Prof. Dr. Halil İnalcık, TDV İslam Ansiklopedisi’nde yer alan “Bursa” başlıklı makalesinde şehrin 16. yüzyıldaki nüfusu hakkında şu bilgiyi veriyor:
“II. Mehmed devrine ait bir sicil kaydına göre Bursa’da 5000 avârız hânesi, yani yaklaşık 30.000 kadar nüfus barınıyordu… XVI. yüzyılın başlarında hemen hemen aynı durumunu muhafaza eden şehir bu asrın ikinci yarısında daha da kalabalıklaştı ve nüfusu 1573 tarihli tahrire göre 60.000’i geçti.”
Prof. Dr. Mefail Hızlı da “Osmanlı Klasik Döneminde Bursa Medreseleri” isimli kitabında aynı asırda eğitim kurumlarının sayısıyla ilgili bilgiyi şöyle paylaşıyor:
“…Klasik dönem itibarıyla Bursa şehir merkezinde, XIV. yüzyılda 13, XV. asırda 20 ve XVI. yüzyılda da 17 olmak üzere toplam 50 medresenin inşa edildiği ortaya çıkmaktadır. Medreseler en çok Fatih Sultan Mehmed döneminde bina edilmiştir. XVI. asır sonlarında Bursa'daki öğrenci potansiyeli 500 civarındadır.”
Mefail Hoca bu medreselerden 15 kadarının yüksek öğretim kurumu olarak faaliyet gösterdiğini de vurguluyor eserinde...
Dolayısıyla her iki bilim insanın saptamalarından hareketle şu cümleyi kurmamız yanlış olmaz:
16. yüzyılda 60 bin nüfuslu Bursa’ya tam 15 yüksek öğrenim kurumu hizmet veriyordu..
***
Tam da burada söz konusu tabloyu; “din ve pozitif bilimler eğitiminin, medrese öğrencilerine birarada verildiğini düşünürsek” Osmanlı Devleti’nin “Yükselme Dönemi”ne nasıl eriştiğini daha iyi anlamış oluruz.
Yanı sıra;
Kanuni Sultan Süleyman devrinde Şeyhülislam Ebusüud Efendi’nin, “Medreselerde tabii ilimleri (pozitif bilimleri) okutmaya gerek yoktur” şeklindeki fetvasıyla duraklama ve çöküşe nasıl gidildiğini de… 17. yüzyılın önemli aydınlarından Katip Çelebi’nin “Mizanü’-l Hakk fî İhtiyâri’l-Ehakk (En Doğruyu Seçmek İçin Hakk Terazisi)" isimli kitabında dile getirdiği gibi…
***
Evet, yıl 2023…
Türkiye Cumhuriyeti’nin üretim üssü, 3,5 milyon nüfusuyla dördüncü büyük şehri Bursa’da bugün sadece ikisi devlet, biri vakıf olmak üzere 3 üniversite hizmet veriyor.
Bursa Uludağ Üniversitesi’nde 75 bin, Bursa Teknik Üniversitesi’nde 10 bin ve geçen yıl faaliyete geçen Mudanya Üniversitesi’nde de 350 öğrenci eğitim görüyor.
O yüzden;
Uludağ Üniversitesi’nin garantörlüğünde, Bursa Eğitim ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Gıyasettin Bingöl’ün şehre kazandırdığı Mudanya Üniversitesi meseleye nicelik açısından baktığınızda büyük önem arzediyor.
Hele böylesine bir yatırımın maliyetini de düşünürseniz Sayın Gıyasettin Bingöl’ün cesaretinin yanı sıra Bursa’ya olan sevgisini ve şehre olan vefasını takdir etmek gerekiyor.
Üstelik Gıyasettin Hoca’nın yaktığı bu meşalenin ışığı da her geçen gün daha bir güçlü yanıyor.
