Son orman yangınları, siyasetin bizi “ne kadar ayrıştırdığını” bir kez daha gözler önüne serdi.
1938 sonrası Türkiye’de “siyaset ve siyaset kurumunun ne kadar yerli ve milli olduğu” ayrı bir tartışma konusu ama Yeşil Vatan yanarken söndürme çalışmaları üzerinden sırf “öteki”ni linç etmek/karalamak adına yürütülen kampanyalar, rezil halimizi anlatmaya yetti.
Unutmayın;
Orman yangınlarını yakalardaki rozetler söndürmez.
Yeşil Vatandaki ağaçların bir kısmı şu partiden bir kısmı bu partiden de değil. Memleketin akciğeri Yeşil Vatan, hepimizin yani Türk Milletinin öz mülkü…
Öyle parti yelekleriyle yangın alanlarında dolaşmanın kime ne faydası var bilmiyorum ama orman yangınlarını cumhurbaşkanı, bakan, belediye başkanı, milletvekili söndürmez!
Kanunla kurulmuş bu işle görevlendirilmiş devletimizin merkezi ve yerel itfaiye teşkilatları var.
***
Ne demek istediğimi daha açık anlatayım:
Orhaneli Tüneli’nin açılışı için Bursa’ya gelen Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, sabah BTSO Başkanı İbrahim Burkay’la birlikte ormanda yürüyüşe çıkıyor, öğleden sonra yangın çıkıyor eleştiriye bak:
Mahalle yanarken saçını tarayan bakan!
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Milletvekili Hasan Öztürk’le birlikte Batı Trakya’da Dr. Sadık Ahmet’i anma törenlerine katılıyor, eleştiriye bak:
Vay efendim Bursa yanıyor, Büyükşehir Belediye Başkanı ortada yok!
Sanki Bursa’da orman yangını çıkacağından haberleri varmış gibi…
Yine;
Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, yangın bölgesinden bilgilendirme yapıyor, eleştiriye bak:
Açıklama yapacağına alevlere müdahale et…
Hele;
Geçmişte “Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir” veya “Fethullah Hoca’ya laf söyletmem” dediklerini unutanların, FETÖ’den ihraç orman kundakçısını bir siyasi partiye yamama gayretleri var ya!
Gerçekten trajikomik bir durumdu!
***
Hal böyle olunca “bu boş tartışmalar” yüzünden meselenin özüne inilemedi.
Yeşil Vatan neden bu kadar savunmasız? Bu konuda hükümetin politikaları yetersiz mi? Siyasi ve idari sorumluları var mı? Ortada bir güvenlik zafiyeti mi var? Orman alanlarında bu kadar çok içki şişesi ve cam kırıklarının bırakılmasını nasıl yorumlamak gerekiyor? Milli Eğitim ve ilgili kurumlar çocukları, gençleri ve halkı bilgilendirme ve bilinçlendirmekte yetersiz mi kalıyor?
Yangın önleyici tedbirler ve söndürme faaliyetlerinde teknolojiden ne kadar istifade edebiliyoruz?
İnsanlı insansız hava araçlarını nasıl kullanabiliriz? Ülke genelinde tüm itfaiye teşkilatları, nasıl bir hizmet standardına sahip, personel ve donanım açısından yeterli mi?
Olası yangınlara karşı, orman alanlarında yağmur ve kar suyundan istifade etmek için göletler veya su depoları yapabilir miyiz?
Orman alanlarında ağırlıklı olarak çam ağaçlarının yerine geç yanan veya orman köylüsüne gelir sağlayıcı hangi türleri ekebiliriz?
Bu ve benzeri sorulara cevap aramak yerine sosyal medyadan yürütülen atışmalara bakınca;
Sanki yangınları bir siyasi parti çıkarmış, diğeri de söndürmeye çalışıyor.
Dedim ya ormanlarımız “Türk milletinin öz mülkü” diye…
Gerçekten ateş düştüğü yeri yakıyormuş!
Türk Milleti “siyasetin ağzına” bakmadan mülküne sahip çıktı. Memleketin dört bir yanından Bursa ve diğer illerdeki yangın alanlarına ulaşıp söndürme çalışmalarına katılan, traktörlerine bağladıkları tankerlerle su taşıyan, yangın mahalline yemek ve içecek yığan “her bir vatan evladına” yürekten teşekkür ediyorum.
***
Özel bir teşekkürümüz de Kutlucan Holding’e olsun!
Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Kutlucan, bu kış aylarında holding envanterine kayıtlı 50’ye yakın arazöze onca masraf yaptırarak 30 metreye kadar tazyikli su sıkma imkânı veren özel aparatlar taktırmış.
İyi ki de bu işlemi yaptırmış!
Çünkü Gürsu, Kestel ve Harmancık’taki söndürme çalışmalarında bu arazözler deyim yerindeyse “imdada yetişmiş!”
İşte vatan sevgisi, milliyetçilik bu!
Yorum Ekle
Yorumlar (0)
Sizlere daha iyi hizmet sunabilmek adına sitemizde çerez konumlandırmaktayız. Kişisel verileriniz, KVKK ve GDPR
kapsamında toplanıp işlenir. Sitemizi kullanarak, çerezleri kullanmamızı kabul etmiş olacaksınız.
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.
