Ne yazık ki 1938 sonrası İngiltere’ye, II. Dünya Savaşı’nın ardından da ABD’ye kolunu bacağını kaptıran Türkiye, bugün hala Batı boyunduruğunda kalmanın neden olduğu ekonomi dahil terörün her türlüsüne çözüm üretmeye çalışıyor.
İnönü döneminde imza edilen bir nevi manda veya himayeciliği andıran ikili anlaşmalar ve üyesi olunan ulusüstü kuruluşlar vasıtasıyla, kılcal damarlarımıza kadar yerleşen Batı, nedense hep karlı çıkan taraf oldu, olmaya da devam ediyor.
ABD’nin isteği, İnönü’nün oluruyla Türkiye’nin dahil olduğu “Peace Corps Volunteers Program” yani Barış Gönüllüleri Programı bile tek başına durumu anlatmaya yeten iyi bir örnek.
ABD hesabına çalışan bin 200 görevli, 1961-1970 yılları arasında karış karış gezdikleri Anadolu’nun röntgenini çekti.
Program sona erdiğinde hazırlanan raporların ışığında ABD’nin Türkiye’ye yönelik dış politikası nedense bizim iç cepheyi çatlatacak, çatıştıracak üç ana başlığı kaşıma operasyonlarına dönüştü…
Türk-Kürt,
Sünni-Alevi
Laik-Antilaik şeklinde…
***
Dünden bugüne çeşit çeşit sivil toplum kuruluşları, partiler, terör örgütleri ve devletin içine sızmayı başaran devşirme istihbarat görevlileriyle çatışmayı ve en nihayetinde ayrışmayı derinleştirecek sayısız olaya tanık olduk. Çok canımız yandı, çok kaybımız oldu.
Lakin son birkaç gündür Türkücü Hüseyin Turan’ın; İyi Partili Yavuz Aliağıroğlu’nun “Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının dayatılmasına karşı çıkan sosyal medya paylaşımına” verdiği “İyileri beni bağışlasın bu Yavuz isminde bir sıkıntı var” şeklindeki cevap, her alanda ince çalışma yapan ABD’nin uğraşlarında ne kadar başarılı olduğunun bir delili aslında…
***
Tarihi gerçekler çarpıtılarak sunulan “ayrıştırma” yalanlarına iyi bir örnektir Yavuz Sultan Selim konusu…
Yavuz’un ne zaman adı geçse “Anadolu’da Şah İsmail’in taraftarı 40 bin Türkmen’i katletti iftirası” ortaya atılır.
Kaynak olarak da dönemin abartıyı çok seven tarihçisi İdris-i Bitlisî gösterilir.
Amaç Alevi-Sünni çatışmasını kaşımak ya!
Diğer tarihi kayıtların hiçbiri dikkate alınmaz.
Yahu böyle bir şey mümkün mü? O tarihte Anadolu’nun en büyük illerinden biri olan Sivas’ın nüfusu sadece 3 bin...
Kaldı ki Osmanlı’nın tımar ve tahrir defterleri ortada.
“40 bin dediğiniz” zaman bu; o günün şartlarında 2 bin köyün tüm sakinleriyle ortadan kaldırılması anlamına gelir. Doğal olarak bu durumun bir anlamda vergi takibi yapılan defterlere not edilmesi gerekir ki ortada böyle bir kayıt da yok.
Gerçek olan şu:
Bu iki Türk Hakanı arasındaki bir savaştır ve her iki tarafın da kayıpları olmuştur. Anadolu’da yaşayan Safevî Devleti yanlısı binlerce kişi Osmanlı tarafından kayıt altına alınmıştır, takip için bir nevi fişlenmiştir. Daha öteye gidilmemiştir. Hatta Şah İsmail’in mektuplaştığı Sipahi Beyleri bile sonradan Osmanlı Devleti’ne hizmetine devam etmiştir.
Üstelik Anadolu’da 40 bin kişinin katledildiğine dair Safevî Devleti’nin kayıtlarında da tek satır bilgi yoktur.
Aksine Safevi Devleti’nde Sünni olan binlerce insan, bizzat Şah İsmail tarafından mezhep değiştirmeye zorlanmıştır. Daha ileri giden Şah coğrafyasında bu kararına direnen binlerce insanı katletmiştir.
O zaman;
Basit, rakamlar üzerinden cahilce siyaset yapan, bilerek ayrıştırma projelerine destek verenleri sorgulamak gerekmiyor mu?
Ki tam da burada sarıldıkları “mezhepçilik” argümanıyla gerçek kimliğini gizleyen kriptoların varlığına da değinmek gerekiyor ama konu uzayacak!
***
Sözün özü:
Toplumda aydın sayılan bir sanatçı, tarih cahiliyse ya susmasını bilecek ya da sonuçlarına katlanacak.
En azında bu bilgi seviyesiyle ortalıkta sanatçıyım diye gezmeyecek!
