SON DAKİKA
Hava Durumu

Piyasacılar!

Yazının Giriş Tarihi: 22.11.2025 14:31
Yazının Güncellenme Tarihi: 22.11.2025 14:32

Özellikle 1980 sonrası;

Sadece oy hesabı yapan/rantiyeye göz yuman/ideolojik kamplaşmalarla körelen/aklı ve bilim rafa kaldıran, planlamayı unutan, ortak akıldan yoksun siyasetin karar ve uygulamalarıyla perişan ettiği Bursa’da, tek başına “su” konusunda yaşanan kriz bile “düzeni” sorgulatmaya yetmedi!

Ne acı; “Sudan ibaret Bursa” artık suya ihtiyaç duyuyor!

Kabul etmek gerekir ki bu “sabıkalı siyaset ve onun inşa ettiği düzenin” elinde; kentleşmeden ulaşıma Bursa, her geçen gün biraz daha yaşanmaz hale geliyor…

Aslında bu sabıkalı düzen tek başına Bursa’yı değil, Cumhuriyetin ikinci asrında bütün bir ülkeyi de perişan etti/etmeye de devam ediyor.

Öyle ki; bizim sosyal yönüyle “insanı yaşatan” ve “baba” dediğimiz, “şanıyla” övündüğümüz, “devlet” teşkilatımız bile “geleneksel” kimliğinden uzaklaştı/uzaklaşmaya da devam ediyor!

***

Geçen hafta aylık basın toplantısında, Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey’i dinlerken bunları düşündüm.

Malum; bir ülkede hükümetlerin sorumlu olduğu “yürütme düzeni”nin kalitesi; o memlekette tercih edilen ekonomi modeliyle ilgilidir.

Gerçek şu ki;

Türkiye, ABD’nin bugünleri hedefleyerek “kendi çocukları eliyle” tertiplediği 1980 darbesi sonrası, yine “ABD çocukları”nın marifetiyle bir plan dahilinde aşama aşama üreten değil, tüketen bir ülke haline getirildi. Adına “neoliberalizm” denilen bu “sömürü düzeni”nin rayları; Türk milletine “lider” veya “kurtarıcı” olarak sunulan “parlak” çocukların iş birliğinde döşendi. “Yapısal reform” adıyla “Anayasa değişikliklerinden özel kanunlara” bu “piyasacı çarkın” sorunsuz bir şekilde işleyebilmesi için bir asır öncesinin “kapitülasyonlarını” anımsatan her türlü imkânı elde edip, memleketi küresel bir pazar haline getirmeyi başardılar.

“Uçacağız, çağ atlayacağız” diye Cumhuriyet’in ilk yıllarında Osmanlı’nın ıskaladığı sanayi devriminin açıklarını kapatmak uğruna yok zamanda kurduğumuz bütün kurumları/fabrikaları “özelleştirme masallarıyla” tamamını sattırıp, devleti üretimde devre dışı bıraktılar. Yine kırsalda üretimi sıfırlayıp, şehirlere topladıkları milyonları esaslı/bağımlı tüketici konumuna getirdiler. Cumhuriyetin imkanlarıyla gelişen yerli sanayiyi ise fasoncu, taşeron ve tedarikçilik konumuna…

Üstüne; bu vatanın tutkalı olan “Ulus Devlet ve Milli Vatandaşlık” gibi temel ilkelerimizin bilinçli bir şekilde örselendiği son 45 yılda, maalesef demokrasiyi de “kölelerin efendilerini seçme” sistemine dönüştürdüler.

Özetle;

Neoliberal düzenin, yani küresel sermayenin, yani piyasacıların hizmetindeki efendilerimiz ise her dönemin çilesini çeken milletimizi biraz daha yoksullaştıran bu sistemi, “ideolojik hedefleriyle örtüştürüp, iktidarda biraz daha kalma” adına süslü nutuklarla, çeşit çeşit algı operasyonlarıyla onadılar ve savunmaya devam ediyorlar!

***

Peki, Başkan Bozbey ne dedi de bu cümleleri kaleme aldım.

Açık açık söyledi;

Bursa Ovası’nı baştan başa sulayan ve bugün zehir akan Nilüfer Çayı’nın kirleten kurumlardan biri de Büyükşehir Belediyesi (BUSKİ) imiş…

Binlerce kişinin yaşadığı Özlüce gibi yerleşim alanlarıyla çöp depolama sahasının atıksuyu arıtılmadan Nilüfer Çayı’na bırakılıyormuş!

Yine şehir mezarlığıyla çöp depolama sahasında vatandaşın yüzlerce dönüm arazisi; kamulaştırma yapılmadan Büyükşehir Belediyesi tarafından işgal edilmiş!

Bu ne demek biliyor musunuz?

Anayasal güvence altındaki mülkiyet hakkını, bir devlet kurumu ihlal etmiş, suç işlemiş. Yani hakikati ötekileştiren bu vahşi düzenin çarklarını döndüren piyasacılık hastalığı devlet kurumlarına da bulaşmış! Tıpkı milletin tarım arazilerini, kaçak bir şekilde sanayi bölgesine dönüştüren piyasacılar gibi…

Sizin anlayacağınız;

Ölümü tadanlarımızı bile helalinden 2 metre toprağa defnedememişiz!

Bu küçük örnek; adalet, güven, milli şuur, ahlak, dayanışma, çevre ve kardeşliğin rafa kaldırıldığı şu memlekette, denetim ve organizasyondan sorumlu olan devlet kurumlarının “piyasacı tavırla” kamunun sorunlarını halının altına süpürdüğünün kanıtıdır!

Zaten süpürülmesiydi bu kadar insanımızı da gıda terörüne kurban vermezdik?

Uzatmayacağım;

Halkın sağlığı, eğitimi, gıdası ve suyu piyasacıların eline/insafına bırakılamaz!

Devlet de bu alanlarda piyasacı gibi davranamaz!

***

Dipnot:

Geçtiğimiz günlerde Pınarbaşı Mezarlığı’na uğradım. Millî Mücadele yıllarında Atatürk’ün talimatıyla kurulan haber alma teşkilatının önemli isimlerinden Öğretmen Mehmet Erturan Uğuralp’in mezarını ziyaret ettim.

Emperyalizmle mücadele eden kahraman bir öğretmenin mezarının hali, bir asır sonra emperyalizmin istediği kıvama getirilen devlet duruşunun/ kimliğinin/savrulduğu yerin göstergesidir!

Sayın Başkan Mustafa Bozbey’e duyurulur!

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
Yükleniyor..
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.