Nitekim:
Rektör Prof. Dr. Hasan Tosun ve kurumun güçlü öğretim kadrosuyla basınla buluşan Gıyasettin Bingöl, YÖK’ün kurumda 6 yeni bölümün daha açılmasına onay verdiği bilgisini paylaşıyordu…
Bingöl;
Geçen yıl mühendislik-mimarlık ve tasarım fakültesi, sanat ve sosyal bilimler fakültesi, sağlık bilimleri fakültesi ve meslek yüksek okuluyla kapılarını açan üniversitenin; önümüzdeki yıldan itibaren bilgisayar mühendisliği, elektrik elektronik mühendisliği, İngilizce endüstri mühendisliği, fizyoterapi ve rehabilitasyon, çocuk gelişimi, İngilizce psikoloji bölümlerine de öğrenci kabul edeceklerini duyuruyordu.
***
Açıkçası;
"Kitapçılık, dershanecilik ve okulculuk" deneyimlerinden tanıdığımız Gıyasettin Bingöl, “Son Projem” dediği Mudanya Üniversitesi’nin kuruluş hikayesini anlatırken kullandığı cümleler “zor bir işin üstesinden gelmenin” haklı gurur ve heyecanını yansıtıyordu…
Üniversiteyi şehir merkezine taşımak, öğrencileri tarihi mirasla buluşturmak niyetinde olan Bingöl, gençlere bakışını da şu şekilde ifade ediyordu:
“Gençlerimizi toplumumuzun geleceğine yön verecek insan kaynağı olarak görüyoruz. Onları tam donanımlı bireyler olarak yetiştirmenin, sorumluğumuz olduğunu düşünüyor ve bunu kutsal bir görev kabul ediyoruz.”
Evet, tekrar ifade edecek olursam;
Türkiye’nin en genç yüksek öğretim kurumu olan Mudanya Üniversitesi’ni nicelik açısından önemsek gerekiyor!
Ama meselenin bir de “nitelik yanı” var.
Henüz daha mezun vermemiş, yolun başındaki bir kurumun öğrenci ve eğitim niteliği/kalitesi hakkında fikir sahibi olmak için biraz zamana ihtiyaç var.
Dolayısıyla şu an için “nitelik” başlığına nasıl bakıldığı önem arzediyor!
Bu hususu Rektör Prof. Dr. Hasan Tosun, konuşmasında “4. Nesil Üniversite” başlığıyla vurguluyordu.
Özetle Rektör Bey, şunu söylüyordu:
Üçüncü nesil üniversiteler gibi İngilizce eğitim veren, teknoloji ve inovasyonu önemseyen, öğrencilerine yenilen endüstri dünyasında ihtiyaçlarına hitap eden olanaklar sunan ve hepsinden önemlisi insana daha çok değer veren bir eğitim anlayışına sahip olacağız…
Konuşmasının finalini ise “Amacımız dünya vatandaşı yetiştirmek” cümlesiyle yapıyordu.
***
Toplantının tam da burada benim açımdan tadı kaçıyordu.
Neden mi?
Anlatayım:
İlk, orta ve lise öğretimindeki halimiz ortadayken,
Günümüz Türkiyesi’nde pozitif bilimlere “Ebusuud gibi” yaklaşanların sayısı hiç de az değilken,
Yeni neslin bağımlısı olduğu, açık bir okula dönüşen sosyal medya kanallarından yeterince “dünya vatandaşı” yetiştiriliyorken, böyle bir cümleyi duymak “misyon ve vizyon” başlığında beni şaşırttı.
Her kademede bizdeki eğitimin amacı;
Aklı ve bilimi esas alan, milli şuuru ve ahlakı yüksek, dünyayı iyi yorumlayan “Türk vatandaşı” yetiştirmek değil mi?
***
Dip not:
Gelecekte fark yaratacağını düşündüğüm ve konumunu çok beğendiğim yerleşkeye Mudanya karayolundan yeni bir güzergah açılabilmesi mümkün mü?
Ayrıca yerleşke giriş çıkış kontrol noktasında çöken yolun onarımı gerekiyor.
Yine 45 derece eğimi olan yeşil alanda futbol oynanmaz!
Herhalde gençlerin sportif faaliyetleri için de tesis planlaması yapılmıştır.