Sadece Türk değil, dünya tarihinin en büyük mareşallerinden biri olarak kabul edilen Yavuz Sultan Selim’e dil uzatma densizliğine düşmeyecek.
Osmanlı Devleti’nin ilk başşehri Bursa’nın bugünkü Şehreminisi Alinur Aktaş’ın tepkisine de kararına da saygı duyacak…
Hadi diyelim ki adam türkücü ve cahil…
İzmir’de 2 yıllık meslek yüksek okulunun muhasebe bölümünden mezun olmuş, ilaveten konservatuarda Türk Müziği eğitimi almış!
Peki CHP İl Başkanı Turgut Özkan ile Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de mi hiç tarih okumamış!
Okumaz olurlar mı?
Biri hukukçu, diğeri mimar.
Topa tutmuşlar Büyükşehir Başkanı Alinur Aktaş’ı…
İnsan önce kendi bahçesine bakmaz mı?
Örneğin Turgay Başkan, kültürden bahsediyor ya!
Ne oldu CHP’nin “Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimciliği” esas alan kültürüne.
Son seçimde TBMM’ye taşıdıklarınızın kültürüne ne diyeceksiniz?
O nedenle;
Memleketin en kutsal tanımının tek başına “Türk Vatandaşlığı” olduğunu görmezden gelip; “Alevi” diye yaptığı saçma sapan paylaşıma, CFR’nin adamından “Sünni” diye karşılık alınca sosyal medyadan mutluluk pozları veren ve;
“Ben Dersimli Kemal” diyerek söze başlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na “Hop sen ne diyorsun. Atatürk’e meydan mı okuyorsun. O dediğin ilin ismi Tunceli Beyim. Tunceli ismini de bugün oturduğun koltuğun gerçek sahibi verdi” diyemeyen,
İsyancı, işbirlikçi Seyit Rıza’yı düzenli olarak anmaktan çekinmeyen Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’a tek kelime edemeyen,
Belediyede işe alınan Yunanlı gelinin dost sohbetlerinde dillendirdiği iddia edilen “Atatürk’ten nefret ederim. O bir faşist“ şeklindeki sözlerini düşünce özgürlüğüne bağlayarak pas geçenlerin önce silkelenip kendilerine gelmesi gerekiyor mu?
***
Şimdi soru şu:
Gerçekten kim mert, kim namert?
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
Söz Bursa
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İbrahim ÖGE
Kim mert, kim namert!
Ne yazık ki 1938 sonrası İngiltere’ye, II. Dünya Savaşı’nın ardından da ABD’ye kolunu bacağını kaptıran Türkiye, bugün hala Batı boyunduruğunda kalmanın neden olduğu ekonomi dahil terörün her türlüsüne çözüm üretmeye çalışıyor.
İnönü döneminde imza edilen bir nevi manda veya himayeciliği andıran ikili anlaşmalar ve üyesi olunan ulusüstü kuruluşlar vasıtasıyla, kılcal damarlarımıza kadar yerleşen Batı, nedense hep karlı çıkan taraf oldu, olmaya da devam ediyor.
ABD’nin isteği, İnönü’nün oluruyla Türkiye’nin dahil olduğu “Peace Corps Volunteers Program” yani Barış Gönüllüleri Programı bile tek başına durumu anlatmaya yeten iyi bir örnek.
ABD hesabına çalışan bin 200 görevli, 1961-1970 yılları arasında karış karış gezdikleri Anadolu’nun röntgenini çekti.
Program sona erdiğinde hazırlanan raporların ışığında ABD’nin Türkiye’ye yönelik dış politikası nedense bizim iç cepheyi çatlatacak, çatıştıracak üç ana başlığı kaşıma operasyonlarına dönüştü…
Türk-Kürt,
Sünni-Alevi
Laik-Antilaik şeklinde…
***
Dünden bugüne çeşit çeşit sivil toplum kuruluşları, partiler, terör örgütleri ve devletin içine sızmayı başaran devşirme istihbarat görevlileriyle çatışmayı ve en nihayetinde ayrışmayı derinleştirecek sayısız olaya tanık olduk. Çok canımız yandı, çok kaybımız oldu.
Lakin son birkaç gündür Türkücü Hüseyin Turan’ın; İyi Partili Yavuz Aliağıroğlu’nun “Kemal Kılıçdaroğlu’nun adaylığının dayatılmasına karşı çıkan sosyal medya paylaşımına” verdiği “İyileri beni bağışlasın bu Yavuz isminde bir sıkıntı var” şeklindeki cevap, her alanda ince çalışma yapan ABD’nin uğraşlarında ne kadar başarılı olduğunun bir delili aslında…
***
Tarihi gerçekler çarpıtılarak sunulan “ayrıştırma” yalanlarına iyi bir örnektir Yavuz Sultan Selim konusu…
Yavuz’un ne zaman adı geçse “Anadolu’da Şah İsmail’in taraftarı 40 bin Türkmen’i katletti iftirası” ortaya atılır.
