruçlu kimse, yalan sözü ve yalanla amel etmeyi terk etmezse, Allah’ın, onun yemesini içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.”( Ebu Davud, Sıyam, 25)buyuran Resulullah Efendimiz(s.a.s.); oruçlunun kötülük ve olumsuzlukları terk etmesi gerektiğine işaret etmektedir
Zekâtlar, sadakalar, yardımlaşmalar, ziyaretler, terk edilen kötü alışkanlıklar ve çirkin sözler hepsi cennetin kapısını aralayan türden ibadetler değil midir? Cennetin kapılarını, güzellik, iyilik anahtarları açmaz mı? Çirkinliğe, kötülüğe ve Allah’a isyana karşı oruçlu insan, güzellikler bahçesi cennetin konuğu olmaz mı?
Oruçlarımızın; Efendimizin: “Bir kimse Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, Allah bu tutulan oruç sebebiyle o kimsenin yüzünü cehennem ateşinden yetmiş sene sürecek mesafelik yere uzaklaştırır.” ( Müslim, Sıyâm, 31)hadisi şerifiyle müjdelediği oruçlar olmasını Yüce Rabbimizden diliyorum…
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
Hilmi ŞANLI
''Ben oruçluyum'' diyebilmek
Ramazan ayının rahmet, bereket, huzur, mağfiret ve duygu yüklü havasını teneffüs etmekteyiz. Hikmet dolu sahurlarıyla, şükür ve paylaşımın zirveye ulaştığı iftar sofralarıyla, ibadetin coşkuya dönüştüğü teravihleriyle hayatımıza ayrı bir derinlik ve zenginlik katmaktadır Ramazan ayı. Bunların içinde orucun, şüphesiz ayrı bir yeri vardır.
Kul ile Yaratıcı arasındaki muhabbetin doruğa ulaştığı duygu yüklü bir ibadettir oruç. Kul, oruçta Rabbi ile adeta baş başadır. “...İnsanoğlunun yaptığı her şey kendisi içindir. Oruç müstesna. O benim içindir ve onun mükâfatını ben vereceğim.” ( Buhâri , Savm,) kudsi hadisi ile orucun manevî karşılığına dikkat çekilmiştir. Yine, “Kim iman ederek ve sevabını Allah’tan umarak ramazan orucunu tutarsa önceki günahları affedilir.”( Buhârî, İmân,28, Savm,6; Müslim, Sıyâm, 203) sözüyle Efendimiz(s.a.s.), riyadan uzak bir şekilde sadece Allah rızası için tutulan orucun manevî mükâfatına işaret etmiş
İnsanı gayri meşru istek ve arzularına esir olmaktan koruyan bir iksirdir oruç. Bizleri maddi zevk ve şehvetler peşinde koşmaktan alıkoyan bir ilaç gibidir. “Ey iman edenler! Kötülüklerden sakınmanız için oruç, sizden öncekilere farz kılındığı gibi, size de farz kılındı.” ( Bakara, 2/183)) âyetiyle, hem orucun farz kılınmış bir ibadet olduğuna hem de onunla gerçekleştirilmek istenen hedefe işaret edilmektedir ki bu da kötülük ve günahlardan uzak durmadır. Yüce Resulümüz de, “Oruç bir kalkandır. Sizden biriniz oruçlu olduğu bir günde kötü söz söylemesin, kavga etmesin. Ona birisi sataşır veya küfrederse, “Ben oruçluyum” desin.” (Buhâri , Savm, 9; Müslim, Sıyâm, 29,30; Tirmizi, İman, 8.) buyurmaktadır. Gerçekten şuurlu ve şartlarına riayet edilerek tutulan oruç, kişiyi kötülüklere karşı koruyan bir kalkandır. Oruçlu kimse, kavgalara, çirkinliklere, kötü sözlere, günah ve isyanlara karşı iç âlemini kapamıştır. Onun sadece midesi değil aynı zamanda dili, eli, gönlü bütün uzuvları bu tür olumsuzluklara karşı iftarı olmayan bir oruçtadır. Onun dilinin iftarı, güzel sözdür, gönlünün iftarı, güzel duygulardır, elinin iftarı, hayır işlerde kullanmaktır, gözünün iftarı, güzelliklere bakarak Yüce Rabbinin kudret ve kuvvetini anlamaktır. Aklının iftarı, insanlığa huzur verecek bilgi ve düşünceler üretmektir.
Rahmetin sağanak sağanak yağdığı Ramazanda, Peygamberimizin ifadesiyle; “cennet kapıları açılır, cehennem kapıları kapanır, şeytanlar da zincire vurulur.”( Buhâri, Savm, 5;Müslim, Sıyâm, 1) Bizler, açılan cennet kapılarını kapatır, kapatılan cehennem kapılarını açar ve zincire vurulan şeytanların bağını çözersek, fert ve toplum olarak bu rahmet ayından gerektiği şekilde istifade edemeyiz. Zira bu rahmet sağanağından istifade edebilmenin yegâne şartı, günahlardan, çirkin davranışlardan uzak durarak, gönül kapımızı hayır ve güzelliklere açmaktır. “Oruçlu kimse, yalan sözü ve yalanla amel etmeyi terk etmezse, Allah’ın, onun yemesini içmesini terk etmesine ihtiyacı yoktur.”( Ebu Davud, Sıyam, 25) buyuran Resulullah Efendimiz(s.a.s.); oruçlunun kötülük ve olumsuzlukları terk etmesi gerektiğine işaret etmektedir
Zekâtlar, sadakalar, yardımlaşmalar, ziyaretler, terk edilen kötü alışkanlıklar ve çirkin sözler hepsi cennetin kapısını aralayan türden ibadetler değil midir? Cennetin kapılarını, güzellik, iyilik anahtarları açmaz mı? Çirkinliğe, kötülüğe ve Allah’a isyana karşı oruçlu insan, güzellikler bahçesi cennetin konuğu olmaz mı?
Oruçlarımızın; Efendimizin: “Bir kimse Allah yolunda bir gün oruç tutarsa, Allah bu tutulan oruç sebebiyle o kimsenin yüzünü cehennem ateşinden yetmiş sene sürecek mesafelik yere uzaklaştırır.” ( Müslim, Sıyâm, 31) hadisi şerifiyle müjdelediği oruçlar olmasını Yüce Rabbimizden diliyorum…