Yorum Ekle
Yorumlar
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İbrahim ÖGE
Nicelik ve Nitelik
Prof. Dr. Halil İnalcık, TDV İslam Ansiklopedisi’nde yer alan “Bursa” başlıklı makalesinde şehrin 16. yüzyıldaki nüfusu hakkında şu bilgiyi veriyor:
“II. Mehmed devrine ait bir sicil kaydına göre Bursa’da 5000 avârız hânesi, yani yaklaşık 30.000 kadar nüfus barınıyordu… XVI. yüzyılın başlarında hemen hemen aynı durumunu muhafaza eden şehir bu asrın ikinci yarısında daha da kalabalıklaştı ve nüfusu 1573 tarihli tahrire göre 60.000’i geçti.”
Prof. Dr. Mefail Hızlı da “Osmanlı Klasik Döneminde Bursa Medreseleri” isimli kitabında aynı asırda eğitim kurumlarının sayısıyla ilgili bilgiyi şöyle paylaşıyor:
“…Klasik dönem itibarıyla Bursa şehir merkezinde, XIV. yüzyılda 13, XV. asırda 20 ve XVI. yüzyılda da 17 olmak üzere toplam 50 medresenin inşa edildiği ortaya çıkmaktadır. Medreseler en çok Fatih Sultan Mehmed döneminde bina edilmiştir. XVI. asır sonlarında Bursa'daki öğrenci potansiyeli 500 civarındadır.”
Mefail Hoca bu medreselerden 15 kadarının yüksek öğretim kurumu olarak faaliyet gösterdiğini de vurguluyor eserinde...
Dolayısıyla her iki bilim insanın saptamalarından hareketle şu cümleyi kurmamız yanlış olmaz:
16. yüzyılda 60 bin nüfuslu Bursa’ya tam 15 yüksek öğrenim kurumu hizmet veriyordu..
***
Tam da burada söz konusu tabloyu; “din ve pozitif bilimler eğitiminin, medrese öğrencilerine birarada verildiğini düşünürsek” Osmanlı Devleti’nin “Yükselme Dönemi”ne nasıl eriştiğini daha iyi anlamış oluruz.
Yanı sıra;
Kanuni Sultan Süleyman devrinde Şeyhülislam Ebusüud Efendi’nin, “Medreselerde tabii ilimleri (pozitif bilimleri) okutmaya gerek yoktur” şeklindeki fetvasıyla duraklama ve çöküşe nasıl gidildiğini de… 17. yüzyılın önemli aydınlarından Katip Çelebi’nin “Mizanü’-l Hakk fî İhtiyâri’l-Ehakk (En Doğruyu Seçmek İçin Hakk Terazisi)" isimli kitabında dile getirdiği gibi…
***
Evet, yıl 2023…
Türkiye Cumhuriyeti’nin üretim üssü, 3,5 milyon nüfusuyla dördüncü büyük şehri Bursa’da bugün sadece ikisi devlet, biri vakıf olmak üzere 3 üniversite hizmet veriyor.
Bursa Uludağ Üniversitesi’nde 75 bin, Bursa Teknik Üniversitesi’nde 10 bin ve geçen yıl faaliyete geçen Mudanya Üniversitesi’nde de 350 öğrenci eğitim görüyor.
O yüzden;
Uludağ Üniversitesi’nin garantörlüğünde, Bursa Eğitim ve Kültür Vakfı Mütevelli Heyet Başkanı Gıyasettin Bingöl’ün şehre kazandırdığı Mudanya Üniversitesi meseleye nicelik açısından baktığınızda büyük önem arzediyor.
Hele böylesine bir yatırımın maliyetini de düşünürseniz Sayın Gıyasettin Bingöl’ün cesaretinin yanı sıra Bursa’ya olan sevgisini ve şehre olan vefasını takdir etmek gerekiyor.
Üstelik Gıyasettin Hoca’nın yaktığı bu meşalenin ışığı da her geçen gün daha bir güçlü yanıyor.