Kaynak olarak da dönemin abartıyı çok seven tarihçisi İdris-i Bitlisî gösterilir.
Amaç Alevi-Sünni çatışmasını kaşımak ya!
Diğer tarihi kayıtların hiçbiri dikkate alınmaz.
Yahu böyle bir şey mümkün mü? O tarihte Anadolu’nun en büyük illerinden biri olan Sivas’ın nüfusu sadece 3 bin...
Kaldı ki Osmanlı’nın tımar ve tahrir defterleri ortada.
“40 bin dediğiniz” zaman bu; o günün şartlarında 2 bin köyün tüm sakinleriyle ortadan kaldırılması anlamına gelir. Doğal olarak bu durumun bir anlamda vergi takibi yapılan defterlere not edilmesi gerekir ki ortada böyle bir kayıt da yok.
Gerçek olan şu:
Bu iki Türk Hakanı arasındaki bir savaştır ve her iki tarafın da kayıpları olmuştur. Anadolu’da yaşayan Safevî Devleti yanlısı binlerce kişi Osmanlı tarafından kayıt altına alınmıştır, takip için bir nevi fişlenmiştir. Daha öteye gidilmemiştir. Hatta Şah İsmail’in mektuplaştığı Sipahi Beyleri bile sonradan Osmanlı Devleti’ne hizmetine devam etmiştir.
Üstelik Anadolu’da 40 bin kişinin katledildiğine dair Safevî Devleti’nin kayıtlarında da tek satır bilgi yoktur.
Aksine Safevi Devleti’nde Sünni olan binlerce insan, bizzat Şah İsmail tarafından mezhep değiştirmeye zorlanmıştır. Daha ileri giden Şah coğrafyasında bu kararına direnen binlerce insanı katletmiştir.
O zaman;
Basit, rakamlar üzerinden cahilce siyaset yapan, bilerek ayrıştırma projelerine destek verenleri sorgulamak gerekmiyor mu?
Ki tam da burada sarıldıkları “mezhepçilik” argümanıyla gerçek kimliğini gizleyen kriptoların varlığına da değinmek gerekiyor ama konu uzayacak!
***
Sözün özü:
Toplumda aydın sayılan bir sanatçı, tarih cahiliyse ya susmasını bilecek ya da sonuçlarına katlanacak.
En azında bu bilgi seviyesiyle ortalıkta sanatçıyım diye gezmeyecek!
Sadece Türk değil, dünya tarihinin en büyük mareşallerinden biri olarak kabul edilen Yavuz Sultan Selim’e dil uzatma densizliğine düşmeyecek.
Osmanlı Devleti’nin ilk başşehri Bursa’nın bugünkü Şehreminisi Alinur Aktaş’ın tepkisine de kararına da saygı duyacak…
Hadi diyelim ki adam türkücü ve cahil…
İzmir’de 2 yıllık meslek yüksek okulunun muhasebe bölümünden mezun olmuş, ilaveten konservatuarda Türk Müziği eğitimi almış!
Peki CHP İl Başkanı Turgut Özkan ile Nilüfer Belediye Başkanı Turgay Erdem de mi hiç tarih okumamış!
Okumaz olurlar mı?
Biri hukukçu, diğeri mimar.
Topa tutmuşlar Büyükşehir Başkanı Alinur Aktaş’ı…
İnsan önce kendi bahçesine bakmaz mı?
Örneğin Turgay Başkan, kültürden bahsediyor ya!
Ne oldu CHP’nin “Cumhuriyetçilik, Milliyetçilik, Halkçılık, Devletçilik, Laiklik ve Devrimciliği” esas alan kültürüne.
Son seçimde TBMM’ye taşıdıklarınızın kültürüne ne diyeceksiniz?
O nedenle;
Memleketin en kutsal tanımının tek başına “Türk Vatandaşlığı” olduğunu görmezden gelip; “Alevi” diye yaptığı saçma sapan paylaşıma, CFR’nin adamından “Sünni” diye karşılık alınca sosyal medyadan mutluluk pozları veren ve;
“Ben Dersimli Kemal” diyerek söze başlayan CHP Lideri Kılıçdaroğlu’na “Hop sen ne diyorsun. Atatürk’e meydan mı okuyorsun. O dediğin ilin ismi Tunceli Beyim. Tunceli ismini de bugün oturduğun koltuğun gerçek sahibi verdi” diyemeyen,
İsyancı, işbirlikçi Seyit Rıza’yı düzenli olarak anmaktan çekinmeyen Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal’a tek kelime edemeyen,
Belediyede işe alınan Yunanlı gelinin dost sohbetlerinde dillendirdiği iddia edilen “Atatürk’ten nefret ederim. O bir faşist“ şeklindeki sözlerini düşünce özgürlüğüne bağlayarak pas geçenlerin önce silkelenip kendilerine gelmesi gerekiyor mu?
***
Şimdi soru şu:
Gerçekten kim mert, kim namert?