Cumhurbaşkanı Erdoğan, hâkim ve savcıların kura töreninde “en temel hukuk kaidelerini ihlalini” kendilerine “hak görenleri” uyardı…
Bu uyarıları da şu cümlelerle yaptı:
“Hukukun üstünlüğü ilkesinin kendilerini bağlamadığını düşünüyorlar. Kimi zaman konumları, kimi zaman meslekleri, kimi zaman da statüleri itibarıyla Anayasa ve yasaları çiğneyebileceklerini zannediyorlar…
'Ben istediğimi yapar, istediğimi tehdit ederim. Kimse bana dokunamaz' hoyratlığı hakikatin sert duvarına eninde sonunda çarpacaktır."
Devamında "kimse kendisini hukukun üstünde, erişim alanı dışında göremez… Hukuk, hakkı, haklı olana teslim etmektir” vurgusunu yaparken aklıma Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz geldi…
Haziran 2023’ten beri görevde olan iktisatçı Rektör Yılmaz’ın ismini Temmuz 2024’te BUÜ kampüsünde çıkan ve toplam 897 dekar orman arazisinin zarar gördüğü yangından sonra tüm Türkiye öğrenmişti!
Yanlış anlamayın alevlerle kahramanca mücadele ettiği için değil, “ihmaller ve yönetim zafiyeti” yüzünden…
***
Peki Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyarısı neden aklıma BUÜ Rektörü Feridun Yılmaz’ı getirdi?
Anlatayım;
Göreve gelir gelmez; Rektör Feridun Yılmaz ile yardımcıları Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu, Prof. Dr. Cafer Çiftci ve Prof. Dr. Zekeriyya Arı’nın ilk icraatları BUÜ’nün kritik noktalarındaki isimleri değiştirmek oldu.
Bu ilk hamlede;
“Üniversitenin hafızası” olarak kabul edilen, “devlet aidiyeti yüksek”, “hiçbir şaibeyle anılmayan” ve “liyakat/tecrübe” sahibi isimlerden BUÜ Genel Sekreteri Osman Dikmen, Rektörlük Özel Kalem Müdürü Emin Yıldız, Genel Sekreter Yardımcısı Emine Aksel, Tıp Fakültesi Hastane Başmüdürü Fahri Durmaz, Halkla İlişkiler Şefi Suna Sütgöl ve Fakülte Sekreteri Özbay Kaya’nın görev yerleri gerekçe gösterilmeksizin değiştirildi.
“Bu arkadaşların kabahati ne idi?” suallerine ise tam da Sayın Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği “Ben istediğimi yaparım” keyfiyetine örnek olacak türden “yönetimin tercihi…Kan değişimi” ya da “gerekçemiz yok, gerek de yok” cevapları verildi…
Hal böyle olunca BUÜ’deki atamalara ilişkin “sendika, dernek, vakıf, cemaat ve hemşericilik yapılıyor!” iddiaları dillendirildi.
Öyle midir bilmiyorum ama kesin olan bir şey var ki o da bu atamaların Devlet Memurları Kanunu’na uygun olmadığı gerçeği…
***
Bu durumu Hastane Başmüdürü Fahri Durmaz örneğiyle anlatacak olursam;
Ağustos 2024’te “hiçbir gerekçe gösterilmeksizin görevinden alındı, liyakat, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olarak” Sağlık Meslek Yüksek Okulu’na atandı.
İdare Mahkemesi Ekim 2024’te yürütmeyi durdurma kararı alınca Durmaz, 6 Aralık 2024 tarihinde göreve iade edildi ama bu tam “6 dakikalık bir göreve iade” oldu.
Nasıl mı?
Rektör Yılmaz imzalı göreve iade yazısı tebliğ edildikten 6 dakika sonra Durmaz’a; bu kez Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zekeriyya Arı imzalı (06.12.2024 tarih ve 191780 sayılı) ikinci yazıyla Tıp Fakültesi Dekanlığı emrine atandığı bildirildi.
Keyfiyete bak!
Bilim insanlarına yakışmayan kurnazlığa bak!
Mahkeme kararına kâğıt üzerinde uyulmuş gibi göster, ardından ikinci bir yazıyla yargı kararını etkisizleştir, itibarsızlaştır!
Fahri Durmaz, Ocak 2025’te yine yargı başvurusu yaptı, mahkeme yine idarenin işlemini iptal etti. İdari yargı kararlarını uygulamayan yönetim aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği hükmü de hatırlatılan Rektör Yılmaz, 26 Şubat 2025 günü Durmaz’ın bir yazıyla “Hastane Başmüdürü” olarak göreve dönmesine izin verdi.
Lakin bir gün sonra yani 27 Şubat’ta Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, topladığı üniversite yönetim kuruluna Fahri Durmaz’ın Sosyal Tesisler ve Yurtlar Müdürü olarak atanması kararını aldırdı.
