İnsanlığın kök dillerinden, bilim dili Türkçemizde “yerden uzaklığı az olanı” anlatmak için kullandığımız sözcüklerden biridir. Günlük hayatta “yüksek” kelimesinin karşıtı olarak; kısa boyu veya basık bir tavanı anlatırken kullanırız. Bir de basınç, enerji (gerilim), ses ve kavuşumun; “şiddet”, “miktar” ve “hareketini” ifade etmek için kullanırız.
Alçak basınç, alçak gerilim ve alçak kavuşum gibi…
Yükseklik ve miktarı/gücü ifade etmek için kullandığımız bu kelimeden, insanı tarif ederken de faydalanırız.
“Herkesi kendisiyle eşit tutan, makam ve parayı önemsemeyen, kendi değerini olduğundan daha aşağı tutanlarımızı” tanımlarken aynı zamanda bir iltifat olarak “alçak gönüllü” deriz.
Bile bile kötü veya ahlâksızca tavırlar sergileyenleri de sadece “alçak” kelimesiyle tanımlar ve yaptığı kötülüğün şiddetine göre bazen alçak kelimesini “aşağılık” şeklinde kullanırız.
***
Birçok kez yazdım;
Fatih sonrası aklı ve bilimi esas almayan Osmanlı’yı çöküşe götüren “çok dilli, çok dinli, çok hukuklu ve de devlet aidiyeti zayıf millet düzeninin” neden olduğu yıkımın faturasını; 1919-1922 arasında ödeyenler, bu nedenledir ki Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini “sınıfsız ve imtiyazsız bir toplum hedefiyle” attılar.
Egemenliğin ve hakimiyetin bir zümre veya sınıfın elinde değil, kayıtsız şartsız millete ait olduğu inancıyla “vatan” denen coğrafyada yaşayan herkese ama herkese dinine ve etnik kökenine bakılmaksızın eşit anayasal haklar tanıdılar.
Adaletten eğitime, sağlıktan ticarete hayatın her başlığında bu eşitliği; “milli bir kimlik ve bağın” da ifadesi olarak “vatandaşlık” veya “yurttaşlık” kavramıyla anayasal metinlere geçirdiler.
***
Evet Cumhuriyetimizin ikinci asrındayız ve birçok kez değişikliğe uğramış olsa da Anayasa’mızda hala “sınıfsız ve imtiyazsız bir toplum düzenini önceleyen, “herkesi kanunlar önünde eşitleyen” maddeler hala yerli yerinde duruyor.
O zaman gelin “bu pencereden bakarak ‘alçak’kelimesini”, kimler için kullanabileceğimizi tartışalım!
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin değil, küresel güçlerin emir eri olanlara”, “siyasi, ekonomik ne türden olursa olsun kişisel menfaatlerini, toplum menfaatleri önünde tutanlara”, “kamu malına el uzatıp, yetimin hakkını gasp edenlere”, “bulundukları makamı belirli bir grup ve zümreye hizmet için kullananlara”, “dinsel ve etnik ayrımcılık yapanlara”, “bölgecilik yapanlara”, “Anayasa’yı bilerek ihlal edenlere”, “torpil-rüşvet ve adam kayırmacılık çarkına alet olanlara”, “Devletin ve milletin bekası için değil, memleketi yıkıma götüren projelere eşlik edenlere”, “kula kulluk edenlere”, “uyuşturucu ticaretiyle vatan evlatlarını zehirleyenlere”, “Tecavüzcülere, çocuk istismarcılarına”, “suç örgütleriyle milleti canından bezdirenlere”, “yalan ve iftiralarla tarihçilik yapanlara”, “Türk Milleti adına karar veren Türk Yargısının itibarını zedeleyenlere”, “Türk Milletinin milli ve manevi değerleriyle alay edenlere”, “Türk Ordusu’na operasyon çekenlere”, uzatmayacağım;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin imkanlarıyla bulundukları makamlara oturup, ihanetin her çeşidine imza atanlara “alçak” denir.
Bunlardan biri de geçtiğimiz günlerde Gazi Meclis’te, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadrolara “alçaklar” diye hakaret etmiş!
Üstelik geçmişte “bir otel odasında 15 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz etme alçaklığı yüzünden 9 ay hapis cezası aldığını” unutarak!
Adam hem ırkçı hem tecavüzcü…
Ama bugün Milletvekili!
Ey Cumhuriyet, bu kadar eşitlik olmaz!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İbrahim ÖGE
“Alçak” kime denir?
