"İdeolojiler bitti" yalanıyla, Türkiye'de öncesinde 1980 darbesi, sonrasında Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte "Artık dünyanın tek gücü ABD" masallarına inananların dört elle küreselleşme politikalarına sarılması;
Türk Ulus-Devleti'nin egemenlik anlayışını dönüştürdü, üyesi olduğu BM, Dünya Bankası, IMF, NATO ve AB gibi devlet-üstü kuruluşlarla karar alma yeteneği kısıtlandı, Türk milletinin güçlü bağları "Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Laik-Antilaik" ayrışmasıyla zayıflatıldı...
"Tarihi ve dini hesaplaşmaları bir kenara bırakacak olursam", elbette ki tüm bunların arkasında bugün dünyanın bütün kaynaklarını hortumlama derdiyle agresif bir tutum sergileyen ABD öncülüğündeki "global yağma çetesinin" bu topraklara yönelik hesapları yatıyordu.
Yatıyordu ama Türk milletinin maddi ve manevi kaynaklarını yağmanın önündeki en büyük engel olarak, "sınıfsız, imtiyazsız ve bağımsız bir cumhuriyet" ülküsüyle kurulan Türk Ulus Devleti duruyordu ve parçalanması şarttı.
***
O yüzden olsa gerek küresel çetenin lideri;
Yıkım projesi için işe devlet ile millet arasındaki ince hatta 1960'tan itibaren sistematik olarak bir paralel örgütü yerleştirmeyle başladı. Ardından "AB üyeliği" kozunu kullandı.
Dışarıdan ulus-üstü örgüt yöneticileri, içeriden de "güdümlü STK" ağının önde gelenleri ile sadece adı Türk "devşirme siyasetçileri" kullanarak "artık modası geçen ulus-devletin" yıkılmasının "toplumun menfaatleri için şart olduğu" yalanını türlü türlü kılıflarla Türk milletine servis ettirdi.
Neler duymadık ki bu süreçte:
Milliyetçilik, Türklük, millet, devlet, vatan da neymiş... Atatürk ve cumhuriyet de... Türk diye bir millet, Türkçe diye bir dil yok... Türk Bayrağı da neymiş, İstiklal Marşı değişmeli... Bu millet Arap olan köklerine dönmeli...
Ve en nihayetinde biz;
"Yansın yıkılsın bu devlet" nutukları atıp, "AB'yi cennet, ABD'yi de koruyucu melek" olarak sunanların 15 Temmuz gecesi maskesi düşünce, Türk milleti için oksijen ve suyun kıyameti kadar yaşatılması gereken Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunu geç de olsa anlayabildik.
***
"Atatürkçülük tarih olmuştur ve ulus devletler dönemi de bitmiştir. Türkiye, artık çok kültürlü, çok dinli ve çok ırklı bir yapıyı benimsemeli, etnik kimlikler kendilerini ifade edebilmeli, tarikat ve cemaatlerin önü açılmalı..." diyen Graham Fuller ve Paul Henze gibi CIA aklı veya reçetesiyle yol yürüyenler gibi, "mecburi tutum değiştirip" bu şer duygularla yanıp tutuşanlar şu gerçeği sakın unutmasın:
Üç kıtadan kopartılıp kadim Türk toprağı Anadolu'ya sıkıştırılan Türk milletinin biricik sevgilisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sınırları cetvelle çizilmedi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1. Dünya Savaşı sonrası hiç ulusu olmamasına rağmen önce kurulan veya kurdurulan, sonrasında ise ulus bulmaya çalıştığınız ülkelere de hiç benzemedi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, bir millet inşa etti ve "o milletin adı da Türk milletidir..."
Şimdi buradan hareketle diyeceğim şudur:
Ulus devlet modası geçmemiştir. Aksine artık dünya için geçerli olan model;
hiper-ulus devlet modelidir.
Bir düşünün bakalım şu halleriyle ABD, AB veya Rusya, bir hiper-ulus devlet değil mi? Keza Hindistan ve Çin...
Hadi bunlar bir kenara;
Küresel yağma çetesinin korumasında, Ortadoğu'da Büyük İsrail Projesi için sınırları pergel ve cetvelle çizilen devletleri parçalamak uğruna her türlü operasyona imza atan faşist terör devleti İsrail, birkaç yıl önce (Temmuz 2018) parlamentosundan neden "İsrail Ulus Devlet Yasası"nı çıkartmış olabilir ki?