Nitekim:
Rektör Prof. Dr. Hasan Tosun ve kurumun güçlü öğretim kadrosuyla basınla buluşan Gıyasettin Bingöl, YÖK’ün kurumda 6 yeni bölümün daha açılmasına onay verdiği bilgisini paylaşıyordu…
Bingöl;
Geçen yıl mühendislik-mimarlık ve tasarım fakültesi, sanat ve sosyal bilimler fakültesi, sağlık bilimleri fakültesi ve meslek yüksek okuluyla kapılarını açan üniversitenin; önümüzdeki yıldan itibaren bilgisayar mühendisliği, elektrik elektronik mühendisliği, İngilizce endüstri mühendisliği, fizyoterapi ve rehabilitasyon, çocuk gelişimi, İngilizce psikoloji bölümlerine de öğrenci kabul edeceklerini duyuruyordu.
***
Açıkçası;
"Kitapçılık, dershanecilik ve okulculuk" deneyimlerinden tanıdığımız Gıyasettin Bingöl, “Son Projem” dediği Mudanya Üniversitesi’nin kuruluş hikayesini anlatırken kullandığı cümleler “zor bir işin üstesinden gelmenin” haklı gurur ve heyecanını yansıtıyordu…
Üniversiteyi şehir merkezine taşımak, öğrencileri tarihi mirasla buluşturmak niyetinde olan Bingöl, gençlere bakışını da şu şekilde ifade ediyordu:
“Gençlerimizi toplumumuzun geleceğine yön verecek insan kaynağı olarak görüyoruz. Onları tam donanımlı bireyler olarak yetiştirmenin, sorumluğumuz olduğunu düşünüyor ve bunu kutsal bir görev kabul ediyoruz.”
Evet, tekrar ifade edecek olursam;
Türkiye’nin en genç yüksek öğretim kurumu olan Mudanya Üniversitesi’ni nicelik açısından önemsek gerekiyor!
Ama meselenin bir de “nitelik yanı” var.
Henüz daha mezun vermemiş, yolun başındaki bir kurumun öğrenci ve eğitim niteliği/kalitesi hakkında fikir sahibi olmak için biraz zamana ihtiyaç var.
Dolayısıyla şu an için “nitelik” başlığına nasıl bakıldığı önem arzediyor!
Bu hususu Rektör Prof. Dr. Hasan Tosun, konuşmasında “4. Nesil Üniversite” başlığıyla vurguluyordu.
Özetle Rektör Bey, şunu söylüyordu:
Üçüncü nesil üniversiteler gibi İngilizce eğitim veren, teknoloji ve inovasyonu önemseyen, öğrencilerine yenilen endüstri dünyasında ihtiyaçlarına hitap eden olanaklar sunan ve hepsinden önemlisi insana daha çok değer veren bir eğitim anlayışına sahip olacağız…
Konuşmasının finalini ise “Amacımız dünya vatandaşı yetiştirmek” cümlesiyle yapıyordu.
***
Toplantının tam da burada benim açımdan tadı kaçıyordu.
Neden mi?
Anlatayım:
İlk, orta ve lise öğretimindeki halimiz ortadayken,
Günümüz Türkiyesi’nde pozitif bilimlere “Ebusuud gibi” yaklaşanların sayısı hiç de az değilken,
Yeni neslin bağımlısı olduğu, açık bir okula dönüşen sosyal medya kanallarından yeterince “dünya vatandaşı” yetiştiriliyorken, böyle bir cümleyi duymak “misyon ve vizyon” başlığında beni şaşırttı.
Her kademede bizdeki eğitimin amacı;
Aklı ve bilimi esas alan, milli şuuru ve ahlakı yüksek, dünyayı iyi yorumlayan “Türk vatandaşı” yetiştirmek değil mi?
***
Dip not:
Gelecekte fark yaratacağını düşündüğüm ve konumunu çok beğendiğim yerleşkeye Mudanya karayolundan yeni bir güzergah açılabilmesi mümkün mü?
Ayrıca yerleşke giriş çıkış kontrol noktasında çöken yolun onarımı gerekiyor.
Yine 45 derece eğimi olan yeşil alanda futbol oynanmaz!
Herhalde gençlerin sportif faaliyetleri için de tesis planlaması yapılmıştır.