***
Yine aynı kurnazlık!
Mahkeme kararına uyma ama uyulmuş gibi kâğıt üstünde işlem yap, nihayetinde yargı kararını itibarsızlaştır, etkisiz kıl!
Bu durum TCK’nın 257. maddesine göre “kamu görevini kötüye kullanmaktan” başka bir şey değil.
Üstelik “bilim insanı” Rektör Yılmaz, TCK 257’ye göre suç olan “bu fiili duruma” üniversitesinin yönetim kurulunu da ortak etmiş oldu.
Rektör Yılmaz, atama kararını aldırırken, “Fahri Durmaz’ın bilgisi var, O’nun talebi doğrultusunda” imasında bulunmuş mudur bilinmez ama Durmaz, hakkını yine yargıda arayacaktır…
Peki biz böyle bir tabloda Rektör Yılmaz’ı da Sayın Cumhurbaşkanı’nın uyardığı hukuk ihlalcileri arasında mı görmemiz gerekiyor!
Gerçekten Rektör Yılmaz siz;
Hukukun üstünlüğü ilkesinin kendilerini bağlamadığını düşünenlerden misiniz?
Konum, meslek ve statü itibarıyla Anayasa ve yasaları çiğneyebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?
‘Ben istediğimi yaparım. Kimse bana dokunamaz' diyenlerden misiniz?
Siz kendinizi hukukun üstünde, erişim alanı dışında mı görüyorsunuz?
Kimse size dokunamaz mı?
Yahu siz bilim insanısınız!
Sanki mahkeme masraflarını cebinizden ödüyormuş gibi niye yargının iş yükünü artırıyorsunuz.
Hakikat duvarıyla eninde sonunda yüzleşeceğiniz gerçeğini unutup da tertemiz kamu görevlilerinin onur ve haysiyetiyle niye oynuyorsunuz?
“Gerekçemiz yok, gerek de yok” diye diye üniversiteyi getirdiğiniz hali göremeyecek kadar akıl tutulması yaşıyorsunuz!
Üstelik makamların geçici olduğu gerçeğini de unutarak…
Yazıktır günahtır…
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İbrahim ÖGE
BUÜ Rektörü Yılmaz ve hukuk ihlalleri!
Cumhurbaşkanı Erdoğan, hâkim ve savcıların kura töreninde “en temel hukuk kaidelerini ihlalini” kendilerine “hak görenleri” uyardı…
Bu uyarıları da şu cümlelerle yaptı:
“Hukukun üstünlüğü ilkesinin kendilerini bağlamadığını düşünüyorlar. Kimi zaman konumları, kimi zaman meslekleri, kimi zaman da statüleri itibarıyla Anayasa ve yasaları çiğneyebileceklerini zannediyorlar…
'Ben istediğimi yapar, istediğimi tehdit ederim. Kimse bana dokunamaz' hoyratlığı hakikatin sert duvarına eninde sonunda çarpacaktır."
Devamında "kimse kendisini hukukun üstünde, erişim alanı dışında göremez… Hukuk, hakkı, haklı olana teslim etmektir” vurgusunu yaparken aklıma Bursa Uludağ Üniversitesi (BUÜ) Rektörü Prof. Dr. Ferudun Yılmaz geldi…
Haziran 2023’ten beri görevde olan iktisatçı Rektör Yılmaz’ın ismini Temmuz 2024’te BUÜ kampüsünde çıkan ve toplam 897 dekar orman arazisinin zarar gördüğü yangından sonra tüm Türkiye öğrenmişti!
Yanlış anlamayın alevlerle kahramanca mücadele ettiği için değil, “ihmaller ve yönetim zafiyeti” yüzünden…
***
Peki Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın uyarısı neden aklıma BUÜ Rektörü Feridun Yılmaz’ı getirdi?
Anlatayım;
Göreve gelir gelmez; Rektör Feridun Yılmaz ile yardımcıları Prof. Dr. İrfan Kırıştıoğlu, Prof. Dr. Cafer Çiftci ve Prof. Dr. Zekeriyya Arı’nın ilk icraatları BUÜ’nün kritik noktalarındaki isimleri değiştirmek oldu.
Bu ilk hamlede;
“Üniversitenin hafızası” olarak kabul edilen, “devlet aidiyeti yüksek”, “hiçbir şaibeyle anılmayan” ve “liyakat/tecrübe” sahibi isimlerden BUÜ Genel Sekreteri Osman Dikmen, Rektörlük Özel Kalem Müdürü Emin Yıldız, Genel Sekreter Yardımcısı Emine Aksel, Tıp Fakültesi Hastane Başmüdürü Fahri Durmaz, Halkla İlişkiler Şefi Suna Sütgöl ve Fakülte Sekreteri Özbay Kaya’nın görev yerleri gerekçe gösterilmeksizin değiştirildi.