***
Demek ki:
Adriyatik'ten Çin Seddi'ne "Vatan ne Türkiye'dir Türklere ne Türkistan... Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan" diye haykırdıkları için küçümsenen, yargılanıp zindanlara atılan, kurşunlanan, sürgün edilen, yok sayılan ve her türlü hakarete uğrayan yiğitler ne kadar haklıymış!
Evet, hadi bakalım cevaplayın:
Yeryüzünde Türk Birliği gibi ayakları yere basan, içi hakiki bir milletle dolu, Türkçesi'yle siyasi hedefi tek olan başka bir hiper-ulus devlet projesi var mıdır?
Elbette ki yok...
***
Kıymetli okur!
Türkiye'de öteden beri sadece fikri bir hadise olarak değerlendirilen, gerçekte Anayasal suç sayılan, özünde ise "Türk milletinin hiper ulus-devlet projesinden başka bir şey olmayanTürk Birliği" ateşinin yakılabileceği tek coğrafyanın Anadolu olduğunu iyi bilenler, gerçeği örtmek, Türk milletini de hedeften uzaklaştırmak için her yolu denedi...
Ve geldiğimiz noktada;
Ecdadın yazdığı tarihi okumaktan aciz, düşmanın yazdığı kadere mahkûm olan sapkın ideolojiler ve siyaset anlayışıyla Türkiye sınırlarında; devlet, millet ve gelecek konusunda çatlaklar oluşturuldu.
Anlaşılan o ki dünden bugüne Türk milliyetçilerinin kanıyla canıyla tutkal oldukları bu çatlakları, ellerindeki "altmilliyetçilik murçlarına" her gün balyoz indirerek fay kırığına dönüştürmeyi hedefleyenler, tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi bu topraklarda bir kez daha karşı karşıya gelecek!
Tarafımız gibi kimin kazanacağı da belli aslında...
O yüzden şimdiden buraya yazıyorum:
"Türk milletine ihanetin hakkı olmaz, affı olmaz, ihmali olamaz..."
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İbrahim ÖGE
Anadolu çatlağı!
Daha önce de ifade etmiştim;
"İdeolojiler bitti" yalanıyla, Türkiye'de öncesinde 1980 darbesi, sonrasında Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte "Artık dünyanın tek gücü ABD" masallarına inananların dört elle küreselleşme politikalarına sarılması;
Türk Ulus-Devleti'nin egemenlik anlayışını dönüştürdü, üyesi olduğu BM, Dünya Bankası, IMF, NATO ve AB gibi devlet-üstü kuruluşlarla karar alma yeteneği kısıtlandı, Türk milletinin güçlü bağları "Türk-Kürt, Alevi-Sünni, Laik-Antilaik" ayrışmasıyla zayıflatıldı...
"Tarihi ve dini hesaplaşmaları bir kenara bırakacak olursam", elbette ki tüm bunların arkasında bugün dünyanın bütün kaynaklarını hortumlama derdiyle agresif bir tutum sergileyen ABD öncülüğündeki "global yağma çetesinin" bu topraklara yönelik hesapları yatıyordu.
Yatıyordu ama Türk milletinin maddi ve manevi kaynaklarını yağmanın önündeki en büyük engel olarak, "sınıfsız, imtiyazsız ve bağımsız bir cumhuriyet" ülküsüyle kurulan Türk Ulus Devleti duruyordu ve parçalanması şarttı.
***
O yüzden olsa gerek küresel çetenin lideri;
Yıkım projesi için işe devlet ile millet arasındaki ince hatta 1960'tan itibaren sistematik olarak bir paralel örgütü yerleştirmeyle başladı. Ardından "AB üyeliği" kozunu kullandı.
Dışarıdan ulus-üstü örgüt yöneticileri, içeriden de "güdümlü STK" ağının önde gelenleri ile sadece adı Türk "devşirme siyasetçileri" kullanarak "artık modası geçen ulus-devletin" yıkılmasının "toplumun menfaatleri için şart olduğu" yalanını türlü türlü kılıflarla Türk milletine servis ettirdi.
Neler duymadık ki bu süreçte:
Milliyetçilik, Türklük, millet, devlet, vatan da neymiş... Atatürk ve cumhuriyet de... Türk diye bir millet, Türkçe diye bir dil yok... Türk Bayrağı da neymiş, İstiklal Marşı değişmeli... Bu millet Arap olan köklerine dönmeli...