“Alçak” kelimesi;
İnsanlığın kök dillerinden, bilim dili Türkçemizde “yerden uzaklığı az olanı” anlatmak için kullandığımız sözcüklerden biridir. Günlük hayatta “yüksek” kelimesinin karşıtı olarak; kısa boyu veya basık bir tavanı anlatırken kullanırız. Bir de basınç, enerji (gerilim), ses ve kavuşumun; “şiddet”, “miktar” ve “hareketini” ifade etmek için kullanırız.
Alçak basınç, alçak gerilim ve alçak kavuşum gibi…
Yükseklik ve miktarı/gücü ifade etmek için kullandığımız bu kelimeden, insanı tarif ederken de faydalanırız.
“Herkesi kendisiyle eşit tutan, makam ve parayı önemsemeyen, kendi değerini olduğundan daha aşağı tutanlarımızı” tanımlarken aynı zamanda bir iltifat olarak “alçak gönüllü” deriz.
Bile bile kötü veya ahlâksızca tavırlar sergileyenleri de sadece “alçak” kelimesiyle tanımlar ve yaptığı kötülüğün şiddetine göre bazen alçak kelimesini “aşağılık” şeklinde kullanırız.
***
Birçok kez yazdım;
Fatih sonrası aklı ve bilimi esas almayan Osmanlı’yı çöküşe götüren “çok dilli, çok dinli, çok hukuklu ve de devlet aidiyeti zayıf millet düzeninin” neden olduğu yıkımın faturasını; 1919-1922 arasında ödeyenler, bu nedenledir ki Türkiye Cumhuriyeti’nin temellerini “sınıfsız ve imtiyazsız bir toplum hedefiyle” attılar.
Egemenliğin ve hakimiyetin bir zümre veya sınıfın elinde değil, kayıtsız şartsız millete ait olduğu inancıyla “vatan” denen coğrafyada yaşayan herkese ama herkese dinine ve etnik kökenine bakılmaksızın eşit anayasal haklar tanıdılar.
Adaletten eğitime, sağlıktan ticarete hayatın her başlığında bu eşitliği; “milli bir kimlik ve bağın” da ifadesi olarak “vatandaşlık” veya “yurttaşlık” kavramıyla anayasal metinlere geçirdiler.
***
Evet Cumhuriyetimizin ikinci asrındayız ve birçok kez değişikliğe uğramış olsa da Anayasa’mızda hala “sınıfsız ve imtiyazsız bir toplum düzenini önceleyen, “herkesi kanunlar önünde eşitleyen” maddeler hala yerli yerinde duruyor.
O zaman gelin “bu pencereden bakarak ‘alçak’ kelimesini”, kimler için kullanabileceğimizi tartışalım!
“Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin değil, küresel güçlerin emir eri olanlara”, “siyasi, ekonomik ne türden olursa olsun kişisel menfaatlerini, toplum menfaatleri önünde tutanlara”, “kamu malına el uzatıp, yetimin hakkını gasp edenlere”, “bulundukları makamı belirli bir grup ve zümreye hizmet için kullananlara”, “dinsel ve etnik ayrımcılık yapanlara”, “bölgecilik yapanlara”, “Anayasa’yı bilerek ihlal edenlere”, “torpil-rüşvet ve adam kayırmacılık çarkına alet olanlara”, “Devletin ve milletin bekası için değil, memleketi yıkıma götüren projelere eşlik edenlere”, “kula kulluk edenlere”, “uyuşturucu ticaretiyle vatan evlatlarını zehirleyenlere”, “Tecavüzcülere, çocuk istismarcılarına”, “suç örgütleriyle milleti canından bezdirenlere”, “yalan ve iftiralarla tarihçilik yapanlara”, “Türk Milleti adına karar veren Türk Yargısının itibarını zedeleyenlere”, “Türk Milletinin milli ve manevi değerleriyle alay edenlere”, “Türk Ordusu’na operasyon çekenlere”, uzatmayacağım;
Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin imkanlarıyla bulundukları makamlara oturup, ihanetin her çeşidine imza atanlara “alçak” denir.
Bunlardan biri de geçtiğimiz günlerde Gazi Meclis’te, Türkiye Cumhuriyeti’ni kuran kadrolara “alçaklar” diye hakaret etmiş!
Üstelik geçmişte “bir otel odasında 15 yaşındaki kız çocuğuna tecavüz etme alçaklığı yüzünden 9 ay hapis cezası aldığını” unutarak!
Adam hem ırkçı hem tecavüzcü…
Ama bugün Milletvekili!
Ey Cumhuriyet, bu kadar eşitlik olmaz!