“Bu arkadaşların kabahati ne idi?” suallerine ise tam da Sayın Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği “Ben istediğimi yaparım” keyfiyetine örnek olacak türden “yönetimin tercihi…Kan değişimi” ya da “gerekçemiz yok, gerek de yok” cevapları verildi…
Hal böyle olunca BUÜ’deki atamalara ilişkin “sendika, dernek, vakıf, cemaat ve hemşericilik yapılıyor!” iddiaları dillendirildi.
Öyle midir bilmiyorum ama kesin olan bir şey var ki o da bu atamaların Devlet Memurları Kanunu’na uygun olmadığı gerçeği…
***
Bu durumu Hastane Başmüdürü Fahri Durmaz örneğiyle anlatacak olursam;
Ağustos 2024’te “hiçbir gerekçe gösterilmeksizin görevinden alındı, liyakat, kamu yararı ve hizmet gereklerine aykırı olarak” Sağlık Meslek Yüksek Okulu’na atandı.
İdare Mahkemesi Ekim 2024’te yürütmeyi durdurma kararı alınca Durmaz, 6 Aralık 2024 tarihinde göreve iade edildi ama bu tam “6 dakikalık bir göreve iade” oldu.
Nasıl mı?
Rektör Yılmaz imzalı göreve iade yazısı tebliğ edildikten 6 dakika sonra Durmaz’a; bu kez Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Zekeriyya Arı imzalı (06.12.2024 tarih ve 191780 sayılı) ikinci yazıyla Tıp Fakültesi Dekanlığı emrine atandığı bildirildi.
Keyfiyete bak!
Bilim insanlarına yakışmayan kurnazlığa bak!
Mahkeme kararına kâğıt üzerinde uyulmuş gibi göster, ardından ikinci bir yazıyla yargı kararını etkisizleştir, itibarsızlaştır!
Fahri Durmaz, Ocak 2025’te yine yargı başvurusu yaptı, mahkeme yine idarenin işlemini iptal etti. İdari yargı kararlarını uygulamayan yönetim aleyhine maddi ve manevi tazminat davası açılabileceği hükmü de hatırlatılan Rektör Yılmaz, 26 Şubat 2025 günü Durmaz’ın bir yazıyla “Hastane Başmüdürü” olarak göreve dönmesine izin verdi.
Lakin bir gün sonra yani 27 Şubat’ta Rektör Prof. Dr. Ferudun Yılmaz, topladığı üniversite yönetim kuruluna Fahri Durmaz’ın Sosyal Tesisler ve Yurtlar Müdürü olarak atanması kararını aldırdı.
***
Yine aynı kurnazlık!
Mahkeme kararına uyma ama uyulmuş gibi kâğıt üstünde işlem yap, nihayetinde yargı kararını itibarsızlaştır, etkisiz kıl!
Bu durum TCK’nın 257. maddesine göre “kamu görevini kötüye kullanmaktan” başka bir şey değil.
Üstelik “bilim insanı” Rektör Yılmaz, TCK 257’ye göre suç olan “bu fiili duruma” üniversitesinin yönetim kurulunu da ortak etmiş oldu.
Rektör Yılmaz, atama kararını aldırırken, “Fahri Durmaz’ın bilgisi var, O’nun talebi doğrultusunda” imasında bulunmuş mudur bilinmez ama Durmaz, hakkını yine yargıda arayacaktır…
Peki biz böyle bir tabloda Rektör Yılmaz’ı da Sayın Cumhurbaşkanı’nın uyardığı hukuk ihlalcileri arasında mı görmemiz gerekiyor!
Gerçekten Rektör Yılmaz siz;
Hukukun üstünlüğü ilkesinin kendilerini bağlamadığını düşünenlerden misiniz?
Konum, meslek ve statü itibarıyla Anayasa ve yasaları çiğneyebileceğinizi mi düşünüyorsunuz?
‘Ben istediğimi yaparım. Kimse bana dokunamaz' diyenlerden misiniz?
Siz kendinizi hukukun üstünde, erişim alanı dışında mı görüyorsunuz?
Kimse size dokunamaz mı?
Yahu siz bilim insanısınız!
Sanki mahkeme masraflarını cebinizden ödüyormuş gibi niye yargının iş yükünü artırıyorsunuz.
Hakikat duvarıyla eninde sonunda yüzleşeceğiniz gerçeğini unutup da tertemiz kamu görevlilerinin onur ve haysiyetiyle niye oynuyorsunuz?
“Gerekçemiz yok, gerek de yok” diye diye üniversiteyi getirdiğiniz hali göremeyecek kadar akıl tutulması yaşıyorsunuz!
Üstelik makamların geçici olduğu gerçeğini de unutarak…
Yazıktır günahtır…