İbrahim ÖGE
Sınıfta kalan siyaset!
Son orman yangınları, siyasetin bizi “ne kadar ayrıştırdığını” bir kez daha gözler önüne serdi.
1938 sonrası Türkiye’de “siyaset ve siyaset kurumunun ne kadar yerli ve milli olduğu” ayrı bir tartışma konusu ama Yeşil Vatan yanarken söndürme çalışmaları üzerinden sırf “öteki”ni linç etmek/karalamak adına yürütülen kampanyalar, rezil halimizi anlatmaya yetti.
Unutmayın;
Orman yangınlarını yakalardaki rozetler söndürmez.
Yeşil Vatandaki ağaçların bir kısmı şu partiden bir kısmı bu partiden de değil. Memleketin akciğeri Yeşil Vatan, hepimizin yani Türk Milletinin öz mülkü…
Öyle parti yelekleriyle yangın alanlarında dolaşmanın kime ne faydası var bilmiyorum ama orman yangınlarını cumhurbaşkanı, bakan, belediye başkanı, milletvekili söndürmez!
Kanunla kurulmuş bu işle görevlendirilmiş devletimizin merkezi ve yerel itfaiye teşkilatları var.
***
Ne demek istediğimi daha açık anlatayım:
Orhaneli Tüneli’nin açılışı için Bursa’ya gelen Ulaştırma ve Altyapı Bakanı Abdulkadir Uraloğlu, sabah BTSO Başkanı İbrahim Burkay’la birlikte ormanda yürüyüşe çıkıyor, öğleden sonra yangın çıkıyor eleştiriye bak:
Mahalle yanarken saçını tarayan bakan!
Bursa Büyükşehir Belediye Başkanı Mustafa Bozbey, Milletvekili Hasan Öztürk’le birlikte Batı Trakya’da Dr. Sadık Ahmet’i anma törenlerine katılıyor, eleştiriye bak:
Vay efendim Bursa yanıyor, Büyükşehir Belediye Başkanı ortada yok!
Sanki Bursa’da orman yangını çıkacağından haberleri varmış gibi…
Yine;
Bursa Milletvekili Selçuk Türkoğlu, yangın bölgesinden bilgilendirme yapıyor, eleştiriye bak:
Açıklama yapacağına alevlere müdahale et…
Hele;
Geçmişte “Fethullah Gülen bu ülkenin yetiştirdiği değerli bir kıymettir” veya “Fethullah Hoca’ya laf söyletmem” dediklerini unutanların, FETÖ’den ihraç orman kundakçısını bir siyasi partiye yamama gayretleri var ya!
Gerçekten trajikomik bir durumdu!
***
Hal böyle olunca “bu boş tartışmalar” yüzünden meselenin özüne inilemedi.
Yeşil Vatan neden bu kadar savunmasız? Bu konuda hükümetin politikaları yetersiz mi? Siyasi ve idari sorumluları var mı? Ortada bir güvenlik zafiyeti mi var? Orman alanlarında bu kadar çok içki şişesi ve cam kırıklarının bırakılmasını nasıl yorumlamak gerekiyor? Milli Eğitim ve ilgili kurumlar çocukları, gençleri ve halkı bilgilendirme ve bilinçlendirmekte yetersiz mi kalıyor?
Yangın önleyici tedbirler ve söndürme faaliyetlerinde teknolojiden ne kadar istifade edebiliyoruz?
İnsanlı insansız hava araçlarını nasıl kullanabiliriz? Ülke genelinde tüm itfaiye teşkilatları, nasıl bir hizmet standardına sahip, personel ve donanım açısından yeterli mi?
Olası yangınlara karşı, orman alanlarında yağmur ve kar suyundan istifade etmek için göletler veya su depoları yapabilir miyiz?
Orman alanlarında ağırlıklı olarak çam ağaçlarının yerine geç yanan veya orman köylüsüne gelir sağlayıcı hangi türleri ekebiliriz?
Bu ve benzeri sorulara cevap aramak yerine sosyal medyadan yürütülen atışmalara bakınca;
Sanki yangınları bir siyasi parti çıkarmış, diğeri de söndürmeye çalışıyor.
Dedim ya ormanlarımız “Türk milletinin öz mülkü” diye…
Gerçekten ateş düştüğü yeri yakıyormuş!
Türk Milleti “siyasetin ağzına” bakmadan mülküne sahip çıktı. Memleketin dört bir yanından Bursa ve diğer illerdeki yangın alanlarına ulaşıp söndürme çalışmalarına katılan, traktörlerine bağladıkları tankerlerle su taşıyan, yangın mahalline yemek ve içecek yığan “her bir vatan evladına” yürekten teşekkür ediyorum.
***
Özel bir teşekkürümüz de Kutlucan Holding’e olsun!
Yönetim Kurulu Başkanı Nurettin Kutlucan, bu kış aylarında holding envanterine kayıtlı 50’ye yakın arazöze onca masraf yaptırarak 30 metreye kadar tazyikli su sıkma imkânı veren özel aparatlar taktırmış.
İyi ki de bu işlemi yaptırmış!
Çünkü Gürsu, Kestel ve Harmancık’taki söndürme çalışmalarında bu arazözler deyim yerindeyse “imdada yetişmiş!”
İşte vatan sevgisi, milliyetçilik bu!