Ve en nihayetinde biz;
"Yansın yıkılsın bu devlet" nutukları atıp, "AB'yi cennet, ABD'yi de koruyucu melek" olarak sunanların 15 Temmuz gecesi maskesi düşünce, Türk milleti için oksijen ve suyun kıyameti kadar yaşatılması gereken Türkiye Cumhuriyeti Devleti olduğunu geç de olsa anlayabildik.
***
"Atatürkçülük tarih olmuştur ve ulus devletler dönemi de bitmiştir. Türkiye, artık çok kültürlü, çok dinli ve çok ırklı bir yapıyı benimsemeli, etnik kimlikler kendilerini ifade edebilmeli, tarikat ve cemaatlerin önü açılmalı..." diyen Graham Fuller ve Paul Henze gibi CIA aklı veya reçetesiyle yol yürüyenler gibi, "mecburi tutum değiştirip" bu şer duygularla yanıp tutuşanlar şu gerçeği sakın unutmasın:
Üç kıtadan kopartılıp kadim Türk toprağı Anadolu'ya sıkıştırılan Türk milletinin biricik sevgilisi Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin sınırları cetvelle çizilmedi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti, 1. Dünya Savaşı sonrası hiç ulusu olmamasına rağmen önce kurulan veya kurdurulan, sonrasında ise ulus bulmaya çalıştığınız ülkelere de hiç benzemedi.
Türkiye Cumhuriyeti Devleti'ni, bir millet inşa etti ve "o milletin adı da Türk milletidir..."
Şimdi buradan hareketle diyeceğim şudur:
Ulus devlet modası geçmemiştir. Aksine artık dünya için geçerli olan model;
hiper-ulus devlet modelidir.
Bir düşünün bakalım şu halleriyle ABD, AB veya Rusya, bir hiper-ulus devlet değil mi? Keza Hindistan ve Çin...
Hadi bunlar bir kenara;
Küresel yağma çetesinin korumasında, Ortadoğu'da Büyük İsrail Projesi için sınırları pergel ve cetvelle çizilen devletleri parçalamak uğruna her türlü operasyona imza atan faşist terör devleti İsrail, birkaç yıl önce (Temmuz 2018) parlamentosundan neden "İsrail Ulus Devlet Yasası"nı çıkartmış olabilir ki?
***
Demek ki:
Adriyatik'ten Çin Seddi'ne "Vatan ne Türkiye'dir Türklere ne Türkistan... Vatan büyük ve müebbet bir ülkedir: Turan" diye haykırdıkları için küçümsenen, yargılanıp zindanlara atılan, kurşunlanan, sürgün edilen, yok sayılan ve her türlü hakarete uğrayan yiğitler ne kadar haklıymış!
Evet, hadi bakalım cevaplayın:
Yeryüzünde Türk Birliği gibi ayakları yere basan, içi hakiki bir milletle dolu, Türkçesi'yle siyasi hedefi tek olan başka bir hiper-ulus devlet projesi var mıdır?
Elbette ki yok...
***
Kıymetli okur!
Türkiye'de öteden beri sadece fikri bir hadise olarak değerlendirilen, gerçekte Anayasal suç sayılan, özünde ise "Türk milletinin hiper ulus-devlet projesinden başka bir şey olmayan Türk Birliği" ateşinin yakılabileceği tek coğrafyanın Anadolu olduğunu iyi bilenler, gerçeği örtmek, Türk milletini de hedeften uzaklaştırmak için her yolu denedi...
Ve geldiğimiz noktada;
Ecdadın yazdığı tarihi okumaktan aciz, düşmanın yazdığı kadere mahkûm olan sapkın ideolojiler ve siyaset anlayışıyla Türkiye sınırlarında; devlet, millet ve gelecek konusunda çatlaklar oluşturuldu.
Anlaşılan o ki dünden bugüne Türk milliyetçilerinin kanıyla canıyla tutkal oldukları bu çatlakları, ellerindeki "altmilliyetçilik murçlarına" her gün balyoz indirerek fay kırığına dönüştürmeyi hedefleyenler, tıpkı 100 yıl önce olduğu gibi bu topraklarda bir kez daha karşı karşıya gelecek!
Tarafımız gibi kimin kazanacağı da belli aslında...
O yüzden şimdiden buraya yazıyorum:
"Türk milletine ihanetin hakkı olmaz, affı olmaz, ihmali olamaz..."